FIĞLALI YA CEVAP İÇİNDEKİLER



Benzer belgeler
O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Hindistan ın Pencap bölgesinde bulunan Kadiyan adlı yerden şöyle bir ses yükseldi:

Hz. Ahmed (as) Ayyam-üs Sulh adlı eserinde, 6 Şubat 1898 günü gördüğü bir rüyasından bahseder. Gördüğü rüya şöyledir:

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

EFENDİ BABASI BÜTÜN MÜRİDLERİNDEN HABERDAR İMİŞ!

Yani küfredenler ister Ehli Kitaptan olmuş olsunlar ister müşriklerden; kendilerine beyyine gelene kadar küfürlerinden ayrılamazlardı.

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Birinci İtiraz: Cevap:

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Dua ve Sûre Kitapçığı

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

ŞİÎ-SÜNNÎ POLEMİĞİNDE EBÛ TÂLİB VE DİNÎ KONUMU. Habib KARTALOĞLU

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

Azrail in Bir Adama Bakması

Sadîk-i Ahmak yani ahmak dost şiddetli düşmandan,din düşmanından daha fazla verir.

Keza aynı Hadis-i Şerif, çok cüzi kelime değişikliğiyle Şii kaynaklarda da mevcuttur. Detaylı bilgiler şu kaynaklardan elde edilebilir:

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Anlamı. Temel Bilgiler 1

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Hak Teala (cc) itiraz edenlere Hud Suresinde şu kelimelerle cevap vermiştir:

İslamiyet in dirilmesi bizden fidye ister. Cenab-ı Hak:

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Dini Yayınlar Fuarında Çıkacak Yeni Kitaplar 2

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Hac & Umre Kültür Turları Uçak Bileti

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Hazret-i Muhammed (S.A.V.) altı yaşındayken annesi vefat etti. Dedesi Abdül Muttalib çocuğu himayesine aldı, fakat iki sene sonra o, da öldü.

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Bid'at münasebetlerde verilen ödüllerin hükmü

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

+ Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4.

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Yazar= Soner DUMAN. Soru:

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

( Mesnevi den 8 şirli) r H i k â y ele

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

TÂĞUT KELİMESİNİN ANLAMI

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

İÇİNDEKİLER. Sayfa.

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

Sultan Abdülhamid Han hakkında 7 itiraf

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Tevrat ta Dabbe İncil de Dabbe İslam Kültüründe Dabbe Hadislerde Dabbetü l-arz Kur an da Dabbetü l-arz Kaynakça. Dabbetü l-arz

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

KARDEŞ ÜLKE PAKİSTAN PAKİSTAN TEFRİŞAT PROJELERİ İPEKYOLU ASYA LAHOR KUR AN KURSU YENİ BİNAMIZ

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

Transkript:

FIĞLALI YA CEVAP İÇİNDEKİLER Önsöz...3 İtiraz: Prof.Dr.Fığlalı şöyle demektedir: Mirza Gulam Ahmed Kadiyani'nin XIX. yüzyılın sonlarına doğru kurduğu Kadiyanilik, benimsediği ve savunduğu görüşler itibariyle, İslam'ın bütünlüğüne yönelmiş zararlı bir mezhep hareketidir...5 Vadedilen Mesihin gelişinden önce Ümmetin genel durumu...5 Din Bilginlerinin birbirine kafir demesi...8 Vadedilen Mesih ve Mehdi ye (A.S.) tabi olan ve olmayanların durumu neydi...11 Hz.Mirza Gulam Ahmed in (A.S.) İslam Bütünlüğüne verdiği zarar(!)...18 Vadedilen Mesih, Devrin din bilginlerinin muhalefeti ve geçmiş Rabbani Alimler...21 Fığlalı, Ahmediyetin özellikle yeterli din kültürü alamamış yarı aydın tabaka tarafından kabul gördüğünü söylemektedir...22 İtiraz:Ömrüyle ilgili Vahyi gerçekleşmemiş...24 Vadedilen Mesih in yaşıyla ilgili kendi ifadeleri...26 Muhaliflerin ifadeleri...27 İtiraz:Mirza Gulam Ahmed (A.S.) Soy Değiştirmiş!...31 İtiraz:Muhaliflerine Küfretmiş!...36 Sövmek ile gerçeği söylemek arasındaki fark...36 Öncülük Eden Kimdi...39 Din Adamları ve Peygamber Efendimizin Hadisi...40 Vadedilen Mesih in Açıklaması...41 Kuran-ı Kerim in muhaliflerine domuz, maymun, lanetlenmiş, gazap edilmiş ve şeytana kulluk eden diye hitap etmesi...42 Kuran ın, Kafirlerin bazılarına köpek demesi...43 Kuran ın Müşriklere necis (pislik) demesi...43 Kuran-ı Kerim in muhaliflerine zalim iftiracı ve kafaları çalışmaz demesi...44 Kuran-ı Kerimin Muhaliflerine öfkenizden geberin demesi...44 Tahrif ve Sn. Fığlalı...45 Sn. Fığlalı nın Haksızlığı...48 Peygamberlerin Bu Tür sözleri kullanmalarındaki hikmet...50 Fığlalı şöyle der: Allah ın yüceliğini bildirmek için İsa nın ruhu ve karakteri ile gerçek Mesih olarak yeryüzüne geldiğini söyleyen Hz. İsa yı şarap içmek, sarhoşluk, korkaklık anasına saygısızlık, şüpheli karakterdeki kadınlar ile arkadaşlık ve buna benzer birtakım kötü vasıflarla vasıflandırıken, ölçüsüzlüğü yanında, Hz. İsa ile aynı ruh ve karakteri paylaştığına göre, bir noktada kendisini de tanıtmış olmaktadır, diyebileceklere imkan hazırladığını herhalde düşünmemiş olsa gerek...52 Hz. İsa (A.S) ile ilgili Vadedilen Mesih in ifadeleri...52 Hayalî İsa Hakkında Müslüman Din Bilginlerinin İfadeleri...55 İtiraz: Mirza Gulam Ahmed İngiliz hükümetini övdü...58 İngilizleri övmesinin sebebi...58 Sünnî Önderlerin İfadeleri- Dr. Muhammed İkbal...60 Şemsül Ulema Mevlana Nazir Ahmed...60 1

Muhammed Hüseyin Batalavî...61 Zafer Ali Han ve İngilizler...61 Vadedilen Mesihin Ailesi, büyükleri ve İngilizler...65 Müslüman Ahmediye Cemaati ve İngilizler...66 İngilizler Hz. Ahmed in Ailesine neler bahşettiler...66 Ulema ve İngiliz Hükümeti...67 Vahhabiler İngiliz Fidanı...67 Tarihin Dili Vardır...68 İngiliz Fidanı Kendini Belli Eder...68 Gerçek İngiliz Fidanı Kimdir...69 Ahmediyet Allah ın Diktiği Fidandır...70 İngiliz Fidanı Tabiri Bir Aldatmacadır...70 Fırsatçılar Güruhunun Niyetleri...71 Barelevî Cemaatine Anlamlı Bir Uyarma...71 İslam Alemi Ve Yabancı Bir Entrika...72 Ahmediye Düşmanlığı Daima Başarısızlıkla Souçlanmıştır...72 İngiliz Çıkarlarının Gerçek Savunucuları...73 Hindistan da İngiliz Çıkarları...73 Hıristiyanlık Aleyhinde Kadiyan dan Yükselen Ses...75 Kim Hıristiyanlığa Göğüs Gerdi...75 Vadedilen Mesih (A.S) Aleyhinde Ulema ile Hıristiyanların İşbirliği...76 İngilizlere Meydan Okuyan Kimdi...76 Haç ın Kırılışı ve Muhaliflerin İtirafı...77 Bir Hindû Gazetesine Göre Ahmediyetin Yüceliği...78 Ahmediyet İslamiyetin Dirilişi Demektir...78 İslamiyetin Dirilişi ve Yeni Bir Hayat Buluşu...80 Deccalın Tehlikeli Politikası...80 Papazlar Hocalar İşbirliği...81 Pakistan Hükümetinden Hıristiyanların İsteği...82 Hıristiyanlığa Hizmet Ettiği İçin Ziya-ül Hak a Tebrik...83 Gerçek İngiliz Fidanı Kimdir...83 Ahrarların Hıyanetleri...84 Ahrarların Çirkin Hareket Tarzları...84 Ahrarın İslam Alem Çıkarlarına Sırt Çevirmesi...85 Acı Ama Gerçek...86 Ahmediyet Düşmanı Hindu dan Yana...87 Hıristiyanlar İle Hinduların Gerçek Ajanları...87 İslamda Ahmediye Hareketi ve Gerçeği Savunan Düşünürler...88 Hıristiyanlık Aleyhinde Ahmediyetin Yaptığı Başarılı Cihat...89 Bir Soru...89 2

ÖNSÖZ Prof.Dr.Ruhi Fığlalı bugüne dek Müslüman yazalar tarafından Ahmediye Cemaati aleyhinde yazılan eserleri özetle değerlendirirken şöyle der: El-Mevdudi nin 1953 Pencab karışıklıklarından sonra kurulan mahkemenin kararı üzerine yazdığı Ma Hiye l Kadiyaniyye (Kuveyt 1383/1969) adlı eseri, bütünüyle onun (Mirza Gulam Ahmed) kafir ve İngiliz ajanı olduğu görüşünü işlemektedir. El-Mevdudi ye göre biraz daha ciddi bir çalışma, bu konudaki çeşitli makalelerini bir araya toplamak suretiyle yayımlanan Pakistan Ehl-i Hadis Cemiyeti üyelerinden İhsan İlahi Zahir tarafından yapılmıştır.yazar, Ahmediye kaynaklarına, özellikle Urduca yayımlanmış küçük dergi ve broşürler ile günlüklere de başvurarak, konuya dikkatle eğilmiş, ancak değer yargılarında, bize göre, biraz mübalağa göstermiş ve pek objektif olamamıştır. Müslümanlar arasında Ahmediyye konusunda tarafsızlığa yakın olduğunu söyleyen bir araştırma Seyyid Abü l-hasan en-nedvi tarafından yapılmıştır. Gerçi Nedvi de konulara tarafsız bir açıdan yaklaşmak çabası göstermekle birlikte, zaman zaman ön yargılarını belirtmekten geri kalmamıştır. Buna rağmen, bize göre, en ciddi çalışma budur. Bunlardan başka birçok isim anılabilir, ama bu konuda pek geçerli olmayabilirler. 16 Sonra o şöyle der, İhsan İlahi zahir ve Ebu l-a la el-mevdudi, Kadiyaniyye nin İngilizler tarafından ortaya çıkarılmış bir hareket olduğunu ileri sürmektedirler. Ancak bu, gerçekten çok kesin bir iddia olmaktadır. Üstelik elimizde bu iddiayı destekleyecek deliller de bulunmamaktadır. 17 Müslüman yazarlar, Kadiyaniyye nin İngilizler tarafından ortaya çıkarılmış bir hareket olduğunu ileri sürmektedirler. Elimizde bu sert iddiayı destekleyecek delillere sahip değiliz. 18 Yukarıdaki ifadeler, araştırmanın temeli olan tarafsızlık ilkesinin Müslüman yazarlar tarafından ihlal edildiğinin açık bir itirafıdır. Onlar Müslüman Ahmediye Cemaati hakkındaki görüşlerini ileri sürerken bu temel ilkeyi hiçe sayıp açıkça ihlal etmişlerdir. Amaçları sadece iddialarını ileri sürmek ve elinden geldiğince yalan söylemektir. İddialarını delillerle ispatlamak umurlarında bile değildir. Amaçları kinlerini kusmak ve Müslüman halkın zihinlerini bulandırmaktır. Nitekim Fığlalı şöyle der: İhsan İlahi zahir ve Ebu l-a la el-mevdudi, Kadiyaniyye nin İngilizler tarafından ortaya çıkarılmış bir hareket olduğunu ileri sürmektedirler. Ancak bu gerçekten çok kesin bir iddia olmaktadır. Üstelik elimizde bu iddiayı destekleyecek deliller de bulunmamaktadır. 19 Şimdi delilsiz iddiayı ileri sürmenin ve yaymanın bir din alimine ne kadar yakışıp yakışmadığı konusunu okurlara bırakalım. Biz bu kadar biliriz ki Kuran-ı Kerim: Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur 20 buyurmaktadır. Ayrıca Hz.Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır. Kefa bi l-mer i kezeben eyn yuhaddise bi-külli ma semea yani bir insanın yalancı olması için her duyduğunu insanlar arasına yayması yeterlidir. 21 16 Kadiyanilik, Dokuz Eylül Ü.Yayınları, 1986, İzmir, s.3-4 17 Kadiyanilik,Dokuz Eylül Ü.Yayınları, 1986,İzmir,s.75 18 Dinler Tarihi Dizisi,01, Kadiyanilik, TC.Diyanet Vakfı Yayınları/127 S.78 19 Kadiyanilik, Dokuz Eylül Ü.Yayınları, 1986,İzmir,s.75 20 İsra Suresi a.37 21 Müslim babu n-nelyi eni l-hadisi bi-külli ma semea 3

Şimdi bu din alimi geçinen adamların, delili bulunmayan iddialarını ısrarla yaymaları ve ileri sürmeleri, yalancı olduklarını ortaya koymaktadır. Çünkü Hz.Resülullah: Bir insanın yalancı olması için her duyduğunu insanlar arasına yayması yeterlidir buyurmuştur. Prof.Dr.Fığlalı şimdiye kadar Müslüman Ahmediye Cemaati aleyhine Müslüman yazarlar tarafından kaleme alınan eserleri özet olarak yukarıda şu kelimelerle değerlendirmiştir. Ancak değer yargılarında bize göre biraz mübalağa göstermiş ve pek objektif olmamıştır ve zaman zaman önyargılarını belirtmekten geri kalmamıştır. Şimdi tarafsızlığını yitirmiş olan bir esere itibar edilemeyeceği ortadadır. Fığlalı bizzat kendisi de Kadiyanilik adı altında bir kitabı Müslüman Ahmediye Cemaati aleyhine yazmıştır. Elinizdeki sayfalar bu eseri değerlendirmektedirler. Bunu üzülerek söylemek zorundayız ki Sn.Fığlalı nın eseri de diğerlerininkinden pek farklı değildir. 4

İtiraz: Prof.Dr.Fığlalı şöyle demektedir: Mirza Gulam Ahmed Kadiyani'nin XIX. yüzyılın sonlarına doğru kurduğu Kadiyanilik, benimsediği ve savunduğu görüşler itibariyle, İslam'ın bütünlüğüne yönelmiş zararlı bir mezhep hareketidir. 22 Sn.Fığlalı'ın bu iddiası acaba doğru mudur? Ve İslamiyet'in parçalanışının gerçek sorumlusu Hz.Mirza Gulam Ahmed (A.S.) mıdır? Yoksa O, gelişinden önce zaten çoktan param parça olmuş İslamiyet'i birleştirme çabasında mıydı? Bunu biz tarihi belgelere göz gezdirmek suretiyle çok rahat anlayabiliriz. Vadedilen Mesih'in Gelişinden Önce Ümmetin Genel Durumu? Aslında durum iddia edildiği gibi değildir. Gerçek tamamen başkadır ve Fığlalı da bunu bilmektedir. Zaten aklı başındaki hiçbir insan bu iddiayı kabul edemez. Yani İslamiyet bir bütündü ama Mirza Gulam Ahmed'in (A:S:) Vadedilen Mesih ve Mehdi olma iddiasında bulunmasıyla paramparça oluverdi. Pakistan Diyanet ve Vakıflar Bakanlığı "Kadiyaniyet" adlı bir eser yayımladı. Bu kitap birçok dile aktarılıp neşredildi. Bu eser Mirza Gulam Ahmed'in (A.S.) gelişinden önce Müslümanların içinde bulundukları durumu şöyle açıklamaktadır: "Öte yandan İslâmî fırkalar (hizipler) arasındaki anlaşmazlık çok tehlikeli boyutlara ulaşmıştı. Her hizip diğer hizipleri küçük düşürmeye çalışmaktaydı. Dinî tartışmalar çok yaygındı. Bunun neticesinde birçok defa birbirini dövmek, öldürmek ve sonunda mahkemeye başvurmak gibi olaylar çok olurdu. Bütün Hindistan'da bir din kargaşası mevcuttu. Bu durum bile bir huzursuzluk, ilişkiler arasında gerginlik ve zihnî kargaşaya yol açtı... Müslümanlar genel olarak yeis ve ümitsizlik içinde olup sanki yenilgiye uğramış gibiydiler. Halk, 1885'te başlatılan çeşitli dinî ve askerî hareketlerin başarısızlığını görerek, alelâde yöntemlerle durumun düzeleceğinden ümit kesmişti. Müslüman halk, gaipten ermiş ve Allah'tan vahiy alan ve Allah tarafından desteklenen bir er kişinin çıkmasını beklemekteydi." 23 Vekil Gazetesi bu konuda şöyle der: "Bu hastalık yeni değildir. Aksine bunun başlangıcı çok eskilere dayanmaktadır. Müslümanlar ilk olarak kişisel yaşayışlarında Yahudilerle Hıristiyanları taklit etmeye başladılar. Daha sonra toplum olarak aynı yolu takip ettiler. Bunun sonucu da hilâfetin sona erdirilmesi oldu." 24 "EI-Cemiyet" adlı Delhi'de neşredilen başka bir gazete şöyle bir yorum yapmıştır: "Eğer Ümmet-i Müslime, aralarında birlik ve beraberlik olan bir toplumun adı ise, bütün dünya böyle bir toplumun bugün aslâ var olmadığını açık bir şekilde görmüştür. Aksine bu Ümmet, bugün savrulmuş taneciklere, birbirinden kopuk evraklara, ve ağılları bulunmayan başında hiçbir bekçinin de olmadığı başıboş ve şaşkın koyunlara benzemektedir." 25 "Zamindar" adlı başka bir gazete, Resulüllah'ın (S.A.V.) dilinden Müslümanlara hitaben şöyle bir uyarıda bulunmuştur: "Sizler benim ümmetimden olduğunuzu ileri sürüyorsunuz. Fakat Yahudilerle putperestlerin işini yapıyorsunuz. Sizin yolunuz, âlemlerin 22 Dinler Tarihi Dizisi: 01 Kadiyanilik, T.C.Diyanet Vakfı Yayınları/127 s.ix 23 Kadiyaniyet; Seyyid Ebul Hasan Ali Nedvi; s.16-17 24 Vekil Gazetesi; 15 Ocak 1927 25 El_Cemiyet; 14 Nisan 1926 5

Rabbi'ni terk ederek putlara tapan eski kavimlerin yoludur. Sizlerden çoğunuz Beni küçük düşürüyorsunuz. 26 Peki bütün bu işleri Ahmediye Cemaati mi başlatmıştır? Allah'tan korkmak ve hiç kimseye iftira etmemek gerekir. Mirza Gulam Ahmed'in (A.S.) gelişinden önce din ve dünya bakımından zaten Müslümanlar bütün dünyada bir ölüye benzemekteydi. Mirza Gulam Ahmed bu ölüleri diriltmek ve onları manevi hayata kavuşturmak için geldi. Ona tabi olanlar diri bir din ve canlı bir İslamiyet'i temsil ederken diğer Müslümanların durumu neydi? "El-Beşir" gazetesi Atavah; Eylül 1925 sayısında şöyle demektedir: "Resulüllah (S.A.V.) zamanında Hıristiyanlarla Yahudiler arasında ne kadar ayrıcalık varsa, onların tarihinden bu konuda bilgi edinerek, bugünün İslâm din adamlarıyla onlar arasında bir karşılaştırma yaptığımız zaman, bııgünün İslâm din adamlarının geçmiş Hıristiyan ve Yahudi din adamlarının birer kopyası olduğunu görmemiz mümkündür." 27 Müslüman şairlerin şiirleri de çok etkileyicidir. Meselâ Eltaf Hüseyn Hali adlı meşhur şair şöyle der: "Ne din baki kalmış ne de İslâmiyet; ancak İslâm'ın adı baki kalmıştır. Bir bağ göreceksin; dağ olmuş gitmiş! Bu bağda aslâ bir yeşillik yok. Yaş dalları kuruyup yanmış, yok olmuş! Her an kara kuru toprağı savrulur. Bu bağda hiç çiçek açmaz. Ağaçları bile kurumuş odun olmuş! Ey peygamberlerin baş tacı! Bu artık dua vaktidir. Senin Ümmet'in çok tehlikeli bir duruma düşmüştür. Vatanından büyük bir şanla çıkmış olan dinin, artık gurbet ellerde çok perişandır. Bu yüce din bir zamanlar Kayser ile Kisra'yı davet etmekteydi. Fakat bugün artık miskinlerin misafıri olmuştur! Bütün yeryüzünü aydınlatmış olan bu dinin artık yanan bir tek mumu bile kalmamıştır. ''" Bunun durumunun düzeleceği yoktur. Kim bilir belki de kader böyleydi! Ey Ümmet'in sahibi! Ey bu Ümmet'in gemisinin kaptanı! Sana yalvarıyoruz! Bu gemi batmak üzeredir. Gel de onu kurtar!" İkbal Meşhur Müslüman şairdir. O "Şikayete Cevap" isimli şürinde, Müslümanların şikayetinin Allah'a ulaştığını ve Allah'ın onlara şöyle bir cevapta bulunduğunu beyan eder: Kuvvetin yok, kalbin ilhad ile kaplıdır, ümmet, peygamber için hayal kırıklığıdır. Put kıranları gitti, gere kalanlar putperestlerdir, baba İbrahim ise oğlu misal-ı Azer'dir. Şarap içenler yeni, şarabın da yenidir, senin Ka'ben de yeni, putlar da yenidir. 26 Zamindar gazetesi; 18 Eylül 1925 27 El-Beşir, Atavah; Eylül 1925 6

Gürültü koparılıyor ki, Müslümanlar yok oluyor, Biz diyoruz ki, Müslüman var mı ki yok oluyor. Suret ve libas ile Hıristiyan, kültür ile Hindusunuz, bu vaziyette Yahudilerden bile kötü oluyorsunuz. 7

Siz Seyyid, Türk ve Afgan olabilirsiniz, hal böyleyken söyleyin, siz Müslüman mısınız? 28 İkbal Müslümanların acınacak durumunu şöyle ifade eder: "Keşki Mevlâna Nizami'nin duası bugün kabul olsun ve HZ.Resulüllah tekrar gelip, Hindistan'daki Müslümanlar'a kendi gerçek dinini tekrar açıklasın." 29 Meşhur din bilgini Ebül Kelam Azad şöyle der: Her çeşit pislik ve rezalet Müslümanlara musallat olmuştur. Bu ümmete yayılmamış olan sapıklığın hiçbir çeşidi yoktur. Her türlü sapıklık en şiddetli ve en kuvvetli bir şekilde bu ümmet içinde yayılmıştır. Ehli Kitap sapıklıkların hangi aşamalarından geçtiyseler Müslümanlar da hepsinden geçmişlerdir. Canım ve ruhum daima doğruyu söyleyen Hz.Muhammed'e kurban olsun ki Müslümanlar gerçekten ve tıpatıp müşriklerle bir oldular. Tevhit dinini ileri sürenler, putperestliğin bütün yollarını benimsediler. Dünya Lat ile Üzze gibi putlara tapmaktan kurtarılmıştır. Ancak şimdi onlara yeniden tapılmaya başlandı." 30 Ahmediyye düşmanlarından birisi Mevdudi'dir. O bu konuda şöyle der: "Çarşılara gidiniz ve genelevlere bakınız. Sözde Müslüman fahişeleri ve Müslüman zanileri görürsünüz. Hapishanelerle ceza evlerine gidiniz; Müslüman hırsızlar, Müslüman kabadayılar ve Müslüman zorbalarla karşılaşırsınız. Devlet daireleriyle mahkemeleri dolaşınız. Rüşvet; sahte tanıklık; yapmacılık; alavere dalavere; zulüm; her çeşit ahlâk bozukluğu ile Müslüman kelimesini bir arada bulursunuz. Toplumumuzda geziniz. Kimi yerde Müslüman kumarbazlar; kimi yerde ise Müslüman müzisyen, şarkıcılar vs. ile karşılaşırsınız. Gördünüz mü? Müslüman kelimesi ne derece küçük düşürülmüş ve ne derece pis özelliklerle birlikte kullanılmaya başlamıştır. Müslüman! zani. Müslüman! sarhoş ve içkici. Müslüman! kumarbaz. Müslüman! rüşvetçi. Eğer bir Müslüman, bir kâfırin yaptıklarının hepsini yaparsa, dünyada o zaman bir Müslüman'ın varoluşuna ne gerek vardır?" 31 Mevdudi'nin sözü şöyle devem eder: "Bu sözde Müslüman toplumu incelerseniz, içinde her çeşit Müslüman! görürsünüz. Müslüman'ın o kadar fazla çeşidi var ki sayamazsınız bile. Sanki bir hayvanat bahçesi gibi; içinde ak baba, karga, keklik, güvercin vs. binlerce kuş görürsünüz ve bunlardan her birisi sanki bir serçedir." 32 Bu Mevdudi'nin yorumudur. O, Müslümanlar'ı nasıl gördüyse aynen yazmıştır. Şimdi Mevdudi'nin gözünde insanlara bile benzemeyen ve hayvanlara benzemekte olan Müslümanlar'ı paramparça etmeye ne lüzum vardı? Mevdudi "Hütübat" adlı eserinde şöyle demektedir: "Allah'ın (C.C.) şeriatin'de, Ehl-i Hadis, Hanefi, Devbendî, Barelevî, Şii, Sünni vs. gibi ayrı ayrı ümmetlere izin verecek hiçbir yer yoktur. Bütün bu ümmetler cehalet ürünüdür." 33 28 Şiirlerin aynasında İkbal, Muhammed Hüseyin Kayani, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür İşleri Daire Başkanlığı, 1995, s.33 ve 36 29 İkbal Name, c.1, s.41 30 Tezkire; Ebulkelam Azad;Lahore, 1919 s.278 31 Müslüman or Mevcude Siyasî Keşmekeş; c.3; s.28-29 32 A.G.E.; c.3; s.31 33 Hütübat; s.74 Dördüncü baskı 16

Peki Mevdudi'nin "cehalet ürünü ümmetler" diye tanımladığı İslamiyet'in bütünlüğünü paramparça eden bu grupların ortaya çıkışının sebebi Sn.Fığlalı'ya göre Mirza Gulam Ahmed (A.S.) mıdır? Allah'tan korkması lâzım! Müslüman halk ile Müslüman kavime gelince, Mevdudi bu konuda şöyle demiştir: "Müslüman olarak adlandırılan bu çapulcular grubunun binde 9.999 üyesi İslâmiyet hakkında aslâ bir bilgiye sahip olmayıp, hak ile batılı birbirinden ayırt etme yeteneğinden bile yoksundur. Bunların ahlâk düşüncesi ve yeteneği bile İslâmiyet'e göre değişmemiştir. Babadan oğula; oğuldan toruna ancak birer Müslüman adı verilegelmiştir. Sırf o yüzden bunlar Müslüman'dırlar." 34 Şimdi Müslümanlar'ın geri kalmışlığının sorumluluğunu Mirza Gulam Ahmed'e (A.S.) yüklemek ` haksızlık değil de nedir? İslamiyet ve Müslümanlar'ın paramparça oluşunun Mirza Gulam Ahmed'in gelişinden çok önce gerçekleştiğini gösteren İslâm din bilginlerinin sözleri, Sayın Fığlalı'nın ortaya attığı iftiranın ne kadar yersiz olduğunu göstermektedir. İslam bilginlerinin bu sözleri Türkiye dahil bütün İslam ülkelerinin din bilginleri tarafından eserlerinde sarf edilmiştir. Fığlalı Vadedilen Mesih'in gelişinden önce Hint Müslümanların durumunu şöyle anlatır: "Hıristiyan misyonerleri, Hind'i baştanbaşa sarmış ve Müslümanları kendi dinlerine çevirebilmek, hiç değilse onları şüpheye düşürmek, ya da gelişmiş kültürleri karşısında aşağılık duygusuna sürükleyebilmek için oldukça faal olmuşlardır. Özellikle okullarda, fikrî yönden girişilen faaliyetler, şüphecilik yolunda hayli başarılı olmuş görünmektedir. Öte yandan günlük cekişmelerle birbirine düşmüş müslüman fırkalar ve tarikatlar, zaten oldukça zayıflamış olan İslam kültür alanını, birtakım şahısların propagandalarına müsait hale getirmiştir." 35 Din Bilginlerinin Birbirine Kâfir Demesi! Peki Mirza Gulam Ahmed "İslam'ın bütünlüğünü zarar verme hareketi!" (haşa) başlatmıştı. Peki İslam din bilginlerine de o mu birbiriyle uğraşma talimatı vermişti. İslam din bilginleri birbirine ne demekteydi? Barelevî yahut evliyaların türbelerine gidip onlardan bir şeyler bekleyen kimselere denilir. Peki onlar Vahhabi ve Devbandi isimli İslami hizipler hakkında ne diyorlar? "Vahhabîler'le Devbandîler bütün peygamberleri, Hz.Resulüllah'ı (S.A.V.) ve özellikle Yüce Allah'ı küçük düşürmelerinden ötürü, kesinlikle mürtet (dinden dönmüş) ve kâfirdirler. Onların dinden dönmeleri ve dinsizliği aşırılığı ölçülemeyen bir dereceye ulaşmıştır. Her kim bu mürtet ve kâfirlerin dinden dönmüş ve kâfir oldukları hakkında zerre kadar bile şüphe içinde bulunursa o, da onlar gibi dinden çıkar ve kâfir olur. Müslümanlar onlardan tamamen uzak durmalı ve onlara yanaşmamalıdırlar. Onların arkasında namaz kılmak bir yana, onların bir Müslüman'ın arkasında namaz kılmalarına bile izin verilmemelidir. Hatta onlar camilere bile sokulmamalıdırlar. Onların kestiği hayvanın eti yenmemeli ve onların düğün şenlik yahut üzüntülerine ortak olunmamalıdır. Onları kendi evlerimize sokmamalıyız. Hasta olurlarsa onları ziyaret etmemeliyiz. Ölürlerse onların toprağa verilişine ortak olmamalıyız ve Müslümanlar'ın 34 Müslüman Or Mevcude Siyasi Keşmekeş; c.3; s.130 35 Kadiyanîlik; Dokuz Eylül Ü.Yayınları, 1986, s.38-39 17

mezarlarında onlara yer vermemeliyiz. Kısacası onlardan tamamen sakınıp uzak kalmamız gerekir." 36 Buna mukabil Devbandîler, Barelevîler aleyhinde şu fetvayı vermişlerdir: "Barelevî Taifesi'nin verdikleri fetvalar yine kendilerine dönecek ve ölüm halinde imanlarının zayi olmasına, keza mezarlarında da kendilerinin azap çekmesine sebep olacaktır. Melekler, Hz.Resulüllah'a (S.A.V.): "Senden sonra ne yaptıklarını bilemezsin" diyecekler. Bunun üzerine Hz.Resulüllah (S.A.V.) Barelevî deccali ve onun yandaşlarına: "Defolun buradan" diyerek onları Havz-ı Kevser'den köpeklerden daha beter halde kovacak ve kendi Şefa'atinden mahrum bırakacaktır. Keza onlar Ümmet-i Muhammed'in nail olacağı ecir ve sevap ve de diğer mükâfat ve nimetlerden mahrum kalacaklardır." 37 Şii'lere gelince onlar aleyhindeki fetva şöyledir: "Rafızi, Teberrailer (Aleviler) aleyhinde kesin ve icma'î (bütün Ümmet'in elbirliğiyle verdiği karar) fetva şudur ki onların hepsi Mürtet (dinden dönmüş) ve kâfirdir. Onların kestiği hayvan haramdır. Onlarla nikâh yapmak haram olmakla kalmayıp öz be öz zinadır... Eğer erkek Rafızi (Şii) ve kadın Müslüman (Şii olmayan) ise bu durum Allah'ın (C.C.) azabını gerektirir. Eğer erkek Sünni ise ve evlendiği kadın bu habislerden (Şiiler'den) ise onların nikâhı aslâ caiz olmaz; aksine tamamen zina olur ve çocukları veledüzzina (zina çocuğu) sayılırlar. Bu çocuklar babalarının mirasından pay alamazlar. Eğer bu çocuklar daha sonra Sünni olurlarsa yine de Şer'en veledüzzina oldukları için onların babaları hiç yoktur. Keza kadın da kocasının mirasına müstahak olmaz ve mehir de alamaz. Çünkü zina yapan kadının mehir hakkı yoktur. Rafızi (Şii) hiçbir akrabasına, hatta anne babasına ve çocuklarına bile varis olamaz. Sünniler bir yana o, (Şii) hiçbir Müslüman'a hatta kâfire bile varis olamaz. Hatta kendi dindaşı olan Rafızi'nin terekesinde bile hiçbir hissesi yoktur. Erkek, kadın, bilgili, bilgisiz, kim olursa olsun, onlarla selâmlaşıp konuşmak büyük günah ve kesinlikle haramdır. Herkim onların lânetlenmiş inançlarından haberdar olduğu halde onların Müslüman olduklarını kabul ederse, böyle bir kişi bütün din bilginlerine göre kendisi de dinsiz ve kâfirdir. Böyle birisi için de bu Rafıziler hakkındaki fetva aynen geçerli olacaktır. Bütün Müslümanlar'ın kulaklarını dört açarak bu fetvayı dinlemeleri ve bu fetvaya göre davranarak koyu birer Sünni olmaları gerekir." 38 Şiiler'in, Sünniler hakkında verdiği bir fetva şöyledir: "Hak yolunda olan Şii hizbine göre; İsna Aşeri Şiiler'den olmayan bir kimseyi mümin saymadıklarından ötürü, Şii bir kadının, İsna Aşeri Şiiler'den olmayan bir erkekle nikâhlanması caiz değildir. Herkim İsna Aşeri inancından başka bir inanç taşırsa, Şiiler'e göre böyle birisi mümin değil; ancak Müslüman'dır. Bu durumda eğer bu meseleyi bildiği halde birisi böyle bir nikâh yaparsa; o nikâh batıl olur ve doğacak olan çocuklar bile Şer'en veledüzzina sayılırlar." 39 "Her kim Şii İmamları'nın masum olduğundan şüphe ederse, onların kızlarıyla nikâh yapabilirsiniz. Ancak onlara kız vermemelisiniz. Sebebi de şudur ki bir kadın, kocasının terbiyesini benimser ve koca zor kullanarak da olsa, karısını kendi dinine ve inancına çekmeyi başarır." 40 36 Takdis-ül Vekil; Esseyfül Meslul, Akaide Vahhabiye Devbandiye,... Tarih 37 Rücum-ül Müznibin Ala Ru ussüs Şeyatın El-meşhur behi...eş şehap Alel 38 Reddürrafizeh; Nuri Kütüphanesi; Gülzar Alem Matbaası, Lahore; s.23 39 Mesele Nikah şii ve Sünni Ka Müdellel Feysalah, Mesum beh En-nazr; seyyid Muhammed Razvî El-Kummî İbn Allame El-Hayri; Steem Matbaası, Lahore; s.2 40 A.G.E.; s.2 18

Hadis'in geçerliliğini reddeden ve kendilerine "Ehl-i Kur'an" deyen hizip hakkında şöyle bir fetva verilmiştir: "Onlar, Yüce Peygamberimiz'in yüce şanını ve özellikle teşri'î haysiyetini inkâr ederler ve hadislerin can düşmanıdırlar. Bu hainler, açık bir şekilde Hz.Resulüllah (S.A.V.) aleyhinde kuvvetli bir kampanya başlatmışlardır. Hainin cezasının ne olduğunu bilir misiniz? "Sırf kurşun." 41 Veli Hasan Tonki adlı müftü şöyle bir fetva verir: "(Ehl-i Kuran'ın lideri) Gulam Ahmed Pervez, Şeri'at-i Muhammed'e göre kâfirdir ve İslâm'dan çıkmıştır. Bir Müslüman kadın onun nikâhında bulunamaz. İlerde de Müslüman bir kadın onunla nikâhlanamaz. Onun cenaze namazı kılınmayacağı gibi, Müslümanlar'ın mezarlığına defnedilmesi de caiz değildir. Bu fetva yalnız Pervez için değil, her kâfir için aynen geçerlidir. Herkim ondan yana olursa ve onun küfür inançlarını taşırsa, onun hükmü de aynen budur. Bunlar mürtet (dinden dönmüş) olmalarından dolayı, onlarla İslâmî ilişkiler kurmak şer'en caiz değildir." 42 Emin Ahsan İslâhî adlı tanınmış din bilgininin fetvası şöyledir: "Ehl-i Kuran'a göre Şeri'at ancak Kuran'dadır. Kur'an dışında şeriat yoktur. Eğer gerçekten onların inançları bu ise, bu açık bir dinsizlik ve kâfirliktir. Bu dinsizlik, Kadiyaniler'in dinsizliğine benzemektedir. Hatta onların dinsizliğinden de daha ilerdedir. " 43 Başka bir fetvaya göre "Ehl-i Kuran'ın çocuklarının cenazesinin kılınması haramdır." 44 "Ehl-i Hadis" veya Vahhabi denilenler hakkında fetva şöyledir:. "Haremeyn-i Şerifeyn (Mekke ile Medine) ulemasının da fetvasına göre Vahhabîler (Hadis Ehli) kâfir ve mürtet (dinden çıkmış) sayılırlar. Herkim onların çirkin sözlerinden haberdar olarak onlara kâfir demezse, hatta kâfir olup olamadıklarına şüphe ile baksa bile o, kendisi kâfir olur. Onların arkasında kılınan namaz kabul olmaz. Kestikleri hayvanın eti haramdır. Onların karıları nikâhlarından çıkmıştır ve bundan böyle hiçbir Müslüman, hatta kâfir ve mürtet (dinden çıkmış) ile de nikâh kıyamazlar. Onlarla sohbet etmek, birlikte yemek yemek, birlikte dolaşmak, selâmlaşmak vb. hepsi haramdır." 45 Fetva veren bir çok din bilginlerine göre, aleyhinde fetva verdikleri kişi, bir Müslüman'la nikâh kıymayacağı gibi kâfir ve müşriklerle de nikâhlanamaz. Eğer bir insanla nikâhlanırsa çocukları veledüzzina olarak adlandırılacaklardır. Hatta ve hatta, eğer bir hayvan ile de evlenirse ve ondan çocukları doğarsa, bu çocuklar bile veledüzzina olarak adlandırılacak ve anne babalarına varis olamayacaktır. 46 Mevdudi ve yandaşları hakkında, Mazhar-ül Ülûm Medresesi müdürü Muhammed Sadık Bey, şöyle fetva verir: "Hz.Resulüllah (S.A.V.) gerçek Deccal çıkmadan önce, onun yolunu hazırlayan otuz deccal daha çıkacağını haber vermiştir. Bence o otuz deccaldan birisi de Mevdudi'dir." 47 Pakistan Büyük Millet Meclisi eski üyesi Müfti Mahmud, çok tanınmış bir din bilginidir. O, Mevdudi hakkında şöyle der: 41 Rizvan Dergisi; Lahore, 21 Şubat 1953; s.3 42 Veli Hasan Tonkî Müfti ve Müderris; Muhammad Yusuf Bannori Şeyh-ül Hadis; Medrese Arabiye; İslamiah Town; Karaçi 43 Tesnim Gazetesi; Lahore, 15 Ağustos, 1952; s.12 44 Talim-ül Kuran Dergisi; Rawalpindi, Nisan 1967, s.42-43 45 Fetava-yı Sanaiye; c.2 s.409 46 El-melfuz; c.2; s.97-98; Müfti-yi Azam Hind 47 Hak Perest Ulema Ki Mevdudiyet se Narazgi Ke Esbab; s.97 19

"Ben bugün Haydar Abad Basın Merkezi'nde Mevdudi'nin sapık; kâfir ve İslâm'dan çıkmış olduğuna fetva veriyorum. Onunla ve onun yandaşlarıyla ilişkisi bulunan herhangi bir hocanın arkasında namaz kılmak haramdır. Onun cemaatiyle ilişki içinde bulunmak, açık bir dinsizlik ve sapıklıktır. O, Amerika ve kapitalistlerin ajanıdır. Artık o, ölümün eşiğindedir. Şimdi artık hiçbir kuvvet onu kurtaramaz." 48 Mevdudi Müslümanlar hakkında şöyle der: "Kur'an-ı Kerim'de "Ehl-i Kitap" olarak adlandırılan kimseler "Neslen Müslüman" idiler. Allah'a; Melekler'e, Peygamberler'e; Kitaplar'a ve Ahiret'e hepsine inanırlardı. İbadetleri de yerine getirirler; gelenek olarak buyruklara da boyun eğerlerdi. Ancak İslâm'ın gerçek ruhu, yani ibadet ve kulluğu yalnız Allah'a mahsus tutmak ve dinde şirk yapmamak (Allah'a ortak koşmamak); işte onlarda bu yoktu." 49 İslam tarihi Müslümanların birbirinin aleyhine verdikleri bu tür fetvalarla doludur. Acaba Hz.Mirza Gulam Ahmed mi Müslüman din bilginlerine bunu tavsiye etmişti. Vadedilen Mesih ve Mehdi'ye (A.S.) Tabi Olan ve Olmayanların Durumu Neydi? Peki şimdi Mevdudi'nin hayvanlara benzettiği Müslümanlar bu İlahî elçiye tabi olunca nasıl bir değişikliğe uğradılar ve tabi olmayanların durumu neydi? Ona bir göz atalım! Müslüman Ahmediye Cemaati'nin gerçekleştirdiği büyük işler konusunda kendisine muhalif olan Zamindar Gazetesi 'Ocak ' 1926 sayısında şöyle yazmaktadır: "Müslümanlar'a soruyoruz: Kutsal dininizi dünyaya yaymak için ne gibi çaba sarf ediyorsunuz? Hindistan'da yetmiş milyon Müslüman vardır. Onların kurduğu söz edilmeye değer Batı'da bir tek merkez var mıdır? Evlerinizde rahat rahat otururken Ahmediler'i kötülemek pek kolaydır. Lâkin hiç kimse, yalnız bu cemaatin mübelliğlerini (İslâmiyet'i yayan din bilginlerini) İngiltere ve diğer Batı ülkelerine gönderdiğini inkâr edemez. Öteki ilmî ve dinî kuruluşlar hak dinlerini yaymak üzere neden çaba sarf edemiyorlar? Hindistan'da öyle zenginler var ki onlardan her birisi isterse hiç zorlanmadan bir tebliğ ve din merkezinin masraflarını üstlenebilir. Bütün bunlar varken ne yazıktır ki onlarda bir istek ve irade gücü yoktur. Boş kavgalarla zaman öldürmek ve birbirini küçük düşürmeye çalışmak bugünün Müslümanları'nın alışkanlığı olmuştur. Yüce Allah bu sapık millete acısın." "İnkılap" gazetesi de 2 Mayıs, 1930 sayısında şöyle demiştir: "Müslümanlar'ın bugünkü uyuşukluğunu görünce, ellerinde zerre kadar bir gerçek yok demekten başka çare yoktur. Yoksa neden dinlerini bütün dünyaya yaymıyorlar? Bunların karşısında Müslüman Ahmediye Cemaati vardır. Müslüman gruplar dahil, İslamiyet dışındaki dinler dahi bu cemaate muhaliftirler. Buna rağmen bu ufak cemaat, gece gündüz İslâmiyet'i yeryüzüne yaymaya çalışmakta ve yalnız kendisi bu gerçek dinden (İslâm) istifade etmekle kalmayıp bütün insanlığa bu dini tanıtmaya çaba sarf etmektedir." Bu yazıdan Fığlalı'nın Müslüman Ahmediye Cemaati aleyhinde ileri sürdüğü iddianın ne kadar asılsız ve gerçeğe taban tabana zıt olduğu anlaşılmaktadır. "Hanif Dergisi" Kasım 1925 sayısında Daram Pal Gazi Mahmud'un bir makalesi yayınlandı. Söz konusu makalede şöyle denilmektedir: "Zafer Ali Han'ın Ahmediler'in kâfir ve mürtet "dinden dönmüş" olduklarına dair Zamindar Gazetesi'nde yayınlanan yazıların her birisi yüreğimi parçalamaktadır. Birçok defa söylediğim 48 Zindigi Dergisi, 10 Kasım 1969 49 Müslüman Or Mevcudah Siyasî Keşmekeş; c.3; s.122 20

gibi ben Ahmedi değilim ve Ahmediler'in bazı inançları konusunda ciddi olarak onlarla anlaşmazlığım vardır. Fakat bütün ihtilâflara rağmen ben onları Müslüman kabul ediyorum. Ayrıca hem Hindistan'da hem de Hindistan dışında İslâm dinini Gayr-i Müslimlerin saldırılarından korumak konusunda yaptıkları yüce hizmetleri takdirle karşılıyorum." Peki "İslam'ın bütünlüğüne yönelmiş zararlı bir hareket" böyle mi olur? Londra'dan çıkan "The African World" adlı derginin şu yazısı da dikkate şayandır: "Nijerya'da vatandaşlara haklarını sağlamak konusunda harcanan çabalarda Müslüman Ahmediye Cemaati ilk sıralarda yer almaktadır. Geçen birçok seneden beri gerçekleştirdiği hizmetlere baktığımız zaman gelecek birkaç yıl içerisinde Ahmedi avukatlarla Ahmedi doktorların her yerde hizmet edeceklerini rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü onlar gün geçtikçe Nijerya'da ilerlemektedirler... Onların çalışmalarını görünce Afrika'daki Müslümanlar'ın birkaç yıl içinde sosyal hayatın her aşamasında Hıristiyanlarla yan yana geleceklerini kesin olarak söyleyebiliriz. Dünya politikasını iyi bilen bir düşünür bunu çok açık olarak görmektedir." Bir defa, Pakistan'dan bir delege Nijerya'ya gönderildi. Bütün masraflarını Pakistan Hükümeti üstlendi. Amacı yerli halkı kışkırtarak Ahmediler aleyhine çevirmek idi. O zaman Nasim Seyfı bizim orada temsilcimizdi. Bu delege hiçbir yerde itibar görmedi. Devlet radyo ve televizyonları bile bu delegeye zaman ayırmadı. Gazeteler bu delege hakkında hiçbir haber yayınlamadı. Sonunda onlar bizim temsilcimiz Nesim Seyfı'ye müracaat ederek yardım istediler. Seyfi Bey'in ricası üzerine Nijerya Hükümeti bu delege onuruna yemek vermeye karar verdi. Yemekte yaptıkları konuşmada Ahmediler aleyhine bazı sözler sarf etmekten çekinmediler. Seyfi Bey de oradaydı. Nijerya Başbakan Yardımcısı ayağa kalktı ve şöyle dedi: "Bir zamanlar Afrika, kara kıta olarak tanınırdı. O zaman burada hep acılar vardı. Hiç kimse bize yardım etmezdi. Sizler daha doğmadan bizi düşünen, Hıristiyan misyonerlerin elinden bizi kurtaran ve bize insan gibi yaşamayı öğreten, yalnızca Müslüman Ahmediye Cemaati idi. Şimdi bizleri böyle bir Cemaat aleyhinde kışkırtmaktasınız. Fakat biz nankör değiliz. Biz aslâ muhsinimiz (bize iyilikte bulunan) olan bu Cemaate yüz çevirmeyiz. Lütfen bizi rahat bırakınız ve yurdunuza geri dönünüz." Nijerya eski Devlet Başkanı Sayın Şeyhü Şigari şöyle demiştir: "Ahmediye Cemaati okul ve hastane yapmak ve İslâm'ı en iyi şekilde yaymakta tam bir irade gücü ve yılmaz kuvvetle ilerlemektedir. Bu da benim için çok tatmin edici ve huzur vericidir. Bu Cemaat'in çabaları takdire şayan ve gönüllü müesseseler için bir örnektir. Ahmediye Cemaati bununla ne kadar övünse azdır." Sieraleone Ulaştırma Bakanı Honourable Kande Bore, Ahmedi Cemaati'nin eğitim ve öğretim alanındaki hizmetlerini şöyle değerlendirmiştir: "Ahmediye Cemaati çok kısa zamanda çok büyük işler başarmıştır. Eğitim ve öğretim alanında birçok ilk okul ve lise inşa ettirmiştir. Ahmedi doktorlar insanlara hizmet etmekte; Ahmedi mübelliğler (İslamiyet'i yaymaktan olan din bilginleri) de vatandaşlarımızın manevî Islâhı için ülkenin her bölgesinde çaba sarf etmektedir." Pakistan Hükümeti tarafından Afrika ülkelerine bir delege gönderildi. Bu delegenin bir üyesi ve Pakistan Times Gazetesi yazarı Ferid S.Caferi, Afrika ziyaretini değerlendirirken şöyle demiştir: "Ahmedi misyonerler (din adamları) ülkede çok sevilmektedirler. Hatta Cumhurbaşkanı Ncroma tarafından da takdir edilmektedirler. Onların gerçek anlamda insanlara hizmet ettiği bildirilmiştir. Gana gençlerine hem din hem de dünya bilgisini verirler ve insanlar 21

arasında aslâ bir nefret ve anlaşmazlık yaratmazlar. Onlar gerçekten insanlar arasında birlik yaratmaya çalışırlar. Ahmedî misyonerlerin (din adamları) halkla ilişkisinin Hıristiyan misyonerlere göre daha sıkı olduğu bana bildirildi. Onlara yakınlık gösterilir ve sevgi ile hoş geldiniz denilir." 50 İslam dünyasında iyi tanınan meşhur şair Dr.İkbal: "In the Punjab the essentially Muslim type of character has found a powerful experession the so -called qadiani- sect" demek suretiyle, İslam ahlakının sağlam ve en güzel örneğini görmek isteyenin Kadiyan'a gidip Müslüman Ahmediye Cemaati'ni görmesini tavsiye eder. 51 Şimdi burada Sn.Fığlalı'ya bir soru sormamız gerekir. Eğer Müslüman Ahmediye Cemaati İslamiyet'in parçalanışının sebebi olmayıp, İslam ahlakının en güzel örneği ise, o zaman Müslüman ülkelerdeki fesat ve bozukluğun sebebi nedir? Her Müslüman grup neden diğerine düşman kesilmiştir? Niçin birbirleriyle uğraşmaktadırlar. Bu sorunun cevabını Allah'ın (C.C.) Habibin'den (S.A.V.) öğrenmemiz gerekir. Yüce Allah (C.C.) sevgili Habibi'ne kıyamete kadar ortaya çıkacak ümmetinin bütün hadiselerini bildirmiştir. Hz.Abdullah B. Amr'ın (R.A.) bildirdiğine göre, Hz.Resulüllah (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: "Benim ümmetim de İsrailoğullarının uğradığı bütün durumlara uğrayacaktır. Onlar, bir ayakkabı çiftinin birbirine benzediği gibi birbirine tıpatıp benzeyeceklerdir. İsrailoğulların'dan birisi kendi öz anasıyla zina ettiğiyse, benim Ümmetimin içinde de aynen bu günahı işleyen olacaktır. İsrailoğulları'nın yetmiş iki fırkaya bölündüğü gibi benim Ümmetim de yetmiş üç fırkaya bölünecektir. Yalnız onlar ` arasından bir tek fırka (hizip) cennet yolunda olup ötekiler ise cehennem yolunda olacaklardır. Âshab (R.A.) kurtulacak olan ve cennet yolunda olan hizbin hangisi olacağını sordular. Bunun üzerine Resulüllah (S.A.V.): Benim ve ashabımın durumunda olan eden hizip (cennet yolunda olacaktır) buyurdu. " 52 Hz.Resulüllah'ın (S.A.V.) bu sözünün hiç şüphesiz mutlaka yerine gelmesi lâzımdı. Yine Hz.Ali'nin bildirdiğine göre Hz.Resulüllah (S.A.V.) şöyle buyurdu: "Bir zaman gelecek ki İslâm'dan ancak ismi, Kur'an'dan da yalnız yazısı baki kalacaktır. Günün Müslümanları'nın yaptığı camiler çok görkemli fakat hidayetten boş olacaktır. Onların din bilginleri gök kubbesi altında en iğrenç yaratıklar olacaktır. Bütün fitneler onlardan çıkacak ve yine onlara dönecektir. 53 Bakınız Hz.Resulüllah İslam içinde çıkan bütün fitnelerin sorumluluğunu devrin din adamlarına yüklemektedir. Peki Sn.Fığlalı Allah'tan korkmuyor mu? O neden Peygamber Efendimizin verdiği hüküm karşısında boynunu eğmiyor? Ve "bu parçalanışın sebebi Mirza Gulam Ahmed değil, zamanın sözde din bilginleridir" demiyor. Hz.Resulüllah başka bir hadiste dinbilginlerin durmunu şöyle açıkladı:öyle bir zaman gelecek ki benim Ümmetim arasında ihtilâflar çıkacak ve kavgalar olacaktır. Müslüman halk, din adamlarına müracaat edecekler ve aralarındaki kavgaların neden cereyan ettiğini sorarak onlardan kendilerine bir çare bulmalarını isteyecekler. Fakat din bilginlerini maymun ve domuz olarak göreceklerdir. 54 50 Pakistan Times; Lahore; 14 Ağustos 1964 51 The Muslim Community-A Socolgical Study by Dr.M.İkbal, Matbaa-e Aliya, Urdu Bazar Lahore, s.23 52 Tirmizi, Ebvab-ül İman; El-Camiussağir 53 Mişkat, Kitab-ül İlm; Kenzülümmal 54 Kenzülümmal; s.190/7 22

Şimdi bu kelimeler benim değil, Allah'tan bilgi alarak insanlara aktaran Allah'ın (C.C.) Habibi'nin buyruğudur. Peki Fığlalı bu tür hadislerden hiç birisini okumadı mı? Yoksa okuduğu halde Resulüllah'ın İslam'ın parçalanışından sorumlu tuttuklarını gizlemeye mi çalışıyor? Demek ki Hz.Resulüllah'ın (S.A.V.) önceden bildirdiği gibi fitnelerin çıkması ve İslamiyet'in parçalanışı lâzımdı. Fakat o fitnelerin bütün sorumluluğu din adamlarına ait olacaktı. Bu Allah'ın (C.C.) önceden verdiği haberdir. Hz.Resulüllah'ın (S.A.V.), başaka bir hadis de şöyle buyurmaktadır: "Gerçek bilgi yok olacak. İnsanlar bilgisiz ve cahilleri lider seçecekler. Onlardan din meselelerini soracaklar. Onlar da bir bilgileri olmaksızın fetva verecekler. Böylece yalnız kendileri sapmakla kalmayıp ötekileri de saptıracaklardır." 55 İslam dünyasında ulema zannedilen kimselerin ne kadar cahil olduğunu bir örnekle gösterelim. İslam şeriatıyla Pakistan'ı yönetme iddiasında olan General Ziya-ül Hak döneminde, Pakistan Sıkıyönetim Komutanı'nın, 31 Ocak 1985 sayılı "Cang Gazetesi"nde yayınlanan bir beyanatı dikkate değerdir. Bu beyanata göre Pakistan'da elli bine yakın imam bulunduğunu, bunların otuzaltı bininin çok az tahsil gördüğünü ve geri kalanlardan onbir binin tamamen bilgisiz, kör cahil olduğunu ileri sürmüştür. Ahmediyye düşmanlığıyla tanınan Zamindar Gazetesi Lahor, 14 Ağustos 1915 sayısında bu gerçek şöyle dile getirilmiştir: "Gökte bir milletin sona erdirilmesi gereğince, onun liderleri ve büyüklerinin hayır yapma yeteneği yok edilir ve onların kötülükleri sebebiyle o milletin son günleri gittikçe yaklaşır. Bu İlâhî kanundur. Hindistan Müslümanları'nın şansızlığı ve kötü kaderi, çoktan beri yalancı tarikat şehleri ve bilgisiz hocalar ile gösterişe meraklı sufilerin şeklini almıştır. Bunların ne Allah korkusu vardır ne de Resulüllah'a hürmeti gönüllerinde mevcuttur. İslâm şeriatı ile İslam gelenekleri umurlarında değildir. Milyonlarca insanı aldatmakta olan bu kütle, İslâm adına öylesine çirkin işler yapar ki İblis dahi utanır." Aynı gazete yazısını şöyle sürdürmektedir: "Bu çapulcu güruhunun müşrikane işleri geçen birkaç günden beri o derece fazlalaşmıştır ki, eğer Yüce Allah (C.C.), onların işledikleri fasikane işler ve yaptıkları suçlardan dolayı, bütün Müslümanlar'ı yerle bir ederse yeri vardır." Aynı gazete 14 Haziran 1925 sayısında şöyle yazmıştır: "Müslümanlar'ın geri kalmışlığının gerçek sorumlusu bizce..., daima kâfırlikten yana olan bu mollalardır." Aynı gazete 15 Nisan 1929 sayısında şöyle yazmaktadır: "Ben de mollaların cemaatine mensubum. O bakımdan ben onların gizli sırlarını da bilirim. Tam içtenlikle bütün Müslümanlar'a sesleniyorum. Bu mollalara bir dakika bile fırsat vermesinler ve onları kendi politikaları ve dinlerinden çıkarıp atsınlar. Çünkü onların ne politika ile ilgili bir bilgileri vardır ne de din bilgisine sahiptirler. Onlar yalnız alavere dalavere ile kandırmayı bilirler ve şahsî menfaatlerine de düşkündürler. Onlar lider değil, hırsızdırlar." Al-Aman gazetesi de 20 Haziran 1930 sayısında şöyle demiştir: "Müslümanlar arasında dinsizliğin sorumlusu aslında Hindu Kongre Partisi'nden yana olan mollalardır. Onlar gazetelere yazılar yazıp makaleler neşrederek Müslüman halkı doğru yoldan saptırmaya çalışmaktadırlar." "Tanzim Ehl-i Hadis" haftalık dinî bir dergidir. Bu mecmua 1 Mart 1968 sayısında şöyle yazmaktadır: "Bu mollaların tavırlarını görünce Resulüllah'ın (S.A.V.) şu sözü akla gelir: Onların camileri zahirde dopdolu olacaktır fakat hidayet ruhundan boş olacaktır. Onların 55 Mişkat, Kitab-ül İlm 23

bilginleri bütün fitnelerin kopmasının gerçek sebebi olacaklardır. Yine bütün fitneler eninde sonunda bu mollalara dönecektir." Hz.Mehdi (A.S.) zamanında tanınmış bilginlerden birisi de Sena'üllah Amrit Sari'dir. Kendisi Vadedilen Mesih'in başlıca düşmanlarından birisidir. O, Ehl-i Hadis Dergisi'nin 23 Şubat 1906 sayısında şöyle demektedir: "Şirk ve bid'atla ilgili ne kadar gelenek varsa hepsinin sorumlusu mollalardır. Kötülerin de kötüsü, bu kötü hocalardır." Bu yazılardan İslamiyet'in parçalanışının Mirza Gulam Ahmed'in (A.S.) gelişinden çok önce gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu ifadeler gösteriyor ki İslamiyet'in parçalanışının sorumlusu Müslüman Ahmediye Cemaati değil, zamanın mollalarıdır. Aynı dergi 19 Nisan 1907 sayısında şöyle demiştir: "Kur'an-ı Kerim'de Yahudiler, Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr ettikleri için kötülenmişlerdir. Maalesef bugün Ehl-i Hadisler'de aynı ayıp bulunmaktadır. Muhaliflerimizi düzeltmek için başvurduğumuz yolda hidayet yerine dinsizlik yayılmaktadır." Ehl-i Hadis dergisi 20 Aralık 1921 sayısında şöyle der: "Bütün güçlerimiz bizden geri alınmış ve cesaretimiz yok olmuştur. Bizim azalarımız zayıf düşmüş ve içimizdeki İlâhî ateş sönmüştür. Sanki bütün vücudumuz ölmüş, fakat bir tek ağız ve içinde bir tek dil kalmıştır." Tanzim adlı dergi 15 Eylül 1969 sayısında şöyle yazmaktadır. Cemiyet-i İslam liderleri, dillerini kullanarak küfürbaz bir nesil yetiştirmişlerdir. Ancak bir gün bu nesil onlara da küfür edecektir. İşte o zaman onlar üzüleceklerdir, fakat iş işten geçmiş olacaktır. Hz.Şah Veliyüllah Muhaddes Dehlevi (A.R.) Hz.Mirza Gulam Ahmed den bir kaç asır önce geçmiş meşhur din bilginidir o şöyle demiştir: Eğer Yahudiler in örneğini görmek istiyorsanız, bugünün kötü hocalarına bakınız. Dünyayı seçmiş olan bugünün din bilginleri tıpatıp Yahudiler e benzemektedirler. 56 İmam-ı Gazali (A.R.) Mirza Gulam Ahmed den (A.S.) çok önce geçmiş bir İslam bilginidir o şöyle demiştir. Dinbilginlerin çoğu üzerinde şeytanın üstünlüğü vardır ve onların aşırılığı onları doğru yoldan saptırmıştır. Onların her biri maddi menfaate düşkün, hayrı şer, şerri de hayır saymaktadır. Din bilgisi yok olmuş ve dünya hidayet kandilleri sönmüştür. Ulema, insanlara bilginin artık üç yolu olduğunu inandırmışlardır. Birincisi, hükümetin fetvası ki kadılar o fetva ile kabadayılar arasında karar verirler. İkincisi, kendini beğenmiş birisinin muhalifini susturmak için yaptığı tartışma, Üçüncüsü, bir vaizin halkı kendine doğru çekmek için kullandığı yapmacık ve çekici sözler. 57 Bir de Mevdudi nin sözlerine de kulak verelim. O şöyle der: Maalesef ulema İslam ın gerçek ruhundan uzaklaşmışlardır. Zaten içtihat kuvvetleri, din bilgisi, hikmet ile amel gücü onlarda çoktan kalkmıştır. Allah ın (CC) Kitabı ndan ve Resulüllah ın (S.A.V.) ilmi ve ameli hidayetinden İslam ın devam edecek olan ve bütün durumlarda geçerli olan prensiplerini ortaya çıkarabilme yeteneği onlarda zaten yoktur. Geçmişlerin körü körüne taklit etme hastalığı, bu ulema üzerine de musallat olmuştur. Dolayısıyla onlar her problemin çaresini, Allah ın (CC) kitapları olmayan ve zaman sınırından da üstün olmayan kitaplarda ararlar. Ulema Allah ın (CC) peygamberleri olmayan, düşünceleri de zaman ve ahval şartlarından hür olan kimselere başvurarak onlardan medet beklerler. Durum böyle iken değişmiş olan çağda Müslümanlar a kılavuzluk yapmaları nasıl mümkündür? Keza yalnız Allah ın (CC) görebildiği, peygamber olmayan başka hiçbir insanın gözünün, yüzyılların perdesini kaldırarak göremediği durumlarda ulemanın Müslümanlar a yol göstermeleri nasıl mümkün olabilirdi.? 58 56 El-Fevz-ül Kebir 57 Kitab-ül İmla An İşkalat-ül İhya 58 Tenkihat; s.27 24

Evet! Bu parçalanışın ortadan kaldırılmasının bir tek yolu vardır: Allah ın (CC) gerçek irfan bahşettiği ve Resulüllah ın (S.A.V.) müjdelediği zatı kabul etmek. O, Rabb inden bütün dertlerinizin çaresini getirmiştir. Müslümanların bir kısmı onu kabul edip diğeri reddetti. Artık reddedenler neyi beklemektedirler? Müslüman din bilginlerin yazıları ortadadır. Onlar bu parçalanışın sebebini ortaya koymuşlardır. Bu parçalanıştan kurtulmak isteyen, Hz.Resulüllah ın (S.A.V.) bütün fitnelerden sorumlu tuttuğu bu sözde din adamlardan kurtulmak ve O nun müjdelediği Mesih ve Mehdi ye tabi olmak zorundadır. Hz.Mirza Gulam Ahmed in (A.S.) İslam Bütünlüğüne Verdiği Zarar(!) Şimdi başka bir açıdan bu konuyu ele alalım. Peki İslam ın bütünlüğüne zarar vermek gayesiyle ortaya çıkan bu kişi ne yapmıştır? Bunu biz Mirza Gulam Ahmed e muhalif olan kimselerin ifadeleriyle sunmaya çalışacağız. Vekil Gazetesi yazı işleri müdürü Ebulkelam Azad 59, Hindistan ın ileri gelen bilginlerinden idi. O, Hz.Ahmed (A.S.) hakkında şöyle yazmaktadır: O, büyük çok büyük bir zattı, Onun kalemi ve lisanı sihirli idi. O, zihni olağanüstü özelliklerle dolu bir insandı. Onun gözü ve sesi bir kıyametti. Sanki inkılap ipleri onun parmaklarına bağlıydı. Her iki avucu birer akü gibiydi. O, otuz seneden fazla bir zaman, dinler dünyası için bir deprem ve tufan gibi idi. O, bir kıyamet sesi olup uyuklamakta olan insanları uyandırmaya devam etti. Vefat etmiş olan bu yüce insanı kara toprağa sokan bu acı ölüm kadehi, yüzbinlerce insanın dili üzerinde acı bir tat bırakmıştır. Kazanın bu acı saldırısı bu yüce ve hayat dolu insanla birlikte yüzbinlerce arzularımızı ve temennilerimizi de yoketmiştir. Artık maten sesleri uzun bir müddet için vefat edenin yüce hatırasını kalbimizde taze tutacaktır. Din yahut akıl dünyasında devrimler gerçekleştiren insanlar her gün dünyaya gelmezler. Dünya tarihinde insanların gözdeki olan bu yüce insanlar dünyada çok nadir olarak ortaya çıkarlar. Ancak ortaya çıktıktan sonra dünyada devrimler gerçekleştirirler. Mirza Gulam Ahmed in ölümü, bazı iddiaları ve inançlarıyla şiddetli bir ihtilafa rağmen, daimi ayrılıkla Müslümanlar a, özellikle bilgi sahibi ve aydın Müslümanlar a, büyük bir zatın onlardan ayrıldığını hissettirmiştir. Mirza Gulam Ahmed in İslam düşmanları karşısında daima üstünlük bahşedilmiş bir General in sorumluluğunu yerine getirme özelliği, bizi bu ifadeleri kullanmaya zorlamaktadır. Bu ifadeleri kullanmaktaki gayemiz şudur ki, uzun bir müddet düşmanlarımızı (yani İslam düşmanlarını) yenilgiye uğratış başarısızlığı mahkut etmiş olan bu yüce hareket, bundan böyle de devam etsin. Mirza Gulam Ahmed in Hıristiyanlar la Ariye Hindular a karşı yayınlanmış olan eserleri herkes tarafından beğenilmiştir. Bu özelliği bakımından bu eserler hiçbir tanıtma veya reklama muhtaç değildir. Bugün bu eserler görevini yerine getirmiş iken, biz bunların eşsiz değerlerini kabul etmeye mecburuz. Bu değerli eserler hiçbir zaman unutulup kalbimizden yok olmaz. İslam, düşmanlarının saldırılarına maruz kalmıştı. Gerçek koruyucumuz olan Allah (CC) tarafından bu dünyada İslam I korumakla görevlendirilmiş olan Müslümanlar, kusurlarının cezası olarak acılar içinde kıvranmaktaydılar ve İslam uğruna hiçbir şey yapmamakta, yahut yapamamaktaydılar. Savunmaları o kadar zayıftı ki top karşısında Müslümanlar ın ellerinde ok bile yoktu. Saldırı yahut savunma hiçbirinin asla bir izi bile yoktu. Mirza Gulam Ahmed in savunması, İngiliz imparatorluğunun temelini teşkil etmekte olan ve bu imparatorluğun sayesinde oluşan Hıristiyanlığın ilk izlerini yoketmekle kalmayıp yüzbinlerce Müslüman' daha tehlikeli ve daha isabetli saldırılardan korudu. Hatta onun saldırıları sonucunda Hıristiyanlığın kendi çekiciliği toz duman olup gitti. Böylece (kendini savunmak zorunda kalan) İslamiyet Minza 59 Ebulkelam Azad hakkında bilgi almak için bknz.t.diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi c.10 25

Gulam Ahmed in vasıtasıyla (diğer dinler karşısında) savunmadan saldırıya geçti. Böylelikle O yenilmiş olan İslamiyet I zafere ulaştırdı. 60 Ebulkelam Azad Bey, sözlerini şöyle sürdürmekte: Bundan başka Arya Samac Hinduları nın zehirli dişlerini kırarak Mirza Gulam Ahmed (A.S.) İslam a büyük hizmet etmiştir. Arya yazılarına cevaben yazdığı eserlerden Mirza Gulam Ahmed in Arya Samac Hindular a cevaben yazdığı eserler bu iddiamızın doğruluğunu ortaya koymaktadır. Bundan böyle bizim savunmamız ne derece geniş olursa olsun, bu yazılara önem vermememiz mümkün değildir.. İlerde, Hindistan ın din dünyasında bu kadar şanlı ve yüce bir insanın, bütün şahsi isteklerini ve üstün zevklerini sırf din araştırması uğruna sarf eden bir zatın doğması mümkün değildir. 61 Aynı gazetenin, 30 Mayıs 1908 sayısında yayınlanan bir makalede şöyle der: Mirza Gulam Ahmed otuz beş yaşlarındayken kendisini olağanüstü dini heyecanla dolu görürüz. O, dinine bağlı ve salih bir Müslüman gibi yaşamaktadır. Kalbi dünya eğlencekelerinden uzaktır. O, tek başına iken sanki meclisteymiş ve meclisteyken sanki tek başına oluşunu arıyormuş gibi bir istekle doludur. Biz onu kararsız görürüz. Sanki kaybolmuş birşeyi arar gibidir. Ancak bu fani dünyada onu bulamıyormuş gibi bir hali vardır. İslamiyet in doğruluğunu ispat eden, bu yüce din Lehinde şaheserler yazmaktadır. 1886 da Huşyar Pur da, (Arya Hindular la) yaptığı dini tartışmaların lezzeti hala unutulmuş değildir. Öteki dinler aleyhinde ve İslam dini lehinde yazdığı eşsiz eserlerin mütalaasıyla hissettiğimiz vecd şimdiye kadar gönüllerden silinmemiştir. 62 Curson Gazetesi yazı işleri müdürü, Mirza Hayret Dehlevi Bey 1 Haziran 1908 tarihli gazetesinde şöyle demiştir: Rahmetli nin (Mirza Gulam Ahmed in) Arya Hindular ile Hıristiyanlar a mukabil İslam a yaptığı yüce hizmetleri, gerçekten çok methedilmeye değerdir. O, dini tartışmalarının rengini tamamen değiştiriverdi ve Hindistan da yeni bir literatürün temelini attı. Yalnız bir Müslüman olarak değil, bir araştırmacı olarak bile, şunu itiraf etmeye mecburuz ki, en büyük Arya Hindu ve en büyük papaz bile, Mirza Gulam Ahmed karşısında ağzını bile açmak cesaretini gösteremezdi. Arya Hindu ve Hıristiyanlar ın dinleri aleyhinde onun kaleme aldığı eserler ve İslam düşmanlarına verdiği cevaplar eşsizdir. Biz bugüne kadar (Mirza Gulam Ahmed in) ileri sürdüğü delillerin cevaplarının verildiğini hiç görmüş değiliz. Utanmaz Aryalar, O na, İslam büyüklerine ve İslam Dini ne ancak küfür etmekle yetindiler. 63 Mirza Hayret Dehlevi şöyle devam etmektedir: Arya Hindular hiç utanmadan Mirza Gulam Ahmed e, İslam büyüklerine ve İslam öğretilerine küfrediyorlardı. Ancak, O nun kaleminde öyle bir kuvvet vardı ki bugün bütün Pencap, hatta bütün Hindistan da o kadar yetenekli başka hiçbir yazar mevcut değildir. O nun zihni çok kuvvetli ve derin anlamlı kelimelerle doluydu. O, kalemi eline aldığı zaman uygun kelimeler arka arkaya öyle inci taneleri gibi gelirdi ki anlatılması mümkün değildir. Halifesi Mevlevi Nuriddin i tanımayanlar, onun kendisine yardım ettiğini zannederler. Ancak biz şahsi bilgimize dayanarak onun rahmetli Mirza Gulam Ahmed e mukabil birkaç satış bile yazamayacağını ifade ederiz.o nun güçlü eserleri yüce şanıyla eşsizdir. Gerçekten onun bazı yazıları okuyucuyu vecde benzeyen bir duruma düşürür. 64 Tehzib-ün Nisvan dergisi yazı işleri müdürü Seyyid Mümtaz Ali Bey, şöyle yazmaktadır: Mirza Gulam Ahmed çok mukaddes ve ermiş bir büyüğümüzdü. Öyle etkileyici hayır muvvetine sahipti ki, kalbi ne kadar sert olursa olsun, bütün insanları çekmeyi başarırdı. O, 60 Vekil Gazetesi 1908 61 Vekil Gazetesi, 1908 62 Vekil Gazetesi, 30 Mayıs 1908 63 Cursun Gazetesi 1 Haziran 1908 64 A.G.E. 1 Haziran 1908 26

çok aydın bir din bilgini, himmeti ylüce ıslah edici, pak ve mukaddes yaşayışın tam bir örneği idi. Biz dinen kendisini Vadedilen Mesih olarak tanımıyorsak da, O nun hidayeti ve kılavuzluğu, ölü ruhlar için gerçekten bir Mesih idi. 65 Sadik-ül Ahbar adlı dergi şöyle yazar: Mirza Gulam Ahmed kuvvetli konuşmaları ve yüce eserleriyle İslam düşmanlarının, utanmazlıkla ettikleri itirazlarına baskın cevaplar vererek, ebediyete kadar onları susturmuş ve Hak dininin hangisi olduğunu göstermiştir. Gerçekten O, İslam sevgisinin hakkını tam olarak yerine getirmiş ve İslam dininin hizmetinde bir dakikayı bile boşa harcamamıştır. Ne yazık ki bu kadar azimli, İslam hamisi, Müslümanlar'ı yardımcısı, yüce bilgin ve eşsiz alimin zamansız ve üzüntü verici ölümüne üzülmekten başka elimizden birşey gelmez." 66 Hoca Hasan Nizami çok tanınmış bir bilgindir ve Hz.Mehdi nin Cemaati nden değildir. O şöyle der: Mirza Gulam Ahmed, çağının büyük bir bilgini ve ermiş bir kişiydi.o nun eserlerini ve sözlerini okumak insana çok büyük fayda sağlar. Biz onun, ilim deryası olduğunu, fazilet ile kemal bakımından da eşsiz olduğunu kabul etmeye mecburuz. 67 Mevlana Zafer Ali Han, Hz.Mirza Gulam Ahmed in büyük düşmanlarından biriydi. O bile şunları yazmaya mecbur kaldı: Mirza Gulam Ahmed, Hindular la Hıristiyanlar a hakkıyla göğüs germiştir. Sürme-yi Çeşm-i Ariya ile Çeşme-yi Mesihi Arya Hindular la Hıristiyanlar aleyhinde kaleme alınmış olan çok yüce eserleridir. 68 Fığlalı dahi Müslüman Ahmediye Cemaati nin Hıristiyan misyonerlere karşı verdiği mücadeleyi kabul etmek zorunda kaldı. O şöyle der: Bu yönüyle O (Mirza Gulam Ahmed) yalnız doğuş yeri olan Hindistan da değil, kısa süre içinde Avrupa, Afrika, Asya ve Amerika kıtasında da tanınır olmuştur. Özellikle Gulam ın ölümünü izleyen yıllarda girişilmiş misyoner faaliyetleri ve propaganda çalışmaları, Kadiyanilik i aktüel duruma getirmiştir. Aşırı bir çabanın ürünü olan bu propaganda ve misyon çalışmaları gerçekten şaşırtıcıdır. Özellikle Afrika da Hıristiyan misyonerleri karşısında Kadiyaniler in çalışmaları görmezlikten gelinemez. Gerçi ülkemizde uygun bir çalışma alanı bulamadıklarından pek bilinmemektedirler ama Hıristiyan misyonerlik dünyasında çok tanınmaktadırlar. 69 Sonra Fığlalı şöyle der: (Mirza Gulam Ahmed) 1877-1878 yıllarında gazetelere Hindular ve Hıristiyanlara karşı yazılar yazmaya başlar. 70 Hindu ve Hıristiyanlar ın, Müslümanları yaylım ateşine tuttuğu bir dönemde, İslam ı savunmak için girişilmiş bu faaliyet, oldukça büyük ilgi çeker. O başka bir yerde şunları yazar: Gulam bu iddiadan sonra, diğer dinlere karşı (İslama muhalif dinlere karşı Barahin de başlattığı tartışmayı, seyahatlarıyla sürdürür. Bu yoldaki ilk yolculuk tartışması Hoşyarpur da 1886 da Arya Samacistlerle (Hindu) olur ve ileri sürdüğü delillerle hem tartışmaya ağırlığını koyar, hem de bir yazar ve tartışmacı olarak kendine güvenini pekiştirir. 71 65 Teşhiz-ül Ezham Dergisi c.3 No.8 s.383 1908 66 A.G.E.s.382, 1908 67 Münadi Gazetesi 27 Şubat, 4 Mart 1930 68 Zamindar Gazetesi, 12 Eylül 1923 69 Kadiyanilik,Dokuz Eylül Ü.Yayınları İzmir,1986 s.iii (Önsöz) 70 Kadiyanilik,Dokuz Eylül Ü.Yayınları İzmir,1986 s.49-50 71 Kadiyanilik,Dokuz Eylül Ü.Yayınları İzmir,1986 s.51 27

İslam dünyasında iyi tanınan meşhur şair Dr.İkbal şöyle der: İslam ahlakının sağlam ve en güzel örneğini görmek isteyenin Kadiyan a gidip Müslüman Ahmediye Cemaati ni görmesi gerekir. 72 Nur Muhammed Nakşibendi Çişti isimli bir din bilgini, Aşraf Ali Tanavi isimli başka bir din bilgininin Kur an tefsirinin önsözünü yazmıştır. Bu meşhur din bilgini Müslüman Ahmediye Cemaati ne şiddetle muhalefet eden gruba mensup olmasına rağmen şu gerçeği kabul etmek zorunda kaldı: Aynı devirde Lefroy adlı bir papaz, yanına büyük bir papazlar topluluğunu alarak kısa zamanda bütün Hindistan ı Hıristiyan yapacağına and içerek İngiltere den yola koyuldu. İngiltere deki İngiliz lerden yardım alarak, büyük miktarda para toplayarak ve gelecek için sürekli yardım sözü alarak Hindistan a geldi ve büyük fırtına yarattı. Bu papazın Hz.İsa nın gökte maddi vücuduyla yaşamakta olduğu ve diğer peygamberlerin yer altında gömülü olduklarına dair yaptığı saldırı kendi düşüncesine göre halk üzerinde etki yapmıştır. Tam o sırada Gulam Ahmed Kadiyani isimli din bilgini ortaya çıktı ve bu papazın yandaşlarına şöyle meydan okudu: Adını kullandığınız İsa (A.S.) öbür insanlar gibi vefat ederek defnedilmiştir, fakat geleceği önceden haber verilmiş olan İsa (A.S.) benim. O yüzden eğer içinizde bir iyilik varsa, geliniz beni kabul ediniz. Bu delil ile O, Lefroy u öyle sıkıştırdı ki onun için kendiri kurtarmak dahi zorlaştı ve böylelikle Mirza Gulam Ahmed Hindistan dan İngiltere ye kadar bütün papazları yenilgiye uğrattı. 73 Keşke İslam ın bütünlüğüne yönelik zararlı hareketlerin hepsi böyle olsa! Her neyse, yukarıdaki ifadeler Fığlalı nın ortaya attığı İslam ın bütünlüğüne yönelmiş zararlı bir mezhep hareketidir şeklindeki iftirayı çürütmeye yeterlidir. Vadedilen Mesih,Devrin Din Bilginlerinin Muhalefeti ve Geçmiş Rabbani Alimlerin İfadeleri Aslında öteden beri Rabbani alimlerin vermiş oldukları İlahi haberlerin gerçekleşmesi için Fığlalı ve ona benzer diğer din adamlarının Vadedilen Mesih ve Mehdi ye (A.S.) karşı böyle tavır takınması gerekiyordu. Çünkü bu İlahi haberlere göre, gerçek Mesih ve Mehdi, devrin din bilginleri tarafından dinimizi yıkıyor şeklindeki suçlama ile karşılaşacaktı. İmam Rabbani (R.A.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: Geleceği vaad edilen Mehdi, dinin tervicini, sünnetin ihyasını murat ettiği zaman, bid at ile ameli adet edinen, iyi niyet ile dine karıştıran hayretle şöyle diyecektir: Bu kimse (Mehdi), dinimizi kaldırmak ve şeriatımızı izale etmek istiyor. 74 İmam Rabbani şöyle der: İşittiğimize göre, Hz.Mehdi, hüküm sürdüğü zaman, dini yayarken ve sünneti diriltirken, bidat işlemeye alışmış olan Medine deki alim, bidati güzel sandığı ve ibadet olarak yaptığı için Hz.Mehdi nin amellerine şaşarak bu adam dinimizi yok etti ve milletimizi öldürdü diyecektir. 75 Vadedilen Mesih zuhur edince din bilginlerinin tavrını İmam Rabbani (R.A.) şöyle açıklar: Olur ki, zahir din bilginleri kaynağın derinliğinden ve işin tam manası ile inceliğinden dolayı Hz.İsa'nın içtihatlarını kabul etmezler. Onun içtihatlarını Kur'an ve hadise muhalif sayarlar." 76 Hatemü l Evliya lakabıyla şöhret bulan meşhur sufi ve Rabbani alim Muhyüddin İbn-i Arabi bu konuda şöyle der: Bu Mehdi İmam çıktığı zaman onun apaçık düşmanları özellikle din bilginleri olacaktır. 77 72 Millet-i Beyza Par Ek İmrani Nazar 73 Önsöz, Nur Muhammed s.30 74 Mektubat-ı Rabbani Merve Yayınevi İst.s.565 Mektup no. 255 75 Müjdeci Mektuplar Hakikat Ltd.Şti.Yayınları No.7 İst.1995,Mektup 255, s.358 76 Mektubat, mektup no.368 77 Futuhat-i Mekkiye c.2 s.242 28