Metis Yayınları, yazarın kitaplatırdıı bütün çalımaları bir külliyat olarak yayımlıyor.



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Nazlı Yürekler için!lk Adımım

Bizi biz yapan degerli ogretmenlerimizin onunde saygiyla egiliyoruz...

Murathan Mungan - Üç Aynalı Kırk Oda

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

MURATHAN MUNGAN ÜÇ AYNALI KIRK ODA ::::::::::::::::: Murathan Mungan

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Degerli ILK YAR'larimizin Degerli Dostlari, Hepimizin yuregini yakan Soma faciasindan sonra cesitli teklifler ve sorular geldi...

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?


Orhan benim için şarkı yazardı

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Güzellerden Güzellemeler...

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

BENİM KÜÇÜK ZEBERCEDLERİM

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Turkcell 5228 e her mesajiniz 1 kitaba donusuyor.. --

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı


Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

HADİ BAKALIM KOLAY GELSİN ORTAK ÖZELLİK. O halde, A, B, C, D, E, F sayılarını kolayca bulacağınızı sanıyoruz. 3 A 6 B 2 6 C 10 5 D E F MUZİP BİR SORU

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Puslu Manzaralar. Yazar Volkan DURMAZ Cuma, 16 Ağustos :35 - Son Güncelleme Cuma, 16 Ağustos :44 1 / 9

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

SAGALASSOS TA BİR GÜN

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Bugün uzaklardaki bir YİBO'dan İLKYAR'ın yıllar önce gittiği bir YİBO'dan değerli fedakar YİBO öğretmenlerimizden biri yazmış...

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Bir adam... Bel Plan Dış/Gün. Bir şehir... Geniş Açı. Ve insanlar... Geniş Açı

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

KADINLAR ve Demografik Büyüklükler Hedef Kitle Tanımlamaları Yaşam Trendleri

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

İletişim Yayınları 2472 Çağdaş Türkçe Edebiyat 426 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

İlk 4 soruyu metne göre cevaplayınız. 1 Metinde geçen aşağıdaki cümlelerden hangisi metnin ana fikridir?

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Bekar Evli Boşanmış Eşi ölmüş Diğer. İlkokul Ortaokul Lise Yüksekokul Fakülte Yüksek Lisans

ILKYAR. Cocuklarimiz, ilk goz agrilarimiz, ilk yarimiz; hele ki uzaklardaki, YIBOlardaki cocuklarimiz, kardeslerimiz

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Canlı ve cansız varlıklara, çeşitli somut ve soyut kavramlara ad olan sözcük türüdür.

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

Herkese Bangkok tan merhabalar,

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Eski zamanlarda üç yolcunun yolu çölde düşer. Kurumuş bir nehir... Sevgi Tunalı

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden

Transkript:

Sayfa 1 / 250 MURATHAN MUNGAN ÜÇ AYNALI KIRK ODA ::::::::::::::::: Murathan Mungan 21 Nisan 1955 stanbul doumlu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Corafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü bitirdi. lkin çeitli dergi ve gazetelerde yazılan ve iirleriyle görünen yazarın ilk kitabı 1980'de yayımlanan Mahmud ile Yezida'dır. Daha çok iirleri (Sahtiyan, Yaz Geçer, Omayra), hikayeleri (Cenk Hikayeleri, Kırk Oda, Kaf Daının Önü), oyunları (Taziye, Bir Garip Orhan Veli, Geyikler Lanetler) ile tanınan Murathan Mungan aynı zamanda radyo oyunu, film senaryosu ve arkı sözü yazdı. Çeitli alanlara daılmı yirmi yıllık çalımalarından yaptıı özel bir seçmeyi Murathan'95 de topladı. iirlerinden yapılan bir seçme Kürtçe'ye çevrildi: Li Rojhilate Dile Min ("Kalbimin Dousunda"). Dünya edebiyatından resim konulu öyküleri bir araya getirdii Ressamın Sözlemesi adlı bir seçkisi yayımlandı. Metis Yayınları, yazarın kitaplatırdıı bütün çalımaları bir külliyat olarak yayımlıyor. ::::::::::::::::: çindekiler ALCE HARKALAR DYARINDA AYNALI PASTANE GECE ELBSES Ne zaman içime biraz fazla baksam, yükseklik korkum depreir... ::::::::::::::::: ALICE HARKALAR DYARINDA Naim Dilmener için Bu hikayede bahsi geçen ahıs ve hadiselerin hakikatle hiçbir alakası yoktur. Benzerliklerse sadece birer tesadüften ibarettir. Ve bütün tesadüfler gibi kaçınılmazdır. DOMA BÜYÜME TEXASLI ALICE STAR, PUSLU BR SONBAHAR sabahı evinden kaçıp bu boucu tara kasabasını büyük kentlere balayan anayollardan birine çıktıında, bütün yaz sıcaklarının, bütün sinek ve vantilatör vızıltılarının geri dönmemecesine ardında kaldıından emindi artık. Evden kaçmaları hanidir ciddiyetini yitirmi, can sıkıcı bir tekdüzelikte yinelenen

Sayfa 2 / 250 anlamsız bir oyuna dönümütü. Her seferinde, "günün koullarına" ve "hayatın artlarına" yenik düüyor ve yine her seferinde, en azından son üç gündür azına lokma koymamı bir halde gerisin geri evin yolunu tutmak zorunda kalıyordu. Bu yüzden yaptıkları, bakalarının gözünde bir yeniyetme ımarıklıından baka bir anlam taımıyordu epeydir. Eyleminin gerçekliine bu kez olsun inandırmak için, sonuna kadar gitmekten baka yolu yoktu. O son da, o yol da önündeydi imdi. Biraz daha cesaret istiyordu, hepsi bu. Böylelikle, o eski, efsanevi "Asi Kız" imgesine, bu imgenin kararlı ödünsüzlüüne yeniden kavuabilirdi. Bindii otobüsün penceresinden geçmie bakıp geride bıraktıklarıyla elinde kalanların dökümünü yapmaya yüreini yokladıında; Texas'ın ıssız çöllerine benzeyen içi bo çocukluk görüntülerine, boucu bir yalnızlıktan baka hiçbir ey olmayan anılarına daldıında, on sekizini yeni bitirmiti. Öncekilerden farklı olarak bu kez üzerinde ispat edilmi bir "rütün" haklı güvenini taıyordu. Ve bu seferkinin öncekilere hiç benzemediini bir tek kendi biliyordu. Yol sevinci ile geçmii boaltmanın ıssızlıı yüreinde yer deitirerek duygularını belirsizletirirken, önündeki yolun neler vaat ettiini bilmemekle birlikte, emin olduu tek ey, gerçekten ne pahasına olursa olsun, artık bir daha geri dönmeyeceiydi. Alice için bu, yeni bir yaam özleminden, evden kaçıını anlamlandırma gayretinden, herhangi bir seçenek arayıından çok bir var olu sorunuydu. Artık bir var olu sorunu... Nitekim öyle oldu. Alice Star bir daha Texas'a hiç dönmedi. Bu kez baarmıtı. Bunu yıllar sonra bir kez daha düünecekti; kaçtıı o günün bütün ayrıntıları, bindii, daha dorusu içine çekildii o garip aracın metalik penceresinden uzayın uçsuz boluuna baktıında, aynı belirsizlik duygusuyla yoklayacaktı içini; hem de tam her ey yoluna girmiken... On sekizlik Alice'in yüreiyse on üçüne takılı kalmıtı. Kilise korosundaki pazar ayinlerine takılı kalmıtı sesi. lk flörtünün "Dancing" kapısında onu yüzüstü bırakarak baka bir kızla çıktıı zamanlardandı yüzündeki baılamasız hüzün. Uzak bakılarındaki derin küskünlük, meydan okuyan bir umarsızlıa dönümütü zamanla. Her acıyı ciklet çineyerek karılayan ve bir omuz silkmesiyle geçitiren kızlardan biri olmutu sonunda. Baka türlü ayakta ve hayatta kalınamayacaını örenmiti çünkü. Camlarına harfleri eksilmi neonların yansıdıı benzinlikler, bakımsız kafeler, arada bir çekilen bira sifonunun tekdüze sesi, araba mezarlıındaki metal hurda, patlak tekerlekler, teneke kutular, havanın sıcaına bulamı kekre tütün kokusu gibi, bir Amerikalıya hemen "Batı"yı çarıtıracak ıssız ayrıntılar sinmiti yüzünün anlamına, davranılarına... Yaamı boyunca doup büyüdüü yeri kendinde taıyanlardandı. Bir daha dönmedii yurdunun iklimi, efsanesinin de gizi oldu. Ondaki gizil vahilikte her Amerikalıya imdi unuttukları sert ve acımasız geçmii çarıtıran bir ey vardı. Eski kovboy filmlerinde, sigara reklamlarının çekildii vadilerde ve bir de bu kadının yüzünde olan bir ey... Nitekim yıllar sonra, Alice Star,

Sayfa 3 / 250 Amerika ve dünya için bir "mit" haline geldiinde, onun mitolojisini ögelerine ayrıtıran çokbilmi eletirmenler, her konuda kılı kırk yaran uzmanlar, her eyi bir baka eyle açıklayan sosyal aratırmacılar, yüzünün ikonografisini okurken, bu noktalar üzerinde hassasiyetle duruyor ve sonu gelmeyen yorumlar yapıyorlardı. Dünya kurulalı beri, kimsenin baına --en azından bu kadar aikar olarak-- gelmeyen o tuhaf hadise vuku bulduundaysa, baına gelenlerin, yüzünün bir kaderi olduu konusunda hemen herkes hemfikirdi. lkin Amerika'nın geçmiindeki, sonra Hıristiyanlık tarihindeki ikonografik gelenei içermekle kalmayan yüzünün açgözlü anlamı, bunlarla yetinmeyip daha da ötelere, uzayın derinliklerine uzanmı ve sonunda da belasını bulmutu. Olan bitenin tek açıklaması buydu. En azından birçoklarına göre. Baını pencereden alıp her durakta körüklü kapıları "tısslayarak" açılıp kapanan bu çimen yeili otobüsün içindekileri seyretmeye koyuldu. Sanki bu otobüsü bir filmde görmütü, bu sahneyi; hatta sanki kendi de bir filmin içindeydi. (Sinemalar! Boucu tara kentlerinin dünyaya açılan büyülü ufukları... dünyanın her yerinde...) Tenhaydı otobüsün içi. Kendinden baka birkaç yolcu daha vardı. Onlara bakarken, evden kaçan insan sayısı ne kadar az, diye düünerek hayıflandı. Az sonra, her otobüs yolcusunun ille de bir kaçak olmasının gerekmediini, pekala seyahat ediyor olabileceklerini hatırladı, kendi kendine mahcup oldu. Daha sonra, yan sırada oturan bir kovboy iliti gözüne. Oturuunda, yayıldıı geni çayırları taıyordu. Halinde, duruunda, sıırların otlatıldıı da baı meralarını hatırlatan bir ey vardı. Ayaklarının dibinde küçük bir sırt çantası duruyor, baında eprimi geni bir apkayla pencereden dıarı bakarak eski "country" arkılarını ıslıkla çalıyordu. Yüzündeki çocuksu saflıkta, gelecee duyduu noksansız güven okunuyordu. Erkeklere özgü, çou kez karılıı olmayan bön bir güvendi bu. Hiç susmuyor kovboy. Belli ki yüreinde büyük umutlarla, büyük kentte yeni bir yaam arayacak kendine. Tam da, ben bu sahneyi bir filmde görmütüm, dedirtecek cinsten bir görüntüydü Alice'in seyrine daldıı. Saklanmaya deer bir anı gibi bu erkek yüzünü ve onu çevreleyen ayrıntıları ezberlemeye çalııyor. (Yol hatırası... Uzaklar için yol hatırası...) Aynı anda, aynı yola, birbirinden habersiz çıkmı iki yol arkadaı imdi onlar. Belki tanımayacaklar bile, ya da yıllar sonra bir rastlantı sonucu karılatıklarında, biri dierini ve bugünü hatırlayacak. Bu biri, belli ki kovboy olmayacak; Alice'in farkında bile deil çünkü, onun için düündüklerinin, kurduu öykünün de tabii. Erkeklere özgü, çou kez karılıı olan bir duyarsızlıktan ve ilgisizlikten kaynaklanıyor bu hali. Belki de bu yüzden, Alice, ansızın, bu kovboyun büyük kentlerde harcanıp gideceine, hiçbir umudunu gerçekletirmeden savrulup kaybolacaına karar veriyor. Ayrıntıları fark etmeyen bu kayıtsız yüzün karar anlarını ve önüne çıkan fırsatları deerlendiremeyeceini, sıradan bir gece yarısı kovboyu olarak büyük kent çarklarının dililerinde öütülüp gideceini düünüyor. Texaslılar da zamanında Alice için benzer eyler düünmüler, uzun yıllar ondan bir ses çıkmadıını görünce de, düündüklerinin doruluuna hükmedip onun Amerika kıtasının uçsuz bucaksızlıında yitip gittiine inanmılardı. Bir ara Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde okuyan ve terör düzeyinde bir igüzar olarak nam salmı bulunan Sam Morris, Alice'in bir porno

Sayfa 4 / 250 yıldızı olduunu, ucuz seks filmlerinde oynadıını söylediinde de kimse inanmamıtı ona. Bu inançsızlıkta, elbette Alice'in kiiliine, ahlakına bu ii yakıtıramamak gibi bir kaygı deil, düpedüz onun bu ii bile kıvıramayacak kadar beceriksiz olduu düüncesi yatıyordu. Ayrıca o tombul, kısa boylu, sivilceli kızın düzümesini seyretmek için kimsenin para ödemeyeceini de düünüyorlardı. Çok da haksız sayılmazlardı aslında; Alice gerçekten hiçbir flörtünün üç günden fazla sürmedii zamanlarında, tombul, kısa boylu, sivilceli ve oldukça sevimsiz bir kızdı. Yalnız, vücudunun çounlukla giysi altında saklı kalmak durumunda olan kimi yerleri güzeldi. Örnein, daha sonra bütün dünya erkeklerinin hayranlıını kazanacak olan göbei... Göbeini özellikle açıkta bırakan ve adeta simgesi haline gelen o kısacık tiörtleri, "Alice tiörtleri" olarak dünya modasına damgasını vurduunda, göbei güzel herhangi bir taralı kızın artık saklı kalma olasılıı ortadan kalkmı oluyordu. Ayrıca, öyle geliigüzel açılıp saçılmadıı için bir türlü gösteremedii sırtı, omuzları, mermer gibi pürüzsüz ve duru; teniyse dalalelerinin taçyaprakları gibiydi. Bacaklarının düzgünlüüne gelince, bu, o zamanlar dahi biliniyor, konuuluyordu. Onun hakkında çok atıp tutanlar bile, biraz ileri gittiklerini düündüklerinde, "Ama, bacakları kusursuz dorusu," derlerdi. Bir sandviç ya da hamburgerle üç öün geçitirdii uzun açlık yıllarında fazla kilolarını atmı, formunu bulmutu. Boyuna gelince: Elbette öhrete kavuunca boyu uzamadı, ama bu kez de kısa boylu, ufak tefek kadınlar dünyanın gözdesi oldular. Sam Morris, söylediklerinin doruluuna inandırmak için çok didindi, çok uratı. Bunu kiisel bir onur sorunu haline getirip bütün kasabayı bezdirdi. Texas'ın o kavurucu öle günei altında bile, kapı kapı gezip ısrarlı pazarlamacılar gibi, eik önlerinden bir türlü ayrılmak bilmeden, Alice'in eskisi gibi iman olmadıını, ayrıca epey güzellemi bulunduunu, bu iten para kazanmayı hak etmi bir hale bile geldiini anlattı durdu. Bütün bu iddialarına karın, gene de kimseyi inandıramadı, sonunda o da derin bir hakkı yenmilik duygusu içinde burulmu ve herkese küsmü olarak, ısrarlarından vazgeçip köesine çekildi. Kimileri, onu açıkça yalancılıkla suçluyor, kimileriyse benzetmi olabileceini söylüyorlardı. Bu, Sam Morris'i daha da çileden çıkarıyor; kendinin de herkes gibi yanılmı olabilecei, yalancılıkla suçlanmasından çok daha korkunç bir hakaret olarak görünüyordu gözüne. Alice Star'ın dünyayı kasıp kavuran bir pop yıldızı olmasından birkaç yıl sonra, en az Sam Morris kadar igüzar bir gazeteci, Alice Star'ın öhret olmadan önce, seks filmleri çeviren bir porno yıldızı olduunu belgeleriyle birlikte dünya kamuoyunun dikkatine sunduunda, bütün Texaslılar, Sam Morris'in bir zamanlar doruyu söylemi olduunu, herhangi bir sıradan gerçee inanır gibi kabullendiler, ama artık hiçbir önemi kalmadıından üzerinde durmadılar bile. Alice, zaten ne zamandır dünyanın gündemindeydi. Herkes gibi Texaslılar da Alice'in geçmiini unutmaya hazırdılar. Ahlakçı kimi itirazların üstelemesi halindeyse, açlıın insanlara her eyi yaptırabilecei görüünde birleiyorlardı. Hem burası Amerika'ydı. Özgürlükler ülkesi! Sam Morris, bu gecikmi haklılıın tadını çıkaramadıı için, öfkesinden hiçbir ey yitirmedii gibi, eskisinden daha çok insanlardan nefret ederek iyice iine gömüldü. Teknolojiyle daha fazla ilgilenmeye

Sayfa 5 / 250 baladı ve kendini uçandairelere, uzaydan gelenleri aratırmaya adadı. Yalnız, dünya ilerine küsmeden önce, kasabadaki birkaç nian bozulması, boanma, iten kovulma ve kimi ufak tefek salon kavgalarının ortaya çıkmasında, Sam Morris'in aratırmacı ruhunun önemli bir payı olduu söylentileri yaygınlatı. Birkaç yıl sonra uçandaireler gördüünü iddia etmeye baladıındaysa --ki bir keresinde bu nedenle televizyon ekranlarına çıkmı ve kendisini inanmaz gözlerle süzen, beton suratlı bir sunucunun manidar sorularını, kendinden geçmi bir halde büyük bir cokuyla yanıtlamıtı-- insanlar artık onu, yüzlerinde saklamaya bile çalımadıkları hafif çarpık bir tebessümle dinliyorlardı. Uzaylıların, öcünü alacaı günü beklemekten baka bir ey kalmamıtı ona.... Geni gözenekli sarkık yanakları, etli kalın dudaklarını da birlikte aaı çekiyor; hemen her zaman birtakım dolgun sivilceleri barındıran iri burnu, geni yüzünü iki ayrı kara parçasıymıçasına acımasızca ikiye bölüyor, bu da yetmiyormu gibi, kalın köeli çenesinin yardımıyla, bir yandan da adeta öne doru iteliyordu. Zaten olmayan alnını iyice bastıran beyaz kepinin altından, gecenin ileri saatlerinde, sarhoların, "Saç! Hayır, diken! Yok yok, çalı!" diye bahse tututukları, hiçbir canlılık belirtisi taımayan talihsiz saçları fıkırırdı. Hep bembeyaz önlük giyerdi. Temiz kadındı; iç çamaırlarına varana dek ütülerdi. Onun bu hali çalıtırdıı Kafe'nin bakımsızlıını açıklamayı zorlatırıyordu. O koca kasabada hiç kimse, onun yüzünü güldüren herhangi bir ey hatırlamıyordu. Bu somurtuk yüz, her zaman bezgin bir köpeinkini andırmıtı. Çocukluundan beri "Köpek Kathy" diye anılması bouna deildi elbet. Alice, annesinin çirkinliine hiçbir zaman akıl erdirememiti. Artık "çirkin" demenin bile yetersiz kaldıı, bütün tanımların dıına taan, bütün kategorileri altüst eden bambaka bir umutsuzluk noktasıydı bu yüzün vardıı yer. Her seferinde yeniden aırmadan alımak çok güçtü Köpek Kathy'nin çirkinliine. Annesi, Alice'in yaamında gene de çok önemli bir figürdü. Hemen herkesin annesiyle kurduu ilikiden farklı bir eydi bu, ve tabii çeitli nedenleri vardı. En bata geleni, Alice'in bütün yaamı boyunca, annesinin aslında üvey annesi olduuna dein sonsuz inancıydı. Kendini tutamayıp, "Anne, sen üvey anne misin?" diye sorduunda henüz dört yaındaydı. Ardından bütün genç kızlıı boyunca, bu "acı hakikatin" bir sarholuk anında babasının dudaklarından dökülüvermesini bekledi. Hemen her zaman körkütük sarho gezen babasının, böyle bo bulunacaı bir anını yakalamak için, ardında az gezip dolamadı. Zavallı ihtiyarcıksa, kızının ilgisini, kendine duyduu sevgiye ve kollama duygusuna yordu. Kukusuz bir baba için çok hayırlı sayılacak bir yanlı anlamaydı bu. Nitekim Alice, bu nedenle, kaç kez babasının baını çeitli belalardan kurtardı; daha sonraki yoksulluk ve sefalet günlerinde en umutsuz zamanlarda bile, bir çıkı yolu bulmak konusundaki yeteneini, en aırtıcı durumların ortasında bile hiç yitirmedii saduyusunu ve dinginliini, babasının peinde geçirdii o umutsuz günlerde edinmi olsa gerek. Alice'in annesini bunca kabullenemeyii, onun çirkinliinden çok, akıl almaz kayıtsızlııyla ilgiliydi. Annesiyle ilikisine ait küçük bir

Sayfa 6 / 250 holuk, küçük bir sevecenlik, karılıklı oynadıkları gizli, sevimli bir oyun, bir incelik anı, adı konmamı ama her iki tarafın da yüreinde sakladıı sessiz bir sözleme, hiçbir ey, hiçbir ey hatırlamıyordu. Zaten Alice, hiçbir zaman annesinin herhangi bir konuda ne hissetmi olduunu anlayamadı. Bu kilitli surat, galiba yalnızca Alice'e deil, koca yeryüzünde hiç kimseye hiçbir ey söylemiyordu. Buruuk gözkapakları, gözlerinin yarısına dek sarkıyor, altından da hiçbir ıık, hiçbir parıltı barındırmayan çelik mavisi gözbebekleri inanılmaz bir kayıtsızlıkla dimdik bakıyordu. Sanki bu dünyada hiçbir ey ona demiyor, ona ilimiyordu. Alice, sonunda annesinin neler hissettiini kendi de bilmeyen tuhaf bir yaratık olduuna karar verdi. Bu, onu çok rahatlatmıtı. Annesinin yalnız onunla deil, hiç kimseyle bir köprüsü yoktu. Anlaılmaz bir kadındı. Anlaılmak gibi bir derdi de yoktu. Belki de bu yüzden bu kadar rahattı. Bata kendi olmak üzere, dünyadaki hemen her eyden sonsuza dek vazgeçmiti sanki. Öte yandan zekası ve ibilirlii, yadsınamaz bir gerçeklikti. Tutumluluu da. Hemen hiç konumaz, konutuundaysa en az sayıda sözcükle idare ederdi. Bunlar çounlukla, "Hayır", "Asla", "Unut", "Evet" gibi kesin ve tartıma payı bırakmayan yanıtlar; "Belki", "Bakalım" gibi kendi iine gelen belirsizlikler, ya da "Olmaz!", "Kes be!" gibi bildirim kipleriydi. Allahın terk ettii çölün ortasında baına bela almadan kafe iletmek, o uzun yol sürücüleri ve kızgın kovboylarla ba etmek kolay i deildi elbet. Kathy'nin çevresine yaydıı, Alice'in de bir türlü dıına çıkamadıı müthi bir çekim alanı olduu tartıılmazdı; sanki her eyi onun onaylaması gerekiyormu gibi bir kanı uyandırır, ya da her eyi ona onaylatmak gerekiyormu gibi bir kanıya insanlar kendiliinden kapılırlardı. Duygularımızla suçluluumuz arasındaki o amaz iliki henüz kefedilmemi olduundan, bu aksi kadının bütün lanetliine karın böyle bir üstünlük kurmu olmasını kimse anlamıyordu. Dıarıdan bakıldıındaysa, kısaca, sessizliini bir otoriteye dönütürmü, denebilirdi onun için. Texas'ın ortasında bakımsız bir kafede tezgahta durur; sarhoları ve eski hatıraları, uzun mücadeleleri, arayıları, yitirilmi umutları, vazgeçileri, kavgaları, hayatları büyük bir ilgisizlikle dinler; canı sıkıldıkça da kirli bir bezle tezgahı silerdi. Arada bir baını kaldırıp tezgahın üzerinde duran televizyona aynı ilgisizlikle göz atardı. Bir kavga çıktıındaysa --ki bizzat kendileri çoktan birer kamyona dönümü olan o irikıyım kamyon sürücüleri arasında sıklıkla çıkardı-- nerede müdahale edeceini çok iyi bilir, sonuç alamayacaını kestirdii yersiz müdahalelerle otoritesini sarsmazdı. Babasıysa, gerek kendi adına, gerek ailesi adına, gerek ataları adına, gerekse de bütün Amerika adına konuurdu. Ayaklı bir Amerika tarihi halindeki bu adam konumaya ehvet derecesinde dükündü. kinci kadehte baladıı uzun ve hamasi söylevleri gün aarırken, sızmasıyla birlikte son bulurdu. Arada bir tutan ve dinmeyen alama krizleriyle birlikte kesintiye uramamısa tabii... Bu arada, kimi zamanlar uykudayken de konumayı sürdürdüü olurdu. Annesinin yörede dinlemedii tek sarho babasıydı. Kafede içki bile verilmezdi ona. Onun ayak altında dolamasını istemezdi Kathy. Kasabanın dıında, camlarına hep ıslak ııklar yansıyan bir benzinlikte çalıırdı koca Ralph. Kopkoyu renkler ve dumanlı çizgilerle sonsuza dek uzayan ufuk, sanki dünyanın yaradılıına kadar geri giderdi. Batıya

Sayfa 7 / 250 özgü o vahi ve melankolik güzelliin bütünüyle ortaya çıktıı, rüzgarların kanyonlarda ıslık çaldıı günbatımları insanın içine dokunurdu. Çok hüzünlü bir yerdi. Orada zaman zaman sebepsiz yere burnu sızlardı insanın. Kırk yıllık geçmii adına onu orada, o benzinlikte tuttuklarından, bu yüzden kovmadıklarından emindi Alice. Kaç kez onun yüzünden yangın tehlikesi atlatmılardı. Böyle durumlarda bile, hiç oralı olmamıtı Kathy, her eyi oluruna bırakmıtı. Kathy, çirkinliinin cezasını ilkin kendine, sonra ailesine, sonra da kasabaya fazlasıyla ödetti. Alice'in öhretinin ilerledii yıllarda, bu ödemeden gazeteciler de paylarını fazlasıyla aldılar. Azından tek söz çıkmıyordu kadının. O yırtık ve yapıkan Amerikalı gazetecilerin yedi cihana neler söyletmi en kan kızılı bile kelime alamıyordu kadının azından. Alice kimi zaman uzaktan seyrederdi annesini. Ona yardıma gittii kimi günler, bir an, zamanın ve mekanın dıına çıkar, sanki bir bakasıymı gibi, her eye yabancı gözlerle bakma oyunu oynardı. Hiçbir zaman ufacık bir yakınlık olsun duymadıı, hemen hiç konumayan bu iri memeli, çirkin ve tombul kadın, deil annesi, hiçbir eyi olamayacak kadar uzak gelirdi ona. Hissettii bu yabancılıı ona açıklayabilecek, bildii tek tanım, onun üvey annesi olmasıydı. Babasına bunu söyletememi olması bile, bu konudaki inancını deitiremedi. Koca Ralph ise, hep bir gün buralardan çekip gideceini, bir daha hiç geri dönmeyeceini, izini kaybettireceini söylerdi. Hep büyük düler kurar; konumalarında, sonunda mutlaka çeitli hayat dersleri çıkartılan mesellere yer verirdi. Eskilere ait tütün ve toz kokan maceralar, birbiri uruna ölen erkeklerin dostlukları üzerine ölümsüz hikayeler anlatır; altın ya da petrol ararken kaybolmu hayatlardan, onuru incindikten sonra buralardan giden ve bir daha hiç geri dönmeyen, atından baka hiçbir eyi olmayan yalnız kahramanlardan söz ederdi. Arada bir aız mızıkasıyla artık hiç kimsenin hatırlamadıı hüzünlü bozkır arkıları çalardı. Galiba Koca Ralph'in hayatta yapabildii en güzel eydi bu. Onun söylediklerini ciddiye almazdı Kathy. Kırk yıldır aynı eyleri söyleyip durduunu, ve dediklerinin hiçbirini yapamadan buralarda geberip gideceini söylerdi. Bunu herkesten daha iyi bilirdi. Umutsuz ve oyunsuz insanların sahip olduu, amaz bir gerçeklik duygusu vardı Kathy'nin. Acımasızlıının gücü buradan geliyordu. Alice'in dönüp de ardına baktıında, ailesine ve geçmiteki yaamına dein anımsadıı eyler bunlardı ite. Var oluunun temeline dein dü kırıklıkları... sevinç vermeyen bulanık resimler... Alice'in evden kaçtıktan sonra, uzun ve sıkıntılı yıllar geçirdii dorudur, hatta fazlasıyla dorudur. Dikkafalılıı, ahane tembellii, yersiz alınganlıkları, çabuk sıkılması, daınıklıı, sebatsızlıı ve sık sık deien tutkuları yüzünden, ilkin kendine, sonra en yakınlarından balayarak çevresindeki herkese hayatı cehennem ettii de dorudur. Bu yüzden hiçbir ite diki tutturamamı, baladıı hiçbir eyi sürdürememitir. En uzun yaptıı i, bulaıkçılıktır. Çünkü bulaık yıkarken, bir çeit ruhsal arınma duyduunu kendi de söyler. Hala bugün bile onu en çok sakinletiren eyin, köpürmü deterjan olması biraz garip karılanabilir elbet, ama insanların alıkanlıklarından kolay kopamadıkları düünülünce, bu da "anlaılır" bir ey olup çıkar.

Sayfa 8 / 250 Garsonluk, satıcılık, sirkte yer göstericilii, konu mankenlii, pastanede kasiyerlik, hayvan bakıcılıı gibi çok çeitli ilere girip çıkmı ve bunların sonunda, her nasılsa "yazar" olmayıp arkıcı olmu, ardı sıra çevirdii filmlerle üstelik adını bir de iyi oyuncuya çıkarmasını bilmitir. Bütün bu i deitirmeleri sırasında kentten kente savrulmu, hemen hemen Amerika'da görmedii yer kalmamıtır. Gezip tozduu yerlerin yan yana bititirilmesinden rahatlıkla az noksanlı bir Amerika haritası elde edilebilir. Bir ara "serseriliin iiri" diye bir ey tutturmu, bu iir uruna baına gelmedik i, uramadık bela kalmamıtır. Bu anlamda dünyanın en pahalı airlerinden biri olduu da dorudur. Her gördüü film nerede geçiyorsa orada yaamak gibi bir huy edinmi, filmin geçtii yerleri kefetmek gibi kimseye pek yararı dokunmayan bir merakın ardı sıra oradan oraya savrulmutur. Yıllar sonra Alice'in çocukluuna dein malzeme toplamak gibi beyhude bir amaçla Texas'a gelen genç bir gazeteci, püriten görünülü, çokbilmi kapı komusunun, sözde hogörülü ama yukarıdan bakan bir edayla, "Alice'ciin bütün hatası seyrettii filmlere fazla inanmasıydı," demesi üzerine çok sinirlenmi ve kadını fena halde halayarak, "nandı da haksız mı çıktı peki? te koskoca Alice Star oldu. Sizse hala burada, bu boktan kasabada tavuk besliyor ve bahçenizdeki otları ayıklayarak yalanıyorsunuz," demitir. Alice'in yıllarca bunca ufak ite sürterek zaman yitirmesinin nedeni --ki hemen hiç kimseyi inandırmayacak kadar gerçektir-- arkıcılıı geç kefetmi olmasıydı. Arada bir usul sesle arkılar söylerdi, o kadar. arkı söyleyerek para kazanabilecei aklının ucundan bile geçmemiti. O güne dek onca arkıyı ezbere bildiinin, çok iyi bir sese ve kulaa sahip olduunun neredeyse ayırdında bile deildi. Müzik kendisinden habersiz gelip yerlemiti ona. Babasının aız mızıkasıyla çaldıı ezgileri anımsar, içlenirdi yalnızca. Bu alandaki yeteneini ve olanaklarını kabullenmekte epey güçlük çekti Alice. Bu konuda hiç hayal kurmamı, kendine hiçbir yatırımda bulunmamıtı. Neredeyse kendiliinden çıkagelen tatsız bir sürprizdi bu. Eer günün birinde uyuturucu müptelası melez sevgilisi, u arada bir söyleyiverdii arkılardan birine denk gelmeseydi ve Alice'i para kazanmak için bu ie zorlamasaydı, belki de daha uzun yıllar hiç kimse Alice Star diye birini tanımayacaktı. Nitekim Alice, ilk 45'liklerinden birini bu eski sevgilisine adamıtır: Her baarılı kadının ardında akın bir erkek vardır adlı bu ironik arkıda kendiyle dalga geçer. Alice, bunca yıl niye zaman yitirmi olduunu soranları, "Hep u Allahın belası kilise korosu yüzünden," diye yanıtlamıtır. "Hayatı da, müzii de zehir ettiler bana. Yıllar yılı müzik denilince, o sefil kilise korosunu, papazların ardı arkası kesilmeyen azarlamalarını, iç kıyan ilahileri, sürekli terleyen domuzcua benzeyen çocukları, mendilli ve apkalı karanlık kasaba kadınlarını, o tozlu kilise yolunu ve o berbat pazar günlerini hatırlardım ve her seferinde içim sonsuz bir sıkıntıyla daralırdı. Geçmiimdeki her ey gibi müzii de gömmütüm; onun, kendimi gerçekletirmek için bir olanak olduunu anlamam yıllarımı aldı. Bu yüzden, sizlere çocukken fark edilmek için söylediim arkılardan, kanıma ileyen müzik ateinden, kurduum arkıcılık dülerinden, harçlıklarımı biriktirip aldıım ilk müzik aletinden, arkadalarımla kurduumuz ilk müzik topluluundan, arkıcı olmak için yana tutua geçtiim tutkunun

Sayfa 9 / 250 dikenli yollarından ne yazık ki söz edemeyeceim. Yirmi üç yıl uraıp serseri, iki yılın sonundaysa arkıcı oldum. Hepsi bu." Bir plak firmasının ajanlıını yapan Eddie d'ascanto, onu, ilk kez kendi de adı kadar manasız bir yer olan Beyaz Tavan diskoteinde dinleyinceye kadar, Alice Star belini biraz dorultmu, borçlarını ödemi, deri ceketlerinin ve lame çoraplarının sayısını "eser miktarda" artırmı ve uyuturucu dükünü sevgilisinin "temel ihtiyaç maddelerini" nispeten daha rahat karılayan bir yaam düzeyine ancak erimiti. Büyük umutları ve beklentileri yoktu arkıcılıktan. Sözün tam anlamıyla bu sayede geçinip gidiyordu yalnızca. Porno film çevirmekten her bakımdan daha iyi bir i olduu kesindi. Ama o Allahın belası Eddie d'ascanto'ya rastlayıncaya dek sürdü bu huzuru. Bütün baarılı Amerikalılar gibi talyan asıllı olup My Fair Lady'yi yirmi üç kez seyrettii için mi, yoksa baka nedenden mi bilinmez, "menajerlik" kurumuna gereinden fazla inanan; ecinsel olmadıı halde, ince bir giysi beenisine sahip ender erkeklerden biri olan ve birlikte çalıtıkları ileriki yıllarda, birbirinden ilginç ve çarpıcı bulularıyla Alice'e rahat ve huzur yüzü göstermeyen Eddie d'ascanto karısına çıkıp da, onu, Amerika'daki binlerce arkıcıdan biri olmadıına inandırana kadar böyleydi bu; ve o sonu gelmeyen ilginç bulularını gerçekletirmek için günde yirmi altı saat çalıtırmaya balayıncaya dek sürdü mütevazı yaamı. Alice, arkı söyleyip para kazanmaya bir çeit avanta gözüyle bakıyordu. Alkılar, parıltılı giysiler houna gidiyordu, o kadar. Eddie'den sonrası ise Alice için bir yeniden doutu. Bütün daınık merakları, tutku çeitleri, birbirinden çok farklı alanlara savrulmu ilgisi, giderek tek bir yerde, tek bir noktada toplanmıtı imdi. Yaamında ilk kez bir eyi deniyordu: Bir ite sebat etmeyi. Gece gündüz hiç durmadan çalııyor, yıllar ile arasındaki açıı kapatmaya uraıyordu. lk 45'lii çıktıktan üç hafta sonra bütün umutlarının bo bir hayal olduuna inanmaya balamıtı ki, plak firması ikinci bir plak için Alice Star'ı yeniden stüdyoya soktu. Sonuç eskisinden parlak deildi. Alice Star adı hala kimselere tanıdık gelmiyordu. Eddie d'ascanto'nun yırtıcı gayretleriyle gerçekleen üçüncü ve dördüncü plaklar da sonucu deitirmedi; bu sonuncular yüz plaklık listelerin alt sıralarını biraz zorlar gibi olduysa da, ardından gelen büyük dalgaların gürültüsünde silinip gitti, daha sonra da kesin bir sessizlie gömüldüler. Alice, bu kez gerçekten her eyin bittiine inanıyordu, hatta bu sefer eski iini bile bulamayacaını düünüyordu. O boktan kulüpler için bile, plak sahibi olmasa da, umut vaat eden sıradan, iddiasız bir arkıcı, yenilmi, burnu sürtülmü plak sahibi bir arkıcıdan çok daha önemliydi. Sıradan Amerikalının, kendisine baarısızlıı hatırlatan hiçbir eye tahammülü yoktu. Umudundan, inancından, hevesinden ve Alice de dahil olmak üzere herkesin sinirini bozan azminden hiçbir ey yitirmeyen Eddie d'ascanto'ya göre son ans, bir uzunçalardı. Yapımcı firmayı buna ikna etmek, Eddie için bile hayli uzun zaman aldıysa da, sonunda kazanan tabii ki gene o oldu. lk uzunçaların hazırlıkları baladıında, her ikisi de son kartlarını oynadıklarını biliyorlardı. Gece gündüz demeden aralıksız çalıılan on dört ay sonucunda çıkarılan bir uzunçalarla, yeni bir 45'lik, Alice'e ansın bütün kapılarını sonuna dek açtı. Baarmılardı. Yitirilmi Zamanın Ardında adlı bu plak üçüncü haftanın sonunda Bilboard Listeleri'nde 1 numaraya yerlemiti ve on altı hafta

Sayfa 10 / 250 boyunca yerini kimseye kaptırmadı. imdi bütün Amerika ve bütün dünya Alice Star dinliyordu. Arada bir baını kaldırıp tezgahın üzerindeki televizyondan kızını seyreden Köpek Kathy'nin yüzünden gülümseme demenin bile abartı sayılabilecei gülümsemeye benzer belli belirsiz bir ey geçiyordu. Bütün bu olan bitenin gerçek olduuna inanmak için, bir da evine kapandı Alice ve tam be hafta boyunca, yüzünü, Eddie dahil hiç kimseye göstermedi. Baarısını hazmetmeye, olanları anlamaya çalıtı. Geldii yer konusunda çok hazırlıksızdı. Bir star olmanın, dorukta yaamanın ve bu yeni hayatın getirecei olası sorunların üzerine kafa yordu. Gelecei için dü kurdu, kararlar aldı. Yalnız kolay hazmedemedii bir ey vardı: O da eski plaklarının hiçbir ey olmamı gibi gelip liste balarına kurulmasıydı. En çok buna kızıyor, halkın bu gecikmi ilgisine öfkeleniyordu. Hemen her söyleisinde bundan söz etmeden duramıyordu. Gazeteciler de Alice'in her söyleisinde lafı döndüıüp dolatırıp buraya getirmesinden bıkmılardı. Hiçbir ilginçlii kalmamıtı artık bu konunun. Neyin hesabını soruyordu bu kadın? Madem bu kadar seveceklerdi, daha önce niye hiç fark etmemilerdi plaklarını? Niye o zaman sahip çıkmamılardı kendisine? Ya da uzunçalar yapma ansı verilmeseydi ne olacaktı peki? gibi artık bir anlamı kalmadıı gibi, muhatabı da olmayan gecikmi hesapların ardına düüyordu. Bu konudan her söz ediinde sanki atlattıı bir kazanın dier olasılıklarıyla yüzleerek yeniden ve yeniden dehete kapılır gibiydi. Art arda verdii konserler, dünyanın bir ucuna dek uzanan büyük dünya turnesi, satı rekorları kıran plakları, video klipleri, Alice'e dünyanın her yerinde milyonlarca hayran kazandırmıtı. Bütün bunlara ramen, Alice bu sorularından vazgeçmedi. Amerikalıların bu konudan hayli sıkıldıklarını, gazetecilerinse fazlasıyla bıktıklarını sezinleyen Alice bu konuda eski ısrarını sürdürmeyip unutmu gibi göründüyse de, en son çıktıı Japonya turnesi sırasında, Amerika'dan uzaklamı olmanın getirdii yersiz bir rahatlıa fazla kapılarak, Japon televizyonlarına ve gazetelerine neredeyse baka hiçbir ey söylemedi. Üstelik bunu, insanlıa ait çok temel bir sırrı ifa ediyormuçasına derin bir sitemle yapıyordu. Onun bu konudaki tutturukluunu ve inadını en iyi anlayan ne yazık ki, Sam Morris'ti. Alice'i çok iyi anlıyordu Sam, zamanında ona da inanmamılardı. Oh olsundu! Bu örnek olayın, hem Alice'den öcünü aldıını düünüyor, hem de bu örnek sayesinde Alice'le özdeleebiliyordu. Bu cadı, Texas'ı terk edip gitmiti ama, bir türlü Sam Morris'in hayatından çıkmıyordu. "Modern Amerikan Toplumunun Kırmızı Balıklı Kızı" diye anılmasına yol açan baındaki kırmızı beresi, göbeini açıkta bırakan tiörtleri, bir üsluba dönütürdüü rükülüü, abuk sabukluktan bir çizgi yaratan giysileri, ilginç takılarıyla bütün dünyada milyonlarca genç kız tarafından taklit edilen çada bir efsaneydi imdiden. Bu arada Kamelyalı Kadın'ın çada uyarlamasında oynadı. ki müzikalde rol aldı. Beverley Hills'deki muhteem villasında günlerini geçiriyor, bir zamanlar filmlerde görüp de parasızlıktan gidemedii Amerika dıındaki yerleri geziyordu. Avrupa bakentlerinden balayan yolculuu, tropikal ormanlardan, Tibet dalarına varana dek geni bir corafyaya açılıyor, çılgın gibi para harcıyordu. Tepesini

Sayfa 11 / 250 attıran bir ey oldu mu da, dosdoru mutfaa giriyor. köpürte köpürte bulaık yıkıyordu. Babasının ihmali yüzünden yanan benzinlik için yüklü bir tazminat ödemek gibi, uyuturucu müptelası eski, melez sevgilisinin kefaletle tahliye edilmesi için gerekli parayı anında karılamak gibi hatırinaslıklardan da hiç geri durmuyordu. Kathy, bunca yıllık yaama koullarını ve alıkanlıklarını bir anda deitiremeyeceini belirterek, kızının her türlü yardım önerisini geri çevirmiti. Alice bir kez daha annesini anlamakta güçlük çekiyordu.... Her ey çok sakin balamıtı o gün. Güzel bir yaz günüydü. Pamuk aklıında bulutlar, masmavi bir gökyüzü ve bütün sıradanlııyla ııyan parlak bir güne... Parklarda sere serpe günelenenler, havuzlara ayak sarkıtanlar... Hiçbir özel iareti yoktu o günün. Bir süredir konserlerine ara vermi, seyircilerinden uzak kalmı olan Alice Star, Afrika'daki açlar yararına düzenlenen bir konserle LA Stadyumu'nda muhteem bir kalabalık önünde yeniden hayranlarının karısına çıkacaktı. Hayranları onu çok özlemiti. Uydu aracılııyla dünyanın hemen her yerinde naklen yayımlanacaktı bu konser. Bütün dünya onu çok özlemiti. Alice Star, bu konser için yepyeni parçalar ve yepyeni giysiler hazırlamıtı. "Image-maker"larının uzun süreli çalımaları sonucunda karar verdikleri yepyeni bir "imajla" çıkacaktı hayranlarının karısına. Eddie d'ascanto ise, ABD tarihi için bile inanılmaz boyutta sayılabilecek büyük bir tanıtım kampanyası balatmıtı. Aylar öncesinden tutturulmu tansiyon giderek tırmanıyor, herkes büyük bir heyecanla bu konseri konuuyor, bu konseri bekliyordu. Konserin yapılacaı stadyumun etrafı günler öncesinden Alice Star hayranları tarafından çepeçevre kuatılmıtı. Konser günü gelip çattıındaysa, stadyumda maheri bir kalabalık vardı ve stadyumun çevresini, içeri giremeyen öfkeli bir seyirci kalabalıı sarmıtı. Biletler haftalar öncesinden tükenmiti. ddialı bir açılı, parlak bir gösteri, yüksek kalitede bir ses ve ıık düzeni eliinde fırtına gibi baladı konser. Alice Star, ilk arkısıyla sahne aldıında, bütün stadyum inliyordu. Kaç aydır gerilm bir yay bütün iddetiyle boanıyordu imdi. Sonradan düünüldüünde, konserin ilk arkısının sözleri alabildiine ironik kaçıyordu: Bir gece yarısı, bir yıldız kayarsa senin baktıın gökyüzünden... Konserin ilk yarısı, artık hemen her konserde görülen ve olaan sayılagelen takınlıkları saymazsak, ve bu takınlıkların her Alice Star konserinde görülen biraz daha fazlasını saymazsak, olaysız geçti, bile denebilir. Tek olay, Alice Star'ın kendisiydi. Seyircilerini ve hayranlarını çok özlemi dinamit gibi bir Alice Star vardı sahnede; yay gibiydi, zıpkın gibiydi, fermuar gibiydi, havai fiek gibiydi, su gibiydi, ate gibiydi ve birçok güzel ey gibiydi; hınzır ve hüzünlü, çapkın ve romantikti; tam bir sahne hayvanıydı; yeni imajıyla, yeni saçlarıyla, yeni parçalarıyla tükenmeyen bir enerji ve cokuyla, olaanüstü bir performansla gerçekten unutulmaz bir konser veriyordu. Bir trajedi aırbalılıı içinde, ancak bir zencinin çıkartabilecei seslerle söyledii blues hüznündeki parçalardan, bir

Sayfa 12 / 250 insanın deil, ancak bir uzay aygıtının çıkartabilecei seslerle söyledii en sert ritmli, makine hızında parçalara varana dek yayılan geni bir repertuar izliyordu. Aynı anda sahnenin her yerinde birden bitiyor, bir arkıcıdan çok bir gözbacıya benziyordu. kinci yarının ortalarına dek konser hep aynı havada sürdü. Bir konserden çok, bir mucizenin gerçeklemesine benzesin istemiti bu konser; öyle de oluyordu. Alice Star, yeni albümünün parçalarını arka arkaya seslendirmeye baladıında, dünya soluunu tutmu, Alice Star'ın bu yepyeni ve muhteem arkılarını dinliyordu. Tam, albümün hit parçası olan Bu Çada hanet ve Baka Çada Sadakat'i söylemeye baladıında, bazı seyirciler arasında, gökyüzünde parlak ııklı, çok hızlı hareket eden, portakal renkli yuvarlak bir cismin görüldüü söylentisi yayılmaya baladı. Bu söylentileri ciddiye alarak arada bir gözlerini gökyüzüne çevirmeden duramayanlar, bir süre sonra portakal renginde yuvarlak bir cismin sahiden hızla büyüyerek ve gökyüzünde çeitli zikzaklar çizerek stadyuma doru yaklatıını gördüler. Birdenbire çılıklar yükselmeye baladı. Büyük çounluk, doal olarak bunu gösterinin bir parçası sandı. Konserin baından beri büyük bir hayranlıkla izlenen, Eddie d'ascanto'nun Hollywood'un en baba "Special Effect"törlerine hazırlattıı çeitli gösteriler, bu numaraya da çok müsaitti çünkü. En hafifinden lazer ıınları bile yepyeni bir gösteri grameriyle kullanılmıtı bu konserde. Bu ıınların imza atmadıkları tek bir yer, tek bir yüzey, tek bir boluk kalmamıtı. Sahne üstünde insanlar ansızın kayboluyor, örnein, solosunun tam ortasındayken basgitarist kaybolup ardından bolua gerilmi bir telin üzerinde korkusuz bir canbaz gibi bitiyor; arkının ortasında yer yarılıyor, davulcu içine düüyor, az sonra hınzır bir aman gibi baka bir köede hiçbir ey olmamı gibi belirerek baget sallıyordu. Dansçılar, birbirlerinin gövdelerinin içinden geçerek bolua karııyor, bir göz kırpımı zaman sonrasındaysa, üstelik giysi deitirmi olarak yeniden ortaya çıkıyor ve kaldıkları yerden danslarını sürdürüyorlardı. Tüm gösteri neredeyse gözbacılık üzerine kurulmutu. Oysa o tuhaf cisim, o portakal rengi cisim yaklatıkça bunun düpedüz bir uçandaire olduu görüldü. Tıpkı amatörlerin çektii o soluk siyah beyaz fotoraflarda, ya da filmlerde gördüümüz gibi bir uçandaire... Ama o kadar ısmarlama bir hali vardı ki, herkesin onu yapma bir uçandaire olarak gösterinin bir parçası sanmasından daha doal bir ey olamazdı. Göründüü anda herkesi akına çeviren bu uçandaire, sonra gelip stadyumun tepesinde asılı kaldı; sanki herkes onu görsün ister gibi ve bütün kameralara poz verir gibi bir süre havada, stadyumun tepesinde öylece asılı kalıp bekledikten sonra, rengi açıldı, giderek gri, mavi bir ıık tozanına dönütü. Cama benzer yüzeyinden grimsi-mavimsi bir aydınlık dıarı taıyor, aynı zamanda aracın içini de aydınlatarak görünür kılıyordu. Gerçi bir tür storlu pencerelerle çevrelenmi iç yüzeyinde fazla bir ey görünmüyordu ama, aynı anda bütün dünyada televizyon kanallarında milyonlarca insan tarafından seyrediliyordu. Az sonra uçandaireden sahneye bir demet tül gibi dökülen sarmal bir ıık huzmesi indi, ilahi bir nur gibi ııyarak ve hızla Alice Star'ı kuatarak içine aldı. Sonra da o tozanlı ıın demeti, adeta saydam bir asansöre dönüerek, Alice'i yukarıya çekmeye baladı. Alice Star'ın yükselirken iyice akınlaan yüzünde,

Sayfa 13 / 250 o güne kadar kimsenin görmedii, hayli alıkça denebilecek bön bir mutluluk ifadesi vardı. Belli ki, kendi de gösterinin bu yanından habersizdi ve ona da tam bir sürpriz olmutu bu... Yava yava göe doru yükselirken ulvi duygulara kapılarak, Hazreti sa'nın da göe aarken benzer eyler hissettiini düünüyor, bu benzerlikten ötürü, kendine derin bir mutluluk ve onur payı çıkarıyordu. Üstelik kabul etmek gerekir ki, bu durumda seyircisi onunkinden çok daha fazlaydı. Alice'in mucizesi, onunkinden çok daha fazla bir tanık kadrosu önünde gerçeklemi ve hiçbir itiraz kaldırır yan bırakmamıtı. Her ey büyük bir akınlık ve hayranlık dalgası içinde birkaç dakika içinde olup bitti. Iık asansörü, Alice'i uçandairenin içine çekti ve kapıları kapandıktan sonra, uçandaire ansızın bir imek hızıyla uzaklaarak gökyüzünün karanlıında kayboldu. Herkes büyülenmi gözlerle seyrettikleri bu gösterinin ilk akınlıını atlattıktan sonra çılgın gibi alkılamaya baladı. Bir yandan da, Alice Star'ı bir ıın demetine sararak sahnenin ortasından hüüp diye alıp bir uçandaire içine çeken, bugüne kadar görülmemi bu tekniin nasıl salanabildii üzerine, olur olmaz akıllar yürütüyor; hayranlıktan büyülenmi, kendinden geçmi bir biçimde baıra çaıra tartııyorlardı. lk oku atlatan Eddie d'ascanto, sahnenin ortasına fırlamı, saçını baını yoluyor, güvenlik güçlerine, korumalara emirler yadırıyor, ama kimse onu dinlemiyordu; dinleyenlerse ne olduunu, ne yapmaları gerektiini hiç bilemiyorlardı. Çünkü kimse, ne olduunu anlamadıı gibi, ne yapılması gerektii konusunda da fikir sahibi deildi. Böyle bir ey daha önce hiç olmamıtı. Bilmedikleri bir durumla karı karıyaydılar; önceden sahip olmadıkları bir deneyime gereksinim duyuyorlardı. Sahne önündeki ve sahne arkasındaki yüzlerce koruma görevlisi, ellerini kollarını kavuturmu, mesleki onurları incinmi olarak biraz akın, biraz küs bakınıp duruyorlardı. Eddie d'ascanto, baına toplanan kameralara dönüp Alice Star'ın uzaylı yaratıklar tarafından bir uçandaireye adeta vantuzla çekilir gibi alınarak kaçırıldıını boula boula anlatıyor ve bütün dünyadan onu bulmaları için yardım istiyordu. Afrika'daki açlar ya da Amerika'daki toklar, ama birileri mutlaka Alice'i bulmalı ve u lanet olası konser tamamlanmalıydı! Sahne üzerindeki herkes en az onun kadar akın olmakla birlikte, Eddie d'ascanto'nun canhıra feryatları da gösterinin bir parçası sayıldıından, çılgın alkılar sürüyordu. Aranın biraz uzadıını, bu numaranın artık sıkıcı olmaya baladıını düünenler, bir süre sonra "Alice! Alice!" diye tempolu alkılarla Alice Star'ı yeniden sahneye çaırmaya baladılar. Eddie d'ascanto'nun bütün yırtınmaları sonuçsuz kalıyor, Alice Star'ın sahiden kaçırılmı olduuna kimse inanmak istemiyordu. Bu konudaki her açıklama giriimi, gösterinin bir parçası sayılıyor, her seferinde yeniden alkı alıyordu; iyice umutsuz bir durumdu bu. Bu arada üst düzey devlet görevlileri, bu saçmasapan numarayı biraz daha uzatırlarsa, ülkenin ve dünyanın esenlii adına, bu tür sorumsuz reklam oyunlarına kalkıarak kamuoyunda panik yarattıkları gerekçesiyle haklarında dava açacaklarını duyurdular. CIA'nin ve FBI'ın birbirlerine rakip rakip bakan siyah ve lacivert takım elbiseli, karanlık suratlı bir sürü bir sürü adamları hemen olay mahalline gelerek duruma el koydular.

Sayfa 14 / 250 Uzunca bir süre, karanlık ve canhıra feryatlarla kendini oradan oraya çarpa çarpa ortalıı birbirine katmı olan Eddie d'ascanto bile, sonunda yorulmu, derin bir yeis ve çaresizlie gömülerek bir koltua çökmü, hatta yıılmıtı. Bütün bu koullar altında, Alice Star'ın bilinmeyen bir gezegenden gelen uzaylı yaratıklar tarafından bir uçandaire marifetiyle sahiden kaçırıldıının anlaılması ve bunun bir "realite" olarak kabul edilmesi epey zaman aldı. Dünya tarihi bir anda, bir gecede deimiti. Bütün dünyanın, bütün kameraların, yüzlerce televizyon kanalının gözleri önünde ve milyonlarca insanın tanıklıında, Alice Star sugötürmez bir biçimde kaçırılmıtı. Anlamayanlar için bir kez daha söyleniyordu: Ünlü pop yıldızı Alice Star, bilinmeyen bir gezegenden dünyaya gelen bir uçandaire tarafından kaçırılmı ve meçhule karımıtı. Kaç yıllık bütün o uzaydan geldiler gittiler efsanesi, baka gezegenlerde hayat var mı, yok mu? tartımaları, uzaylılara ilikin irili ufaklı her çeit söylenti, hiçbir tartımaya yer bırakmayacak bir biçimde, herkesin gözü önünde cereyan eden apaçık bir olayla kesinleerek noktalanmıtı. Bu bilgi artık herkesindi. imdi yeni bir tarih balıyordu. Ertesi sabah dünya, aynı dünya olmayacaktı, bu belliydi. Sam Morris, oturduu koltuktan, yüzünde tıpkı Alice Star'ın göe yükselirkenki yüzüne benzeyen alık bir mutluluk ifadesiyle hipnotize edilmi gibi, hiç kımıldamadan saatlerdir televizyon ekranına bakıyordu. Hem Alice Star takıntısını, hem uçandaire takıntısını birletiren bu mutlu olayın sentez gücü karısında duyduu hayranlık ve mutluluktan felç olmutu. Yüzündeki o sa'yı görmü ifadeyle, ulvi bir hayranlıkla, televizyon ekranına çivilenmi gibi bakıyor, birinin gelip onu oradan, o çarmıhtan indirmesini bekliyordu. te sonunda uzaydan gelmiler ve bir tek olayla onun bütün intikamlarını birden almılardı. Hem Alice, hem uzaylılar olmak üzere söz konusu her iki tarafı da tanımı olmanın getirdii akrabalıa benzer bir duyguyla, kendine bu olaydan fazladan bir pay çıkarıyor; kendini, her eyi önceden görmü, biraz ermi, biraz aziz, biraz yalvaç gibi hissediyor; rahatsızlık nedeniyle nikahta bulunamayan bir uzak akraba burukluu içinde, orada, aralarında bulunamadıına üzülüyor, yüzüne yapııp kalmı ve bir türlü toparlayamadıı yalı bir sırıtıla saatlerdir gülümseyip duruyordu. (Ne yazık ki, o yalı gülümseme hep kalacaktı yüzünde. Yüzü o olacaktı.) Gözlerini ekrandan ayırmadan televizyon karısında geçirecei uzun saatler ite böyle balamıtı Sam Morris'in. Komuları onu öyle buluncaya kadar... Televizyonun karısında gerildii çarmıhtan indirinceye kadar... Sonraları televizyon baından kalktıı kimi ender zamanları ise, gökyüzüne çevirdii hassas teleskopunun baında geçirecek, uzaylılardan kendisine gönderecekleri özel bir iaret, bir sinyal bekleyecekti. Alice'in kaçırıldıının herkes tarafından anlaılmasından ve devletin resmi organlarınca dorulanmasından kısa bir süre sonraysa, Alice Star'a olan nefreti yeniden dirilmiti. O, oracıkta bekleyip dururken, yıllarını uzaylıları aratırmaya bunca adamıken, onlar, uçsuz bucaksız uzayın kim bilir kaç ıık yılı uzaklıktaki en karanlık derinliklerinden gelip bula bula o sümüklü porno kızını bulup kaçırmılar, düpedüz Sam'in hakkını yemilerdi. Bir kez daha hakkı

Sayfa 15 / 250 yenmiti. Bu kadarı da olmazdı! Allah bilir, o pornocu kız, uzaylılara hiçbir zaman inanmamıtı bile! Hatta belki de uzaylılarla, uzayla uraanlarla alay bile etmiti! Onlar gene de bu erefi kendine deil, o kahrolası pornocu kıza baılamılardı! Dünyanın adaletine inanmadıı gibi, uzayın adaletine de inanmıyordu artık. Alice Star, gene karısına hayatını gerçekletirmede bir engel figür olarak çıkmıtı Sam Morris'in. Yeniden ilk günkü kadar nefret ediyordu ondan. Kızının uzaylılarca kaçırılması üzerine, kapısına yeniden öbek öbek yıılan yapıkan gazetecilerin ısrarlı sorularına Köpek Kathy'nin verdii yanıtsa, her zamanki gibi son derece kısa ve özlüydü: Panie kapılmaya gerek yok! Ben Alice'i bilirim. O her seferinde eve döner. Söylemek bile fazla: Köpek Kathy'ye bir dördüncü cümleyi hiç kimse söyletemedi.... Alice Star, ne kadar olduunu bilemedii, ona, hem çok uzun, hem çok kısa gelen bir zaman sonra, neredeyse bütün yıllarını bir kez daha yaamı olmanın yorgunluuyla gözlerini açtı. Bütün yaamının büyük bir hızla gözlerinin önünden geçtii, her duygusunu neredeyse ilk günkü iddetiyle algıladıı o belirsiz zaman parçasından sonra, gözlerini hafifçe araladıında, tuhaf bir berraklık içindeydi. Bir algı berraklıı... Hem uyuturulmu, hem uyarılmı gibiydi. Göe yükselirken yava yava bulanan her ey, bu tuhaf araca adımını attıı anda, büsbütün silinmi, bilincini tamamen yitirmi, bilmedii bir uyku çeidiyle uyumutu. Kulaında nereden geldii belli olmayan, bolukta tül gibi daılan, yumuak, sevecen bir ses, Korkmayınız, diyordu. Sakın korkmayınız! Panie kapılacak bir ey yok. Biz dostuz. Konuumuzsunuz. imdi size bir ine yapıldı. Sakinleeceksiniz. Vücudunuz, sinirleriniz direnç kazanacak. Hasar görmeyeceksiniz. Asla kaygılanmayınız. Alice Star, baına gelenin ne olduunu anlamadan kendini kaybetmiti. Kendinden geçerken bir yandan da, Bir oyun mu bu? diye düünüyordu. Bütün bu olanlar bir gösteri sürprizi olmaktan çıkmıtı. akaysa da tatsızlamıtı. Eddie d'ascanto bile bu kadarını yapamazdı. Kendine gelir gibi olduunda, bir koltuktaydı, yumuacık bir koltukta, karısında gümü ıınımlı bir ekran vardı. Ekranda tanıdık bir yüz gördü ilkin. Kim olduunu çıkaramadı birden, yalnızca tanıdık biri olduunu biliyordu onun. Düündü, anımsamaya çalıtı, bocaladı, sonra çocukça bir kahkaha attı, sesi kendine yabancı geldi. Sesi yıllar öncesine gitmiti. Birdenbire tanıdı onu. Kovboydu bu, yıllar önceki kovboy. Otobüste yandaki sırada oturan gece yarısı kovboyuydu bu. çi sızladı. Biri ölmü gibi içi sızladı. Ne olmutu acaba ona? Büyük kent öütmü müydü onu? Kendi Alice Star olurken, o ne olmutu? Hayatında aırlıı olan onca insan varken, neden yıllardır aklına bile gelmeyen, bilincinin derinliklerine çoktan gömülüp gitmi olan bu yüzü görmütü imdi? nsan bilinci ne

Sayfa 16 / 250 tuhaftı! Sahibinden bile sakladıklarıyla, sahibine bitmek tükenmek bilmeyen oyunlar oynuyordu. Ansızın hayretle fark etti ki, karısındaki ekran, bilinçaltını yansıtıyor; geçmii, düleri, aklından geçenler yansıyor ekrana... Ne düünse onu göruyordu karısında, büyük bir hızla birbirinin içinden geçerek, birbirinin önünü keserek akıp gidiyordu görüntüler... Bu, ona tuhaf bir güç veriyordu, bir çeit katlanma gücü... Tamamıyla kendine geldiindeyse ekrandaki görüntüler bütünüyle silindi. Derin bir sessizlik duyuluyordu yalnızca. Derin bir imdiki zaman duygusu. Derin bir huzur. Yıllar önce, çok yıllar önce, küçücük bir kız çocuuyken gördüü Arzın Merkezine Seyahat filmini anımsadı. Arzın merkezine yolculuk yapanlar, yolculuklarının sonunda, orada, arzın merkezinde derin bir sessizlik ve huzur içinde, dünyanın en derin uykusunu uyuduklarından söz ederlerdi. O sahneyi hiç unutmamıtı. Uykusuzluk çektii bol bunalımlı genç kızlık yılları boyunca, uykusunun sıkça kaçtıı, uyumaya çalııp da bir türlü beceremedii o uzun ve karanlık geceler boyunca, hep o filmi, arzın merkezindeki o derin sessizlii ve huzuru hayal eder, koyun saymaktan çok daha insani bulduu bu hayalin ardına takılarak uyumaya çalıırdı. te imdi daha önceden hiç bilmedii bir sessizlik ve bilmedii bir huzur çeidiyle karı karıyaydı u an. Bu derin sessizlik ve huzur havası, o filmi ve unutamadıı o sahneyi hatırlattı ona. Gördüü bütün filmler gerçek oluyordu. Malikanesine özel bir teknolojiyle yaptırdıı ses ve ıık geçirmez oksijen odası bile ne bu kadar sessizdi, ne bu kadar huzur dolu... Steril bir serinlik hakimdi havaya. Gözleri etrafı taradı. Kimse yoktu ortalıkta. Hiç kimse görünmüyordu. Yalnızca bombo metalik duvarlar ve uzayın uçsuzluuna açılan geni bir pencere. Pencereden dıarı baktıında, kalbi birdenbire heyecanla çarpmaya baladı. kinci tanıdık: Uzaydan çekilmi resimlerinden tanıdıı dünyaydı bu! Çeitli atlaslardaki resimlerinden tanıdıı, mavi bir portakal gibi duran dünyaydı bu, hüzünlü görünüyordu ve hızla ondan uzaklaıyorlardı. Gerisinde de uçsuz uzay ve binlerce yıldızın bolua saçılan ııı... Yıllar önceki evden kaçılarında otobüsün arka camından geride bıraktıı kasabanın kaybolan görüntüsüne bakmaya benzemiyordu bu. Seyrettii bütün uzay filmleri gerçek olmutu ite sonunda; dünyayı bitirmi, imdi uzayda geçen filmlerin geçtii yerlere yolculua çıkmıtı. nsanolunun milyonlarca yıllık serüvenini tek baına yaamaya balamıtı. Bir dü bile bu kadar gerçek olamazdı! Oturmakta olduu koltuun kolluklarını sımsıkı kavradı, sonra etini sıktı, acıyı duydu. Bunun bir uzaygemisi olduuna inanmaktan baka çaresi kalmamıtı. Bu gerçei de, dünyaya ait sıradan bir gerçek gibi kolaylıkla kabullenmiti. Belli ki, yaptıkları inenin, her eyi böyle sükunetle kabullenmesinde bir etkisi olmu, onu sakinletirmi, tepkilerini yalınlatırmıtı. Nitekim gözlerini açıp çevresine bakınmaya balamasından kısa bir süre sonra --sanki bu zamanı ona özellikle tanımılardı-- metalik duvarların birinde usulca bir kapı açıldı; gri-mavi bir aydınlıın eiinde ansızın beliren yakııklı, vaak gibi kısık gözlü bir adam yumuak bakılarla ona bakıyordu. Gözlerinde ate vardı, tutku vardı ve bu ta buradan bile görülüyordu. Bu, Alice'in kadınca bir güven duymasına neden oldu. Otuz yalarındaydı; uzun boylu, geni omuzlu, sedef tenli ve simsiyah saçlıydı. Siyah bir takım elbise giymiti. Blazer ceket. Pırıltısı uzaktan göz alan ııltılı kol dümeleri. Tropikal bölge erkeklerine özgü bir ııltısı vardı teninin. nsanda arzu uyandırıyordu.

Sayfa 17 / 250 Bol yıldızlı, simli, baharatlı yaz geceleri ve uçsuz kumsallar hatırlatıyordu. Duvar kendiliinden kapandı ve adam olaanüstü bir erkeksi zarafetle Alice'e doru yürümeye baladı. Alice, sırtının boydan boya ürperdiini, omuriliine kadar titrediini hissetti. Adam, buulu bir sesle adıyla seslendi Alice'e. Tam istedii gibi bir erkek sesiydi bu: Tok ve buulu... Öncelikle, uzaygemimize ho geldiniz, dedi. Size bazı açıklamalar yapmak durumunda olduumu biliyorum. lkin unu bilmeniz gerek: Dostlar arasındasınız. Konuumuzsunuz. Zarar görmeyeceksiniz. Telalanmanız ya da korkmanız için hiçbir neden yok. Dünyanızı Votoroqxqua gezegeninden gelerek ziyaret eden küçük çapta bir uzaygemisindesiniz. Gezegenimize doru yola çıkmı bulunuyoruz, dilediiniz zaman dünyaya geri götürüleceksiniz. Bundan hiçbir kukunuz olmasın. Ben sizin bir hayranınızım. Koyu bir hayranınızım, demek daha doru olacak. Hem fizik olarak, hem ruhen bünyenizin alıık olmadıı, olaandıı bir durum içinde bulunduunuz göz önüne alınarak size yatıtırıcı bir ine yapıldı. Silvpuoquaxan diye bir sıvı. Bir tür adrenalin ve beyin sıvısı dengesi salıyor. Gövdenizin tepkilerini ve reflekslerinizi ayarlayacak bu ine. Sizin için doal koulların salanmasını salayacak. Konserim yarım kaldı, dedi Alice. te gördüünüz gibi ine sonuçlarını vermeye balamı bile. Gayet dünyasal kaygılarla konuuyorsunuz. Seyirciler ben yeniden sahneye çıkmadan asla boaltmazlar stadyumu. Biliyorum, dedi uzaylı adam. Nefis bir konserdi, izledim. Ama u anda uzaydayız. Ve hızla dünyanızın içinde bulunduu gökada takımından uzaklaıyoruz. Dilimizi iyi konuuyorsunuz, dedi Alice. Evet, birkaç dünya dilini de aynı mükemmellikte konuurum, dedi uzaylı adam. Yalnız Türkçeyle ilgili bazı sorunlarım var. Zaten kimin yok ki? Türkçe ne demek? dedi Alice. Bir dil, dedi uzaylı adam. Bir dünya dili. Dünyaya ilk kez yıllar önce Türkiye'de inmitim. Urfa'da. Harran bölgesinde. Dolayısıyla bozuk bir Türkçe-örendim. lk kez bir yabancı gezegende örendiim bir dil olduu için de, düzeltmekte hayli güçlük çekiyorum. Dünyayı bizden daha iyi tanıyorsunuz, dedi Alice. Hep öyle olur, dedi uzaylı adam. Ayrıca deneyimlerime dayanarak unu rahatlıkla söyleyebilirim ki, sıradan bir Amerikalının dünyada bildii tek ülke, gene Amerika'dır. Sonra da ekledi: Kendimi tanıtmadım. Adım, Adam. Adam mı? diye akın sordu Alice.

Sayfa 18 / 250 Evet, Adam. ronik deil mi? Sizin atalarınızdan birinin adını taımam. Adımı çok seviyorum, bizi bir biçimde yakınlatırıyor. Alice, Adam onun yanına iyice yaklatıında ve sıkmak için elini uzattıında bu kısık bakılı adamın gözlerinin lacivert olduunu gördü ve bu onun çok houna gitti. Çok kısa yaanmı bir tereddüt anından sonra, elini uzatırken: lk kez bir uzaylının elini sıkıyorum, dedi. O kadar emin olmayın, dedi Adam. Dünya uzaylılarla kaynıyor. Çoumuz tatillerimizi dünyada geçiriyoruz. Alice, en kahkahalarından birini attı. Bütün o kafayı uzaya takmı kaçıkların söyledikleri doruydu demek! Kendini güvende hissettiinden iyice emin olduktan sonra da sordu: Neden buradayım? Neden ben, Allahım neden ben? Hem de konserin tam ortasındayken? Konserin sonuna yaklamıtık, dedi Adam. Zamanlamaya özen gösterdiimi sanıyorum. Teekkür ederim, dedi Alice. Ama bu bilgi, gene de öfkeli kalabalıı yatıtırmaya yetmeyecektir. Bakın, dedi Adam. Geride bıraktıklarınızı sonra konuuruz. Dilerseniz önce bir eyler içelim. urada sakin sakin oturalım ve size gereken açıklamaları yapmama izin verin. Her eyi konumak için yeterince zamanımız var, merak etmeyin. Bütün bu sıcak atmosfer, yumuak ıık, buulu bir sesle söylenmi bu yatıtırıcı sözler, Alice'in kendini bir uzaygemisinde deil de, bütün Amerika'ya tepeden bakan New York'taki koca bir gökdelenin en üst katında yaayan güvenilir bir dostunun evinde, rahat bir kanepede oturuyormu gibi hissetmesine neden oldu. Korkacak, heyecanlanacak hiçbir ey yoktu ortada. En azından öyle görünüyordu. Dünyanın heyecanları tükenmi, uzayın derinliklerinin heyecanı da dünyadakiler kadar tanıdık gelmeye balamıtı birden. imdi, sakin sakin ayakkabılarını çıkaracak, ayaklarını uzatacak ve karısındakine, "Hadi bana bir eyler anlat," diyecekti neredeyse. Adam, dier bir duvara doru yürüdü. Çok güzel yürüyordu. Gövdesini çok güzel taıyordu. Gövdesini kaslarına taıtan hantallardan deil, iskeletine taıtan, yere salam basan erkeklerdendi. Alice, iç geçirerek baktı ardından. Ardından uzun uzun bakacaı bir erkee rastlamayalı ne çok olmutu. öyle sakin sakin oturup bir erkein ardından bakmanın mutluluunu unutalı ne çok olmutu. Onca hayhuy arasında, gündeliin olaan mucizelerini iyiden iyiye unutmutu. Bunu hatırlamak için, bir uzaygemisine çekilmeyi beklemesine hayıflandı. Bir erkekte onu en tahrik eden ey, güzel bir yürüyüle, biçimli, dar kalçalardı. Erkeksi zarafet dedikleri, ne güç elde edilen bir ey Tanrım! Çounlukla erkekler, ya cinsiyetsiz bir yumuaklıa sahip oluyor, ya da düpedüz bir hayvan

Sayfa 19 / 250 kesiliyorlar. Amerikalı kadınların büyük yüzdesi gibi bir erkein kalçalarıyla fazla ilgileniyordu Alice de... Adam, gene duvarların birinde kendiliinden açılan, bozarık bir ııkla aydınlatılmı bir bölmede beliren içi çeitli renkte sıvılarla dolu cam benzeri ieler arasından birini aldı ve "Likör sevdiinizi biliyorum," dedi. "Ama dilerseniz bu kez daha sert bir içki verebilirim." Alice akınlıını gizleyemedi. Hakkımda her eyi biliyorsunuz, dedi. Kendine gizemli bir hava vererek dudak büktü Adam, Alice'in gözlerinin içine bakarak: Kim bilir, belki bir dünyalıdan bile daha fazlasını biliyorumdur, dedi. Eski, ama etkileyici bakıları vardı adamın. Klasikler ölmez, diye geçirdi içinden Alice. Klasik numaralar kendilerini fazlasıyla ele veıirler, ama hiç ölmezler. Ben gene de likör içeyim, dedi. Neli olsun? diye sordu Adam. Ahududu, dedi Alice. Adam gülümsedi. Ahududu likörü üzerine bir oyun vardı deil mi? Evet, vardı. Ama tam da böyle bir anda hatırlatılması hiç ho deil dorusu, dedi. ki yalı bunak kadın, eve çaırdıkları konuklarını her seferinde ikram ettikleri ahududu likörüyle zehirlerlerdi deil mi? O oyunun geçtii yere de gitmitim. Tanrım neresiydi orası? Hani, bahçesinde koca koca aaçlar olan? Filmi de yapılmıtı. Elini aklattı: Cary Grant?! Adam gülümseyerek baını salladı. Ben, ayrıca çok yıllar önce bir Türk televizyonunda oyun olarak da seyretmitim, dedi ve elinde kadehlerle gelip yeniden Alice'in yanına oturdu. Alice, Demek Türkiye'de geçen bir film hiç seyretmemiim, dedi. Yoksa oraya da giderdim. Belki bir gün birlikte gideriz, dedi Adam. Kadeh tokutururken göz göze geldiklerinde Alice yıllardır duymadıı derinlikte bir balangıç duygusu aldı. Sanki yıllardır kapalı tutulan kilitli kapılar açıldı. Serin ve ürpertici bir rüzgar... Çok beklemi bir rüzgar... Eikteydi. Bir ba dönmesi, bir korku, bir üıperti, bir sevinç, bir tansıma, bir alama istei birbirine dolanarak sarmal bir biçimde içinden büyük bir hızla geçti; ardında kıvılcım yumakları bırakarak... Elindeki kadeh bir masal iksiri duygusu veriyordu ona. lk yudumdan sonra her ey bakalaacaktı sanki. yi ya da kötü, ama mutlaka bakalaacaktı. Adam'ın yanında duyduu kaynaı belirsiz o kör güvene ramen, ilk yudumu çekinerek aldı azına Alice. Bir süre azında tuttu, dilinin üzerinde gezdirdi, tadı çok güzel ve tanıdıktı. Masalın gerisine de vardı... Pencereden dıarı baktı bir an. Bunalıp sıkıldıında --ki son zamanlarda çok sık oluyordu bu-- hep bir yerlere kaçıp gitmeyi dülüyordu. Kendi için yeryüzünde öyle bir yer kalmı gibi... çok

Sayfa 20 / 250 uzaklara... bilmedii uzaklara... kendisini kimsenin tanımayacaı uzaklara. O uzaklar önündeydi ite. Milyonlarca ıık hızı uzaklık önündeydi ite! Alaycı bir gülümseme kendiliinden gelip yerleti yüzüne. Adam ona bakıyordu. Niye gülümsüyorsunuz? Hiiç! Çok mahcup bir gülümseyiiniz var biliyor musunuz? Hala mahcup kalabilen bir gülümseyi. Bu size masum bir gizem veriyor. Yüzümle ilgili o kadar çok ey yazıldı ki, inanın u söylediklerinizin beni heyecanlandırmasını isterdim. imdi yüzümü bırakıp neden buradayım onu konualım. Uzun yıllardan beri sizi izliyorum. Durun durun, kafam karıtı, beni nereden izliyorsunuz? Gezegenimizden. Ben sizin gezegeninizde ne arıyorum? Dünyadaki bütün kanalları uydularımız aracııyla izliyoruz. Bu teknoloji sizin için çok aırtıcı olmamalı. Sizin uygarlıınız da belirli bir ölçüde uydu kullanmayı, hatta bununla belirli bir mesafeye kadar ulamayı kefetmi. Bakın, biz sizden çok daha gelikin bir uygarlıktan ve teknolojiden geliyoruz, bunu tahmin etmi olsanız gerek. Dünyayı uzun yıllardır gözlüyor, inceliyoruz. Çünkü hemen hemen aynı yapılardayız. Aramızda aırtıcı benzerlikler var. Bu mümkün mü? Yani farklı iki gezegen, kim bilir aramızda kaç milyon ıık hızı fark vardır. Birden Alice kendini, "ıık hızı, mıık hızı" diye bilmi bilmi konuurken yakalıyor, kendine gülüyor. Havaya girmi bile. Benim kafam pek basmaz böyle eylere ama, gene de ordan burdan duyduklarıma göre birbirinin ei iki gezegen olasılıı çok zayıf deil mi? Adam da gülümsüyor Alice'e: Uzay da insanlar gibidir, farklılıkları aynılıklarından kaynaklanır. Kafamı karıtırıyorsunuz! Karıtıracak bir ey yok. Dünya uzun yıllardan beri gözlemimiz altında. Hemen her yaptıınızdan haberdarız. Sizi yakından izliyoruz; sizi anlamaya, sizin gelime erinizi hesaplamaya çalııyoruz. Çok daha ileri bir uygarlık olduumuz için, sizin hiçbir kaynaınıza gereksinimimiz yok. Tarihi inceler gibi inceliyoruz sizleri. Amacımız size zarar vermek ya da gelimenizi yönlendirmek deil, yalnızca anlamaya, kavramaya çalımak. Olasılıklarınızı hesaplamak! Ne kadar iyi niyetlisiniz! Sadece iyi niyetli deilim, aynı zamanda aıım.