Dinin kalbî hükümlerini konu alan tasavvuf da hep onunla beraberdir.



Benzer belgeler
İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

SAYILI ADIMLARLA ELDE EDİLEN MİLYONLARCA SEVAPLAR

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim :38

ÖĞRETİM YILI YERKÖY İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSU DİNİ BİLGİLER (EK ÖĞRETİM) PROĞRAMINA GÖRE DERS PLANI

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

NİLÜFER İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2012 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Azrail in Bir Adama Bakması

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

Hakkıyla Kulluk Yapmak Salı, 05 Ocak :53

ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir.

Faiz Parasıyla Yapılan Evde Namazın Hükmü

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 2. DÖNEM )

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

En güçlü silah: Zikir! Perşembe, 26 Haziran :40

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI 2. DÖNEM BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ (NİSAN-MAYIS-HAZİRAN )

ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

İBRAHİM (a.s) MAKAMINI NAMAZ YERİ EDİNMEK Salı, 02 Şubat :47

SINIF DEFTERİ. Gurup. Muallim/e:

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

Yayın no: 193 Peygamberimizin Özellikleri ve Güzellikleri / TEMİZLİK

FIKIH KÖŞESİ YAZILARI Zekât ve Fitre Müslümanlar zekât ve fitrelerini şahıslardan ziyade kuruluşa verebilir mi? Zekât ve Fitre ibadetleri, sosyal

AVCILIK. İnsanlığın tarihi kadar eski bir fenomen ve bir faaliyettir.

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

İçindekiler. Kısaltmalar Sunuş...13

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

1.KUR (İTİKAT) KONULAR

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Samimiyetin Ne Kadar?

2018 Yılı 1. Dönem Vaaz Listesi

TEPEBAŞI İLÇESİ 2016 YILI RAZAMAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Şeytan Der ki Ey İnsan!..

GECE NAMAZI, SALİHLERİN İŞİDİR

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

[ 0001 ] Allah'a inanınız ancak devenizi de sağlam kazığa bağlayınız.

a) Tuvalette b) Kur'an okuyana

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

İZMİR İL MÜFTÜLÜĞÜ BAYAN VAAZ ÇİZELGESİ ( 2014 YILI 1. DÖNEM )

ÖĞRETİM YILI. MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSLARI İBADET DERSİ DÖNEM DÜZEYE GÖRE DERS PLÂNI

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Samimiyet ve Sıdk İlişkisi

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة. Bir Grup Âlim

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN

İlim öğrenmek kadın ve erkek her müslümânâ farzdır", (1)

NAMAZIN RUHU NAMAZIN RUHU CAMİ VE NAMAZ

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

Onu kendi haline bırakın, Allah'ın diyarında otlasın, sakın ona bir fenalık yapmayın.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Gençlik Eğitim Programları KULLUK VE SORUMLULUK BİLİNCİ

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

ERZİNCAN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2017 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI (26/05/ /06/2017)

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

KESTANELİK ORTAOKULU VE KESTANELİK İLKOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ

T.C. BAŞBAKANLIK DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI HAC VE UMRE HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HAC VE UMRE HAZIRLIK KURSLARI

ZEKAT FITIR SADAKASI SADAKA FARZ VACİP SÜNNET HÜKMÜ ŞARTI NİSAP MİKTARI MALA SAHİP OLMAK VE ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMİŞ OLMASILAZIM HERKEZ

Anlamı. Temel Bilgiler 1

İslamiyet in dirilmesi bizden fidye ister. Cenab-ı Hak:

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

Dua ve Sûre Kitapçığı

İNSANIN YARATILIŞINDA FITRAT- DEĞER İLİŞKİSİ VE FITRATA MÜDÂHALE / DEĞERLERİN AŞINMASI

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Transkript:

Din, camiyle, mescidle, cemaatle sınırlı değil. Yalnızca namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek de değil. Din, hayatın tamamıdır. Yerken, içerken, yürürken, konuşurken... hayatın her alanındadır. Her an yol üzerinde olmak, dosdoğru olmaktır. Dinin kalbî hükümlerini konu alan tasavvuf da hep onunla beraberdir. Yani dinin, doğruluğun, kulluğun olduğu her yerde... 1 / 11

Esas meseleye geçmeden önce muhtemel bir yanlış anlamanın önünü almak için küçük bir girizgâh yapalım: Yazımızın başlığını neden yukarıda gördüğünüz gibi attık da, mesela İslâm Hayatımızın Neresinde demedik? Şurası açık ki, müslüman olarak yerine getirmekle mükellef olduğumuz amellerin bir zahirî, bir de batınî yönü vardır. Mesela namazı ele alalım. Hadis alimleri, Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz in Benim nasıl namaz kıldığımı görüyorsanız, siz de öyle kılın (Buharî) emri doğrultusunda namazla ilgili bütün hususları nakletmişlerdir. Fıkıh alimleri, rivayetlerde nakledilen hususlara dayanarak, namaz kılan için farz, vacib, sünnet, müstehab, mekruh... olan şeyleri açıklamışlardır. Bunlara riayet edildiği zaman namaz zahiren kılınmış, namaz borcu zimmetten düşürülmüş olur. İbadet görünürde tamam ama Ancak bir de namaz kılan kimsenin riayet etmesi gereken batınî hususlar vardır ki, bunları da Tasavvuf ehli, yine Kur an ve Sünnet e dayanarak izah ve beyan etmişlerdir. Kur an da Namazlarını huşu içinde kılan müminler felâha ermiştir (Müminûn, 1-2) buyurulmuştur. Namazı zahiren farz, vacip, sünnet... lerine riayet ederek kılmak başka, namazda huşu içinde olmak başkadır. 2 / 11

Kalbini huşua alıştırmamış kimseler için esasen namazda huşulu olmak mümkün değildir. Hayatının diğer alanlarında huşua yabancı kalmış bir kimsenin, kalbini huşua alıştırması, dolayısıyla namazda da huşulu olması imkânsızdır. Huşu un arzu edilen seviyede gerçekleşmesi için onunla yakından ilişkili diğer hususlara bakmak ve konuyu onlarla bütünlük teşkil edecek şekilde ele almak gerekir. Bunu da Tasavvuf ehli yapar. Mesela İmam-ı Gazzâlî k.s. meşhur İhyâ sında namazın zahirî şart ve rükünlerini zikrettikten sonra, namazın batınî şartları nın beyanı için özel bir bölüm açmış, huşu ve huzur-u kalp gibi meseleleri zikrederek sayfalarca bunların izahını yapmıştır ki, burada yer veremeyeceğimiz kadar uzun olduğu için aslından okunması gerekir (İhyâ, 1/165 vd.). İşte yazının başlığını niçin bu şekilde attığımızın izahı buradadır. Tasavvuf temelde kalp ile ilgilenir; kalbî hastalıkların tedavisini amaçlar; her bir hastalığın diğerleriyle ilişkisini dikkatimize sunar. İstikamet, amelde kemal ve imanda yakîn hep kalpte olup biten hususlar olduğuna göre, Tasavvuf tan bahsettiğimizde bunları kasdetmiş oluyoruz. O halde Tasavvuf un hayatımıza etkisi ne kadar yaygın ve derin ise, müslüman birey olarak, komşu olarak, eş olarak, ebeveyn olarak, işçi veya işveren olarak... kıymetimizin de o kadar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Barışı olmayan cenk 3 / 11

Kur an da Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz e hitaben Sana yakîn (ölüm) gelene kadar Rabbine ibadete devam et. (Hicr, 99) buyurulmuştur. Elbette bu, sadece O na değil, O nun yüce şahsında bütün Ümmet e yönelik olan ve nefes aldığımız sürece uymamız gereken bir ilâhî talimattır. Buradan bir sonuca daha ulaşıyoruz: Nefsin arzu ve ihtiraslarının, şeytanın hile ve desiselerinin hayatımızın sadece belli alanlarında kendisini gösterdiğini söyleyemeyeceğimize göre, bu iki düşmanla mücadelemizin hayatın her alanında sürdürülmesi gerekmektedir. Cüneyd-i Bağdâdî k.s. Hazretleri nin, barışı olmayan manevî bir cenktir şeklindeki tarifini esas aldığımızda, Tasavvuf un, hayatın her alanında her an var olması gereken bir mücahede olduğu gerçeğini daha bir yakından idrak ediyoruz. Yaşadığımız sürece ne nefsin arzu, ihtiras ve taleplerinin sonu gelecek, ne de bizim bunları dizginlemek için göstereceğimiz azim ve irade son bulacaktır! Eşrefoğlu Rûmî k.s. Hazretleri, başka birçok Tasavvuf büyüğünde benzerini görebileceğimiz bir tasnifle, insanda nefs-i emmareden kaynaklanan hastalıkları 7 başlık halinde tespit eder: Hırs, haset, şehvet, gadap (kızgınlık), cimrilik, kin ve kibir. 4 / 11

Bu hastalıkların ortak yanı nedir diye baktığımızda görürüz ki, bunların her biri, kişinin kendisiyle sınırlı kalmayan, başka insanlara ve topluma da şu veya bu şekilde etki eden bir özelliğe sahiptir. Zira bunların her biri toplumsal ilişkilerimizde ortaya çıkan arızalardır. Öyleyse kalbimizin kalb-i selîm vasfına ulaşabilmesi için ki Kur an, o gün sadece Rabbine kalb-i selîm ile gelenin kurtuluşa ereceğini (Şu arâ, 89) haber vermektedir- kalbin bu hastalıklardan arındırılması zaruretiyle yüzleşmek durumundayız. Temizlemek mi, kirletmek mi? Kur an ın, Muhakkak ki namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar (Ankebût, 45) buyurduğunu, dolayısıyla hakkıyla kılınmış bir namazın davranışlarımıza etkisi olduğunu burada mutlak surette dikkate almalıyız. Namazın da diğer ibadetlerin de hayatımızda beklenen etkiyi yapabilmesi için hakkı verilerek eda edilmiş olması gerekir. Kasdettiğimiz, Kur an ve Sünnet in bizden istediği, temel ibadetlerle başlayıp nafilelerle devam eden ve kemal bulan genel arınma durumunun, adeta bir seferberlik gibi hayatımızın her sahasını kuşatacak biçimde genel ve kesintisiz olarak sürdürülmesidir. 5 / 11

İnsan davranışları bir bütündür. Karakter dediğimiz şeyi oluşturan da işte bu bütünlüktür. Söz gelimi bir insan hayatını hırsızlık yaparak kazanıyorsa, onun, normal yaşantısında insanlara merhametli davranması, hak-hukuk gözetmesi, dürüst ve samimi olması... mümkün değildir. Yani o kimsenin temiz olması kabil değildir. Hint diyarının son dönemde yaşamış büyük meşayihinden, Hakîmu l-ümme (Ümmet in Hikmetlisi) diye anılan Eşref Ali et-tehânevî k.s. bu meseleyi şöyle bir misalle açıklıyor: Kirli aynayı halis, saf su ile yıkarız; pırıl pırıl olur ve bakanlar temizliğinden hayrete düşerler. Fakat ayna, idrarla yıkanacak olursa, üzerine bulaşmış olan (kaba) pislikler yine gider ve yüzü şüphesiz temiz gibi olur. Olur ama, gerçek anlamda temiz ve pak olmuş sayılmaz. Bakanların hayretini mucip olmaz ve onları saf (net) olarak göstermez. Çünkü ayna henüz pistir. Bunun için insanlar onu kirli görür, beğenmez, ondan ikrah eder. Öyleyse yaşayışı İslâm hükümleri ile çatışan herhangi bir kimse için Allah ın rahmetine sığınmak, ahirette felâha nail olmak mümkün değildir (Abdülbârî en-nedvî, Tasavvuf ve Hayat, 30) Bazı yerleri kirli bırakmak Bu misalin konumuzla bağlantısı şu noktadadır: Tasavvufî disipline hayatının bazı alanlarında riayet etmeyen insan, o alanları kirli yahut kirlenmeye maruz bırakmış demektir. Efendimiz s.a.v. in beyanıyla Ümmet-i Muhammed s.a.v. e dahil olan her bir ferdi iman kardeşi olarak sevmedikçe bir kimsenin gerçek anlamda mümin olması mümkün değilken, mesela grup-hizip taassubuna kapılarak başkalarını hakir görmek, çeşitli şekillerde itham etmek, başkalarının 6 / 11

malına, canına onuruna, haysiyetine gölge düşürecek bir davranışta bulunmak müminin, hele Tasavvuf ehlinin yapacağı iş değildir! Böyle bir vartaya düşmüş kimsenin, hayatının bu yönü kirlenmiş demektir. Bu durumdaki kimsenin tevbe-i nasuh ta bulunup davranışını düzeltmediği sürece, nefs aynasını böyle hatalı bir tutumun kirlettiği suyla yıkaması, aslında aynayı kirletmek değil midir? Bu misali her sahaya teşmil edebiliriz. Aile fertlerimizle, komşularımızla, işçi/işverenimizle münasebetlerimizde, işyerimizde ve ticaretimizde, giyim-kuşamımızda ve davranışlarımızda... kirli bıraktığımız bir alan, hayatımızın diğer alanlarını ve daha da önemlisi ibadetlerimizi mutlak surette şu veya bu biçimde olumsuz etkileyecektir. Birbirinden türeyen hastalıklar Bu noktaya Efendimiz s.a.v. Ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi haset (kıskançlık) de sevapları yer bitirir. (Ebû Dâvûd) buyurmak suretiyle dikkatimizi çekmiştir. Bir kimsede bulunan tek kötü hasletin, onun iyi taraflarına nasıl olumsuz etki yaptığını ve tedavi edilmediği takdirde ne türlü başka arızalara yol açabileceğini veciz bir şekilde anlatan bu rivayetten şöyle bir ders çıkarmak 7 / 11

mümkündür: Haset öyle bir hastalıktır ki, bir kimsenin kalbine yerleştiği zaman insanlara karşı samimiyet, amellerde ihlâs, kazaya rıza, teslimiyet ve tevekkül bırakmaz. Zira başkalarının elindekini kıskanan bir insanın, müminde mutlaka bulunması lazım gelen bu hususiyetleri muhafaza etmesi mümkün değildir. Hasedin daha işin başında kişinin kalbî ve ruhî hayatında yaptığı tahribat bu kadar iken, ilerleyen safhalarda bakın neler olacaktır: Haset hırsı körükler ve insanı daima başkalarının önünde/üstünde olmaya zorlar. Bu onun tabiatında vardır. Bu durumdaki bir insanın, benliğini kaplamış olan ihtiras ve aşırı arzu ile hayatı bir yarış olarak görmesi son derece normaldir. Böyle bir ruh hali yaşayan insanın kendisini hep başkalarını geride bırakmaya şartlandırması, bu yolda önüne çıkan engelleri her türlü yöntemi kullanarak aşmaya çalışması, zayıfı ezmesi, düşkünü horlaması, insanlara yukarılardan bakması kaçınılmazdır. İşte hasetten kaynaklanan bir dizi arıza daha!.. Böyle bir ahvaldeki kişi, bir de bazı geçici/zahirî başarılar elde etmişse, işte o zaman hastalıklar daha da çeşitlenir ve yayılır. Elde ettiği bu başarılara aldanan kişiyi bu sefer de kibir ve gurur dediğimiz iki hastalık beklemektedir. Ben yaptım, ben başardım hastalığının bir adım ötesi ise -Allah korusun- küçük dağlar benim anlayışıdır ki, işte kişinin amellerinin eriyip gittiği, buharlaşıp uçtuğu nokta burasıdır. 8 / 11

Hayatı hayırda yarış olarak görmek Modern hayat tarzının telkinleri, yukarıda da zikrettiğimiz gibi insana, hayatı bir yarış olarak tanıtır. Bu hayat tarzında insan, aynı işi yaptığı diğer insanları -gerekirse ayaklarına çelme takarak- geride bırakmak, zirveye tırmanmak ve orayı kimselerle paylaşmamak zorundadır! Talebeyse okulda, iş adamıysa iş hayatında, tüccarsa ticarette... hep en önde olmak, modern hayatın insana telkin ettiği bir mecburiyet olarak belirmektedir. Tüketimi kamçılamak için olmadık usullerle evlerin içine giren, kalplere ve beyinlere sirayet eden reklamların nefsi kamçılayan etkisiyle, giyim-kuşamda, meskende, eşyada, arabada... kısacası tüketim de kimseden geri kalmamak, hatta en fazlasını yapmak modern insan için temel hedeftir. Paçasını böyle bir hayat tarzının akıntısına kaptırmış insan için Tasavvuf ne anlatır? Yahut Tasavvuf u ibadetler, evrad u ezkâr gibi hayatın belli alanlarına hapsederek iş, okul, aile... hayatında modern bir tarzı benimsemek, harcarken ve tüketirken modernizmin zebunu olmuş insan gibi davranmak Tasavvufî hayatla ne ölçüde bağdaşır? Hayatı temelde sadelik, samimiyet ve hayırda yarış olarak gören ve fedakârlık, 9 / 11

diğergâmlık, îsâr, ihlas... gibi hasletlerle donattığı insanı insan-ı kâmil olmaya doğru yücelten Tasavvuf ile modern hayatın telkinlerinin taban tabana zıt olduğu son derece açık. Tasavvuf, bireysel arınma ve kurtuluşla sınırlı bir gayreti değil, bununla birlikte başkalarının arınmasına ve kurtulmasına da çaba sarf etmeyi, bu yolda gönüllü olarak hizmet ehli olmayı hedef gösterir. Hatta bunu bir görev bilinciyle ve samimiyetle yapmayı öngörür ve bu noktada gururu, başa kakmayı ve gösterişi, riyayı... kesin bir tavırla zemmeder. Hayatı hayırda yarış temeline oturtan Tasavvuf için başkalarına en fazla hayırlı olan kimse en hayırlı insandır. Bunun Mümin, insanlara ülfet eden, kendisine de ülfet edilen kimsedir. Başkalarına ülfet etmeyen ve kendisine de ülfet edilmeyen insanda hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır (Taberânî, el-mu cemu l-evsat, 6/638, Münâvî, Feydu l-kadîr, 6/253) şeklindeki hadis üzerine temellenmiş bir anlayış olduğuna dikkat edilmelidir. Dolayısıyla insanı, ruhunu ve kalbini kirleterek maddeye bağımlı hale getiren modern hayat tarzının tek alternatifi Tasavvuf tur. Çünkü Tasavvuf un temel hedefi, ruhî ve kalbî hayatı müstakim kılıp, ruh temizliğini ve kalp safiyetini hayatın bütün alanlarına yaymaktır demek yanlış olmayacaktır. 10 / 11

Efendimiz s.a.v. in bu noktadaki uyarısını bir kere daha hatırlamanın yeridir: Bedende bir et parçası vardır ki, o salih olduğu zaman bütün beden salâh bulur; o fesad bulduğu zaman bütün beden fesada gider. Dikkat edin! O, kalptir. (Buharî, Müslim) 11 / 11