Rıfat Ilgaz - Bütün Şiirleri (1927-1991) wwwcepsitesinet



Benzer belgeler
Rıfat Ilgaz 100 Yaşında

Büyük Şair Rıfat Ilgaz

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

1.KİTAP ATATÜRK ANLATIYOR, ÇOCUKLUĞUM

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

I f o k ı ş l u k a r ı IIIIİLİ MIHI! UDİ. (Bhim Koğıtş)

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Sevgili dostlar. 53 yıldan sonra avukatlığı bırakmak zorunda kaldım. Sizlere son bir anımı sunuyorum. Sevgiler, saygılar.

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

İnci Hoca SERBEST NAZIM VE TOPLUMCU ŞİİR ( )

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

a 3 -<» rt3 ft3 Ö o\3 CO o\3 Ö o\3 CO v-< 0x3 Ö V-i -i» 3 Gezi / İlgaz Anadolu'nun Sen Yüce Bir Dağısın 0x3 Ö 0x3 Kitap / Kayıp Gül

AHMETLER İLKOKULU. Okul Binası

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

DEĞERLER EĞİTİMİ SINIF İÇİ ETKİNLİK PLANI MAYIS-HAZİRAN AYI İŞLENEN DEĞER: AİLEMİZİ ARKADAŞLARIMIZI VE HAYVANLARI SEVMEK ARKADAŞ SEVGİSİ DOSTLUK

Kitabı mı Çıkmış, Dizisi mi?

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz


İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

16 KASIM Ekim 2018

Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Selin A.: Yağmur yağdığında neden gökkuşağı çıkar? Gülsu Naz Ş.: Neden sonbaharda yapraklar çok dökülür? Emre T.: Yapraklar neden sararır?

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?


Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur?

Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim.

İnsan Okur. Resimleyen: Reha Barış MERAKLI KİTAPLAR

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

GARİP AKIMI (I. YENİ)

KÜÇÜK UYKULAR BAHÇESİ

İŞİTME ENGELLİLERDE EVLİLİKTE DAHA AZ SORUN YAŞIYOR! - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Kelaynakların Hazin Öyküsü

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE


DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

3. Yazma Becerileri Sempozyumu. Çağrışım: Senden Kim Çıkacak?

Sevgili dostum, Can dostum,

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

SİTEMİZE EKLENEN METİN KİTABIM-1 VE METİN KİTABIM-2 ADLI DÖKÜMANLARI OKURSAK HEM OKUMA HIZIMIZ ARTACAK HEM DE OKUDUKLARIMIZI ANLAYACAĞIZ.

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

GÖKYÜZÜ EĞİTİM KURUMLARI

EKİM AYI BÜLTENİ YARATICI DÜŞÜNME ATÖLYESİ (3 YAŞ) 2-6 EKİM

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Elvan & Emrah PEKŞEN

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

DENİZ EĞİTİM ATÖLYELERİ. OKUL ÖNCESİ, ATÖLYE ve OYUNLAR

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

OYUNCAK AYI. ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya. giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı. Sorular: 1- Annesi Elvan a hangi hediyeyi aldı?

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

ilk yar'larımızın sevgili dostları

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

Orhan benim için şarkı yazardı

MATBAACILIK OYUNCAĞI

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Transkript:

Rıfat Ilgaz - Bütün Şiirleri (1927-1991) wwwcepsitesinet Rıfat Ilgaz a babası yazdığı mektupta, oğluna şu öğüdü verir Oğlum, ben senin mühendis doktor olmanı düşünüyordum. Sen kalktın şair oldun, yazar oldun. Ne istersen ol, karışmam. Ama neyi iyi yapacağın aklına yatıyorsa, onu yap. İstersen zurnacı ol, ama zurnayı en iyi şekilde çal Rıfat Ilgaz babasının öğüdünü yaşamı boyunca ilke edindi. Genciz genç kalabiliriz de/ Kırılacak dal değiliz karayellerde Savrulacak yaprak değil./ Köküz, gövdeyiz ölümsüz İzinden gelenlerle/ Yeter ki genç kalmasını bilelim Öleceksek dostluk için, barış için ölelim Rıfat Ilgaz, 19 Kasım 1991'de yazdığı Son Şiirim adlı şiirinde ise şöyle der: Elim birine değsin/ Isıtayım üşüdüyse Boşa gitmesin son sıcaklığım. Gençlerin içinde çok beğendiğim şairler var, hepsinin ismini aklımda tutamıyorum, isimleri henüz yer aklımda katanları sıra tefkiri yapmadan sayayım; Dinamo, Suat Taşer, Rıfat Ilgaz, A. Kadir, Orhan Kemal, Saffet Irgat vesaire Nazım Hikmet Nazım ın yanında bulunuyordum. Dehşetli etkisi altındaydım. Nazım Kendi sesini bul! diye bağırdı. Rıfat Ilgaz dan, Celal Sılay dan örnekler gösterdi Orhan Kemal Hemen bütün şiirlerin mevzuu, kendi küçük dertleri, arzuları. Ama hayret! Bunların hiçbiri sadece Rıfat Ilgaz ın dertleri değil Sosyal şiir nedir diyenlere bu kitabı göstermek lazım. En şahsi, en hususi şeyler nasıl cemiyetin malı olabilirmiş, insan kendi hasis dertlerinin dışına nasıl çıkar ve onları nasıl biraz yukardan, dudaklarında hazin bir tebessümle seyredebilirmiş En basit kelimeler, en özentisiz tasvirlerle nasıl hayat dolu tablolar, koskoca bir cemiyet parçasını aksettiren manzaralar çizebilirmiş. Bütün bunları Rıfat Ilgaz dan öğrenmek kabil. Sabahattin Ali Rıfat Ilgaz, müreffeh bir zümrenin değil, fakat bir günden öbürüne

yaşayabilmek için didişen, böyle üzüntülü günlerin akşamından, bazan, gününü gün etmek için, şöyle bir demlenen halkın şairidir. Behice Boran Yeni Türk şiirine inanmayanlara, Rıfat Ilgaz ın kitabını okuyup anlamalarını dilemekten başka yapılacak bir şey yoktur. Pertev Naili Boratav Rıfaz Ilgaz, şiirlerinde şehir insanının günlük dertlerini yaşattı. İkinci Dünya Savaşı nda, İstanbul şehrinde yaşayan fakir halk Rıfat Ilgaz ın şiirlerinde ölmezleşmiştir. Oktay Akbal ORMANIZ BİZ Yaşayıp gidiyoruz bir arada Meşe, çam, köknar, kayın? Bırakın kirli kentlerinizi, Biraz da aramızda yaşayın! Varsın derinde olsun köklerimiz Yükselmek için yarış bizde. Görülmüş mü ağacın ağaca kıydığı, Sevgiyle yaşamak barış bizde! Mutluyuz birlikte yaşamaktan Meşe, çam, köknar, kayın? Sarılın toprağınıza bir çınar gibi Bize de kendinize de kıymayın. Ne demiş en büyük ozanımız Neden kulak vermiyorsunuz sesine Bir ağaç gibi hür yaşayın dememiş mi, Ve bir orman gibi kardeşçesine? Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından 1983 İSTEKLERİMİ ANLATIYORUM Hastanenin saçağına kuşlar konuyor Güvercinler, gözleri umut yeşili Gidemem ciğerlerim yetmiyor solumaya Bu ayaklar benim değil ne zamandır

Kolum kanadım sensin anlamıyorsun Özgürlüğüm, aydınlığım, inancım Hepsi senden mutluluğum gibi anlasana Yolumuzu düşman bakışlar çevirmiş Dişli geceler inmiş çevremize Gözlerindeki parıltı ışıtsın yolumu Hızımızı yitirmeden öfkemizi tüketmeden İnsanca bir şeyler katalım sevgimize Gecelerden birlikte çıkalım ister misin Işığı birlikte aramamız güzel olacak Yataklarda sıramı beklemekten usandım Al götür bırakma beni ölümle yüz yüze Seni görmeliyim yanımda savaşırsak Eksiksem bir şeyler kat sevginden Yüreğindeki sıcaklıkla bütünle beni Yorgunsam gücünden ekle dirileyim Bitkinsem sağlığından ver cömertçe Aşıla yaşama tutkundan Büyük ülküler için elimden tut Al götür beni gerçeklerin çağrısına (1961) Soluk Soluğa adlı şiir kitabından 1962 BİR KOZADA Geç kalmadık tam zamanı İş başlamaktaydı başladık Örüyoruz kozamızı birlikte Zaman da bir kozadır ipek böceğim Her solukta örülen Bir dışındayız bir içinde Bir gün bizim de dokunacak Atlasımız çalışkan ellerde Gül yaprağı inceliğinde duru Sabahların eridiği mavilikte Mekikler söyleyecek türkümüzü En güzeli bu değil mi övgünün En sürüp gideni ipekte

İlk yağışla başladı diriliş Özsuyla buğulandı dalların ucu Yaprağa durdu dipten doruğa Bahçedeki dut ağacı (1970) Uzak Değil adlı şiir kitabından 1970 HER DİLDE Hangi dilde ağlar çocuklar, Hangi dilde güler Ağlamak her dilde tek anlamda Çince, İngilizce, Türkçe? Burnunu çeke çeke ağlamak Belki biraz çocukça. Ağlamak, hüngür hüngür, Ağlamak, içini çeke çeke İnsanca! Benim güzel çocuğum, Ya ağlatmak nece? Kölelerden, tutsaklardan başlatıp Günümüzün ozanlarına kadar? Gözleri bağlı Sorgularda, işkence evlerinde? Çağına yakışır yaşamayı Sevmeyi, düşünmeyi, çalışmayı Kısıtlayan tüm yasaklar Yasalardan değil yalnız, Sözlüklerden bile atılmalı! Zorla güzellik yok! Ozan da olsa dizelerinde Ağlatmaya zorlamak bizi, Ne ozanca, ne insanca, ne uygarca Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987

KÖRÜZ BİZ Ne varsa otu ot çiçeği çiçek yapan Tan yerinden söken umut ışığı Sizin olsun çekik gözlü kardeşlerim Aydınlıklar sizin olsun körüz biz Bakmayın gözlerimizde yansıyan yıldızlara Göremeyiz ateş böceklerini biz körüz Çakıp sönen deniz fenerlerini uzak kıyılarda Bir bulut ne zamandır üstümüzde Yurt genişliğinde bir bulut kurşun ağırlığında Nilüferler sularımızda açar mevsimsiz Dolanır ayaklarımıza boğum boğum Yapraklarında iri leş sinekleri uçuşa hazır Göz göz oyulmuş gözlerimiz biz körüz Göz çukurlarımızda radarlar fırıl fırıl döner Körüz el yordamıyla yaşıyoruz bu yüzden Yeni körler peydahlarız uyur uyanır Ayak altında eziledursun karınca sürüleri Ezenlerle bir olmuş yaşıyoruz ne güzel Çizme onlardan içindeki ayak bizden ne iyi Körüz biz kör uçuşlara açmışız toprağımızı Ha düştü ha düşecek çelik gagalardan Mantar mantar açılan tohumlar sıcakta Gözlerimizi bir pula satıp geçmişiz bir yana Ölmesini bilenlere yüz çevirmemiz bundan Körüz gözbebeklerimize mil çekilmiş mil Acımasız bir namlu şakağımızda soğuk Tetikte kendi parmağımız yabancının değil (1968) Karakılçık adlı şiir kitabından 1969 SULARDA GÜNEŞ OLMAK I Kıyıda kum çakıl yosun. Gidenlerden

Boşuna değil martıların hırçınlığı Köprülerin altından geçen sular var ya Kürsülerde lâfını ettiğimiz Biraz da köprülerin üstünden akmalı II Yeşilin sarıya dönüşü korkutmasın seni Morarıp silinmesi maviliklerin Kırmızının akıp gitmesi damarlarından İşimiz kolay değil o denli Kargaların içgüdüsel ölmezliğine inat İnsanca ölebilmeli III Ne ilkyaz bulutlarında yıkanan Bir mezar taşısın uzun ömürlü Ne kış güneşinde silkinen selvisin Bir mezarlık değilsin anıların gömüldüğü Yeşilin bitkiselliğini sürdürmeye gelmedin IV En güzel sarılarda düşsel Bir ayçiçeği güneşte tek başına Bir de karanlık sularda güneş olmak Bu daha güzel Güvercinim Uyur mu adlı şiir kitabından 1974 NE KUŞ, NE BÖCEK Kuşsunuz diyorlar, çocuklarım, Bir kuşsunuz diyorlar size Sığınacak kol arayan Konacak dal arayan Bir yavru kuş, türkülerde. Telgrafın tellerine konarsınız Ezgilere uymak için Avcılar vurur sizi. Yeşil başlı ördek olur Kalırsınız çöllerde Böyle bir kuş işte!..

Kuş değil ya çocuklarım, Böcek bile olamazsınız! Bunca yük, bunca borç Omuzlarınıza vurulmuşken Hem de doğar doğmaz? Kanatlanamazsınız! Uç uç böceğim deseler de Annenizin alacağı pabuçları Peşin peşin giydirseler de Uçamazsınız, çocuklarım, Bu gidişle! (1981) Kulağımız Kirişte adlı şiir kitabından 1983 OKUTMA ÜZERİNE SINIF ın ozanıyım mimli, HABABAM SINIFI nın yazarıyım ünlü. Kim ne derse desin, Çocuklar için yazdım hep. Canım yansın diye İşimden atarlar sık sık, Acısını hep çocuklar çeker? Kendi öz çocuklarım, Benden önce. Şunu demek istiyorum! İki iş tuttum ömür boyu köklü. Çocukları okutmaktı ilk işim, İkincisi, Yazdığımı çocuklara okutmak. Ne gençlerden, ne çocuklardan Bir yakınmam yok Arap ın dediği doğru: Çocuk mazbut? Memleketse görülüyor işte, Güllük gülistanlık? Ne var ki güllerin dikeni çok! Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987

KİTAPLAR Üç odalı bir ev kiraladığım gün, kurtulacak kitaplarım merdiven altındaki şeker sandığından. Belki de gün geçtikçe, tabanında halı döşeli bir kitaplığım olacak. Benden söz açıldı mı önce kitaplarımın sayısı söylenecek sonra baremdeki derecem? Bense her şeyden uzak, kitaplarımın ortasında kendimi unutacağım! Evde bulunmadığım günler Meşgul! diyecek beni soranlara güler yüzlü hizmetçim. Başka bir gün masamın başında en kalın kitabımı okur görünürken bastıracak misafirlerim? En yakın dostumun bile dalgın dalgın bakıp yüzüne ismini soracağım! Çıkarırken gözlüğümü eski mahalle arkadaşıma Nerede tanıştıktı, yabancı gelmiyor yüzünüz? diyeceğim; dalgınlığım onları güldürmeyecek. Sorarlarsa dünyanın gidişini duvardaki büyük adam resimlerine bakarak Eflâtun dan satırlar okuyacağım. Yarenlik adlı şiir kitabından 1943 AYDIN MISIN Kilim gibi dokumada mutsuzluğu Gidip gelen kara kuşlar havada Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden Tabanında depremi kara güllelerin Duymuyor musun

Kaldır başını kan uykulardan Böyle yürek böyle atardamar Atmaz olsun Ses ol ışık ol yumruk ol Karayeller başına indirmeden çatını Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm Alıp götürmeden büyük denizlere Çabuk ol Tam çağı işe başlamanın doğan günle Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden Her satırında buram buram alın teri Her sayfası günlük güneşlik Utanma suçun tümü senin değil Yırt otuzunda aldığın diplomayı Alfabelik çocuk ol Yollar kesilmiş alanlar sarılmış Tel örgüler çevirmiş yöreni Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende Benden geçti mi demek istiyorsun Aç iki kolunu iki yanına Korkuluk ol (1968) Karakılçık adlı şiir kitabından (1969) BİR SINAVSA EĞER Girdiğim çıktığım yerler tanığımdır Kapımı çalanlar gece yarılarında Okunan kararlar yüzüme karşı Korkmuyorum duygusal bitişlerden Tükenen kurşun kalemler tanığımdır Ölümle burun buruna bir gençlik boyu Sıtmasında vereminde Anadolu nun Dönülmez bekleme kamplarında Suçsa suç, sorguysa sorgu, hapisse hapis Yaşamak gezin gözün arpacığın ucunda Elimde hep böyle tükenen bardak Yaşamak bir yürek işçiliği günümüzde Ölümün anlamı değişti birden

Eskiden yataklarda beklerdik Ders mi sınav mı görev mi belli değil Gelecekse ayakta bulsun dimdik Açılan bir sorumsuz yaylım ateş Bir top karanfildir göğsümüzde (1971) Güvercinim Uyur mu adlı şiir kitabından 1970 BİZ DAR GEÇİT BEKÇİLERİ Yaşam durur mu biz yerimizde saysak bile Hele bunalımlı bir döneme girdik mi Oluşturur çocuklarımızı mevsiminden önce Kapatır gerekirse arayı yaşamdır o Durmuş oturmuş adam çıkarır bir çocuktan Ya da bir delikanlı başında kavak yelleri Yaşam mı yapar bilemezsin yoksa biz mi Biz dar boğaz bekçileri yaşlılar Dalından koparır da sarsak ellerimizle Sıyırır kabuğundan cascavlak bırakırız İsteriz ki ezilmesinler ayak altında Çetin ceviz olsun evlatlarımız Süreriz önlerine tekel kitaplarını Sayfaları kırmızı kalemlerle çizilmiş Ders isteriz çalışsınlar ha babam ha Bir tıkaç kulaklarına öğütlerimizden Büyüsünler dizlerimizin dibinde Burun kemerlerimizde emekli gözlüğü Bir mandıra düşlerken yeni tasarılarda Geçip karşılarına azşekerlimizi içeriz Bir bakarız uyumuşlar büyümüşler Başlarına buyruk çetin ceviz olmuşlar Kara kara düşünür kaşırız ensemizi Düşünen bir babayızdır bir babahindi Ne beklemiştik önce ahlâk değil mi Biraz da saygı kendimiz için Erdemli olmalarını istemedik mi Mutlulukları değil miydi tek dileğimiz

Hani şu ömür boyu beklediğimiz mutluluk Bekleyip de erişemediğimiz Bir ömür boyu da siz bekleyin demedik mi (1972) Güvercinim Uyur mu adlı şiir kitabından 1970 ÇOCUKLARINIZ İÇİN Savaş sonrası sayımlarda Şu kadar ölü, şu kadar yaralı Kadın, erkek sayısız kayıp? Elden ayaktan düşmüş Geride bir o kadar da sakat, O kara günleri anımsayalım diye? Zorumuz ne insan kardeşlerim, Amacınız kökümüzü kurutmaksa, Yetmiyor mu tayfunlar, taşkınlar, Bunca aç, bunca sayrı, kırım, kıyım, Sayısız işkence kurbanları? En kötüsü, Güngünden başımıza inen bu gökyüzü! Bu toplanıp dağılmalar ne oluyor Yüksek düzeylerde? Neden alçakgönüllü değilsiniz, Sözünüz mü geçmiyor birbirinize, Hangi dilden konuşuyorsunuz? Barışsa eğer istediğiniz Uçaklardan başlayın işe Önce çirkinleşen savaş uçaklarından? Ya insanları bir yana bırakıp Sivrisineklerin kökünü kurutun Ya da bataklıkları! Sonra geçin karasineklere! Ne kadar da çoğaldılar son sıcaklarda Yer gök tüm karasinek, Yaşamımızı karartmak için. Bir güç denemesi yapsanız da, Onların yaşamını siz karartsanız! Yoksa siz de mi barıştan yanasınız, Onların özgürlüğünden yana?

Kolay değil, barıştan yana olmak Özveri gerek yüksek düzeylerde. Gene de bir nedeni olmalı, diyorum. Bu toplanıp toplanıp dağılmaların. Phantom ların pazarlanması değilse Denizaltıların sığınmasıdır Dost limanlara Ya sağcı gerillaların barındırılması? Ah uzak görüşlü yetkililer, Bıraksanız da büyük sorunları bir yana, Biraz da ulusunuz için, Halkınız için konuşsanız? Çocuklarınız için? Kökleri kuruyup gitmeden! Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987 KARDEŞLİK Okullarda hep kardeşiz, Şaban kardeş, Ali kardeş, Osman kardeş Yıldız kardeş, Sevil kardeş Hele hele kitaplarda. Şan kardeşi Kan kardeşi, din kardeşi Durmadan kardeş üretiyoruz. Tilki kardeş Karga kardeş Biri peynirimizi kapar, Biri tavuklarımızı yer! Tüplerde mi üreteceğiz, Kendi öz kardeşimizi? Benim saygıdeğer Hoca m Tabancasız kardeşliği öğret bize, Kafeteryalarda. Alfabe den Anayasa dan önce Kurşunsuz sevişmeyi! Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987

DÖRT MEVSİM YÜZYIL ımı dörde böldüm? Her bölümü bir mevsim, Biri kaldı, üçü gitti? YAZ ı gitti, GÜZ ü gitti, Karlı, tipili KIŞ ı gitti, Yemyeşil bir bahar kaldı! Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987 ACILARI GÜLMECEYE DÖNÜŞTÜREN YAZAR (Füsun Özbilgen) Türkiye nin belki en çok üreten yazarı. Binlerce öykü, şiir, roman, oyun, anı, makale, 60'tan fazla kitap Gülmece eserlerinin en ünlüsü ise öğrenci öğretmen ilişkileri ve okul sıralarından bir kesit sunan Hababam Sınıfı. Rıfat Ilgaz ın nüfus kağıdı Türkiye Cumhuriyeti nden eski. 1911 yılında Karadeniz in küçük, şirin bir ilçesinde Cide de dünyaya gelmiş. 1908 yılında Meşrıtiyet ilan edildiğinde Hürriyet geldi denilmiş. Şöyle anlatıyor: -Ben Hürriyet in ilanından hemen sonra dünyaya gelmiştim. İlk Hürriyet çocuklarındanım sizin anlayacağınız. Hürriyet çocuğu olmam, üç-beş yıl sonra Vahdettin gibi bir adam tahta çıktığında Padişahım çok yaşa diye bağırmama hiç de engel olmadı. Hem Hürriyet çocuğuydum hem de nerede olursa olsun bağırtılıyordum: _ Padişahım çok yaşa.. Ama Osmanlılığım çok sürmedi. Ancak 7-8 yaşıma kadar. Sonra Harbiye nin kapatılmasıyla okulumuza gelen genç bir Harbiyeli nin isteğine uyarak kırmızı fesimi yere çaldım, bir kalpak geçirdim başıma oldum bir Kuvayı Milliye ci.. Rıfat Ilgaz, bir imparatorluğun yıkılışını, Kurtuluş Savaşı ve yeni Cumhuriyet in doğuşunun kendi çocukluk yaşamındaki yankısını böyle dile getiriyor. Onu Kuvayı Milliye ci yapan genç öğretmeni Hilmi Bey ise 1980'li yıllarda T.B.M.M. Başkanı olan Kaya Erdem in babası Hilmi Erdem imiş.. Genç cumhuriyetin ilk yıllarını da şöyle anlatıyor: Ortaokulu Kastamonu da okurken Mustafa Kemal in emri ile Kuvayı Milliye kalpağını çıkarıp

şapkayı geçirdim başıma. Fes gitti, kalpak gitti. Derken birkaç tokat karşılığında öğrendiğim eski harfler de gitti. Latin harfleri gelmişti. Devrimler sürüp gidiyordu. Vereme yakalanıp da Yakacık Sanatoryumu na düştüğüm günlerde Mustafa Kemal öldü. Devrimlerin de hızı kırıldı.. İkinci Dünya Savaşı başlamıştı. Şair olmuştum. Gerçekçi, toplumcu, devrimci şair. Rıfat Ilgaz ın yaşamının toplam 8 yıllık bir bölümü verem hastalığı nedeni ile çeşitli sanatoryumlarda geçmiş. Kalan zamanlarında ise öğretmenlik, daha sonra da gazetecilik yapmış. 1930 yılında Kastamonu Öğretmen Okulu nu bitirip Adapazarı ve İstanbul da Türkçe öğretmenliği yapıyor, 1938 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü nü bitiriyor. Çileli bir yaşam içinde Rıfat Ilgaz acıları mizaha dönüştürmüş. Acıklı, hüzünlü, acı çeken insanları yansıtan konular yerine yaşamın gülmece yanlarını yansıtmaya çalışmış. Öğretmenliği bırakmak zorunda kalıp Babıali ye geldiği yıllarda da önce en zor işten, dizgiden başlamış, entertip ustalığı derken mizah dergileri çıkarmaya başlamış. Markopaşa ve Adembaba dönemin en ünlü mizah dergileri. Taş, Dolmuş, Karikatür, Şaka gibi mizah dergilerine de yüzlerce yazı yazmış. İstanbul da Ataköy de kocaman bolok apartmanlarından birinde oğlu, gelini ve torunlarıyla birlikte yaşıyor bugün. Birkaç yıl önce Kıbrıs ta geçirdiği kaza nedeniyle bacağını rahat hareket ettiremediği için çıkıp dolaşamamaktan yakınıyor. Ama tüm duyu organları gepgenç, mizahı, gülmecesi de yerli yerinde. Mizah üzerine konuşuyoruz. Binlerce gülmece, roman, öykü yazan usta yazar düşündüklerini şöyle anlatıyor: Mizah diye bir yazı türü yoktur. Yazı türü romandır, öyküdür, köşe yazılarıdır, anılardır. Mektup bile bir yazı türüdür de, mizah bir yazı türü değildir. Tür olsaydı tekniği olurdu. Mizah bir biçemdir. Topluma bakış açısıdır. Mizah şiir, öykü, roman olabilir: Tür değil, biçimdir. Mizacımızdan gelen bir özelliktir, bir çeşnidir. Yazı türleri beceri ister, teknik ister. Bunları sağladın mı başarı tamdır. Mizah ne ister? Mizah insanın mizacından geldiği için bilgi değildir, edinilemez. Teknik de değildir. İnsanın yaradılışında bu özellik varsa mizah başarılı olabilir. Hababam Sınıfı, Rıfat Ilgaz ın en ünlü mizah eseri. Oğlunun okul maceralarını anlatması ile yavaş yavaş oluşmuş. Hafta sonlarında Aydın eve gelip okul maceralarını anlattıkça Rıfat Ilgaz da öykü haline dönüştürmeye başlamış. Kuşkusuz bunları kaleme alırken kendi öğretmenlik yıllarının anı ve gözlemleri de üstüne eklenmiş. Rıfat Ilgaz ın öykülerinde bazen en dikkatli vergi uzmanının bile farkedemiyeceği bir vergi kaçırma tekniğinin nasıl uygulandığını öğrenirsiniz. Yahut bir uluslararası dış kredi öyküsü yakalarsınız. Bu ince teknikleri nereden ve nasıl öğreniyor şaşıp kalırsınız. Uzmanların bu kadar iyi bilemeyeceği karışık ve karanlık konuları nereden öğreniyor? Soruyoruz, gülümsüyor: Gider, Çiçek Pasajı na otururum. Bir bira içerim. Birileri gelir, sohbet başlar. Bira söylerim. Şurdan buradan konuşuruz. Biraz konuları dürtüklerim. Bir iki saat oturur işte bunları anlatır gider. Sonra 5,5 yıl süreyle hapishanelerde birlikte kaldığım kibar hırsızlar, kabadayılar. Hastanelerde

koğuş arkadaşları. Çeşit çeşit insan tanıdım. Yıldız Karayel romanıyla 1982 Madaralı Roman Ödülü alan Rıfat Ilgaz ın kitaplarından Hababam Sınıfı önce tiyatroda oyun, sonra da kendisinden izinsiz olarak film yapılmıştı. Karartma Geceleri ise geçtiğimiz yıllarda ödüller alan bir film oldu. Kitaplarını bugün oğlunun kurduğu Çınar Yayınları yayınlıyor. Yine de yüzlerce öykü ve yazısı Babıali nin çeşitli dergilerinde yok olmuş. Rıfat Ilgaz ile Skylife için yaptığımız bu söyleşide biraz da gökyüzünden, uçmaktan ve dünyadan söz ediyoruz. İlk kez 1968 yılında Özbekistan a gidip Moskova ya dönmüş uçakla. Türkiye den Moskova ya trenle, daha sonra da uçakla Özbekistan a. Uçmak güzel de, gidiyorsun saat hiç değişmiyor. Sonra dönerken de acısı çıkıyor gün devriliyor, diye anlatıyor ilk izlenimlerini. Güneşle aynı yöne giderken değişmeyen zaman, güneşin aksine uçuşlarda günü geceyi deviriyor. Peki ya aşağıda gördüğümüz portakal kadar küçülmüş dünya? Usta yazarımız bugünkü dünyamızı yine genç bir bakış açısı ile geleceğe dönük olarak şöyle değerlendiriyor: Dünyaya artık yerellik değil, evrensellik egemen oluyor. Bugün kaderi ortak olan insanlığı din, dil, ırk gibi konularda ayırıp birbirinden koparanlar var. Ama insanlığın kaderi ortak. Çevre kirliliğini ele alalım. Artık bu konularda devletlerin sınırları yok. Dünya devletleri mahalle muhtarlıkları gibi birbirine bağlı. Giderek tek bir dünya görüşü egemen olacak. Bu da dostlukla ve kültürle olacak.. (Skylife Şubat 1993 Sayı 118) YARENLİK?Şair büyük mevzulara palavralı şeylere hiç yanaşmamış. Basit, gündelik hadiselerden, apartman kapıcılarından, kolculuktan yetişme bir memur olan babasından, sanatoryum arkadaşlarından, mahalle komşularından bahsediyor. Hemen bütün şiirlerin mevzuu, kendi küçük dertleri, arzuları. Ama hayret! Bunların hiçbiri sadece Rıfat Ilgaz?ın dertleri değil. Hepsi, hepsi geniş bir kitlenin, bir insanlığın dertleri. Sosyal şiir nedir diyenlere bu kitabı göstermek lazım. Onun asıl kudreti, ferdilikten kurtulup cemiyetin malı olabilmesinde, kendi küçük dünyasındaki bütün şahsî meselelerin sosyal mahiyetini kavramasında ve bunları üçüncü şahsın bitarflığı ile anlatabilmesindedir.? Sabahattin ALİ? Yurt ve Dünya, Nisan 1943 RIFAT ILGAZ IN ŞİİRİ Bugün de, okurlardan çoğunun gözünde, Rıfat Ilgaz, büyük bir mizah ustasıdır ve başta da Hababam Sınıfı nın yazarıdır.

Bu değerlendirmede, gerçeğin elbette büyük payı var: Rıfat Ilgaz, çağdaş Türk mizahının önde gelen birkaç yazarından biridir; Hababam Sınıfı da, onun o alandaki ustalığının simgesidir. 40'lı yılların ikinci yarısındaki ünlü Markopaşa serüveni nde pişmiş ve olgunlaşmış kalem, 1959'da yayımladığı o eserle, aynı zamanda çağdaş mizahımızın bir şaheserini koyar ortaya. Rıfat Ilgaz, sözkonusu eserle, mizahın o büyük gücüne dayanarak, yani güldürerek, Türkiye deki eğitim düzeninin bir eleştirisini yaparken, ülkemizde okul sıralarından geçmiş hemen hemen herkesin anılarına da tercüman olur. Bu eserin onca şöhret kazanmasının, tiyatroya ve sinemaya da aktarılmasının altında yatan da budur. Ama bir yanlışı da düzeltmek gerek: Rıfat Ilgaz, mizah, roman ve öykülerinde başka çarpıcı örnekler de ortaya koyarken, 1969 yılından başlayarak, mizah dışı öykü ve romanlar da yazdı: Özellikle, içinden çıkıp geldiği Karadeniz bölgesinin insanlarının yaşamlarını -yeni ve gerçekçi bir dille- anlattığı Karadeniz in Kıyıcığında (1969), Halime Kaptan (1972), Karartma Geceleri (1974), Sarı Yazma (1976), Yıldız Karayel (1981) hiç unutulmamalı. Sonra yazarın, alanında birer belge niteliğini de taşıyan anılarını; ayrıca çocuk edebiyatına katkılarını da gözardı etmemeli. Ne var ki, Rıfat Ilgaz a bakarken, asıl düzeltilmesi gereken yanlış şudur: Yazarımız, -mizah içi ya da mizah dışı olsun- nesirdeki ustalığından önce, şair ve büyük bir şairdir. 1940'ların ikinci yarısında, olgunlaşmış, şiirinin çarpıcı örneklerini kitaplaştırmış bir şairken mizah yazarlığına yönelmesi, biraz da yaşam koşullarının zorlamasıyla olmuştur. Nitekim, edebiyata da şiir kapısından girmiştir Rıfat Ilgaz. 1940'lı yıllara varıldığında, bir ateş çemberi ile çevrili ve sosyal sorunların burgacında kıvranan Türkiye de, Cumhuriyet şiirinin üç büyük odak noktasından biri olan millîci şairler, kuru bir yurt güzellemesinin sığlığı içindedirler; ikinci odakta Yahya Kemal, Hülya tepeler, hayal ağaçlar la oyalanmaktadır. Üçüncü odağın başındaki Nâzım Hikmet, büyük bir çığır açmıştır ve düzeni sorgulamaktadır. Ne var ki, tehlikeli bir iştir yaptığı ve o yüzden toplumla ilişkisi koparılmıştır, hapishanededir. İşte bu ortamda, genç şairlerin bir bölümü, Garip çizgisi nde, şairanelikten uzak, küçük adam ın sorunlarına eğilirken; 1940 Kuşağı adını alacak bir başka bölümü, Nâzım Hikmet in açtığı yoldan ilerleyerek bir başka şiir dünyası yaratırlar: Sosyal yanı ağır basan toplumcu gerçekçi bir şiir anlayışıdır bu. A.Kadir, Niyazi Akıncıoğlu, Ömer Faruk Toprak, Suat Taşer, Cahit Irgat, Mehmet Kemal, Arif Damar gibi şairlerin oluşturduğu topluluğun en önemli adlarından biri de Rıfat Ilgaz dır. Nedir özellikleri Rıfat Ilgaz ın kurduğu şiir dünyasının? 1940 öncesinde, bireysel duyarlıklara, üstelik heceli-uyaklı biçimlerle bağlı şair, 40'lı yıllarda, çevresindeki dünyayla, bütün çelişmeleri içinde yüzyüze gelir. Savaş yıllarının daha da ağırlaştırdığı koşullarda, işçisi, köylüsü, dar gelirlisi ve yoksuluyla çileli bir yaşamı bölüşen insanlardır gördüğü sanatçımızın; o yaşamın içinde, onun daha da yakından tanıdığı okul, hastahane, sanatoryum ve cezaevi çevresidir. Şair de, ister istemez, soyut insandan acı çeken,

ezilen somut insana çevirecektir bakışlarını. Bu, temalarını belirlerken, şiirinin biçimini de değiştirir. Dil, gitgide yalınlaşır, açık ve akıcı bir nitelik kazanır. Tanıdığı çevrelerin insanlarını, onların duyguları, özlemleri ve çelişkilerini, yine onların diliyle yansıtır şiire; yerine göre halk deyimlerinden de yararlanır şair. Toplumsal çelişkilerin -üstelik- ayyûka çıktığı bir ortamda, şairin, sosyal acılara sözcülük ederken, yergici olmamasına imkân var mı? Ne var ki, yapıcı bir yergidir bu ve bir yerde daha güzel bir dünyaya olan umuttan da kopuk değildir. Öyle bir dünya için kavgaya ve direnişe açıkça çağrıda bulunduğu da olur şairin; ama bunu yaparken, hiçbir zaman sloganlaşmaz dili ve sanatın gereklerine ters düşmez. Bizzat kendisi ağır politik baskılar altındayken bile, ayakta kalmayı sürdüren, acılı ama yaşama direncini yitirmeyen ve kavgayı elden bırakmayan bir sestir onunki. Çağdaş şiirimizin de en onurlu seslerinden biri Şu seslenişten etkilenmez olabilir misiniz? Kaldır başını kan uykulardan Böyle yürek böyle atardamar Atmaz olsun Ses ol ışık ol yumruk ol Karayeller başına indirmeden çatını Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm Alıp götürmeden büyük denizlere Çabuk ol Ünlü şiirlerinden birinde, Parmaklığın Ötesinden de, şair, İnsanları alabildiğine sevmeyi bırakmazlar yanına diye başlar. Gerçekten de öyle oldu; sanatçımız, suçun kendisinde olmadığını bilse de, özgürlüğe düşman güçler onun da ömrünün beş buçuk yıldan fazlasını, demir parmaklıkların arkasındaki karanlıkta çaldılar. İşte Yarenlik le (1943) başlayan, sonra Sınıf (1944), Devam (1953) ve arkasından gelen kitaplarında süren; her menzilde kendini aşan; toplumun olduğu kadar sanatın da nabzını tutup özde ve biçimde en yeni açılımlara kadar izleyerek özümseyen bir şiir serüveninin bilançosu! Çekinmeden söylemeli de: Nâzım Hikmet in arkasından, Türkiye de İnsan Manzaraları nı Rıfat Ilgaz dan daha hünerli sürdüren ve zenginleştiren bir başka şair çıkmadı, diyebiliriz. Çınar Yayınları, Rıfat Ilgaz ın şiir kitaplarını, daha önce tek tek yeniden basıp okurların önüne koymuştu. Şimdi, onları bütün olarak bir kitapta topluyor yayınevi. Büyük bir hizmettir yaptığı. Akan zamanın edebiyattaki yasasıdır: En başta şiiri eskitir. Bu satırları yazmadan önce, şairimizi yeniden okudum. Eskimeyen bir şey var Rıfat Ilgaz da. Gerçekliğin sürgit haklı çıkarmasında mı aramalı onu; yoksa şairin duyarlığında ve yürek işçiliği dediği sanatsal gücünde mi? İkisinde birden, diyeceğim. Güzel okumalar dileyerek Strasbourg, 1 Ocak 2003, SERVER TANİLLİ RIFAT ILGAZ VE GÜVERCİNLER

Güvercinlerimize uçsuz bucaksız mavilikler diye imzalamış Rıfat Ilgaz bir imza gününde Güvercinim Uyur mu adlı şiir yapıtını, 2 Temmuz 1985'te bana. 2 Temmuz Sıvas cankırımının yıldönümü günleri gelip çattığında, o kara günü anlatan yapıtları, yitirdiğimiz ozanların, yazarların kitaplarını bir bir indirip kitaplıktan yeniden yeniden okurum. Ama yine de bir şeyler eksik gelir bana Ya o büyük acıya dayanamayarak onların ardından gidenler?.. Sıvas cankırımında otuz beş aydın yaşamını yitirdi. Ya o otuz beş aydının acısıyla aramızdan ayrılanlar? Onlar kaç otuz beş kişi acaba?.. İşte onlardan biri, 2 Temmuz karayelinin vurduğu Anadolu çınarlarından biri de Rıfat Ilgaz dı. Kara günden beş gün sonra (7 Temmuz 1993), Artık yaşam yalama oldu diyerek ayrıldı aramızdan. Yaşamı boyunca, yaşamı güzelleştirmek için savaşım veren, ellerinden hiçbir şey gelmeyip de artık benden geçti diyenlere Aç iki kolunu iki yana / korkuluk ol diyen bir ozanın, Artık yaşam yalama oldu demesi ne kadar hüzün verici Bu hüzünle açtım Güvercinim Uyur mu kitabını Rıfat Ilgaz ın. Bu kitapta en çok sevdiğim iki şiirden biri, kitaba adını veren Güvercinim Uyur mu, öteki de Aydın mısın şiiridir. Bu iki şiir bana her zaman umut vermiş, güç vermiş, insana olan inancımı tazelemiştir. Ne demişti kitabının sunu yazısında büyük ozan: Güvercinlerimize uçsuz bucaksız mavilikler. Oturdum düşündüm, güvercinlerimizi ve mavilikleri. Büyük ozanın aramızdan ayrıldığı günden bu yana sekiz yıl geçmiş. Bu sekiz yılda, güvercinlerimize uçsuz bucaksız mavilikler sağlayamadığımız gibi, kara kuşlar ın dokuduğu mutsuzluk göklerimizi öyle karartmış ki güvercinlerimiz bir iki kanat çırpışından sonra dönü dönüveriyorlar havalandıkları yere yeniden. Güvercinlerimizin hali pürmelali ne gelince: Kimi, deliler gibi cami avlularında saçılan küflü ithal buğday tanelerine üşüşüyor, kimi kapalı spor salonlarında göklerini satan politikacıların ellerinde şaşkın, güya barış için uçuruluyorlar, kargalar bakıp bakıp gülüyor bu duruma; kimi kesmiş umudunu uçmaktan, bir saçak altına sığınmış, kimi de bıldırcın olmuş haramilerin, bezirgânların sofralarında Benim gözlerim kurşun buğusu / Kanatları çelik yeşili / Sevgiden tıpır tıpır bir yürek / Özgürlüğünce dövüşken güvercinlerini arıyor Rıfat Ilgaz ın Selam olsun onlara. Onların şiirini yazan Rıfat Ilgaz a? A. Kadir PAKSOY, Cumhuriyet Gazetesi Ahmed ARİF in a yazdığı Mektup 13/11/1988 Yeşilköy Sevgili Rıfat ağabey, Halkımın, yurdumun büyük acısı, büyük hüznü, sonsuz sevinci ve yıkılması imkânsız onurusun. Büyük şair, büyük inanç adamı, büyük namus anıtı ve büyük ozansın. Sana Ağabey diyebildiğim için mutluluk duyuyorum. Şunun şurasında bir ömrü, halkımızın ve insanlığın mutluluğu için bile bile, kahrolarak verdik gitti Alnımız ak, yüreğimiz pırıl pırıl

Merhaba Sevgili ağabey Ahmed ARİF ın Ahmed ARİF e yazdığı Mektup Sevgili Ozan Kardeşim, Ahmed Arif! Son kere Yeşilköy den seslenmişin bana! Seni hep yeşillikler içinde düşünüyorum, anımsayınca Bir ömrü, halkımızın ve insanlığın mutluluğu için bile bile kahrolarak verdin! Alnın ak, yüreğin pırıl pırıl Benim eşsiz, değerli kardeşim, içli, özgün şairim! Hoşça kal, solmaz tükenmez yeşillikler içinde! Unutmadık, unutmayacağız seni, halkımızın yaşadığı sürece. Yapıtların, anıların belleklerimizden silinmeyecek! Sevgili kardeşim, bekle yeşillikler içinde beni! *Rıfat Ilgaz ın Yaşam Öyküsü Mehmet Rıfat Ilgaz (d. 1911 (?),[1] Kastamonu ö. 7 Temmuz 1993, İstanbul), şair, roman ve öykü yazarı. Özellikle Hababam Sınıfı romanıyla tanındı. Hem yazınında hem de kişisel hayatında toplumcu bir çizgi devam ettirdi. Türkiye nin en çalkantılı siyasi dönemlerinde devam ettiği dergiciliği, aynı dönemdeki bir çok yazar gibi, onun da adliye koridorlarında ve hapishanede zaman geçirmesine neden oldu. Oldukça üretken olan yazın hayatına şiirden mizah öykülerine, romandan çocuk kitaplarına bir çok farklı alanda eser sığdırdı. Bir zamanlar toplatılan Karartma Geceleri eseri geçtiğimiz yıl 100 Temel Eser listesine girdi. Yazarın eserleri günümüzde, oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte kurduğu, Çınar Yayınları ndan çıkmaktadır. Yazara edebiyat dünyasında Koca Çınar, ya da Edebiyatın Koca Çınarı denmektedir. 1911 yılında Kastamonu nun Cide ilçesinde doğdu. Yedi kardeşin sonuncusu olan Ilgaz ın doğum tarihi kesin olarak belli değildi. Nüfusa göre 7 Mayıs 1911 olan doğum tarihi, annesinin söylemesiyle derin kar dadır. Bu da, Ilgaz ın demesiyle, 1910'un Şubat ına rastlamaktadır.[2]ortaokuldayken liseye devam edip üniversite okumak istemesine ve öğretmenlerinin bu konuda onu desteklemesine rağmen babasının vefatı nedeniyle Kastamonu Muallim Mektebi ne (öğretmen okulu) girdi.[3] Mezun olduktan sonra Gerede ve Akçakoca da ilkokul öğretmenliği yaptı. Bolu daki öğretmenliği sırasında ilk eşi Nuriye Hanım la tanışıp evlendi (1931). 1932'de kızı Gönül doğdu. Daha sonra Gümüşova ya başöğretmen olarak atandı. 1933 yılında askere alındıktan sonra ilk eşinden boşandı. 1936'da Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümüne girdi ve 1938'de mezun oldu. İkinci eşi Rikkat Hanımla enstitüde tanıştı ve 1939'da evlendi. Bu evlilikten oğlu Aydın ve kızı Yıldız doğdu. Mezuniyetinden sonra Adapazarı na atanan Ilgaz, vereme yakalandığı için öğretmenlik yapamadan buradan ayrıldı ve İstanbul Yakacık Sanatoryumuna yattı. Kendi tayininden bir süre sonra eşi de İstanbul a atandı. İstanbul dayken hem KaragümrükOrtaokulu nda Türkçe öğretmenliği yapıyor hem de fakülte de felsefe okuyordu. II. Dünya Savaşı na denk gelen bu dönemler daha sonra edebiyatında da oldukça etkili oldu. Örneğin savaş Karartma Geceleri romanının arka planında yoğun olarak hissedilmektedir. 1943 yılında Karagümrük Ortaokulunda bir öğretmenle kavga ettiği için Nişantaşı na sürüldü. Aynı yıl ağabeyinin de bulunduğu Tosya da deprem olunca oraya gitti ve daha sonra izlenimlerini gazete de yazdı. Ayrıca bir de bu deneyimi yansıtan Tosya Zelzelesi şiirini yazdı. 1944'ün Ocak ayında yayınladığı Sınıf kitabıyla adliyeler ve hapishaneyle tanışmış oldu. Bir süre saklanan Ilgaz, 24 Mayıs 1944'te Birinci Şubeye teslim oldu.[4] 6 aya çarptırılan yazar, hapishaneden çıktığında hem öğrenciliğini hem de öğretmenliğini kaybetmişti. Sağlığı da oldukça bozulan Ilgaz, Heybeliada Sanatoryumuna yattı. 1946 yılında öğretmenliğe kısa bir süreliğine

dönse de, sonunda 1947'de temelli olarak bu şansı kaybetti. Bununla birlikte sanatoryuma yatabilme hakkını da kaybetmiş oluyordu. Eşi Rikkat Hanım dan 1949 yılında ayrıldı. Bu ayrılığı yazar şu şekilde açıklıyordu? Rikkat Hanım dan 1949 yılında ayrıldım. Benim yüzümden işinden olmaması ve çocuklarımızın zarar görmemesi için anlaşarak ayrıldık. Öğretmenlikten çıkarılmıştım, iki de bir kovuşturmaya uğruyordum. Adım komüniste çıkmıştı. İzleniyordum. Yerim yurdum, ne olacağım belli değildi. Üstelik, verem gibi bulaşıcı bir hastalığım vardı. Bütün bunların eşime de zarar vereceğini, bir gün onun da işinden atılabileceğini düşünüyor, çocuklarım için de kaygılanıyordum. Ayrılmamız bundan oldu.? Bu yanıt bir bakıma dönemin hayat şartlarının yıpratıcılığının da altını çizmektedir. Bu süreçte hayatı dergi ve gazetecilik ile şiir yazarak geçiyordu. 1953 yılında Devam kitabı da toplatıldı ve yazar hakkında soruşturma açıldı. 27 Mayıs tan hemen önce gönderilmesi planlanan sürgünden 27 Mayıs 1960 askeri müdahelesiyle kurtuldu. 1966'da Ilgaz ın oyunlaştırdığı Habam Sınıfı romanı Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu tarafından sahnelendi. Aynı oyun 1969 yılında İstanbul Tiyatrosu nda sahneye kondu. Aynı yıl Çatal Matal oyunu da Ankara Sanat Tiyatrosu nda sahnelendi. 1970 yılında yazar Afet Hanım la evlendi ve 1971'de kızları Defne doğdu. Aynı yıl Basın Şeref Kartı aldı. Bu yıl ayrıca Sınıf Yayınları nı kuran yazar kendi kitaplarını yayınlamaya başladı. İlk denendiğinde sansüre takılan Hababam Sınıfı, Umar Bugay ın senaryosuyla sansürden geçti ve Ertem Eğilmez in yönetmenliğinde çekildi. Fakat yazar bu durumdan hoşnut değildi, çünkü sansürden geçmeyi başaran senaryo eserin bütün toplumsal eleştirilerinden arıtılmış ve sadece eğlencelik bir komedi haline getirilmişti. Onlar, Hababam Sınıfı nın özüne saygı gösterilerek çevrilmiş filmler değildi. İçeriği bakımından, tezi bakımından aykırı. Ben eğitimi eleştiririm. Kopyacılığı, ezberciliği Senaryoyu yazanlar öğrenci velilerine başlıyorlar çıkışmaya. Hemen dava açtım. Filmin başarısından sonra 6 film daha yapıldı. 1974'te emekli olan Ilgaz, Cide ye yerleşti. Zaten bir süredir eşinden ayrı yaşamaktaydı.12 Eylül (1980) döneminde Cide de bulunan Rıfat Ilgaz sürekli tehdit ya da rahatsız ediliyordu. Örneğin, bir gün oturduğu evin karşısındaki binaya Rıfat Ilgaz evden atılmadığı takdirde evin taranacağına dair not asılır. 28 Mayıs 1981 gecesi Rıfat Ilgaz Yıldız Karayel romanını yazmaktayken gözaltına alındı.[7] Gözleri bağlanarak ve zincirlenerek merkeze kadar yürütülen yazar, Kastamonu, Et Balık Kurumu mezbahasından bozma hapishaneye kondu.[8] Doktor muayenesi isteyerek hastalığını kanıtlayınca jandarma tarafından Ballıdağ Sanatoryumuna yatırıldı. Gözaltına alınmasının belirli bir nedeni zaten bulunmamaktaydı ve genel sorgudan sonra serbest bırakıldı. Oğlu Aydın Ilgaz ile yaşamak üzere İstanbul a döndü. Öncelikli olarak şiir ve öykü olmak üzere yazmaya devam etti. Adına etkinlikler ve festivaller düzenlendi. Fikri Sağlar ın Kültür Bakanlığı döneminde devlet tarafından bir çeşit itibar iadesi olacak şekilde Kültür Bakanlığı plaketi verildi. 2 Temmuz Sivas Madımak Olayı nda başta yakın dostu Asım Bezirci olmak üzere birçok kişinin katledildiği haberine oldukça üzülen Ilgaz, bundan 5 gün sonra, 7 Temmuz 1993'te evinde vefat etti ve Zincirlikuyu Mezarlığı na, Asım Bezirci nin yanına defnedildi Rıfat Ilgaz, edebiyat hayatına 1926 yılında Kastamonu Nazikter gazetesinde yayınlanan Sevgilimin Mezarında şiiriyle başladı. Bu şiiri yazdığında henüz on beş yaşında olan şair, o dönemlerde Mehmet Rıfat imzası ile yazıyordu. Hatta Kastamonu dan geçmekte olan Faruk Nafiz in ilgisini çekmeyi başardı. Bir süre tarz olarak kişisel şiirler yazsa da, ki bunlar Varlık, Oluş gibi dergilerde yayınlandı, daha sonra hiçbirini kitaplarına almadı. Ona göre bu şiirler gözü kapalı yaşadığı yılların ifadesiydi.[9] Bir süre şiir tekniğine yeni bir soluk getirdiğine inandığı Nazım