OSMANLI DÖNEMİNDE OLUMSUZ DAVRANIŞLARA KARŞI SİVASLI ÂŞIKLARIN BAŞKALDIRI VE YERGİ ŞİİRLERİ



Benzer belgeler
Pir Sultan ABDAL. Sana kıyanlar tarihin kara sayfalarında, sen ise milyonların kalbindesin Ey Ali Aşığı Pir Sultan

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

Şiir Anadan Örnekler. Köyden ayrılalı nice yıl oldu Yıkıldı evimiz selinen doldu Hani bacı kardeş nerede kaldı özlüyorum ben seni güzel Alvar

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

KÖROĞLU GERÇEKTEN HALK KAHRAMANI MIDIR? Cumartesi, 11 Nisan :53

Yusuf Bulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

PİR SULTAN ABDAL IN DÜNYA GÖRÜŞÜ

İ.Ö 100 Temel Eser. Kategori: Şiir Salı, 11 Ağustos :32 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF. Çanakkale içinde aynalı çarşı

, ERZİNCAN, TÜRKİYE.

Yazının çıktığı kaynak: Âşık Derdiyar ın Çift Kafiyeli Şiirleri, Erciyes, S. 293, Mayıs 2002, s. 9-10

Server Dede. - Server baba şu Bektaşilerin bir sırrı varmış nedir? Diye takılır, sula sorarlardı.

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

Yusuf Demir. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ÂŞIK DAİMÎ (İSMAİL AYDIN)

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

FRANCHISE KİMİN BULUŞU NASIL BAŞLADI? NASIL GELİŞTİ?

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

İletişim çağı adını verdiğimiz bir çağda televizyon ve radyonun yoğun olarak ürettiği popü-

Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz. Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz

13 MAYIS 2016 CUMA OSMANCIK BELEDİYESİ KÜLTÜR SALONU Çorum-Osmancık İlçesine Hareket AÇILIŞ KONUŞMALARI

13 MAYIS 2016 CUMA OSMANCIK BELEDİYESİ KÜLTÜR SALONU Çorum-Osmancık İlçesine Hareket AÇILIŞ KONUŞMALARI

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER

KARACAOĞLAN DEYİŞLERİ

İktisat Tarihi I

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

OSMANLIDA DEVRİMCİ OZAN; HALK ŞİİRİNDE BAŞKALDIRININ SİMGESİ, HALK KAHRAMANI, KÖROĞLU

TÜRKÇE EĞİTİMİ BÖLÜMLERİNDE HALK EDEBİYATI DERSLERİNİN YETERLİLİĞİ

Cumhuriyet Halk Partisi

5. Et et içinde, et fit içinde Dünya dümeni, onun içinde.

Aşık Yanari. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

İsimlere eklendiğinde onları yüklem yapan; çekimli fiillere eklendiğinde onları birleşik zamanlı yapan i- fiiline denir.

ŞİİR TÜRLERİ. 2) Lirik şiir: (Duygusal) Aşk, ayrılık, hasret, özlem konularını işleyen duygusal şiirlerdir. Okurun duygularına,

ENVER NACİ GÖKÇEN BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR TÜRK DİL KURUMU YAYINLARI

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok)

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE; HALK EDEBİYATINDA DEVRİMCİ BAŞKALDIRILAR VE ÇIKIŞLAR:

Devrim Mehmet Pattabanoğlu

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

Savaş, kahramanlık ve vatan sevgisi gibi konuları destansı ve abartılı bir anlatımla işleyen şiirlerdir.

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Güzel Yolumuzun Erlerinden Mehmet Yaman Dede 8 Ocak 2014 günü İstanbul da Hakka yürüdü.

GARİP AKIMI (I. YENİ)

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

XIX. YY. OSMANLI SOSYO-EKONOMİSİNİN ÂŞIK EDEBİYATINA YANSIMALARI HAKKINDA BİR DENEME 1

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Çileler sıkıntı yoldaşın oldu Ömrüne her zaman kahırlar doldu Henüz açan gülün çok çabuk soldu Dört mevsim bitmeyen kış mıydın anne

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp.

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

Azrail in Bir Adama Bakması

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

Kelaynakların Hazin Öyküsü

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Halk Hikayesi. Yazı Menu. - Halk Hikayesi Nedir. - Kapsamlarına Göre Halk Hikayeleri. - Konularına Göre Halk Hikayeleri.

Okudum harfini zihnim dolandı Yaralarım göz göz oldu sulandı Baktım çar köşede kadeh dolandı Nüş ettim pirlerin badesin tek tek

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

, ERZİNCAN, TÜRKİYE.

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Kırgınlığım anlatılmaz On üç yaģında görücü kesti sözü Karanlıklar doğurdu içime, çürüttü özü.

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

ALEVİ BEKTAŞİ EDEBİYATI

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Transkript:

OSMANLI DÖNEMİNDE OLUMSUZ DAVRANIŞLARA KARŞI SİVASLI ÂŞIKLARIN BAŞKALDIRI VE YERGİ ŞİİRLERİ Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI * Türk halkının ulusal kültürünün aynası âşık edebiyatıdır. Yazdırılamayan ya da yazılamayan tarihi gerçekler âşıkların dizeleri arasında ustaca yer alır. Geçmiş, âşığın şiirleri içinde saklı bir belge gibi durur. Âşıklar yüzyıllar boyu halkın duygularını, kendi yaratıcı güç ve yetenekleri oranında dile getirmişlerdir. Bu özellikleriyle de âşıklar, halkın sosyal ve kültürel yaşamında önemli roller üstlenmişlerdir. İnsan psikolojisi gereği âşıklar da toplumdan, yönetimden beklediklerini göremeyince karşılaştıkları aksaklıkları, düzensizlikleri ve adaletsizlikleri kıyasıya yermişler, olumsuzluklara tepkiler göstermişlerdir. Âşıkların şiirleri incelendiğinde başkaldırı ve yergi şiirlerini oluşturan olgu genellikle ekonomik bozulmaya, sarayın ve taşra yönetiminin çeşitli adlarla aldığı vergi, rüşvet ve yapılan talanlara dayanmaktadır. Osmanlı döneminde âşıkların dizelerinde yansıttıkları tepkiler bir nevi başkaldırı olarak nitelendirilirse de, bu başkaldırı isyan boyutuna varmayan; genel olarak çekinmeden gözler önüne serilen; dozu kimi zaman yüksek tutulmuş eleştiriler niteliğindedir. Haksızlığın hat safhaya çıkması, düzenin bozulması, yoksulluğun kasıp kavurması üzerine: İdris terzilik icat etmeden Geçti endazeden boyumuz bizim Anka yaratmayız Kaf a gitmeden Binbir çile çeker soyumuz bizim gibi dertli deyişleriyle bilinen Sivaslı Feryadî de vurup sazının teline: Bağımıza gazel düştü güz oldu Geçti giden gönlüm ömür az oldu Feryadî nin yâreleri yüz oldu Çekemem bu derdi bölek seninle deyip uzun hava formunda türküleriyle sergiler acıyı, umutsuzluğu. * Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğt. Fak. Türkçe Eğitimi Böl. Bşk. 1

Âşık yeri gelir düzeni eleştirir, yeri gelir kişileri ve hatta kendini eleştirir, yeri gelir zarar gördüğü kimi hayvanları eleştirir, yeri gelir doğanın haşinliğini eleştirir. Bazen de o denli ileri gider ki : Kıldan köprü yaptırmışsın Gelsin kullar geçsin deyu Hele biz şöyle duralım Yiğit isen geç a Tanrı 1 diyen Anadolu nun en yürekli âşıklarından Kaygusuz a benzer yiğitçe söyleyişlerle sesini duyuran Sivaslı âşıkların biçiminde ya da Kırılsın kanunun telleri felek Aks-i murad üzre çaldığın yeter Hakk ı hakikaka oldun hüvelek Zulmü adalete saldığın yeter Yoksulluğa hapis ettin özümü Ekmeğime katık ettin tuzumu Hiçbir yerde güldürmedin yüzümü Bir kez düşürmedin vara ağlattın (Feryadî) biçimindeki ifadelerle tanrıyı eleştirdiği görülür. Osmanlı Devleti' nin temelini atan Osman Gazi'yi, halkı sömürmeye çalışmadığı için Türkmenlerin ve babaların destekledikleri bilinmektedir. Aşıkpaşaoğlu tarihinde işaret edildiği gibi Osman Gazi'nin "Bir kişinin kazandığı başkasının olur mu? Kendi malı olur. Ben onun malına ne koydum ki bana akça ver diyeyim. 2 sözü Osmanlı'nın ilk yıllarında sömürüye karşı çıkışın ve emeğe değer veren bir anlayışın ifadesidir. Osmanlı'nın kuruluşundan yüzyıl sonra halkın yoksul kesimden kopması ve onların üzerine bir baskı unsuru olması nedeniyle egemen Osmanlı öğretisine karşı halk kendi öğretisini geliştirmiş, önce Babai başkaldırıları, peşinden de Şeyh Bedrettin'in ve diğerlerinin eylemleri görülmüştür. Aslında, kültürel yönden Osmanlı 'nın en parlak dönemi 16. yy' dır. Bu dönemde Pir Sultan ve Köroğlu gibi yoksul köylüler arasından çıkıp sivrilen âşıkların yanı sıra Yeniçeri Şairleri de dediğimiz asker kökenli âşıklar da yetişmiştir. Bu âşıklar, yaşantıları iyi olduğundan bulundukları ortam 1 Vasfi Mahir Kocatürk, Tekke Şiirleri Antolojisi (Kaygusuz Abdal-Nefes), Ank. 1968, s. 155. 2 Aşıkpaşaoğlu Tarihi,(Çev. Atsız), İst. 1970, s.23. 2

gereği yoksul halkın sorunlarıyla hiç ilgilenmeden hamasi içerikli şiirler ve cenk türküleri söyleyerek imparatorluğun kuvvetli döneminde askere moral vermiş, 17. yüzyıl ve sonrasında Osmanlı ordusunun sürekli yenilgiye uğraması sonucu imparatorluğun zayıfladığı, kalelerin elden çıktığı dönemlerde de olayları en açıklığı ile dile getirip kıyasıya eleştirmiş ve bu gün hâlâ dillerden düşmeyen önemli taşlamalar söylemişlerdir. Osmanlı döneminde yönetim kademesinde olanlar hemen hemen her dönemde nedeni ne olursa olsun olayların gerçek nedenlerine bakmadan olaya karışanları genellikle eşkıya olarak nitelendirmiş ve ağır bir baskı yönetimi uygulamışlardır. Bu baskı nedeniyle tüm sınıflı toplumlarda olduğu gibi bizde de edebi ürünlerimizin önemli bir bölümü sınıfsal mücadelelerin tercümanı biçiminde olmuştur. Bu sınıfların içinde yer alan âşıklar, toplumlarının dili ve bir noktada yaşam mücadelelerinin sözcüsü olmuşlardır. Söyledikleri deyişler, yüzyıllar ötesinden bugünlere uzanan bir tarih sayfasının öyküsü gibi kalmıştır. Halk şiiri, Türk halkının sosyal ve kültürel yaşamının aynasıdır. Feryadî nin: Sivas yedi ay kıştır Yaz ayları ancak beştir İşi yok ahalisi boştur Bulunmuyor kâr Sivas ta deyişindeki gibi arı-duru bir dille pek çok tarihi olay ve sosyal olgu âşıkların dilinde ve telinde belgeleşir. Bu belge hiç bir zaman tarih değil, sadece dönemin ileriki yıllara kalan izleridir. Ensar Aslan'ın bir yazısında belirttiği gibi: "Eski tarihçilerin halk ve halkın yaşayışı hakkındaki görüş ve düşüncelerinin pek olumlu olmadığı ve dolayısıyla eserlerinde bu konulara fazla yer vermedikleri bilinmektedir. Tarihçi olaylara saray ve hükümet yetkililerinin gözüyle bakardı. Çünkü kendisi de aynı çevreye aitti." 3 Hal böyle olunca olayları şiirlerinde dile getiren âşıkların ne denli önemli görevler üstlendikleri ortaya çıkmaktadır. Osmanlı toplum düzenini eleştiren âşıkların duygularını, bugün Sivaslı Âşık Veli ye maledilen: Şalvarı şaltak Osmanlı 3 Prof.Dr. Ensar Aslan, Halk Şiirinde Tarihi Olaylar, Dicle Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, Diyarbakır, 1993, S.l, s.88. 3

Eğeri kaltak Osmanlı Ekende yok biçende yok Yiyende ortak Osmanlı dörtlüğü açıkça gözler önüne sermektedir. Osmanlı döneminde uzun süre Sivas sancağına bağlı olan yörelerde yetişen Zileli Talibi'nin: Talibi yim kurtulmadım çileden Mültezimler öşür alır kileden En doğrusu kaçmak imiş Zile 'den Hiç gelmemek Nurun âlâ nur imiş. 4 dizeleri de Osmanlı döneminde baskı ile vergi alınışını dile getiren söyleyişlerin en açık örneğidir. Osmanlının halkına yaptığı zulmü Sivaslı Âşık Ali: Sanma ki Osmanlı yanına kalır Tanrının aslanı Şahoğlu gelir Darb ile tahtı elinden alır Harabende erkân sürülse gerek gibi dizelerle bir serzeniş biçiminde dillendirmiştir. Zenginin fakirden habersiz olduğu, işlerin rüşvetle görülüp ahlâksız kişilerin çoğaldığı bir dönemde Ruhsatî nin: ve Bu nasıl hükümet bu nasıl gidiş Semaya çekildi insaf adalet Haram helal demez seçmezdin yerdin Ebed kalır sandın mekânın yurdun Zulm ile bu kadar devlete erdin Hak mîzan terazi kuracak Allah biçimindeki serzenişleri, toplumdaki bozukluğu ve çalkanışı dile getiren belge niteliğinde söylemlerdir. Anadolu halkı yüzlerce yıllık tarihinde âşığın sazı ile düşünüp âşığın avazı ile acılarını, dertlerini, çektiklerini dile getirmiştir. Bu memleketin insanı sanki şıirle konuşur, şiir ile söyleşir, özlemini, sevincini, sevgisini yakınmalarını, yergisini hep şiirle dillendirir. Sivaslı Er Mustafa nın ağzından: 4 Mehmet Yardımcı, Zileli Aşık Talibi,İst. 1989, s.48. 4

Evvel bahar yaz ayları gelince Kızılırmak kenarını sel alır Mor menevşe bitip boynun eğince Dost dostuna nergiz sunar gül alır biçiminde Sivas doğasını sergilerken, ağzından: Aman seher yeli car sende kaldı Yavru keklik sekişliden bir haber Yine bahar geldi bulandı gönlüm Göğsü elvan nakışlıdan bir haber 5 biçiminde sevdaları Sivaslı Ruhsatî nin ağzından: Buyursun dertliler gam dükkânına Hangi çeşit isterlerse bende var 6 biçiminde kederleri, Sivaslı Meslekî nin ağzından: Bülbüller seherde figana başlar Kokar burcu burcu güller sabahtan Erişince nev-baharın çağları Akar boz bulanık çaylar sabahtan 7 ve Sivaslı Feryadî nin ağzından: Kışımız soğuktur yazımız tatlı Yazları güzeldir toprağı otlu Asaletli, temiz, gayet hürmetli Garibi incitmez dili Sivas ın 8 Sivaslı Münheci nin biçimindeki yurt köşelerinin güzellikleri tele ve dile dökülürken kimi zaman: Daha az mı geldi bize ettiğin Yaktın kül eyledin özümü kader Her nere gidersem beni ağlattın Bir an güldürmedin yüzümü kader (Feryadî) biçiminde kaderden yakınılmış, öte yandan: ve: Zengin nere varsa ırahat olur Züğürdün her işi kabahat olur Zenginin kefeni dokuz kat olur Züğürt gömleğine yen de bulamaz (Ruhsatî) 5 Cenap Özankan, Kırk Halk Şairi, İst. 1960, s.150 6 Eflatun Cem Güney, Âşık Ruhsatî, Hayatı ve Şiirleri, İst. 1953, s. 167 7 Cenap Özankan, a.g,e, s.182 8 Kadir Pürlü-Kutlu Özen, Âşık Feryadî, Sivas 1996. s. 43 5

Alemi yaratan yetiş imdada Kati çok bunda kaldı fukara Günden güne oldu zulüm ziyade Bir acaip halde kaldı fukara Haneye dokuz yüz düştü salyana Şüphe yok eriştik ahir zamana Niceler muhtaç oldu aziz na na Elleri koynunda kaldı fukara 9 biçimindeki ifadelerle yoksul köylülerin durumlarını yansıtılıp Osmanlı döneminde yöneticilerin baskıları açıkça dile getirilmiştir. Çaresiz kalan bir âşığın: Dağa çıksam ayısı var kurdu var Düze insem sıtması var derdi var Şehre gitsem tahsildarda vergi var Şaştım ağam bu düzenin elinden deyişi de bu örneklerin en çarpıcılarından biridir. Sivaslı Meslekî nin türkü formunda söylediği: Şu dünyaya güvenilmez Ölmeyince kan kesilmez Meslekî m artar eksilmez Zulüm yavaşça yavaşça 10 dizelerini de iyi irdelemek gerekmektedir. Osmanlı döneminde tımar ve zeamet gibi bir görevi ele geçiren, yönetici konumuna giren kimilerinin bütün amacı sırçadan sarayda bolluk içinde yaşamını sürdürmektir. Yönetici, varlığına varlık katarken halk açlık sınırına inmiş, bu durum Sivaslı Âşığın dilinde: Vakıf ol halime benim efendim Bir açlıktan başka diyeceğim yok Yoksulluk oduna yandım alıştım Akşamdan sabaha yiyeceğim yok 11 biçiminde tele dökülmüştür. Yöneticinin bolluk içinde yaşaması için yaptığı, Sivaslı Âşık Mehmet in dilinde Yiyiciler akçe ister cereme Verilen malımız gelmez kaleme 9 10 Cenap Özankan, a.g.e. s. 185. 11 Doğan Kaya, Sivasta Âşıklık Geleneği ve Âşık Ruhsatî, Sivas 1994, s. 328. 6

Perişanlık şayi oldu âleme Kullarına imdat kılın efendim gibi söyleyişlerle dile gelir. Onun için halk vergisini verebilmek uğruna kanına ekmek doğramış, inim inim inlemiş önemli değildir. Osmanlı Sultanının mülkü ve yönetimin tek sahibi olması aslında bir formülden ibarettir. Gerçekte büyük devlet memurları ve vezirler, Sultan namına devleti idare etmişlerdir. Gelirleri toplayıp bir bölümünü saraya göndermek için bazı mallar kendilerine vakfedilmiştir. Osmanlı döneminde bir mal vakfedildikten sonra bir daha geri alınamazdı. Saraya ve saray uzantısı yönetime çöreklenenler, devlet arazilerinin istedikleri kadarını üzerlerine vakfediyorlardı. Vakıf arazileri üzerinde çalışan reaya, yani çalışan köylüler, emekçiler de elde ettikleri ürünlerin bir bölümünü beye vermek zorunda kalıyorlardı. Bey istediği zaman reayayı, yani topraklarında çalışan köylü ve emekçileri asker olarak savaşa da götürebilme yetkisine de sahipti. Bu dönemde reaya, yani emekçi halk gerektiğinde yaşamları boyu askerdi. Her zaman istenilen yere gitmek zorundaydı. Bu durumdan bunalan halkın duyguları, kimi zaman bir ananın ağzından ağıt biçiminde dile gelirken kimi zaman : Bura Yemendir Gülü çemendir Giden gelmiyor Acep nedendir biçiminde âşığın sazına ses verip türkü olup dinlenmiştir. Kimi zaman da: Haram helal demez seçmezdin yerdin Ebed kalır sandın mekânın yurdun Zulümle bu kadar devlete erdin Hak mizan terazi kuracak Allah 12 diyerek kargışlar. Prof. Dr. Mustafa Akdağ'ın belirttiği gibi: "16.yy'da her tarafta halk ve hükümet memurları arasında anlaşmazlık gittikçe büyümekteydi. Reaya özellikle 'ekabir haslarının' 12 Doğan Kaya, Sivasta Aşıklık Geleneği ve Aşık Ruhsati, Sivas 1994, s.262. 7

vergilerini toplayan memurlara karşı ayaklanıyordu. Bazı köyler de hass-ı hümayuna ait vergileri vermedikleri gibi içlerine hiçbir hükümet memurunu almıyorlardı. 13 16.yy'da başlayan bu tür olaylar, daha sonraki dönemlerde de artarak sürmüştür. İşte bu durum halk şiirinde yoksul halkın dili olan Sivaslı âşıklara: Bu fâni dünyada görmedim vefa Fakirlik elinden çok çektim cefa (Feryadî) Arşa çıksa zulumatın yalını Bağladılar doğruların dilini (Ruhsatî) Yoksulluğu ezberledim nideyim (Ruhsatî) Birbiri üstüne biniyor zulüm (Ruhsatî) biçimindeki söyleyişlerinin yanı sıra: Köylerde ekin bitmiyor Bitse yemeğe yetmiyor Çalışmak da kâr etmiyor Geçim gayet dar Sivas ta (Feryadî) Alırlar kadılar rüşvet Edip müminlere himmet Fakire yoktur şefkat Zaman ahir zaman oldu ve Pay ü ser gaflet içinde bir uyanık kimse yok Rüşvetsiz dava görülmez sahip iman haniya (Ruhsatî) gibi zulüm, rüşvet, yoksulluk ve yolsuzluğu konu alan destanlar söyletmiştir. 18. yüzyılın önemli âşıklarından Sivaslı Mehmet in: Akşam olur yiyiciler derilir Fukara kulların kusurun bulur Haftada hem üç yüz kuruşun alır Keyfiyet halimiz bilin efendim gibi söylediği bu tür şiirlerin yorumuyla ortaya çıkan tablo, 13 Prof. Dr. Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası, İst. 1975, s.295. 8

yoksulların, mazlumların insanca yaşama istemiyle ilgilidir. Bu dönemde Ruhsatî nin: Biraz ahvalimden yazdım varaka Verirsen Ruhsatî atmaz ırağa Bir top bez isterim biraz nafaka Ölürsem mezarda giyeceğim yok deyişi, sömürücü egemen kesime karşı yoksul halkın durumunu sergilemektedir. Osmanlılar döneminde uzun süren savaşlarda yıllarca asker olarak görev yapan halk, şehzadelerin, vezirlerin taht ve çıkar kavgalarında da düşman dışında birbirleriyle savaşmak zorunda bırakılmalarından bıkmış, pek çok insan karın doyurma ve insanca yaşama uğruna canlarından olmuşlardır. Düzenin bozulması, yol ve erkanın hiçe sayılması üzerine: Hünkârım dünyaya gel eyle nazar Duacı kulların ağlayıp gezer Urumdan Acem' e ismini yazar Hani erkan hani yol padişahım diyen âşıklar, durumu açıklıkla dile ve tele dökmüşlerdir. Osmanlı'nın halkına zulmü ve baskısı karşısında 13.yy'dan itibaren yer yer direnmeler ve isyanlar baş göstermiş, l3.yy'da Baba İshak, 15. yy'da Şeyh Bedrettin, 16.yy ve sonrasında Şahkulu, Köroğlu, Bozoklu, Kalender Çelebi, Pir Sultan Abdal, Kozanoğlu, Elbeylioğlu vb. ya ezilen halkla ya da bireysel olarak baş kaldırmış, bu eylemlerin büyük bölümü âşıkların sazına ve sözüne yansımıştır. Âşıklar, yüzyıllar boyunca Osmanlı feodalizminin yarattığı gerilim sonucu dirlik ve düzen kavgası verip direnen halkın dili olmuşlardır. Alevi kesime olan Osmanlı baskısı sonucu ortaya çıkan kaç-göç olayı da âşıkları: Kul Mustafa m der ki müşkül halleri Seyreyleyin sefil olan kulları Has bahçeden öte ıssız çölleri Al Osmanlı geçti m'ola ne dersin. biçiminde söylemiştir. Bu dönemde, halktan öşür, aşar ve cizye adları altında alınan ağır vergiler, halkı inim inim inletmiş, perişan etmiştir. Osmanlı döneminde; "Vergi arttırımı ve memurların vergi toplamayı bir soygunculuk olarak kullanmalarının kabarttığı ayaklanmalar ilk önce Alevi-Türkmen halkı arasında başlamış olsa bile, bunlar Sünni çiftçi halka hatta şehirlere ve kasabalara 9

da sıçramakta gecikmemiştir. 14 Buğday pazarında buğday çalanlar Dilerim dünyada var bulamasın Yedi derde düşsün yerde sürünsün Vücudunda asla fer bulamasın (Feryadî) 18.yy'a değin Osmanlı ya karşı direniş şiirleri: Sayılmayız parmak ile Tükenmeyiz kırmak ile Başkasından sormak ile Kimse bilmez ahvalimiz dizelerinde olduğu gibi genel bir karşı koyma tavrını, halkı da katarak dile getirirken, halk hareketlerinin şiddetle bastırılması sonucu bireysel direnişleri dile getiren, bir başka deyişle eşkıyalık şiirleri ortaya çıkmıştır. Bu yüzyıldan itibaren âşıklarda: Herkes endamına verir ziyneti Baştan çıkardılar bütün milleti Batırdılar gitti din ü devleti Bozuldu Resul un yolu erkânı Kuş tüyü döşekte yattın uzandın Haftada bir çeşit giydin özendin Aferin aklına sen mi kazandın Şu tompu tarlayı sana kim verdi (Ruhsatî) Fukaraya gün kalmadı Mürtekipler metin oldu (Ruhsatî) biçiminde ifadesini bulan düzen eleştirici şiirlerin ön plana çıktığı görülmektedir. Suçu bizim ile bölüştü unu Onun da yok imiş imanı dini Feryadî yim beyim arzettim seni Zatınız varken kime gidelim diyen Feryadî ve Bir vakte erdi ki bizim günümüz Yiğit belli değil mert belli değil Herkes yarasına derman arıyor Dava belli değil dert belli değil Fark eyledik âhir vaktin yettiğin 14 A. Haydar Avcı, Kalender Çelebi Ayaklanması, Ank. 1998, s.22. 10

Merhamet çekilip göğe yettiğin Gücü yeten sayar gücü yettiğin Papak belli değil börk belli değil Çarh bozulmuş dünya ıslah olmuyor Ehl-i fukaranın yüzü gülmüyor Ruhsatî de dediğini bilmiyor Yazı belli değil hat belli değil diyen Ruhsatî 19. yüzyılda çalkantılı bir dönem yaşayan Osmanlının durumunu sergileyen deyişleriyle gelecek kuşaklara birer vesika bırakmıştır. Geleneksel halk şiirindeki düzeni eleştiri şiirleri, genellikle sınırları belirlenememiş bir hoşnutsuzluğu dile getirir. Düzene karşı alternatif bir düşüncenin getirilmediği bir şiir türü, halk şiiri içinde önemli bir yer tutar. Pir Sultan, Köroğlu, Dadaloğlu gibi âşıkların yy'lar sonra bile şiirleriyle günümüzde de önemini korumalarının nedenini Pertev Naili Boratav: "Bu ölmezliklerin sırrı, çağlarının olaylarına ve insanlarına ilişkin kanıtları, hiçbir yazılı belgenin saptayamayacağı ölçüde, bütün girinti ve çıkıntılarıyla bize kadar ulaştırmış olmalarında, anlatımlarını, Türkçe sözün büyülü nakışlarıyla dokumakta gösterdikleri ustalıklarındandır." 15 diye vurgulamıştır. Pir Sultan Abdal, vezir ve memurlarının kişiliğinde Osmanlı yönetimini eleştirmiş, Osmanlı valisi Hızır Paşa'ya meydan okurken mücadeleci, yılmaz ve inatçı tavrından hiç ödün vermemiş, Pir Sultan başta olmak üzere Sivas ın yürekli âşıkları: Yürü bre Hızır Paşa Senin de çarkın kırılır Güvendiğin padişahın O da bir gün devrilir (Pir Sultan) Kadı işi yarım görür Hükümetler baştan savur Baya müftü fetva verir Kuru fetvaya düşmüşler (Pir Sultan) Padişah katline ferman dilese Yine geçmem ola gönlü şahımdan Cellatlar karşımda satır bilese Yine geçmem ola gönlü şahımdan Kadılar müftüler fetva yazarsa 15 Pertev Naili Boratav, Folklor ve Edebiyat I, İst, 1982 s.169. 11

İşte kemend işte boynum asarsa İşte hançer işte kellem keserse Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan (Pir Sultan) biçimindeki söyleyişleriyle belli bir dönemde bozuk düzene karşı direnişin sembolü olmuşlardır. Bu âşıkların başında gelen Pir Sultan, kimi şiirlerinde yalnız tarikat konularına eğilirken, kimi şiirlerinde de Anadolu'daki mezhep ayrılığından doğan iç kavgaların, halk ayaklanmalarının yankılarını kendine özgü edası ile dile getirmekte, inançları ve düşünceleri uğruna kendini feda etmekten çekinmeyen kimlikle karşımıza çıkmaktadır. Pir Sultan Abdal'ın şiirlerinde devlet düzeninin bozukluğu, yöneticilerin zulmü, kadıların bağnazlığı, haram yemesi ve yalan fetvalar verenleri, konumlarıyla eylemlerinin birbirine uymaması: Fetva verir yalan yulan Domuz gibi dağı dolan, Sırtına vururum palan Senin gibi hayvan var mı deyişinde görüldüğü gibi çarpıcı bir biçimde dile getirilmiştir. Mehmet Bayrak, doğru bir görüşle; "Pir Sultan 'la başlayan ve halk tarafından beslenerek bu günlere getirilen bir 'Pir Sultan Şiir Geleneği' oluşturulduğunu belirtmekteyiz. Bu gelenek, Osmanlı resmi ideolojisine ve yönetimine karşı bir nitelik taşır. 16 diyerek Osmanlı döneminde çeşitli baskılar karşısında halkın direnişinin gelenek biçiminde âşıklara yansıdığını ileri sürmektedir. Bilindiği gibi Pir Sultan Abdal'ın çağında halifelik Osmanlı hanedanına geçmiş ve şeriatın ödünsüz kurallarıyla hareket eden yöneticileriyle tarikat çevreleri arasında bazı çelişkiler ortaya çıkmıştı. Bu çelişkiler nedeniyle Anadolu'da bazı halk hareketleri meydana gelmişti. Bu hareketlerin biri de Pir Sultan gerçeğidir. Pir Sultan'ın deyişlerinin temelini, bozuk toplum yapısının eleştirisi oluşturur. Pir Sultan 'ın deyişleri her türlü haksızlığa karşı toplumun ortak vicdanının sesidir. Eleştirilerden "Fetva vermiş koca başlı kör müftü" deyişiyle kadılar, "Pir Sultan Abdal'ım hey Hızır Paşa" deyişiyle paşalar payını alırken; "Masumlar boğdurur padişahım var" gibi deyişleriyle de padişahlar payını alır 17. Osmanlı döneminde haksızlıklara dayanamayıp başkaldıran, sazı-sözü ve eylemleriyle dikkatleri üzerine çeken 16 Mehmet Bayrak, Eşkıyalık ve Eşkıya Türküleri, Ank. 1985, s.35. 17 Sabahattin Eyüboğlu, Pir Sultan Abdal, İst. 1990, s.71. 12

bir âşık da Köroğlu'dur. Köroğlu'yum kayaları yararım Halkın kılıcıyım hakkı ararım Sultan padişahtan hesap sorarım Uykudan uyanan katılır bana diye ünleyen âşık, geniş kitlelerin uzak-yakın umutlarını gerçekleştirmek için ortaya çıkan bir yiğit görünümündedir. O, yiğitçe edası ile Türk halkının kahramanlık, mertlik duygularının sembolü olmuştur 18. Haşim Nezihi Okay: "Bize kalırsa Köroğlu, o günkü 16.yy Osmanlı devletinin Anadolu'da sürdürdüğü bozuk düzene, baskı ve haksızlık rejimine, ağa ve derebeyi üstünlüğüne karşı Anadolu halkının direnme gücünün sembolüdür. Her türlü haksızlığın sürdürüldüğü, fakir fukara halkın nasibinin sadece ezilmek olduğu bir devirde Köroğlu'nun ve Dadaloğlu'nun koşmaları; beylerin, ağaların ve sarayın suratına indirilmiş birer şamardır. -Buna kavga derler, bey ne, paşa ne?- diyen Köroğlu sarayın ve onun düzenine karşı halkın kinini ne güzel anlatır. -İncitmeyin fukarayı. fakiri- demekle de fakir halkın bu bozuk düzene karşı koruyuculuğunu üstüne almış görülür. 19 diyerek hem genel duruma değinip hem Köroğlu'nun kişiliği ve konumunu dile getirir. Başkaldırı, yönetici sınıfa karşı daha çok kırsal kesim halkının direnişi biçiminde olduğundan doğa temi olarak şiirin içinde yer alır. Yüzyıllar boyu halkla ve köylü ile ilgilenmeyen saray adamlarından birinin Şarkışla'dan geçerken toplanan köylülerin hatırını sorması üzerine topluluğun arasında bulunan Sivas ın ünlü âşıklarından Şarkışlalı Serdari'nin: Nesini söyleyeyim canın efendim Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim Arzuhal eylesem deftere sığmaz Omuzdan kırılmış kolumuz bizim Sefil İrençberin yüzü soğuktur Yıl perhizi tutmuş içi kovuktur İneği davarı iki tavuktur Bundan gayrı yoktur malımız bizim Benim bu gidişe aklım ermiyor 18 Pertev Naili Boratav, Köroğlu Destanı, İst.1931, s.69. 19 Haşim Nezihi Okay, Köroğlu ve Dadaloğlu, İst. 1970, s.32. 13

Fukara halini kimse sormuyor Padişah sikkesi selam vermiyor Kefensiz kalacak ölümüz bizim Zenginin sözüne beli diyorlar Fukara söylese deli diyorlar Zamane şeyhine veli diyorlar Gittikçe çoğalır delimiz bizim Sekiz ay kışımız dört ay yazımız Açlığından telef oldu bazımız Kasım demeden buz tutuyor özümüz Mayıs ta çözülür gönlümüz bizim Tahsildar da çıkmış köyleri gezer Elinde kamçısı fakiri ezer Yorganı döşeği mezatta gezer Hasırdan serilir çulumuz bizim Zenginin yediği baklava börek Kahvaltıyı eder keteli çörek Fukaraya sordum size ne gerek Düğülcek çorbası balımız bizim Serdari halimiz böyle n'olacak Kısa çöp uzundan hakkın alacak Mamurlar yıkılıp viran olacak Akibet dağılır ilimiz bizim deyişi Osmanlı döneminde halkın genel durumunu ve âşıkların serzenişlerini dile getiren ilginç örneklerdendir. 14