HADİS METİNLERİ I. Hafta 3. Y. Doç. Dr. Erdinç AHATLI SAKARYA ÜNİVERSİTESİ



Benzer belgeler
HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Mikrofonlar aracılığıyla ölünün üzerine Kur'an okumanın hükmü

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

MEVLİD KANDİLİ VE HZ. PEYGAMBER (S.A.S.) SEVGİSİ

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

Terceme : Muhammed Şahin

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

İSLÂMÎ KİMLİKTEKİ AŞINMAYI DURDURMA ZARURETİ

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

SAHÎH ÂŞÛRÂ FIKHI MUKADDİME:

Kur an ın Bazı Hikmetleri

ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ

Anlamı. Temel Bilgiler 1

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

T.C. BAŞBAKANLIK DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI HAC VE UMRE HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HAC VE UMRE HAZIRLIK KURSLARI

FAİZ VE ZARARLARI Bünyamin OKUMUŞ I-Konunun Planı II- Konunun Açılışı ve işlenişi

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

لا حرج من قضاء رمضان ا صف ا اk من شعبان

Cidde'de yaşayan ve hac için Mekke'den ihrama giren kimsenin hükmü. Muhammed Salih el-useymîn

KADINA ARKADAN YANAŞMANIN HÜKMÜ

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Mübarek Ramazan ayının gelişi için nasıl hazırlık yapmalıyız? كيف نستعد لقدوم شهر رمضان املبارك باللغة الرتكية

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız


Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

HAC YÜCE ALLAH IN (c.c) EMRİDİR.

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

Ramazan, bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini içinde saklayan mübarek bir aydır. 3

MARDİN MÜFTÜLÜĞÜ 2013 YAZ KUR AN KURSU HADİS YARIŞMASI HADİS VE TERCEMELERİ

Mikat yerini geçtikten sonra ihrama girmenin hükmü

Durûs Kitabı 1. Cilt Gramer Kuralları. Üç Hareke

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Kar veya yağmur sebebiyle Cuma namazını terk etmenin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

Ö zürsüz oruç tutmayan kimseye kaza gerekir mi? Muhammed b. Salih el-useymîn

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

MÜSLÜMANLAR İÇİN. Muhammed Salih el-muneccid. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Zekatın Fazileti Gönderen Kadir Hatipoglu - Haziran :57:10

2015 YILI MEZİTLİ MÜFTÜLÜĞÜ

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

Kuran okumak şefaattir. Alemlere Rahmet olarak gelen Allah Resulü (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır.

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

SEÇİM VE GEÇİM Perşembe, 31 Ekim :31

Teravih Namazı - Gizli ilimler Sitesi

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

HADDİNİ BİLMEMEK YA DA İSTİDRAC

RAMAZAN ORUCUNU DEVAMLI OLARAK 30 GÜN TUTAN KİMSENİN HÜKMÜ

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Bu dersimizde İslam da aile ve aile hukukunu ele alacağız.

Kur'an'ı hızlı okumanın ve namazı hızlı kılmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة. Bir Grup Âlim

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

Samimiyet ve Sıdk İlişkisi

Güzel Ahlâkı Kazanmak

Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar

KIRŞEHİR MÜFTÜLÜĞÜ 2018 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI

RIZIK VE ZENGİNLİK DUASI (ESMAÜL HÜSNA ŞİFRELERİ-2)

Ders :24 Konu: ASABİYYET, IRKÇILIK ve İSLAM DAKİ YERSİZLİĞİ

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Ne kadar kötü ب ئ س Temel-esas. Alçattı-küçük

TESLİMİYET KAHRAMANI ÜMMÜ SÜLEYM BİNT MİLHÂN (Radıyallahu anha)

HER YIL KIRK HADİS SINIFLAR

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

Muhammed Salih el-muneccid

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Yazar= Soner DUMAN. Soru:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE DUA

Transkript:

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ HADİS METİNLERİ I Hafta 3 Y. Doç. Dr. Erdinç AHATLI Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi ne aittir. "Uzaktan Öğretim" tekniğine uygun olarak hazırlanan bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan ders içeriğinin tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Her hakkı saklıdır 2012 Sakarya Üniversitesi

ÜNİTE3 Sâlih Ameller ve Amellerde İtidal İÇİNDEKİLER 3.1. Sâlih Ameller 3.1.1. Sâlih Amellerde Acele Etmek 3.1.2. Her İyilik Sadakadır 3.1.3. Güler Yüz Göstermek 3.1.4. Eklemlerin Sadakası 3.1.5. Aileye İnfak 3.1.6. Bütün Canlılara Yardım 3.2. Amellerde İtidal 3.2.1. Din Kolaylıktır 3.2.2. Emir ve Yasaklarda İtaat Sınırı 3.2.3. Haddi Aşmak 3.2.4. Gücü Yettiği Kadar Nafile İbadet 3.2.5. Nafile İbadette Sınırları Zorlamak 3.2.6. Az da Olsa Devamlı Amel 3.2.7. Dünya İşlerinde Kolayı Tercih 3.2.8. Allah ın Dostuna Düşmanlık Yapmak ÖZET DEĞERLENDİRME SORULARI KAYNAKLAR HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Hadislerde anlatıldığı şekliyle sâlih amel, ma rûf ve en geniş mânâda sadaka kavramını tanımlayabilecek, Hz. Peygamber in ibadet hayatında nasıl bir usul benimsediğini gösterebilecek, Amellerde ölçülü davranmakla aşırıya kaçmanın doğuracağı sonuçların mukayesesini yapabilecek, Bazı hadislerde Allah Teâlâ nın kendisini mahlûkâtına benzeyen şekillerde tasvir etmesinin nasıl yorumlanacağını açıklayabilecek, 2

Dinî hassasiyet adına halkın uyguladığı amellerin Hz. Peygamber in sünnetine uygun olanlarını seçebilecek, Sünnete uygun bir hayat sürmek için amellerin yerini ve konumunu tayin etmede yetkin bir formasyon sağlayabileceksiniz. ÖNERİLER Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce; Saffet Sancaklı nın Hz. Peygamber in İbadetlerde Öngördüğü İ tidal ve Kolaylık Anlayışı adlı makalesini okuyunuz. (Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2000, cilt: IX, sayı: 9, s. 377-392). Bu makaleyi www.isam.org.tr adresinden, sağdaki İlâhiyat Makaleler Veri Tabanı na girerek bilgisayarınıza PDF olarak indirebilir ve çıktı alabilirsiniz. Abdülhamit Birışık ın Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından neşredilen İslâm a Giriş Temel Esaslar- adlı eserdeki (Ankara 2008) İbadet Hayatı başlıklı (s. 215-317) bölümü gözden geçiriniz. A. Galip Gezgin in Kur ân da ve Hz. Peygamber in Davranışlarında Denge isimli tebliğini okuyunuz. Bu tebliği www.isam.org.tr adresinden, sağdaki İlâhiyat Makaleler Veri Tabanı na girerek bilgisayarınıza PDF olarak indirebilir ve çıktı alabilirsiniz. 3

Sâlih Ameller ve Amellerde İtidal 3.1. SALİH AMELLER Bu bölümde sâlih amel kavramı ve amellerde riayet edilmesi gereken ölçüler üzerinde durulacaktır. Amel-i sâlih, Kur an-ı Kerim de bir çok âyet-i kerimede iman ile birlikte zikredilmiştir. Kurtuluşa erenlerin iman edip sâlih amel işleyenler olduğu vurgulanmıştır. Amel kavramının muhtevası hangi amellerin sâlih amel olduğu, sâlih amelin temel nitelikleri bu bölümün konusudur. Ayrıca yine bu bölümde din kavramı üzerinde durulacak ve dinin emrettiği amellerin temel nitelikleri ele alınacaktır. Sâlih amellerde itidal ve ölçülü olmanın önemi anlatılacaktır. Amellerdeki aşırılığın sınırları ve haddi aşmanın mahzurlarını anlatan hadisler açıklanacaktır. Konunun sonunda Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem in aşırılık temayülleri gösteren bazı sahabîlerini nasıl uyardığı ve tadil ettiğini gösteren örnekler zikredilecektir. 3.1.1. Sâlih Amellerde Acele Etmek 1- ع ن أيب هريرة رضي الل ه عنه أن رسول الل ه ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م قال: «باد روا باألع مال الص ا ل ة فستكون ف ت كقط ع الل يل ال م ظ لم ي صبح الرج ل م ؤمنا و ي س ي كافرا و ي س ي م ؤ منا وي صبح كافرا يبيع دينه بع ر ض من الد ن يا«رواه مسلم. Ebû Hüreyre radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Sâlih amelleri işlemekte acele ediniz. Karanlık gece parçası gibi fitnelerin ortaya çıkması yakındır. Bir insan, sabah mümin iken akşam kafir olur, akşam mümin iken sabaha kafir olarak çıkar. Dinini dünya menfaati karşılığında satar. Müslim, İman 186; Tirmizî, Fiten 30. Açıklama Amel, kişinin belirli bir niyetle ortaya koyduğu söz ve davranışlardır. Fiil, davranıştır. Fiil ya da söz belirli bir maksatla yapıldığında amel adını alır. Niyete ve yerine getirilme keyfiyetine göre ameller bâtıl ya da sâlih diye nitelendirilir. İbadetlerde bâtıl ve sâlih zıt anlamda kullanılır. İbadetlerin dışındaki amellerde ise yerine getirilmesi yasak olan ya da rükünlerinden birisi yerine getirilmeyen ameller bâtıl, dinen meşru olduğu halde şartlarından birisi yerine getirilmediği için sonradan geçersiz olan amellere fâsid denilir. Bâtıl ya da fâsid olmayan amellere ise sâlih amel denilir. 4

Sâlih, terimi fasitin zıddıdır. Şartları yerine getirilerek eda edilen amele sâlih şartlarından bazısı terk edilene ise fasit denilir. Allah için yapılması gereken bir amel, başka bir niyetle yapıldığında fasid olur. Dünyevi amellerimiz de Allah için yapıldığında sâlih amel kategorisine girer. Özetle sâlih amel, imanın gereğini hayata geçirmek; maddî-manevî faydalı işler görmek, nezih, dürüst ve erdemli davranmak demektir. Şüphesiz böyle bir hayat tarzının mükâfatı, dünya ve âhiret mutluluğu olacaktır. Sâlih amelin Allah nezdinde muteber olması imana bağlıdır. İman temeli üzere inşa edilmeyen bir yapı, fırtınalı bir günde havaya savrulan kül yığınının haline benzer. Hadiste sâlih amelleri yerine getirmede acele edilmesi emredilmektedir. Vakte bağlı amellerde en faziletli zaman dilimi naslarda belirtilmiştir. Naslarda ne zaman yapılması gerektiği belirtilmeyen ya da belirli bir zamana bağlanmayan sâlih amellerde acele edilmesi emredilmektedir. Çünkü insan, gelecekte sâlih amelleri yerine getirecek güç ve kuvveti bulamayabilir. Hadiste her şeyi unutturan fakirlik, azdıran zenginlik, hastalık, bunamak, ölüm, deccal ve kıyamet gelmeden önce sâlih amelleri işlemekte acele edilmesi emredilmektedir. (Tirmizî, Zühd 3) Deccalin ortaya çıkması yukarıdaki hadiste anlatılan fitnelerin en dehşetlilerinden birisidir. İyinin kötüye karıştığı, insanların her an farklı bir kimliğe büründüğü sahteciliğin (قط ع الل يل ال م ظ لم ( parçasına ve riyanın yaygınlaştığı dönemlerdeki fitneler, zulmetli gece benzetilmiştir. Fitneler, gecenin zulmeti, yani karanlığının parça parça gelmesine benzetilmiştir. Gece karanlığının birden her şeyi kaplaması gibi istisnasız herkesi içine alan fitneler ortaya çıktığında insanlar sâlih amelleri işlemeğe fırsat bulamazlar. Fitnenin toplumsal bir hüviyet kazandığı dönemlerde amellerde salâhati yakalayabilmek de mümkün değildir. Acele etmek hadislerde kınanmıştır. Acelenin şeytandan olduğu haber verilmiştir. Ancak sâlih amellerde acele emredilmiştir. Buradaki acele, geçiştirme ve yapılan ameli hızlıca yerine getirme anlamında değildir. Burada kastedilen acele, hastalık, bunama ve ölüm gibi insanın başına gelmesi mukadder durumlardan önce amelleri yerine getirmektir. Yine fakirlik, zenginlik gibi hayatın içinde karşılaşılan konum değişikleri meydana gelmeden kişinin sorumlu olduğu ameli yerine getirmesidir. Vakti çıkmadan, fırsat elden gitmeden önce mükellefiyetlerin yerine getirilmesidir. Yoksa amellerin yerine getirilmesi esnasında acelecilik etmek değildir. Hadiste geçen (باد روا) kelimesi acele etmek anlamına geldiği gibi hızlı olmak ve öne geçmek anlamlarına da gelmektedir. Bu takdirde hadisi Sâlih amelleri işlemekte acele ediniz şeklinde tercüme etmek mümkün olduğu gibi, çabuk davranınız, hızlı olunuz ya da Sâlih amelleri öne geçiriniz şeklinde tercüme etmek de mümkündür. Nefis ve şeytânî güç, hayırlı ve faydalı işlerin hemen yapılmayıp onların ertelenmesini ister. Bu hadisiyle Rasûl-i Ekrem, fitne, fesat, zulüm ve zilletin hüküm sürdüğü olağanüstü durum ve zamanlarda şirk ve irtidat vakalarının yaşanmaması için sâlih amellerin süratle yerine getirilmesi gerektiğini öğretir. 5

Hadisin Ebû Ümâme tarikinin sonunda Dinini dünya menfaati karşılığında satar yerine Allah ın kendisini ilimle ihyâ ettiği kimse إ ال م ن أ ح ي اه الل ه ب ال ع ل م hariç 1 cümlesi vardır. Bu demektir ki, dininin hüküm ve esaslarından pek haberdar olmayan kesimler veya haberdar olduğu halde dünyevîleşme süreci yaşadığından izzet ve şerefini ayaklar altına alan zayıf karakterler, cehaletin kol gezdiği, fitne ve fesadın ortalığı kapladığı zamanlarda, yarı-ihtidâ etmişler gibi iman ve inkâr arasında inişli-çıkışlı bir hayat yaşarlar, şer î hükümleri ve mukaddes değerleri küçümserler. Öte yandan ilim ve irfanla mücehhez müslümanlar ise, sözü edilen fitne bâdiresini ve kargaşa ortamını atlatarak karanlıkta kendilerini kaybetmezler ve sahip oldukları ışıkla sâhil-i selamete çıkarak aydınlık yolda ilerlemeye devam ederler. Müstağni-yi irşâd olur erbâb-ı basîret, Sükkân-ı harem neyler imiş kıble nümâyi? Sâlih amellerin en önemli özelliği yapılan amelin Allah için yerine getirilmesidir. Fitnelerin ortaya çıktığı dönemde ise insanlar, dindarlık duygusuyla yapılması gereken amelleri bile dünyevi menfaatler için yerine getirirler. Dinini dünya menfaati karşılığında satar ifadesi amellerin fesadının en önemli sebebidir. 3.1.2. Her İyilik Sadakadır 2- عن جابر رضي الل ه عنه قال : قال رسول الل ه ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م : «ك ل معر وف صدق ة» رواه البخاري ورواه مسلم م ن رواية حذ يف ة رضي الل ه عنه. Câbir radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre o, demiştir ki, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Her iyilik sadakadır. Hadisi Buhârî, rivayet etmiştir ( Edeb 33); Müslim, bu hadisi Huzeyfe radıyallahu anh den rivayet etmiştir. ( Zekât 53) Açıklama Hadiste geçen ma rûf kelimesi iyilik, ihsan ve örfe uygun olan anlamlarına gelmektedir. İyi ve güzelin kaynağı vahiy ve akıl olduğundan dolayı ma ruf kavramını vahiy ve aklın iyi ve güzel gördüğü iş, şeklinde tanımlamak mümkündür. Ma ruf kavramının karşıtı münker/çirkin olandır. Emr-i bi l-ma rûf nehy-i ani l-münker (iyiliği emretme kötülüğü yasaklama) dinin ve aklın iyi gördüğü şeylerin emredilmesi kötü gördüklerinin de yasaklanması, Kur an-ı Kerim in bir buyruğu olarak, Ey mü minler! İçinizden hayra çağıran, iyiliği yayıp kötülükleri önlemeye çalışan bir topluluk bulunsun (Âl-i İmrân, 3/104) âyetiyle bütün müslümanların üzerine bir vecibedir. Sadaka, sevap kazanmak için fakirlere verilen mala denilmektedir. Ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde sadaka, farz olan zekat ve müstehab olan yardım ve bağışların hepsini birden ifade eder. Ancak dilimizde, daha çok zekat dışındaki yardım ve teberrulara sadaka 1 Dârimî, Mukaddime, 32 (I, 97) 6

denilmektedir. Hadislerin şerhinde sadaka terimi, naslardaki geniş anlamı dikkate alınarak kullanılacaktır. 3.1.3. Güler Yüz Göstermek 3- عن أيب ذر قال : قال يل النيب صلى الل ه عليه وآله وسلم :»ال ت ق رن م ن املع ر وف ش ي ئا ول و أن تل ق ى أخ اك ب وجه» رواه مسلم. Ebû Zerr radıyallahu anh şöyle dedi: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu: İyiliklerden hiçbir şeyi küçük görme, (din) kardeşini güler yüzle karşılamak bile olsa. Müslim, Birr 144; Ebû Dâvud, Libâs 24. Açıklama Hadiste insanın fıtri davranışlarından birisi olan gülümsemenin bile maruf kapsamına gireceği vurgulanmaktadır. Hadisin bir başka rivayetinde tebessümün sadaka olduğu vurgulanmaktadır. (Tirmizî, Birr 36) Tebessüm insanların bazen iradeleri dışında gerçekleşen fıtri davranışlardandır. İnsanın içindeki samimiyeti dışına yansıtan bu davranış, karşıdaki insan üzerinde meydana getirdiği olumlu izlenim sebebiyle onun mutlu olmasına vesile olmaktadır. Böylece tebessüm, bir başkasını sadaka ve hediye ile sevindirip mutlu etmek gibi sevap kazandıran bir davranış olmaktadır. 3.1.4. Eklemlerin Sadakası 4- عن أ يب هريرة رضي الل ه عنه قال : قال رس ول الل ه ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م: «ك ل س ال م ى م ن الن اس عل ي ه صد قة ك ل طل يق ي و م ت ط ل ع فيه الش م س : تعد ل ب ي االث ن ي صد ق ة وت ع ي الر ج ل يف داب ت ه ف تح م ل ه ع ل ي ه ا أو تر ف ع ل ه عل ي ه ا مت اع ه صدقة والكلمة الط ي بة صد قة وب ك ل خ ط و ة مت ش يها إىل الص ال ة صدق ة و مت يط األذ ى ع ن الطر يق ص د قة» متفق عليه. Ebû Hüreyre radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Güneşin doğduğu her gün (sabah), insanın her eklemi (kemiği) üzerine bir sadaka gerekir. Senin iki kişi arasında adaleti gözetmen sadakadır. Bineği için bir adama yardım etmen ve onu bineğine bindirmen ya da malını bineğinin üzerine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaza giderken attığın her adım sadakadır. Rahatsızlık veren bir şeyi yoldan kaldırman da sadakadır. Hadisi Buhârî ve Müslim ittifakla rivayet ettiler. (Müslim, Zekât 56; Buhârî, Sulh 11) Açıklama Bu hadiste sadaka verme yollarının neler olabileceği örneklerle açıklanmıştır. Önceki hadiste sadakanın maldan verilebileceği gibi fıtri bir davranışla da gerçekleştirilebileceği anlatılmıştı. Bu hadiste ise âdil davranmak, gücü yetmeyen kişiye yardım etmek, güzel söz 7

söylemek, ibadetleri yerine getirirken çekilen sıkıntılara sabretmek ve insanlara zarar veren yoldaki bir engeli kaldırmanın sadaka olduğu vurgulanmıştır. Hadiste sadaka yollarının çeşitliliği vurgulanmaktadır. Dini ve dünyevi ayırımı yapmaksızın yapılan her işte bir sadaka mânası vardır. Kişinin niyeti gündelik davranışlara da ibadet mânası kazandırabilir. Allah a bağlılık düşüncesiyle sadakatini ortaya koymak arzusuyla bir insan ne yaparsa yapsın, yaptığı iş ister doğrudan insanlara yardım etmek ister dolaylı bir yardım ihtiva etsin, her yaptığı sadakadır. Hatta bazen ferdi davranışlarımız namaza giderken attığımız adımlar bile sadaka sevabı kazandırabilir. Zira cemaate katılmak Müslümanlar arasındaki kardeşlik duygularını kuvvetlendirir. Namaza gitmek, cemaatle birlikte namaz kılmak, insanlara selam verip onlara tebessüm etmek gibi sonuçlarıyla birlikte düşünüldüğünde sadaka ile gerçekleştirilmesi hedeflenen gayelere vesile olduğu için sadaka kabul edilmiştir. Hadiste sadakanın hikmeti zikredilmiştir. Sadaka ve diğer ibadetler, bir mükafat için yapılmaz. Sadakalar insanlara daha önce verilmiş olan nimetlere şükür içindir. Bu sebeple insanın eklemlerinin çalışıp fonksiyonlarını yerine getirdiği her gün insanın vücudunun sağlık ve sıhhatinden dolayı sadaka vermesi gerekir. Hadiste geçen (س ال م ى) kelimesi kemik ya da eklem/mafsal anlamlarına gelmektedir. Kemik olarak anlaşıldığı takdirde, insanın kemiklerinin sağlam olmasından ve Cenab-ı Hakk ın kemik iliklerinde her an sağlıklı kan hücrelerini yaratıp, vücudun ihtiyaç duyduğu beslenmeyi gerçekleştirdiği için her insanın en azından kemikleri sayısınca Allah a şükretmesi ve bu şükrün bir ifadesi olarak sadaka vermesi gerekmektedir. Cenab-ı Hakk ın nimetleri karşısında kulun ne kadar âciz kaldığının anlatıldığı bu hadiste, Allah Teâlâ nın fazlı ve lütfuyla hayır yollarını sınırlamayarak, kullarına olan rahmetinin enginliği vurgulanmaktadır. 3.1.5. Aileye İnfak 5- عن سعد بن أيب وقاص أن رسول اهلل صلى اهلل عليه وسلم قال: «إنك لن تنفق نفقة تبتغي هبا وجه اهلل إال أجرت عليها حىت ما جتعل يف يف امرأتك» متفق عليه. Sa d b. Ebî Vakkâs radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle buyurduğunu rivayet etti: Allah rızasını arzulayarak yaptığın her harcamadan dolayı sevap kazanırsın. Hatta hanımının ağzına koyduğun bir (tek) lokmanın bile ecri vardır. Buhârî, İman 41, Vesâyâ 2, Nefekât 1; Müslim, Vasiyyet 5. Açıklama Sa d b. Ebî Vakkâs hazretleri, Veda haccı esnasında Mekke de hastalandığında Resul-i Ekrem Efendimiz kendisini ziyarete gelmiş, Sa d, malının üçte ikisini sadaka olarak dağıtmak istediğini söylemiş, Peygamber Efendimiz kabul etmemiş, yarısını dağıtmak istediğini söylemiş onu da kabul etmemiş, üçte birini dağıtmak istediğini söyleyince, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, şöyle buyurmuştur: Üçte birini dağıt, hatta üçte bir de çoktur. Mirasçılarını zengin bırakman, onları başkalarına el açacak durumda bırakmandan daha hayırlıdır. Allah rızasını arzulayarak 8

yaptığın her harcamadan dolayı sevap kazanırsın. Hatta hanımının ağzına koyduğun bir (tek) lokmanın bile ecri vardır. Hadisin sebeb-i vürûdu (söylenme ya da vuku bulma sebebi) dikkate alındığında hadiste amellerde ölçülü olmanın vurgulandığı görülmektedir. Hayır yolları çoktur. Samimi bir niyetle yapıldığı takdirde insanın hanımına sofrada bir lokma ikram etmesinin bile sevabının olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca hadiste eşler arasındaki muhabbetin tesisinde riayet edilmesi gereken nezaket ölçülerine işaret edilmiştir. عن أيب م س ع ود ال ب در ي رضي الل ه عنه عن النيب ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م قال :»إ ذ ا أ ن ف ق الر ج ل على أ ه ل ه نفق ة -6 حيت سب ها ف ه ي ل ه صدق ة» متفق عليه. Ebû Mes ûd el-bedrî radıyallahu anh, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Bir adam ailesinin geçimini temin etmek için samimi bir niyetle/sevabını Allah tan bekleyerek harcama yaptığında, harcadığı onun için sadakadır. Buhârî, İman 41, Nefekât 1; Müslim, Zekât 48. Açıklama «م ن ص ام ifadesi ecrini Allah tan bekleyerek demektir. Nitekim (حيت سب ها) Hadiste geçen ر م ض ان إ ي انا واح ت سابا غ ف ر ل ه ما ت ق د م م ن ذن ب ه» Kim iman ederek ve ecrini Allah tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır (Buhârî, Savm ) hadisinde orucun ecrini Allah tan beklemenin kişiye kazandırdığı mükafat haber verilmiştir. Ailesi için yaptığı harcamaların da oruç ibadeti gibi sevap kazandırabileceği vurgulanarak, her işin samimi bir niyetle ibadet hükmünü alabileceği ifade edilmiştir. Hadiste nafaka teriminin zikredilmesi israf ve tebzirden sakınılmasına da bir işarettir. Nafaka, barınma, beslenme, sağlık harcamaları ve giyim-kuşam gibi zaruri ihtiyaçları ifade etmektedir. Bu tür zaruri ihtiyaçların karşılanması ailenin reisi olan erkeğin yapmakla mükellef olduğu sorumluluklardandır. İşte hukuken sorumlu olduğu bu hususları yerine getirirken bile insan niyetiyle sevap kazanabilir. 3.1.6. Bütün Canlılara Yardım 7- عن أيب هريرة أن رسول الل ه ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م قال: «ب ي نم ا ر ج ل ي ش ي بط ريق اش ت د عل ي ه ال ع طش ف وجد ب ئرا ف ن ز ل فيها ف ش رب ث خرج فإ ذا كل ب يلهث ي أ ك ل الث ر ى م ن ال ع ط ش فقال الر ج ل : ل ق د بل غ ه ذ ا ال ك ل ب م ن العطش م ث ل ال ذ ي ك ان ق د ب ل غ م ن ف ن ز ل ال ب ئ ر ف مأل خ ف ه م اء ث أ م س ك ه ب فيه حىت رق ي ف س ق ى ال ك ل ب ف ش ك ر الل ه ل ه ف غ ف ر ل ه. ق ال وا: يا رسول الل ه إ ن ل ن ا يف ال ب ه ائ م أ ج را ف ق ال : «يف ك ل ك ب د ر ط بة أ ج ر» متفق عليه. Ebû Hüreyre radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Vaktiyle bir adam yolda giderken çok susadı. Bir kuyu buldu, kuyuya indi ve su içti. Kuyudan çıktığında, susuzluktan dili sarkmış (nemli) toprağı yiyen (yalayan) bir köpek gördü. Adam (kendi kendine), bu köpek de tıpkı benim gibi çok susamış, dedi ve hemen kuyuya inip ayakkabısını su ile doldurdu, ağzı ile tutarak yukarıya 9

tırmandı ve köpeğe su verdi. Allah, bu yaptığından dolayı onu şükreden kullarından kıldı ve günahlarını bağışladı. Bunun üzerine sahabîler, - Ey Allah ın Resûlü! Hayvanlara yaptığımız iyiliklerden dolayı bize sevap var mı? dediler. Allah Resûlü, buyurdu ki, - Her canlı (yaş ciğer) için size sevap vardır. Buhârî, Müsâkât 9; Edeb 27; Müslim, Selâm 153. Hadislerden Çıkan Hükümler 1. Sâlih ameller, Allah rızası niyetiyle yapılan amellerdir. 2. Sâlih amellerin yerine getirilmesi geciktirilmemelidir. 3. Dini ve dünyevi ayırımı yapmaksızın yapılan her işte bir sadaka mânası vardır. 4. Kişinin niyeti gündelik davranışlara da ibadet mânası kazandırabilir. 5. Hayır yolları çoktur. 6. Hayvanlara yapılan iyilikler vesilesiyle bile insanlar cenneti kazanabilir. 3.2. AMELLERDE İTİDAL 3.2.1. Din Kolaylıktır 1- عن أ يب هريرة رضي الل ه عنه النيب ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م قال : إ ن الد ين ي س ر ولن يشاد الد ين إال غ ل به فسد د وا وق ار ب وا و أ ب ش ر وا واس تع ين وا ب ال غد وة والر و حة وش ي ء م ن الد ل ة» رواه البخاري. Ebû Hüreyre radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Din kolaylıktır. Din aşılamaz, o (her zaman) üstün gelir. O halde, orta yolu tutun, (isabetli olana) yakınlaşmaya çalışın, müjdeleyiniz; günün ilk saatlerinden, akşam vaktinden ve biraz da geceden (ibadetleri eda etmede) yararlanın. Buhârî, İman 29. Açıklama Din, insanları kendi iradeleri ile bizzat hayra sevk eden Allah Teâlâ tarafından vaz edilmiş bir kanunlar mecmuasıdır. Dinin hayata geçirilmesi ve yaşanmasına da diyanet/dindarlık denilmektedir. Dindarlık, Allah Teâlâ nın emrettiklerini O nun rızasını kazanmak için yapmaktır. Allah ın rızasını kazanmak ve neticeyi O ndan beklemek dindarlık duygusunun temelidir. Diyanet duygusu ve rıza-i ilahi niyetiyle Allah Teâlâ nın emir ve buyruklarının yerine getirilmesi ise ubudiyettir. İbadet de bu emirlerdir. İbadetlerin illeti Allah Teâlâ nın emretmesidir. Sırf emredildiği için yerine getirilen vazifelere de te abbüdî vazifeler denilmektedir. Dine üstün gelmek ve onu yenmek, dini emirleri son sınırına kadar yerine getirip aşmak demektir ki böyle bir güce hiçbir varlık sahip değildir. Hadiste geçen ed-dîn kavramını ibadet anlamında ele alırsak, hiç kimsenin bütün ibadetleri hakkıyla yerine getirmesi mümkün değildir. Zira ibadetler vasıtasıyla yerine getirilen şükür yalnızca geçmiş nimetlerin bir kısmına bile karşılık gelmez. Bu sebeple bir insan ne kadar çok ibadet 10

yaparsa yapsın dine üstün gelmiş olamaz. Şayet hadiste geçen ed-dîn kavramı, Allah ı bilme ve kulluk şuurunun zirvesi olan ubûdet anlamında ele alınırsa, hiç bir varlığın Allah ı hakkıyla bilmesi mümkün değildir. Nitekim Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, dualarında Seni hakkıyla bilemedik ya Marûf diye dua etmiştir. Dini sorumlulukları yerine getirmede esas olan kolaylıktır. Dini emirler, insanların işlerini zorlaştırmak için değil kolaylaştırmak için gönderilmiştir. Nitekim İmam Buhârî, bu hadisin bâb başlığında Din kolaylıktır/çok kolaydır cümlesiyle birlikte Rasûl-i Ekrem in, Dinin Allah a en sevimli ve makbul geleni, kolay/kolaylaştırılmış hanifliktir hadisini zikreder. İnsanoğlu var olduğu günden itibaren gerçek huzuru dinde bulmuş, onunla mutlu olmuştur. Din, bizzat hayır olduğu için dinde aşırılık hoş görülmemiştir. İfrat ya da tefrit, bizatihi hayr olan, zatında mükemmel bir hüsne sahip bulunan dini emirlerin değiştirilmesi ve bu güzelliğin tahrif edilmesi anlamına gelir. Bu sebeple dini buyruklar aşırılığa gitmeden oldukları gibi yerine getirilmelidir. Zira insan amel ve ibadetim mükemmel ve kusursuz olsun düşüncesiyle olağanüstü bir gayretle işe başladıktan kısa bir süre sonra ibadet yoğunluğu altında ezilip büsbütün amel ve ibadetten kesilebilir. İşte hadisin baş tarafı bu tehlikeye dikkat çekerek amellerde orta yolu tutmanın fıtrata uygun bir davranış olduğunu vurgulamaktadır. Hadisin devamındaki فسد د وا ifadesi de bunu desteklemektedir. Bu emir fiilinin mastarı olan tesdîd, doğru olana muvaffak olmak, söz ve amelde orta yolu tutmak demektir. İnsanın tabiatında var olan hakkı arama isteği, mükemmel olana talep arzusu da ihmal ق ار ب وا buyrulmuştur. yakınlaşmaya çalışın ) ق ار ب وا ( hadiste edilmemelidir. Bu sebeple şeklindeki emir fiilinin mastarı olan mukârebe de, nihayete ulaşamayıp ona yakınlaşmak manası vardır. Arapçada yakınlaşan adam (racül mukârib) tabiri, ifrat ve tefrit gibi iki uç arasında vasat yolu takip eden kimse için kullanılır. Yakınlaşmamız emredilen, hakka/gerçeğe yakınlaşma ya da mükemmel olana yakınlaşma olabilir. Bu duygu ve düşünceye sahip olmak sürekli daha iyiye doğru mesafe alınması açısından gereklidir. Ancak bu duygunun neticesinde ümitsizliğe düşmemek, müjdeyi esas almak gerekir. Aksi takdirde doğru olanı yapamadım mükemmele ulaşamadım düşüncesi insanı ümitsizliğe sevk edebilir. Hadisin Günün ilk saatlerinden, akşam vaktinden ve biraz da geceden (ibadetleri eda etmede) yararlanın cümlesi, sabah, yatsı ve teheccüd namazlarının önemine işaret ettiği gibi bu vakitlerin dua ve zikir için en uygun zaman dilimleri olduğunu da göstermektedir. Zira bu vakitler, insanların önemini tam idrak edemediği ve çoğunlukla gafletle boşa geçirilen zaman dilimleridir. Bu vakitleri iyi değerlendirdiği takdirde insan, az amelle çok mükafat kazanabilir ve zamanını iyi kullanarak hayatını tanzim edebilir. Hadisin genelinden anlaşıldığına göre İslâm ın, orta yolcu bir düzenleme ve uygulama getirdiği gayet açıktır. Geçmiş bazı semâvî dinlerin aksine İslâm, güç ve tâkati aşan hükümlere kesinlikle yer vermez. Sıkıntı ve meşakkatlerin normal sınırının dışına çıktığı 11

durumlarda ise azimetlere alternatif ruhsatlar koyduğu ve yerine göre ruhsatlarla amel edilmesini teşvik ettiği görülür. Bu sebeple, her hâlükârda mutedil ve vasat yolu takip etmek esastır. İfrat haddi aşmak, tefrit ise geri ve yetersiz kalmak demektir. Bu demektir ki, ifrat ve tefrit, işi mecrasından saptırmak ve sünnetullâha aykırı hareket etmektir. Şüphesiz bu hareket, ifrattan tefrite yani bir aşırılıktan (haddi aşmaktan) karşı uçtaki aşırılığa (gericilik ve yetersizliğe) geçişin başlangıcı demek olacaktır. Hz. Peygamber, geceleri kâim (devamlı namaz kılan) ve gündüzleri sâim (devamlı nafile oruç tutan) bir kadının varlığından haberdar olduğunda şu uyarıda bulunmuştur: Ama ben hem uyurum hem namaz kılarım. Hem oruç tutarım hem iftar ederim. Kim bana uyarsa bendendir. Kim de benim hayat tarzımdan (sünnet) yüz çevirirse benden değildir. Her şeyin (iş ve amelin) bir coşkusu ve heyecanı, sonra da gevşeme ve duraklama hali söz konusudur. Kimin gevşeme yönü bid ata doğru olursa, o gerçekten sapmış ve perişan olmuştur. Kimin de gevşeme yönü sünnete doğru olursa, o da gerçekten hidayeti bulmuş ve kurtulmuştur ( Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 409). Abdullah b. Amr ın (r.a.) ibadeti hafif tutma ve ağır yükten (teşdîd) uzak durma hususunda Rasûl-i Ekrem in kendisine hatırlattığı ruhsat ve kolaylığı kabul etmediğinden, ömrünün sonunda pişmanlık duyması da konu hakkında bir ibret dersi olmalıdır. Bu durumda, dini hayata geçirme namına her gün nafile oruç tutmak, gece boyunca namaz kılmak veya evlilik yuvasından uzak kalmak gibi insan fıtratını zorlayan ve tâkat sınırını aşan her teşebbüsün sonu tehlikeli bir başlangıçtır. Mahiyeti ne olursa olsun, hayatın dengesini altüst eden hızlı ve heyecanlı bir başlangıç, kısa bir zaman içinde yerini usanmak gibi negatif bir eyleme bırakacaktır. Bu da sünnetin öldürülmesi ve bid atin üretilmesi demektir. Bu itibarla müslüman, Allah a din öğretmeye kalkışmayı 2 akla getirebilecek, itidal ve istikrarı yok edebilecek, ruh-beden dengesini bozabilecek her türlü eylem, hareket ve davranıştan kaçınmak zorundadır. 3.2.2. Emir ve Yasaklarda İtaat Sınırı 2- عن أ يب ه ر ي ر ة رضي الل ه عنه عن النيب ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م قال :»د ع و ن ما ت ر كت ك م : إ ن ا أ ه ل ك من ك ان قب لك م ك ث رة س ؤ ا ل م و اخ ت الف ه م ع ل ى أ ن بيائ هم ف إ ذا ن ه ي ت ك م عن ش ي ء فاج ت ن ب وه و إ ذا أ م ر ت ك م بأ م ر ف أ ت وا م ن ه ما اس ت ط ع ت م» متفق عليه. Ebû Hüreyre radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Ben size bir şey emretmediğim sürece beni bırakın. Sizden öncekileri çok soru sormaları ve peygamberlerine ihtilaf etmeleri helak etti. Size bir şeyi yasakladığımda ondan sakının; bir şeyi emrettiğimde ise onu, gücünüz yettiğince yerine getirin. Buhârî, İ tisâm 2; Müslim, Hacc 412. 2 Hucurât, 49/16 12

Açıklama Hadiste peygambere karşı gelmek ve onların sözlerini tartışarak farklı yönlere çekmeye çalışmak yasaklanmıştır. Vahyin tartışma ve ihtilaf mevzuu yapılmasına fırsat vermemek için peygamberlere çok soru sormak ve aşırı taleplerde bulunmanın geçmişte bazı kavimlerin helâk edilmesinin sebebi olduğu hatırlatılmıştır. Nitekim meçhul bir katili bulmaları için bir inek kesmeleri emredildiğinde İsrâiloğulları, inekle alakalı sordukları sorular sebebiyle neredeyse helak edileceklerdi. (Bakara, 2/67-73) Hadiste emir ve nehiyler (yasaklar) arasında bir ayırım yapılmıştır. Nehiyler de mutlak itaat emredilmiş, emredilen hususlarda ise gücün yetmesi kaydı düşülmüştür. Çünkü emredilen sorumlulukların bir çoğunda üst sınır belirtilmemiştir. İbadetlerin farz olan miktarının dışında üst sınırı kişinin gücü ve takati belirleyecektir. Lakin yasaklar, insanların takatlerinin yettiği hususlardır. Bir insan önceden yaptığı hatalar ve günahlar sebebiyle yasaklanan bazı hususları alışkanlık haline getirse ve vazgeçemediğini söylese bu duruma itibar edilmez. Çünkü zaruret suretinde ortaya çıkan durum meşru olmayan bir takım uygulamaların neticesidir. 3.2.3. Haddi Aşmak 3- ع ن اب ن م س ع ود ر ض ي الل ه ع ن ه أ ن الن يب ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م ق ال : «ه ل ك امل ت ن ط ع ون» ق ا ل ا ث الثا. ر و اه م س ل م Abdullah b. Mes ûd radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Haddi aşanlar helak oldular. Allah Resûlü, bu sözü üç kez tekrarladı. Müslim, İlim 7. Açıklama Hadiste geçen (امل ت ن ط ع ون) tabiri aşırılık yapan, haddi aşan ve tekellüflü davranan anlamlarına gelmektedir. Din, itidali ve ölçülü olmayı tavsiye etmekte mübalağa, ifrat ve tekellüften nehyetmektedir. Söz ve davranışlarda aşırılık kınandığı gibi ibadetlerde tekellüf, zorlama ve sunilik yasaklanmıştır. Peygamberimiz, önemli gördüğü bir konuyu, yasaklanan veya uygun olmayan bir davranışı, çoğu kere tekrar tekrar anlatır, böylece dinleyenlerin o konuya dikkatini çekerdi. Söz olarak kısa, fakat mâna ve mahiyeti geniş olan bu hadiste de öyle yapmıştır. İyi bir müslüman, ölçülü ve dengeli bir insan, her türlü davranışında, işinde ve sözünde haddi aşmaktan, taşkınlık yapmaktan sakınır. Bu prensiplere uymayanlar, dünyada birtakım belâ ve musibetlere uğrar, âhirette de cezayı hak ederler. Böyle kimseler, başka insanlar tarafından sevilmezler. Kendilerinden uzak durulmak istenen kişiler konumuna düşerler. Bilgiçlik taslayanlar, insanların anlayamayacağı kelime ve tabirlerle konuşanlar, lugat parçalama meraklıları da bu hadisin kapsamına girerler. Çünkü böyle davranışlar dinimizde hoş görülmemiş ve hatta yasaklanmıştır. Toplumun içinde yaşadığı halde, onlardan çok farklı davranışlarıyla dikkat çekenler, büyüklük taslayanlar, haddinden fazla 13

kibarlık ve nezaket gösterisinde bulunanlar, ya da haddinden fazla ince eleyip sık dokuyanlar başkalarını rahatsız ederler. İnsanlar, sadece sözlerden değil, hareket ve davranış biçimlerinden de rahatsızlık duyarlar. Bütün bunlardan kurtulmak için toplumun eğitilip öğretilmesi ve terbiye edilmesi gerekir. Herkes, nasıl istersem öyle hareket ederim düşüncesinden kurtulabilmelidir. Çünkü toplumun yaptırım gücü sosyal bir hakikattir ve aklı başında olan insan buna uyum sağlamaya çalışır. Aksi takdirde insanlar yalnızlığa itilir. Yalnızlık, bir bakıma yok olup gitmektir. Kalabalık içinde yalnız kalmaktan daha büyük bir belâ düşünülebilir mi? Fakat günümüz dünyasında çok rastlanan olumsuzluklardan biri de ne yazık ki bu gerçektir. Bu sebeple, İslâm bütün insanları hedef alan, aşırılıkları izâle etmeye yönelik bir öğretim ve eğitim usûlü geliştirilmesini öğütler. Birçok hadiste bu husus üzerinden durulmuştur. Hadisten öğrendiklerimiz 1. Kişi, yaptığı her işten olduğu gibi, konuştuğu her sözden de sorumludur. İş ve söz, kurtuluşun veya helâkin sebebi olabilir. 2. Sözde, işte ve davranışlarda ileri gitmek, haddi aşmak dinimizde yasaklanmıştır. 3. Aşırılıklarda hayır ve fayda yoktur. 4. İslâm orta yolu takip etmeyi ve ölçülü olmayı tavsiye eder. 3.2.4. Gücü Yettiği Kadar Nafile İbadet دخ ل علي ها وع ن دها ام رأ ة قال : من ه ذ ه قالت : ه ذ ه 4- عن عائشة رضي الل ه عنها أ ن النيب ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م ف الن ة ت ذ ك ر م ن ص ال ت ا قال : «م ه عليك م ب ا ت ط يق ون ف و الل ه ال ي ل الل ه حىت مت ل وا وك ان أ ح ب الد ين إ ل ي ه ما داو م ص اح ب ه عل ي ه» متفق عليه. Hazret-i Aişe radıyallahu anhâ dan rivayet edilmiştir ki; evinde bir kadın varken Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, yanlarına girdi. -Bu kadın kim? dedi. Hz. Aişe, -Bu falan hanımdır, dedi ve onun namazını anlatmaya başladı. Bunun üzerine Allah Resûlü, buyurdu ki, -Namazını anlatmayı bırak, size gücünüzün yettiğince (ibadet etmeniz) emredilmiştir. Allah a yemin ederim ki, siz bıkıp usanmadıkça Allah size yaptıklarınızın karşılığını vermekten vazgeçmez. Buhârî, İman 32; Müslim, Müsâfirîn 215. Açıklama Hadiste ي ل الل ه حىت مت ل وا) (ال Siz usanmadıkça Allah usanmaz buyrulmuştur. Bu ve benzeri ifadelerde insanlara ait bir fiilin Cenab-ı Hakk a nispet edilmesi durumunda fiilin kendisi değil lazım-ı mânası kastedilir. Usanmanın lazımı, neticesi vazgeçmek olduğu için bu cümleye vazgeçmek anlamı esas alınarak, tefsiri bir mana verilmiştir. Siz ne kadar 14

çok amel yapsanız da Allah katında amellerinizin karşılığını bulursunuz. Fakat siz beşeriyet gereği bir noktada usanırsınız, gücünüzün yetmediği bir sınır noktası vardır. Cenab-ı Hakk ın lütufları ise sınırsızdır. Bu sebeple O nun engin rahmetini ve lütfunu çok amel yaparak elde etmeye çalışmak yerine istikrarlı ve devamlı amellerle sadakat göstererek kavuşmaya çalışmak önemlidir. Amellerle yerine getirilemeyenler ise niyetteki samimiyetle O nun fazl ve kereminden talep edilmelidir. İnsanoğlunun cenneti ameliyle değil niyetiyle ve ihlasıyla kazanacağı unutulmamalıdır. 3.2.5. Nafile İbadette Sınırları Zorlamak 5- عن أ نس رضي الل ه عنه قال : جاء ث الثة ره ط إ ىل ب ي وت أ ز واج الن يب ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م يس أ ل ون عن ع ب اد ة الن يب ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م ف ل م ا أ خ ب وا كأ ن ه م ت ق ال و ها وقال وا : أ ين ن ن م ن الن يب ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م ق د غ ف ر ل ه ما ت ق د م م ن ذ ن ب ه وما ت أ خ ر. قال أ ح د ه م : أ م ا أ ن ا فأ صل ي الليل أ بدا وقال اآلخ ر : و أ نا أ ص وم الد ه ر أبدا وال أ ف ط ر وقال اآلخر : وأ نا اع ت ز ل «الن ساء فال أ ت زو ج أ بدا ف جاء رسول الل ه ص ل ى اهلل ع ل ي ه وس ل م إل ي هم فقال : أ ن ت م ال ذ ين ق ل ت م كذا وكذ ا أ ما والل ه إ ن أل خ ش اك م لل ه و أ ت ق اك م له لك ن أ ص وم و أ ف ط ر و أ صل ي و أ ر ق د و أ ت ز و ج الن س اء فمن رغ ب عن س ن ي ت ف ل يس م» متفق عليه. Enes b. Mâlik radıyallahu anh den rivayet edilmiştir ki, o, şöyle dedi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem in ibadetlerini öğrenmek üzere üç kişilik bir grup, Peygamber hanımlarının evlerine geldiler. Onlara Peygamber Efendimiz in ibadetleri bildirilince sanki bunu azımsadılar ve dediler ki, -Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem nerede biz neredeyiz? Onun geçmişteki ve gelecekteki günahları bağışlanmıştır. İçlerinden biri dedi ki, -Ben hayat boyu gece uyumadan namaz kılacağım. Bir diğeri de şöyle söyledi: -Ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç tutacağım ve oruçsuz gün geçirmeyeceğim. Diğeri de, -Ben de hayatım boyunca kadınlardan uzak duracağım, asla evlenmeyeceğim, dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selem onların yanına geldi ve şöyle söyledi: -Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? Sizi uyarıyorum! Allah a yemin ederim ki, ben sizin Allah a en saygılı olanınız ve O ndan en çok korkanınızım. Lakin ben oruç tutuyorum, bazen de tutmuyorum. (Gece) namaz kılıyorum ve uyuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir. Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5. Açıklama Sahâbe, Hz. Peygamber in her türlü halini, yaşayışını ve davranışını öğrenmek, bilmek istiyordu. Çünkü onu kendilerine yegâne önder ve örnek kabul ediyorlardı. Allah Teâlâ, dünya ve âhirette mutlu olmak isteyen mü minlerin, Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem i örnek edinmelerini emir ve tavsiye etmişti. Bunu en iyi anlayan ve ilk olarak uygulayan örnek nesil sahâbe toplumu oldu. 15

Bilindiği gibi Enes b. Mâlik, Peygamber Efendimiz in Medine ye hicretinden vefat ettiği zamana kadar ona hizmet etmiş bir sahâbîdir. Enes, Rasûlullah ın evi ve aile çevresinde cereyan eden olayları en iyi bilen sahâbîlerden biriydi. Nitekim, bu konularla ilgili pek çok rivayetleri bulunmaktadır. Bu hadiste adları zikredilmeyen üç kişi, Ali b. Ebû Tâlib, Abdullah b. Amr ve Osman b. Maz ûn dur. Bu sahâbîler, Peygamberimiz in farz ibadetler dışında evinde yaptığı nâfile ibadetleri öğrenmek üzere gelmişlerdi. Onların gayesi, Rasûl-i Ekrem in nâfile ibadetlerinin miktarını öğrenip aynını yapmak, böylece onun fiilî sünnetine uymaktı. Çünkü farz ibadetler, hem bütün ashâb tarafından biliniyor, hem de Peygamberimiz farz namazları mescidde kılıyordu. Hz. Peygamber in nâfile ibadetlerini öğrenen sahâbîler, bunları kendileri açısından az buldular. Bunun sebebini de, onun geçmiş ve gelecek günahlarının Allah tarafından affedilmiş olmasına bağladılar. Hz. Peygamber ile kendileri arasında çok fark olduğunu, onun mâsum ve günahsız, kendilerinin ise günahkâr olduğunu düşündüler. Sahâbîlerin böyle düşünmesi, mükemmel bir edep örneğidir. Çünkü onlar, Peygamber in nâfile ibadetlerinin beklediklerinden daha az olmasını onun kemâline, günahsızlığına bağlamışlar, onda noksanlık arama gibi bir düşünceyi akıllarından geçirmemişlerdir. Gerçekte Peygamberimiz in nâfile ibadetlerinin azlığı da ümmet için bir rahmet vesilesidir. Bu yönde kendisini örnek alanlar, herhangi bir kayba ve zarara uğramadıkları gibi kimse tarafından da kınanmazlar. Başka hadislerde de ifade edildiği gibi, az da olsa sürekli olan ibadetler makbuldür. Çünkü herkesin her zaman çok ibadet etmeye gücü yetmez. Ayrıca, azlığın ve çokluğun bir ölçüsünü bulmak da mümkün değildir. Bu sebeple her fert, gücünün yettiği kadar nâfile ibadet yapmakta serbest bırakılmıştır. Her konuda olduğu gibi ibadetlerde de haddi aşmak doğru görülmemiştir. Çünkü insan yalnız kendisinden ibaret değildir. Kendi nefsimizin olduğu kadar, eş ve çocuklarımızın, yakınlarımızın, komşularımızın ve bütün insanların bizim üzerimizde hakları vardır. İnsan, güç ve kuvvetini devam ettirebilmek için yiyip içmek, neslini devam ettirebilmek için evlenip çoğalmak zorundadır. Bu sebeple Peygamber Efendimiz, her üç sahâbenin hadisimizde geçen davranışlarını uygun bulmamışlardır. Ayrıca bu şekildeki bir davranışın Allah a daha saygılı olma, O ndan daha çok korkma ve daha iyi dindarlık sayılmayacağını da ifade buyurmuştur. Kendisinin, insanların Allah tan en çok korkanı, takvâda en ileri olanı ve Allah a karşı en saygılı davrananı olduğunu da sahâbîlere açıkça söylemiştir. Hem gece ibadet ettiğini, hem uyuduğunu, bazı kere oruç tuttuğunu, çoğu kez yiyip içtiğini, kadınlarla evlendiğini ve birlikte olduğunu onlara bildirmiştir. Bu şekilde davranmanın, kendisinin yolu, sünneti olduğunu anlatarak, sünnetinden yüz çevirenin Peygamber in izinde sayılmayacağını da onlara hatırlatarak, kendilerini uyarmıştır. Hz. Peygamber in engel olmak istediği şey, dinde haddi aşma ve İslâm ın câiz görmediği bir nevi ruhbanlığa yönelmedir. Oysa Allah Teâlâ Ey iman edenler! Allah ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri kendinize haram etmeyin, sınırı aşmayın. Çünkü Allah sınırı aşanları sevmez (Mâide, 5/87) buyurur. Bu âyetin iniş sebebini hatırlamamız bu konuyu daha iyi anlayıp kavramamıza yardımcı olacaktır. Peygamberimiz bir gün sahâbeye kıyametten bahsetmişti. Sahâbe çok duygulanmış ve ağlamışlardı. Sonra 16

aralarında on kişi Osman b. Maz ûn un evinde toplandılar. Onların içinde Ebû Bekir ve Ali b. Ebû Tâlib de vardı. Yaptıkları istişâre neticesinde, bundan böyle dünyadan el etek çekmeye, kendilerini hadım ettirmek suretiyle erkeklik duygularından kesilmeye, gündüzleri oruçlu, geceleri de yatakta yatmaksızın uyanık ve ibadetle geçirmeye, et ve et ürünleri yememeye, kadınlara yakın olmamaya, güzel koku sürmemeye, yeryüzünde gezip dolaşmamaya karar verdiler. Bu haber Peygamber Efendimiz e ulaşınca, kalkıp Osman b. Maz ûn un evine geldi, fakat kendisini evde bulamadı. Hanımına, Osman ve arkadaşlarının kendisine gelmeleri için haber bıraktı. Sonra onlar da Peygamber Efendimiz in yanına geldiler. Efendimiz, karar aldıkları hususları kendilerine sayarak: Bu konularda ittifak etmişsiniz öyle mi? dedi. Onlar: Evet Ya Rasûlallah! Bizim bunlarda hayırdan başka bir gayemiz, arzu ve isteğimiz yoktur, dediler. Bunun üzerine Efendimiz: Şüphesiz ki ben bunlarla emrolunmuş değilim. Elbette sizin üzerinizde nefislerinizin hakkı vardır. Bazan oruç tutun, bazan tutmayın. Gece hem ibadet edin hem uyuyun. Ben hem ibadet ederim hem de uyurum. Oruç tuttuğum günler de olur, tutmadığım günler de. Et ve et ürünlerini yediğim gibi hanımlarımla da beraber olurum. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir. Sonra sahâbeyi toplayıp onlara bir konuşma yaptı ve şunları söyledi: Birtakım kimselere ne oluyor ki, hanımlarla evlenmeyi, yeme içmeyi, güzel koku sürmeyi, uyumayı ve meşrû sayılan dünya zevklerini kendilerine haram kılıyorlar. Şüphesiz ki ben size keşiş ve ruhban olmanızı emretmiyorum. Benim dinimde et yemeyi terketmek, kadınlardan uzaklaşmak bulunmadığı gibi, dünyadan el etek çekip manastırlara sığınmak da yoktur. Ümmetimin seyahatı oruç, ruhbanlıkları ise cihaddır. Allah a ibadet ediniz, O na hiçbir şeyi ortak koşmayınız, hac ve umre yapınız, namazlarınızı kılınız, zekâtınızı veriniz, ramazan orucunu tutunuz. Dosdoğru olunuz ki, başkaları da öyle olsun. Sizden önceki ümmetler, aşırılıkları yüzünden helâk oldular. Dini kendilerine zorlaştırdılar, Allah da onlara zorlaştırdı. Bugün kilise ve manastırlarda bulunanlar, onların artıklarıdır. (Ali el-kârî, el-mirkat, I, 182-183). Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Allah ın emirlerini yerine getirmek ve ibadetlerde ölçülü davranmak gerekir. 2. Sahâbe, daima faziletli ameller peşinde koşmuştur. Her müslüman, haddi aşmaksızın, daha faziletli ameller peşinde koşup dinde kemâl mertebesine ulaşmaya gayret etmelidir. 3. Dinimiz evlenmeyi teşvik eder. 4. Sürekli oruçlu olmayı, dinimiz doğru bulmamıştır. Aynı şekilde, ibadet maksadıyla bütün geceyi uykusuz geçirmek de hoş karşılanmamıştır. Bu davranışlar, takvâdan sayılmaz. 5. Allah a yakın olmak isteyenler, orta yolu tutmalı, ölçülü olmalı ve Hz. Peygamber i kendilerine örnek almalıdırlar. 17

6. Takvâda Hz. Peygamberle yarışmak söz konusu olamaz. 7. Peygamber in sünnetinden yüz çeviren, bid ata ve sapıklığa düşer. 3.2.6. Az da Olsa Devamlı Amel 6- ع ن ع ائ ش ة ق ال ت ق ال ر س ول الل ه ص ل ى الل ه ع ل ي ه و س ل م أ ح ب األ ع م ال إ ىل الل ه ت ع اىل أ د و م ه ا و إ ن ق ل Âişe den (r.ah.) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: Amellerin Allah Teâlâ ya en sevimli olanı, az da olsa onların en devamlı olanıdır (Müslim, Müsâfirîn, 218) Açıklama Hadisi Hz. Âişe den rivayet eden Kâsım b. Muhammed, rivayetin devamında şu tespitini zikretmektedir: Âişe amel işlediğinde onu devamlı yapardı. (و ك ان ت ع ائ ش ة إ ذ ا ع م ل ت ال ع م ل ل ز م ت ه ( Yine hadisin diğer ravisi Ebû Seleme, Muhammed in âli/ehl-i beyti bir amel işledikleri zaman onu devamlı olarak yerine getirirlerdi diyerek aynı noktayı perçinler. و ك ان آل م م د ص ل ى الل ه ع ل ي ه و س ل م إ ذ ا ع م ل وا ع م ال أ ث ب ت وه (215 Müsâfirîn, (Müslim, Hadislerin hemen ardından zikredilen bu ifadeler, az da olsa kesintiye uğratmadan yerine getirilen kulluğun lüzum ve faziletini öğreten asr-ı saâdet uygulamasını göstermesi bakımından önemlidir. Alkame nin şu rivayeti de bu konuyla ilgilidir: Müminlerin annesi Âişe ye, Ey müminleri annesi! Rasûlullah ın (s.a.) ameli nasıldı, belli günlerde belli şeyler yaptığı olur muydu? diye sordum. Bu soruya o şöyle cevap verdi: Hayır, onun ameli devamlıydı. Hangi biriniz Rasûlullah ın (s.a.) güç yetirdiğine tâkat getirebilir? (Müslim, Müsâfirîn, 217) Ayrıca Hz. Âişe nin Rasûl-i Ekrem den rivayet ettiği şu hadis konu bütünlüğü açısından burada kaydedilmelidir: Doğru olan orta yolu izleyin ve ümitvâr olun. Zira hiçbir kimseyi ameli cennete sokmaz. Sahâbe, Sende mi, ey Allah ın Rasûlü? diye sorunca, Rasûlullah (s.a.) şu cevabı verdi: Ben de öyle. Allah ın bana rahmetle muamele etmesi müstesna (o takdirde netice farklı olur). Biliniz ki, amelin Allah a en sevimli geleni az da olsa devamlı olanıdır (Müslim, Münâfıkîn, 78). Az da olsa süreklilik anlayışı, aşırı hırs ve yersiz rekabetten uzak okuma alışkanlığı, ilim ve düşünce hayatında başarılı olmak için de geçerlidir. Tıpkı amel ve icraat gibi, okumak ve düşünmek de daimi bir süreçtir. Ali Fuad Başgil in her gencin yastık altı kitabı yapması gerektiği altın öğütlerle dolu eseri Gençlerle Başbaşa da yer verdiği şu bilgiler sürekliliğin müspet sonucunu göstermesi açısından ne kadar da açıklayıcıdır: Büyük İslâm feylosofu İbn Sîna, dünyaca meşhur olan Kitâbü ş-şifâ sını her gün, sabah namazından sonra Bağdat taki bir caminin büyük kandili altında oturarak, kuşluk vaktine kadar, yani takriben iki saat çalışmak suretiyle vücuda getirmiştir. Meşhur İngiliz feylosofu Spencer, muazzam eserlerini, günde iki saat çalışarak yazmıştır. Her sene bin, 18

bin ikiyüz sahifelik eser veren Fransız edibi Emil Zola ya bu muvaffakiyetinin sırrını sormuşlar: Her gün yalnız üç saat çalışır ve yazarım demiş. Çalış, fakat haris olma. Haris insan, ciğer bulaşmış eğeyi yalayan aç kedi gibidir, dilinden akan kanı yalar da bilmez. Çalış, daima çalış, fakat hırsı bırak. Zira hırs, verimli çalışmanın, sağlık ve saadetin düşmanıdır. Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi de benzer uyarıda bulunur: Tamâ-yı hırsa uyup nefs ile mahkûr olma Râhatın zâil olur nâm ile meşhûr olma! 3 3.2.7. Dünya İşlerinde Kolayı Tercih 7- ع ن ع ائ ش ة ر ض ي الل ه ع ن ه ا ق ال ت م ا خ ي ر الن يب ص ل ى الل ه ع ل ي ه و س ل م ب ي أ م ر ي ن إ ال اخ ت ار أ ي س ر ه ا م ا ل ي أ ث ف إ ذ ا ك ان ا ل ث ك ان أ ب ع د ه ا م ن ه و الل ه م ا ان ت ق م ل ن ف س ه يف ش ي ء ي ؤ ت ى إ ل ي ه ق ط ح ىت ت ن ت ه ك ح ر م ات الل ه ف ي ن ت ق م ل ل ه Âişe (r.a) şöyle demiştir: Peygamber (s.a.) iki şey arasında muhayyer kaldığında, bir günah olmadıkça onların en kolayını tercih ederdi. Şayet günah ise, insanların ondan en uzak duranı olurdu. Allah a yemin olsun ki Rasulullah (s.a.), kendisine intikal eden hiçbir şeyde (davada), kendi nefsi (şahsı) için ceza vermedi. O, sadece Allah ın yasakları (hudut, haramlar, mukaddes değerler) çiğnendiğinde ceza verirdi (Buhârî, Hudûd, 10; Müslim, Fezâil, 77) Açıklama Hz. Âişe nin ifadesinden, ihtilaf konusu dinî hükümlerin içinden en kolayını seçmek ve fıkıh mezheplerinin ruhsatlarını araştırıp onların peşinden koşmak gibi bir mâna anlaşılamaz, anlaşılmamalıdır. Buhârî şârihi İbn Hacer in (ö. 852/1448) belirttiği gibi, iki şey tabiri, dünyevî işler (umûr-i dünyâ) ile alakalıdır. Günah olmadığı müddetçe en kolayını tercih ederdi cümlesi de bunu gösterir. Zira, umûr-i dîn diye tabir edilen dinî işlerde bu anlamda günah bahis konusu olmaz. Bu durumda söz konusu ifade, mesela, misafiri olduğu ev sahibinin Ne buyurursunuz, ne ikram edeyim? suâli karşısında Rasûl-i Ekrem in, En kolayı ne ise onu alayım! gibi tekellüften uzak sade talebinde örneğini bulmaktadır. Gerçekten de Hz. Peygamber in hiç kimseye yük ve sıkıntı olacak bir talepte bulunduğu vârid değildir. O, tekellüf ve tasannu izleri taşıyan her türlü tavırdan uzak durmuş, telaş ve yersiz heyecana kapılmadan tabiî davranış şeklinin nasıl olması gerektiğini ümmetine göstermiştir. Onun bu ahlâkını yetiştirdiği sahâbe üzerinde görmek mümkündür. Bir gün bir grup insan Câbir b. Abdullah ı ziyaret eder. O da onlara ekmek ve sirke ikram ettikten sonra şöyle der: Rasûlullah (s.a.) külfet ve zahmet altına girmeyi bize yasakladı. Eğer öyle olmasaydı, sizler için külfet ve zahmete katlanırdım. Zira ben Rasûlullah ın (s.a.) Sirke ne kadar da güzel katıktır! dediğini işittim. 3 Güler, Hadis Günlüğü, s. 106-107. 19

Akıl almaz batıl tevillerin ardına düşmek, ruhsat kapılarından girmeye çalışmak veya mezhep imamlarının zayıf kalan bazı ictihadlarını rastgele gündeme getirmek, gayr-i ciddi bir tutum ve davranış olmaktadır. Bu yüzden Endülüslü Mâlikî âlim İbn Abdilberr (ö.463/1070), Şayet sen her âlimin ruhsatına tutunsaydın, şerrin tamamı sende toplanırdı! diyen Süleyman et-teymî nin bu uyarıcı sözünden sonra, Bu bir icmâdır, bu mevzuda farklı bir görüş bilmiyorum diyerek konunun ciddiyetini dile getirir. Kim mezheplerin ruhsatlarının ve müctehidlerin zellelerinin peşine düşerse, onun dini kopma noktasına gelir diyen Zehebî de (ö. 748/1347) aynı ihtarda bulunur. Bu noktada, Abdullah b. Abbâs tan rivayet edilen Allah, azimetlerin yerine getirilmesini sevdiği gibi ruhsatlarında yerine getirilmesini sever hadisi akla gelebilir. Ancak bu hadisin, sözü edilen tutum ve davranışla bir ilgisi olmadığı, onun, su bulunmadığında teyemmüm, ramazan ayında hasta olan veya yolculuk yapanın oruç tutmaması gibi ruhsatları ifade ettiği açıktır. 4 3.2.8. Allah ın Dostuna Düşmanlık Yapmak 8- ع ن أ يب ه ر ي ر ة ق ال ق ال ر س ول الل ه ص ل ى الل ه ع ل ي ه و س ل م إ ن الل ه ق ال م ن ع اد ى يل و ل ي ا ف ق د آذ ن ت ه ب ا ل ر ب و م ا ت ق ر ب إ يل ع ب د ي ب ش ي ء أ ح ب إ يل م ا اف ت ر ض ت ع ل ي ه و م ا ي ز ال ع ب د ي ي ت ق ر ب إ يل ب الن و اف ل ح ىت أ ح ب ه ف إ ذ ا أ ح ب ب ت ه ك ن ت س ع ه ال ذ ي ي س م ع ب ه و ب ص ر ه ال ذ ي ي ب ص ر ب ه و ي د ه ال ي ت ي ب ط ش هب ا و ر ج ل ه ال ي ت ي ش ي هب ا و إ ن س أ ل ن أل ع ط ي ن ه و ل ئ ن اس ت ع اذ ن أل ع يذ ن ه و م ا ت ر د د ت ع ن ش ي ء أ ن ا ف اع ل ه ت ر د د ي ع ن ن ف س ال م ؤ م ن ي ك ر ه ال م و ت و أ ن ا أ ك ر ه م س اء ت ه Ebû Hüreyre radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur dedi: Her kim (ihlâs ile bana kulluk eden) bir dostuma düşmanlık ederse, ben de ona karşı harp ilân ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdetâ) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa, onu korurum. Yapacağım hiçbir şeyde, ölümü istemeyen müminin ki ben de onun kederini istemem- canını alma konusundaki tereddüdüm gibi tereddüt etmedim. (Buhârî, Rikak 38) Açıklamalar Bütün varlığıyla Allah a yönelmiş, Allah saygısına ters düşen bir yaşayışa meyletmemiş, Allah ı dost edinmiş kişilere velî denir. Velî, sâlih kişi demektir. Sürekli Allah ile olduğunun şuuruyla hareket ve amel eden insan demektir. Böyle bir kişiye bu iyi hâlinden, ibadet ehli oluşundan, iyi müslümanlığından dolayı düşmanlık etmek, onun, inanıp gereğince yaşadığı esaslara ve onları koyan Allah a düşmanlık etmek demektir. Allah Teâlâ, kendi dostlarına düşmanlık edenlere harp ilân edeceğini bildirmektedir. 4 Güler, Hadis Günlüğü, s. 103-105 20

Binâenaleyh mücâhedeyi hayat tarzı olarak benimsemiş insanlara bu hallerinden dolayı düşmanlık etmek, Allah Teâlâ nın düşmanlığını karşısında bulmaktır. Böyle bir durumda kimin muvaffak olacağı bellidir. Allah Teâlâ Kur ân-ı Kerîm de sadece faiz yiyenlere harp ilân edeceğini bildirmiştir (Bakara, 2/279). Bu hadîs-i kudsîde de dostlarından herhangi birine düşmanlık edenlere karşı harp açacağını duyurmaktadır. Bu, her iki fiilin son derece büyük bir günah olduğunu göstermektedir. Faiz yemekle, Allah dostlarına düşman olmak dışında, işleyene Allah Teâlâ nın harp ilân ettiği başkaca bir günah yoktur. O halde her iki konuda da çok dikkatli olmak gerekmektedir. Zira Allah ile harbe kalkışanın asla iflâh olmayacağı bellidir. Allah a yakın olmanın Allah katında en makbul yolu, Allah ın emrettiği farzları yerine getirmektir. Kul, işleyegeldiği farzlara ilâve olarak yapacağı nâfilelerle Allah a yakınlıkta mesâfe alabilir. Ancak farzları ihmal edip nâfilelerle meşgul olmak, insanı kesinlikle böyle mutlu bir sonuca götürmez. Önce farzları sonra da nâfileleri işlemeye devam eden müslüman, sürekli mücâhede içinde olan insan demektir. Bu ısrar ve devamlılık neticede, Allah Teâlâ nın rızâ ve sevgisini kazandırır. Allah Teâlâ bir kulunu sevince de artık o kul, en büyük ve yegâne desteği elde eder. Onun her işi düzgün olur. Tüm organları, görevlerini isâbetle yerine getirir. Allah ın yardımı ve hidâyeti her işinde görülür. İstekleri yerine getirilir. Korunmayı dilerse, tehlikenin boyutu ne olursa olsun, Allah Teâlâ onu korur. Çünkü seven, sevdiğini yardımsız bırakmaz. Hadîsdeki Onun işiten kulağı, gören gözü... olurum beyânları, Allah Teâlâ nın, o kulunun vücuduna gireceği anlamına asla gelmez. Bu, ilâhî yardımın o kulun bütün hayatında tecelli edeceği anlamında güzel, güçlü ve tatlı bir mecâzî anlatımdır. Dolayısıyla bu hadisten ilk bakışta Yüce Allah ın, kulun içine hulûl ettiği gibi bir mâna çıkarıp onu bu açıdan tenkit etmek isabetli olmamalıdır. Bunu yerine onu, şu âyetle birlikte anlamaya çalışmak gerekir: ف ل م ت ق ت ل وه م و ل ك ن الل ه ق ت ل ه م و م ا ر م ي ت إ ذ ر م ي ت و ل ك ن الل ه ر م ى Onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü. Attığında da sen atmamıştın, fakat Allah atmıştı (Enfâl, 8/17). Tekrar edelim ki, mücâhedenin sonucu, Allah ın sevgisini kazanmaktır. Bu ise, büyük mutluluktur. Ancak bütün bunlar, hiçbir Allah dostunun mâsum olduğu, yani günah işlemeyeceği, yanılmayacağı anlamına gelmez. Zira kul, kusursuz olmaz. Bazı câhil ve gafillerin bu yöndeki iddialarının hiçbir kıymeti yoktur. Hadisten Öğrendiklerimiz 1. Mücâhede, tâat ve ibadetle yürütülür. Bunu başaran, Allah Teâlâ hazretlerinin dostluğunu kazanır. 2. Allah dostlarına, verdikleri mücâhededen dolayı düşman olmak, Allah ile harbe girmek mânasında bir cür etkârlıktır. 21