Dinler Tarihi Araştırmaları - III. (Sempozyum, 09-10 Haziran 2001, Ankara) 2000. YILINDA HIRİSTİYANLIK. (DÜNÜ, BUGÜNÜ ve'gelecegi) Ankara



Benzer belgeler
VEFEYÂT. Doç. Dr. Musa Süreyya Şahin

GÜNÜMÜZ BALKAN ORTODOKS KİLİSELERİNE GENEL BİR BAKIŞ

Batmış Yunanistan, İstanbul Rumları na Maaş Vermeyi Aksatmıyor

DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Müslümanlar için yeni ve yabancı bir anlayış değildir. Zira yaşamalarına denir. İslam dini ilk zamanlardan itibaren farklı inançlara dinî

ORTODOKS TÜRKLER'E YAPILAN STRATEJİK HATA

Orhan TÜRKDOĞAN (2009). Günümüzde Karaman ve Hazar Türkleri, İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 224 Sayfa. ISBN ( ).

UKRAYNA DA KİLİSE SAVAŞLARI

Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923)

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK TARİHİ TEST

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

YUNANLILIĞIN DOĞUŞUNU HAZIRLAYAN ETKENLER ve GÜNÜMÜZDEKİ YANSIMALARI. Bojidar Çipof

Patrikhane İle İlgili Bir Belge / Bir Uyarı

Misyonerlik Ve Türkiye ye Yönelik Misyoner Faaliyetleri

A. Sırp İsyanları B. Yunan İsyanları

ATATÜRK, PATRİKHANE VE RUHBAN OKULU

MİSYONERLİK ve TÜRKİYE YE YÖNELİK MİSYONER FAALİYETLERİ

Yard. Doç. Dr. Ali AHMETBEYOĞLU

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

TARİHSEL SÜREÇ İÇERİSİNDE ORTODOKS HIRİSTİYANLIKTAKİ PATRİKLİKLER. Dr. Münir YILDIRIM

Kiliseler ile yap lan Resmi Sözleflmeler ve her iki ülkede ibadet yerlerininin yap m

Samaruksayı Seyir olarak bilinen köyün eski adı, Cumhuriyetin ilk yıllarında,

GİRİT TE YAPILAN PAN ORTODOKS KONSEYİ

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

Fener Rum Patrikhanesi nin Lozan sonrası statüsü

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

TÜRK VATANDAŞI YAPILAN RUM PAPAZLARI

Yahudiliğin peygamberi Hz. Musa dır. Bu nedenle Yahudiliğe Musevilik de denir. Yahudi ismi, Yakup un on iki oğlundan biri olan Yuda veya Yahuda ya

YILI ERMENİ OKULLARI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Patrikhane nin Aynoros unda Büyük Yolsuzluk

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

TARİH BOYUNCA ANADOLU

ABD, PATRİKHANE ve HELENİZM TRAFİĞİ II

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

- Bir kilisenin Ekümeniklik sıfatı, her şeyden önce dini karakterlidir.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

başlamıştır. Patrik fiili olarak görevine yerine getirmemesine rağmen, hâlâ hayatta

/uzmankariyer /uzmankariyer /uzmankariyer

Bağdat Cad. No:108/B D:26 Fenerbahçe Kadıköy İSTANBUL. : Bilirkişi 2. Ek Rapor ve Ayrık 2. Ek Rapora Karşı Beyanlarımızdan İbarettir.

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

TÜRKİYE'DE MiSYONERLİK

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

içerisindeki tartışmalar dinmeyerek devam etmiştir. Bu aşamada tartışmaların iki temel odağı vardır:

Bir Megali İdea Operasyonu: Sıra Şimdi Rum Okullarının Binalarında

KURTULUŞ SAVAŞINDA YUNAN-FENER PATRİKHANESİ BİRLİKTELİĞİNE KARŞI ÖRGÜTLÜ BİR YAKLAŞIM "TÜRK ORTODOKS KİLİSESİ"

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF

TÜRK BİLİMLERI VE ÇAĞDAŞ ASYA BİLİMLERİ BÖLÜMÜ. ID Başlık ECTS

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

Dr. Münir YTI...DIRIM

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Tarih Celal Bayar Üniversitesi 2007 Y. Lisans Tarih - Ortaçağ Celal Bayar Üniversitesi

TÜRKİYE DEKİ ORTODOKS MİSYONERLİĞİ

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

Seçim süreci hakkında sorular ve cevaplar

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

T.C ÇAYIROVA BELEDİYESİ HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

EKÜMENİKLİK NEDİR, NE DEĞİLDİR? *

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

YILDIRIM v. TÜRKĐYE KARARIN KISA ÖZETĐ

İstanbullu Rumlar Vatandaşlık İstiyor başlığıyla gündeme gelen talepler Helenizmin Türkiye'deki ayak sesleridir.

Hıristiyan Birliği Projeleri ve Ermeniler (XVII ve XVIII. Yüzyıllar)

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Katolikler bir hac yolculuğu gibi kilise yolunda dua ederek yürüyorlar

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

Lozan Barış Antlaşması

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans İlahiyat Atatürk Üniversitesi 1979 Y. Lisans Tarih Atatürk Üniversitesi 1981 Doktora Tarih Atatürk Üniversitesi 1985

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

BATI CEPHESİ'NDE SAVAŞ

Ekselansları Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül. Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız,

istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından sebepleri istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından gelişmesi istanbul'un fethinin türk

OLGUN AKBULUT ANAYASAL DİNSEL ÇOĞULCULUK

Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, Cilt/Volume 3, Sayı/Number 2, Aralık/December 2014, ss

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

BOZKIR NÜFUS MÜDÜRLÜĞÜ HİZMET STANDARTLARI TABLOSU

Doktora Tezi: Kırım Hanlığı nı Kuruluşu ve Osmanlı Himayesinde Yükselişi ( )

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

TÜRKİYE Önemli Bulgular Arka Plan

Dinler Arası İlişkiler El Kitabı

EKÜMENİZM ve FENER RUM PATRİKHANESİ Bojidar Çipof

kpss Önce biz sorduk 50 Soruda SORU Güncellenmiş Yeni Baskı ÖABT SOSYAL BİLGİLER Tamamı Çözümlü ÇIKMIŞ SORULAR

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

HELEN VE ROMA UYGARLIKLARI

Başlangıçtan Günümüze RUSYA DA DİN-DEVLET İLİŞKİLERİ. Şir Muhammed DUALI, İz Yayıncılık, İstanbul, 2014 (302 s.) ISBN:

ŞAMANİZM DR. SÜHEYLA SARITAŞ 2

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

Transkript:

"' _., r. ~ ' \':/ ' \ \ DİNLER TARİHİ DERNEGİ YA YlNLARI 1 3 Dinler Tarihi Araştırmaları - III (Sempozyum, 09-10 Haziran 2001, Ankara) 2000. YILINDA HIRİSTİYANLIK (DÜNÜ, BUGÜNÜ ve'gelecegi) Ankara 2002

TÜRK ORTODOKS KİLİSESi VE GELECEGE İLİŞKİN DÜŞÜNCELER Mustafa BAş İslamiyet'ten önce Türk milletini etkisi altına almaya çalışan değişik dini inanışlar olmuştur. Gök Tanrı inancına sahip olan Türkler, değişik sebeplerle bu inanışlardan uzak olmuşlar ve kendi inançları doğrultusunda varlıklarını devam ettirmişlerdir. Türkler arasında İslam dışında, Budizm, Maniheizm gibi doğu dinlerinin yoğun bir şekilde misyonerlik faaliyeti olduğu gibi Yahudilik ve Hıritiyanlık gibi dinlerin de aynı şekilde faaliyetleri olmuştur. Bu faaliyetler neticesinde Türk boylarından bazıları bu dinleri kabul etmiş ve benimsedikleri dini inanışları ile varlıklarını devam ettirmişlerdir. Türklerin İslamiyet'i kabul etmeleri ve diğer dini inanışlar Türk boyları arasında mevzi konuma düşmüş ve varlıklarını belli bölgeler ve boylar arasında devam ettirmişlerdir. Türk Milletinin Islam öncesinde kabul edip muhafaza ettikleri dini inanışlardan birisi de Hıristiyanlıktır. Türk Tarihi araştırmacıları, Türklerin Hıristiyanlık ile tanışmalarını ikinci yüzyıl olarak kabul etmektedirler. 1 Türkler arasında Hıristiyanlık faaliyetleri iki bölgede, Orta Asya'da ve Balkanlarda yoğunlaşmıştır. Orta Asya Türkleri arasında çok fazla rağbet görmeyen Hıristiyanlık, Balkan Yarımadasına yerleşen Türkler arasında biraz daha fazla yayılma alanı bulmuştur. Bunun nedenlerinden biri anılan boyların Hıristiyanlığın hinteriandı ve Bizans İmparatorluğunun yoğun baskılarının olmasıdır. Kuzey Kafkasya'da yaşayan Sabir Hunarı üzerine yoğun Hıristiyan propagandası yapılmış, neticede Arran Patriği Kardust'un teşviki ile bu bölgede yaşayan Türkler Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir. Bu Türk boylarının dilinde Hıristiyanlıkla ilgili kitaplar da neşredildiğini görmekteyiz. Arran Hıristiyanları, Sabirler üzerinde sağladıkları bu dini nüfuzu, Hazarlar üzerinde de tesis etmişlerdir. Sonuç olarak Arran Metropoliti İsrail, Hazarlar arasınd-a Hıristiyanlığın yayılmasını başarmıştır. Hazarlar, Devletin resmi dini Mu- Dinler Tarihi Bilim Uzmanı, Ankara Üniversitesi Bkz_ Yakup Aygil, Hıristiyan Türklerin Kısa Tarihi, Istanbul, 1995, 14-]5_ 477

sevilik oluncaya kadar Hıristiyanlık ile Musevilik arasında gidip gelmişlerdir. Kafkasya yöresinde yerleşen bu Türk boylarına yönelik misyonerlik faaliyetleri ancak Müslüman Arapların bölgeye girişi ile son bulmuştur. Türklerin Hıristiyanlaştırılması faaliyetleri Orta Asya'da ll. yüz yıldan itibaren devam etmiş fakat çok iyi sonuçlar da vermemiştir. Hıristiyan misyonerlerinin faaliyetleri, Orta Asya'da başarısız olmakla birlikte Rusya,!\uzey Kafkasya, Hazar Ülkesi ve Balkanlardaki Türk Boyları üzerine yaptıkları çalışmaların başarısız oldukları söylenemez. Hıristiyanların söz konusu bölgelerde yaptıkları çalışmalar sonuç vermiş ve bazı Türk Boyları Hıristiyanlaşmıştır. Bu boyların Hıristiyanlaşmasında Bizans ve Rus Kilisesi önemli rol oynamıştır. Asılları Onogurlar'a dayanan Balkan Türklerinden Balkaniara gelip yerleşenierin kurduğu Bulgar Türkleri, Bizans'ın da etkisi ile zaman içerisinde Hıristiyanlığı kabul etmiş, Hıristiyan isimleri ve unvaniarı alarak, özellikle 870 yıllarından sonra kendi kültürlerinden uzaklaşmış ve Slavlaşmışlardır. 3 Bulgarların dışında Balkaniara gelerek burada devlet kurmuş ve Hıristiyanlığı kabul etmiş Türk Boyları; Avarlar, Kumanlar, Peçenekler ve Uzlardır. Bu devletler, zaman içerisinde Bizans Devletinin de entrikaları sonucu birbirleri ile savaşarak, kendi sonlarını hazırlamışlardır. Bizans hakimiyetinde de Balkanlar ve Anadolu'nun değişik yerlerine iskan edilmişlerdir. Ortodoksluk bir mezhep olarak Batı (Roma) Kilisesi ile Doğu Kilisesinin siyasi çekişmeleri neticesinde, 1054 yılında doğu ve batı kiliselerinin kesin olarak ayrılmaları ile ortaya çıkmıştır. Xl. yüzyıldan itibaren Rum Ortodoks Kilisesi doğu kiliselerinin merkezi olarak Ortodoks Hıristiyanların temsilciliğini üstlenmiştir. 4 Ancak daha sonraki yıllarda istanbul'un Türkler tarafından fethedilmesi ve rusya'nın Patrikliği ikinci bir merkez olma yoluna girmiştir. 5 siyasi yönden güçlenmesi neticesinde Rus Ortodoks inanca göre, kilisenin en iyi şekilde teşkilatlanması, mahalli cemaatterin metropol, metropollerin de patriklik şeklinde organize edilme- 2 Bkz. Zeki Velidi Togan, I.A. "Hazarlar", Istanbul, ı987, Vll/398. 3 Bkz. Mehmet Eröz, Hıristiyanlaşan Türkler, Ankara, ı 983, 7-9. 4 Bkz. Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık. ı 988, Ankara, ı 62; Yorgo Benlisoy-Elçin 1'-\acar, Fener Patrikhanesi, 1996, Ankara, 25-27. 5 Bkz. Benlisoy Macar, 1 ı- ı 2. 478

siyle mümkün olmaktadır. Bu özelligi ile Katalik Kilisesinden farklı bir yapılanma içinde olan Ortodoksluk, aynı zamanda mahalli kiliseler birliğidir." Ortodoks geleneğin oluşturduğu bu mahalli özelliğe sahip olan kiliseler, XIX. ve XX. yüzyılda gelişen milliyetçilik hareketleri ile bağımsızlıklarını ilan etmişler ve milli kiliseler haline dönüşmüşlerdir. Bu milli kiliselerde Patrik olarak görve getirilen kişi kendi kilisesine mensup topluluk tarafından seçilmiştir. Rahipler ve cemaat tarafından seçilen patriğin İstanbul'daki fener tarafından onaylanması gerekmekteyse de son zamanlarda bu uygulamadan da vazgeçilmiştir.' Ortodoks gruplar, bağlı bulundukları kiliselerin yönetimleri itibariyle farklılık göstermişler ve kendi patriklerini kendileri seçmişlerdir. Fener Patrikhanesi, milli kiliselerin kurulmalarından önce kendisine bağlı olarak dini hayatlarını devam ettirmeye çalışan bu grupları zaman zaman yanlış politikalarına alet ederek kullanmaya çalışmıştır. Fener Patrikhanesinin yıllar boyunca yürüttüğü propagandalar neticesinde araştırmacılar, Anadolu da meskun bulunan Hıristiyanları soy tasni~ fine tabi tutmaksızın, Rum veya Ermeni olarak gösterip, Anadolu'daki Türk varlığını Müslüman Türk'lerden öncesi için sanki yok göstermeye çalışmışlardır. Oysa yapılan ilmi araştırmalar, bu tezlerin yanlışlığını ve Anadolu'daki Hıristiyanların tamamının Rum, Ermeni veya diğer milletlerden ibaret olmadıklarını, içlerinde Türkçe konuşan, fakat ibadet dili olarak Rumca'yı kullanan Türk asıllı grupların var olduğunu ortaya koymuştur. Balkaniara göç ederek uzun yıllar Bizans imparatorluğunu sıkıştıran ve daha sonra Hıristiyanlığı din olarak benimseyen Türk boylarının bir kısmı, anılan devletin hakimiyeti altında kültürel yapılarını muhafaza ederek Osmanlı dönemine kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Osmanlı Devletince kendilerine dini müsamaha gösterilen, dini inanç ve uygulamalarını devam ettiren bu gruba Müslüman olmaları yolunda da hiçbir zorlama yapılmamıştır. Yıllar boyunca Fener Patrikhanesine bağlı olarak varlığını sürdüren Türk Hıristiyanları, yoğun bir şekilde Helenizm propagandasına maruz kalmışlar, buna rağmen milli kültür ve değerlerini rr.uhafaza etmişlerdir. 6 Bkz. Mehmet Aydın, Hıristiyan Kaynaklarına Göre Hıristiyanık, 1 995, Ankara, 121. 7 Bkz. Mehmet Aydın, 125. 479

Bilindiği gibi Osmanlı Devletinin kayıtlarında gayri müslimlerden bahsedilirken, Anadolu'daki Ortodoks teba genellikle Rum ve Zımml olarak zikredilmektedir. Devlet kayıtlarında da bu tebaalık milliyet esasına göre değil, dini inançlar esas alınarak şekillendirilmiş, Hıristiyan asıllı olan Türklerde bu bağlamda Zımmi olarak belirtilmiştir. Oysa, Osmanlı Mahkeme Sicilieri incelendiğinde bahse konu bu kişilerin isimlerinin de konuştukları lisanları gibi Türk ismi olduğu dikkat çekmektedir. Mahkeme sicillerinde Hıristiyan Ortodoks Zımmi olarak belirtilen bazı isimler şunlardır; Hacı oğlu Durmuş, Durmuş oğlu Evran, Ayvaz oğlu Giregos Papaz, Aslan oğlu Yahşi, Budak, Karagöz, Karaman, Tanrıverdi, Aydoğmuş, Ayva:t... 8 Ayrıca kaynaklar bu kişilerin lpatetname, Sabilere Fazilet Kılavuzu, Milleti Hıristiyanlığın Çok Lazımlı Tarife Kitapçaazı, gibi bazı dini kitaplarını da Rumca bilmedikleri için Türkçe'ye çevirdiklerini bildirmektedir. 9 Bu insanlar, yine Türk oldukları muhakkak olan ve Osmanlı Devleti ile birlikte Bizans'a karşı gaza eden Gazi Mihal'ler ve Gazi Evrenos'ların torunları olarak tarihte yerlerini almışlardır. 10 Yine Karamanlıca olarak adlandırılan Grek Harfleri ile Türkçe yazılmış bulunan kitabeler ve mektuplarda kullanılan ifadeler, isimler ve bazı terimler bu tezin doğruluğunu bir başka yönden teyit etmektedir.11 Türk asıllı bu Hıristiyanlar Anadolu' da yoğun olarak Konya, Beyşehir, Akşehir, Karaman, Niğde, Nevşehir, Uluborlu, Egirdir, Isparta, Karahisar ve bu bölgelere yakın mıntıkalarda iskan etmekteydil er. 12 Anadolu'daki varlıkları boyunca Türkçe'den başka bir dil kullanmamış olan bu insanların, aralarındaki dini bağ kullanılarak, yoğun Helen propagandasına tabi tutuldukları ve Türkçe konuşan Rum asıllı kimseler oldukları fikrinin kendilerine aşılandığı görülmektedir. Bu hususu aslen Karahisarlı ve Yazgat'ın Akdağmadeni İlçesinde yerleşmiş olup, Keskin Metropolitliği yapan Papa Eftim 1919 yılında yayınladığı birinci Beyannamesinde şöyle dile getirmektedir; "... Anadolu'da hiçbir Hıristiyan yoktur ki şu umumi felake;tin kendilerine ait kısmının yegane müsebbibi Istanbul Patrikhanesi olduğu,na kanaat getirmiş olmasın... Hükümetimizin bidayetten şim- 8 Bkz. Eröz, 57-59. 9 Bkz. Eröz, 35-40. 10 Bkz. M. Necati Sepetçioğlu, H. Suphi Tanrıöver'den Seçmeler, 1971, Istanbul, 92. ll Bkz. Harun Güngör, Türk Bodun Bilimi Araştırmaları, 1998, Kayseri, 224-237. 12 Bkz. Mehmet Akif Erdoğdu, Beyşehir Sancağı, 75. 480

di'ye kadar kiliselerimize bir müdahalesi olmamış iken Istanbul Patrikhane- -si Mübarek İsa Mesih'imizin emri hilafına ruhaniyetini ve mezhebimizi şerre alet ederek Türk olduğumuz halde Helenizm propagandası ile iğfal edilerek güya aslen Yunan'lı imiş ve aslına rücu edermiş gibi azınlık hukuku iddiasıyle mezhebi millete karıştırarak... Avrupa ya karşı hükümetimizden müşteki sıfat vaziyeti ile göstermeye kalkıştılar.... Kiliseler siyaset ocağı değildir. Din şerre ve ihtilafa alet değildir. Allah'ın evidir.... Fener Patrikhanesinin dini ve ruhani vazifesini ihmal ederek şanlı Türk Milletinin şanlı biz evlatlarını hileler ve yunanlı yapmaya kalkışması ve Avrupa'ya böyle göstermesi Türk Milletinin aleyhine esastan şikayette bulunması Allah'ın emrine ve hakikatine muhaliftir.." 13 Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, asimile ve Rumiaştırma politikalarına tabi tuttuğu bu insanları kendi emellerine alet ederek Osmanlı Devletinin yerine Bizans'ı dirhtmeye çalışmıştır. Kurtuluş Savaşı yıllarında ciatopraklarının büyük kısmı işgal altında bulunan Türk Devletine ve milletine karşı da bütün Hıristiyan azınlıkları kışkırtmak ve işgal kuvvetlerinin yanında yer almaları için çaba sarfetmiştir. Bu faaliyetlerde din adamları önemli roller üstlenmiş, ayrıca Patrikhanenin desteği ile Trabzon' da Pontus Rum Hükümeti teşkil edilmiştir. Mustafa Kemal ATA TÜRK, bu bilgileri Pontus Meselesi ile ilgili olarak yaptığı meclis konuşmasında olaylarda ve yıkıcı faaliyetlerde bulunan gerek din adamı ve gerekse diğer kişilerin isimlerini de zikrederek anlatmıştır. 14 Bu propagandalar neticesindedir ki, Anadolu'nun işgal yıllarında bu insanlardan bazıları Yunan Işgaline sıcak bakmışlar ve işgal kuvvetlerini desteklemişlerdir. Fener Kilisesinin yoğun faaliyetlerine rağmen, Hıristiyan Türklerin bazısı da Yunan Işgaline karşı çıkmışlar ve sert tepkiler göstermişlerdir. Bu tepkinin oluşmasında Papa Eftim Efendi'nin çok büyük rolü olmuştur. O gerek yayınladığı tamimler ve gerekse değişik mekanlarda yapmış olduğu hararetli konuşmaları ile işgal kuvvetlerinin aleyhinde İstiklal Mücadelesindeki yerini almıştır. Papa Eftim'in vermiş olduğu bu haklı mücadele bağlı bulunmuş olduğu Fener Patrikhanesi ile arasını açmış, bu da bağımsız bir patrikhane kurulmasına atılacak adıma zemin oluşturmuştur. 13 Erol Cihangir, Papa Eftim'in Muhtıraları ve Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi, 1996, Istanbul, 31-33; Musa Ekincikli, Türk Ortodoksları 1998, Ankara, 177-179. 14 Bkz. Atatürk, Nutuk, 1962, Istanbul, 625-627. 481

Kurtuluş savaşı yıllarında Türk asıllı bu Hıristiyanlar Papa Eftim'in önderliginde yürütülen menfi propagandaların izalesinde oldukça faydalı olmuşlardır. Yunanistan'ın Fener Rum Patrikhanesi ile yürüttüğü Türk düşmanlığı faaliyetlerine karşı Papa Eftim, Anadolu'daki bütün kijiselere tamim göndermiştir. Bu tamimde, Hıristiyanlara karşı adalet ve iyilikten başka muamelede bulunmamış olan Türk Milletine düşmanlak yapmamaları konusunda ikazlarda bulunmuş, kendisi de şehir şehir dolaşarak karşı propaganda yapmıştır. Bu tamirnde Pavlus'tan örnek vererek hükümete itaati vurgulamış, işgal ve Fener Patrikhanesinin haksızlığını kendi deyimi ile hem ruhani, hem de dünyevi ve cismani olarak reddetmiştir. Türk Hükümetinin on asırdan beri kiliseler etaarruz etmediğini belirtmiş, Anadolu'daki Türk Hıristiyanlarının gerek Fener'e ve gerekse İşgal Devletlerine kendi adiarına bir vekalet vermediklerini ve bu yapılan işgalin haksızlığını dile getirmiştir. 15 Bu sebeple, onun hakkında Atatürk; "Pa pa Eftim bu memlekete bir ordu kadar hizmet etmiştir" demiştir. Fener ile sadece dini olarak ortaklıkları ve bağlılıkları bulunan Türk Ortodoksların, milli bir kavgası neticesinde Türk Ortodoks Patrikhanesi kurulması fikri kararlaştırılmış ve faaliyete başlanmıştır. Patrikhanenin kurulabilmesi için Anadolu'da bulunan Ruhani liderlerden Konya Metropoliti Prokopiyos, Episkopos Meletyos, Episkopos Yervasyas Kayseri'ye gelmişler ve burada 21 Eylül 1921 tarihinde Türk Ortodoks Patrikhanesi kurmuşlardir. Prakabiyas Patrik Kaymakamlığına tayin edilmiş ve halktan olmak üzere 12 kişilik Sen Sin ad Meclisi oluşturulmuştur. 16 Türk Ortodoks Patrikhanesi Fener tarafından tanınmamış ve kabul görmemiştir. Kurulduğu günden itibaren Fener'i ve yaptığı faaliyetleri mercek altına alan ve onun yıkıcı faaliyetlerini yakından takip eden Anadolu Patrikhanesinin Episkoposu Eftim Efendi ile Fener arasındaki kavga, Cumhuriyet ilan edildikten sonra da devam etmiştir. Papa Eftim savaş sonrasında Anadolu'daki Hıristiyanların mübadeleye tabi tutulmaları ve artık Anadolu'da Hıristiyan nüfus kalmaması üzerine, istanbul'a gelerek Tokatlıyan Oteline yerleşmiş ve burada kendisi ile görüşmeye gelenlerle görüşmeler 15 Bkz. Cihangir, 3 1-33; Ekincikli, I 77-179. 16 Bkz. Hikmet Yavuz Ercan, "Fener ve Türk Ortodoks Patril,hanesi" A.Ü.D.T.C.Fak. Tarih Araştırmaları Dergisi 1967, Ankara, V /420-422; Cihangir, 56-62; Ekincikli, I 86-187. 482

yapmıştır. Burada ikamette iken ~)atrikhanenin yeni görevlileri ile karşılıklı ziyaretlerde bulunmuş ve mütareke yıllarında Türk düşmanlığı yapmış olan Meletyos'un Patriklikten ve Sen Sinod meclisinden aziedilmesini istemiştir. Bu arada Papa Eftim Patrikhane Umumi Vekilliğine geniş yetkilerle getirilmiş ve bu durum rapileri tarafından Patrikhaneye el koyma gibi telakki edilmiştir. Patrikhaneye Kadıköy Metropoliti Grigoryus'un seçilmesi üzerine, yeniden Patrikhanedeki görevini almaya çalışmışsa da bu girişim Papa Eftim'in Patrikhane Vekilliğinden istifa etmesiyle son bulmuştur. 17 Fener Patrikhanesinden aynan Papa Eftim, 06/06/1924 tarihinde aslen Anadolu'lu olup istanbul'da bulunan Ortodoks cemaat heyetleri ile bir araya gelerek bir kongre tertip ederler. Bu kongrede anılan grupların Fener ile ilişkilerinin kesilmesi, Kayseri'de kurulan Merkezin istanbul'a nakledilmesi ve başkanlığına Eftim Efendinin getirilmesi ve bağımsız bir kilise olarak da gerekli işlemlerin hükümet nezdinde başlatılması kararlaştırılmıştır. Yeni oluşturulan Kilisenin çalışma usulleri ile ilgili olarak da bir tüzük tanzim edilmiştir. Yeni Kilisenin merkezi olarak da Galata'daki Panayia Kilisesi kabul edilmiştir. 18 ilk dönemlerde yine Galata'da bulunan Aya Nikola ve Aya Yani, Hıristos Kiliselerinin de başpapazlığını üzerine almış bulunan Eftim Efendi 19 mübadele yıllannın devamı içerisinde yavaş yavaş cemaatini kaybetmiş, daha sonra da Fenerin Yoğun baskılan ile yanında yola çıktığı arkadaşlan da kendisine sırt çevirmiştir. O yalnız başına da olsa Türk Ortodoksiuğu davasını savunmaya devam etmiş bu uğurda kendisi ve beraberindeki papazlar Fener Patrikhanesi tarafından önce din adamlığından, sonra da dinden ihraç edilmişlerdir. Bu Aforozun Papa Eftim'le beraber olan cemaat için de geçerli olduğu çeşitli basın ve yayın kuruluşları ile halka ilan edilmiştir.20 Türk Ortodoks Patrikhanesi daha sonraki yıllarda, gerek cemaatin azalması ve gerekse de ikinci dünya savaşının getirdiği ~iğer etkenleri göz önüne alarak Fener ile olan mücadelesini yavaşlatmıştır. Ancak daima Fe- 17 Bkz. Ercan 424-425. 18 Bkz. Ercan. 425-426; Cihangir. 244-250. 19 Bkz. Ercan, 425. 20 Bkz. Cihangir. 267. 483

ner Patrikhanesini ve faaliyetleri!li mercek altına almaya devam etmiştir. Bu mücadele Papa Eftim'in ölümünden sonra büyük oğlu ve 24 yıllık diyagos'u Dr. Turgut Erenerol (ll. Papa Eftim) tarafından devam ettirilmiştir. 21 Patrikhane Turgut Erenerol döneminde de etkin bir rol üstlenememiş ve devlet nezdinde Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu nüfuzlu günlerine dönememiştir. 1960 ihtilali sonrası Türk Milliyetçiliğine gönü vermiş bulunan büyük dava adamı Alparslan TÜRKEŞ Başbakanlık Müsteşarı olur olmaz Patrikhaneye gerekli ilgiyi göstermiş ve devlet nezdinde yeniden itibar kazanması için çaba sarfetmiş ise de kendisinin ve arkadaşlarının sürgüne gönderilmesi sebebiyle bu çalışmalarda yarım kalmıştır. Daha sonra yapılan bir çok çalışmalardan da yeterli netice çıkarılamamıştır. Turgut Erenerol'un ölümü üzerine Patrikhane'nin başına kardeşi Selçuk Erenerol Patrik Vekili olarak geçmiştir. Halen bu görevi sürdürmekte ve kardeşinin ve babasının mücadelesini devam ettirmektedir. 22 Alparslan TÜRKEŞ'in Patrikhane ile olan ilişkileri daha sonraki dönemlerde devam etmiş, Erenerol ailesi dışında hemen hemen cemaati kalmamış olan Patrikhaneyi cemaat yönünden güçlendirmenin yollarını aramaya devam etmiştir. Bu fikrini de Gagavuz (Gökoğuz) Türklerinden bir grup insanın Türk Vatandaşlığına alınarak Patrikhane'nin yeniden ihya edilmesi şeklinde tasawur etmiş, gerek Gagavuz (Gökoğuz) Türklerindeki iktidar değişikliği ve gerekse uygun siyasi şartların Türkiye'de de oluşmaması en nihayetinde de Alparslan TÜRKEŞ'in vefatı bu fıkrin gerçekleşmesini akamete uğratmıştır. 1990'1ı yıllardan itibaren dünyada yeni gelişmeler olmuş ve Türk Dünyasının büyük bir kısmını içinde barındıran Sovyetler Birliği dağılmış, bağımsız ve yarı bağımsız bir çok devlet ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeler neticesinde Türk Dünyasında Hıristiyan Ortodoks olarak varlığını devam ettiren, başta Gagavuzlar (Gökoğuzlar) olmak üzere, Çuvaşlar, Hakaslar, Krimçef Tatarları gibi Türk boylarının bütün milli özelliklerini koruyarak bu güne geldikleri görülmüştür. Türkiye Cumhuriyetinin de aralarında kan ve tarih bağları bulunan bu topluluklada diyalogu da kaçınılmaz bir hale gelmiştir. Bu cumhuriyetlerden ve boylardan insanlar ve öğrenciler de Türki- 21 Bkz. Ercan, 429. 22 Bkz. Cihangir, 312-320. 484

ye'ye gelmekte ve burada eğitimine devam etmektedir. Türk Ortodoks Patrikhanesi halen bu Hıristiyan öğrencilerle ilgilenmektedir. Bu Türk boylarının da, tarihi süreç içerisinde ya Fener Rum Patrikhanesine veya Rum Ortodoks Patrikhanesine dini yönden bağlı olarak varlıklarını devam ettirdikleri bilinmektedir. Sonuç olarak yukarıda belirttiğimiz gibi Ortodoks yapılanma sistemi ile milli bir kilise olma imkanı bulunan Türk Ortodoks Patrikhanesinin gerek Türk Dünyasına ve gerekse köklerine yönelik faaliyetleri yapabilmesi için desteklenmesinin ve Hıristiyan Türk Birliğinin oluşturularak insanlarımızın milli menfaatlerinin dışında kullanılmasının önüne geçilmesinin faydalı olacağı kanaatini taşımaktayım. 485