pecya Tiyatro... Tiyatro... Merhaba T. Yılmaz Öğüt Sayı: 4 MAYIS/1991 ÜCRETSİZDİR FESTİVAL ÖZEL SAYISI



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ÖZGEÇMİŞ. Ünvanı: Prof.Dr. Öğrenim Durumu:

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KUKLA ÇOCUK TİYATROSU

MATBAACILIK OYUNCAĞI

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI!

İLHAM VEREN KONUŞMACILAR ALEM-İ İŞ İLE HERKES BİRBİRİNİ DAHA İYİ ANLAYACAK!

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Eskiçağ Dilleri ve İstanbul Üniversitesi 1999

Naptorun Pansiyon İzleyiciden Tam Not Aldı

TÜRKİYE DE AVANGARD TİYATRO HATICE HAVVA YAZICI KEREMCAN DUM ENISE GOKBAYRAK 2008 ISTANBUL BILGI UNIVERSITESI

Jamie Foxx J

ANAVARZA BAL ÇOCUK TİYATROSU

CV AKADEMİK PERSONEL FOTOĞRAF: 1. ADI: Cihan 2. SOYADI: Ünal 3. DOĞUM YERİ: 4. DOĞUM TARİHİ (GG.AA.YYYY): 22 / 01 / İLETİŞİM BİLGİLERİ:

Ve Perde... Tiyatro Afişleri Sergisi, DEÜ GSF 33.Dekor Maket Eskiz Sergisi Açılışı ve 17. Muhsin ERTUĞRUL Tiyatoro Emek Ödül Töreni

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ. Dokuz Eylül Üniversitesi 1990

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Uluslararası Pablo Neruda Barış Şiirleri yarışmasında Bir Sohbetin Özeti adlı şiiriyle ödül aldı.

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi.

''Hepimiz Atatürk'üz''

Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu adına hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü nün Yunanlılara karşı kazandığı zaferler, İnönü de anılmaktadır.

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

Sonrası. Jewett, Keman. Özcan Ulucan, Keman. Tuba Özkan, Viyola. Ozan Tunca, Cello. Program ile ilgili detaylar ise

Bodrum a gönül veren ünlüler Trafo da buluştu

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

KOMEDİ TRAJEDİ ...VE AŞK...VE İHTİRAS...VE SAVAŞ BİRAZ SENİN HİKÂYEN GİBİ... GERÇEK AŞK İÇİN HİÇ BEDEL ÖDEDİN Mİ?

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

7.2 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA

1. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (08 Aralık Ocak 2015 )

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Kuzey Hendeği nden Türk Sanat Müziği ezgileri yükseldi

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Kitap dolu bir hafta ONUR KONUĞUMUZ ENVER AYSEVER ULUSALDAN EVRENSELE İZMİR ÖZEL SAİNT JOSEPH FRANSIZ LİSESİ GEÇMİŞTEN GELECEĞE

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Oxford Big Read İç Anadolu Bölge Finalistleri. Yabancı Diller Festivali 2016

DIRIM. kültür - sanat - güncel yaşam ISSN Monet

Bodrum da Japon Kültürü Festivali

KARŞILAŞMA. Sergi Kataloğu. Peker Sanat Yayını 16 Ankara, Haziran Sanat Danışmanı İbrahim Karaoğlu. Fotoğraflar Sanatçıların arşivinden

HAKKINDA DUYURU ŞİİR DİNLETİSİ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri Ocak 2015 Adana Hilton Otel

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

Av. Soner ALPER. sayılacak nitelikteki Sadık Paşa Gazinosu nda garsondur. Gazinonun tiyatro sahnesi, balkonu, locaları

CV AKADEMİK PERSONEL FOTOĞRAF: 1. ADI: 2. SOYADI: Kuruç 3. DOĞUM YERİ: Ankara 4. DOĞUM TARİHİ (GG.AA.YYYY): 05/12/ İLETİŞİM BİLGİLERİ:

Türk Dünyası beyaz perdede buluştu

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

LOJISTIK SEKTÖRÜNÜN PÜF NOKTALARI ANLATILDI

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR R5)

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

Derece Alan Üniversite Yıl

Nâzım Hikmet - Yosif Abramson mektuplaşmasını sunuş

Günlük Kent Gazetesi

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3 YAŞ GRUBU MAYIS AYI EĞİTİM PROGRAMI

YARATICI ÇOCUKLAR DERNEĞİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇOCUKLAR VE KENTLER ETKİNLİĞİ

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ


DEVİNİMİN GÖRSEL DİLİ SERGİSİ VE KİTABI (VISUAL LANGUAGE EXHIBITION OF MOTION AND ITS BOOK)

06-26 EKiM 2016 YER: BARIŞ MAH. EĞİTİM VADİSİ BULV. ZABITA MD. HİZMET BİNASI YANI. Sandra Lopez. Ayla Turan Bahadır Çolak Kadriye İnal SelçukYılmaz

YAZ DEMEDEN ÖNCE. Gülsemin ERGÜN KUCBA Türkçe Öğretmeni. Terakki Vakfı Okulları 2. Yazma Becerileri Sempozyumu

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

İnsanlar yazdıkları eserler, besteledikleri müzikler, yaptıkları buluşlar ve yarattıkları sanat eserleri ile tarihe mal olur, takdirle anılırlar.

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

ÖZGEÇMĐŞ VE ESERLER LĐSTESĐ

Özlemle Anıyoruz. Robot Kulübü * Ahşap Boyama * Ebru Sanatı * Hayat Güzeldir * Gizli Gelen Davetiye. Bu Hafta Neler Oldu?

55. ULUSLARARASI AKŞEHİR NASREDDİN HOCA ANMA VE MİZAH GÜNLERİ PROGRAMI

PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ

1. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (07 Aralık Ocak 2016)

K O N A K B E L E D İ Y E S İ K E M E R A L T I G Ü N L E R İ 2014

Tüm Öğretmenlerimize ve öğrencilerimize iyi tatiller diliyoruz!

Orhan benim için şarkı yazardı

İnsanlarına yararlı olmaları. için onları düşünmeye. yaşamlarında daha iyiye, güzele ve doğruya ulaşmaları. gerektiğini söylüyorum.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Kitabı mı Çıkmış, Dizisi mi?

PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ

Portakal'a 'Türkiye sineması' damga vurdu!

Pepee den Önce Pepee den Sonra P.Ö- P.S

4.Öğrenim Durumu: ÖZGEÇMİŞ. 1.İsim : Turgut. 2.Soyadı: Yüksel. 3.Ünvanı: Öğretim Görevlisi. Derece Alan Üniversite Yıl


34. GENÇ GÜNLER -ATÖLYELER-

PROF. DR. YUSUF VARDAR -MÖTBE- KÜLTÜR MERKEZİ

Onceki izlenimdeki sevgi titresimleri sevgili Ugurcan'in izleniminde devam ediyor...

ikonu bir yeşilçam (ev dekorasyon)

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 24.VELİ BÜLTENİ

Fotoğraf Sevdalısı Bir Doktor:

9 MAYIS PAZARTESİ Futsal Çeyrek Final Maçları Yer: Spor Bilimleri Fakültesi Spor Salonu

İTÜ HBSK ÜNİVERSİTELER ARASI HALK KÜLTÜRÜ GÜNLERİ İTÜ HALK BİLİMİ VE SANATLARI KULÜBÜ

Vural ÇAVUŞOĞLU YÖNETMEN VURAL ÇAVUŞOĞLU

ABİDİN DİNO

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Süleymen Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakultesi, Resim Böl.

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim.

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

İnsan Oyunla Başlar Hayata

çok ders biyolojiden köken almaktadır.biyoloji ile arası iyi olanların zorlanmayacağı bir bölümdür.

ORHAN DİNÇ BENDE VARIM DEDİ

Transkript:

Tiyatro... Tiyatro... Sayı: 4 MAYIS/1991 ÜCRETSİZDİR FESTİVAL ÖZEL SAYISI Sahibi ve Yayın Yönetmeni: Boyut Yayınevi Tic. ve San.Ltd.Şti. adına T. Yılmaz ÖĞÜT Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Mustafa DEMİRKANLI Danışma Kurulu: Orhan ALKAYA Rutkay AZİZ Tuncer CÜCENOĞLU Genco ERKAL Fikret İLKİZ Yılmaz ONAY Işık YENERSU Bu Sayıda Katkısı Olanlar: Ufuk AKBAHARER Kâzım AKSAR Hayati ASILYAZICI Musa AYDOĞDU Metin BALAY Orhan DURU Dikna ERDEN Ferda ERDOĞAN Işıl KASAPOĞLU Zihni KÜÇÜMEN Ertuğrul KÜRKÇÜ Özdemir NUTKU Özlem ÖĞÜT Seçkin SELVİ TİYAP Rengin UZ Zeynep ÜSKÜL Ayşegül YÜKSEL Teknik Yönetmen: Sinan ŞANLIER Kapak Tasarımı: Yücel TANYERİ Reklam ve Halkla İlişkiler: Kemal DEMİRKANLI Adres: Oba Sok. No:9/l Cihangir-İstanbul Tel: (9-1) 149 87 37-38 Fax: (9-1) 149 02 18 Ankara Temsilcisi: Koray ERGUN Ankara Büro: Ihlamur Sok No:7 Yenişehir Tel: (9-4) 125 02 56 İzmir Temsilcisi: Ali Rıza ÖZBİLGİÇ İzmir Büro: 155. Sok. 5/A Hatay Tel: 9-51-43 01 39 Samsun Temsicisi: M.Kaya ODABAŞI Samsun Büro: İstiklal Cad.64/5 Tel: 9-36-12 25 12 Ofset hazırlık: Tem Yapım 149 87 37 Basıldığı Yer: Gelişim Yayınları A.Ş. 169 66 80 Merhaba Mayıs ayında İstanbul renkli bir Tiyatro Şöleni yaşayacak. Uluslararası 3.İstanbul Tiyatro Festivali, Bakırköy Belediyesi 1.Uluslararası Gençlik Tiyatro Şenliği, Kağıthane Belediyesi Amatör Tiyatro Şenliği, M.Eğitim Vakfı-Hürriyet Gazetesi'nin İstanbul Liselerarası Tiyatro Şenliği bütün ay boyunca, yerli yabancı birçok oyunu değişik biçim ve yorumlarla İstanbul sahnelerine taşıyacak. Ayrıca ITI (Uluslararası Tiyatro Enstitüsü)'nin iki yılda bir yapılan kongresi bu yıl. 26 Mayıs 1 Haziran arasında, yabancı 300-400 delegenin katılımı ile İstanbul'da gerçekleşecek. İstanbul Şehir Tiyatrolarının 7.Gençlik Günleri, İstanbul Opera ve Balesinin 1.Gençlik Günleri de, Mayıs ayında çeşitli sahne sanatlarının gösterimi ile devam edecek. Bütün bu etkinlikleri dergimize sığdırmak olanaksızdı. Biz, ağırlığı Uluslararası 3. İstanbııl Tiyatro Festivali'ne vermek yolunu seçtik. Derginin sayfa adedini bu defa 48'e çıkarıyor ve dergiyi daha nitelikli kâğıda, iç sayfalan da renkli olarak basıyoruz. Dergi, 32 sayfa ve 3.hamur kâğıtla yayıma başladığında bu köşede, Yazı İşleri Müdürümüz Mustafa Demirkanlı "... dergimiz önümüzdeki aylarda daha kalın, kuşe kapak, belki de birinci hamur olarak çıkmanın yollarını bulacaktır: amaçlıyoruz, umul ediyoruz." diye yazmıştı. Böylece dergimiz yaşamının 4. ayında, amaçladığı bu hedeflere yaklaşmış oluyor. Bunun nedeni ise, tiyatrocu dostlarımız ve okurlarımızın dergiye gösterdikleri ilgi, bizleri özendirme ve cesaretlendirmeleridir. Katkılarını esirgemeyen bütün kişi ve kurumlara, tiyatro sanatı adına, teşekkür etmek istiyorum. Dergimiz. Haziran-Temmuz ve Ağustos-Eylül aylarında, ikişer aylık sayılar halinde çıkacak, Ekim ayından başlayarak, tekrar aylık düzenine geçecektir. Yeni tiyatrolu günlerde buluşmak üzere... Sevgilerle... T. Yılmaz Öğüt

HABERLER 4 oyunları bir kitapta toplanıp Çağıltı Yayınları tarafından yayımlandı. Yeşil Gece, Reşat Nuri Güntekin'in aynı adlı romanın dan oyunlaştırılan ve "Laiklik" konusunu işleyen bir oyun. Cücenoğlu, Kumarbazlar'da ise Gogol'un aynı adlı bir perdelik farsından yola çıkarak, oyun kahramanların aslından çok farklı kişiler, tiyatro yazan ve aktör yapmış ayrıca oyunu iki perde olarak yazmış. Tiyatro yapabilme için çete kurup para elde etmek isteyen iki tiyatrocunun se rüveni Kumarbazlar.. AVNİ DİLLİGİL ÖDÜLLERİ İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ŞEHİR TİYATROLARININ KAMYON TİYATROSU. İzmir Büyükşehir Belediyesi "Şehir Tiyatroları", Özdemir Nutkunun yönetiminde 24 Nisan 1991 Çarşamba günü Konak Meydanı'nda, Ülkü Ayvaz'ın Yaşasın Gökkuşağı adlı çocuk oyunuyla tiyatro yaşamına girdi. Ülkemizin bu ilk kamyon tiyatrosu, HER AN, HER YERDE TİYAT RO! sloganıyla Nisan sonundan itibaren İzmir'in uzak semtlerine, civar ilçe ve köylerine tiyatroyu halkın ayağına götürmeye başladı. Özdemir Nutku'nun deyişiyle, Kamyon Tiyatro, "bugüne dek tiyatroya gidememiş çocuklarımıza da hizmet verecek!". Aynı zamanda "sokak tiyatrosu" aracı olarak da kullanılacak olan kamyonun, kapaklan açılınca 6.5 m. x 6.5 m.lik bir sahnesi, çeşitli amaçlarla kullanılacak bir balkonu ile iki makyaj odası var. Aracın elektriği onunla birlikte gezen bir elektronik kamyonun jeneratörlerinden sağlanıyor. Dışarıdan küçük görünen, ama kapakları açılınca yeterince oyun alanına sahip olan bu Kamyon Tiyatro İzmir'de büyük ilgi gördü. İlk gösterisini Konak Meydanında yüzlerce küçük seyircinin önünde düzenleyen Kamyon Tiyatro, 27-28 Nisan günlerinde Salihli'deki Çocuk Şenliğine katıldı ve Salihli dışında, Durasallı ile Kavaklıdere köylerinde de temsiller verdi. Daha sonra İzmir'in çeşitli banliyölerinde turne programı hazırlayan Kamyon Tiyatro'ya olan talep gün geçtikçe daha da artmaktadır. Muğla, Dalaman, Denizli, Aydın, Bergama'dan sürekli istek gelmektedir. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu girişimi İzmir ve Ege Bölgesinde büyük bir ilgi uyandırmıştır. İzmir Şehir Tiyatroları "Çocuk Bölümü"nün ilk oyunu olan Ülkü Ayvaz'ın "Yaşasın Gökkuşağı" adlı yapıtı, 1987 yılında Büyük Millet Meclisi'nin "Çocuk Oyunları Yarışması"nda birincilik ödülü kazanmıştı. Oyun, totaliter rejimlerdeki insanların özvarlığını yok eden tekdüze ve kişilikleri silen toplum düzenini eleştiren bir masal. "Tiyatro... Tiyatro Dergisi" olarak Türkiye'nin bu ilk KAMYON TİYATRO'suna başarılar diliyoruz. TUNCER CÜCENOĞLU'NUN 3 OYUNU 1 KİTAPTA... Tiyatro Yazarları Derneği Genel Sekreteri yazar Tuncer Cücenoğlu'nun daha önce birçok tiyatroda oynanmış ve kitap halinde basılmış KADINCIKLAR adlı oyunu ile hiç oynanmamış YEŞİL GECE ve KUMARBAZLAR adlı Avni Dilligil Ödülleri, jüri üyeleri Hayati Asılyazıcı, H. Şevket Ataseven, Hami Çağdaş, Yaşar İlksavaş, Seçkin Selvi, Kami Suveren, Dikmen Gürün Uçarer ve başka Nüzhet Birsel tarafından şu şekilde dağıtıldı: Başarılı yerli yazar: (Bulunamadı). Başarılı yapım: (Bulunamadı). Başarılı çeviri: Gencay Gürün (Çılgın Sonbahar). Başarılı yönetmen: Oben Güney (Görüşme-Kutlami Çağrı). Başarılı kadın oyuncu: Nevra Serezli (Çılgın Sonbi har) ve Aliye Uzunatağan (Bay Hiç). Başarılı erkek oyuncu: Zafer Ergin (Yüzyüze). Başarılı yardımcı kadın oyuncu: Jüride Kural (KA Kardeşleri). Başarılı yardımcı erkek oyuncu: Taner Birsel(Dan ton'ün Ölümü). Başarılı dekor, kostüm: Naz Erayda(Faustofeles, B Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü). Başarılı ışık: Önder Arık(Danton'un Ölümü). Jüri onur ödülü: Müşfik Kenter. Jüri özel ödülü: Kafesten Bir Kuş Uçtu. Jüri özendirme ödülü: Kerem Kurdoğlu. BULUNMAZ TİYATRO TÜM ŞENLİKLERE KATILMAK İSTİYOR Bulunmaz Tiyatro her pazar Ümraniye Kültür Merke zinde repertuarındaki oyunları dönüşümlü olarak sergileni yor; kendi sahneleri olan Nazım Hikmet Sahnesinde ise ti yatro eğitimi yapıyor. Bu arada Anadolu turneleri sürüyor. Topluluk tüm şenlik ve festivallerden çağrı gelirse gösterilere katılmayı kabul etmeyi ilke olarak benimsedik lerini açıklıyor. Topluluk çağrı aldığı İstanbul Şehir Tiyat rosu Gençlik Günleri ve Altındağ Belediyesi Tiyatro Şenli ğine katılıyor.

HABERLER 5 (Uluslararası Amatör Tiyatrolar Birliği) Kongresine katılacak. Bu yılki şenlikte, Kağıthane Belediye Tiyatrosu, Fatih Halkevi Tiyatro Kolu, Trakya Tıp Sahnesi, ESEK, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Tiyatro Topluluğu, Ortaköy Halk Sahnesi, İTÜ Amatör Tiyatro Topluluğu, İstanbul Lisesi Oyuncuları, Sarıyer H.E.M Tiyatro Kolu, Marmara Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi Tiyatro Kulübü, İstanbul Sahnesi, Bursa Ekim Tiyatrosu, Çağdaş Oyuncular katılıyor. Şenlikte ayrıca çocuk oyunları da sergilenecek. (Yer: Gültepe Tiyatro Salonu, -Karakol yanı- Sorumlu: Lale Ulutepe, Tel. 1733233, fax:1731930) ALMANYA'DA TÜRK TİYATROM TOPLULUĞUNUN ETKİNLİKLERİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİNİN TİYATRO ÇALIŞMALARI ÇEVRE KÖYLERDE DE SERGİLENECEK Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü, öğretim yılının başından beri çalıştıkları Haşmet Zeybek'in "Düğün ya da Davul" adlı oyununu 27 Mart'ta Üniversite Kampüsünde sergiledikten sonra kent merkezinde de halka sundular. Topluluk bu oyunu Tarsus, ODTÜ Şenliği ve Ege Üniversitesi Şenliğine de götürüyor. Topluluğun programında, köy seyirlik oyunu biçiminde sergiledikleri bu oyunu köylere götürmek de var. Topluluk, oyundan sonra, seyircilerin tiyatroya bakış açısını, kültürel birikimini beklentilerini saptamak üzere "Seyirci Araştırmaları" yapıyor. Köydeki gösterilerde de bu araştırmalar sürecek. Araştırmaların ilginç sonuçlarını ve yapılacak değerlendirmeleri, bölüm okutmanı Sayın Nurhan Tekerek yayınlanmak üzere dergimize gönderecek; biz de bu bilgileri ilerki sayılarımızda okurlarımıza ileteceğiz. ANKARA-GENÇLİK PARKI'NDA 1200 KİŞİLİK TİYATRO Ankara Büyükşehir Belediyesi, Gençlik Parkı içindeki Açıkhava Tiyatrosunu yeniden çağdaş mimari bir yapıya kavuşturuyor. Halen 700 kişilik olan yer sayısı 1200'e çıkarılıyor; sahne 15 m. boyunda 12 m. derinlikte düzenlenip üstü çelik konstrüksiyonla örtülecek ve yeni bir ses düzeni kurulacak. Sahne arkasında da soyunma, makyaj odaları, duşlar ve dekor depoları inşa edilecek. Tiyatro'nun Haziran ayı içinde açılması bekleniyor. Uzun yıllardır Almanya'nın Berlin kentinde sahnesini Türk ve Alman seyircilere açmakta olan TİYATROM adlı Türk tiyatrosu Berlin Parlamentosundan aldığı parasal destekle etkinliklerini sürdürmekte. TİYATROM'da Mayıs/91 ayında Slawomir Mrozek'in POLİSLER adlı oyunu ile BİR DELİNİN GÜNLÜĞÜ adlı oyunu Türkçe olarak sergilenecek. Slavomir Mrozek, 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'sında en çok sergilenen yazarlardan biri. POLİSLER oyunu Türkiye'de de daha önce sahneye konmuş ve hemen yasaklanmıştı. Oyunda, siyasi polisin tutuklayacak insan bulamadığı bir ülkede, polisin içine düştüğü durumun kara mizahı yapılmakta. Selçuk Sazak'ın yönettiği oyunda B. Eren, A. Cansever, T. Kalender, Y. Arman, L. Beceren ve İ. Üner oynuyor. Gogol'un BİR DELİNİN GÜNLÜĞÜ adlı tek kişilik ünlü oyununu ise Alex Novak yönetmiş. Sunan; Erhan Yener. Bu prodüksiyon Türkiye'de de sahnelenmişti. (Adres, TİYATROM, Alte Jakopstr. 12, 1000 Berlin 61. Tel:030-652020) AMATÖR TİYATROLAR İÇİN KAĞITHANE BELEDİYESİ, 2. BAHARA MERHABA ŞENLİĞİNİ DÜZENLEDİ. Kağıthane Belediyesi Gültepe'de yaptığı ve hizmete açtığı salonda, Amatör Tiyatrolar Çevresi (AÇT) ile ortaklaşa olarak 20 kadar amatör tiyatronun katıldığı 2. Bahara Merhaba Şenliğini 29 Nisan'da başlattı. Şenlik 18 Mayıs'a kadar tiyatro gösterileri, çocuk oyunları, panellerle sürecek. AÇT, 1981'den beri süregelen etkinliklerini, ülke dışına uluslararası düzeye yaymak amacı ile de bu yıl 29 Haziran- 6 Temmuz arasında Norveç'te yapılacak olan 20. IATA AÇOK'TA GENÇLİK OYUNU AÇOK, çalışmalarını mevsim başından beri Ümraniye Kültür Merkezinde sürdürüyor. Bu sahnede çocuk oyunları oynayan AÇOK topluluğu Beni Anlayan Yok adlı gençlik oyununu da Mayıs ayında bu sahnede ve 30 Mayıs'ta Şehir Tiyatrolarının düzenlediği 7.Gençlik Günleri'nde sergileyecek.

HABERLER 6 Fesitval'de Tiyatro Attis neden yok? Barış, dostluk ve sanat Tiyatro Festivali'ne katılacağı ilan edilmiş olan Yunanistan'ın Tiyatro Attis topluluğu bu yıl İstanbul'a gelmiyor. Geçen yıl festivalde Evripidis'in Bakkhalar'ını sergileyen ve büyük ilgi gören Theodoros Terzopulos'un yönettiği Tiyatro Attis bu yılki festivale katılmayacağını bildirdi. Festival komitesine katılmama gerekçesini bildirmeyen topluluk, Yunanistan'da dağıttığı basın bildirisinde "onlarca Yunanlı aileyi ölüm acısına boğan trajik İstanbul otobüs yangını olayının kararı almaya neden olduğu"nu belirtiyor. Atina'da yayınlanan Eleftherotipia gazetesi Attis'in kararını sanatsal duyarlılığın sonucu; Ta Nea gazetesi ise trajik olayın sanata etkisi olarak yorumladı. Gerekçelerini kendilerinden öğrenmek istediğimiz Attis'in yönetmeni Terzopoulos'u aradığımızda Atina'da bulamadık. Bu günlerde başlayan Patnas Festivali'nin koordinatörlüğünü üstlenmiş olduğu için Patnas'daymış. Tiyatro Attis'in Festivale katılmamaları hakkındaki görüşlerini sorduğumuz Festival Komitesi herhangi bir yorum yapmayacaklarını belirtti. Türk- Yunan Dostluk Derneği Başkanı Ekrem Akurgal ise; "Şehzadebaşın'daki elim olay hakkında daha önce gazetelerde üzüntülerimizi dile getirmiştik. Bu tür olaylar dünyanın heryerinde oluyor. Bu tip olaylar bize karşı olduğu zaman mü- sebbiplerinin Yunan halkını temsil ettiğini düşünmüyoruz. Geçen hafta Ankara'da Theodorakis'in Zorba The Greek adlı eseri dakikalarca ayakta alkışlandı. Tiyatro Attis'de İstanbul Tiyatro Festivalinde oynayabilseydi eminimki aynı sevgiyi görecekti. Yunanlı turistlerin nasıl bir sevgi ve muhabbetle karşılandıklarının sonsuz örnekleri var." diyerek duygu ve düşüncelerini açıkladı. Tiyatro Attis, Patnas yerine İstanbul'a gelseydi, Heiner Miller'in Medeamaterial'ini oynayacak ayrıca festival etkinlikleri içinde Heiner Miller, Wolfgang Storch, Thedoros Terzopulos ve oyuncularının yer aldığı bir tiyatro atölyesi açacaktı. Sanat evrenseldir. Halklar arasındaki barış dostluk ve sevginin bir kanıtı olan bu tür uluslararası festivallerin önemi, her ülke insanın oyunlarını kendi dillerinde oynamaları, insanların bu oyunları izlemek için tiyatro salonlarına koşmaları ve oyunların sonunda tükenmeyen alkışları ile ortaya çıkmıyor mu? Bu nedenle biz dostça, Tiyatro Attis İstanbul'a gelseydi de Heiner Miller'in Medeamaterial'ini izleyebilseydik diyoruz.

HABERLER 7 Oyun, iki komşu ülkenin sınırında geçiyor; sınırın, birbirini anlayan iki insanın dostluğunu engelleyemeyeceği anlatılıyor. Duvarların yıkıldığı, sınırların kaldırıldığı günümüzde, insanlar arasındaki mevcut sınırın aslında hoşgörüsüzlük olduğu vurgulanıyor. Oyunda Uğur İşbilir, Erkan Kalkan, Oğuz Ural, Bülent Düzgünoğlu, Hakan Şahin, Göngör Varlı, Ferhat Karaçak ve Turgut Denizer oynuyor. PİR SULTAN ABDAL AVRUPA'DA Ankara Birlik Tiyatrosu'nun şimdiye dek 12'ye varan mahkeme kararı ile oynadığı Pir Sultan Abdal adlı oyunu 1 Mayıs'tan başlayarak Avrupa'da Viyana, Münih, Hannover, Hamburg, Zürih, Frigburg, Stuttgard, Brüksel, Londra ve Paris kentlerinde sergilenecek. İSTANBUL LİSELERARASI TİYATRO ŞENLİĞİ Milli Eğitim Vakfı'nın Hürriyet Gazetesi ile birlikte düzenlediği, 11. İstanbul Liselerarası Tiyatro Şenliği, 4 Mayıs-5 Haziran arasında 52 lisenin katılımı ile yapılacak. Şenlik sonunda 10 lise, "Övgü Ödülü" alacak. "Şenlik Büyük Ödülü" de 2 topluluğa verilecek. İstanbul ve Anadolu yakasında iki grup olarak yapılan yarışmanın jürisi Devlet Tiyatrosu sanatçılarından oluşuyor. KUZGUNCUK SAHNESİ AÇILMADAN KAPANDI Salih Kalyon'un tiyatrosunu (AÇT) yeniden Kuzguncuk Sahnesi'nde açacağını geçen sayımızda bildirmiştik. Kuzguncuk'ta Cengiz Bektaş tarafından inşa edilen bu yeni salon, Salih Kalyon'la aralarındaki anlaşmazlık nedeni ile, 23 Nisan Çocuk Bayramı'nda AÇT'ye kapatıldı. Fotoğraf çocukların bu olaya tepkilerini yansıtıyor. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE MUHSİN ERTUĞRUL ANILDI Tiyatromuzun ustası Muhsin Ertuğrul, ölümünün 12. yıldönümünde, 2 Nisan'da Zincirlikuyu'daki mezarı başında anıldı. Törene eşi Handan Ertuğrul ve yakınları ile İstanbul Şehir Tiyatroları adına sahne müdürü Münir Kutluğ katıldı. Törende büyük Usta'nın tiyatromuzun yapılanması ve çağdaşlaşması için yaptığı unutulmaz hizmetleri anlatıldı. BİGA BELEDİYESİ 1000 KİŞİLİK SALON İNŞA ETTİ. Biga Belediyesi, Kültür ve Sanat merkezi olarak 1000 kişilik salon yaptırdı. Belediye Başkanının verdiği bilgiye göre, burada tiyatro, film, opera ve bale gösterileri ile sergiler, paneller ve açık oturumlar düzenlenecek. Salonun açılışı, 4 Mayıs günü Nokta Tiyatrosunun "En Büyük Megalomon, Başka Büyük Yok" adlı müzikli kabareyi oynaması ile yapılacak. ANKARA'DA " DEVLET TİYATROLARI ANKARA TİYATRO ŞENLİĞİ" Devlet Tiyatroları'nın 6 merkezinden birer oyununun katılımı ile 3. Ankara Tiyatro Şenliği, 2 Mayıs- 15 Mayıs arasında Ankara'da yapılacak. Şenlikteki oyunlar: Ankara D.T.: Yüzyüze (Yeni Sahne), 2-3 Mayıs Adana D.T. : 72. Koğuş (Büyük Tiyatro), 4-5 Mayıs Bursa D.T. : Kördöğüşü (Küçük Tiyatro), 7-8 Mayıs İzmir D.T. : Bir Ümit İçin (Şinasi Sahnesi), 9-10 Mayıs Diyarbakır D.T. : İbiş'in Rüyası (Şinasi Sahnesi), 11-12 Mayıs Trabzon D.T. : Müfettiş (Küçük Tiyatro), 14-15 Mayıs ÖZEL TİYATROLAR TURNEDE Tiyatroların Nisan ayında başlayan turneleri Mayıs ayında da devam ediyor. Aşağıda, tiyatroların Mayıs-Haziran turnelerini veriyoruz. Enis Fosforoğlu Tiyatrosu: Kıbrıs, GAP yöresi, Adana, Mersin, Alanya, İzmit, Zonguldak. Tevfik Gelenbe Tiyatrosu: Bolu, Nevşehir, Mersin, Elazığ, Malatya, Diyarbakır. Cihat Tamer-Ercan Yazgan Tiyatrosu: 16 Mayıs'a kadar Ankara(Batı Sineması); 1-10 Haziran, Karadeniz Bölgesi Hadi Çaman-Yeditepe Oyuncuları:: 13 Mayıs; Bursa, 21 Mayıs-9 Haziran; Ankara (AST Salonu). Nokta Tiyatrosu: Keşan, Çan, Biga, Ayvalık, Edremit, Salihli, Selçuk, Aydın, Muğla, Denizli, Alanya, Adana, Mersin, Tarsus, Antakya, Elazığ, Malatya, Tokat, Amasya, Çorum. AST: 2-25 Mayıs, Samsun, Diyarbakır, Antep, Antakya, İsken denin, Adana, Mersin, İzmir. Dostlar Tiyatrosu: 1-18 Mayıs; Ankara (AST Salonu), 13 Mayıs; Samsun (Konak Sineması). Dormen Tiyatrosu: 2 Haziran'a kadar, Ankara (Gölbaşı Sineması). Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Tiyatrosu: 20 Mayıs'a kadar, Ankara (T.A.D. Salonu). Bulunmaz Tiyatro: 15-16 Mayıs; Zonguldak, 31 Mayıs; Antakya, 1-8 Hazi ran; Ağrı, Patnos, 10-15 Haziran; Ankara ve ilçeleri. Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu: 11 Mayıs'a kadar, İzmir. Ortaoyuncular: 17 Mayıs-17 Haziran, Ankara (Kızılırmak Sineması).

FESTİVALDEN 8 Rustaveli Tiyatrosunun Brecht yorumu üzerine Brecht'e tutunmak, suya tutunmak F estivale katılmakta olan Gürcistan'ın Tiflis kentindeki Rustaveli Tiyatrosu, Brecht'in Kafkas Tebeşir Dairesi'ni değişik bir yorumla sunacak. Gürcü Tiyatrosu, eğitici yanları, toplumsal eleştirileri çok olan, gerçek bir "Ulusal Tiyatro" yapısına sahip ve kökleri Yunan Tiyatrosuna yaşıt denebilecek bir tiyatro... Rustaveli Tiyatrosu, Gürcistan'da tiyatro dalında eğitim veren Rustaveli Tiyatro Akademisi'ne sahip bir kuruluş. Bu akademide, Rustaveli'nin ünlü sanatçıları öğretim üyeliği yapmakta. Tiyatronun 1500 kişilik bir salonu ve 300 kişilik bir kadrosu bulunuyor. Tiyatronun Genel Sanat Yönetmeni Robert Sturua'nın sahneye koyduğu Kafkas Tebeşir Dairesi, 50 kişilik bir kadro ile oynanıyor. Aşağıda bu oyunu video kaydından izlemiş olan arkadaşımız Metin Balay'ın oyunun yorumu üzerine incelemesini; Gürcü Tiyatrosunu yakından tanıyan ve Yönetmen R.Sturua'nın yirmibeş yıllık dostu olan Hayati Asılyazıcı'nın Gürcü Tiyatrosu ve R.Sturua üzerine yazısını; oyunun yazarı B.Brecht'in bu oyununa ait anılarından arkadaşımız tiyatro yönetmeni ve oyun yazarı Yılmaz Onay'ın derlemesini sunuyoruz. Metin Balay Daha 1938 yılında Brecht, gerçekçiliğin Balzac gibi yazmak olduğunu söyleyenlere karşı şöyle diyordu: "Balzac'a tutunun önerisi şu öğüde benziyor: Suya tutunun!" Son yıllarda artık ülkemizde de izleme şansını elde etmeye başladığımız modern Brecht yorumlan, aynı sözün artık Brecht için de söylenmeye başlandığını gösteriyor. Geçen yıl izlediğimiz Theater A.D.Ruhr'un Üç Kuruşluk Operası'ndan sonra Rustaveli Tiyatrosu'nun Kafkas Tebeşir Dairesi de böylesi bir çalışma. Zaman giderek daha büyük bir hızla akıyor, dünya giderek daha baş döndürücü bir hızla değişiyor. Bu nesnel değişimlerin içinde insanda giderek daha büyük ve daha derin sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Belki daha doğru bir deyişle bazı eski sorulan yanıtlayabilmek giderek daha da zorlaşıyor. Brecht' in "Kafkas Tebeşir Dairesi"de böylesi bir sorunun üzerinde duruyor: "Bir çocuğun anası onu doğuran mıdır, yoksa onu besleyip büyüten, ona emek harcayan mı?" Bu soru bütün öyküyü içine alan çerçeveyle de, yani oyun içinde oyunun yardımıyla sorun bir üretim aracı üzerindeki mülkiyetin kullanımla belirlenmesine dönüşüyor. Ama oyun sadece bundan mı söz ediyor. Kesinlikle hayır! Hatta analık davası Brecht'in deyimiyle sadece ve sadece gerilim yaratmak için bir motif olarak kullanılıyor, mülkiyet meselesi çözüme ulaştıktan sonra oyun içinde oyunun başlaması da bunun bir göstergesi. Peki başka nelerin üzerinde duruyor? Brecht'in hemen hemen tüm oyunlarında olduğu gibi büyük, tarihsel ve politik olayların, gelişmelerin sokaktaki insanın yaşamını nasıl etkilediğinden söz ediyor. Burada Rustaveli Tiyatrosu'nun yeniliği, hiç eskimemiş üstelik yeni tanımlar arayan dünyamızda belki de daha da önem kazanmış bulunan bu içeriği yorumlayış tarzından kaynaklanıyor. Brecht'in Halk ozanı günümüzün bir Sirk Sunucusu'na dönüşüyor. Ama gerek oyun içinde oyunun, gerekse de çerçeveyi oluşturan ön oyunun kişileri birer masal kahramanı gerçekliği kazanıyor. Masal kahramanı oluyorlar ama masalsı olmuyorlar. Çünkü dürtüleri ve yönelişleri son derece gerçekçi. İşte Rustaveli Tiyatrosu gerçek olanla, kurgusal, yapıntı olanın birleşiminden Brecht için kendince böyle yeni bir tarz oluşturuyor. Masalla gerçek, şiirle günlük konuşma, fantaziyle sıradan olan, duygusallıkla mantıksallık birbirlerini yabancılaştırarak yan yana varoluyorlar. Bu arada folklorik olmadan yerel halk danslarını beceriyle kullanıyorlar. Galiba sırları da geleneksel formları kullanmada politik tercih yapmaları, geleneksel olandan özellikle bir estetik yaratmaya yönelmemeleri. Ama böylece çok modern bir estetik yaratmış oluyorlar aslında. Dekorun ve müziğin bu yaratıya katkılarının ne denli büyük olduğunu ancak dile getirebilirim, yoksa bir değerlendirme yapmak uzmanlığım değil. Ama oyunculuk konusunda, özellikle de böyle yeni bir Brechtçi oyunculuk dili açısından tüm oyuncular bize iyi bir ders sunuyorlar. Brecht'in oyunculuk üzerine yazdığı kuramsal yazılarını okuyup da bunun nasıl olabileceğini düşünenler ve bir türlü gözlerinin önünde canlandıramayanlar için Rustaveli Tiyatrosu canlı bir örnek sergiliyor. Oyuncular, rahat, esnek... En gergin anlarda bile rollerini göstere göstere oynuyorlar. Böylece Brecht'in sözünü ettiği Galile'nin ünlü bakış açısı'nın insan davranışları ve tutumları alanına nasıl aktarıldığını somut olarak görüyor ve yaşıyoruz. Oyunculukta her ayrıntının inceden inceye yapılmış bir tasarımın ürünü olduğu açıkça belli oluyor. Klasik kalıpçılara göre hiç de Brechtiyen denemeyecek bu çalışma, Balzac için söylediklerinin kendisi için de doğru olduğunu ortaya koyuyor: Brecht'e tutunmak, suya tutunmak demektir. Yalnız suyun nereye aktığını kestirmek kolay değil... Bu konuda ancak deneyler yapmak mümkün. Rustaveli Tiyatrosu'nun yaptığı da çok değerli bir deney.

FESTİVALDEN 10 Brecht'ten birkaç not "Duygu satamayan Adam" Brecht ve Kafkas Tebeşir Dairesi oyununa ilişkin olarak izleyicilerin ve okurların zaten bildikleri pek çok şeye burada birkaç satırla katkı sağlamak pek mümkün değil. Ama oyunun yazılış süreci içinde Brecht'in "Çalışma Günlüğü"nden bazı notları aktarmak ilginç olabilir sanıyorum. Örneğin 1943 Kasım ortası ile 1944 Mart ortası arasında, Broadway ile Tebeşir Dairesi üstüne kontrat yapıldığını, çalışmanın başladığını ve "birkaç yeni pantolon satın aldığını" belirtiyor. 28.5.44. -"Sanki Tunguz steplerine oyun yazıyorsun. Gorelik geldi, pek önem verdiği Auerbach adlı Amerikalı bir yapımcı-yazarla birlikte. Winge, Kafkas Tebeşir Dairesi'nin aksiyonunu anlattı. Gorelik, işin özünü sordu, sonra yapıyı eleştirmeye kalktılar. Ça- Yönetmene dair... Gürcistan'ın Akademik Dram Tiyatrosu olan Rustaveli Tiyatrosu, bütün Sovyet tiyatroları arasında önde gelen topluluklardan biridir. Sovyet tiyatro yönetmenlerinin doruk adlarından biri de Tiflis'teki Rustaveli Tiyatrosu'nun Genel Sanat Yönetmeni Robert Sturua'dır. Gürcistan'ın, Sovyetler Birliği'nin ışık saçan sanatçılarındandır. Gürcü Tiyatrosu'nu aydınlatan, yaptığı yorumlarla insan düşüncesinin boyutunu genişleten, oyuncuları yaratıcı yöntemle hazırlayan Robert Sturua, olağanüstü bir sanatçıdır. Oyuncuyu etkiler, onu yaratıya yöneltir, araştırıcıdır. Sahne sanatının araştırıcılığını, tiyatro ile yaşamın akışını keskin bireşimle (sentezle), yapıtın içeriğine göre kimi zaman tipleştirmeleri ve yaşam çözümlemelerini bütün yönleriyle sahnelediği oyunlarda büyük bir yetkinlik ve ustalıkla kullanır. Sürekli yükselen estetik anlayışı oyunların eyleminde (aksiyonunda) şiirsel gerçekçiliğe dönüşür. Robert Sturua'yı ilk kez 1967 yılında Tiflis'teki Şota Rustaveli Tiyat- Yılmaz ONAY Robert Sturua'ya uzaktan bakıyorum Hayati ASIL YAZICI tışma neredeymiş, gerilim neredeymiş, et, can neredeymiş, vs. vs. Hamlet'teki karmaşık ve cesur yapı özelliğini anlatmaya çalıştım, nafile... Winge ile arabaya binerlerken konuşuyorlardı: 'Hiç bir zaman başarı kazanamayacak bu adam. Hiç bir duygu yaratamıyor, özdeşleşmeye bile vardıramıyor. Bundan da bir kuram çıkarıyor sonra. Manyak bu, daha da beter olacak.' " Brecht'in "manyak"lığı, "başarı kazanamadığı", "daha da beter olduğu" ortada, değil mi? Festivalde Brecht'in oyununu izleyeceğiz, kırkbeş yıl sonra.. Ya öteki "sanat satıcıları?"... Onlar neredeler? 6.6.44. -"Dün öğleden sonra Kafkas Tebeşir Dairesi'ni bitirip Rainer'e gönderdim." 12.6.44. -"Gorelik gene tutturdu, 'bir dramda gerilim olmalı, doruk olrosu'nda ilk sahnelediği Hanuma adlı müzikli oyunundaki çok başarılı çalışması ile tanıdım. Eski bir Gürcü oyunu olan "Hanuma", Sturua'nın biçeminde olağanüstü bir çıkış noktasıydı. Böylece, ilk denemesi onu kısa sürede tanıtmaya yetti. Böyle bir başarıyı gösterdiğinde yaşı yirmi dört ya da yirmi beşti. Oyundan sonra, Robert Sturua ve oyuncularla görüştüm. Tiyatronun Genç Sanat Yönetmeni Arçil Çıkhartişvili'ydi. Sovyetlere ve Gürcistan'a tiyatro araştırmaları yapmak için gelmiştim. Rustaveli Tiyatrosu İdari İşler yönetmeni Dorian Kitia'nın yakın ilgisi ile her oyunun bitiminde yönetmen ve oyuncularla bir araya geliyorduk. Oyun çalışmalarını, Rustaveli Tiyatrosu'nda sahnelenecek yeni oyunların provalarını izliyordum. Bitişik binada Rustaveli Tiyatro Akademisi'nde çok köklü bir eğitim sürdürülmekteydi. Anılan akademiye sürekli gitmeye başladım. Gürcü Tiyatrosu'nun biçemini (üslubunu) anlamakta zorlandığımı söyleyemem. Haberli geldiğimden çok iyi bir malı, özdeşleşme olmalı' diye. Oyuna duygusal olarak kendini kaptırmazsa bir şey anlayamazmış. Birine kendini kaptırdın mı daha da anlayamaz olursun, diye tartışmaya girdim, ama duvarla konuşuyorum sanki. 'Hikâyeyi satmak' saplantısından ayırmak olanaksız onu ve tabiî duygu satmak, şok satmak saplantısından da..." 15.8.44. -"Almanlar hâlâ savaşıyor, çünkü egemen sınıf hâlâ egemen." 1.9.44. -"Kafkas Tebeşir Dairesi'nin ön oyununu ve son oyununu yeniden yazdım. Tuhaf; kaygı ve huzursuzluk insanın omuzlarını nasıl öne düşürüyormuş. Normal zamanda onları dik tutan ne?" Brecht de, öteki sürgün Almanlar gibi, ABD'de düşman yabancılar sayılıyordu ve akşamları 20.00'den sonra evinde olmak zorundaydı. Gezmesi izne bağlıydı, vb. Sonunda bilindiği gibi sorguya da çekildi. Oysa bugün önümüzde Brecht'in insanlığa malolmuş yapıtları duruyor. Bu değerli yapıtlardan birini İstanbul'da sahneleyecek olan Rustaveli tiyatro topluluğuna başarılar diliyorum. repertuvar uygulamasından yararlanıyordum. Robert Sturua ile sürekli bir araya gelip, tiyatro üstüne tartışıyorduk. Tanıdıkça bu gencin çok niteliklere sahip olduğunu anlıyordum. Tiflis'in tüm atak sanatçıları ile iyi arkadaştı. Onları tanımaya başladıkça, Sturua'yı ayrı bir yere koyuyordum. Resim, müzik, heykel dalının genç yeteneklerini bulup tanıştırıyordu beni. Birgün Gürcü, birgün Yunan ya da başka bir ülkenin yazarını Gürcü Tiyatrosu ile tanıyordum. Robert Sturua'nın büyük yeteneği, her oyuna yansıyordu. En çok onun çalışmalarını gördüm. 1968 yılında, ilk kez Rustaveli Tiyatrosu'nun konuğu olarak Tiflis'teydim. Üç hafta boyunca, hergün ayrı bir oyun gördüm. Moskova, Leningrad'da ünlü yönetmenlerin oyunlarını izlemiştim. Bunların en genciydi Robert Sturua. Yaptığı işler, sahnelediği oyunlar uluslararası düzeydeydi. Bütün çalışmalarını görüyor, güçlü yorumlarını izliyordum. Ulusal oyunlara çok önem veriyordu. Yunan tragedya ve komedyası üstüne yeni değerlendirmeler yapıyordu. Bir Shakespeare tutkunu idi. Geniş repertuvarı ile, bu denli genç yaşta ünlü yönetmenlerle yaşıyordu. 1969'da Rustaveli Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmenliğine getirildi. Başarıları bunu gerektiriyordu.

FESTİVALDEN 12 Royal National Theatre Oyun : Tartuffe Yazarı: Fransız Tiyatro : İngiliz Yönetmen ve oyuncular : Hintli 'Kültürler karşılıklı birbirlerini beslemişlerdir" ngiltere'nin ünlü tiyatro topluluğu Royal National Theatre İ (NT), yönetmeni ve tüm oyuncularının hintli olduğu bir ekiple, Moliere'in fars türündeki ünlü oyunu Tartuffe'ü, Hindistan tarihi ve yaşamına uyarlanmış bir prodüksiyonla sunuyor. Oyunu, Hint asıllı yönetmen Jatinder Verma Hint tarihi, sanatı ve tiyatrosundan izler taşıyan bir biçimde sahneye uygulamış. Moliere'in Fransa'da 17 yüzyılda M.Louis döneminde geçen oyunu, 17 yüzyıl Hindistan'ına aktarılmış. Oyunda, 17.Yüzyılda Hindu ve Sih'leri ortadan kaldırmak için uğraşan Moğol İmparatoru Aurangzeb'in davranışları ile Fransa'da Protestanlara yapılan davranışlar arasındaki benzerlikten söz ediliyor; Hint müziği, dansı, yaşam biçimi oyuna değişik bir yorum getiriyor. Aşağıda, oyunun Hintli yönetmeni Jatender Verma'nın İngiltere'deki tiyatro yaşamını kısaca anlatan bir yazıyı ve kendisi ile yapılmış bir röportajı sunuyoruz. Jatinder Verma Jatinder Verma İngiltere'ye 1968'de geldi. York ve Sussex Üniversitelerinde tarih öğrenimi gördükten sonra 1976'da İngiltere'nin önde gelen Asya tiyatrosu topluluğunun (Tara Arts) kurucuları arasında yer aldı. Topluluk çoğunu Verma'nın yazdığı ya da uyarladığı 40'ı aşkın oyun sahneye koymuştur. Genellikle Asyalıların deneyimleri üzerine kurulan oyunlar arasında Gandhi'nin Londra'daki yaşamını konu alan Salt of Life (Yaşamın Tuzu); Newham'daki işsiz Asyalı gençlerin öyküsünü dile getiren Chilli in You Eyes (Gözlerindeki Kırmızı Biber) ile 4.yüzyıl Sanskrit klasiği The Broken Thigh (Kırık Kalça) ve Gogol'ün Müfettiş'i sayılabilir. Söyleşi Son üç oyununuzda: Hint ve Avrupa tiyatrolarını kaynaştırma ya da keşfetmeye girişerek Avrupa kla-

FESTİVALDEN ı13 siklerini yeniden kurdunuz. Bu yola girmenizin nedenlerini açıklar mısınız? Ben Avrupa edebiyatıyla yetiştim. Hint tiyatrosunu benim için ilgi çekici kılan burada metnin, sözün, hareket, kostüm ve makyajla birlikte oluşan büyük bütünün parçalarından biri olması. Kültürler her zaman birbirlerinden karşılıklı beslenmiştir. Örneğin Gogol'e esin kaynağı olan Rus Kukla Tiyatrosuyla Kuzey ve Hindistan'daki benzer gelenekler ırasında bağ vardır. Aynı şekilde Moliere'in çokça dayandığı italyan popüler comtnedia dell'arte'siyle batı Hindistan'ın bhavai halk tiyatrosu arasında büyük benzerlikler bulunur. Avrupa ile Hindistan arasindaki bağıntıları keşfedilme olanağı aklımı çeliyor ve beni büyülüyor... ve benim bugün İngiltere'deki yaşamımın gerçek anlamı da burada. Dolayısıyla Avrupa metinleri üzerinde çalışmakta kendine özgü )ir şey yok, bu bir kaçınılmazlık. İngiltere'de Asya tiyatrosu yapmak mümkün mü? Evet. Asya tiyatrosu dediğimde >en oyuncuların tamamının beyaz olmamasını anlamıyorum. Sözünü ettiğim şey metnin kökeni ya da»yunun içeriği de değil. Burada söz konusu olan kullanılan formlar, annede yaratılacak özgün dilden öz ediyorum. Tartuffe ile ilgilenmenizin nedeni? Tartuffe dinsel iki yüzlülüğü konu alan bir oyun. 1664'te ilk sahteye konulduğunda XIV.Louis tarafından yasaklanmıştı (Moliere oyunu yeniden yazmak zorunda kalmış, daha sonraki bütün Tartuffe baskıları 1669'da yazılan üçüncü yapımı esas almıştır). Oyunun bugün ABD'de ya da dünyanın başka yerlrinde -en bilinen örneğini İngiltede'deki Salman Rushdi olayının oluşturduğu- dinsel temelciliğin yükselişiyle ilişkili olduğu gözle görülebilir. Ayrıca Moliere'in sonradan görme, yükselme hırsı içindeki, Ünümüzün yuppielerini andıran sınıftan insanların ikiyüzlülüklerini ve sergileme amacını güttüğünü düşünüyorum. (*) Nadir Tharani'nin Jatender Verma'yla yaptığı görüşmeden Ertuğrul Kürkçü tarafından çevrilmiştir. Türkiye'de Tartuffe La Tartuffe ve Mürai Bilindiği üzere asıl adı Jean Baptiste Poquelin olan Moliere'in (1622-1673) Tartuffe adlı oyunu yazması ve oynaması o dönemde büyük tepkilere yol açmıştı. Versailles Sarayında ilk üç perdesi oynanan Tartuffe, Saint Sacrement adlı gizli bir dini topluluğun baskısıyla Fransa Kralı XIV.Louis tarafından yasaklandı. Kralın ileri sürdüğü gerekçe şudur: "Oyununuzdaki sahte dindar ile gerçek dindarlar arasında öyle benzerlikler var ki gerçek dindarlar da bundan gocunabilir. Bu nedenle Kral, o sayın uyruklarını düşünerek, oyundan alacağı hazdan kendini mahrum etmeye karar vermiştir." İnsanları dinsizlikle suçlayıp mal, mülk ve miraslarına el koyan sahte dindarlara Tartuffe oyunu ağır bir darbe indirdi ve oyun skandala neden oldu. Sürekli olarak gösterilebilmesi ancak 1669'da gerçekleşebilen oyunun ana teması şudur: Tartuffe adında sahte bir sofu, Paris'te saygın bir adamın, Orgon'un evine yerleşir. Onun saflığından yararlanarak, ailesi dahil, her şeyine el koymaya çalışırken maskesi düşürülür. Oyun ilk olarak dilimize Ahmet Vefik Paşa tarafından manzum olarak çevrildi ve onun kurduğu Bursa Tiyatro'sunda oynandı (1879-1882). Tartuffe rolü de bir Molla'ya yerildi. (Bkz. M.And, Tanzimat ve İstibdat Döneminde Türk Tiyatrosu, s. 179) Komedi, 5 Fasıl ve 85 sayfa olmak üzere 1880'li yıllarda eski harflerle basıldı. İkinci baskısı ise 1933'de Kanaat Kütüphanesi tarafından yapıldı. 1927-28 tiyatro mevsiminde, ise Tartuffe. S.Rauf ve M.Kemal Küçük tarafından MÜRAİ adıyla "Komedyanın görevi, insanları eğlendirerek düzeltmektir." Zihni KÜÇÜMEN (Tartuffe'ün yasaklanması dolayısıyla, Molieretn XIV. Louis'ye yazdığı mektuptarı) uyarlandı ve Darülbedayi'de (İst. Bel. Şehir Tiyatrosu) sergilendi. Oyunu Muhsin Ertuğrul yönetti. "Sahte Sofu'yu Behzat Butak oynadı. Oyun, aynı tiyatroda V.R. Zobu'nun yönetimi ve B.Butak'ın aynı rolü oynamasıyla 1947'de yinelendi. 1982-83 mevsiminde, gene V.R.Zobu'nun yönetiminde, bu kez Mürai'yi Dinçer Çekmez oynadı. Mürai1969'da Ankara Meydan Sahnesi'nde de sergilendi, bu sahnede Mürai'yi Zihni Göktay oynadı. Tartuffe'ün dilimizdeki ikinci özgün çevirisini Orhan Veli Kanık yaptı. Oyun bu çeviri ile İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları'nda bugüne dek üç kez sergilendi: 1952-53 Yönetmen: Max Meinecke. Tartuffe:H.Kemal Gürmen. 1964-65 Yönetmen: Coşkun Tunçtan. Tartuffe: Toron Karacaoğlu. 1975-76 Yönetmen ve Tartuffe: Mücap Ofluoğlu. Devlet Tiyatrosu ise, Tartuffe'ü ilk kez 1947-48 mevsiminde sahnelemiş, oyunu Nüzhet Şenbay sahneye koymuş, Tartuffe rolünü de Saim Alpago oynamıştır (Oyun aynı tiyatroda ikinci kez 1980-81 mevsiminde yinelendi. Sahneye koyan: J.L.Martin Barbaz. Tartuffe: Bozkurt Kuruç). Ülkemizde en başarılı Tartuffe yorumları, bizce, M.Meinecke ve J.L.M. Barbaz'ın yorumlarıdır. Fransa'da ise önce L.Jouvet sonra da, R.Planchon'un yorumlan hâlâ aşılmış değildir. Bu yorumlar, örnek Tartuffe yorumları olarak, tiyatro okullarında gösterilir. Bu bakımlardan şimdi İngiliz'lerin bu yeni yorumu tiyatro çevrelerince ilgiyle beklenmektedir.

FESTİVALDEN 14 Übü'nün yönetmeniyle söyleşi: "Budalalık zamana bağlı değil" F ransa'dan N.A.D.A. Tiyatro Topluluğu, ülkemizde daha önce iki kez farklı yorumlarla oynanmış olan Alfred Jarry'nin 1896 'da yazdığı Übü adlı oyunu ile festivale katılıyor. Übü, kural tanımayan utanmaz, obur, bayağı, doymak bilmez, iktidar olmak için herşeyi yapan kocaman gövdeli, armut kafalı bir adam. Grotesk tiyatro biçiminin önemli. örneklerinden biri olan Übü yazıldığından bugüne güncelliğini yitirmedi. Her zaman tüm ülkelerde birbirinden farklı yorumlarla ortaya çıktı. Bu defa N.A.D. topluluğu yalnız iki kişiyle Übü Ana-Übü Baba, ile oynuyor oyunu. Askerler, halk, saray yöneticileri, konuklar ve diğerleri sebzelerle, meyvelerle, eşyalarla, kuklalarla simgesel olarak sahnede görülecekler. Tabii hepsi Übü Ana ile Übü baba'nın oyuncakları olarak. Bu ilginç gösteriyi oynayan ve uyarlayan Guilhem Pellegrin ile Paris'ten fax aracılığıyla arkadaşımız bir görüşme yaptı. Aşağıda bu söyleşiyi ve ülkemizde Übü'yü Üzbik Baba olarak dilimize uyarlayan Orhan Duru'nun oyuna ait yazısını sunuyoruz. Zeynep ÜSKÜL Übü'ye özgün bir biçim getiriyorsunuz. Bu biçim içinde yeni bir yorum da getiriyor musunuz? Bu yalnız bir biçim zenginliği mi? Übü Baba, geleneksel olarak, armut biçiminde bir mask takan "devasa" bir kişilik olarak sunulmuştur. Biz, onu masksız, dünün veya bugünün bir insanı olarak sunmayı tercih ettik ve iktidara karşı Übü Baba- Übü Ana çiftinin ilişkisini ayrıcalıklı kılmayı istedik. Übü, Fransız Edebiyatı'nın masalsı bir kişiliğine dönüştü ama bu aynı zamanda bir komedyen için yorumlanacak harika bir roldür de. Bu, Lady Macbeth'e çok yakın olan Übü Ana için de geçerlidir. Başlangıçta amaç Babette Masson ve Guilhem Pellegrin'i aynı sahnede buluşturmaktı ama sonunda bu oyunun de- ğişik yönlerini daha sonra keşfettik. Alfred Jarry ile bugünün dünyas, arasında nasıl bir bağlantı kurabiliriz? Biçim açısından Alfred Jarry z a - manından önce sürrealist, Dada hareketinin ve hatta Absürd Tiyatronun öncüsü oldu. İçerik açısından, budalalık ne yazık ki zamana bağlı değil ve bu oyunun başlıca konusudur. (İnsan 1896'dan bu yana çok gelişti mi ve son savaş gerçekten sonuncu mu?) Jarry'nin oyunu her zamankinden günceldir. Bu oyun hiçbir yerde hem de her yerde geçiyor diyorsunuz. Bu sözünü: günümüzün modern demokrasi krallarını da içeriyor mu? Bu, her şeyden önce her tür diktatörl ü k biçimini ve insanların herhangi bir iktidar ya da otorite tarafından öldürüldüğü her yeri içerir. Oyunun bu yorumunun günümüı Türk seyircisi tarafından özel olarak algılanacak yanları olabilir. Ne dersiniz? Herhalde, Türk halkının bu oyunu nasıl algılayacağım öğrenmek bizim için de ilginç olacak.

FESTİVALDEN 15 "Hergün yeni Übü'lük örnekleri ile karşılaşıyoruz" ÜBÜLEŞMEK Orhan DURU T oplumumuz ve bu toplumu yönetenler giderek daha çok Übü'leşiyor. Ya da bana öyle geliyor. Belki de her büyük sanat yapıtının yarattığı bir etki bu. Kendimizi ya da çevremizi ona benzetiyoruz ve sık sık benzerlikler buluyoruz. 1873-1907 yıllları arasında yaşamış olan Fransız yazarı Alfred Jarry'nin geriye bıraktığı en ünlü tiyatro yapıtı 'ÜBÜ'de böylesine derinden kavrıyor insanı. Jarry başkalarının da söylediği gibi Lautreamont ya da Raimbaud ile bağlaşık olarak düşünülebilir. Onların şiirde yaptıklarını o daha derinden tiyatro alanında gerçekleştirdi. ÜBÜ bizim kuşağı da derinden etkiledi. Bugün de etkilerini sürdürüyor. Son yıllarda serpilen ve gelişen güldürü dergilerinde sık sık übüsel yaklaşım örnekleri görüyorum. Karagöz ve Ortaoyunu geleneğinden gelen toplumumuz ve aydın kesim de Jarry'yi ya da onun başyapıtı 'Übü'yü tanımasa bile yabancılık çekmez. İnsan 'Übü'nün kabalığında, ağzı bozukluğunda, eşeysel esprilerinde Rabelais'den İtalyan Commedia del Arte'sine, oradan bizim geleneksel gölge oyunumuz Karagöz'e uzanan bir çizgi yakalayabilir kolayca. Türk seyircisi Übü ile ilk kez 1962 yılının Ekim ayında Arena Tiyatrosu'nda karşılaştı. Çeviriyi Asaf Çiğiltepe yapmıştı ve oyunu o koymuştu sahneye. Übü Baba rolünü Ergun Köknar, Übü Ana rolünü Ani Şahnazar oynamıştı. Çiğiltepe'nin daha sonraki yıllardaki tiyatro yaşamının ve daha pek çok sahne sanatçısının ilk başarılı sınavı olmuştu bu oyun. Übü'de rol alan kadrodan kimi adları sıralayalım burada: Başar Sabuncu, Mehmet Güleryüz, Tunca Yönder, Ege Ernart, Tolga Aşkıner, Atilla Tokatlı, Tuncer Necmioğlu ve başkaları. Nerdeyse 30 yıl öncesinin bu tiyatro serüveni, devlet dışındaki sanat ağırlıklı özel tiyatronun gelişmesinde ilk başarılı adımlardan biri oldu, yarattığı tartışmalar ve getirdiği yeni atılımla. Alfred Jarry'nin yaşamı Übü ile başladı ve Übü ile bitti aşırı alkol tutkunluğuyla. Daha okul sıralarında tasarladığı Übü tipi ile uğraştı hep. Fransızların geleneksel kukla tiyatrosu Guignol'la özleştirdi uğraşını. Übü Roi Paris'te ilk olarak sahneye konulduğunda kuklalarla oynandı. Bugünlerde İstanbul'da bir Fransız topluluğu tarafından izleyeceğimiz Übü'de de kuklalardan yararlanılacak. Bu noktada kendi kişisel Übü maceramı da anlatmak zorundayım. Yıllar önce Jarry ve Übü üzerinde uğraşmaya başladım. Uyarladığım kimi tiyatro yapıtları 'Durdurun Dünyayı İnecek var.' ve 'Sınırdaki Ev' gibi çalışmalarımdan sonra Genco Erkal için bir Übü uyarlaması hazırladım. Jarry Fransızca'nın gizli ve çevrilmesi güç köşelerinde, argo ve sövgü arasında dolaştığı için bu uyarlamayı yaparken hem Übü'nün adını değiştirme, hem de kendi toplumumuz koşullarına uydurma yolunu seçtim. Böylece ortaya 'Üzbik Baba' çıktı. Genco Erkal'ın unutamayacağım katkılarıyla Üzbik Baba iki yıl önce konuldu sahneye. Bir dönem oynadı. Geçenlerde Genco Erkal şunu söyledi bana: "Biz Üzbik Baba'yı biraz erken sahneye koymuşuz. Ne kadar çok şey oluyor bugünlerde Üzbik'lik." Übü'de ilginç olan nokta insanoğlunun açgözlülüğünü, sömürgenliğini, zayıflıklarını, korkularını abartılı bir biçimde ortaya koyması. Bu çeşit yaklaşım Grotesque olarak da nitelendirilebilir. Kral Übü ve eşi Übü Ana, benim uyarlamamdaki Üzbik Baba ve Üzbik Ana, ikisi de pis, tembel, açgözlü, herşeyi isteyen zevksiz, kaba saba, kısacası iğrenç kişiler. Bunların tek düşünceleri başkalarını soymak, yönetimi ele geçirip herkesi hapislere atmak, insanları savaşa sürükleyip onları kırdırmak ve gene de bir köşeye sıkıştırıldıklarında mazlum görünüp yalvarıp yakarmak. Lüks düşkünlükleri ve aydın düşmanlıkları ise gem vurulmaz boyutlarda. Ama Jarry'in sıradan insanlara, halka, topluma ya da ezilenlere daha yumuşak baktığı sanılmasın. Übü'de popülizm yok. Übü'de öteki tipler de, halkı temsil edenler de farklı değil. Kısacası bir hanzolar, kırolar, magandalar ortamı. Hergün yeni Übü'lük örnekleri ile karşılaşıyoruz ve bizim Üzbik Baba'nın gelecekteki yeni versiyonu giderek zenginleşiyor.

FESTİVALDEN 17 Kent Oyuncularında glastnost sonrası bir oyun İdealist öğretmenle çağdaş gençliğin çatışması Y ıldız Kenter ve öğrencileri, Tiyatro Festivali için, Sovyetler Birliği'nde, "Perestroyka"ya kadar yasaklanan, Sovyet kadın yazarı Ludmila Razumovskaya'nın "Sevgili Yelena Sergeyevna" adlı oyununu hazırlıyor. "Sevgili Yelena Sergeyevna", 60'lı yılların idealist eğitimini almış, belli bir kültür ve inançla yetişmiş matematik öğretmeni ile lise son sınıf öğrencileri arasında geçiyor... Yıldız Kenter, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarında öğrencileri Ziya Kürküt, Bora Seçkin, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı öğrencileri Hakan Gerçek ve Aslı Oyken ile, ortaya yeni bir oyun çıkarmak için uğraşıyorlar. Arkadaşımız kendisi ile önümüzdeki sezona da kalacak, festivalin bu yeni oyunu ve oyundaki roller üzerine konuştu. Rengin UZ Siz, birinci tiyatro festivaline, uzun süre yasaklanmış bir Sovyet oyunu olan, Aleksander Galin'in "Şafak Yıldızları" ile katıldınız. Bu yıl yine yasaklanmış bir Sovyet oyunu "Sevgili Yelena Sergeyevna"yı oynuyorsunuz. Bu oyunu hiç tanımıyoruz. Biraz bilgi verir misiniz? Sevgili Yelena Sergeyevna, "Böyle Sovyet öğrencisi olamaz" gerekçesi ile yasaklanmış bir oyun. Lise son sınıftan dört öğrenci, öğretmenlerinin doğum gününü kutlamak üzere onun evine gelirler. Öğrenciler, öğretmenlerinden yazılı kağıtlarının bulunduğu kasanın anahtarını isterler. Kadın anahtarı vermemekte diretir.. Oyunda, bugünkü gençliğin bazı değer yargılarını hiçe saymaları çok çarpıcı bir biçimde işlenmiş. Aslında oyunda çok çarpıcı bir toplum eleştirisi de var. Sevgili Yelena Sergeyevna'yı çok evrensel boyutlu buluyorum. Siz kendi rolünüz ve oyundaki dört öğrenci karakteri için ne diyeceksiniz? Benim oynadığım Matematik Öğretmeni Yelena Sergeyevna, 60'lı yıllarda yetişmiş, belli inançları, daha doğrusu kalıplaşmış inançları olan, dürüst, olumlu bir kadın; idealist bir kuşaktan geliyor. Öğrencileri, kendisi ile alay ediyor ve ona

FESTİVALDEN 19 "Antigone" diyorlar. Oyunun sonunda kadın, kendini insan olarak da hoca olarak da yetersiz buluyor; çocuklarda iyi bir taraf olduğunu da görüyor. Ludmila Razumovskaya'nın oyununda dört enfes karakter var. Lelya'nın, yani kızın, tek istediği daha iyi bir yaşam, diplomat olmak isteyen Valodya'nın aslında nota ihtiyacı yok, o yalnızca gücünü kanıtlamak istiyor; kibar görünüşüne rağmen, içlerinde en diabolik olanı da o. Kızın nişanlısı Paşa, cesur görünmeye çalışıyor ama aslında korkuyor, oluşmamış bir kişiliği var. Vitya, Ziraat Fakültesine girmek istiyor, içkici, zayıf, toplumun döküntüsü denen türden. Dört öğrenci kişiliği de çok zor roller.. Siz de 36 yıldır- konservatuarda hocalık yapıyorsunuz. Acaba, oyunda canlandırdığınız öğretmen tipi ile benzerlikleriniz var mı? Ben herşeyden önce oyuncu- yum, hocalığım oyunculuğumdan sonra başladı. Cari Ebert ve Nurettin Sevin, benim hoca olmamı istediler. Ben Yelena Sergeyevna'yı çok iyi anlıyorum, ama olaya daha doruktan, daha objektif bakabiliyorum. Onun inançlarından gelen belli kalıplar var. Kadın "Ben kağıtları değiştirmem, kasanın anahtarını vermem" diyor, ben de böyle yapardım. Çevirmen oyunun yazarını anlatıyor: PERESTROYKA İLE GELEN ÖZGÜRLÜK "Sevgili Yelena Sergeyevna"nm 1948 doğumlu Sovyet kadın yazarı Ludmila Razumovskaya, oyunu Türkçeleştiren Belgi Paksoy'un dostu. İki yıl önce tanışmışlar ve kısa sürede arkadaş olmuşlar. Sözü, Belgi Paksoy'a bırakmadan önce, Razumovskaya'nın yaşam öyküsüne bir göz atalım... Yazar, Sovyetler Birliği'nin Baltık Cumhuriyet'lerinden Letonya'nın başkenti Riga'da doğdu. Küçük yaşta babasını kaybettikten sonra, annesi ve anneannesi ile birlikte, Leningrad'ın kasaba ve banliyölerinde yaşadı. Yıllar sonra, Sovyetler Birliği'nin sanat merkezi Leningrad'a taşınabildiler. Birinci eşinden bir kızı olan Ludmila'nm ikinci eşi, tiyatro yönetmeni. Aslında tiyatro oyuncusu olmak isteyen yazar, 1974'de, Leningrad Üniversitesi Tiyatro Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği bölümünden mezun oldu... Bundan sonraki gelişmeleri, Kent Oyuncularının iki yıl önce Festivalde sergilediği Aleksander Galin'in "Şafak Yıldızları"nı da dilimize kazandıran Belgi Paksoy'dan dinliyoruz: "Ludmila Razumovskaya, tiyatro eleştirilerini yaparken, oyun yazmaya başladı. Yazdığı ilk oyun olan Aile, 1976-77 tiyatro sezonunda repertuara alındı. Sosyal yaşamın geçtiği dar boğazın aile bireylerini nasıl etkilediğini anlatan bu oyunu övgü aldı. Ancak sansür kurumları tarafından yasaklandı. İşte bu olaydan sonra Ludmila 'Yazar-tiyatro buluşması ergeç Rengin UZ gerçekleşecektir' düşüncesi ile oyun yazmaya devam etti... Gerçek oyun yazarlığı, 1978'de kaleme aldığı, üç kuşaktan, üç kadını anlattığı Aynı Çatı Altında oyunu ile başladı. Sansür kurulunun oyunlarını yasaklarken hep 'Sen tiyatro yazarı değil, eleştirmensin' gerekçesini göstermesi üzerine, kendini Moskova Üniversitesi Tiyatro Yazarlığı Yüksek Okulu'nda buldu. Okuldan mezun olduktan sonra, 1980 yılında, dönemin Kültür Bakanlığına başvurup, bir anlaşma imzaladı. Bakanlık, kendisinden, Sovyet gençliğinin sorunlarını yansıtan bir oyun yazmasını istedi. Böylece, Ludmila Razumovskaya'nın, Kültür Bakanlığında tam bir şok yaratacak Sevgili Yelena Sergeyevna oyunu doğdu... Sansür, oyuna 'Ülkemizde böyle bir gençlik yok' diyerek kesinlikle karşı çıktı ve tabii oynanmasına izin verilmedi. Yazar, oyununda acı bir toplum eleştirisi yapıyor; tarih önünde, geleceğe yönelik bazı ön yargılar taşıyan bir toplumun eleştirisi bu... Oyun, tekste ufak tefek değişiklik yapılarak, kaçamak olarak önce Riga'da, sonra Leningrad'da oynandı. Oyunla ilgili açık oturumlar, paneller düzenlendi. Bir süre sonra Sovyetler Birliği'nin tüm Cumhuriyet'lerinde oynanmaya başlandı. İşte o zaman sansür kurulu yalnız Sevgili Yelena Sergeyevna'ya değil, yazarın diğer tüm oyunlarının da sergilenmesine yasak koydu. Ludmila yazarlıktan da menedildi. Topraksız Bahçe adlı oyunu provadan kaldırıldı. O da, çağdaş meslektaşları gibi, Sovyetlerin yasaklı yazarlar, ya da siyah bantlı yazarlar kuşağına girdi. Perestroyka'dan sonra, Sevgili Yelena Sergeyevna tüm Sovyetler'de oynadı, büyük yankı uyandırdı. Cumhuriyetler kendi tiyatroları ile bu oyunu Avrupa turnelerine götürdüler. Oyun birçok dile çevrildi. 1986'da Eldar Rizonov tarafından filme alındı ama oyunu kadar başarılı olamadı. Son olarak çağdaş bir yorumla Medeayı yazan Ludmila'nm en çok istediği, bu rolü tiyatroda kendinin oynaması " L.Razumovskaya (solda), çevirmen Belgi Paksoy'