Çeviren ve Derleyen. Ari Çokona RUM MASALLARI. Resimleyen: An-Su Aksoy



Benzer belgeler
DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut GÜNAYDIN! GÜNAYDIN! Resimleyen: Burcu Yılmaz

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Cihan Demirci. Şiir ŞİİR KÜÇÜĞÜN. 2. basım. Resimleyen: Cihan Demirci

Cem Akaş BUMBA İLE BİBU. Resimleyen: Reha Barış

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

DESTANLAR VE MASALLAR. Lev Tolstoy KÜÇÜK ŞEYTAN. Masal. Çeviren: Füsun Tayanç Resimleyen: Vaqar Aqaei

ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ASLAN KRAL KORK. Resimleyen: Sedat Girgin

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü ORMANDAKİ DEV. 4. basım. Resimleyen: Reha Barış

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

MATBAACILIK OYUNCAĞI

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Koray Avcı Çakman. Öykü FLAMİNGO GÜNLÜĞÜ. 1. basım. Resimleyen: Reha Barış

Bilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

UĞURBÖCEĞİ NİN MUTLULUK HAPLARI

İhmal Amca DESTANLAR VE MASALLAR BOYALI KIRLANGIÇ. Masal. Resimleyen: Turgut Keskin

BÖCEK ORKESTRASININ MUHTEŞEM SINIFI

Hazırlayan ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Şengül Karaca. Şiir HAİKU. 1. basım. Resimleyen: Sedat Girgin

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Tanşıl Kılıç. Roman ŞEKERLİ SİNEK. 12. basım. Resimleyen: Vaqar Aqaei

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Ülkü Tamer. Öykü PULLAR SAVAŞI. Kapak Resmi: Gözde Bitir

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI. Allan Ahlberg. Roman ÇOCUK, KURT, KOYUN VE MARUL. Çeviren: Tülin Nutku. Resimleyen: Jessica Ahlberg

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

SİTEMİZE EKLENEN METİN KİTABIM-1 VE METİN KİTABIM-2 ADLI DÖKÜMANLARI OKURSAK HEM OKUMA HIZIMIZ ARTACAK HEM DE OKUDUKLARIMIZI ANLAYACAĞIZ.

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süreyya Berfe. Şiir ÇOCUKÇA. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

MİRKET NİNELER. Parti Veriyor

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Can Göknil. Öykü ORMANDAKİ ARKADAŞ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Tanşıl Kılıç ŞEKERLİ SİNEK. Resimleyen: Vaghar Aghaei

Güngör Dilmen DESTANLAR VE MASALLAR MAVİ ORMAN. Masal. Resimleyen: İsmail Gülgeç

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Roman GÜLİBİK. Çeviren: Aslı Özer. 26. basım. Resimleyen: Orhan Peker

BİL BENİ BİLEYİM SENİ

Tam Ekran İçin f5 basınız.

BİZİM SOKAKTA ŞENLİK VAR

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU

Hans Christian Andersen Tahsin Yücel ( Ayşın Delibaş Eroğlu (

KIRMIZI KANATLI KARTAL

Samed Behrengi DESTANLAR VE MASALLAR BİR VARDI BİR YOKTU. Masal

Selin A.: Yağmur yağdığında neden gökkuşağı çıkar? Gülsu Naz Ş.: Neden sonbaharda yapraklar çok dökülür? Emre T.: Yapraklar neden sararır?

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Kemal Özer. Öykü ÇOCUKLUK ANAYURDUM. Çeviren: Aslı Özer. 2. basım. Resimleyen: Mustafa Delioğlu

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi BU GELEN KÖROĞLU DUR. Destan

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

ISBN :

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Arda Alyanak Daniela Palumbo Filiz Özdem Carla Manea

2016 Tudem Edebiyat Ödülleri Öykü Yarýþmasý Mansiyon Ödülü

Tuana A. : İlkbaharda yapraklar açıyor. Naz Ç. : Kışın hayvanlar yiyecek bulamaz. İpek Y. : İnsanlar hava soğuyunca kalın giyinirler. Hüseyin Boran Ç.

Atıp tutmadan, Çekip uzatmadan, Yeter artık dedirtmeden Bir masal anlatayım size:

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

Korkulu Bir Gün Yalvaç Ural Rana Mermertaş

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Çetin Öner. Öykü KÖMÜRCÜ ÇOCUK. Çeviren: Aslı Özer. Resimleyen: Claude Leon

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mert Tugen YEDİ DENİZLERDE 2. 2 Basım İSKELET SAHİLİ NDEKİ SIR

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Bu bilmeceyi de çözdüklerini anlayan Doğu kralı, Batı kralının sarayının önüne öyle bir ok attı ki geçilecek yer kalmadı. Oku hiç kimse yerinden

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

timasokul.com / bilgi@timasokul.com

Turgut Erbek YANIK DEĞİRMEN. Resimleyen: Claude Leon

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

GÖRÜNMEZ OLAN TONİNO NUN MACERALARI

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU UĞUR BÖCEKLERİ SINIFI KASIM AYI BÜLTENİ

HAYAT BİLGİSİ. Bulutların her birinde özellikler yazmaktadır. İyi bir arkadaşta bulunması gereken özelliklerin olduğu bulutları boyayın.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Rut: Bir Aşk Hikayesi

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Öykü SU KARDEŞLER. 3. basım. Resimleyen: Gözde Bitir

İÇİNDEKİLER. Ateşkuşu ve Prenses Vasilissa 5. Prens İvan ve Çalgısı 13. Baba Yağa 31. Alyonuşka ile İvanuşka 35. Sadık Dost 41.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Transkript:

Çeviren ve Derleyen Ari Çokona RUM MASALLARI Resimleyen: An-Su Aksoy

Yayın Yönetmeni: Samiye Öz Yayın Koordinatörü: İpek Gür Kapak ve İç Tasarım: Gözde Bitir S. Tasarım Uygulama ve Dizgi: Güldal Yurtoğlu Düzelti: Leyla Nebioğlu Kapak Baskı: Azra Matbaası İç Baskı ve Cilt: Özal Matbaası 1. Basım: 2011 2. Basım: Mart 2011 ISBN 978-975-07-1269-2 Can Sanat Yayınları Ltd. Şti., 2011 Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. Can Sanat Yayınları Yapım, Dağıtım, Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti. Hayriye Caddesi No. 2, 34430 Galatasaray, İstanbul Telefon: (0212) 252 56 75-252 59 89 Faks: 252 72 33 www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com

Ari Çokona RUM MASALLARI Bu kitabın sahibi:... 3

Ari Çokona Ari Çokona, 1957 de İstanbul un Fener semtinde doğdu. İTÜ den Kimya Yüksek Mühendisi olarak mezun olduktan sonra bir süre boya sanayinde çalıştı. Halen özel bir lisede Kimya öğretmenidir. Edebiyat öğretmeni eşi ve lise öğrencisi iki oğluyla Cihangir de yaşıyor. 2003 ten beri Yunancadan Türkçeye çeviriler yapıyor. Ege nin Karşı Yakasından... adıyla yayımlanan iki ciltlik Çağdaş Yunan Edebiyatı seçkisi, 2007 de Yunanistan Edebiyat Çevirmenleri Derneği nin Rigas Fereos çeviri ödülünü aldı. Türkiye ve Yunanistan ın edebiyat dergilerinde makale, şiir ve öyküleri yayımlandı. Anadolu ve İstanbul Rumlarının tarihi ve edebiyatı üzerinde çalışmalar yürütüyor, kitaplar yazıyor.

RUM MASALLARI İçindekiler Avcının Oğlu, 7 On İki Ay, 16 Tuzun Değeri, 24 Of, 30 Marula, 38 Balıkçının Oğlu, 47 İki Komşu, 55 Cengâver Prenses, 65 Güneş ve Ay, 75 Dünyanın En Değerli Şeyi, 81 Boynuzlu Masal, 89 Üç Nasihat, 97 Keşiş, 104 Fedakâr Kız Kardeş, 116 Konuşan Kutu, 123 Üç Güvercinle Yabandomuzu, 131

Avcının Oğlu Evvel zaman içinde küçük bir köyde yoksul bir avcı yaşarmış. Dağları ormanları dolaşır, avladığı hayvanları satarak yaşamını kazanırmış. Günün birinde avcının bir oğlu olmuş. Adam karısını yanına ça ğırarak: Hanım! demiş. Sana vasiyetim olsun. Erken ölür, oğlumun büyüdüğünü göremezsem sakın onun av cı olmasına izin verme. Avcılar bir gün tok yatarsa altı gün aç yatarlar. Oğlumuz okusun adam olsun, sonra da iyi bir zanaat öğrenip ekmeğini rahat kazansın. Yıllar geçmiş, avcı yaz kış demeden dağlarda gezinmekten yorgun düşmüş. Gün boyu yağan bir yağmura yakalanarak zatürree olup ölmüş. Kocasının vasiyetini tutan kadın, oğluna babasının mesleğini hiç söylememiş. Elinden geldiğince okuma yazma öğretip bir demircinin yanına çırak vermiş. 7

Ari Çokona RUM MASALLARI Çocuk iyi niyetli ve çalışkan olmasına karşın bir türlü demirciliğe ısınamamış. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın ocağın ateşini söndürüyor, kızgın demire doğru dürüst şekil veremiyormuş. Birkaç gün sabreden ustası sonunda dayanamamış: Oğlum, sen bizim mesleğe uygun değilsin, demiş. Hiçbir zaman iyi bir demirci olamayacaksın. Git babanın mesleğini öğren. Çocuk ağlayarak evine dönmüş. Annesine babasının mesleğini sorduysa da kadın ona yanıt vermemiş. Çocuk bu kez bir kunduracının yanına çırak girmiş. Birkaç gün geçmiş ama çocuk kunduracılığı da becerememiş. Kestiği deriler yamru yumru oluyor, diktiği astarlar yırtılıyormuş. Kunduracı: Oğlum, sen bizim mesleğe uygun değilsin, demiş. Hiçbir zaman iyi bir kunduracı olamayacaksın. Git babanın mesleğini öğren. Çocuk ağlayarak annesine koşmuş: Anneciğim! demiş. Ne olursun babamın mesleğini söyle. Kunduracı ustam da beni istemedi. Git babanın mesleğini öğren, dedi. Kocasının vasiyetini düşünen kadın oğlunun sorusunu yanıtlamadan onu bir marangozun yanına vermiş. Çocuk marangozluğu da becerememiş. Tahtaları yamuk kesiyor, çivileri düzgün çakamıyormuş. Marangoz sonunda isyan etmiş: Oğlum, sen bizim mesleğe uygun değilsin, de- 8

miş. Hiçbir zaman iyi bir marangoz olamayacaksın. Git babanın mesleğini öğren. Çocuk yine ağlayarak evine dönmüş. Annesinin ayaklarına kapanmış, babasının mesleğini söylemesi için yalvarmış. Kadıncağız istemeye istemeye gerçeği söylemek zorunda kalmış. Baban avcıydı ama senin de avcı olmanı hiç istemiyordu. Avcılar bir gün tok yatarsa altı gün aç yatar, diyordu. Senin okuyup iyi bir meslek öğrenmeni, onun yaşadığı zorlukları yaşamamanı istiyordu. Avcının karısı ahıra inerek kocasının malzemelerini sakladığı sandığı açmış. Tüfekti, çizmeydi ne bulduysa alıp oğluna götürmüş. İşte babanın malzemeleri! Yazgımızı değiştirmek kısmet değilmiş, sen de avcı olacaksın, demiş. Çocuk babasının av malzemelerini görünce çok sevinmiş, yüreğinde çiçekler açmış. Hiç vakit geçirmeden baba mesleğini öğrenmeye koyulmuş. Yaşlı avcının yaşlı bir kısrağı varmış. Artık uzun yolculuklara gelemiyor, karnındaki tayı bile zor taşıyormuş. Doğum vakti yaklaştığında daha da kötüleşmiş, sudan arpadan kesilmiş. Doğum sancıları tuttuğu gün yere yıkılarak debelenmeye başlamış. Avcının oğlu akıllı bir çocukmuş. Kısrağın doğuma dayanamayacağını, hem kendisinin hem de karnındaki tayın öleceğini anlamış. Hemen bıçağını kaparak kısrağın karnını yarmış ve büyük bir ustalıkla ölmekte olan kısrağın karnından tayı çıkarmış. Ari Çokona RUM MASALLARI 9

Ari Çokona RUM MASALLARI Ana oğul taylarının yaşamasına çok sevinmişler. Boğazlarından keserek sütünü eksik etmemişler. Tay sağa sola koşturup oynaşırken yürekleri sevgiyle doluyormuş. Avcının oğlu da tayla birlikte büyüyormuş. Her gün ormana çıkıyor, avla yüklü dönüyormuş. Tüfeğini doğrultup tetiği çekti miydi kurşunu hiç boşa gitmiyormuş. Namı almış yürümüş, yörenin en iyi avcısı olarak tanınmış. Küçük tay boy atıp güçlenince avcının oğlu ava onunla çıkmaya başlamış. At sırtında artık daha uzak yerlere gidebiliyor, daha çok avlanabiliyormuş. Babasının vasiyetini de unutmayarak yanına kitaplar alıyor, dinlenmek için mola verdiğinde bol bol kitap okuyormuş. Avcının oğlu bir gün geyik avlamak için uzun bir yolculuğa çıkmış. Daha önce hiç çıkmadığı yüksek bir dağın tepesine varmış. Gün boyu dolaştığı halde hiçbir geyik bulamamış. Dağ çorak ve kayalıkmış. Atını otlatmak için bir tutam ot, gölgesinde dinlenmek için tek bir çınar yokmuş. Yorulduğundan biraz soluklanmak için bir kayanın yanında mola vermiş. Delikanlı atından inerken yanlışlıkla tüfeğinin tetiği takılmış. Ateş alan tüfek gökyüzünde süzülen bir yabankazını vurmuş. Çocuk, kazın tüylerini yolmuş ama ateş yakmak istediğinde tek bir kuru dal bulamamış. Her taraf taş, toprak ve kayaymış. Açlığını 10

gidermek için ne yapsın? Heybesinden kitabını çıkararak ateşi onunla yakmış. Yabankazını yanan kitabın ateşinde pişirip yemiş. Yemeğini yedikten sonra susamış. Ama yakınlarda ne bir çeşme ne de bir pınar bulabilmiş. Atına atlayarak su aramaya koyulmuş. Yolda giderken uzaklarda bir kır kilisesi görmüş. Su bulurum düşüncesiyle kiliseye girmiş. Sağa bakmış, sola bakmış; hiçbir yerde su yokmuş. Kafasını kaldırınca kilisesin tavanından sarkan kandili görmüş. Kandilin yağını dökerek altındaki suyu içip susuzluğunu gidermiş. Avcının oğlu açlığıyla susuzluğunu giderince atına atlayıp yoluna devam etmiş. Karşısına çıkan ilk geyiği vurmuş ve atının terkisine alarak en yakın kasabaya götürüp satmış. Atını bir ağaca bağlamış ve dinlenmek için bir kahvehaneye oturmuş. Yandaki masada oturan iki köylü o memleketin kralı ve kızı hakkında konuşuyorlarmış. Kral kızını evlendirmek istiyor ama prenses hiçbir damat adayını beğenmiyormuş. Komşu ülkelerin prensleri, şehzadeleri kıza talip oluyor, boyunları bükük geri dönüyorlarmış. Vezirler, paşalar, beyler oğullarını teklif ediyor, prensese beğendiremiyorlarmış. Kral büyük üzüntüye kapılmış. Kızım, bir an önce kiminle evleneceğine karar ver, demiş. Artık yaşlandım, seni ve krallığımı güvenilir bir damada teslim etmek istiyorum. Nasıl ya- Ari Çokona RUM MASALLARI 11

Ari Çokona RUM MASALLARI parsın, nasıl edersin bilmem ama taliplerinden birini seç ve evlen. Evleneceğim erkek benden zeki olmalı, demiş prenses. Bana yanıtını bulamayacağım zor bir bilmece sormalı. Karşıma öyle bir erkek çıkarsa hemen evlenirim. Kral tellallar çıkarıp krallığının köylerine, kasabalarına ve komşu krallıklara haber salmış: Kızıma yanıtını bulamayacağı bir bilmece soran delikanlı, damadım ve geleceğin kralı olacak. O günden sonra prensese bilmece sormak için her yerden talipler gelmeye başlamış. Vezirler, paşalar, beyler bilmecelerini sorar sormaz, prenses hemen yanıtlarını biliyormuş. Kral üzüntüsünden kahroluyormuş. Avcının oğlu olan biteni öğrenince şansını denemeye karar vermiş. Atına atladığı gibi sarayın yolunu tutmuş. Kapıdaki bekçiler yoksul ve yıpranmış elbiselerine bakarak içeriye almak istememişler. Girerim, giremezsin diye tartışırlarken çıkan gürültü üzerine prenses ne olduğuna bakmak için pencereye çıkmış. Yoksul giysilerine karşın boylu boslu ve yakışıklı delikanlıyı görünce bekçilere saraya girmesine izin vermelerini emretmiş. Delikanlı saraya girerek kralın huzuruna çıkmış. Prensese bir bilmece sormak istiyorum, demiş. Kral, prensesi ve on iki danışmanını çağırarak: 12

Bilmeceni sorabilirsin, demiş. Avcının oğlu da bilmecesini sormuş: Doğmamışla yola koyuldum, Görmediğimi vurdum ve aşımı kelimelerle pişirdim. İçtiğim su da ne toprağa ne de gökyüzüne değiyordu. Ari Çokona RUM MASALLARI Bilmeceyi duyar duymaz prensesin nutku tutulmuş. Uzun uzun düşündüğü halde aklına hiçbir şey gelmemiş. Babasına, danışmanlara sormuş, onlar da bilememişler. Prenses hırsından kudurmuş. Babasından bilmeceyi bulmak için yirmi dört saat mühlet istemiş. Kitaplar karıştırmış, sabaha kadar göz kırpmamış; ama yine de bulamamış. Mühlet dolunca kral prensesi çağırmış: Süren doldu kızım, yanıtını söyleme vaktin geldi, demiş. Prenses büyük bir hırsla: Ben bu bilmeceden hiçbir şey anlamadım, diye yanıt vermiş. Delikanlının söylediklerinin mantıklı bir açıklaması olamaz. Ne demek istediğini anlatsın da bilmecenin geçersiz olduğunu siz de görün. Avcının oğlu, bunun üzerine anlatmaya başlamış: Doğmamışla yola çıktım: Yaşlı kısrağım hamile kalmıştı. Doğum sancılarına dayanamayan kısrak 13

Ari Çokona RUM MASALLARI ölmek üzereyken bıçağımla karnını deştim ve tayı çıkardım. Onu ellerimle besleyerek büyüttüm ve şimdi uzun yolculuklarıma onunla çıkıyorum. Görmediğimi vurdum: Ava çıktığım bir gün yorgunluktan bitap düşünce bir kayanın gölgesinde dinlenmek istedim. Atımdan inerken tüfeğimin tetiği takıldı ve tüfek ateş aldı. Çıkan kurşunla havada uçan bir yabankazı vuruldu. Bu durumda, görmediğim ve hedef almadığım bir avı vurmuş oldum. Aşımı kelimelerle pişirdim: Vurduğum yabankazını pişirip yemek istedim. Ama bulunduğum yer taşlık ve kayalıktı, ateş yakacak tek bir kuru dal parçası bulamadım. Öyle aç ve yorgundum ki atıma atlayıp yakacak odun aramaya dermanım yoktu. Heybemden kitabımı çıkarıp yaktım ve yabankazını onun ateşinde pişirdim. İçtiğim su ne toprağa ne de gökyüzüne değiyordu: Yemeğimi yedikten sonra susadım ama hiçbir yerde su bulamadım. Dağın tepesinde küçük bir kilise vardı. Su bulmak için kiliseye girdim, orada da bulamadım. Tavandan asılı kandili indirerek yağını döktüm ve yağın altındaki suyu içtim. Kral ve danışmanları ayağa kalkarak avcının oğlunu tebrik etmişler. Prensesle evlenerek ülkemize kral olmak senin hakkın, demişler. Prensesimiz zeki bir koca arıyordu, o da sensin. 14

Hemen düğün hazırlıklarına başlandı. Avcının oğluyla prenses gösterişli bir düğünle evlendiler. Kutlamalar kırk gün, kırk gece sürdü. Ben de sarayın mutfağına giderek bir tabak keşkek 1 istedim ama nerede? Aşçı tahta kaşığıyla kafama vurup kovdu, ağlamaya başladım. Ben, Kasap Yani Vazana, bir lokma keşkek için canımdan oluyordum. Ari Çokona RUM MASALLARI Kalliopi Museu Buyuku, Livisi (Kayaköy) ve Makri (Fethiye) Masalları, Kendro Mikrasiatikon Spoudon Yayınevi, Atina 1976, s. 187-195 1 Orta Anadolu da, genellikle düğün ve bayramlarda pişirilen, yarma buğday ve etten yapılan geleneksel bir yemek. 15

On İki Ay Bir zamanlar bir kasabada dul bir kadın yaşarmış. O kadar yoksulmuş ki beş çocuğuna bakabilmek için evlere hizmetçiliğe gidermiş. Ama yaşadıkları kasaba da yoksul olduğundan çalışacak iş bulamazmış. Sadece komşuları zengin bir hanım onu ekmek yoğurmaya çağırırmış. Zengin hanım o kadar pintiymiş ki hizmetçisine para vermediği gibi evine götürmesi için bir dilim ekmek bile vermezmiş. Yoksul kadın işten çıkarken ellerini çalıştığı konakta yıkamaz, evinde temiz suyla doldurduğu bir leğende yıkarmış. Ellerine bulaşan hamur suya geçermiş, o da suyu ısıtıp çorba niyetine çocuklarına içirirmiş. Zavallı çocuklar anneleri tekrar işe gidip hamur yoğurana kadar aç kalırlarmış. Ama yoksul kadının çocukları o içtikleri bulamaçla sağlıklı büyürken zengin kadının çocukları çiroz gibi zayıfmış. Yedikleri ballar, peynirler, etler 16

onlara yaramıyor, ikide bir doktorlara gidiyorlarmış. Hanım bir gün konuyu arkadaşlarına açmış. Onlar da: Hizmetçin konaktan çıkarken ellerini yıkamadığından evinin ve çocuklarının kısmetini dışarıya çıkarıyor. Onun çocukları palazlanırken seninkiler bu yüzden öyle zayıf ve hastalıklı oluyor, demişler. Hanımın aklı arkadaşlarının dediğine yatmış. Dul kadını ekmek yoğurmaya çağırdığında, evin kısmeti dışarıya çıkmasın diye başında durarak zorla ellerini yıkatmış. Yoksul kadın ağlayarak evine dönmüş. Annelerinin ağladığını ve yiyecek hiçbir şey getirmediğini gören çocuklar da ağlamaya başlamışlar. Karşılıklı ağlaşırlarken kadın kendini zorlayarak toparlanmış ve çocuklarına dönerek: Üzülmeyin çocuklar. Ben şimdi sizlere yiyecek bir şeyler bulurum, demiş. Evden çıkmış ve bütün komşuların kapılarını çalarak bir parça ekmek dilenmiş. Zar zor bir somun bayat ekmek bulabilmiş. Ekmeği suya banarak yumuşatmış ve onunla iyi kötü çocuklarının karnını doyurarak yataklarına yatırmış. Yalnız başına kalınca ertesi gün ne yapacağını düşünmeye başlamış. Çalışmak istiyor ama iş bulamıyormuş ve yardım isteyecek kimsesi yokmuş. Kara kara düşünmekten gözüne uyku girmemiş ve sırtına bir paçavra sararak evden çıkmış. Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Kasa- Ari Çokona RUM MASALLARI 17

Ari Çokona RUM MASALLARI badan uzaklaşarak ormanın içinde yolunu kaybetmiş. Uzakta bir ışık görünce o tarafa yönelmiş ve büyük bir evin önüne gelmiş. Kapıyı çalmış ve bir delikanlı onu içeriye davet etmiş. Evin oturma odasında on iki mum taşıyan büyük bir avize asılıymış. Kapının sağında bağrı açık, ellerinde çiçekler tutan üç delikanlı oturuyormuş. Onların biraz ilerisinde kısa kollu gömlekler giyen ve ellerinde kuru başaklar tutan üç delikanlı daha varmış. Karşılarında iyi giyimli üç delikanlı ellerinde birer salkım üzüm tutuyormuş. En arkada ise çizmeler ve kalın kürkler giyen üç delikanlı daha varmış. Gençler, yoksul kadını bir koltuğa oturtmuşlar. Gece vakti ormanda ne işi olduğunu sormuşlar. Kadın da çocuklarının durumunu, sıkıntılarını anlatmış. Kadının yorgun ve aç olduğunu gören gençler ona zengin bir sofra donatmışlar. Sonra da rahatlamasını sağlamak için havadan sudan konuşmaya başlamışlar. Kadın konuştukça yüreğindeki yükün hafiflediğini hissetmiş. Bir ara bağrı açık olan delikanlılardan biri: Teyzeciğim, bahar aylarıyla aran nasıl? Mart, Nisan ve Mayıs aylarını sever misin? diye sormuş. Nasıl sevmem evladım! diye yanıt vermiş kadın. Bahar gelince dağlar, bayırlar yeşerir, doğa canlanır. Rengârenk çiçeklerin güzel kokuları ölüleri bile diriltir. Ağaçların dallarında kuşlar cıvıldaşır, hay- 18

vanlar yavrular, insanlar neşeyle dolar. Köylüler de ekinlerinin boy attığını gördükçe sevinir, yeni mahsul için kilerlerini temizlemeye başlar. Mart, Nisan ve Mayıs tan şikâyetimiz olursa nankörlüğümüz için çarpılırız. Bunun üzerine kısa kollu gömlek giyen gençlerden biri atılarak: Yaz aylarını da sever misin teyze? Haziran, Temmuz, Ağustos hakkında ne düşünüyorsun? diye sormuş. Biz yoksullar yaz aylarını çok severiz. Yakacak oduna ve kalın elbiselere ihtiyacımız olmaz, masraflarımız azalır. Ekinler olgunlaşır, hasat kaldırılır, sebzelerle meyveler bollaşır. Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları bereketli aylardır. Elinde bir salkım üzüm tutan ve konuşmaları dikkatle dinleyen bir delikanlı lafa karışmış: Peki, ya sonbahar ayları? Eylül, Ekim ve Kasım ı da sever misin? Sonbahar aylarında üzümler olgunlaşır, şarap ve şıra hazırlanır. En büyük iyilikleri de bizi kışa hazırlamalarıdır. Soğuk kış ayları için yakacak odun ve kömür istifler, kalın elbiseler hazırlarız. Eylül, Ekim ve Kasım ayları evlerimizi bir düzene sokmak için güzel bir fırsattır. Kürk giyen delikanlılardan biri gülerek: Teyze, bütün aylar için söyleyecek güzel şeyler Ari Çokona RUM MASALLARI 19