ORSAM DA 25 ARALIK 2010 TARİHİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN 11. TÜRKMEN AYDINLARI TOPLANTISI NIN TAM METNİ



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş, Altınordu İlçesi nde bulunan 92 Mahalle nin muhtarlarıyla ile bir araya geldi.

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, Haberleri, ).

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

TED KAYSERİ KOLEJİ VAKFI VELİ VE ÖĞRETMENLERİNDEN SOMA YA EL VER KAMPANYASINA BÜYÜK DESTEK

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Başbakan Yıldırım, 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası basın çadırını ziyaret etti

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Bodrum Belediye Başkanları Kitabı Yayınlandı

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

MHP TURGUTREİS SEÇİM İLETİŞİM MERKEZİ AÇILDI

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ BU HAFTA ÜNLÜ ŞAİRİMİZ MEHMET AKİF ERSOY A AYDIN BAKIŞLAR KONFERANS DİZİSİNİN İKİNCİ OTURUMUNU GERİDE BIRAKTI.

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

Fransa da ki saldırıya Bodrumdan tepki

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

I. ULUSLARARASI SOSYAL VE EKONOMİK ARAŞTIRMALAR ÖĞRENCİ KONGRESİ

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Üç Soru Üç Cevap - Tunç Fındık'la Yeni Kitabı Üzerine

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

SASAM

Türkiye nin 81 ilinden gelen 100 muhtar, çözüm sürecine destek için Mardin de toplandı. Muhtarlar, barışa destek için beyaz güvercin uçurdu.


TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

UCLG-MEWA Akıllı Şehirler Komite Toplantısı Raporu. Konya. 8 Eylül 2015

Cumhurbaşkanı Konuşması

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

Güneş (Kıbrıs)

ORDU SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Bodrum a gönül veren ünlüler Trafo da buluştu

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Değerli misafirler, Kıymetli iş insanları... Basınımızın değerli temsilcileri... Hanımefendiler... Beyefendiler...

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

SAHİP OLDUKLARIMIZI KORUMANIN 4 RUHSAL ADIMI

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

TÜRKİYE'DEKİ MUHTARLAR ANITKABİR'DE BULUŞTU. hüseyin akdeniz tarafından yazıldı Pazar, 13 Şubat :49 - Son Güncelleme Pazar, 13 Şubat :06


Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Bölge Uzmanı Nihai Form

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Defne Öztürk: Atatürk ün herkes mutlu ve özgür olsun diye hediye ettiği bayramdır.

15 GÜNLÜK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ. Hazırlayanlar: Habib Hürmüzlü, ORSAM Danışmanı Firuze Yağmur Gökler, ORSAM Araştırma Asistanı.

Cumhuriyet Halk Partisi

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları,

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

BASKETBOLCU AHMET İLKÖĞRETİM 1. SINIF. Gülşen DEMİR Porsuk İlkokulu /Odunpazarı /ESKİŞEHİR

Başkan Kocadon basına yemek verdi; tarafsızlığınızdan taviz vermeyin

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz? Nerelerde çalıştınız bugüne kadar?

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

Cumhuriyet Halk Partisi

MADDELER T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ GENÇLİK MECLİSİ YÖNETMELİĞİ

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ZONGULDAKLI GENÇ ŞAİR VE BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ DİN KÜLTÜRÜ ÖĞRETMNENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ UFUK SİLİK ŞİİR İLE HAYATIM YENİDEN ŞEKİLLENDİ

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

EKİM 2014 KAHRAMANMARAŞ SELİM IŞIK

OR-AN ROTARY KULÜBÜ. Kuruluş : 7 Ekim Sakuji Tanaka UR BAŞKANI Murat ÖZ 2430.BÖLGE GUVERNÖRÜ

GİZLİ HİPNOZ TEKNİKLERİNE GİRİŞ Hüseyin Güngör NOT ALMA KISMI



Transkript:

ORSAM DA 25 ARALIK 2010 TARİHİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN 11. TÜRKMEN AYDINLARI TOPLANTISI NIN TAM METNİ Aralık 2010 Ankara ORSAM. ORG.TR

HABİB HÜRMÜZLÜ: Değerli dostlar, bu gün ORSAM ın yapmakta olduğu Türkmen aydınları toplantısının on birincisini açıyorum. Son toplantımız kasım ayındaydı. O günden bu güne kadar bir kaç acılı ve sevindirici olay yaşadık. Bu süre içinde 4 değerli kardeşimizi kaybettik. Birincisi: Dr. Selahattin Hürmüzlü, ikincisi büyük şair Mehmet Rasim in oğlu değerli Ömer Öztürkmen, üçüncüsü şehit Hidayet Arsalan ın oğlu Dr. Sati Arsalan ve son olarak değerli Türkmen sanatçımız Abdurrahman Kızılay ı kaybettik. Şimdi bu arkadaşlarımızın anısına ve tüm Türkmen şehitlerimizin anısına hepinizi 1 dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum. Teşekkür ederim. Bu arada yakın günlerde 2 olay yaşamış olduk. Birincisi Türkmen şehitleri anıtının açılış töreni. Güzel bir toplantıydı ve kalabalık bir toplum içinde bu tören yapıldı. Bir de, onunla belki de aynı değeri taşıyan bir başka olay daha oldu. Bütün dernek başkanlarımız, burada 2 gün boyunca toplanarak dernek ve kuruluşlarımızın bir federasyonunu kurma çabası içine girdiler. Güzel adımlar atıldı. Ve bir deklarasyon hazırlandı bu konuda. Şimdi deklarasyonun özetini çok kısa bir şekilde size arz etmek üzere değerli dostumuz sayın Dr. Nefi Demirci Bey i davet ediyorum. NEFİ DEMİRCİ: Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Her zaman birlik beraberlik içerisinde davranmaktır isteğimiz ve zaten bu güne kadar bu amaç için çalıştık. Bu birliği temin etmeyi ve hayalimize ulaşmayı hedefledik. Sayın Erşat Hürmüzlü kardeşimizin önerisiyle Ankara ya geldik. Ve tüm dernek başkanları ve dernek yöneticileri toplanarak bir federasyon kurulması kararı aldık. Tabii ki toplum içerisinde federasyonun mevzuatı yerine getirilecek ve bundan sonra kısmet olursa tek kuruluşta Irak Türkmenlerinin dertlerini, isteklerini siyasi alandaki faaliyetlerini kamuoyuna duyuracağız. Bu konuda da dün hazırlanan bir deklarasyon buluyor. Şimdi onu size aktaracağım. Türk kamuoyunda ve Türkiye de faaliyet gösteren ve mücadele eden dernek, vakıf, birlik, oda, sosyal sanat ve fikir grupları altında, Irak Türkmenleri nin sahip olduğu bütün sivil toplum kuruluşları 23 Aralık 2010 Perşembe günü Keçiören Belediyesi tarafından yaptırılan ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı nın himayesi altında gerçekleştirilen Kerkük Park ında Irak Türkmen Şehitleri Anıtı nın açılışını görkemli biçimde yapmıştık. Bu münasebetle Sayın Cumhurbaşkanının yüce makamına ve açılışı onurlarından genel sekreteri sayın Dr. Mustafa İsen e, Keçiören Belediye Başkanı Sayın Mustafa Ak a en

içten şükranlarımızı ve saygılarımızı arz ediyoruz. Bu anlamlı tören münasebetiyle Ankara da bulunan ırak Türkmenleri sivil toplum kuruluşları temsilcileri bir araya gelerek iki gün toplantı yapmışlardır. Ve Türkmen toplumu olarak, Türkiye kamuoyunda birlik ve beraberlik mesajı vermeyi oy birliğiyle uygun görmüşlerdir. Bu vesileyle, Irak Türkmenlerinin temel hedeflerinin gerçekleşmesine ivme kazandırmak amaçlanmıştır. Dayanışma birliğine inanarak, Türkmenlerin tarihini, kültürünü, sanatını, folklorunu edebiyatını, aile birliğini örgütlemeye karar verilmiştir. Türkiye, Irak ve bütün dünyada girişimde bulunmak düşüncesiyle tüm kuruluşlar arasında söylem birliği sağlamak için bir Türkmeneli Federasyonu çatısı altında toplanmaya karar vermişlerdir. Türkmeneli Dernekler Federasyonuna katılan derneklerin de isimleri yazılı. Bunlar: Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği: Mehmet Tütüncü Bey, İzzetin Kerkük Kültür ve Araştırma Vakfı: Prof. Dr. Suphi Saatçi, Irak Türkmen Basın Konseyi Derneği: Kemal Beyatlı, Türkmeneli İnsan Hakları Derneği: Nefi Demirci, naçizane bendeniz, Orta Doğu İş Adamları ve Sanayiciler Derneği: Dr. Cüneyt Mengü, Irak Türkmenleri Kardeşlik ve Kültür Derneği: Selman Nalbant, Irak Türkleri Adalet, Yardımlaşma ve dayanışma Derneği: Mithat İbrahim, Türkmeneli Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Derneği: Dr. Aydın Beyatlı, Türkmen Birliği ve Dayanışma Derneği Dr. Kürşat Çavuşoğlu, Türkmeneli Aydınlar Derneği: Fuat Tiğin, Türkmeneli Danışma Meclisi: Prof. Dr. Ümit Akkoyunlu beyefendilerdir. Orada toplandık ve aramızdan üç kişi bu mevzuatı yerine getirmek üzere seçildi. Ve bundan sonra bu üç kişi tarafından, derneğin fiilen resmi statüye geçmesi amaçlandı. Gizli oylama açık sayım metoduyla Sayın Ümit Akkoyunlu Bey Cüneyt Mengü Bey ve Kürşat Çavuşoğlu Bey seçilmişlerdir. Kendilerini huzurunuzda kutlarım. Dinlediğiniz için saygı ve teşekkürlerimi sunarım. HABİB HÜRMÜZLÜ: Teşekkür ederim. Şimdi konuşmacıları size takdim etmek istiyorum. Konuşmacılar: Prof. Dr. Suphi Saatçi Kerkük Vakfı Genel sekreteri, Dr. Nefi Demirci Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Başkanı, Mehmet Tütüncü Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı, Dr. Kürşat Çavuşoğlu Irak Türkmen Birliği ve Dayanışma Derneği Başkanı. On beşer dakika konuşmacılara söz verilecektir. Vakit dar olduğu için mecburen biraz kısıtlıyoruz. Ayrıca altı değerli arkadaşımız müzakereci olarak yine katılacaklar. Onlar da onar dakika konuşmalara yorum yaparak, kendi fikirlerini bildirerek kürsüden seslenecekler.

Müzakerecilerimiz: Prof Dr. Ümit Akkoyunlu Türkmen Danışma Meclisi Başkanı, Prof Dr. Hişam Demirköprülü Türkmeneli Vakfından, İsmet Hürmüzlü değerli tiyatro sanatçımız, Fatih Türkcan, Türkmen Aydınları Derneği Başkanı, Cengiz Eroğlu Türkmen araştırmacı ve yazar, Ali Hüseyin, öğrenci Birliği ni temsilen katılacaklardır. Şimdi bu konuyu neden seçtik? Gerçekten, Türkmen toplumu içinde bir kavram karışıklığı var. Yani, şöyle anlatalım, Osmanlı döneminin bitimine kadar bizler bu büyük imparatorluğun bir parçası idik. Ne zaman ki Osmanlı dönemi sona erdi, bu kavramlar tartışılmaya ve dile getirilmeye başlandı. Cumhuriyet dönemine kadar bizlere hep Iak Türkleri denirdi. Ya da Kerküklü, Erbilli, Tuzlu v.s. denirdi. Sonra Irak Türklerine TÜRKMENLER ya da El - TURKMAN denmeye başlandı. Bu birçoğunuzun bildiği gibi bir siyasi kararla böyle oldu. O zamanki askeri cunta, Abdülkerim Kasım zamanında,1958 in sonlarında bu böyle oldu. Irak Türklerini Türk toplumundan, Türkiye den ve büyük Türk dünyasından ayırma maksadıyla bu Türkmen kelimesini ortaya attılar. Nasıl ortaya çıktı? Çok kısaca söyleyeyim.1959 da biz Kerkük te Beşir gazetesini çıkarırdık, o zaman bütün yazılar matbaaya gitmeden önce sansüre giderdi. Sansürde yazıların bazı kısımları kırmızı kalemle çizilirdi. İşte askeri rejimin sansür idaresinde tüm Türk kelimelerini TÜRKMAN olarak değiştirdi ve bizleri bu sözcüğü kullanmaya zorladı. Böylece, Beşir gazetesinde bu tarihten sonra Türkmen kelimesi kullanılmaya başlandı. Ancak millet Türkmen kelimesini benimsedi ve onlar bizi Türk dünyasından ayırmak maksadıyla bunu yapmak istedilerse de başaramadılar. Bence bize yararı oldu çünkü İngilizlerin entrikaları neticesinde Arapların Türklere karşı bir antipatileri vardı. Bu bize karşı da böyleydi. Bizim varlığımızı tanımak istemezlerdi. Ne zaman ki bize Türkmen dendi, o zaman onlar bize karşı daha yumuşak davranmaya başladılar. Bu birinci konudur. İkinci kavram Türkmen bölgesi ve Türkmeneli bölgesi. Bunlar yavaş yavaş oturmaya başlıyor. Türkmeneli gazetesi, Türkmeneli televizyonu, Türkmeneli radyosu Tüm bunlar hakkında da tartışmalar var. Bu isimler ne derecede doğrudur? Başka bir kavram karışıklığı da şudur. Biz bir toplum muyuz yoksa millet miyiz? Bize Irak Türkmenleri mi denmeli? Hatta biz bu toplantının konusunu koyduğumuz zaman bu da bir tartışma konusu oldu. Türkmen toplumu denmesin de Türkmenler mi densin diye tartışıldı. Bence, Türkmenler dediğimiz zaman bu kelime bireyleri anlatmış olur. Bireylerin kendilerine mahsus hedefleri olabilir kişisel yahut toplumsal. Ancak toplumun bir hedefi olur. Bu konuyu belki benden daha iyi şekilde izah edecek olan değerli arkadaşımız Prof. Dr. Suphi Saatçi Beyden bir fikir beyan etmesini rica edeceğim.

SUPHİ SAATÇİ: Teşekkür ederim sayın başkan. Aslında fazla da bir farkı yok. Şu anlamda ifade edilirse, Türkmenler Türkmen toplumunu temsil ediyor. Türkmen toplumu da Türkmenleri temsil ediyor. Bunun üzerinde fazlaca durmanın bence bir anlamı yoktur. Dediğiniz gibi Türkmen toplumu dediğiniz zaman milli bir istek yahut bakış kazanmış olur. Bir millet için, milli istekler söz konusu olur. Mesela din konusunda, kültür konusunda yahut da siyasi haklar isteyebilir. O zaman toplum tabii söz konusu olmuş olur. O yüzden Türkmen toplumu benim için bir sakınca teşkil etmiyor. Teşekkür ederim. HABİB HÜRMÜZLÜ: Teşekkürler Suphi Bey. Şunu duyurmak istiyorum. Biz bu toplantı için Ankara da bulunan 200 değerli Türkmen arkadaşımıza mail attık. Programın tamamını göndermiş olduk. Ankara da öğretim gören 229 değerli öğrencimize mail attık. Toplamda 400 kişiye mail atmış olduk. Programın gününü, tarihini, konuşmacıların isimlerini ve konusunu bildirdik. Geçen toplantımıza 6 öğrenci katılmıştı. Bu kez de 30 öğrencimiz burada. Tabii ki daha fazla öğrencimizin burada bu tür toplantılara katılmalarını candan isteriz. Şimdi konuya geçiyoruz. Bu Konu bir takım tartışmalar yarattı. Konumuz Türkmen toplumunun bir hedefi var mı ve bu hedefler varsa ne olmalıdır? Kimileri daha bu toplantıdan önce itirazda bulundular. Neden bir hedefi var mı diyorsunuz sanki bir hedefimiz yokmuş gibi dediler. Peki, bir hedefimiz varsa ki vardır inşallah, gelin bunu burada konuşun anlatın. Hedeflerin ne olduğunu teker teker konuşalım sınıflandıralım paylaşalım. Biz burada Ankara nın içinde oturan, Türkmenler hakkında karar verecek bir grup değiliz. Hatta tavsiye verecek insanlar da değiliz. Sadece güzel ve özgür bir ortamda tartışıyoruz. Bu tartışılan fikirler Orsamın sitesinde yayınlanacaktır. Ki nitekim bundan önceki on tane toplantının sonuçları ve tutanağı yayınlanmaktadır. Ancak karar verici değiliz biz. Bu böyledir, böyle karar verdik diye bir şey yok. Sadece burada tartışıyoruz ve dile getiriyoruz. Daha doğru kararlar vermeye katkıda bulunuyoruz. Şimdi konuşmacıların konuşmalarına geçiyoruz. Burada izin verirseniz ilk konuşmacımız Dr. Nefi Demirci Beye söz vereceğim. Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Başkanıdır kendisi. Uzun yıllar Türkmen davası uğrunda çok hizmetleri olmuş ve birçok kitap yayınlamıştır. Buyurunuz.

NEFİ DEMİRCİ: Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. Yalnız, ben Türkmeneli İnsan Hakları Derneği Başkanı değilim, zaten bizim derneğimizde başkanlık sistemi de yok. Onun için huzurunuzda beni sadece Nefi Demirci olarak kabul etmenizi rica ederim. Türkmen toplumunun bir hedefi var mı? Ve ne olmalıdır? Sorusunu tartışmak gerçekten çok ciddi, düşündürücü hem de incitici ve üzerinde titizlikle durulması gereken bir konudur. Bu benim kişisel kanaatimdir arz etmek istedim. Yüzlerce şehit verdik biz, amaçsız olan bir toplum neden şehitler kaybetsin ki? Bu konuyu aldıktan sonraki süreçte hep düşündüm. Ben doğuştan beri Türklüğüme inanmış bir türküm. Tanrı dağına çıkarım. Tanrı Dağı nda tanrıma dua ederim. Yine Tanrı Dağı na çıktım ve karşıma Rıza Demirci geldi. O bana sordu, dedi ki Ben niye şehit oldum Nefi? Bunu hep düşündüm. Belki bu söylediğim şey size biraz abartılı gelir böyle şey olur mu dersiniz. O soruya cevap vermek istedim. Tabii ki onların bir amacı vardı Rıza ağabeyin Abdullah ağabeyin hep bir amacı vardı Adil Şerif in bir amacı vardı ki birçok yerde ismi zikredilmiyor. Hepsinin bir amacı vardı. Ben Türkiye nin birçok yerinde Türkmenlerin halini, ahvalini anlatmak üzere bulundum. Orada Atatürk ün müzesine girdim. Atatürk ün yanına yaklaştım. Yaklaştığım zaman arkasında, bir adım geride durup resim çektirdim. Sonra kendimden geçtim sanırım ve Atatürk e dönüp seslendim. Atam elini öpeyim, Kerkük te öpersin diye cevap verdi. İşte, Tanrı Dağı nda da Rıza bana bunu söyledi. İster inanın, ister inanmayın. Şimdi konu ilk önce Türkmen toplumu iradesini özgürce kullanabildi mi? Yoksa toplumu temsil ediyorum diyen kurum ve kuruluşlar özgürce ittifak ve birlik içerisinde bir amaç ortaya koymuyorlar mı? Bu cidden önemli bir konudur. Tabii ki bir amaçları var. Amaçsız olsa neden arkadaşlarımız gitsin yıllarca orada çalışsın, ana yurdunu terk ederek. Ancak bir amaç varsa o nedir? Türkiye nin genel olarak Irak ın siyaseti kapsamında Türkmen varlığına Türk kimliğine karşı uyguladığı ve takip ettiği politikası nedir? Şimdi Türkiye büyük bir devlettir ve büyük devletlerin kendilerine göre genel bir politikası vardır. Biz zaman zaman eleştirebiliriz. Başta da ben eleştiririm. Eleştirmemin nedeni de serbest şekilde yazmamdır. Ayrıca, gidip konferanslar veririm. Ama bir de bunun arka tarafını düşündüğümüzde, bu gün ki Irak ın durumuna baktığımız zaman, görüyoruz ki Türkiye nin çok büyük etkisi olmuş bu büyük yapı içerisinde. Bunu da bilmek lazımdır. Ama 2003 yılından sonra Türkmenler yani bizim toplum önderini görmeden ilerledi ve bu gün aslında öyle gözükmese de fiilen bölünmüş toprakları var hesabı yapılmayan. Bizler yarın siyasi alanda ne olacağız, ne yapalım demeden, şehitleri gözlerimizin önüne getirmeden

düşünmeliyiz. Neden Kürtlere yönelik bir politika var? Üstelik bu bir dünya politikası sadece Türklere ait değil. Neden Kürtler dünya politikasına oturdu da biz oturamadık? Bunu düşünmeden, bu günkü duruma geldik. Bu gün olan tablo nedir? Özellikle gençlerin bu durumu düşünmesi gerekir. Son seçimler oldu. Seçimler bir tartışma konusudur. Başarılı olduk mu olmadık mı? Şimdi o konuya girmek istemiyorum. Ancak burada konsept içerisinde 3 tane bakan, 6-7 tane de millet vekili ümit ederim kendi aralarında oturup bir program çizsinler. Biz oradaki Irak ın genel siyaseti içerisinde, oradaki Türklere nasıl faydalı olabiliriz desinler. Bu sanayi, sağlık, imar, alt yapı yönünden olabilir. Milli kimlik yönünden de bir ilerleme nasıl kaydedebiliriz diye düşünmelerini isterim. Ama bu da muhakkak suretle oradaki halka inilerek yapılır. Şimdi birçok siyasetçimiz halka inmeden bazı konuları tartışıyorlar. Mesela bir cirit meydanına gitmiyorlar. Oysaki oraya gidilmesi gerek. Bana diyeceksiniz sen gittin mi diye. Fırsat buldukça gittim ve onları da dinlemeye gayret ettim. Bu imkânları elde ettikten sonra kullanmalarını niyaz ederim. Sayın dinleyiciler, geçmişi sorgulamanın bir anlamı yok. Bu günkü tabloya iyi bakmamız lazım. Ata toprakların dışında olanların, yani bizlerin etkisi ne olabilir? Oradaki insanlarımıza topraklarımıza orada yatan şehitlerimize ne gibi yardımlarımız olabilir? Onların kimliğini nasıl koruruz? Ortaya çıkan federasyonun amaçlarından biri de budur. Ümit ederim bu gerçekleşir. Ve bu günlerde Türkmenlerin içinde bulunduğu ahval ve şerait içerisinde onlara nasıl yaklaşırız bunu umarım bulabiliriz. Burada yaşayan gençlerimizi oraya döndükleri zaman siyaseten yetişmiş olarak gitmelerini nasıl sağlarız? Yoksa sadece git dersini çalış. Bu gün ki ahval ve şeraiti öğrenme demek bence bir hatadır. Gençlerimizi iyi yetiştirip öyle göndermemiz lazım. Bazı örnekler verirsek biz ne istiyoruz veya şehit olan Rıza ne istiyordu? Rıza benim öz amcamın oğludur. Kezzap suyuna attılar, bu gün mezarı bile yok. Türkmen eli haritasını çizen kişidir. O harita yıllar önce Kardeşlik Dergisi nde yayınlandı. Yani demek ki, oradaki Türk topraklarının birleşmesini, tek çatı altında kimlikleri belli olan bir toplum içerisinde yaşamasını temin etmekti amaç. Veyahut Türkmen topraklarını Irak ın herhangi bir vilayeti gibi merkezi hükümete bağlanması konuşuldu. Ama özel statü bence yanlıştır. Özel statüyü öne koyduğumuzda, Kerkük ü diğer bölgelerden ayırmış oluruz. Bu benim kanaatim ve gördüklerim. Son zamanlarda kuzeye bağlanmasını isteyenler var. Bunları izlerken içim kan ağladı. Bu gün Erbil de hatta Erbil e kimileri Kuzey Irak diyor. Hiç kimse bizim içimizden Kuzey Irak kelimesini kullanmasın. Orası Irak ın kuzeyidir, Kuzey Irak değil. Tartışıyorlar. Erbil de birkaç milletvekili var birkaç tane parti başkanları var. Kimdir bu

milletvekilleri, kimdir bu parti başkanları? Bunları hepiniz tanırsınız. Siz de oraya bağlanırsanız size de birkaç tane milletvekili verilir. Yok, öyle bir şey. Bir önemli konu da eğer elimizden gelirse Telafer i ve Tuz u vilayet ilan etmek. İlerde imkanlar, ahval ve şerait izin verirse kendi bayrağımızı kendi toprağımıza dikmek isteriz. Çünkü toprağımızın adı Türkmeneli, bayrağımızın adı Türkmeneli bayrağıdır. Ve bu şartları temin ettikten sonra arkamızda yüce şanlı Türk devleti olacaktır. Bunun dışında başka öneriler olabilir mi? Olabilir ancak muhakkak mantığa uygun olmalıdır ve eğer ki uygulama şartı varsa ortaya atılmalıdır. Yoksa gelişi güzel internet sitelerinde yayımlanan makaleler, kendi kendimize, kendimizi tenkit etmemiz inanın ki oradaki Türkmen toplumuna fazla bir şey getirmez. Rica şudur. Lüzumsuz yere onu bunu suçlamayalım ve internete yazdığımız yazıları çok dikkatli şekilde yazalım. Ve gönlümüz bir olsun. Erşat beyin bir lafı vardı hiçbir Türkmen bir Türkmen e tokat atmış değildir diye. Biz hep birbirimizi severiz. Gelin biz bu federasyonun çatısı altında Ümit Bey, Cüneyt Bey, Kürşat bey ve bizlerin de katkısıyla ve istedikleri zaman yanlarında olmak şartıyla birliktelik kuralım. Benim temennilerim bu. Bu konunun izahı zor ve konu titiz bir konu. Daha fazla irdelersem bu gün rüyamda Rıza karşıma çıkar ve sorar ben niye şehit oldum. Cevap veremezsiniz. Amaç var. Amaç orada olan Türklüğü, Türk birliğini korumaktır. Türk geleneğini kendi dillerini ve topraklarını 1918 yılından bu yana tüm baskılara rağmen yine de korudular Türkmenler. Eminim bir seksen yıl daha geçse o topraklar yine bizlerindir ve bizlerin olacaktır. Yeter ki gençler Türkiye de hem tahsilinizi yapın hem de bu politikayı iyi öğrenin. İyi öğrenmediğiniz takdirde yarın buraya geldiğinizde bunun hesabı size sorulacaktır. Şimdi müsaade ederseniz birkaç mısra okuyacağım. Irak dedik, yakın oldu başımızın dibinde Kerkük dedik, sallanıyor bir cellâdın ipinde Kürt bayrağı dalgalandı, senin sınır kapında Sevmiyorsan şiir yazma, seviyorsan silahlan Telafer e kapı değil bir pencere açsaydım Kandil e gitmişken koçum, Erbil e de uçsaydın Şam la flört ettin yoksa Halep mi hiç saydın?

Sevmiyorsan şiir yazma seviyorsan silahlan. Diplomat laf dolandırır, Kerkük adı gelince, Bu konu hassas konudur, dokunur ince ince. Herkesin hassasiyeti Türkmen den gelir önce. Sevmiyorsan şiir yazma seviyorsan silahlan. Kerkük te kanın dökülse, Erbil biner kıymete Her şey diyalogdan geçer, oğul dayan zillete Yedi yıl oyalandık, yazık oldu millete. Sevmiyorsan şiir yazma seviyorsan silahlan Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. HABİB HÜRMÜZLÜ: Teşekkür ederim Sayın Dr. Nefi Demirci Bey. Özet olarak, Sayın Nefi Demirci Kerkük e özel statü verilmesinin yanlış olduğunu beyan etti. Çünkü böyle bir şey olursa diğer bölgelerimizden Kerkük ü ayırmış oluruz. Telafer ve Tuzhurmatu da vilayet olursa üç vilayet olur. İlerde böyle bir federasyon ya da böyle bir Türkmen bölgesi kurulmasının temennisinde bulundu. Amacı şöyle özetledi, orada Türklüğümüzü ve Türk varlığını korumak. Efendim, ikinci konuşmacımız değerli dostumuz Kerkük Vakfı nın Genel Sekreteri prof. Dr. Suphi saatçi beydir. Buyurun efendim. SUPHİ SAATÇİ: Teşekkür ederim sayın başkan. Çok değerli dinleyiciler kıymetli hemşerilerim, Orsam tarafından Türkmen aydınları toplantısı adı ile Iraklı Türkmenler açısından önemli olan konularda seri toplantılarımızın 11.sini şu an düzenliyoruz. Yapılmakta olan toplantıların maksadı ıraklı Türkmenlerin karşı karşıya kaldığı veya kalabileceği sorunlarda, jeopolitik konularda ulusal çıkarları gözeterek uygun politikalar ve stratejiler tespit edilmesine katkıda bulunmaktır. Daha da önemlisi Türkmen aydınları arasındaki iletişimi geliştirmektir. Bu

gerçekten çok önemli. Böyle bir platform oluşturduğu için ORSAM a teşekkür etmek istiyorum. Şimdi ben herkesin ifade ettiği gibi bu zor konuya, daha değişik bir açıdan yaklaşmak isterim. Kendimi Türkmen olan bir araştırmacı olarak Türkmenler konusuna vakfettim. Bu toplumu araştırıyorum. Bu toplumun hedefleri nedir, neler olmalıdır, neler istiyorlar diye düşünüyorum. Biraz da akademik bir bakışla yaklaşmaya çalıştım. Dışarıdan birisi bizi nasıl anlayabilir? Ya bizimle teker teker konuşur yahut bizim hakkımızda yazılan metinlere, kitaplara, makalelere bakar. Bizim dediğimiz metinlerde, makalelerde Türkmenlerin hedefi diye bir metin hiç gördünüz mü siz? Türkmenler bunu istiyor diye onaylanmış bir mazbata, uluslararası otoritelerce kabul edilmiş bir laf yok. Ama buna dair bazı denemeler yapılmıştır. Onların adresini daha sonra söyleyeceğim. Fakat şunu söyleyebiliriz. Tabii her toplumun kısa vadeli ve uzun vadeli talep ve hedefleri olabilir. Yani milletlerin tarihinde bu her zaman böyle olmuştur. Gerçekleşme şansı daha fazla olan kısa vadeli hedefler yanında, toplumun uzun vadeli hedefleri de olur. İster kısa ister uzun vadeli olsun bu hedefler. Şüphesiz ki toplumun milli davaları ve ulusal çıkarları belirler bu hedefleri. Uzun vadeli hedefleri toplumun geleceği ve milli arzusu biçimlendirir ayrıca. Bu hedeflerin gerçekleşmesi belki mümkün de olmayabilir. Yani ben gönlümdeki hedefi görmeyebilirim yahut millet görmeyebilir. Ve daha sonraki kuşaklar da hiç görmeyebilirler. Ama ideal olarak toplumun gönlünde, rüyasında her zaman yaşayabilir. Uzun vadeli hedefler kısmen açıklanmayabilir. Bazen de hiç açıklanmaz ama var olabilir. Bunlar stratejik koşullara göre ayarlanır. Çok önemli bir örnek vermek istiyorum tarihten. Sultan Alparslan Selçuklu döneminde 1071de Malazgirt ten Anadolu ya girdi ve savaşı kazandı. 1453 te İstanbul fethedildi. Arada yaklaşık 300 sene fark var. Sultan Alparslan ın bu günkü bilgilere göre her hangi bir yazılı tavsiyesi yok. Yani oraya doğru gidip de fethedelim dememiş. Ama Türk toplumu Selçuklular döneminde doğudan girdikleri Anadolu ya, batıda İstanbul a kadar hatta balkanlara kadar uzanabildiler. Bu milletin gönlünde olan bir dilek miydi yoksa o milletin liderlerinin kafasında olan bir rüya mıydı acaba? Bunu kim belirlemiştir nerede yazılmıştır? Tarihi belgelere baktığımızda böyle bir metin göremiyoruz ama böyle bir akış ver. Ve böyle bir akış yaparken o toplum, gerçekleştirmek istedikleri hedefe varabilmek için bütün bedelleri ödemiştir. Yani binlerce insan şehit olmuştur. İstanbul un fethine gelene kadar birçok fedakârlık yapılmıştır. Anadolu şehirleri Türk medeniyetiyle döşenmiş, inşa edilmiştir. Erzurum dan Sivas tan Kayseri den İstanbul a kadar Türkler medeniyetlerini inşa ettiler ve o topraklarda, o coğrafyalarda vatan diyebilecekleri bir hava yaratabildiler. Bunu her millet

yaratamaz. Yaratabilen var olur ayakta kalır. Yaratamayanlarsa egale olur. Mesela bazı millet düşünüyorlar ki devlet kurabiliriz. Oysa bakıyoruz ki, tarihin hiçbir döneminde böyle bir performans göstermemişler. Bunu sadece bir örnek olarak söylüyorum Konuşmanın fazla akademik olmasını istemiyorum. Bizim esas sorunlarımıza adaptasyonu sağlamak istiyorum. Bazen şartlar gereği kimi hedefler ertelenebilir. Koşullar uygun olmadıkça gündeme getirilmeye bilinir. Çok bariz bir örnek vereceğim. Mesela biz Irak ta Türkmencenin resmi dil olmasını talep ettiğimizde bize kim destek verebilir? Bana kalırsa Türkiye dahil bize kimse destek veremez. Neden? Sebebi vardır. Çünkü Türkiye içinde aynı konu gündeme getirilebilir ve Türkiye nin önü kesilebilir. Ya öyle ya da böyle. Sen burada veriyor musun ikinci resmi dili başkalarına? Hayır. Orada da isteyemezsin demek ki. Yani şimdilik bizim stratejimize göre Irak ta Türkmenceyi istemek resmi olarak doğru değildir. Hatta tek dil olsun. Hepimiz Iraklı kimliğiyle sahnede olalım. Belli hedeflere varmak için, bazı tehlikeleri bertaraf etmek için böyle bir strateji uygulanabilir. Bu çok akıllıca bir yaklaşım da olabilir. Bana göre bu böyle, size göre yanlış şekilde konuşmuş olabilirim. Ama bu örnek çok bariz olduğu için hep dikkatimi çekmiştir. Peki, Türkmenlerin hedefleri neler olabilir? Burada uzun vadeli hedeflerden bahsetmeyeceğim çünkü çoğumuzun gönlünde benim de dahil ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat uzun vadeli hedefleri belirtmeden önce yakın vadeli hedefleri de reel politikalara göre incelememiz lazım. Yani yaşadığımız coğrafyanın şartlarını göz ardı ederek hayali hedefler belirlemek doğru değildir. Nefi Bey çok önemli bir şey söyledi. Irak ta Türk varlığını korumak diye. Bu çok güzel bir veciz, herkes tarafından altı imzalanılabilir. Bunun içinde her şey vardır arkadaşlar. Ben mesela Irak ta Türkmen toplumunun kendi topraklarında insanca demokratik şartlar içinde güven içinde yaşamasını istiyorum hedefim budur dediğim zaman bunun içinde uzak hedeflerimiz de saklanır. Ama çıplak biçimde telaffuz ettiğimizde ne bizi destekleyen olur ne de taraftar bulabiliriz. Ve stratejik açıdan da büyük bir hata yapmış olabiliriz. Ama kısa vadeli hedeflerimiz var bunları ihmal etmemeliyiz. Büyük vadeli hedeflerden vazgeçtik diye kısa vadeli hedeflerden de vazgeçmemeliyiz. Nedir bu kısa vadeli hedefler? Üniversite açmak mesela, kısa vadeli hedeftir. Başlatılan önemli bir teşebbüstü Fuzuli Üniversitesi. Kimse üstünde durmuyor telaffuz bile edilmiyor. Öldü mü, kaldı mı, olacak mı yahut kaç yüz yıl sürer bunun yapılması? Türkiye de bir iş adamı bile üniversite kurabiliyor ama biz Türkmen toplumu diye iddia ediyoruz ama bunu hayata geçiremiyoruz. Hastane açmak da başka bir yakın mesafeli hedefimiz mesela. Yani, kısa vadeli hedeflerimiz açık bir şekilde evrensel nitelikli olmalıdır. Bunlar tabii hem amacımızı ifade edecek şekilde

ortaya atılmalı hem de toplum tarafından kabul görmelidir. Dolayısıyla, Türkmenlerin kısa vadeli hedeflerini iki ana başlık altında toplayabiliriz. Birisi siyasi olanlar. Bunu büyüklerimiz siyasilerimiz herhalde yapıyorlardır diye düşünüyorum. Bir de siyaset dışı dediğimiz hedefler var. Bunlar eğitim alanında mesela ilkokul, ortaokul ve üniversite biçiminde yapılanmamız. Türkçe eğitimimizin ne kadar garanti altında olduğunu bilmiyoruz. Bunun için bir teşebbüs var mıdır siyasi alanda? Çünkü bunun nihai kararını siyasetçiler verir. Ben yazmıştım ama tabi ki ciddiye alınmamış olabilir. Mesela Kerkük çok büyük bir konservatuara sahip olabilir. Ve konservatuar üniversitenin bir parçasıdır. Kerkük te Türkmen Dili ve Edebiyatı bölümü açılabilir. Kerkük te Tıp Fakültesi açmayı düşünmek mantıklı değildir. Bu eğitimi verebilecek birçok okul bulunmaktadır. Ancak bir Türkmen Dili ve Edebiyatı bölümü yalnızca Kerkük te bulursa talep edilir. Hatta bir Hollandalının Hollanda da Türkmence dersi vermem için ricası olmuştu. Dedim sizi neden ilgilendiriyor bu konu? Dedi ki tüm Türk lehçeleri var bizde yalnızca Irak Türkmen lehçesi yok. Kaç öğrenciniz var dedim,25 30 var dedi. Dedim ne yapacaksınız Türkmen dilinin lehçesini? Dedi ki bunlar ilerde büyükelçi konsolos olacaklar ona hazırlıyoruz. On beş milyonluk Hollanda bizim üzerimize proje yapıyor. Ancak biz kendi projemizi yapamıyoruz. Bu benim için, Irak ta Türk varlığını yaşatma adına atılacak en önemli adımlardan biridir. Ama herkes siyasete kilitlenmiş ve dolayısıyla göz gözü görmüyor. Bu gün bir gazetede okudum ve enteresan geldi bana, Talabani nin manşette verilen bir açıklaması var. Diyor ki çok büyük bir hata yaptık Irak ta çünkü siyasete gömüldük ve alt yapıyı unuttuk. Sanayi, ticaret, elektrik, su bunların hiç biri yok. Ve yatırım olmadığı için birçok şeyi yapamıyoruz. Tarım tamamen bitmiş vaziyette. Dolayısıyla ben çok yakın hedeflerden biri olarak Kerkük te su istiyorum. Bu dünyada yankı uyandıracak bir şeydir çünkü insani sebeplere dayanıyor. Biz bu yönetimi istemiyoruz çünkü su vermiyor bize. Yahut ben bu Kürt valiyi istemiyorum elektrik vermiyor bize diyebilmeli. Bu beceriksiz yönetimleri şikâyet edip konuyu Bağdat a taşımak lazımdır. Hatta konu Barzani ye de taşınmalı. Yani Kürt liderleri de bu konuyu bilmelidir. Dünyanın altıncı petrol üretim merkezi olmasına rağmen Kerkük te benzin bulunmuyor. Bu servet içinde sefalet demektir. Yani, bir şehir ancak bu kadar aşağılanır ve insanları bu kadar gayri insani muameleye tabii tutulabilir. Ve bunu kimse de telaffuz etmiyor, konuşmuyor. Normalmiş gibi davranmamalıyız. Bunlar dile getirilmesi gereken, önemli, evrensel değer taşıyan hadiselerdir. Bunu ifade ettiğimiz takdirde dünya bu durumun farkına biraz daha varmış olur. Ve biz de kendimize ilerisi için yeni ufuklar açmış olabiliriz. Dolayısıyla ben çok kötü bir durumda olduğumuzu kabul

etmiyorum. Bizde çok muktedir insanlar var ve çok becerikli çalışkan bir toplumuz. Yani biz öldük biz bittik feryatlarını bir kenara bırakmamız lazım. Hepimiz davamızın bir parçası olmalıyız çünkü toplumumuz büyük bir sıkıntı içindedir. Türkmenlerin Irak vatandaşlığına nasıl baktıklarını bilmiyoruz biz. Biz Irak vatandaşı mıyız? Nedir tanımımız? Bazı insanlar ben Irak vatandaşı değilim diyebiliyor. Diğer etnik topluluklara nasıl bakıyoruz? Örneğin Kürtleri nasıl görüyoruz? Filistin hakkında ne düşünüyoruz? Bunları da ortaya koymamız lazım. Bunlar da bizim sahip olduğumuz sorunların bir parçasıdır. Mezhep farklılıklarına nasıl baktığımızı dile getirmemiz lazım. Sitemizdeki Türkmen deklarasyonunda hepsi yazıyor ve ben bunları araştırırken buldum. On senedir duruyor orda. Merak eden olursa, Kerkük Vakfının sitesini açıp ona göz atabilir. Okuduktan sonra eleştire de bilir. Memnuniyetle daha da ileri bir düzeye götürebiliriz ama yeter ki dağarcığımıza bunları koyup tartışalım. Bilelim dünyamız nereye gidiyor. Yine Nefi Bey söyledi. Merkezi birimlere küfretmek yerine internette bu işlere yönelirsek, fikirlerimizi zenginleştirip dağarcığımızı yoğunlaştırırsak ve belki daha da güzel fikirler ortaya çıkar. Bu vesileyle ben gençlere sesleniyorum. Bizleri unutun arkadaşlar ve siz geleceğe koşun. Biz muayedemizi tamamladık ve bir şey yapamadık diyoruz. Teşekkür eder saygılar sunarım. HABİB HÜRMÜZLÜ: Değerli dostumuz Prof. Dr. Suphi Saatçi bey e teşekkür ederim. Kısaca, uluslararası platformda hedeflerimizi belirten bir metnin olmadığını söyledi. Ayrıca kısa ve uzun vadeli hedeflerin olmasının önemine değindi. Ve resmi dil talebimizin ne sebeplerden ötürü yanlış olabileceğini açıkladı. Ana hedefiz varlığımızı o bölgede insanca şartlar altına korumaktır. Suphi Bey kısa vadeli birçok hedef sıraladı. Mesela, Kerkük te bir konservatuar açılması yahut hoyrat müessesesi açılmasının önemine değindi. Kimse bunu daha önce aklına getirmemişti. Hoyratın zengin servetinin değerini sanki bilmiyoruz. Bu sebeple öncelikle dünyadaki değişik toplumlara bu serveti tanıtmalıyız. Kendimizi bu kadar güçsüz ve sahipsiz görmeyelim diyerek motive etti bizi konuşmasıyla. Görüş ve söylem birliği içinde olmamız temennilerinde bulundu. Değerli konuşmasından dolayı Sayın Suphi Saatçi bey e teşekkür ediyoruz. Şimdi sözü değerli arkadaşımız, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Sayın Mehmet Tütüncü bey e veriyorum.

MEHMET TÜTÜNCÜ: Değerli büyüklerim muhterem dinleyiciler, ben açıkçası bu toplantının konu başlığına baktığımda korkarak yaklaştım bu işe. Çünkü bu kadar değerli ağabeylerimin arasında böyle bir konuya girmek fazla haddime düşmez. Konuşmaya girmeden önce benim ORSAM la ilgili bir eleştirim olacak. Biliyorsunuz Barzani geldi bir süre önce Türkiye ye arkadaşlar. Barzani nin Türkiye ziyaretinde sanki Türkiye de başka araştırma merkezi yokmuş gibi ORSAM davet etti bu zatı. Ve ORSAM ın davetiyle otelde bir toplantı yapıldı ve bu toplantıya da nedense hiçbir Türkmen çağırılmadı. Neden biliyor musunuz? Analiz dergisini okuduysanız tahmin edebilirsiniz. Çünkü ekselanslarını üzmemek için oraya davet edilen kişiler hep havadan sudan sorular sormuşlardı. Sınır kapısı ticaret gibi konulardan bahsetmişlerdir. Rahatsız etmemek için hiçbir akademisyen Türkmen i orada politik birkaç soru sormak amacıyla bile davet etme nezaketini kimse göstermemiştir. Türkiye nin böyle bir politikası olabilir. Çünkü Türkiye büyük bir devlettir ve onların politikasını biz belirleyemeyiz. Ancak ben burayı bir Türkmen kuruluşu olarak biliyorum. Bunun kaynağı nerden gelirse gelsin önemli değil. Kapısında Türkmeneli bayrağı asılıyorsa burası bir Türkmen kuruluşudur. Bu buluşmayı başka stratejik araştırma merkezleri yapabilirdi yahut buluşmaya en azından bir Türkmen akademisyen çağırılabilirdi. Ancak böyle olmadı ve bu maalesef çok incitici bir meseleydi. Oradaki yazıdan da dikkat ederseniz Kürdistan kelimesinin defalarca kullanıldığını görebilirsiniz. Yavaş yavaş alıştırılıyoruz galiba. Konuşmamda da belirteceğim; ben diyalogdan yanayım ancak bu iş tepeden inme bir şekilde olamaz. Toplumun fertleriyle ve politikacılarıyla diyalog yoluna girilmelidir. Birilerinin bunu böyle yapacaksınız deme yetkisi yoktur bence. Bu kim olursa olsun. Sürçü lisan olduysa affedin. Şimdi konumuza dönelim arkadaşlar. Türkmen politikası var mıdır konusundan ziyade ne olmalıdır konusuna değineceğim. Şimdi bu güne kadar uyguladığımız politikaya kısaca bir göz atarsak Türkiye nin aşırı derecede gölgesinde kalarak işler yaptık. Tabii ki Türkiye bizim ana vatanımızdır. Ve Türkiye nin kırmızıçizgilerini ihlal edecek bir politika izlememiz söz konusu olamaz. Ancak oradaki varlığı da yok saymak mümkün değildir. Orada bir toprak var bir tarafında Arapların bir tarafında Kürtlerin yaşadığı. Ve çok çetin bir durumda ölüm kalım mücadelesi vererek yaşıyorlar. Dolayısıyla politikamızı biz kendimiz uygulayıp sahanın şartlarına ve konjonktüre göre tatbik etmemiz lazım. Bunu zaten bu güne

kadar bize destek veren kurumlar da görmüşlerdir. Bu böyle yürümüyor. Dolayısıyla, birinci aşamada biz kendi politikamızı yani oradaki sahaya yönelik politikamızı kendimiz uygulamalıyız. Özellikle Irak ı birinci derecede ilgilendiren konularda bu böyle olmalıdır. Mesela Suphi Bey önemli bir konuya değindi. İki resmi dilin bir arada olması konusu. Çok doğrudur bu talebimize Türkiye de destek vermez. Ama biz belli yerlerde bunu talep etmek için ortaya çıkabiliriz. Ya öbür dili de resmi dil olarak kabul etmemeli ya da uygulamaya bizim dilimizde resmi dil olarak konulmalıdır. Bu konuda da direkt Türkiye den destek beklememiz gerekmez. Bizim burada esas ferasetimiz ortaya çıkacaktır. Biz bunu Irak taki kamuoyuna en iyi şekilde duyurduktan sonra Türk dünyasını, bölge ülkelerini ve batıyı mümkün oldukça bu konuda arkamıza almaya çalışalım. Yapamasak dahi sitemde bulunmak için, ilerdeki taleplerimiz için bir ön adım olabilir bu. Dolayısıyla politikalarımızı kendimiz birinci derecede belirleyip, kendi öz siyasetçilerimizin oradaki davanın içinde yaşayan öz insanlarımızın şikâyetlerine kulak vermeliyiz. Çünkü Türkiye de ya da Avrupa da oturup o bölgeyle ilgili çok fazla ahkâm kesme fikrine taraftar değilim. Orada yaşayan insanlar kanını, terini, gecesini, gündüzünü o bölge için harcıyor ve her gün ölümle, zulümle, yoksullukla burun buruna geliyor. Sosyal hayatını en kötü şekilde yaşamaktadır bizim toplumumuz orada. Dolayısıyla, birinci derece oradaki siyasetçilerin deneyiminden yararlanmak lazım gelir. Şu da bir gerçektir ki bizim siyasi deneyimimiz çok kısadır. Deklare edilmiş siyasete 1999 yılında başladık ve bu gün bizi yöneten insanların çok büyük bir kısmı 2003 yılından sonra başladılar faaliyetlerine. Yani çok kısa bir süre var ve belli yerlerde hak vermek lazım yanlışlıklara. Ancak, belirli yanlışlıkları da sürekli sürdürmemek gerekmektedir. Yani bir an önce politikamızı net bir şekilde ortaya koyup ve özellikle de Irak ta birinci derece Şii kesime bu konuyu iyi anlatmak lazımdır. Türkmenlerin taleplerinin ne olduğunu, Irak ın toprak bütünlüğü içerisinde neleri istediklerini ve nelerden asla taviz vermeyeceklerinin altını çizmeleri gerekiyor. Tabii ki burada Arap Şiilerden bahsediyorum. İkincisi, Suni Araplarla diyalogumuz belki nispeten iyidir ama Şii Araplarla da diyalogumuzu güçlendirmemiz gerekiyor. Çünkü özellikle bizim bölgemizde etkin bir faktördür onlar. Bunun dışında, Kürtlerle diyalog yollarını da tamamen kapatmamak lazım. Bizim şimdi bir ayrımı çok iyi yapmamız lazım. Milli davayla, politika çok başka şeylerdir arkadaşlar. Milli davayı en üstte tutarsın onun kırmızıçizgilerini çizersin ve ondan asla taviz vermezsin. Ama yer gelir bir sonuca ulaşmak için belli tavizler vermen gerekir bunu da diyalog yoluyla başarırsınız. Ticaret bile yapıyorsam ve sürekli kaybediyorsam benim bir sermayem vardır tükenir. Ama

davayı bitirme, sonlandırma ihtimali yoktur. Çok da her yerde konjonktüre ve büyük güçlere karşı durup, sadece inat politikası izleyerek bir yere varamayız. Dolayısıyla, kırmızıçizgilerimizi net bir şekilde belirleyip, Kürtlerle de diyalog yollarımızı aramak zorundayız. Bu güne kadar uyguladığımız politikanın çok doğru tarafları olsa da sahanın şartlarına pek uygun değildi. Politika diyorum bu noktada milli davadan bahsetmiyorum. Bu gün kısaca politikamıza baktığımız zaman, özellikle Kürtlerin hem Türkiye de hem Irak ta daha saldırgan tutum sergilediği görülüyor. Onlar hep üstümüze geliyorlar, biz hep savunma tarafında oluyoruz. Hep onlar bir takım taleplerde bulunuyor biz de hayır olmaz diyoruz. Onlar tez üretiyorlar biz antitezler üretiyoruz. Yani, biz ne istediğimizi açık şekilde ortaya koymuyoruz. Ben bunu şuna benzetiyorum. Bir futbol oyununda çok büyük çok güçlü bir takım çok küçük bir takımı sahasına boğmuş. Sürekli şutlarla ortalarla deparlarla, sahasına sınırlıyor ve çıkmasına izin vermiyor. Bu gün bakın Türkiye de aynı durumdadır. Her gün bir taleple geliyorlar ve Türkiye sürekli reddetmek durumunda kalıyor. Bu, karşı tarafta antipatik bir bakış açısı yaratır. Sürekli reddeden taraf olmak karşı tarafın seni antipatik bulmasına neden olur. Dolayısıyla, biz Türkmenler artık daha aktif politika izlemeliyiz. Sürekli onların tezlerini çürütmek için uğraşmamalı daha öne çıkmalıyız. Taleplerimizi çok cesurca her mahfilde dile getirmemiz lazım ve özellikle KDP olsun KYP olsun diyalog kapıları açıldığında uygun ve eşit şartlarda Kürtlerle de görüşülmelidir. Ama kırmızıçizgilerimizin taviz sınırını bilerek davranmalıyız. Son olarak, biz toplumumuz politize olmamış bir toplumdur ve bu konuda siyasetçilerimizin ciddi sıkıntıları vardır gerçekten. Mesela, bir Türkmen siyasetçisi bir Kürt ile görüştüğü zaman hemen ihanetle suçlanıyor yok böyle bir şey. Politikada ne sonsuz dostluk ne sonsuz düşmanlık vardır. Yalnızca menfaat vardır ve menfaatin gerektiriyorsa adi düşmanınla bile görüşmelisin. Ama menfaatime ters düşüyorsa, bana çok yakın olan bir dostumla bile görüşmem. Politika çıkar meselesidir ve toplumumuzun biraz politize olması lazımdır. Siyasetçilerimizden de özellikle milli çizgide olanlardan şüphelenmemeli. En ufak bir olayda onları suçlamamalıyız. Çünkü eğitimli bir toplum için ilkel hareketlerdir bunlar. Hepinize sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim. HABİB HÜRMÜZLÜ: Teşekkür ederim Sayın Mehmet Tütüncü bey e. Konuşmasında Mehmet Bey Orsam müessesesini eleştirdi ve ben bunu takdirle karşılıyorum. Hatta biz eleştirileri ORSAM olarak, hep duymak istiyoruz. Hatta Türkmen aydınları toplantılarının birini ORSAM için tahsis

etmeyi düşünüyoruz. Özetle, Mehmet Bey oradaki varlığımızın yok sayılmamasının gerekliliğini ve oradaki insanlarımızın politikalarını kendilerinin belirlemeleri gerektiğini vurguladı. Ayrıca milli davanın politikadan ayrı olduğunu ve politika için bazı durumlarda taviz verilebileceğini söyledi. Diyalogun önemine değindi. Öne çıkmamız gerektiğini ve savunma hattından ayrılmamızın şart olduğunu vurguladı. Kendisine teşekkürlerimi beyan ediyorum. Şimdi de, dördüncü konuşmacı olarak sayın Dr. Kürşat Çavuşoğlu nu davet ediyorum. Irak Türkmen Birliği ve Dayanışma Derneğinin Antalya daki başkanıdır kendisi. Konuşmasının akabinde müzakerecilerimize söz vereceğiz ve sonra da soru cevap bölümüne geçeceğiz. Buyurun Kürşat Bey. KÜRŞAT ÇAVUŞOĞLU: Teşekkür ederim. Sözüme bir atasözüyle başlamak istiyorum. Her insan kendi hayatının ve geleceğinin mimarıdır. Aynı şekilde toplumların da hedefleri ve yol haritaları olmalıdır. Ama nasıl? Milli hedefler bir grubun değil tüm toplumun paylaştığı amaçlar olmalıdır. Bu hedefler, toplumun var oluş nedeniyle uygunluk arz etmeli ve milli menfaatlere erişecek nitelikli, gerçekçi akılcı ve en önemlisi millete rağmen değil milletin katılımıyla olmalıdır. Milletin tümünün paylaşabileceği bir hedef yaratılması ve bu hedefin ulusal düzlemde kabul edilebilecek tarzda projelendirilerek Türkmen toplumuna sunulması gerekmektedir. Bu anlamda, bölünmüş ve hedefi belirsiz bir toplum kendi milli çıkarını etkin savunamaz. Millet ve toplumların ülkü ve hedefleri olmadığı takdirde ileriyi de göremezler. Bazen bu ülkülerin gerçekleşmesi kısa zamanda imkânsız da olabilir. Önce neyi hedeflediğimizi belirlememiz lazım. Irak ta üçüncü asli unsur isek ki öyleyiz, gözümüzün önüne ana siyasi hedefi koymalıyız. Ana siyasi hedef, Türkmen siyasi ve sivil kurumları aydınlarının katkılarıyla hazırlanmalıdır. Ve bu tür hedefler bizim demokratik özgür ve güvenli bir Irak ta insanca yaşamamızı sağlar. Ben biraz daha farklı bakıyorum bu eğitim konusunda. Çocuklarımızın ana dilinde refah içinde eğitimini sağlamak, başta Irak milli eğitim bakanlığında bağımsız bir Türkmen eğitim genel müdürlüğü açmak yönünde çalışmalara hız verilmelidir. Çünkü bu kazanılmış bir haktır. Gençlerimize çok önem vermeliyiz, bu gençler geleceğimizin teminatıdır. Ayrıca bilindiği gibi Türkmen genci birçok devlet ve özel üniversitelerinden mezun olmaktadır. 2003 ten bu yana, gençlerin büyük bir kesimi devlet kurumlarına tayin olmamaktadırlar. Maalesef bu sorun hakkında bir çözüm bulunamadığını görmekteyiz. Bunun

bir sebebi ise Türkmen siyasi hareketleri, Irak ın en büyük karar merkezi olan başkent Bağdat ta siyasi hareket karargâhı olarak seçmedi. Siyaset Bağdat ta oluşmaktadır ve Türkmenlerin Bağdat denkleminde olması gerekmektedir. Ayrıca, Bağdat ta günlük ulusal gazetemiz de olmalıdır. Türkmenlerin ırakta 3 milyon nüfusa sahip olduğunu düşünürsek bunun siyasete yansıması gerekir. Türkmenler 2003 işgali sonrası kendilerini boşlukta buldular. Özellikle siyasi yapılanma konusunda acemilik çekildi. Kürtler hazırlıklı ve örgütlü olarak ortaya çıktı. Kürt gruplarının ise silahları bulunmaktadır. Türkmenler olsa da olur olmasa da olur seviyesine gelmiş durumdalar. Tepki, direnç, mücadele, direniş etmeden hak alınabilir mi? Malumunuz, hak verilmez hak alınır. Şimdi önemli olan şey eylemlerin yapılmasıdır. 2000 Temmuzunda Sayın KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bir konuşma yapmak üzere Antalya ya gelmişti. Biz de dernek olarak, randevu talebinde bulunduk kendisine ve kabul ettiler. O zamanları hatırlarsınız, KKTC dünya gündemindeydi ve biz de merak ettiğimiz soruları sorduk. Bu sorulardan birisi bu seviyeye geldiniz bu davanın içindesiniz, Türkmenlere ne önerirsinizdi. Eğitilmiş toplumlar için silahlanma yolu iyi bir tercih değildir ama silahlanma kadar etkin yollar vardır. Yürüyüş direniş ve gösteriler gerekir davanızı duyurmanız için. Çünkü siz öyle bir toplumsunuz ki şehit de verebilirisiniz. Hatırlarsınız, 2003ün ağustos ayında Tuzhurmatu da şehitler verdik. Ve insanlarımız yürüyüş yaptılar ancak o coşkuyu, birliği, direnişi devam ettiremedik. Bence bu en büyük hatalarımızdan birisidir. Gerçekler ortada ve görüyoruz ki hiçbir zaman baskısız kalmadık. Türkmenler diğer tezleri de değerlendirmelidirler. Daha iki hafta önce 11 Aralıkta KDP nin 13. Kongresi vardı. KDP sorumlusu dünyanın önünde çıkıp Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkından bahsetti. Görüyoruz ki Irak ı yöneten bir grup hala ıraktan toprak istiyor. Bizim de projelerimiz olmalı. Ya ırak bölünürse veya federal bir devlet kurulursa Türkmenler ne istediklerini iyi bilmelidirler. Türkmeneli bölgesini Türkmenler yönetebilmelidir. Bu fikirler hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Şimdi Türkmenlere bakalım. Türkmenlerin maalesef siyasette etkili lobileri yok. Sizce a b c gibi plan program strateji var mıdır? Sadece Türkmenlerle ilgili bir araştırma merkezi ya da bir Türkmen enstitüsü mevcut mudur? Milletimiz aydın ve kültürlüdür. O zaman neden kaybeden hep biz oluyoruz? Başkalarının siyasetçileri toplumlarını yönlendirebiliyorlar. Bizler ise hala kendi işimizde yeterince organize değiliz. Birlikte hareket etmeyi neden başaramıyoruz? Siyasetçilerimiz hiçbir zaman gerçek anlamda aktif olmadı. Türkmenlerin davalarını hem ırakta hem de uluslararası platformda savunmak aydınların ve siyasetçilerin milli görevidir. Türkmenlerin davalarını ve

çektiği çileleri dünya ya duyurmak Türkmen partilerinin, sivil toplum örgütlerinin ve kuruluşlarımızın görevidir. Davamızı bizden daha iyi kim bilebilir? Güçlü olmamız bir çatı altında toplanmamız gerekiyor. Milli politikamızın temel şehirlerinden biri olan Türkmen şehri Erbil her gün gündemde tutulmalıdır. Senaryomuzu kendimiz yazmalıyız çünkü senaryosunu kendileri yazmayanlar figüranlık verirler. Ama kendi senaryosunu yazarsa insanlar ve toplumlar, başrolde kendileri oynarlar. Türkmenlerin de açılımı olmalıdır. Nasıl olmalı? Türk cumhuriyetlerine, kardeşlerimize, Türk toplumuna açılmalıyız. Bunu yapmak içinde en kısa zamanda harekete geçmeli. Başkalarının ne yaptığına değil de bizim neler yapabileceğimize bakmalıyız. Ben son olarak kısa bir metin okumak istiyorum. Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker en iyi arkadaşının kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanlar başını bir saniye bile siperden çıkaramayacağı bir ateş altındaydı. Asker teğmene koştu hemen ve dedi Komutanım! İzin verin arkadaşımı alıp geleyim. Komutan Delirdin mi sen? Gitmeye değmez oğlum. Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük ihtimal ölmüştür bile. Kendi hayatını tehlikeye atma sakın der. Ama asker o kadar ısrar eder ki teğmen izin vermek durumunda kalır. Peki der. Asker yoğun ateş altında fırlar siperden ve mucize eseri arkadaşının yanına kadar gider. Yaralı arkadaşını sırtladığı gibi taşır. Birlikte siperin içine yuvarlanırlar. Teğmen askere: Değmeyeceğini söylememiş miydim bak işte şehit olmuş arkadaşın der üzgünce. Asker: Değdi komutanım değdi. Onun son sözlerini duymak benim için dünyalara bedeldi dedi ve tekrarladı son sözlerini. Geleceğini biliyordum. Nasıl olduğu nasıl başladığı bilinmez ama insan inandığı davası için hayatını tehlikeye atabilmekte sakınca görmemelidir. Dava arkadaşlarımızın, o cesur asker gibi olmasını dilerim. Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim. HABİB HÜRMÜZLÜ: Teşekkür ederim değerli dostumuz Kürşat beyin fikirleri için. Şimdi de 6 müzakerecimizin konuşmalarını dinleyeceğiz ve sonra soru cevap kısmına geçeceğiz. İlk olarak, Türkmen Öğrenciler Birliği Temsilcisini, Türkmen gençlerimizi ve Türkmen öğrencilerimizi temsil etmek üzere, buraya davet ediyorum. Türkmen öğrenciler birliğinin temsilcisi Sayın Ali Hüseyin Bey, buyurun.

ALİ HÜSEYİN: Değerli ağabeylerim, muhterem hocalarım, sevgili öğrenci ve genç kardeşlerim, hepinizi selamlıyorum. Öncelikle öğrenciler ve gençler birliği yönetimine ve başkanına, ben öğrenciler birliği yürütme kolunda olmamama rağmen benim ismimi verdikleri ve konuşmamı sağladıkları için çok teşekkür ederim. Bu belli kalıpların yıkıldığının açıkça bir göstergedir. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre, amaç ulaşılmak istenen sonuç maksat olarak tanımlanmıştır. Amaç edinmek, bir amaca ulaşma isteğinde bulunmaktır. Amaç edinmek bir amacı gerçekleştirmeye çalışmaktır. Amaçsızlık ise amaçsız olma durumu olarak tespit edilmiştir. Bir olgunun varlığı ile var olup tanımlanamaması, tespit edilememesi, sınırlarının çizilememesi arasında fark vardır. Biz sorunların tespiti ve nedenleri üstünde durmaya çalıştık. Bizler bir millet olarak şu anki ırak ülkesi sınırları içinde yaşayan Türkmen toplumunun bir amacı bir hedefi olduğu kanaatindeyiz. Çünkü bu durum bir arada yaşayan insanların, insan olgusunun varlığıyla ilgilidir. Aksini düşünmek, yaşamın tabiatına aykırıdır. Dolayısıyla bir millet olarak, varlığını sürdürmeye çalışan Türkmen toplumlarının doğal olarak, askeri bir biçimde de olsa belli amaçlara ait olduğunu düşünüyoruz. Ki bu amaçları bir toplum için en basit şekliyle, onurlu yaşam koşullarına sahip olmak olarak ele alınabilir. Keza onurlu yaşam hakkı her türlü meşru hakların kullanılmasının engellenmemesiyle somutlaşır. Ne var ki, Türkmen milleti ırak devletinin kuruluşundan beri her türlü baskı asimile politikalarına maruz kalmış ve onurlu yaşam hakkından yoksun bırakılmıştır. Bu bağlamda ve Irak taki şartların tarihi sürecini değerlendirdiğimizde Türkmen milletinin asgari olarak taşımakta olduğu amacının varlığını sürdürmesine ve istenilen ideal seviyeye erişmesine elverişli olmadığı görülmektedir. Yapılan baskı ve asimileler, toplumumuzu derinden etkilemiş, parçalamış, sindirmiş ve çaresizliği kabul ettirecek seviyeye getirmiştir. Bu durum Türkmen milletinin bireylerinin ruh halini de etkilemiştir. İnsanlarımız bireysel çıkarlarını düşünen ve kollamaya çalışan bireyler olarak gelişmiştir. Bu ruh hali yani Türkmen toplumumun yaşadığı şartlar bireylerin ruh hallerini. Bireylerin ruh hali ise toplumun genelini temelden etkilemiştir. Son derece dağınık ve bireysel bazda yaşamaya başlayan toplumumuz artık ortak milli hedeflerden sapmıştır. Daha doğrusu milli hedefler gözetmemektedir ve kaybolmuştur. Türkmeneli topraklarında yaşayan insanlarımız yaşadıkları şehir ve köylere hapsolmuş bir kaç kilometre ve belki bir kaç yüz kilometre ötede kardeşinden bir haber olmuş, bunların neticesinde ortak yönetimden manevi bazda yoksun kalmıştır. Çünkü ırakta