Kitabın Adı: Soma Raporu. Hazırlayan: Abdulvahap METE. Emrah ENEZ. Metin Yüksel DENİZASLAN. Muammer BİLGİÇ. Yavuz Selim DUMANGÖZ. Tashih: Üzeyir Türk



Benzer belgeler
Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

dinkulturuahlakbilgisi.com

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Dünyada servetin %99 u, nüfusun %1 ine aitmiş... Saddam ın arkasında %90 destek vardı; idam edildi... -Obama.

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

AİLE: HAYATA AÇILAN PENCERE

NİLÜFER İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2012 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK SINAVI 26 KASIM 2014 Saat: 11.20

amfori BSCI Sistem Kitapçığı Şablon 3

ARAŞTIRMA NEDEN YAPILDI?

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE SADAKA-I FITR İbni Abbas (r.a) şöyle buyurmuştur:

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

Anlamı. Temel Bilgiler 1

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

3 Her çocuk Müslüman do ar.

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK SINAVI 26 KASIM 2014 Saat: 11.20

BÖLÜM: 2. Oruç Tutarken Nelere Dikkat Etmeliyiz? Orucu Bozan Durumlar. Orucun Kişiye ve Topluma Kazandırdıkları. Ramazan Bayramı Sevinci

Hak ihlalinin sosyal boyutları Prof. Dr. Ejder Okumuş Eskişehir Osmangazi Üniv. İlahiyat Fak. Hak-fedakârlık dengesi

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK SINAVI 26 KASIM 2014 Saat: 11.20

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Âyette: İnsanın ancak çalışması vardır. [1]mûcibince;insanın önemi,ürettiği çalışması ile orantılıdır.

Ü N İ T E L E N D İ R İ L M İ Ş Y I L L I K D E R S P L A N I

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

Soru: Kimlerin fitre vermesi gerekir? Hangi ürünlerden verilebilir?

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

Muhterem Hayrettin Karaman Hocam,evvela selam eder,saygılar sunarım yılı İmam-Hatib talebeliğimden beri sizleri duyduk ve istifade ettik.

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Güzel Ahlâkı Kazanmak

Patronun hizmetini yapıyor Çalışan kadından bahsediyorum. Ben kocama muhtaç değilim diye evvela ailesini dağıtıyor.

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

BEP Plan Hazırla T.C Ağrı Valiliği ALPASLAN ORTAOKULU Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

2. Haramı ve helali tayin etmek Allah ın hakkıdır. Bir harama helal demek vebal olduğu gibi helale haram demek de vebaldir.

Gençlik Eğitim Programları DAVET

Merhaba değerli hanımlar;

ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir.

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

BİR AVUKAT YANINDA AYLIKLI OLARAK ÇALIŞAN AVUKATIN DURUMUNUN AVUKATLIK YASASI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

CHP İşveren Sendikaları ve Meslek Birlikleri Genel Başkan Yardımcılığı

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Transkript:

Kitabın Adı: Soma Raporu Hazırlayan: Abdulvahap METE Emrah ENEZ Metin Yüksel DENİZASLAN Muammer BİLGİÇ Yavuz Selim DUMANGÖZ Tashih: Üzeyir Türk Mizanpaj: Osman Samed ÖZKAN Kapak Tasarım: Mehmet Tarık Talha KAPLAN Yayına Hazırlayan: MGV Yayınları Basımevi: Basım Tarihi: 05.07.2014

v AGD

İçindekiler Giriş... 5 İslam Emeği Kutsal Saymıştır... 7 İslam da İşçi... 11 Hak Arayışının Konusu... 11 Emeğin Kutsallığı... 12 İşçinin İş Talebi Hakkı... 13 Asgari Geçimin Sağlanması... 14 İşçinin Ücretini Teri Kurumadan Vermek... 15 İşveren Yediğinden Yedirir-Giydiğinden Giydirir... 15 İbadet Hakkı... 16 Devrimci Pazar... 17 Kader, Kaza Ve Tevekkül... 21 İslam, İktisat Ve Çalışma Hayatı... 25 Müslümanın Devlet Üzerindeki Hakları... 31 İşçi Hakları Ve Emeğin Değeri... 33 I. Ayetler... 36 Iı. Hadis-İ Şerifler... 36 Iıı. Pasajlar... 37 Türkiye de Taşeron İşçilik... 41 Dünya da İş Güvenliği Ve İşçi Sağlığı... 43 Soma Faciası... 45 Soma nın Yetim Çocukları Ve Ailelere Yönelik Destek... 49 Soma daki Çocuklar Ve Travma... 52

GİRİŞ Resmi rakamlara göre 301 maden işçisinin yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan Soma faciası ülke gündemindeki yerini üzerinden bir ay dahi geçmeden kaybetti. Dul kalan eşlerin, yetim kalan çocukların ve evlatlarını yitiren anne-babaların acıları dinmedi. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin bir kıymık gibi acı vermeye devam edecek. Öte yandan kapitalist piyasa koşullarının dayattığı rekabet ortamı, yüksek kâr marjı beklentisi, daha çok kazanma hırsı büyük sermaye sahiplerinin servet yığma tutkusunu tetiklerken işçilerin alın terinin ve el emeğinin düşük maliyetlerde tutulması da aynı yaklaşımın bir gereği olacak. Komşusu açken tok yatmaktan ar edinen, insanların en hayırlısının insanlara faydası olan olduğuna inanan; yoldaki bir taşı kaldırmayı iman olgusunu tarif etmede kullanan Müslümanların işçi-işveren münasebetlerine duyarsız kalması düşünülemez. Bu çalışma Soma da yaşanılan dramdan yola çıkılarak ama daha çok işçi hakları ve iş güvenliği hususunda dünden ziyade bugüne ve geleceğe yönelik tavır alma ve tutum geliştirmek üzerine yapıldı. Farklı kaynakların taranmasıyla oluşturulmuş bir kitapçık oldu ve içerikte İslam ın iktisat anlayışından İslam da işçi haklarına, kaza ve GİRİŞ 5

kader inancından beklenmeyen ölümlerin ailelerde yol açtığı yıkıma kadar değişik konularda kısa değerlendirmelere yer verildi. Müslümanların ekserisinin organize bir topluluk olmaktan ziyade bir kalabalık teşkil ettiği bu zamanda İslam ı yeniden kuşanmanın gerektiğine de vurgu yapıldı. Öte yandan modern psikiyatrinin yaşanılan travmaya yaklaşımına da kısaca yer verildi. Çalışan Gençlik Komisyonu muzun işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki duyarlılığı aslında kadim değerlerimize bağlı sorumluluk sahibi her insanın durduğu yerdir. Umarız bu çalışma adil düzene dayanan yeni bir dünyaya giden yolda bir vesile olur 6 SOMA RAPORU

İSLAM EMEĞİ KUTSAL SAYMIŞTIR İslam emeği kutsal saymıştır. Çünkü emek; var gücüyle çalışmayı, alın terini ve işini düzgün, sağlam yapma uğruna bitap düşmeyi gerektirir. Bu yüzden, çalışırken nasır tutan ellerin, toza toprağa bulaşan yüzlerin, sıcaktan çatlayan dudakların ve alından süzülen terin sembolik değeri çok yüksektir. Bu nedenle emeğe ayrı bir değer verilmiştir. Özellikle hayırlı işler için harcanan emek daha da değerlidir. Bütün peygamberler, hayatlarını idame ettirmek ve insanlığa bu konuda örnek olmak için çalışmış ve el emeğini teşvik etmişlerdir. Onların pek çoğunun bir meslek dalıyla uğraşması da emeğin değerine ve helâlinden kazanmanın önemine dikkat çekmek içindir. Yüce Rabbimizin İnsan için ancak çalıştığı vardır. (Necm 39) ayeti ile Sevgili Peygamberimizin (sas) Kişi, elinin emeğinden daha hayırlı bir şey asla yememiştir. hadisi, emeğin ve kişinin çalışarak hayatını kazanmasının önemini vurgulamaktadır. İşçiye ücretini alın teri kurumadan veriniz. sözü de insan emeğinin, emeği kullanan açısından değeri üzerinde durmaktadır. İnsanlar, çalışanlar ve işverenler olarak birbirlerine muhtaçtır. Bunun için her bir konum bir üstünlük veya aşağılık olarak değerlendirilemez. Statüleri farklı olsa da her ikisinin önce Allah a, sonra da İSLAM EMEĞİ KUTSAL SAYMIŞTIR 7

birbirlerine karşı sorumlulukları vardır. Bu sorumluluk, diğer taraf için birer hak sebebi sayılmaktadır. Sorumluluğunun bilincinde olan, kul hakkına riayet eden bir işveren: -Çalıştırdığı kişilerin maaş ve ücretlerini en azından temel ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda vermeli, -Vereceği ücreti önceden belirlemeli, sonradan hak kaybına sebebiyet verecek durumlardan kaçınmalı (Nesai, Eyman, 10, 44) -İş ilişkilerinde dürüst olmalı, verdiği sözü tutmalı ( Bizi aldatan, bizden değildir. ) -Ekonomik gücünü hiçbir zaman bir baskı aracı olarak kullanmamalı, -Çalışanlarının ücretlerini tam ve zamanında ödemelidir (İbn Mace, Ruhun, 4) Ayrıca yüce kitabımız Kur an-ı Kerim in Elinizin altındakilere iyilik edin. (Nisa 36) ayeti ile; Hz. Peygamberin (sas) Hizmetçileriniz (sorumluluğunuz altında bulunanlar) sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin himayenize vermiştir. Her kimin emrinde din kardeşi varsa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. (Ey işverenler) Onlara güçlerinin yetmeyeceği işleri yüklemeyiniz. Eğer yüklerseniz, bari onlara yardım ediniz. (Buhari, iman, 22) anlamındaki hadisi şerifi işverenler açısından önemli mesajlar içermektedir. Buna göre işveren, sorumluluğu altında bulunanlara ya da emrinde çalışanlara ihsanla muamele etmeli; kendilerine kardeşçe davranmalı, güç ve kabiliyetlerinin üzerinde iş yüklememeli, temel ihtiyaçlarını karşılamalı ve haklarına saygılı olmalıdır (Buhari, Edep, 44). Sorumluluğunun bilincinde olan, kul hakkına riayet eden bir işçi: -Yüce Peygamberimizin Allah Teâla, sizden birinizin bir iş yaptığı zaman, onu sağlam ve güzel yapmasını sever. buyruğuna uygun davranarak sağlam, kaliteli mal ve hizmet üretmeli, -İş ahlâkının gerektirdiği ilke ve prensiplere bağlı kalmalı, 8 SOMA RAPORU

-Aldıkları ücretin helal olması için kendilerine verilen işleri belirlenen zamanda ve istenilen ölçülerde yapmalı, -Hak ettiğinden fazlasını almaya talip olmamalıdır. Ayrıca Sevgili Peygamberimizin Çalışanlar, işverenin malının koruyucusudur. (Buhari, İstikraz, 20) hadisi şerifi de; işçilerin gerek işyerlerinde, gerekse özelde kendilerine emanet edilen üretim araçlarının korunup gözetilmesinden de sorumlu olduklarını vurgulamaktadır. Müslümanlar, işvereniyle, işçisiyle, işsiziyle kardeştir. Aralarında bulunan sosyal ilişkilerdeki ast-üst ilişkisi ne olursa olsun, neticede birbirlerine kardeşçe davranmak durumundadırlar. Zenginiyle fakiriyle, patronuyla işçisiyle İslam ahlâkının gereği doğrultusunda hareket etmelidirler. Maddi durum, mevki ve makam ne olursa olsun aralarında şefkat ve merhamete dayalı dayanışma ve yardımlaşma esastır. İSLAM EMEĞİ KUTSAL SAYMIŞTIR 9

İSLAM DA İŞÇİ Hak Arayışının Konusu İslam düşüncesinde insanlar hür doğmuştur; haklar ve hürriyetler bakımından hepsi birbirine eşittir. Cezalar ve bölüşümler bakımından ise eşit değildir. Bu eşitsizlik her bir insanın yaradılış bakımından birbirinden farklı olmasından kaynaklanır. Servetin birincil kaynağı Allah tır. İki komşu topraktan birine yağmurun inip diğerine inmemesi, iki sürüden birine kurt girip diğerine girmemesi Allah ın serveti paylaştırdığının belgesidir. Allah iktisadî hayatı yegâne belirleyendir. Tevhide inanmak, insanlar arasında servetin dağıtımında Allah ın paylaştırmasına rıza göstermeyi icbarî-imanî kılmaktadır. İnsanların eşit olmamasını vahiy de beyan etmiştir: Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Onların bir kısmı diğer kısmına iş gördürsün diye kimini kimine derecelerle yükselttik. Rabbinin rahmeti ise onların toplaya geldiklerinden hayırlıdır. (43 zuhruf 32). Buna göre insanlar arasında servet ve meslek anlamında farklılıklar bulunması, ilahi bir plan olarak beşeri işlerin gördürülmesi, insanların birbirlerine muhtaç edilmesi gereğidir. Servetin herkese eşit dağıtılması halinde herkes müstağni olacaktır, kimse kimsenin işini yapmayacaktır. Toplumsal organizasyonda herkesin doktor, mü- İSLAM DA İŞÇİ 11

hendis, avukat olması halinde çöpleri kim toplayacak, ekmeği kim pişirecektir? Bununla beraber İslam da emek (sa y) günümüzdeki gibi işverene ve endüstriye bağımlı emek de değildir. İslam toplumlarında emeğin günümüzdeki serbest meslek kabilinden emek olduğu ifade edilmelidir. Bu emek, başkası için alın terini sömürten, asgarî ihtiyaçlarını karşılayacak kadar, yani ölmeyecek kadar kazanan bir emek değildir. İslam da işçi çalıştırmaya delil aranırsa Mısır dan kaçmak zorunda kalan Hz. Musa nın, Medyen de Şuayb ın (as) yanında ücretle çalışmasını hatırlayabiliriz. Şuayb ın (as) kızları koyunlarını sulamak için Musa nın (as) yardımını almışlar ve babalarına: Babacığım! Bunu işçi olarak tut! Zira senin çalıştıracağın en iyi adam, böyle kuvvetli ve güvenli biri olmalıdır. (28 Kasas: 27) demişlerdi. İnsanların hepsinin eşit olması gerektiği şeklinde bir düşünceye katılmak bu temelde mümkün değildir. Benzeri bir delil Musa nın (as) Hızır ile arasında geçen bir konuşma vesilesiyle de ileri sürülebilir. Hızır, yıkılmak üzere bir duvar görür ve onu düzeltir, buna karşılık herhangi bir ücret almaz. Musa (as): İsteseydin, elbette buna karşı iyi bir ücret alabilirdin. (18 Kehf 77) der. Yine Artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların haklarını ve ücretlerini eksiltmeyin, halka haksızlık etmeyin. (7 A râf 85) emri vardır. Bu deliller, insanlığın eşitliğinde değil, emeğinin karşılığını almakta HAK mücadelesi yapılabileceğine işarettir. Emeğin Kutsallığı İslam emek ehlini, ibadet ederek kendisine hizmet edilmesini bekleyene göre daha aziz görmüştür: Hz. Enes ten (ra) rivayet edilmiştir: Biz bir seferde Rasûlüllah (sas) ile beraberdik. Aramızda bir kısmı oruç tutuyor, bir kısmı tutmuyordu. Sıcak bir günde bir yerde konakladık. Gölgelenenlerin çoğu elbisesi olanlardı. Bir kısmımız güneşe karşı elleriyle korunuyorlardı. Derken oruçlu olanlar yığılıp kaldılar, oruçsuzlar kalkıp çadırları kurdular, hayvanları suladılar. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (sas): Bugün sevabı oruçsuzlar kazandı, buyurdular. (Canan, c: 9, hadis no: 3205, 2004) 12 SOMA RAPORU

Helal kazanç için elinin emeğiyle kesbettiğini yemek İslam da övülmüştür. Bu nedenle fütüvvet ahlâkında oturup çalışmaktan geri kalmak yerilmiştir: Sülemi der ki: Fütüvvet gereklerinden biri de ( ) çalışmaktan geri durmamaktır. Sufinin çalışıp kazanmadan geri durması doğru değildir. Ancak kesin olarak çalışmayı terk etmesi istenen bir adam olur, bir hal kendisini kazanma yerlerine muhtaç bırakmazsa o başka. Fakat, ihtiyacı varsa ve çalışmasına mani bir sebeb yoksa çalışması evladır. Çünkü oturmak, marifetlerde teşerrüften ve geleneklerden dışarı çıkan kimse içindir. (Sülemi, 1977: 33) Buna göre muhsinler, kâsibûn (ahireti kazanmak için iş-meslek tutan) bir zümredir: Üreten, çalışan, yed-i eminliğine verilenler için hakları muhafaza eden, insanların yollarına çıkan eziyetleri kaldıran, hasta-aciz-müstezaf-yaşlı-dul-kadın ve çocukların maişetini temin için dünyada yorulanlar. İbn Abbas tan (ra) rivayet edilmiştir: Allah Rasûlü (sas) buyurdu, kim el işinde yorulursa, bağışlanmış olarak akşama kavuşur. (Rudani, 1996, c: 2, hadis no: 4572) Rasûlüllah a (sas) denildi ki: Hangi kazanç daha helal ve hoştur? Kişinin elinin emeği ile elde edilen kazanç. (Rudani, 1996, Hadis no: 4569) Yine şöyle buyrulmuştur: Ebu Hureyre den (ra) Rasûlüllah (sas): Canım elinde olan Allah a yemin olsun ki sizden birinizin eline ipini alıp sırtında odun taşıması, birisine varıp dilenmesinden çok çok iyidir. (Kocaer, 2004, Hadis no: 747) Emek ehlinin namazını koruduğu takdirde emeği kutsaldır ve ibadettir. Şöyle denmiştir: Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir taam asla yememiştir. Allah ın peygamberi Davud (as) elinin emeğini yerdi. (Canan, c: 16, s: 498 ) İşçinin İş Talebi Hakkı İşçinin tabi olduğu yönetimden iş talebi hakkı vardır. Hepiniz çobansınız, maiyetinizdekilerin hukukundan mesulsünüz. (Riyazüs Salihin, DİB, c: 1, hadis: 281) Devlet ve maiyet sahipleri (sermayedar, kendilerine mülk verilenler), iş bulmak veya halkın geçimini sağlayacak imkânları oluşturmakla mükelleftir. Rızık konusunda kiminize kiminizden fazla veren Allah tır. Hal böyleyken kendilerine fazla verilmiş olanlar, rızıklarını eşit hale gelsinler diye ellerinin İşçinin İş Talebi Hakkı 13

altında bulunan kimselerle paylaşmıyorlar. Peki, (böyle yapmakla) bile bile Allah ın nimetini mi inkâr ediyorlar? (16 Nahl 71) Kişinin iş talep etme hakkı olduğu gibi mesken, evlilik, yiyecek, giyecek, eğitim, ısınma ve tedavi gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak bir ücret talep etme hakkı da vardır. Bu görev devletin ve devlet yerine getirmediği takdirde toplumun üstündedir. Toplumda işsizliğin ve geçim yollarının tıkanmasının ahlâkı bozacağı fikri üzerinde durulursa, devletin herkese iş vermek zorunda olmasının nedeni anlaşılır. Hz. Ömer bırakın insanları, dağdaki kurtların bile geçimlerini düşünmek fikrindeydi. Keza, Bir de sizden olan dulları ve kölelerinizden, cariyelerinizden salihleri evlendirin, eğer fukara iseler Allah, onlara fazlından gına verir, Allah Vasî dir, Alîm dir. (24 Nur 32) şeklinde buyrulmuştur. Bu ayet, eşi olmayan herkesi kapsamakta ve bekar kişilerin evlenmesine yardımcı olmanın farziyetini ifade etmektedir. Evlenmeyi teşvik eden bir dinin, evlilik kurumunun devamlılığını da yani geçimle ilgili koşulların tedarikini de istemesi esastır. Asgari Geçimin Sağlanması Yukarıda belirtilen standarda ulaşıncaya kadar işçi ve memurlara ev yerine kira yardımı-lojman, evlenme yardımı, binit yerine servis aracı temini yapılmalıdır. Ömer b. Abdülaziz (ö: 720) geçimini maaşla sağlayanlara şu sözleri söyledi: Herkesin barınacağı bir evi, hizmetçisi, düşmana karşı yararlanacağı bir atı ve ev için gerekli bir eşyası olmalıdır. Bu imkanlara sahip bulunmayan kimse borçlu (garim) sayılır ve zekat fonundan desteklenir. (Döndüren, 2003: 463) Hz. Ebubekir den itibaren bütün Müslümanlara bütçe fazlası gelirlerden ata veya atıyye adı verilen karşılıksız maaş verilmeye başlanmıştı. (Döndüren, 2003: 468) Emeği ile geçimini sağlamanın standardı şudur: Kim bizim bir işimize tayin olunursa, evi yoksa ev edinsin, bekarsa evlensin, hizmetçisi yoksa hizmetçi ve biniti yoksa binit edinsin. Kim bunlardan fazlasını isterse o hilekardır yahut hırsız. Buna göre, işçi ve memurlar maaşlarından yapacağı tasarruflarla mesken edinebilmeli, bekarsa evlenebilmeli, sosyal çevresi hizmetçi istihdamını gerektiren bir meslekte çalışıyorsa hizmetçi edinebilmeli ve gerektiğinde bir araç satın alabilmelidirler. (Döndüren, 2003: 462; Hadis: Ebu Davud, İmare, 10; A. b. Hanbel, Müsned, IV, 229) İşçi çalıştıran, işçisinin maaşını onun mesken alabil- 14 SOMA RAPORU

mesi, evlenebilmesi, araç satın alabilmesi esasına göre belirlemek zorundadır. Bu kriter, işçi çalıştıranın, işçi maliyetinin yüksek olması nedeniyle lükse yönelmesini önleyen bir tüketim modeline tabi kalarak yaşayacağını gösterir. Zenginler, lüks tüketimlerini arttırarak yaşarlarsa, işçilik maliyetlerini de arttırmış olacaklarından basit yaşamayı tercih etmek zorunda kalacaklardır. Bu, emtia fiyatlarını düşürür; lüks emtia tüketilmediği için toplum homojenleşir. Diğer taraftan İslam toplumlarında emeği sürekli aynı işverene kilitleyen yani tekelleştiren bir zihniyete izin verilmemektedir. Emek sahibinin pazara girerek emeğini dilediği kişiye kiralaması esastır. İşçinin Ücretini Teri Kurumadan Vermek İşçiye ücretini teri kurumadan veriniz (Heysemî, Mecmau zzevâid, IV/97, nakleden Hamdi Döndüren, 2003: 455) ve Üç kimse kıyamet gününde beni karşılarında bulacaktır. Benim adımı verip haksızlık eden; hür bir insanı satıp parasını yiyen; bir kimseyi çalıştırıp da ona ücretini vermeyen. (Buhari, Büyu 106, İcare 12; İbn Mace, Rehin, 4; Ahmed b. Hanbel, II, 292; nakleden Döndüren, 2003: 454) hadisleri rivayet edilmiştir. Hak sahiplerine ücretlerini vaktinde vermemek hak gasbıdır. İşverenler, işçi ücretlerini vaktinde vermeyerek hak sahiplerinin tevdi edilmesi gereken maaşlarını karşılıksız bir kredi ve ek sermaye haline getirirler, haksız bir kazanç elde ederler. Örneğin yüz elli işçi çalıştıran bir sermayedar işçilerinin maaşını bir ay gecikmeli vererek mülk alsa ve icara verse, aldığı kira on yıl içinde ikinci bir mülk almaya yeter sermaye oluşturur. Maaşlarını geç alan işçilerin bedelini ödediği bu mülk, işçiler aleyhine bir fakirlik mekanizması tesis edecektir. Ancak bu hadis, pazarın açık olduğu bir piyasadaki hür emek ile ilgili olarak rivayet edilmiştir. İşveren Yediğinden Yedirir-Giydiğinden Giydirir O, Allah ın elinizin altında kıldığı kardeşinizdir. Onlara yediğinizden yediriniz, giydiğinizden giydiriniz. Onlara yapabilecekleri işleri yükleyiniz. (Buhari, İman 22; Müslim, Eyman 40; Nakleden: Döndüren, 2003: 474) Hz. Ömer in (ra) şöyle bir uygulamasından bahsedilmiştir: İnsanlar kıtlığa dûçar olmuştu. (Bu nedenle) yağ fiyatları hayli yükselmişti. Ömer (ra) yağ yiyordu. Bu nedenle de İşçinin Ücretini Teri Kurumadan Vermek 15

karnı guruldardı. O da İstediğin kadar gurulda. Allah a yemin olsun ki insanlar yağ yemedikçe sen de yemeyeceksin, dedi. (Ahmed b. Hanbel, Kitabü z- Zühd, İz, 2006, s: 634) Ebu Zer bir gün kölesi ile aynı çeşit elbiseyi giymiş halde yolda giderken Süveyd e rastlar. Süveyd bu durumun sebebini sorar. Ebu Zer (ra) şöyle der: Köle ile tartışmış ve annesinin siyah bir kadın olduğunu söylemiştim. Durum Rasûlüllah a ulaşınca O, (sas) dedi ki: Köleler, Allah ın sizin elinizin altında bulundurduğu kardeşlerinizdir. Onlara yediğinizden yediriniz. Giydiğinizden giydiriniz. Onlara üstesinden gelebileceği yükleri yükleyiniz. Eğer ağır yük yüklerseniz, onlara yardım ediniz. (Döndüren, 2003: 473) Kitabü l Haraç ta da şöyle yazılıdır: Rabbimiz, Köle ve cariyelerinize rıfk ve ihsanla muamele ediniz. (4 Nisa 36) diye emir ve tavsiyelerde bulunmuştur. Peygamber Efendimiz (sas) da Köle ve cariyeleriniz hakkında Allah tan korkunuz! Onlara yediğiniz yemekten yediriniz ve giydiğiniz elbiselerden giydiriniz. Kendilerine takatlarından fazla iş teklif etmeyiniz. buyurmuşlardır. Bununla beraber İslam dininde köle ve cariyeleri azad etmek en büyük ibadetlerden sayılmıştır. Köleliği ortadan kaldırmayı gerektirecek pek çok sebep ve ahkâm mevcuttur. Hataen adam öldüren, Ramazan-ı Şerif orucunu taammüden bozan, yemin ettiği halde onu yerine getiremeyen kimselerin, ceza olarak köle azad etmeleri bu cümleden olan şerî sebeblerdendir. (Ebu Yusuf, 1982: 56) Kölelerine böyle davranan din, hür emekçilerini unutmamaktadır. İbadet Hakkı İbadet ve iman ettiği üzere yaşamak kişinin temel ve vazgeçilmez hakkıdır. Kur an da buyurulmuştur: O kişilerdir onlar ki onları yeryüzünde yerleştirdik mi namaz kılarlar, zekât verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar ve bütün işlerin sonucu, Allah a varır. (22 Hacc 41) Namazı ikame ederler. Hem namaz kılmaya fırsat verirler, zaman tanırlar, hem de namazı kılabilmek için gerekli mekan -özel alan- kolaylık tesis ederler. Kapitalist birikim adına namazın kılınmasını imkansızlaştırarak bu dini sadece zenginlerin dini haline getirmezler. Namazın toplumsal iktisadı belirleyiciliği ve iktisadın konusu olduğu düşüncesi modern zamanların üzerinde durmadığı bir meseledir. Gerçekte namaz sanıldığı üzre bireysel ve bazı ilahiyat doktrinlerinin iddia ettiği gibi mali olmayan 16 SOMA RAPORU

ibadet olarak tasavvur edilemez. Namaz iktisadi hayatı vakt lere bölen, tanzim eden, insanları o vaktlerin tesbit ettiği hallere göre cem eden ve sevkeden özgürlük kazanımıdır. Bireyin anlam yitimine karşı ahlâki direnişini mümkün kılarak politik despotluğu bozmaktadır. İşçinin işçi olarak kalışını muhkemleştirmeye, proleterleşerek meta ve nesne durumuna düşmeye bir isyan! Bir patrona imam olmak. Eylemin devrimci ve eşitlikçi kıyam halinde sembolizme kavuşması ancak bu değin bir ritüelde mühürlenebilir. Bir patronun burnunu yere sürtmek onu bir proleterin yanında aynı secdeye baş koydurtmak, başka ideolojilerin üstesinden gelebildiği bir mesele değildir. İşçinin eşitlik yönünden en büyük eylemi patronuyla aynı safta sıkışık bir kütle halinde namaz kılmak ve emeğini koyduğu tezgahta da patronunun yediğini yemeye yetecek geçim hakkını aramaktır. Osmanlı da bir dönem bu başarıldığı için, ahi büyükleri çıraklarının hiç bir zaman patronu olmadılar, kardeş kaldılar. Devrimci Pazar İslâm ve devrim kavramlarını birlikte zikretmekten olabildiğince kaçınıyoruz. Bununla beraber İslâm ın Batı çarşı sı karşısına pazar sistemi koyarak kapitalist yapılanmayı devirdiğinden bahsedebiliriz. İşçilerin uluslararası birlik ve dayanışması düşüncesi Batılı bir projedir. Demir Küçükaydın ın 1 Mayıs ile ilgili analizleri oldukça ufuk açıcıdır: 1 Mayıs, modern kapitalist uygarlığın iki büyük merkezindeki, Amerika ve Avrupa daki işçi hareketlerinin çocuğudur. 1 Mayıs a vesile olan olaylar Amerika da olmuş ama onun Amerika nın sınırlarını aşıp bütün modern işçi hareketinin bulunduğu ülkelere yayılması, çekirdeğini Avrupa ülkelerindeki işçi hareketine dayanan partilerin oluşturduğu İkinci Enternasyonal in kararları ve uygulamalarıyla gerçekleşmiştir. Büyük işçi örgütü, masonluktan ve mistik zanaatkâr loncalarından esinlenmiş, 1869 da, New York ve Chicago dan sonra Amerika nın üçüncü büyük sanayi şehri olan Philedalphia da dikimevi işçilerince gizli olarak kurulmuş Soylu ve Kutsal Emek Şövalyeleri Tarikatı dır. 1 Mayıs; 1 Mayıs olmadan önce, 5 Eylül dü. 19. yüzyılda işçi hareketinin bütün kapitalist ülkelerdeki temel sloganlarından biri: Sekiz saat iş, sekiz saat dinlenme, sekiz saat da kültür. idi (Ve bugün bile dünyadaki işçile- Devrimci Pazar 17

rin büyük çoğunluğu için gerçekleşmiş değildir.) İlk işçi sendikaları, işçileri daha sonraki gibi sanayi kollarına göre değil, mesleklerine göre örgütlerlerdi. İşte işçi hareketinin bu yükselişi içinde, yine böyle sendikalardan biri olan Marangozlar Sendikası nın önderlerinden biri olan Peter McGuire, New York taki merkezi işçi sendikaları toplantısında, işçilerin kent sokaklarında yürüyüş yapabilecekleri özel bir güne sahip olmalarını ve Eylül ün ilk pazartesi gününün Emek Günü olarak ilan edilmesini önerdi. Öneri coşkuyla kabul edildi. Ve o yıl, 5 Eylül 1882 de otuz bin işçi çeşitli sloganlar atarak yürüdü. Aynı olay 1883 te de tekrarlandı. Daha sonra, Eylül ün ilk pazartesi gününün Emek Günü olarak kutlanması, ABD ve Kanada Örgütlü Meslek Kuruluşları ve İşçi Sendikaları Federasyonu (FOTLU) 1884 Chicago toplantısında da kararlaştırıldı. Daha sonra Amerikan İşçi Federasyonu na (AFL) dönüşecek olan FOTLU, o zamanlar Emek Şövalyeleri ne göre çok daha güçsüzdü. İki işçi örgütlenmesi biçimi arasındaki ayrılık, özellikle, Emek Şövalyeleri nin, vasıflı işçilerin diğer işçilerden ayrı olarak meslek sendikalarında örgütlenmeleri noktasında yoğunlaşıyordu. Bu ayrılık, yarı zanaatkâr işçilikle, modern sanayi işçiliği arasındaki farkı ifade ediyordu. 1 Mayıs olaylarına yol açan bütün gelişmeler, o zaman daha güçsüz olan ama geleceğe yönelik eğilimi ifade eden FOTLU tarafından önerilmiş ve gerçekleştirilmiş bulunuyordu. Yine aynı yıl, 1886 da FOTLU da modern sanayi tipi örgütlenmenin ilk örneklerinden biri olan AFL ye dönüşüyordu. İşte bu, Emek Şövalyeleri ne göre daha güçsüz ama geleceği temsil eden FOTLU daha sonra, 8 saatlik iş günü mücadelesini yükseltmek ve işçilerin kararlılıklarını göstermek için 1 Mayıs 1886 da 8 saatlik iş günü için bir günlük grev yapılması kararı aldı. O gün bütün ülkede 350.000 işçi greve gitti. Örneğin Chicago da 1 Mayıs 1886 da 40 bin işçi greve çıktı. Böylece greve çıkmamış işçilerin bile dahil olduğu işçilerin büyük bölümü 8 saatlik iş günü hakkını kazanıyordu. Amerikan işçisinin giderek Amerikan burjuvazisiyle iş birliğine yönelişinin başlamasının da tarihidir. Bu dönüşümü en açık biçimde, Samuel Gompers sembolize eder. Samuel Gompers hem 1 Mayıs ın işçilerin uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olmasına yol açan kişidir; hem de daha sonra sendikalarda işçilerle işverenlerin iş birliği siyasetinin dünya çapında teorisyen ve pratisyeni olmuş- 18 SOMA RAPORU

tur. Gompers başlangıçta Amerikan işçi hareketindeki Marksistlerin görüşlerine yakındır. Lassale cıların daha etkin olduğu Emek Şövalyeleri karşısında FOTLU nun kurulması ve AFL ye dönüşmesine öncülük edenler arasında yer alır. AFL nin kuruluşundan sonra, bu örgütün tek ücretli personeli olur. Daha sonra da Sınıf iş birliği sendikacılığının dünya çapında teorisini ve pratiğini geliştirir. 1 Mayıs zengin ülkelerde, sendika bürokratlarının çoğu kez adet yerini bulsun diye veya gelecek sözleşme dönemi için biraz diş göstermeyi denedikleri veya iş olarak (çünkü 1 Mayıs a katıldıkları saatler mesaiden sayılır) katıldıkları ruhsuz bir gösteridir. Bir mayıs gösterilerinde artık işçiler yoktur. Sadece, zaten giderek nüfusun çok küçük bir bölümünü kaplayan ve giderek sayıları azalan sanayi işçileri değildir olmayanlar; genel anlamıyla ücretlilerden oluşan işçiler işçi kimlikleriyle yokturlar. Onların yerine, işçi örgütlerinin görevlileri, sendika bürokratları vardır. (Küçükaydın, 2012) Küçükaydın ın 1 Mayıs ın tarihine ilişkin analizleri önemlidir. Batı işçisi, Batı emperyalizminin müttefiki haline gelmiştir. Bu ittifak Müslüman toplumlarda Pazar ile kırılabilir. Demir Küçükaydın ın Amerikan işçisi için söylediği Uzak ve Orta Batı nın küçük özgür çiftçisinin atası, ne köle, ne serf, ne aşiret bağlarıyla bağlıdır. O tüm kapitalizm öncesi bağlardan, daha bir küçük üretici olmadan önce kurtulmuş modern özgür işçinin özgür bir köylüye dönüşmüş hali olarak eşi benzeri olamayan bir tarihsel tiptir. cümlesi Anadolu halklarının dirlik ve düzeninde tarihsel olarak içkindir. Müslüman pazarını yeniden inşa etmek işçi hareketini özgür emeğe, özgür köylüye tahvil etmek pazarın tekelci kapitalizmden kurtarılması ile mümkün olabilir. - Canan İbrahim, Kütüb-i Sitte Muhtasarı ve Tercemesi, Akçağ Yayınları, 2004 - Döndüren Hamdi, Delilleriyle Ticaret ve İktisat İlmihali, Erkam Yayınları, 2003 - Ebu Yusuf, Kitabü l Haraç, Akçağ Yayınları, 1982 - Kocaer Abdullah Feyzi, Sahih Buhari muhtasarı, Yeni Şafak Gazetesi, 2004 - Küçükaydın Demir, 1 Mayıs Üzerine Yazılar, Köxüz Yayınları, 2012 - Rudani, Cem ul Fevaid, İz Yayıncılık, 1996 - Sülemi, Tasavvufta Fütüvvet, AÜİF Yayınları, 1977 *( Lütfi Bergen, http://lutfibergen.blogspot.com.tr adresinden alıntılanmıştır.) Devrimci Pazar 19

KADER, KAZA VE TEVEKKÜL İslam dininin inanç esaslarından biri olan kader ve kaza, inanç esasları arasında anlaşılması en karmaşık konulardan biridir. Kader Allah ın âlemdeki her şeyi ezelî ilmiyle bilip takdir etmesi diye tarif edilir. Kazâ Allah ın kâinatta ezelde takdir ettiği planın zamanı geldiğinde gerçekleşmesi şeklinde tanımlanır. Kadere boyun eğmek İslam literatüründe tevekkül kavramıyla ifade edilmiştir. Tevekkül ise Müslümanların kadere olan inançlarının tabii bir sonucudur. Kader kelimeleri Kur an da ölçü, miktar ve güç anlamlarında kullanıldığı görülmektedir. Kur an da geçen kader kelimesi hem evrenin yaratılışına dair kanunların hem de insanların yaratılış, yaşayış ve ölümüne ilişkin yasaların Allah tarafından düzenlendiği takdir kelimesiyle ifade etmiştir. Kur an da Allah-kâinat, Allah-insan ve insan-âlem ilişkisi bağlamında temas edilen kader konusu doğrudan doğruya iman edilmesi emredilen esaslar arasında zikredilmemiş sadece Allah ın yetkin sıfatlarına, bunun yanında insanın cebir altında bulunmayıp seçim hürriyetine sahip olduğu hususuna vurgu yapılmıştır. Bugün için kader problemi içinde irdelenmesi gereken en önemli hususlardan biri kadere rızâ gösterme meselesidir. Genel kabul gören görüşe göre her şeyin ilâhî ilim ve iradenin kapsamına girmesi KADER, KAZA VE TEVEKKÜL 21

yönünden kader ve kazâya rızâ göstermenin gerektiğini, mâsiyetleri kader planına dahil etmekle birlikte Allah ın rızâsına aykırı düştüğünden bunlara rızâ gösterilmemesi gerektiğini ifade ederler. Kadere tevekkül eden kimse Allah a kayıtsız şartsız teslim olmuş, kaderine razı bir kimsedir. Kadere inanmak da tevekkül etmek de tembellik, miskinlik demek olmadığı gibi, çalışma ve ilerlemeye mani de değildir. Çünkü her Müslüman olayların, ilahî düzenin ve kanunların çerçevesinde, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde olup bittiğinin bilincindedir. Yani tohum ekilmeden ürün elde edilmez. İlaç kullanılmadan tedavi olunmaz. Salih ameller işlenmedikçe Allah ın rızası kazanılmaz ve dolayısıyla cennete girilmez. Öyleyse tevekkül, çalışıp çabalamak, çalışıp çabalarken Allah ın bizimle olduğunu hatırdan çıkarmamak ve sonucu Allah a bırakmaktır. Tevekkül tedbirsizlik anlamına gelmez. Hz. Peygamber i (sas) ziyarete gelen bir bedevî devesini başıboş bırakıyor, Peygamberimiz (sas) Deveni ne yaptın? diye sorunca Allah a güvendim (tevekkül ettim) ve bağlamadan bıraktım. cevabını veriyor. Bu cevabı beğenmeyen Allah Rasûlü (sas) Deveni bağla sonra Allah a tevekkül et. buyuruyor. Şam da veba salgını baş gösterdiğini haber alan Halife Ömer oraya girmekten vazgeçerek yolunu değiştirince yanında bulunanlardan bazıları Allah ın kaderinden mi kaçıyorsun? diyorlar. Halifenin bu itiraza verdiği cevap düşündürücü ve öğreticidir: Evet Allah ın kaderinden yine O nun kaderine kaçıyorum. Kur an a ve onu açıklayan hadislere bakıldığında şu gerçeklerin açık ve kesin bir dil ile ifade edildiği görülüyor. Allah ezelden ebede, olmuş olacak her şeyi bilir. O nun irâdesi dışında bir yaprak bile kımıldamaz. Kainâtı yaratan, düzeni kuran ve koruyan o dur. Olup bitenlerin bir kısmı kulların istemelerine ve teşebbüslerine bağlı olup, bunların sorumluluğu da onlara aittir. Diğer bir kısmı ise yalnızca Allah ın irâdesine bağlıdır, maddî ve manevî âlemde sebep-sonuç ilişkisi vardır, yaratan ve düzeni kuran Allah, olaylarda sonuçları sebeplere bağlamıştır. Allah ın her şeyi bilmesi, murat etmesi ve yaratması sonucu olanların olmasından ibaret bulunan kader ve kaza, kullar tarafından olmadan önce bilinemez. 22 SOMA RAPORU

Bu sebeple insanların, meçhul olan kadere göre değil, sorumlu bulundukları sebep-sonuç kanununa göre hareket etmeleri gerekir. Kader, kaza ve tevekkül bağlamında Soma Faciasına baktığımızda şunlar söyleyebiliriz. Bu elim olayı ve onun getirdiği zararları Allah önceden biliyordu. Zamanı gelip sebepleri oluşunca olmasını murat etti ve bu olay gerçekleşti. İnsanlar olacakları bilmiyordu. Şu hâlde Allah orada vefat edenlere, Siz niçin orada bulundunuz ve hayatınızı kaybettiniz? diye sormayacaktır. Ancak orada yetkili ve görevlilere şunları soracaktır: Buranın riskli bir çalışma alanı olduğunu bile bile niçin kazayla ilgili önlemleri almadınız? Böyle felâketler ortaya çıktığında zararı ve acıları en aza indirmek için alınabilecek tedbirler, yapılacak organizasyon ve yardımlar belli olduğu hâlde bunları niçin ihmâl ettiniz? Bu olayların maddî sebepleri yanında ahlâkî sebepleri de vardır, ibret alıp kendinizi düzelterek manevî sebeplerin ortadan kalkmasını sağlama yoluna niçin girmediniz? diye soracaktır. Allah kullarını çeşitli korkular ve kayıplarla imtihan edeceği, her şeye rağmen Allah a sığınan, Biz Allah içiniz ve O na döneceğiz. diyen, olanlarda hikmet arayan ve ibret bulan kullar övülmektedir. İnanmış insan her şeyin Allah tan geldiğini ve her gerçekleşen olayda bir hikmetin olduğunu bilir. İnancının gereği olarak da tedbiri elden bırakmaz. KADER, KAZA VE TEVEKKÜL 23