DOĞU ANADOLU'DA FOLKLOR DERLEMELERİ



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

FOLKLOR ARŞİVİ'NİN BUGÜNKÜ DURUMU

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ISBN :

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

20 Derste Eski Türkçe

Ders Adı : TÜRK HALK EDEBİYATI III Ders No : Teorik : 2 Pratik : 0 Kredi : 2 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri.

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Cümle, bir düşünceyi, bir dileği, bir haberi ya da duyguyu tam olarak anlatan, bir veya birden çok sözcükten oluşmuş anlatım birimidir.

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

Türkbilig, 2009/18:

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Halk Hikayesi. Yazı Menu. - Halk Hikayesi Nedir. - Kapsamlarına Göre Halk Hikayeleri. - Konularına Göre Halk Hikayeleri.

Seyahatte Tasarruf Rehberi Yapmanız ve Yapmamanız Gerekenler

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Öğrenciler gruplara ayrılır ve atasözü kartları bu gruplara eşit sayıda dağıtılır. Grup içinden bir öğrenci kartlardan birini çeker.

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013

KAYBEDİLENLER. Birkaç sene sonra iki nokta üst üste işaretini kaybetti ve davranış sebeplerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO Κρατύλος

Halk Hikâyesi Olarak. Ferhad ile Şirin. Yrd. Doç. Dr. Ömer Yılar

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi Online Thematic Journal of Turkic Studies. Celal Bayar dan İsmail Efe ye Bir Mektup

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

HAYAT BİLGİSİ. Bulutların her birinde özellikler yazmaktadır. İyi bir arkadaşta bulunması gereken özelliklerin olduğu bulutları boyayın.

ÇOCUKLAR İÇİN OYUN TERAPİSİ BİLGİLENDİRİCİ EL KİTABI. Oyun Terapisi Nedir? Oyun Terapisti Kimdir?

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Menümüzü incelediniz mi?


ZA5439. Flash Eurobarometer 283 (Entrepreneurship in the EU and Beyond) Country Specific Questionnaire Turkey

Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kültür Merkezi Mavi Salon. Prof. Dr. Mustafa ALİŞARLI Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

Siirt'te Örf ve Adetler

ANKARA ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI ÖZEL LİSESİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 11-A SINIFI MF GRUBU DİL VE ANLATIM DERSİ I

SUR KENTİ HİKÂYELERİ Ali Ayçil

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ

tellidetay.wordpress.com

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Necdet Yaşar 1953 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. lk Kilisenin Do u u. 60. Hikayenin 55.si.

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Büyük Kahraman. Bekleyiş en uzun, en zor en katlanılmaz bekleyiş hangisidir? Bir annenin bekleyişi, bir evladın hikâyesidir en zor olan.

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Batı Karadeniz Gezi Programı Safranbolu, Kastamonu, Amasya, Samsun Kasım 2013

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ


Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası

DEDENİN ADAYI, ERDOĞAN BAŞEĞMEZ, PROJELERİNİ ANLATTI

MEZUNLARIMIZIN OKULUMUZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ

Sayın Mehmet Ali CAN Yeminli Mali Müşavir (E. Vergi Denetmeni)

İŞARET DİLİNİN GELİŞİMİ KURUMLARARASI İŞBİRLİĞİNE BAĞLIDIR - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YAŞ PROBLEMLERİ. Bir kişinin bugünkü yaşı x ise, t yıl sonraki yaşı x + t t yıl önceki yaşı x t dir. n kişinin bugünkü yaşları toplamı x ise,

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

ilk yar'larımızın sevgili dostları,

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

Iron Butt Reports - 09 July 2011

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

Silah arkadaşı Ata'yla sarayda 10 yıl!

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Ölülerinizi onların iyilikleri ile yâd edin (anın). Onların kötülüklerini anlatmayın. Hadis-i şerif.

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Transkript:

Seyahat Raporları : I. DOĞU ANADOLU'DA FOLKLOR DERLEMELERİ İLHAN BAŞGÖZ İlmî Yardımcı Geçen yıl, halk hikâyeleri derlemek için Kars bölgesine yaptığımız seyahat, bize buralarda en verimli çalışma mevsiminin kış olduğu fikrini vermişti. Buna rağmen bazı idari zorluklar yüzünden bu yılki gezimiz gene yaz aylarına rasladı. Geçen sene üç kişilik bir gurup halinde bulunmamız, profesörümüz Pertev N. Boratav'ın yanımızda olması bize bir hayli kolaylıklar sağlamıştı. Bu yıl yalnız gitmem, iznimin bir ay olması, beni belli bir bölgede derlemeler yapmağa mecbur etti. Bunun için geçen yıldan tanıdığım Kars ve köylerini çalışma bölgesi olarak seçtim. ERZURUM'DA : Erzurum, yolumun bir durak noktası olduğu için, orada kaldığım iki gün zarfında, şehirde bulunan hikayeci âşıkları hiç olmazsa tanımak istedim. İyi bir tesadüfle, bizim işlerimizden anlıyan ehl-i dil bir konduracı ile tanıştım; Nuri Kırklar, benimle candan ilgilendi. Tüli köyünde âşık Fazıl isminde genç bir hikayeci bulunduğunu, adamın sık sık Erzurum'a geldiğini: bana o söyledi. Benimle beraber âşık Fazıl'ın evine kadar da geldi. Fakat Fazılı Erzurum'da bulamadık. Köyünde ekininin başında idi. Kendisinden daha evvel hikâyeler derlenen Aşık Mıktadın evini de gene Nuri Ustanın yardımı ile bulduk. Mıktat, Halk Edebiyatı Arşivimize Murat Uraz tarafından hediye edilen Köroğlu hikâyelerini yazdıran âşıktır. Gençliğinde muhitinin en iyi âşığı olarak tanınan Mıktad bugün yetmişlik bir pirdir. İstasyon arkasında basık damlı, kötü bir evde oturuyor. Akşama kadar oturduğu ahır sekisinde dinlenmekten başka bir iş yapabildiği yok. Artık dünyadan elini eteğini çekmiş, saz çalıp hikâye anlatmak şöyle dursun, dışarı bile çıkamıyor. Hikâye söylemek kendisine dayanılmaz bir zahmet gibi geliyor. Buna rağmen hikâye yazmak hususundaki ricamızı kırmadı. Erçişli Emrahı anlatabileceğini söyledi. Hikâye daha evvel Murat Uraz tarafından kendisinden derlenip neşredilmişti. Fakat ayni âşıkın çeşitli zamanlarda hikâye anlatmasındaki farkları tesbit edebilmek bakımından bu metin faydalı olacaktı. Hemen yazmaya başladım. Fakat Mıktat, ancak günde bir iki saat anlatabiliyordu. Bunun için Erzurum'da kaldığım iki gün içinde ancak hikâyenin yarısını yazabildim. Zaten istediğimiz karşılaştırma için metnin bu kadarı da yetecekti.

110 İLHAN BAŞGÖZ KARS'TA: Bu yıl Kars'a vardığım vakit orada gecen yıllardan tanımadığımız bir âşıkın hikâyecilik ettiğini işittim. Zaimli Aşık Mirza, İsmailin kahvesinde hikâye anlatıyormuş. Hemen kendisini buldum, ertesi gün yazacağımız hikâyeleri tesbit etmek için buluşmak üzere ayrıldık. Fakat Aşık Mirza söz verdiği saatte bana gelmedi. Ben yanından ayrıldıktan sonra Benliahmet'ten köylüler gelmiş kendisini düğüne götürmüşler. Bu düğün benim arayıp da bulamadığım bir fırsattı. Geçen sene bir hayli istediğimiz halde, bir düğün görememiştik. Hikayeci âşıkların icrayı sanat ettikleri toplulukların en önemlilerinden biri, hattâ birincisi düğünleridir. Aşıkların düğünlerdeki rolünün, hikâye, anlatış âdet ve ananelerinin tesbiti bunun için çok lüzumlu bir iştir. Fırsatı kaçırmadım, bir araba tutup ben de Benliahmet'e gittim, Düğün köyün zenginlerinden, hocaya ait. Düğünün işlerini idare eden de güveyinin amcası İsmail Kiva. Köyden ve düğün sahiplerinden hiç kimseyi tanımadığım halde, sırf garip olduğum için düğün sahibi beni misafir edip ağırladı. Gariplik, doğuda halâ ehemmiyetli bir sosyal durum sayılıyor. Halk gariplere karşı kendini bazı vazifelerle mükellef sayılıyor. Bunun için düğün sahibi beni misafirlere "gariptir, Kars'tan toyumuzu görmeye gelmiş» diye tanıttı. Gene bunun için misafirlerin hepsi, kim olduğumu bilmedikleri halde, bana garipmiş diye hürmette kusur etmediler. Benliahmet'te düğün bitene kadar bir hafta kaldım. Düğünün dördüncü günü Berrie'ye gelin getirmeye gittik. Bir haftamızın iki günüorada geçti. Böylece ben bir düğünün âdet ve merasimlerile bütün safhalarını tesbit edebildim Bu malûmat halk hîkayeleri üzerinde duracaklar için iki bakımdan önemli olacaktır: Bilindiği gibi halk hikâyelerinde hemen hepsinde toy = düğün meclisleri ehemmiyetli bir yer tutar. Bu meclislerde hikayeci âşıkla, sosyal çevrenin hisselerini ayırabilmek için, düğünün, bugünün cemiyetindeki yerini ve âdetlerini bilmek lâzım geliyor. Ancak bundan sonra, yani bir sosyal müessese" olarak düğünün tesbitinden sonra, bunların hikâyelerdekilerle karşılaştırılması mümkün olacaktır. Böylece bu hikayelerdeki topluluğun malı olan unsurların ayrılmasına doğru bir adım daha atılabilir. Düğünler hikayeci âşıkların icrayı sanat ettikleri yerlerin en mühimmi olması dolayısiyle de üzerinde durmaya değecektir. Gerçekten de hikayeci aşıkın hikâyelerini en çok satabildiği yer düğünlerdir. Şark'ta bugün bile her düğünde bir veya birkaç âşık bulunması âdettir. Benim gördüğüm düğünün aşıkı Zaimli Mirza idi. Mirza 28-30 yaşlarında genç bir Terekemedir. Usta bir âşık olarak kabul edilmiyor. Söylediği türkülerin çoğunu doğru olarak bilmiyor; bilmediklerini yazmak suretiyle Öğrenmeye çalışıyor. Düğünde âşıkın vazifesi misafirleri, - bilhassa atlı-

DOĞU ANADOLU'DA FOLKLOR DERLEMELERİ 111 lan - eğlendirmektir. Hemen her akşam, bazan gündüz de yemeklerden sonra âşıktan fasıl yapması isteniyor. Fasla başlamadan evvel hikayeci sazı ile ortaya çıkıp dinleyicilerin ne istediklerini soruyor. Âşıkı dinleyen muhit zevk itibariyle mütecanis bir kitle teşkil etmediği için istenenler de çeşitli oluyor. Bunların arasından âşık meclise münasip düşenleri söylüyor. İhtiyar ların bulunduğu bir mecliste daha çok dini ve talimi parçalar seçmeye dikkat ediyor. Kendisinden hiç bir şey istenmemiş olsa bile fasla, hikayecinin hemen daima dini destanlarla başlaması dinleyenler arasındaki yaşlı ve tecrübelileri saymak istemesi ile izah edilebilir. Gerçekten de bu cins parçalar çalınır söylenirken, varol âşık, sağol âşık, gibi takdir sesleri ve bahşişler bu ihtiyarların oturduğu baş sedirden geliyor. Bunlardan sonra hikayecinin memnun etmeye dikkat ettiği kitle "atlı,, lardır. Atlı oğlan evinin davet edip düğüne çağırdığı misafirlerdir. Bunlar düğünün en kıymetli misafirleridir. Çünkü düğünün son gününde oğlan evine verilmesi âdet olan bahşişin en ağır yükü onların omuzlarındadır. Atlının 10 liradan aşağı bahşiş vermesi âdet değildir. Bu para düğün sahibinin masrafına dostlarının iştirakidir: Bir nevi karşılıklı yardımlaşma. Âşıka toplanan bahşişin da en kabadayısı atlılardan gelir. Bunun için âşık atlıların istediklerini ön plâna almağa mecburdur. Düğün olan köyün yerli halkı gençleri meclisteki sıralanmanın en son basamağını teşkil ediyorlar. Bunların yerleri çok defa kapıya en yakın olan taraftır. Fakat kalabalıkları itibariyle hepsini geçiyorlar. Atlıların gençleriyle bunların arasında zevk itibariyle ayrılıklar da olmadığından, ihtiyarlardan sonra âşık bu kalabalığı memnun etmeye başlıyor. Şiirler, türküler destanlar dini olmaktan çıkıyor, daha çok aşk, macera ve kahramanlık temlerini içine alıyor. Gençlerde kaynaşma o vakit başlıyor, iyi türkü çağıranlardan âşıka arkadaşlık edenler çıkıyor, âşık bir türkünün ilk kıtasını söyleyip sesi iyi olan ve türkü söylemesi istenenin önüne geliyor; bu yeni sanatkâr aynı makamla başka bir türküye başlıyor ve ilk kıtasını bitirdikten sonra gene âşık alıyor. Bu şekilde bazan üç hatta dört kişi türkü söylüyorlar. Türkü söyleyenler eğer saz da biliyorlarsa aşık, sırası geldikçe sazı bu yeni. sanatkâra bırakıyor. Benim bulunduğum düğünde bir sıhhiye memurunun sesi ve türkü söylemesi âşıktan daha iyi çıktı, dinleyenler âşıktan daha çok bu yeni arkadaşa iltifata, ondan türküler istemeye başladılar; meclis o hale geldi ki âşık susmağa mecbur oldu. O vakit yaşlılardan biri işe müdahele ederek "düğünün âşıkı var, onu dinleyelim,, diye Mirzayı müşkül vaziyete düşmekten kurtardı. Düğün bir hafta devam ettiği ve her akşam âşık fasıl yaptığı halde âşıktan hikâye istenmedi. Fasılları, türküler, destanlar, teşkil etti. Bunun sebebini sorduğum zaman bana gecelerin hikâye dinlenmiyecek kadar kısa olduğunu söylediler. Yapılan fasılların en uzununu Şenlik'le İzani'nin karşılaşmalarının anlatılması teşkil etti. Aşık, Şenliğin bu ma-

112 İLHAN BAŞGÖZ cerasını tam bir hikâye tekniği ile anlattı, onun için metin 3 saat kadar sürdü. Fakat daha hikâyeye başlar başlamaz, odadaki dinleyicilerin sayısı azalmağa başladı. Kapıya yakın oturan gençler yavaş yavaş odayı terkediyorlardı. Biraz sonra bu âşıkı bırakıp gitme hastalığı atlılara da sirayet etti, o kadar ki hikâye bittiği vakit odada üç dört ihtiyardan ve benden başka kimse kalmamıştı. Âşık hikâye arasında bu bırakıp gitmelerden şikâyet etti, türkülerin arkasında irticalen söylediği hayatilerde "baba, âdet hikâyeyi atlılar dinler hani bu düğünün atlıları görek,, gibi cümlelerle üzüntüsünü ve kızgınlığını anlattı. Bir ara kalan ihtiyarlardan da birisi uyuklamaya başladı. Âşık uyukluyanın sağında kim oturuyorsa onu cezalandıracağını söyliyerek bu halin de önünü aldı. Âşık Mirza'nın gördüğü bu rağbetsizlik yalnız bu geceye has bir hâdise olmadı, bütün fasıllarda-az veya çok-aynı hadise görülebiliyordu. Bunun sebebi şu üç noktaya işaret etmekle izah edilebilir: I - Âşık Mirza usta bir aşık değildir. Dinleyicilerini sıkmadan çalıp çağırmak kudretini gösteremiyor. 2. Hemen' her zaman aşıkın fasla başlamasile beraber dışarda da toy başlıyor. Toy düğünde yapılan eğlencelerden birinin adıdır. Toyun çalgısı davul zurnadır. Hemen her zaman davul zurna oyun hayaları çalıyor, gençler ya bir kol = ağılda yahut müsait bir harman yerinde bar oynuyorlar, oyuna benim bulunduğum düğünde genç kızlar da katılıyordu. Söylenilenlere göre Kürtlerde, Çerkeslerde, Terekemelerde beraber oynamak âdeti varmış. Yerliler ve Türkmenler kız erkek karışık oynamazlarmış. Gençler çıkıp oyun oynamayı -bilhassa kızlar varsa-her zaman âşıkı dinlemeye tercih ediyorlar. 3. Âşıkların dinlenmesini icap ettiren anane zayıflamıştır, âşıklara eskiden gördükleri rağbet gösterilmiyor. Düğünün son gününde âşıkla toy sahibi arasında ücret meselesinden bir münakaşa çıktı. Âşıklara düğünlerde verilen ücret iki şekilde ödeniyor: ya âşıkla muayyen bir miktar üzerinden pazarlık ediliyor. Bu halde aşık az çalsın çok çalsın, razı olduğu miktar parayı kendisine veriyorlar. İkinci halde âşıkla pazarlık edilmiyor, düğünün son gününde âşık İçin toplanan pasa (bahşiş) ne olursa âşık ona razı oluyor. Eğer pazarlık yapılmışsa bu parayı düğün sahibi alıp âşığa pazarlık ettiği miktarı veriyor. Âşık Mirza pazarlıksız gelmişti. Paşadan toplanana razı olması lâzımdı. Fakat tahminlerin tersine paşadan âşığa ancak 15 lira toplandı. Misafirlerin söylediklerine göre böyle bir düğünde âşığa en aşağı 50-60 lira toplanması lâzım gelirmiş. Âşık bu parayı azınsadı ve almadı. Bir âşıkın bir hafta çalıp çağırıp da 15 lira alması şimdiye kadar görülmemiş bir şeydi. Bütün misafirler ve düğün sahibi âşığı haklı buldular ve üzerine, toy sahibi 15 lira daha ekledi. Âşık gene razı olmadı. Düğün sahibini ve köylüleri "ben buradan para almadan giderim, fakat bir destan söylerim elâlemin dilinde Benliahmetliler de düğün sahibi

DOĞU ANADOLU'DA FOLKLOR DERLEMELERİ 113 de rezil olur,, diye tehdit ediyordu. Uzun münakaşa ve ricalardan sonra paranın üzerine beş lira daha eklenmek suretile âşık Mirza memnun edilebildi. Misafirler âşıka para vermek hususunda pek nekes davranmışlardı. Atlıların en kabadayısı bile âşık için ancak bir lira attı. 5-10 kuruş verenler, hatta hiç vermiyenler vardı. Bu hadise de açıkça gösterdi ki hem Mirza beğenilmemişti, hem de âşıka para vermeyi icap ettiren anane bir hayli zayıflamıştı. ŞAHNALAR'DA: Hikâyeleri tesbit etmek bakımından bu yılki çalışmalarımın en verimli yeri Şahnalar oldu. Hesap memuru yüzbaşı Hamdi Alper beni ve beraber çalıştığımız üç âşıkı günlerce evinde misafir etmek, istediğim âşıkları buldurup getirtmek suretile bana büyük yardımlarda bulundu. Kendisine burada teşekkür etmeyi borç bilirim. Şahnalar'da yazdığım ilk hikâye, Dahar Mirza oldu.. Hikâyeyi yazdıran, Şahhalar'da oturan âşık Şaban Göktaş. Kendisi saz çalmak bilmiyor. Bununla beraber sesi çok güzel olduğu ve türküleri iyi bildiği için düğünlere bile gidip hikâye anlattığı olurmuş. Bu surette sazsız hikâye anlatan bir sanatkârdan da metin derlemiş olduk. Daha sonra Sivas'ın köylerinde saz çalmasını bilmiyen hikayecilerden tesbit ettiğim metinlerle beraber Dahar Mirza sazın hikâyede yaptığı değişiklikleri tesbit edebilmemizi temin edecektir. Şahnalar'da kendisinden hikâye tesbit ettiğim âşıklardan ikincisi Aşık Aziz Aydın'dır. Aziz Aküzüm'lûdür. Şairliği ve irticai kabiliyeti de hikayeciliği kabar kuvvetli. Gençliğinde İran'ın, Azerbayca'nın bir çok şehirlerini gezmiş ve meşhur ustaların yanında bulunmuş, Kendisinden Melikşah ile Güllühan'ı, Sevdakârşah'ı ve Gürcü Kızını tesbit ettim. Aziz bunlardan ilk ikisini kitaptan öğrenmiş; hem de bu kitaplar yeni yazı ile matbaa basmaları imiş. Halk hikâyeleri üzerinde duranlar yeni basılmış nüshaların sözlü ananeye nasıl kaynaklık ettiğinin örneklerini bu iki hikâyede bulacaklardır. Aziz'in anlattığına göre kendisi bunları yalnız kitaplardan öğrenmekle kalmamış, eski ustalardan öğrendiklerini de onlara katmak suretiyle yazılı ve sözlü kaynakların bir halitasını meydana getirmiş. Aşık Aziz'den bu üç hikâyeden başka, kendi şiirlerini Şenlik ve Sümmani'nin bazı destanlarını ve şiirlerini tesbit ettim. Şahnalar'da kendisiyle görüşebildiğim üçüncü âşık Oğuzlu'lu âşık Lâtif oldu. Ve.Biz, Kars'a yazın iş vakti gitmemizin en büyük sıkıntısını Aşık Latifi bulmakta çektik. Ramazan olduğu halde aşık tarlasında yahut yaylasında işinin başında idi. Kendisiyle çalışabilmek için tarlasına aşığın yerine adam tutup ücretini vermek mecburiyetinde kaldık. Ancak ondan sonra âşık gelip bizimle çalışabildi. Latif aslen Erzurum'lu, bildiği hikâyeleri de oradan öğrenmiş, lehçesi ve. söylediği türkülerin makamları Kars'lı âşıklarınkine nisbetle bir hayli değişiklikler gösteriyor. Âşıkların biribirlerini methetmeleri pek az raslanan hâdiselerden olmakla beraber, muhitin bütün âşıkları Lâtif için "Köroğlu A. Ü. D. T.C F. Dergisi. F. 8

114 İLHAN BAŞGÖZ hikayelerini en iyi bilen âşık,, diyorlar. Hikâyecilik bakımından gerçekten tanıdığımız âşıkların pek çoğundan usta. Dursun Cevlani'ye Köroğlu'nun Hasan bey ve Silistre kollarını kendisi öğretmiş. Âşık Latiften Köroğlunun zuhurunun elimizdeki metinlerden oldukça farklı bir varyantını, Hasan Bey, Hasan Paşa, Bolu Beyi kollarını tesbit ettim. Köroğlu hikâyelerinden başka Karslı Tüccari'nin tasnif etmiş olduğu Eşref hikâyesini yazdım. Lâtif Eşref hikâyesini de en tam olarak kendisinin bildiğini iddia ediyor. Kendisinden Eşref hikâyelerini Tüccarinin niçin ve nasıl tasnif ettiğini de öğrenmek mümkün oldu. Şahnalar'daki çalışmalarımın en orijinal tarafını yeni bir saz şairinin hayatının hikâyeleştiğini öğrenmem oldu. Hayatı hikâyeleşen bu saz şairi 19. yüzyılda yaşayan Deliktaşlı Ruhsati'nin oğlu Minhacî,dır. Böyle bir hikâyenin varlığını bana Şahnalar'da askerliğini yapan Sivas'ın Haydarlı köyünden Ali Demir haber verdi. Ali demir küçüklüğünde pek çok hikâye dinlemiş, bunların birkaçını da tam olarak türküleriyle beraber bilirmiş; fakat bir kaza geçirmiş ve bildiği hikâyelerin çocuğunu ve bu arada Minhaci'nın hikâyesini de unutmuş. Buna rağmen kendisi hikâyenin mensur kısmını hatırlıyor, türkülerinin nerelerde söylendiğini, bazılarının birkaç beyitini biliyor. Hikâyeyi kendisinden bu halile de olsa tesbit etmek faydalı olacaktı. Ali demir yalnız bana hikâyeyi yazdırmakla kalmadı, onu daha iyi bilen âşıkların adreslerini de verdi. İznim sonuna yaklaşıyordu. Sivas'ta bulunan ve Minhaci'nın hikâyesini bilen âşıkları da görmek istediğim için Şahnalar'dan ayrıldım. Bu yıl bu bölgede derlediğim hikâyelerin listesi şudur: Hikâyeyi anlatan Aşık Hikâyenin adı Sayfa adedi Oğuzlu'lu Âşık Lâtif 1. Köroğlu'nun zuhuru 20 2. Köroğlu'nun Bolu bey kolu 80 3. Köroğlu'nun Hasan bey kolu 240 4. Köroğlu'nun Silistre kolu 120 5. Eşref Bey 160 Aküzüm'lü Âşık Aziz 1. Sevdakâr Şah 60 2. Gürcü kızı. 60 3. Melikşah ile Güllühan 60 4. Şenlik ve Sümmani'ye ait şiirler 30 Şahnalar'lı Âşık Şaban ' 1. Dahar Mirza 90 Ali Demir 2. Minhacî 20 11 940 Şahnalar'dan dönüşte Kars'ta iki gün daha kaldım. Ramazan olduğu için hikayecilerden Mehmet Kasım ve Dursun Cevlani orada idiler. Tıpkı geçen seneki gibi Kasım gene Mevlût'un, Dursun da İsmail'in kahvesinde hikâye anlatıyorlar. Kendilerinin bildikleri hikâyelerin hemen lepsini daha evvel tesbit ettiğimiz için onlardan yeni hikâyeler yazmadım. Ali Demir'in bana Minhacî'nin hikâyesi için adreslerini verdiği hikayecilerin ikisi de Sivas'ın köylüklerindendi. Biri Savcun'lu Âşık

DOĞU ANADOLU'DA FOLKLOR DERLEMELERİ 115 Ömer, ötekiler Koyuncu köyünden Âşık Halil, ve Hüseyin. Minhacî'nin yeni ölmüş olması, vakanın kahramanı olan kadının birkaç sene evveline kadar sağ olması, bilhassa Minhaci'nın hayatına ait elimizde malûmat bulunması âşıkların hayatının hikâyeleşmesinin tetkikinde bu yeni metnin büyük bir değer taşımasını icap ettiriyordu. Sivas'ta bunun için indim. İlkin Koyuncu köyünden âşık Halil ve Hüseyin'in yanına gittim. Bu iki âşık hikâyeleri öğrenmek ve söylemek hususunda adeta birbirlerini tamamlıyorlar. İkisi de saz çalmak bilmiyor. İkisinin de okuyup yazması yok. Halil küçükken saza merak sardırmış, babasından gizli bir saz ele geçirmiş, uğraşıp durmuş. Fakat sofu bir adam olan babası bunu duyar duymaz saz çalmanın günah olduğunu ve bu işe devam ederse Halil'i evlâtlıktan reddedeceğini söylemiş, sazını da alıp kırmış. Bildikleri hikâyeleri ikisi de kulaktan öğrenmişler. Hikâye öğrendikleri âşıkların hemen hepsi Kars'tan gelme muhacirler olması dikkate değer. Bu iki âşık yalnız âşıkları dinlemekle kalmamışlar, okuma bilenlere yeni neşredilen basma hikâye kitaplarını okutmak suretiyle de hikâyeler öğrenmişler. Yahut bildikleri hikâyelere bu surette yeni unsurlar katmışlar. Halil'den tesbit ettiğim Emrah hikâyesinde bu olayın örneklerini bulabiliyoruz. Âşık, hikâyedeki türkülerin hangilerini kitaptan, hatta pilâklardan, alarak hikâyesine kattığını işaret etti. Koyuncu'lu âşıklardan iki hikâye yazdım. Bunlardan biri, Karslı âşıklardan öğrenilen ve geliş yeri doğu bölgesi olan Ercişli Emrah hikayesi-ki bu metin Erzurum'lu âşık Mıktat anlatması ile büyük bir benzerlik gösteriyor-> ikincisi vakanın cereyan ettiği, ve hikâyenin doğduğu yer itibariyle Orta Anadolu'nun malı olan Minhacî'nin hikâyesi. Metinlerden birincisi, doğu Anadolu'daki zengin hikâyecilik ananesinin orta Anadolu'da nasıl fakirleşip zayıfladığını ve yeni muhite ve sosyal şartlara hikâyenin nasıl uyduğunu açıkça gösterebiliyor. İkincisi bize iki muhitin hikâyeciliğini karşılaştırabilmemiz imkânını vermekle kalmıyor, bir saz şairinin hayatının hikâyeleşmesine ait en yeni ve en orijinal örnek olmak kıymetini de taşıyor. Koyuncu köyünde kaldığım müddetçe Sivas muhitinde hikâye bilen âşıkların adreslerini de öğrenmek suretiyle ilerde bu bölgede yapılacak bir gezi için faydalı ve lüzumlu malûmatı da toplamış oldum. Koyunculu âşıklar, Halil ve Hüseyin, ben köyde kaldığım müddetçe işe gitmemek ve beni odalarında misafir etmek suretiyle işime büyük yardımlarda bulundular, sağ olsunlar. Koyuncu köyünde derlediğim Emrah (60 sayfa), Minhacî (25 sayfa), hikâyelerini de katarsak bu yaz bir ay süren seyahatim ile halk hikâyeleri listesine 1000 sayfayı aşan yeni bir metin külliyatı katmış oldum.