K TAP. Hatıralardaki. okumalar!



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun


Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:


DOSTLAR beni tanıdınız değil mi? Ben HACĐVAT.

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz?

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Ekteki yaziyi okudugunuzda "ne yapalim onlar da o kadar dogurmasalardi" mi? diyeceksiniz... yoksa, yoksa...

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

MATBAACILIK OYUNCAĞI


Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN?

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

Ali VAROL'un Blog Sitesi

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Süleyman Bulut. Bilmece ŞİPŞAK BİLMECELER DEYİM VE ATASÖZLERİ. 2. basım. Resimleyen: Ferit Avcı

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

MİNİK PATİKLER ANAOKULU

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

5. SINIF TÜRKÇE NOKTALAMA İŞARETLERİ TESTİ

Fatma Atasever.

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

1) Eğer tartı eksik gelmişse, bu benim hatam değil, onun hatasıdır.

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

Sevgili dostum, Can dostum,

Her gun. yeni bir. macera

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Dünya Onlarla Daha Renkli

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

Transkript:

15 Eylül 2013 Pazar YIL: 10 SAYI: 115 VATAN Gazetesi nin ücretsiz ayl k kitap eki K TAP VATAN K TAP Hatıralardaki Fotoğraf: DİLAN BOZYEL okumalar! 10 uncu yılımızı Türk edebiyatının görkemli kalemleri ve VatanKitap dostlarıyla kutluyoruz. Yazarlar, unutamadıkları, dönüp dönüp hatırladıkları okumalarını kaleme aldı. Fotoğraf sanatçıları da bu çok özel metinleri okuyup, zihinlerinde uyanan imgeyi fotoğrafladı.

editörden... Buket AŞÇI basci@gazetevatan.com Teşekkürler ocukluğumun hatırı sayılır bir kısmı Kastamonu nun Küre İlçesi nde geçti. Çocukluğu taşrada geçenler bir kitaba ulaşmanın ne denli zor olduğunu bilir. Bizim kırtasiyeye İstanbul da ne varsa gelirdi. Ama kitap yoktu. Daha doğrusu kırtasiyeye yeni bir kitabın gelmesi mucizeydi. Düşünüyorum da gazeteci olmamın, dahası Türk basınında yaygın olmayan bir alanda uzmanlaşmamın nedeni her hafta ısrarla kırtasiyeye kitap geldi mi? diye soran o küçük kızdır, onun kitaba olan açlığı, sevgisi... Bu yüzden 10 uncu yıl özel sayısında önce o küçük kıza teşekkür etmek isterim. Onun ısrarına... Çünkü onun bu inatçı huyuyla yoğrulan VatanKitap ın en büyük amacı ülkenin tüm küçük kızları ve beylerinin yeni çıkan tüm kitapları yakından takip edebilmesini sağlamak oldu. Sanırım bunu başardık da. Çünkü 10 yıl önce yayımlanmaya başladığımızda, Ulusal bir gazetenin kitap eki olmaz, yaşamaz denmişti. Bakın 10 yıl olmuş. Dahası bizim başarımız görüldükçe tüm gazeteler kitap eki yayımlamaya başladı. Şimdi bir küçük espri: Hazır şu sıralar Oscar Edebiyat Ödülleri verilmişken, ben de 10 uncu yıl özel sayımızın bu bölümünde Oscar Ödülleri ne yakışır bir teşekkürde bulunmak isterim: İlk teşekkür elbette VatanKitap yazarlarına. Hamdi Koç, Ahmet Ümit, Sinan Genim, Levent Tülek, Ömer Özgüner, Sevil Atasoy, Fügen Ünal Şen, Tekin Budakoğlu, Özlem Kumrular, Müge İplikçi, Özlem Akalan ve ne zaman yazı istesem beni kırmayan tüm değerli yazar dostlara, En sinirli halimi göğüsleyen derviş sabırlı VatanKitap ekibine... Yani, elinizde tuttuğunuz dergiyi bir görsel şölene çeviren Görsel Yayın Yönetmeni m Murat Çiçek e, sağ ve sol kolum İpek Ceylan Ünalan ve Ersin Şenel e, Her daim desteklerini esirgemeyen Demirören ailesine ve Yayın Yönetmenim İsmail Yuvacan a, Manevi desteğini daima hissettiren Okay Gönensin e, VatanKitap ın marka egemenliğine hep destek veren Reklam Grup Başkanı Savaş Yılmazer e... Kitap ekimizin Bir numara olmasına büyük katkısı olan ve 10 yıldır birlikte çalıştığım reklam direktörümüz Cengiz Eken e, Tabii ki, kitap eki çıktığı gün soluğu bakkalda alan anneme, en sıkı okurumuz babama, kardeşime, dostlarıma ve sevdiğime çok teşekkürler:) VATANK TAP, 15 Eylül 2013 Pazar Y l: 10 Sa y : 115 Yayın Sa hi bi VATAN GAZETECİLİK A.Ş Ge nel Ya y n Mü dü rü: s ma il Turgut YU VA CAN VATANKİTAP Genel Yayın Yönetmeni: Bu ket AŞ ÇI Görsel Yönetmen: Murat ÇİÇEK Ya y n Da n ş ma n : Okay GÖ NEN S N Rek lam Grup Başkanı: Savaş YILMAZER Rek lam Grup Başkan Yrd.: Aygül ERÖZÜ Rek lam Direktörü: Cen giz EKEN Rek lam Müdürü: Doruk DAĞDELEN Reklam Re zer vas yon Direktörü: Güven ÖNEMLİ Tüzel Kişi Temsilcisi: İsmail ERALP So rum lu Ya z iş le ri Mü dü rü: Ali Na z m ONA RAN Ad res: İzzet Paşa Mah. Abide-i Hürriyet Cad. No: 162 ÇAĞLAYAN 34387 ŞİŞLİ İSTANBUL TEL (0212) 337 99 99 Rezervasyon: (0212) 337 97 32-14 Ba s l d ğ Yer: DPC Do ğan Med ya Te sis le ri 34850 Esen yurt, s tan bul Tel: (0212) 622 28 00 Ye rel Sü re li Ya y n

VATAN KİTAP 4 Benim üniversitelerim On yedi yaşındaydım, bir gün Arif Dino yla karşılaştık sana hayatının en güzel hediyesini veriyorum. Git kitapçıdan al, hepsini oku. Koşarak kitapçıya gittim, paketten beş tane Don Kişot çıktı. eni ilk etkileyen kitap Don Kişot oldu. Onu okuyunca yeni bir dünya buldum, önce bir karanlığa düştüm, sonra da içimde bir aydınlanma, yücelme oldu. Bu kitabı bugünlerde bile okumalıyım. On yedi yaşındaydım, bir gün Arif Dino yla karşılaştık Hadi gel, bir çay içelim, dedi. Gittik oturduk. Kemal oğlum, dedi, sana hayatının en güzel hediyesini veriyorum. Git kitapçıdan al, hepsini oku. Kitapçıya gittim önüme yüzden fazla kitap koydu. Çiftlikten biraz para gelmiş, bunları sana aldı, dedi. Koştum kahveye girdim, teşekkür ettim. Haydi köye mi gideceksin, kasabaya mı? Git bu kitapları oku, dedi. Kitaplarımı alıp Kadirli ye gittim. Okumaya başladım ki, aralarından beş tane Don Kişot çıktı. Adana ya gittiğimde dördünü alıp Arif Beye gittim. Kitapçı yanlışlıkla bunları fazla vermiş. Gidip başka kitaplarla değiştireceğim, dedim. Yok, yok. Ben özellikle koydum. Bu kitabı ömür boyu tekrar tekrar okuman için, dedi. Kısa bir süre sonra Kozan da hapishaneye girmiştim. Çantamda bir tane Don Kişot kalmış. Tekrar tekrar okumaya o zaman başladım. Bana klasikleri ve Don Kişot u tanıtan Arif Dino, Abidin Dino nun ağabeyi, edebiyat ve resim dünyasının büyüğüydü. Siyasal sürgünlükleri Arif Dino nun Kayseri nin Develi kazasında, Abidin Dino nun ise Çorum da. başlamıştı. Arif Bey in Cenevre den sınıf arkadaşı Şükrü Saracoğlu başbakandı. Sürgün yerlerini bir zamanlar büyükbabalarının valilik yaptığı Adana ya çevirmişti. Onların Adana ya gelmesi de benim büyük şansım olmuştur. Arif ve Abidin Dino larla tanışmadan önce de şiirler yazıyor, birçok dergide yayımlıyor, folklor derlemeleri yapıyordum. Büyük bilimsel kitaplar yazma hayallerim vardı. Ramazanoğlu Kütüphanesi nde çalışırken onların da önerilerini alarak durmadan okuyordum. Bu iki insan da çağımızın belki de en ince, en zevkli insanlarıydılar. Arif Bey benimle ve yeteneklerine inandığı pek çok gençle uğraştı, klasikleri, resmi, sanatı tartıştı. Arif Dino bir gün tutturdu, çağımızın romancıları tek tipten korkuyorlar diye, örneğin bunların içinden Don Kişot gibi bir tipi yazmaya yüreklilik gösterecek bir kimse çıkamaz. Ona göre dünya romanı, Don Kişot gibi, tek tipin romanıydı. İlyada da Akhilleus la Hektor un romanıydı. Daha sonra Arif Bey bütün şiirlerini ezbere bildiği Rimbaud nun Sarhoş Gemi sini birlikte çevirelim, dedi. Altı ay boyunca birlikte bu şiiri çevirdik. Bir tek şiir bile insana çok yardım ediyor. Avrupa ya gittiğimde hangi üniversitede okudun diye soranlar oluyor. Benim tek cevabım var: Benim üniversitem Arif Dino ve Ramazanoğlu. www.vatankitap.com.tr Don Quijote (2 Cilt) Miguel de Cervantes Saavedra Çev: Roza Hakmen, Ahmet Güntan Yapı Kredi Yayınları 50 TL Yaşar KEMAL Türkçe edebiyatın yaşayan en büyük yazarı. Kendisine asla Yaşar Bey denmesini sevmeyen, Bey deme, Yaşar! İlla yaşın büyük diyeceksen de Yaşar Abi de! diyen güzel insan. Dünyayı bir bahçeye, halkları da o bahçedeki çiçeklere benzeten demokrat. O bahçeden bir çiçek koparılırsa bahçenin tüm renkleri değişir değişir diyen barış elçisi. Eşkıyalığa iade-i itibarda bulunan İnce Memed in efsane yazarı. Sayısız ödül aldı, sayısız dile çevrildi, sayılamayacak kadar çok sattı. Öyle ki, hesabı yapılamıyor.

VATAN KİTAP 5 Fotoğraf: DİLAN BOZYEL Yaşar Kemal için çektiğim bu kareyi kendisi gibi kalbe gömülecek kadar sade anlatmak için parmak uçlarımı jiletleyebilirim. Değerli Yaşar Kemal bu anıyı yazmamış, adeta karşımda oturup anlatmış. Bir masada görmüşüm sanki onu ve heyecanla karışık çekingenliğimle üç adım ileri beş adım geri gide gide yanınıza varmış.

VATAN KİTAP 6 Ben bu konuda bir kitap yazmıştım Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti. Daha ilk sayfalarındayken bile, kitabın gücünü öyle bir hissettim ki içimde, oturduğum masadan gövdemin kopup uzaklaştığını sandım. ayatta pek çok kitabı okuduktan sonra unutamadım. Onları yeniden yeniden okudum. Her seferinde yeni şeyler keşfederek. Bir kitabın etkisi üzerimizde güçlüyse onu nasıl okuduğumuzu, nerede okuduğumuzu, okurken oturduğumuz masayı, sandalyeyi, odayı, lambayı ya da ışık gelen pencereyi de hatırlarız. Hatta ben bu konuda bir kitap da yazmıstım. Bu yüzden buradan sonra Yeni Hayat ın başındaki Bir gün bir kitap okudum diye başlayan paragraflardan alıntı yapabilir: Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti. Daha ilk sayfalarındayken bile, kitabın gücünü öyle bir hissettim ki içimde, oturduğum masadan ve sandalyeden gövdemin kopup uzaklaştığını sandım. Ama gövdemin benden kopup uzaklaştığını sanmama ragmen, sanki bütün varlığım ve her şeyimle her zamankinden daha çok sandalyede ve masanın başındaydım ve kitap bütün etkisini yalnız ruhumda değil beni ben yapan her şeyde gösteriyordu. Öyle güçlü bir etkiydi ki bu, okuduğum kitabın sayfalarından yüzüme ışık fışkırıyor sandım: Aynı anda hem bütün aklımı körleştiren, hem de onu peril peril parlatan bir ışık. Bu ışıkla yoldan çıkacağımı sezdim, bu ışıkta daha sonra tanıyacağım, yakınlaşacağım bir hayatın gölgelerini hissettim. Masada oturuyor, oturduğumu aklımın bir köşesiyle biliyor, sayfaları çeviriyor ve bütün hayatım değişirken ben yeni kelimeleri ve sayfaları okuyordum. Bir sure sonra, başıma gelecek şeylere karşı kendimi o kadar hazırlıksız ve çaresiz hissettim ki, kitaptan fışkıran güçten korunmak ister gibi bir an içgüdüyle yüzümü sayfalardan uzaklaştırdım. Çevremdeki dünyanın baştan aşağıya değiştiğini o zaman korkuyla fark ettim ve şimdiye kadar hiç duymadığım bir yalnızlık duygusuna kapıldım. Sanki dilini, alışkanlıklarını, coğrafyasını bilmediğim bir ülkede yapayalnız bulmuştum. Bu yalnızlık duygusunun verdiği çaresizlik bir anda beni kitaba daha sıkı sıkıya bağladı. İçine düştüğüm yeni ülkede yapmam gereken şeyleri, inanmak istediklerimi, görebileceklerimi, hayatımın alacağı yolu bana bu kitap gösterecekti. Sayfaları tek tek çevirirken kitabı şimdi bana vahşi ve yabancı ülkedeçyol gösterecek bir rehber gibi okuyordum. Yardım et bana, demek geliyordu içimden, yardım et ki kazaya belaya uğramadan yeni hayatı bulayım. Bu hayatın da, ama, rehberinin kelimeleriyle yapıldığını biliyordum. Kelimeleri tek tek okurken, bir yandan yolumu bulmaya çalışıyor, bir yandan da yolumu büsbütün kaybettirecek hayal harikalarını hayretle tek tek kuruyordum. www.vatankitap.com.tr Yeni Hayat Orhan Pamuk İletişim Yayınları 22.5 TL Orhan PAMUK Türkçe Edebiyatın Nobelli yazarı. Boğazın suları çekilirse diye düşünen bir hayalperest. Pencereden bakmaktan hiç bıkmayan bir çocuk. İğneyle kuyu kazacak kadar sabırlı ve yaza yaza yazar oldum diyecek kadar inatçı bir yazar. Benzersiz bir tarihi roman olan Sessiz Ev in, okurla oyun oynayan Kara Kitap ın, nakkaşların büyülü dünyasını resmettiği Benim Adım Kırmızı nın ve Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum ilk cümlesinin yazarı.

7 VATAN KİTAP Fotoğraf: MEHMET TURGUT Bir sanat disiplinine başka bir sanat dalıyla pencere açmaya çalışmak o sanatsal eylemi gerçekleştirmekten kat ve kat daha zor geldi bana... Okuduğum yazıların bendeki görsel karşılıkları umarım yeterli olmuştur.

VATAN KİTAP 8 Amca gazeteyi okuyabilir miyim? Trendeki adama, öğretmenimin üçüncü sınıftayken İleride yazar olacaksın demesinden, görmeyen enişteye gazete, çini kızlarına roman okuma serüvenlerime kadar her şeyi anlattım. İkinci Dünya Savaşı yeni bitmiş. O dönemler doğum yerim olan Emet e yakın bir köyde (aslında burası bucak ama köy gibi yaşıyoruz) savaşın etkileri hâlâ sürüyor. Yokluk, kıtlık, kol geziyor. Kırk kişilik sınıfta beş alfabe var. Okumayı sökünce ölçüsüz bir istekle okuyacak bir şeyler arıyorum. Ama yok. Köy yerinde kesekâğıdı bile yok. Alışverişte sepet, zembil, kova, mendil, bohça vb. kullanıyor yükleri taşımak için. Ben de alfabe okuma sıram geldiğinde, baştan sona, sondan başa, aşağıdan yukarıya... Kitabı yalayıp yutuyorum. Ama doymuyorum. Gerçekten ancak açlıkla eşdeğerde bu durumum. Sınıfın camlarından biri kırıldı. Köyde camcı yok. Öğretmen, evinden yastık getirip pencereye tıkıştırdı. Çünkü o dönemin kışları korkunç. Saçaklardan adam boyu buzlar sarkıyor... Yastığa çok gülmüştük sınıfça. Ne var ki, kısa bir süre sonra, her nasıl olduysa, bizim evin de camı kırıldı. Zaten çatlaktı ya! Anneme yastık çözümünü önerdim. Ele güne karşı ayıp oldur diyerek, el ovuşturdu. Bucak müdürünün eşi hemşerimiz. Annem onlara sıkça giderdi. Evde müdür beye gelen resmi gazete yığınını görmüş. Hemen oraya gidip birkaç gazeteyle geri döndü. Kırık camın yerine, hamurla gazeteleri yapıştırdı. Görme engelli bir evimiz oldu. Zaten küçük iki pencere var. Birinin gözü kapandı. Bir gün okuldan eve döndüm. Bir şeyler okuma isteğim doruklarda ya! Hemen penceredeki gazetelere yöneldim. Ne var ki, okuma yazma bilmeyen anacığım, onları ters yapıştırmış. Tahta iskemleyi alıp üstüne çıktım. Lale gibi boynumu eğip yazıları okumaya yeltendim. Olmadı, iskemlenin üstüne yastık koyup, yazılara daha rahat erişmeyi denedim. Yine olmadı. Üstelik boynumu eğince, az kalsın tepe taklak, baş aşağı yuvarlanacaktım. O sevdadan vazgeçmek zorunda kaldım. Köyden Kütahya ya göç ettik. Köyde pek kimsemiz yoktu. Ama Kütahya da akrabalarımız var. Gidip gelmeler beni mutlu ediyordu. Görme engelli bir eniştemiz var. Şeker hastalığı nedeniyle sonradan göremez olmuştu. İki de bir beni çağırtır, kendisine gazete okumamı isterdi. Önce bu işi yadırgadım. Çünkü bizim eve ne gazete, ne de kitap giriyordu. Sanırım ilk okuduğum gazete, eniştemizin, Oku diye elime tutuşturduğu MARKO PAŞA oldu. Bu gazeteyi son satırına kadar okurdum. Tam kurtuldum derken, enişte okunmamış gazeteleri de sürerdi önüme. Öyle bir sıkılırdım ki! Çünkü gazetede yazılanları hiç anlamıyorum. Politik taşlamalardı bunlar. Yıllar sonra bilincine vardım durumun... Üstelik enişte yanlış okuduğum sözcükleri, özellikle özel isimleri düzelttirirdi. Yanlışlar sıklaşınca, sesini yükselttiği olurdu. Rüzgar Gibi Geçti Margaret Mitchell Çev: Yeliz Üslü Artemis Yayınları 28 TL Gülten DAYIOĞLU Çocuk edebiyatı denilince ilk akla gelen isim. 80 e yakın kitaba imza attı. İlk kitabı Bahçıvanın Oğlundan beri okurlarının kalbinde ölçüsüz bir sevinç. Sadece çocukların değil büyümeye direnenlerin de yazarı. Çocukken yatılan tatlı bir öğle uykusu sıcaklığı... Sıcak ve sevecen cümlelerin anlatıcısı.

VATAN KİTAP 10 İşçi kızlar evin birinde toplaşarak sabahlara kadar çini çizerlerdi. Bu iş pek zor değildi. Bu işler gaz lambaları altında yapılırdı. Ve elbette genç kızlar çok sıkılırdı. Ben de onlara kitap okurdum. Örneğin: Şemsettin Günaltay. Dönemin başbakanı. Nedense bu adı hep Şemşettin şeklinde okurdum. Enişte bir gün, Dilini eşek arısı soksun emi, Şemşettin dediğin adam, koskoca başbakan... Siz adam olacaksınız da biz göreceğiz! diye kükredi. Ben de küstüm. Epey bir zaman Ödevim var diyerek, bu okuma işkencelerine gitmedim... Sonradan bayramda el öpmeye gittiğimizde, enişte gönlümü aldı. Arada bir gazete okumaya gider oldum. Enişteye sabırla gazete okumamdan konu komşu, hısımlar pek etkilenmişlerdi. Beni yeri geldikçe övüp duruyorlardı. Bir gün komşulardan biri: Gülten bizim kızlar seni çağırıyorlar, dersin bitince bize gel dedi. Komşunun bizim kızlar dediği, Çini Kızlarıydı. Kütahya daki çini işlikleri, bisküvi denilen ham çinilerin ilk çizimlerini, parça başı hesabıyla, geçici işçilere yaptırırdı. Çokluk bu işi, çeyiz parası biriktiren genç kızlar, karşıdan kaparlardı. Çünkü işe gitmek yerine iş onların ayağına gelirdi. Küfeler dolusu tabak çanak, fincan, vazo vb. ham halde evlere taşınırdı. İşçi kızlar, evin birinde toplaşarak, sabahlara kadar çini çizerlerdi. Bu iş pek zor değildi. Çini bezekleri, yağlı kâğıda çizilirdi. Bu çizgiler iğne ile delinir, bu kâğıt, çini yüzeye konulur, üzerine kömür tozu serpilirdi. Motifler soluk da olsa çiniye çıkardı. Kızlar bu kez, özel bir kalemle motifleri belirginleştirirlerdi. Bu işler gaz lambaları altında yapılırdı. Ve elbette genç kızlar çok sıkılırlardı. Bizim komşu kızlar bu sıkıntıyı kitap okuyarak gidermeyi keşfetmişler. Okumayı kendileri yapmıyordu. Birileri kitapları onlar için okuyordu. Bu iş daha çok çocuklara yükleniyordu. Sonunda sıra bana da geldi. Her akşam, bir iki saatliğine, çini kızlarına kitap okumaya başladım. Yeşil Yunus Sokağı, Rüzgâr Gibi Geçti, Saratoga Güzeli, Hayber Kalesi, Sinekli Bakkal, Çalıkuşu vb. kitapları okuduğumu anımsıyorum. Doğrusu ya, bu roman okuma geceleri beni çok zenginleştirdi. Ve kitap okuma alışkanlığımın kökleşmesini sağladı. Arada bir, sesi güzel kızlardan dinlediğim şarkılar, türküler de cabası... Bir gün Eskişehir de yaşayan akrabamız hastalanmış. Kütahya da yaşayan ablası onu görmeye gidecek. Ancak eşi onun tek başına tren yolcuğu yapmasını istemiyor. Kendisi de işini bırakıp gidemiyor. Aile içinde hazır kuvvet benim ya! Abla, kendisiyle Eskişehir e gitmem için, anneme yalvarıyor. Annem de akrabayı kıracak değil ya! Günübirlik gidiver kızım diye, oldu bittiye getiriyor. Sıkıcı bir yolculuk ve iç karartıcı bir hasta ziyareti... Dönüş yolunda, can sıkıntım doruğa erişti. Kompartıman dolu ama yolcuların hemen hepsi kadın ve çocuk. Sadece bir erkek yolcu var. Abla dediğim elli yaşlarında alabildiğine tutucu bir akraba. Altında şalvar, üstünde damalı bir yerel örtü. Yüzünü bu örtüyle gözleri ve burnu görünecek şekilde kapatıp duruyor. Üstelik adama olabildiğince sırtını dönüyor. Oysa adam bize dönüp bakmıyor bile. Elindeki gazeteye gömülmüş. Ben adamın yanında oturuyorum. Gazetedeki resimler ve başlıklar, baştan çıkarıcı. İki de bir gözlerim oraya kayıyor. O yıl ilkokulu bitirmişim. Epey gözüm açılmış. Ben boynumu uzatıp hırsızlama gazete okumaya çalışırken, birden abla, baldırıma bir çimdik attı. Acıyla irkildim. Kulağıma eğilerek: Sen ne arsız kızsın böyle! Adamın ağzının içine giriyorsun. Ayıp değil mi? diye homurdandı. Hiç sesimi çıkarmadım. Adam gazeteyi bitirdi. Tam cebine koyuyordu ki, Amca, dedim, gazeteyi okuyabilir miyim? Adam gazeteyi bana uzatırken, abla böğrümü öyle bir dirsekledi ki! Adeta bir an soluğum kesildi. Yine ses çıkarmadım. Gazeteyi okumaya giriştim. Adam bu olup bitenleri görüyor, işitiyor. Bir ara: Kızım sen bu gazete okuma merakını nasıl edindin? Yaşın daha pek küçük dedi. Ben hemen makineli tüfek gibi konuşmaya başladım... Öğretmenimin, daha üçüncü sınıftayken, yazarlık yeteneğimi keşfetmesinden, Sen ileride yazar olacaksın demesinden, beni kütüphaneye götürüp kitap okumamı sağlamasından tutup, görmeyen enişteye gazete, çini kızlarına roman okuma serüvenlerime kadar her şeyi anlattım. Ben konuşurken, abla tümüyle sırtını bize dönmüştü. Sanırım utanmıştı benden. Adama Ben büyüyünce yazar olacağım. Şimdiden öyküler yazmaya başladım bile deyince, adam: Ben Afyon da gazeteciyim. Öykülerinden birini gönderirsen, belki gazetemizde yayınlarız demesin mi? Hemen gazetenin kenarına adresi yazdı. Gazete sende kalsın. Hikâyeyi daktilo ile yazman gerek. İki sayfayı geçmesin emi! dedi. Dünyalar benim oldu. Abla beni anneme şikayet etti. Annem pek bunalıp üzüldü. Ama doğrusu ya, sadece azarlamak ve ahlak öğütleri vermekle yetindi. Birkaç gün sonra öykülerimden birini alıp, avukat tutamayan insanlara, parayla, yasalara uygun dilekçe yazıveren, arzuhalciye götürdüm. Öyküyü ben okudum, o daktilo ile yazdı. İki lira istedi. Sevinerek verdim. Öyküm, 1950 yılı Mayıs ayında, Afyon İkaz Matbaası nda basılan Kudret gazetesinde yayınlandı. Trende tanıştığımız bey Cüneyt Mollaoğlu. Şimdilerde doksan yaşına ulaştı sanırım. Ama şükür ki hâlâ hayatta. Seyrek de olsa haberleşiyoruz. Öykümü içeren birkaç gazete, aynı yıl, Kütahya dan İstanbul a göç ederken, yük treninde bazı eşyalarla birlikte yok oldu. O öykünün belgeliğimde yer alması için, çalmadığım kapı kalmadı. Ama o gazeteyi bulamadım. www.vatankitap.com.tr

VATAN KİTAP 11 Fotoğraf: DİLAN BOZYEL Korkularımı dile getirmek için daha fazla cesaretimi toplayacağım bir an olamaz herhalde. Sayın Gülten Dayıoğlu nun hatırasını okurken ilk kanadığım yere tutundum; Görme engelli bir evimiz oldu.

VATAN KİTAP 12 Işığı kapatıp uzun uzun yıldızları seyrettim Aradığım kitabı bir sahafta bulmak hayatımdaki mutlu anlardan birisiydi. Attığım sevinç çığlığı sahafı şaşırtmış, kitapta ne bulduğumu soran bakışlarla bir süre beni süzmüştü. utlaka her iyi kitabın ilginç bir bulunma, okunma serüveni vardır. Birkaç örnek vermek gerekirse, okuduğum zamanı, üzerimde yarattığı etkileri hiç unutamadığım kitaplardan ilki, Jean de la Hire in İki Çocuğun Devrialemi... Bu 10 ciltlik, Jano ile Yanik adlı 15 ve 13 yaşında iki çocukla, köpekleri Sultan ın maceralarını anlatan kitapları unutmam mümkün değil. Serinin 10 kitabını bir yıl içinde tek tek bularak okumuştum. Her birinin ayrı bir ele geçirme serüveni vardı. Bir cildin bitip, ötekini bulmak için araştırmaya başlamak, bazılarını kitapçılarda, bazılarını kitap kiraya veren sahaflardan bulmak... İki Çocuğun Devrialemi bende iki önemli etki yaratmış, hem okuma hem de çoğrafya merakı uyandırmıştı. Ciltleri, atlaslarla birlikte okuduğumu hatırlıyorum. Coğrafya merakı bir anlamda da serüven merakıdır... Unutamadığım diğer kitap ise Conrad ın Karanlığın Yüreği dir. Bu kitabı denizde okumuştum. Conrad ın öykü anlatan kaptanlarıyla ilk kez orada karşılaşmıştım. Üçüncü önemli kitapsa Romain Gary nin Cennetin Kökleri dir. Bu kitabın varlığını Attila İlhan dan duymuş ve uzun süre İngilizce sini, Roots of Heaven ı aramıştım. Kitabı sonunda Sıhhiye de, Zafer Pasajı ndaki sahaflardan birinde bulmak hayatımdaki mutlu anlardan birisiydi. Attığım sevinç çığlığı sahafı şaşırtmış ve elimde tuttuğum kapağı buruşuk bu kitapta ne bulduğumu soran bakışlarla bir süre beni süzmüştü. Ve denizin kenarında bitirdiğim Hadrianusun Anıları... Yourcenar ın son 15 sayfasını büyüsünü, ona gelen ilhamı hissederek adeta içerek okumuş, sonra da ışığı kapatıp uzun uzun yıldızları seyretmiştim... Fotoğraf: MUSTAFA SEVEN Bir kitabın peşinden koşmak, kapağını kapattıktan sonra yıldızları seyretmek ve sonra yazar olmak. Kök salmak böyle bir şey mi? Mehmet EROĞLU Issızlığın Ortası ndan yazan yazar. Fay Kırıkları ile kırıldığımız hassas yerlere dokundu, dokunuyor. Saksafon çalar, bu sayede sigarayı bırakmıştır. Solcudur, Anti-Kapitalist Müslüman İhsan Eliaçık ın Türkiye için anlamını herkesten önce gördü ve son romanına kahraman yaptı. www.vatankitap.com.tr İki Çocuğun Devrialemi (10 Cilt) Jean De La Hire Çev: Gülten İldeniz Can Yayınları

VATAN KİTAP 14 Çekip gitmeyenlerin izi... Bende izi kalan eserlerin çoğu ana kahramanlarından ötürü. Çünkü hemen hepsi bir dönemin ve mekânların içindeki toplumsal hayatların simgesi olmuş. klıma ilk gelen şöyle bir şey oldu: Oscar Wilde in Dorian Grey in Portresi romanının önsözünü yazan Andre Gide in buradaki ilk cümlesi mesela: İnsan ne kadar yaşarsa o kadar ölür. Taa lise yıllarımdaki Tolstoy un Savaş ve Barış ından, Çehov un hemen bütün sahne oyunları ve hayat hikâyesinden, hele hele Jean- Jacques Rousseau nun ilk gençlik yıllarını döktürdüğü pek eğitici üç ciltlik İtiraflar ından başlama şansına kavuşup da bizim Hüseyin Rahmi Gürpınar ın Utanmaz Adam ından tutun Halide Edip in Sinekli Bakkal ından sıçrayarak Peyami Safa nın Fatih Harbiye sinde elim çenemde kalakalıp Mithat Cemal Kuntay ın Üç İstanbul una kadar uçmuşumdur. Derken Memduh Şevket Esendal ın Ayaşlı ve Kiracıları... Ne de olsa serde bürokratlar kenti Ankara var ve babası esnaf olan bendeniz ondan oraya, şundan buna doğru bir çekime uğramışlık içindedir; kitaplar ise birbirini çağırmakta... İleri bir yaşa gelene kadar öyle adlar, şanlar, ünlü kahramanlarıyla haşır neşir olunmuş romanlar, şiir ve inceleme kitaplar zenginliğiyle boğulabilmiş olunuyor ki insan kendini ilk aklınıza gelen hangisi benzeri bir soruyla karşılaşınca, tam da Gide in dediği gibi çoktan yok olup gitmişsiniz hissine kapılabiliyor... Şöyle bir silkiniyor ve bakıyorum ki bende izi kalan eserlerin çoğu ana kahramanlarından ötürü. Çünkü bunların hemen hepsi bir dönemin ve mekânların içindeki toplumsal hayatların birer simgesi olabilmişler. İlk aklıma düşen Cervantes in Don Kişot u desem, Shakespeare in Hamlet i yanı başına düşüveriyor. İkisi de din hakimiyeti yanı sıra güçlü aristokrasinin sorgulanarak yıkılışının 1505 ler ve devamının kahramanları. Yeni aranışlar... 16 ıncı yüzyılda Avrupa da ilim ve sanatın yenilenişi: Rönesans. Der demez aklım 18. yüzyıla sıçramakta... Ve sahiden de zihnime ilk düşenler yine roman kahramanları oluveriyor. Tolstoy un Savaş ve Barış ında yazar ilk defa kitabına tarihi bir figürü, Napolyon u katmış olmakla kalmayıp insanı ezip biçen geleneklerle hesaplaşırken toplumsal ilişkileri tam damarından vurmakta: Anna Karenina! Ardından hemen, hani sanki 1812 lerde Savaş ve Barış a bir cevapmış gibi, Gonçarov un Oblomov u çıkageliyor. Miskin, mızmız, ağırkanlı, toplumda olup bitenleri umursamaz toprak sahibi Rus halkının hâli pür meâli. Hele şu her şeye peki efendim deyip duran uşağı Zahar? Bakın onu hiç unutmadım. Sorgusuz sualsiz bir baş eğiş. Oblomov un karşısına enerjik, atılımcı, Stoliç i bir şamar oğlanı gibi çıkarmakla ne demeye getiriyor Gonçarov? Toprak köleliği bitti, fabrikasyon imalat başlamakta da ondan herhalde. Ben bu meseleyi ancak romanı ikinci okuyuşumda çözebilmiştim; yaşım ermişti, memlekette de nerdeyse 50-100 yıl sonra böyle bir takım itiş kakışlar başlar gibiydi de heralde ondan... Meraklı okurların Dostoyevski yi yeniden yeniden okumalarıyla edindikleri yeni anlamlar da bundan olmalı. Dedim ya, ileri yaştaki okur/ yazarların torbasını açtırmayacaksınız. Biteceği yok. Sustum. Yine de şu anda içimi dışa vurmadan edemeyeceğim: Son yıllarda, dışarıdan içeriye doğru çıkıp/ gelen modern sonrası mı, post modern mi neyse, benim bunlardan merakla alıp okuduklarım zihnimde hiç iz bırakmadan çekip gidiyorlar genellikle. Neden acaba? www.vatankitap.com.tr Adalet AĞAOĞLU Kahramanı Tezel e Bir Düğün Gecesi romanının ilk cümlesinde Madem intihar etmiyoruz o halde içelim dedirten modern Türkçe edebiyatın büyük yazarı. Dar Zamanlar üçlemesiyle Türkçe roman sanatının yerel damarlarını sonsuzluğa açan yenilikçi ve güçlü ses. 1980 e kadar ki Cumhuriyet serüvenimizi bağımsız bir iç konuşma yla bireyin ve kadının dilinden anlatan entelektüel. Haksızlıklara ve baskılara her daim karşı çıkan yazılı bir adalet dilekçesi. Dorian Gray in Portesi Oscar Wilde Çev: Nihal Yeğinobalı Can Yayınları 19 TL

VATAN KİTAP 15 Fotoğraf: DİLAN BOZYEL Hiroşima diye fısıldadım kendime. Üst üste kolajlanmış onlarca imaj belirdi gözümde. Kalkıp bir bardak soğuk suyu diktim kafama. Su kulaklarımdan, burun deliklerimden, göz pınarlarımdan ve hatta dizlerimden süzülerek taşsın diye bir süre genzimi yukarıya doğrulttum bir kuş gibi.

VATAN KİTAP 18 Çocuk Balıkçı Çocukken Yaşlı Adam ve Deniz ini okumuş ve o kadar etkilemiştim ki, bir gece çok az bir parayla otobüse binip Eskihisar a vardım. ocukluktan gençliğe adım attığım yıllarda beni en çok etkileyen, elimden düşürmediğim roman Ernest Hemingway in Türkçeye İhtiyar Balıkçı diye çevrilen Yaşlı Adam ve Deniz iydi. Ankara da Bahçelievler semtindeki evimizde odamın duvarları Ernest Hemingway in resimleriyle kaplıydı. Her cumartesi Amerikan kitaplığına gidiyor, yeni çıkan dergilerde Hemingway le ilgili ne varsa gizlice keserek eve getiriyor, dosyalıyordum. Masamın üstünde Hemingway in kitaplarının İngilizce ve Türkçe baskıları duruyordu. Kardeşi Leicester Hemingway inki de dahil olmak üzere, onun hakkında yazılmış her biyografi kitabını satır satır okumuştum. Hemingway bana bir özgürlük duygusu veriyordu. Önümdeki uçsuz bucaksız ömrü onun gibi yaşamak istediğimi hissediyordum. Normal ve herkesinkine benzeyen bir yaşam sürmeyecektim, adım gibi biliyordum bunu. Hemingway tutkunluğu, beni birtakım çılgın deneylere sürükledi. Bir gün evden birkaç parça eşya ve bir-iki kitap aldım yanıma. Harçlığımdan biriktirdiğim çok az parayı da cebime koyup dışarı çıktım. Kimseye haber vermeden elbette. Otobüs garajına gittiğimde hava kararmak üzereydi. İstanbul a giden Gazanfer Bilge otobüsünün en arka sırasında yer buldum. Bir arkadaşımdan, Eskihisar ve Darıca diye iki kıyı kasabasının övgüsünü dinlemiştim. Oralarda denizin tuzuyla yıkanan yaşam beni çok çekiyordu. Özellikle Yaşlı Adam ve Deniz den sonra, balıktan, denizden ve maceradan başka bir şey düşünemez olmuştum. Aklını kitaplarla bozup yollara düşen Mancha lı ihtiyarın çocuk versiyonu gibiydim. Sabaha karşı Ankara-İstanbul karayolu üzerinde bir benzincide indim otobüsten. Karanlıktı, benzin istasyonu ve iki yol üstü kahvesi dışında hiçbir şey görünmüyordu. O kahvelerden birine girdim. Şoförler ve kahvede bulunan sabahçılar arasında çay içtim. Bir yandan da ben yaşlardaki sarışın garsona Eskihisar ı soruyordum. Garson çocuk, kahvenin arka tarafını işaret etti; oradan aşağı, denize inen bir orman yolu varmış, beş kilometrelik bir yolmuş bu. Birazdan orman bekçileri gelir, dedi. Ben seni onlarla gönderirim. Şafak sökerken iki orman bekçisi geldi, çaylarını içtikten sonra Eskihisar a doğru yola koyulduk. Çok yoğun, sağlıklı bir çam ormanı içinden iniyorduk. Ben bütün soruları, kamp yapmaya çıkmış bir öğrenci olduğumu söyleyerek karşılıyordum. Aklı kitaplarla karışmış kaçak bir çocuk olduğumu söyleyecek halim yoktu ya! Zorlu bir yürüyüşten sonra Hanibal in mezarının olduğu yerlere, Eskihisar adlı küçük balıkçı kasabasına ulaştık. Hakkında onca şey okuduğum Hanibal e böylesine yakın olmak müthiş heyecanlandırmıştı beni. Ayrıca Eskihisar da Karayip Denizi ndeki o ünlü balıkçı köyünü andırıyordu. Mutluluktan ağlamak üzereydim, Hemingway in romanının içine girmiştim, ömrüm boyunca yaşayacağım yeri bulmuş gibiydim. Girişteki büyük çınarın altında çok hoş bir kahve vardı. Orman bekçileriyle birlikte ilk mekânımız orası oldu. Yol boyunca sohbet ede ede geldiğimiz orman bekçileri beni kahvenin sahibi Hasan a tanıttılar: Ankara dan gelen bir öğrenci, tatile çıkmış, kalacak yer arıyor. O andan itibaren, birçok kez hayatımı kurtaracak olan Anadolu insanının yardım geleneği işlemeye başladı. Tanrı misafiri olduğum için herkes bana yardım etmeye çalışıyordu. Ne de olsa gariptim. Hasan bir yerlere haber gönderdi, sonra tepede ihtiyar bir kadının evinde kalabileceğimi söyledi. Evi de uzaktan gösterdiler. Kasabanın diğer evlerinden apayrı bir yerde, tepede tek başına duran köhne, ahşap bir yapıydı. Zülfü LİVANELİ Müzisyen, yönetmen, yazar... Çok yönlü bir kişilik. Thomas Moore un Ütopyası ile George Orwell ın 1984 ü arasındaki bir darbelik mesafenin yani Son Ada nın yazarı... Kardeşimin Hikayesi nde Mutluluk un tarifini resimle değil de bir Seranad la anlatan düşünce insanı. Bono ya Yiğidim Aslanım ımı söyleten uluslararası kültür insanı. Yaşlı Adam ve Deniz Ernest Hemingway Çev: Orhan Azizoğlu Bilgi Yayınevi 12 TL

VATAN KİTAP 20 Hemen kendimi kumsala attım, ıssız bir yere çekilip akşama kadar Hemingway okuyup denizin, özgürlüğün tadını çıkardım. Akşam Hasan ın kahvesinde çıtır çıtır kızartılan taze balıkları yerken, omuzlarım ve sırtım müthiş yanıyordu ama keyfim yerindeydi. Gecenin bir vaktinde kalacağım eve doğru yola çıktım. Tepeyi tırmanmaya başladım. Evler bitti. Ay ışığında iyice ürkütücü görünen kara, ahşap eve doğru yürürken birden mezarlığın içine düştüm. Bir macera filminden korku filmine geçmiş gibi duyuyordum kendimi. Garip bir ürpertiyle ahşap eve vardım. Kapı açıktı, itip içeri girdim. Evde çıt yoktu. Ayaklarımın altında gıcırdayan tahta döşemede yürüyerek kimse olup olmadığını sordum. Arka odalardan bir inilti geldi, oraya doğru yürüdüm. Bir odadan içeri girince, pencereden vuran ay ışığında çok garip görünen yaşlı bir kadınla karşılaştım. Sonradan yatalak olduğunu öğrendiğim kadın hiçbir şey söylemeden bana bakıyor, arada inliyordu. Oradan üst kata çıktım. İlk bulduğum yatağa attım kendimi, sabaha kadar karabasanlarla, garip düşlerle bölünen tedirgin bir uykuya gömüldüm. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte evden çıkıp gittim; Hasan a o evde kalamayacağımı söyledim. Bir yandan da çalışmak, balıkçılık öğrenmek istiyordum. Hasan bir balıkçıyla konuştu, bana iş buldu. Çavuş diye anılan usta balıkçının teknesinde ağları toplayacak, tekneyi temizleyecek, balıkta ona yardım edecektim. Büyük bir sevinçle işe başladım, sonra Çavuş tan teknede yatmak için izin aldım. Sabah kör hayırda açılıyor, parakete ve ağları çekiyorduk. Çavuş bana balık yataklarını, ağ çekmeyi, ağ sermeyi, tanımadığım deniz yaratıklarını öğretiyor, kimi zaman da deniz dibinde zıpkınla balık vurmayı gösteriyordu. Denizden çektiğimiz ağları temizleyip işe yarayanları tekneye, yaramayanları denize atmayı öğretirken hep başımda duruyordu. Bir gün ağda gri, kalkana benzeyen, garip bir yaratık belirdi. Tutacak yeri yok gibiydi, yalnız bir delik görünüyordu. Tam elimi o deliğe atıyordum ki Çavuş telaşla elimi yakaladı. O deliğe parmağımı sokarsam, balık elimi koparırmış. Geceleri teknede, açık havada yatıyor, yıldızları seyrederek denize, tuza, yakamoza bulanmış maceramın tadını çıkarıyordum. Ömrüm boyunca Eskihisar da kalmaya, balıkçılık yapmaya ve kitap yazmaya karar vermiştim. Başka bir yaşam istemiyordum. Beni üzen tek şey, aileme yaptığım kötülüktü. O yaşlarda serüven tutkusuyla çok fazla farkına varamadığım bu kötülük, az da olsa içimi sıkıyor, suçluluk duygusuyla kıvranmama neden oluyordu. Zaten Hemingway macerası da iki ay sonra bitti. Fotoğraf: MUSTAFA SEVEN Yaşlı Adam ve Deniz i okuyup bir gece yarısı evden, sahil kasabasına kaçak küçük çocuk. Belki bu yaşlı adam ve sohbet ettiği köpeği sana o günlerden bir şarkı mırıldanır. www.vatankitap.com.tr