.12. gün.27 Kasım.08 Perşembe Zahedan - Dalbandin 404 km. PAKİSTAN A GEÇİŞ



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Iron Butt Reports - 09 July 2011

Korkut un Hindistan Güncesi. 6 Haridwar-Varanasi Carsamba Persembe

Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi. 2 Delhi Cuma Delhi`de 2.gün

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

Aşşk Kahve ve Laduree

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

15 günlük kısa dönem Avrupa gönüllü hizmeti projemi bitirdikten sonra Türkiye ye döndüm ve sizinle oradaki anılarımı bir raporda paylaşmak istedim.

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

BREMEN TRENDELBURG HAMELIN - SABABURG

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Herkese Bangkok tan merhabalar,

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

SAFFET EMRE TONGUÇ İLE KUZEY MACERASI - LAPONYA

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Eber Gölü (Bolvadin-Afyonkarahisar) (10-11 Mayıs 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı,

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

Nepal Gezisi (Holi Festivali'nde Nepal'e gidiyoruz!)

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.


SAFFET EMRE TONGUÇ İLE FRANSIZ ŞATOLARI 05 Nisan 2018 / 3 Gece 4 Gün

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

ÇANKIRI-ILGAZ (19-20 Şubat 2011)

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

KURBAN BAYRAMINDA FRANSIZ ŞATOLARI Ağustos 2018 / 3 Gece 4 Gün

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

MASAL YOLU BREMEN TRENDELBURG HAMELIN - SABABURG

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

Seyahat Genel. Genel - Olmazsa olmazlar. Genel - Muhabbet. Yardım isteme. Birinin İngilizce konuşup konuşmadığını sormak

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

18 19 Kasım 2017 (Zeytin Hasadı Zamanı)

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

S C.F.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Altın Üçgen Hindistan

SERDA BÜYÜKKOYUNCU İLE NORMANDİYA & BRETONYA

SIRADIŞI LJUBLJANA Yıl boyunca HER PERŞEMBE / 3 Gece 4 Gün

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

NSW Trafik kurallarındaki değişiklikler

Güvenli Sürüş Kuralları

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

FAALİYET RAPORU. 2 Murat Yıldırım 6 Günay Aydos. 3 Bora Akdeniz 7 Burcu Karabulut. 4 Mehmet Karaalp 8 Turgay Türkoğlu

BEYŞEHİR BELEDİYESİ BEYFOT 4. ULUSAL FOTOĞRAFÇILAR BULUŞMASI FOTOMARATONU

Ajmer-Jodhpur

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Eğirdir-Kovada-Yazılıkanyon (21-22 Haziran 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı

ALMANYA TEKNİK GEZİSİ

PHUKET 29 OCAK 05 ŞUBAT

Bay Çiklet in Bahçesi

MASAL YOLU BREMEN TRENDELBURG HAMELIN - SABABURG

Altın Üçgen Hindistan Holi Festivali

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

BuranoVenedik denince akla ilk

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

tellidetay.wordpress.com

Türk Hava Yolları ile. Japonya. Kurban Bayramı'nda Japonya. Tokyo - Kyoto - Osaka. 28 Ağustos - 04 Eylül 2017 (8 gün - 7 gece)

Rutinler temamız kapsamında sabah sporu yaptık, grup sohbetleri ile paylaşımlarda bulunduk. Sabah sporunda reçel yaptık, hayali reçellerimizi

Saffet Emre Tonguç eşliğinde Ramazan Bayramında FRANSIZ ŞATOLARI VE PARİS 25 Haziran 2017 / 4 gece-5 gün

TURUNÇ Ege ve Akdeniz in kucaklaştığı noktada özel bir koy olan Turunç Mavi bayraklı plajı, pırıl pırıl kumsalı, masmavi denizi ile cennetten bir

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

Violet Otieno Catherine Groenewald Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 4

Sibirya nın Mavi Gözü Baykal

Transkript:

.12. gün.27 Kasım.08 Perşembe Zahedan - Dalbandin 404 km. PAKİSTAN A GEÇİŞ Sabah şehirden yine Polis eskortu ile çıktık. Benzinlerimizi doldurduk. İkinci eskort ile Zahedan Mirjaveh (sınır kasabası) arasındaki 70 km yi geçtik. Adamlar 90 ı geçmiyorlardı ve arkalarında çok sıkıldık. Ve tüm Pakistan böyle geçecekti. ( Daha da beter geçecekti ama haberimiz yok henüz ) Gümrüğe geldik. İşlerimizi, Türkçe konuşan yardımsever ve güler yüzlü İran lı ve Pakistan lı görevliler sayesinde 1saat 45 dakika da hallettik. Oldukça hızlı oldu. Bu arada saat farkı 3 oldu. Türkiye den 3 saat ilerideyiz. Sınıra 1998 model bir Land Rover Discovery ile Hollanda dan yola çıkan ve Avustralya ya kadar gidecek olan sevimli çift Don(29) ve Jennifer(29) ile tanıştık. İşlemlerimizi peş peşe sürdürdük ve sınırı beraber geçtik. Yolun bir kısmında da beraber sürdük. Bizim tempomuz biraz daha yüksekti ama ilerde nasılda denk gelecektik. Yoldan ilk defa bidon ile benzin aldık. Sonradan anladık ki feci kazıklanmışız. Benzin zaten pahalı, zaten para birimlerini daha anlamamışız, bir de kötü kazık yemek çok hoş oldu. Neymiş, bir daha ki sefere önce benzinin fiyatını soracak ve pazarlık edecekmişiz. Pakistan halkı İran halkı gibi yapış yapış değil. Daha mesafeli. Ama daha kalabalık şekilde motorun etrafını çeviriyorlar. Aslında, kendine güveni biraz daha fazla olanlar hemen sorulara başlıyor. Bu arada trafik bizimki gibi değil. Eski İngiliz sömürgesi olmanın getirdiği bir şey olsa gerek, trafik soldan akıyor. Yani siz sol şeritten gidiyorsunuz, karşıdan gelenler sağ şeridi kullanıyor. Hindistan ve Nepal de aynı şekilde olacak. Beynimizi bu ters giden trafiğe adapte etmeye çalışıyoruz. Aklımda hep sevgili Savaş Balaban ın yaptığı minik kaza var. Biz de çok dikkat ediyoruz. Köyler hariç hemen herkes çok güzel ve anlaşılır İngilizce konuşuyor. Çat pat Türkçe de var. Anlaşma derdimiz pek yok yani. Çok güzel bir yolda ilerlerken, lastik değiştiren bir karavan a rastladık. Lari(36), Monica(35).Onlara yardım için durduk. Bu arada Land Rover lı dostlarımız da eldiler ve biz 6 kişilik minik bir gurup olduk. Eskort olmadan, hemen bomboş trafikte, hiç sorunsuz Taftan çölünü aştık. Yolda neler mi yok. Keçiler, develer, ölü inekler, aşırı süslü ve delicesine yüklenmiş meşhur kamyonlar ve devamlı gülen yüzler. Bolca selektör, bolca korna daha bolca el kol ile kendini belli etme ve bizi selamlama hareketleri. Sonunda Dalbandin e vardık ve ilk şokumuzu yaşadık. Tamam matah bir şey beklemiyorduk ama, Mad Max filminin setini görmeyi de beklemiyorduk. Hani 3. Dünya savaşı çıkar da her yer darmaduman olur ya, sonra da in sanlar kafalarına gözlerine bir şeyler sarıp, kenar bucak, pislik içinde, pejmurde şekilde yaşamaya çalışırlar ya, al işte aynen öyle. Daracık bir ana yol var. İki yanında ne iş yaptığı belli olmayan garip tek katlı binalar içinde, bir şeyler satan dükkanlar. Bakkal tanıdık geldi bir de motosiklet tamircileri. Haricinde kim ne satar belli değil. Ortaçağa geri gittik bir anda. Figüran ve set kurma derdi olmadan rahatlıkla bir ortaçağ filmi çekilebilir burada. Yaşam böyle. Onların normali bu. İlk günlerden

Vedat ile konuşmalarımız arasında bu konu geçmişti. Kabaca, insanları yargılama, neden, nasıl olur ki, deli mi, aptal mı gibi sorular sorma. Sadece ortama uy ve kabul et. Zira biz onların memleketini ziyaret ediyoruz ve kurallarına, alışkanlıklarına uymak zorundayız. Faz yakmaz, üstüne sürer, dibine girer, yolunu keser, devamlı korna çalar, hak hukuk bilmez, öncelik, frene basmak nedir bilmez, yol vermek denen şeyi, Afrika da bir memleket sanır ve uygulamaz. Birbirlerine vururlar ama kavga etmez, bir şey yokmuş gibi devam ederler. Maymunların araç kullandığı bir çarpışan arabalar, motosikletler sirkindeymişiz gibi ama daha gerçeği bir durum. Sadece canı istediği için yolun ortasında durur, klakson çalanları duymaz, duysa da umursamaz, çalan bile umursamaz ve çala çala geçer gider. Fren yapmak sadece park etmek için gereken bir harekettir. Seyir halinde iken sadece, sağa ve sola bir anda kırmak diye bir kavram bilirler. Sağdaki ve soldaki ne mi yapar, üzerine bir araç gelince? O da sağa veya sola kırar olur biter. Fren pedalı olmayan araba kullanma yarışması tadında bir trafik bilmecesidir ki, anlamaya sakın çalışmamalısınız. Sinirlenmek, kavga etmek, bağırıp çağırmak gibi aktiviteler yok burada. Sadece sağa-sola kır ve devam et gitsin. Ayna zaten yok. Olanlar da kırık veya kapalı. Dalbandin içinde bizi motorlu, çok güzel İngilizce konuşan bir çocuk durdurdu. Otel sorduk. Hemen bizi arkasına katıp, önünden geçtiğimiz ama fark etmediğimiz Al Davood Hotel e götürdü. Göründüğünden çok daha iyi olan ve bizi çok keyiflendiren bu mütevazi oteli çok sevdik. Bizden bir süre sonra arkadaşlarımız da geldiler aynı otele ama onlar bahçede araçlarında yatacaklarını söylediler. Akşam yem ekte beraberce keyifli vakit geçirdik, ve çok güzel şekilde midemizi doldurduk. Alkollü bira bile buldular bizim için. Ama pahalı idi. Kutusu 6$. Az içtik. Bu kadar küçük bir kasabada, bu kadar sefalet ve yokluk içinde (kelime anlamını yeni kavrıyorum), ne kadar içten, sıcak, verici, karşılık beklemeden verici hem de ve ne kadar mutlu olabiliyor insanlar. Bizim hayatımız ne kadar çok şeyle dolu bu insanlara göre. (Hemen Türkiye deki gariban köyleri düşünmeyin, buranın yakınından bile geçmezler) Sanırım öğrenecek çok şeyimiz var bu güler yüzlü samimi insanlardan. Artık yüzümden gülümsemeyi biraz daha fazla eksik etmemeye çalışıyorum. Bir filmde dinlemiştim. Sen

dünyaya gülersen, dünya da sana güler, sen dünyaya küsersen, dünya da sana küser. Güzel bir Kore filmiydi. 13 gün.28 Kasım.08 Cuma Dalbandin Quetta 340 km. Sabah çocukların minibüsünde altımız beraber kahvaltı ettik. Çok yemedik zira onlarda da malzeme az ve paraları limitliydi. Hızlıca bir şeyler atıştırıp odaya çantalarımızı toplamaya gittik. Arkadaşlarımız bizden yarım saat önce yola çıktılar. Yeni tanışmalarına rağmen, beraber iki vasıta yol almak güvenli diye düşünmüşler ki bizce de haklılar. Dalbandin den çıkış çok zor oldu. Pazar kurulmuş gibi bir kasaba içi geçişi yaptık. 400m. yolu 15 dakikada alarak, daha esas yola çıkmadan terledik, yorulduk. Topu topu sadece 350 km yol yapacağımız için de dert etmedik açıkçası. Ne olacaktı ki, sadece 3 saatlik yol işte. Bize göre hiç bir şey Dalbandin den sonra yaklaşık 40 km. oldukça tempolu ve harika bir asfaltta gittik. Ama birden bire, yol kayboldu!. Yol oldu gitti. O canım asfaltın yerini berbat bir beton asfalt arası karışım, kocaman çukurlar, toplam zar zor bir şerit genişlik ve iki yanı mıcır toprak arası bir yol aldı. Tabi buna yol derseniz. Genişlik tam bir kamyonun geçebileceği kadar. Yani motora yer yok.karşıdan gelen araç geçsin diye biz bile sola çekilip yol vermek zorundayız mecburen.yolun iki yanı da kocaman mıcır olunca, çok ağır motorlarımız ile üzerlerinden geçme riskini almadık açıkçası. Etraf bomboş. Harabe şeklinde köylerden geçiyoruz. Bir tane ağaç olmamasını bırakın, en yüksek yeşil bitki 30cm.O da kurumak üzere. Kahverengi her yanımızı kaplamış durumda. Bazen çok sert toprak şeklinde uzanıyor, bazen ise kumdan bir deniz şeklinde. İkisini görmek de güzel. Asfalt bulabilene aşk olsun. Artık minicik asfaltımsı yol da bitti. Genel gittiğimiz sürat 120-140 km. ler den 80 km.lere şimdi ise 0 ile 30km. arasına düştü. Toprak, kum karışımı bir şeyin üzerinden gidiyoruz, kocaman kayaların etrafından kaçmaya çalışarak. Yolun bir kısmında bizi asker ağabeyler durdurdu. Bölge geçiş kontrolü ve kayıt yaptık. Son derece derme çatma kulübeciklerin içinde, çizgili metot defterini elle biraz daha çizgili hale getirmişler ve bizden bir sürü bilgi yazmamızı istiyorlar. Pasaport numarası, ülke, vize no,ad,soyad vs. Çok nazikler, çay ikramlarını biz de nazikçe geri çevirip, bir sonraki kontrol noktasına kadar devam ediyoruz. Türkiye den diyince yine ilk soru müslümanmısınız oluyor. Kuru kuru yes demek yok bizde de. Elhamdullilah diyiverince, adamlar nasıl mutlu olutor anlatamam. Sanırım aynı gün içinde 8 tane

kontrol noktası geçtik. Zaten hızımız hemen hiç yok, zaten sıcak, zaten her seferinde motora inip binmek işkence gelmeye başladı Diyeceksiniz ki, o zaman ne işin vardı oralarda, paşa paşa evinde otursaydın. Siz de haklısınız vallaha. Geldik işte bir kere, dönüşü yok artık. Yola devam ediyoruz. Hava yer yer 25 C lere varıyor. Benzin alma işlemlerimiz tam bir curcuna. Bidondan benzin alıyoruz ve hemen tüm köy başımıza üşüşüyor. Aslında eğlenceli oluyor gibi ama, bir an dikkatsiz olmamak lazım. Dün Vedat ın gözlüğünü çaldılar iki arada bir derede. Sonra fark ettik ama iş işten geçti. Depomuzun ağzına germek için kadın çorabı almıştık Türkiye den. Aslında gerek yokmuş. Benzin hunilerinin ağzına zaten germiş satanlar. Sorun olmadı hiç. Yolda bir köyden geçerken, çocukların bir parmakları ile diğer avuçlarına bir şeyler çizdiklerini be bize seslendiklerini fark ettik. Önce anlamadık ama sonradan kavradık ki, kalem istiyorlarmış. Vedat yanında getirdiği 100 kadar kalemi çocuklara dağıttı. Ama çok zorlandı inanın. Ben çok güldüm ama adamın durumu içler acısı idi. Bir sürü çocuk, hem de gayet güzel İngilizce seslenerek kalem istiyor, bir yandan Vedat ı çekiştiriyor, bir yandan sürünün içinde kalmışçasına Vedat oradan oraya sürüklüyorlardı. Kalem alamayanlar, kalem alanları döverek ellerinden kalemlerini almaya çalışıyor, beriki ise kalemini vermemek için canla başla savaşıyordu. Bir tanesi İngilizce olarak bana mavi değil siyah ver dedi. Öteki ise bunlar kurşun kalem, istemem ben, bana tükenmez kalem ver dedi. Şaşalamak ile gülmek arasında elindekileri dağıtan(daha doğrusu kaptıran) Vedat, kelemler bitince ortada kaldı. Çocuklar halen kalem diye bağrışıp, itişip duruyorlardı. Vedat da kalem bittiğine ikna olanlar bana koştu. Ama ben

kabak gibi kalem malem getirmediğim ve hatta pişkin pişkin, çocukları Vedat a yeniden yönlendirirken, bir yandan da olayın resmini ve videosunu çekiyordum. Azıcık utandım ama ne yalan söyleyeyim. (Vallaha unuttum ya kalem götürmeyi. Aklımdaydı ama unuttum işte.) Nushki den sonra yol biraz düzelir gibi oldu. Daha doğru söylemek gerekirse, daha az kötü hale geldi. Yine yarık, çukur, tümsek, delik, toprak, mıcır var. Ama idare ediyoruz. Benim yangın söndürücüm düştü vibrasyondan. Tabi ki sonra fark ettim. Zar zor Quetta ya varıyoruz. Hava kararmak üzere. 3 saat dediğimiz yol 7 saat sürdü. Çok karışık, tehlikeli ve sıkıcı bir trafik bizi karşılıyor. Kendisine hoş gelmediğimizi söyleyerek otelimizi aramaya devam ediyoruz. Muhtelif sormalar ve bilumum kaybolmalar sonucunda Hotel Bloomstar ı buluyoruz. Sabah kahvaltıda arkadaşlarımız ile buraya gelmeye karar vermiştik. Zaten çok geçmeden onlar da iki araç otele geliyorlar. Hemen tüm turistlerin tercih ettiği orta sınıf bir otel. 16$. Steward Road. Quetta. 833350-3. Sade ama güzel, şirin ve yeşil bir avlusu var. Sevdik aslında. Güler yüzlü personeli de çok yardımcı oldu. Hemen soyunup bir rikşa ya (3 tekerlekli motorlu veya bisiklet şeklinde taksi) şehri geziyoruz. Hiç beğenmeyip otelimize geri geliyoruz ve yeni arkadaşlarımız ile akşam yemeğini orta bahçede yiyoruz.yarın 700 km lik yol yapacak ve Multan a varmayı deneyeceğiz. Sabah 7 de kalkmak üzere yatıyoruz. Gece çok soğuk ama odamızda gaz sobamız var. Şirin ve çok sıcak. 14 gün.29 Kasım.08 Cumartesi Quetta Sukkur 391 km. Sabaha oldukça soğukta başladık. Genelde 5 dereceler civarındaki sıcaklık bazen 2 C ye kadar düşüyordu. Termal içlik, sweatshirt, polar ve üzerinde de Aerostich olmasına rağmen üşüdüm.eskort yoktu henüz ama, kontrol noktalarından her geçişimiz biraz daha sıkıcı olmaya başlamıştı. Bu arada harika bir vadiden ve tünellerden geçtik. 1894 (Doğru okudunuz) yılında İngilizlerin yaptığı demiryolu ve bağlı olarak açılan bir sürü çok güzel tünel gördük. Yoldaki hızımız genelde 20-80km arası. Tahmin ettiğimizden çok daha yavaşız ve bu gidişle Multan a varmamız mümkün görünmüyor. Yolun birçok kısmı bozuk. Çoğu yol yapımı için tadilat. 160 km sonra yol çok güzel oldu. Vadi ve virajlar da bitti. Multan a varabilirmişiz gibi geliyor derken eskort başladı. Adamlar çok yavaş gidiyorlar. Hızlanın diyoruz yok diyorlar. Önden gidelim buluşuruz diyoruz yine yok diyorlar. O aptal kamyonetlerinden çıkan dizel dumanını yuta yuta arkalarından gitmek zorunda kaldık. Kendi bölgeleri bitince bizi diğer eskort devir alıyor ve yine kağnı arabası hızında bir sonraki eskorta gidiyoruz. Niyetleri iyi, bizi korumaya çalışıyor ve güvenliğimizi düşünüyorlar. Ama

çok yavaşlar yahu. Dikkatimiz dağılıyor, konsantrasyonumuz kaçıyor, uykumuz geliyor, sıkılıyoruz, motorlar çok fazla ısınıyor, hava 28-34 C arası, popomuz, bacaklarımız yanıyor ama eskort arkasından gitmeye devam. Çok sıkıldık çoooook. Jakopabad a geldik. Eskort durdu, biz de durduk. Bir üç yol ağzı. Neden kabak gibi güneşin altında durduğumuzu sorduk, saçma bir cevap geldi. Bir turist karavanı geliyormuş, onu da bekleyecek ve hepimize birden eskortluk ederek Sukkur denen yere gidecekmişiz. Biz hafif sinirlendik ama nafile. Adamlar ne bizi gönderiyor ne de kendileri geliyor. Bir saatten fazla güneşin altında turistleri bekledik. Karavan ile, olayda tamamen habersiz genç Fransız bir çift geldi. Olayı anladılar ve onlarda bizimle aynı hisleri paylaştılar. Neyse çıktık biz yola. Kah biz eskortu geçiyoruz, keh onlar bizi geçiyor, korkunç ötesi yerlerden geçiyoruz. Bu dünyaya ait olmaması gerekir diye düşünebileceğiniz yerlerden geçtik. Film stüdyosu olsa yine anlarım ama değil. Son derece gerçek. Eskortumuzun sopa ile dağıtarak bize yol açtığı rezillikten sonra, Sukkur e geldik. Mecburen burada kalacağız. Çok kirli bir havası var. Nefes bile almak nerede ise mümkün değil. Ana cadde üzerinde bir otel bulduk ve kapağı odamıza attık. Red Carpet Hotel. Fena değil. Temiz gibi. Oda büyük ama sade, banyo var, wc var, musluk var, sıcak su var ama duş yok!! Ama biz kovaları doldurup, maşrapa ile kafamızdan dökerek yıkandık yine de. Öğlen bir şey yemediğimiz için çok da açız bu arada. İnanılmaz ama, ortaçağ kasabası görüntüsünün içinde kocaman bir Kentucky Fried Chicken vardı. Vaha gibi. İstanbul dakiler gibi. İçerisinde pırıl pırıl giyimli kızlı erkekli bir çok öğrenci, çok şık hanımlar ve beyler vardı. Kapıda üç adet tam otomatik tüfekli koruma olmasına şaşmamalı. O kadar büyük tezat bu kadar dip dibe nasıl olabiliyor inanamadık. Ama yine de patlayana kadar yedik tabi. Çok güzel geldi. Eskortlar, sıcak hava ve yorgunluk yüzünden 400 km yi 11 saatte alınca, (ortalamamız 36km!!!) hemen kendimizi yatağa attık tıka basa dolu midelerimiz ile. Ölü gibi uyumuşuz. 15 gün.30 Kasım.08 Pazar Sukkur Multan 494 km

Sabah erkenden kalkıp motorları yükledik. Şehirde yine o kükürt kokusu eşliğinde aşağı basılmış sis tabakası vardı. Boğazlarımız yandı. İnsancıkların nasıl nefes alabildiklerine şaşırarak eskortumuz ile tanıştık. Yine aynı tantana. Önce gitmeyen dandik bir pikap, biz 40km ile onların peşinde, zırt pırt değişen eskort arabaları ve sıkılan biz. Öğlen bir benzincide durup, yanımızda getirdiğimiz ton balıklı konservelerimizi afiyetle yedik ve yine yola koyulduk. Yine sıkıcı ama seri değişen eskortlarımızın eşliğinde, sağı solu seyretmeye başladık. Artık Pakistan ın iyice doğu bölgesindeydik. Belucistan eyaletinde. İçinden kocaman geçen bir nehir, yaklaşık olarak 700 km boyunca ülkeyi kuzeyden güneye ikiye bölüyor. Ama iki yakası tabiî ki bereketleniyor, yeşilleniyor ve güzelleşiyor. Suyun olduğu her yer gibi. Yemyeşil ovalar, şeker kamışı tarlaları, rengarenk kıyafetler içinde bayanlar, aşırı yüklü ve süslü kamyonlar. Doğuya gittikçe yollarda çok daha fazla bayan görmeye de başladık. Çoğu motorun arkasında yan oturuyor. Yalnız da değiller otururken. Önünde, arkasında,kucağında mutlaka birileri var. Sanki koca memleket, motosiklete kalabalık binme yarışı yapıyor. Rekor da bu motorda. Benim sayabildiğim kadarı ile 6 kişiler. Say say bitmiyor ki kaç kişi oldukları. 2,3,4,5 hatta 6 kişi. Olmadı tavuk, hata koyun taşıyan bile vardı. Sukkur kenti Belucistan eyaleti içine yer alıyordu. 12. Eskortumuz değiştiğinde artık Pencap (Penjub) eyaletine girdik. Eskortlarımız daha iyiydi. Hemen hepsi özel birliki komandosu, yapılı, sakin, konuşmayana ama nazik, korku uyandıran ama sıcakkanlı tiplerdi. Sevdik doğrusu. Hızları da oldukça yüksekti. Bizim önden gitmemize izin verdiler ve genel olarak saate 100km gibi bir hızla yol alabildik. Sonunda 9i5 saat sonra 494 km. kat erek Multan a vardık Girişi yine ilkel bir yerlişim yeri ama, eskortumuzun canavar gibi yolu yarması ile, 15-20 dakika içinde şehrin modern bölümüne gelebildik. Kendi başımıza olsaydık kesi 1,5 saat sürerdi buraya gelebilmemiz. Önce rehber kitaplardan adını bildiğimiz bir otele gittik. Yer olmadığını öğrenince, tam gitmek üzere olan eskortumuzdan yardım istedik. Onlar da bizi kırmadılar ve ikinci otele götürdüler. (Toplam 22 eskort değiştirdik.) Kötü bir oteldi ama motorları sokacak kapalı yerleri

olduğu ve biz de çok yorgun olduğumuzdan zoraki burada konakladık. 490Rupi : 7$ Bu arda Vedat ile her zaman ayrı odalarda kalıyoruz. Aynı odada olmama kararı almıştık baştan. Daha rahat ederiz diye düşündük. Aklımda hem sevgili Savaş Balaban ın bahsettiği 5S Honda servisi vardı. Oraya gitmek motorumun küçük ayarlarını yaptırmak istiyordum. Ve şansa bakar mısınız, koca şehirde bizim otel, Honda servisine 40 metre uzakta olmasın ı? Süper şanslıyım. Hemen odama çıkıp üzerimi değiştirip servise gittim. Direksiyon göbek rulmanını sıkan cıvata gevşemişti Quetta ya giden kötü yolda, onu sıktırdım, zincirimi yağlattım ve para almadılar!! Çok ısrar etmeme rağmen almadılar. Kendilerine teşekkür edip otele döndüm. Yan odamızda iki komandı bizim güvenliğimiz için sabaha kadar nöbet tuttular. Aşağıda ise bir nöbetçi, kapalı olmasına rağmen motorların başında bekledi. Müthiş bir istihbaratları olsa gerek. Bizim hiç bir şeyden haberimiz olmadan, onlar her şeyimizi, nereye gideceğiz, kimiz, nerden geldik vs. biliyorlardı. Seçme şansımız da yoktu zaten. Sabah eskort gelmeden otelden ayrılmamamız gerektiğini nazikçe bize bildirdiler. Bizi kimlerden, neden ve neye karşı koruduklarını sorsak da cevap almadık. Aslında oldukça samimi ve güvenli geldi Pakistan bize. Ama sanırım vardır bir bildikleri. Diyebilirim ki, biz kendimizi hiçbir yerde ve hiçbir şekilde tehdit altında hissetmedik. Herkes çok içten ve yardımsever göründü. Neyse artık Yemek yemek için de hiç uğraşmayıp, yine sevgili dostlarımız ve rehberlerimiz Savaş Balaban ile Koray Özden in tavsiye ettiği Pizza Hut a bir rikşa tutup gittik. Tıka basa yedik. Nezih yerdi ve sevindik. 16 gün.01 Aralık.08 Pazartesi Multan Lahor 368 km. Artık anlatmayacağım. Yine 10 küsur eskort değiştirdik. Yine sıkıcıydı. Yine yavaşlardı. Ama sonunda Lahor a geldik. Leaders Inn Hotel de kaldık. Güzel otel. Merkeze yakın. Akşam yemeği için özellikle Food Street e bizi yönlendirdiler. Bizim Çiçek Pasajı gibi turistik bir yer. Mahalli yemekler yedik. Tavuk ve koyun. Çok beğendik. Midemize de bir şey olmadı. Lahor, Pakistan da gördüğümüz en güzel şehir. Şehir gibi şehir yani. Temiz, düzenli, kurallı. Pek sevdik. Pakistan daki son durağımız Lahor oldu. Artık sınıra çok yakınız ve ertesi gün Hindistan. Nesi özel bilemiyorum ama çok garip bir çekiciliği var üzerimde. Adını söyleyince bile heyecan verici. Ve yarın orada olacağız. 17 gün.02 Aralık.08 Salı Lahor Amritsar 67 km HİNDİSTAN A GEÇİŞ Sabah çok da erken kalkmadık. Zira yolumuz az. Sallanarak, otelimizden sadece 33km ilerdeki sınıra geldik. Birazcık kaybolduk ama alıştık artık. Sorarak her yer bulunuyor. Bir detay var tabiî ki sormalarda, en az 3 kişiye sor, 2 sinin gösterdiği yöne git. Yol adam bulamadın ve bir kişi

varsa, adamın gözlerine bak. Zira kimse bilmediğini belli etmiyor ve mutlaka, doğru-yanlış size bir yön tarif ediyor. Aman dikkat. İlk şok. İran dan Pakistan a girince işlem yaptırdığımız gecekondu dan hallice Gümrük binası yerine, Pakistan-Hindistan sınırında muhteşem bir yapı var. Sanki havalimanı terminali. Çok temiz, düzenli, modern, hoş kokulu ve çok ilgili çalışanları var. Hala anlamadık neler olduğunu. Herkes inanılmaz yardımcı oldu. Nerede ise bizim yerimize işlemlerimizi yaptı yetkililer. Şok devam Motorlarımızın şase numaralarına şöyle bir yalandan göz atıp, triptiklerimizi elimize tutuşturup güzelce de uğurladılar. Toplam 45 dakikada Pakistan dan ışık hızı ile çıkmıştık. Ve karşımızda Hindistan kapısı bizi bekliyordu. İnanılmaz ama yine son derece güler yüzle karşılandık. Sanki bizi bekliyorlar da merak etmişler de, geldiğimize memnun olmuşlar hissine kapıldık. Şase numaralarımızı güzelce gösterdik ama ikimizde motor numaralarını bulamadık. Yahu bulamıyoruz işte ne yapalım tavrımıza karşılık, adamında Sağlık olsun canım ne önem var, buyurun hoş geldiniz Hindistan a tavrı bizi yine şok etti. Işık hızı ile işlemlerimizi tamamlayan ama adını bilemediğim yardımcı yetkili, elimizi sıkarak bizi uğurladı, ne zamandır girmeyi beklediğimiz sevgili Hindistan a. Burası da 52 dakika sürdü. Toplam iki sınır ve 1,5 saat. Sıfır sorun. İnanılmaz. Korkmayın arkadaşlar, siz de güler yüzlü, samimi ve açık olun, tüm kapılar sonuna kadar açılıyor. Hoş geldik Hindistan a. Devamında görüşmek üzere