TANPINAR DA SONSUZLUK



Benzer belgeler
temlerini işlediği şiirlerinden bazıları: Yol Düşüncesi, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Ufuklar, Mehlika Sultan.

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Sonsuza Kadar Beraber Sonsuza Kadar Ayrı

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Mevlânâ dan Bilgelik Katreleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

DEĞERLER EĞİTİMİ SINIF İÇİ ETKİNLİK PLANI MAYIS-HAZİRAN AYI İŞLENEN DEĞER: AİLEMİZİ ARKADAŞLARIMIZI VE HAYVANLARI SEVMEK ARKADAŞ SEVGİSİ DOSTLUK

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

17 Eylül 2016 Devlet Sanatçısı Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca Özel Konseri. Hazırlayan ve Yöneten Halil İbrahim Yüksel. Sunum Metni Bilge Sumer

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana.

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

Uğur Akkaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

Bırakın doğa evinize gelsin!

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

N e içindeyim zamanın, N e de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir ânın Parçalanmaz akışında.

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

GARİP AKIMI (I. YENİ)

A H M E T H AM D I T A N P IN A R IN Ş İİR L E R İN D E S IF A T L A R V E S IF A T T A K IM L A R I

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

Dünya, Güneş ve Ay'ın Şekli;

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BİRİNCİ KİTAP

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Mitosta, arkaik anaerkil yapı Ay tanrıçalığı ile Selene figürüyle sürerken, söylencenin logosu bunun tersini savunur. Yunan monarşi-oligarşi ve tiran

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

ATTİLA İLHAN ın HAYATI MAVİCİLİK AKIMI

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Karşındakini Var Etmenin En Zor Yolu: DİNLEMEK - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Metin Edebi Metin nedir?

ÜNİTE 14 ŞEKİL BİLGİSİ-II YAPIM EKLERİ. TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ İÇİNDEKİLER HEDEFLER. Çekim Ekleri İsim Çekim Ekleri Fiil Çekim Ekleri


YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

turkuaz evleri TURKUAZ TURKUAZ EVLERİ YENİ MAH. MEVLANA CAD. NO:10 Altınordu-ORDU / TÜRKİYE İLETİŞİM...

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

- Kurslara, seminerler katılın, farklı mekanlar keşfedin. Kendiniz için bir şeyler yapın. Böylelikle eşinize anlatacağınız farklı şeyler olacaktır.

Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Eserler

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ 5.ÜNİTE :DÜNYA, GÜNEŞ VE AY KONU ÖZETİ

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

HAYALİ, EFSANEVÎ VARLIKLAR VE İLİMLER

tellidetay.wordpress.com

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

HİKÂYELERİMİZ FEN VE MATEMATİK ETKİNLİĞİ

Önsöz Chios 360 İç Mekan Lokasyon Kat Planları

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

TEMEL GRAFİK TASARIM AÇIK-KOYU, IŞIK-GÖLGE

1.Aşama (Cüzdanını doldurmaya başla) Para kazanmanın birçok yolu var. Bu yolların hepsi birer altın kaynağıdır ve işçiler bu kaynaktan

Sabuhi Rahimov. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

Kahraman Kit Misafirlikte

KURTULUŞUN 95. YILI COŞKUYLA KUTLANDI

MODÜLDE KULLANILAN SEMBOLLER

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

PARAGRAFIN BÖLÜMLERİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

IX. HAFTA HİN 412 KLASİK SANSKRİT EDEBİYATINDAN SEÇMELER

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

KIRMIZI KANATLI KARTAL

...Bir kitap,bir mesaj!

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

Sevda Altunsoy. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Transkript:

U.Ü. FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Yıl: 5, Sayı: 7, 2004/2 TANPINAR DA SONSUZLUK Mustafa ÜSTÜNOVA * Levent Ali ÇANAKLI ** ÖZET Tanpınar, sanat anlayışını, estetiğini kurarken üzerinde durduğu en önemli kavramlardan biri sonsuzluk tur. O, sanatta sonsuzluğa ulaşmanın çaresini mükemmellikte bulur. Paul Valery ve Yahya Kemal den etkilenir. Ona göre sanattaki mükemmellik ancak sonsuzluğun hayalini verir ve insanın içindeki derin özleyişi hiçbir zaman gidermez. Bir yazar olarak bunu fark eden Ahmet Hamdi Tanpınar, hayal yoluyla sonsuzluğa ulaşmak ister. Anahtar Kelimeler: Sonsuzluk, yaşam, ölüm, hayal. ABSTRACT Eternity at Tanpınar The concept eternity is one of the most important concepts of which Tanpınar considered seriously as he constituting his own conception of aesthetics and of art. Getting to eternity is possible only for him within perfection. He was influenced by Paul Valery and Yahya Kemal. According to him, the perfection in art gives only the image of eternity and never stops the deep yearning of human s spirit. Ahmed Hamdi Tanpınar as an author who realizes this fact wants to reach the eternity by the way of imagination. Key Words: Eternity, life, death, imagination. * ** Yrd. Doç. Dr.; Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. Okt.; Uludağ Üniversitesi Türk Dili Bölümü Okutmanı. 109

Ahmet Hamdi Tanpınar, hem düşünce yazılarında hem de şiir ve romanlarında yaşama ve sanata ilişkin önemli sorunlar üzerinde durmuş olan bir sanatçıdır. Bu sorunlar, aslında birbirinden fazla ayrılmaz. Çünkü Tanpınar, kişiliğinin sonucu olarak dış dünyaya her zaman sanatın penceresinden bakmıştır. Antalyalı Genç Kıza Mektup'ta yazdığı, Ergani Madeni'nde üç yaşımda iken bir gün kendime rastladım. Çok karlı bir gündü. Ben sıcak ve buğulu bir camdan karla örtülü bir bayıra bakıyordum. Sonra birdenbire kar tekrar yağmağa başladı. Bir çeşit çok lezzetli hayranlık içinde kalmıştım. Bu anı her karlı günde hatırılar ve yağışı beklerim. (Tanpınar, 1996 a. s.348-353) sözleri hakkında Prof Dr. Mehmet Kaplan şöyle der: Üç yaşında iken böyle bir duyu hissetmek ve onu ömür boyunca unutmamak, muayyen bir mizaca tekabül eder. Bunu contemplatifmizac olarak tavsif edebiliriz. (Kaplan, 1999 s. 361-362) Mehmet Kaplan'ın bu saptaması ve Tanpınar'ın aynı mektupta yer alan Siirt'te uzak dağlara akşam saatlerinde çöken yalnızlığı ve yıldızlı geceleri tanıdım. Yazları çok sıcak olan bu memlekette damlarda yatardık. Yıldızlı gece beni büyülerdi sanki. Sonsuzluk dalga dalga vücudumu doldururdu. (Tanpınar, 1996 a. s. 349) şeklindeki sözleri, onun çocukluğundan beri yoğun duygular içinde olduğunu ve dolayısıyla Tanpınar'ın sanatının kendi kişiliğinden ayrı değerlendirilemeyeceğini gösterir. Asıl kimliğini sanatçı yanıyla kazanmasına karşın, sanatını daima düşüncelerinin içinden oluşturmaya özen gösteren (Kahraman, 2000, s.11) Tanpınar'ın kendi sanat anlayışını, estetiğini kurarken üzerinde durduğu en önemli kavramlardan biri, bu mektupta gördüğümüz sonsuzluk kavramıdır. Tanpınar estetiğinde, sanat aracılığıyla sonsuzluğa ulaşma düşüncesi önemli bir yer tutmaktadır. (Kaplan, 1996 a) İçinde yaşanan zamanın dışına çıkmak, başka bir zamanda yaşamak ve sonsuzluğa ulaşmak onun şiir ve düz yazılarının ana konularından birini oluşturur. Mehmet Kaplan, Tanpınar'ın Yollar Çok Erken ve Siyah Atlar adlı şiirlerini incelerken, onun bu dünyanın ötesinde, ölümden sonra bir yaşamın varlığına inanmadığını söyler. Dinin insana vaad ettiği sonsuzluğu sanat vasıtasıyla arayan Tanpınar'ın özlediği ve hayalini kurduğu sonsuzluk, dünyada var olan en güzel şeylerin devamından ibarettir. (Kaplan, 1996 a) Doğaya, yaşama, aşka ve güzelliğe bütün varlığı ile bağlı olan Tanpınar için en büyük felaket ise, bunların yokluğu, yani ölümdür. Öte yandan, Antalyalı genç kıza yazdığı mektupta denizin güzelliğinden bahsederken, Fakat bu güzellik bana acaip bir ölüm düşüncesi arasından geldi. diyerek, güzelliğin yanında ölümün bulunduğunu fark eder. Onun sonsuzluğu özlemesinin derindeki nedeni de budur. (Kaplan, 1996 a. s.82) Tanpınar'ın özlemini duyduğu sonsuzlukta korku yoktur. Sevgiyi ve güzeli sonsuzluk ülkesinde buluşturan şair, bir karşılıklı konuşma içinde sevgiye şunları söyletir: Heyhat yavrum, burada korku da yoktur, biz sadece varız, sükûnun okyanusunda ebedî varlığın 110

talihini paylaşıyoruz! (Tanpınar, 1996 a. s.123) Bu sonsuzlukta madde yoktur; dünyadakilerin sandığının aksine, maddenin hâlleri ruhun değişmez hâlleriyle aynı değildir ve maddenin bu hâlleri ölümden sonra devam etmez. (Tanpınar, 1996 a) Güzellik; Tanpınar için, ölüm düşüncesinin ve boşluk duygusunun yarattığı bunalımdan kurtuluştur. Tanpınar, Beş Şehir adlı eserinin Bursa bölümünde yazdığına göre, oturduğu bir kahvede bu duygular içinde kıvranırken ihtiyar kahveci kırmızı ve muhteşem bir gül ü şadırvanın küçük kurnasına fırlatıverir. Basit bir halk adamının bu basit hareketi ve gülün güzelliği, onu içine düştüğü boşluktan kurtarır: Gözlerimin önünde saat, manzara hepsi bir anda bir bahar tazeliğine boyandı. Bu ihtiyar ve biçare adam bu sanatkâr hareketi nereden öğrenmişti? Kendi tali'ine bırakılmış bu biçare adamda hangi asil terbiye, hangi güzellik an anesi devam ediyordu? Onun bu hediyesiyle yeniden kıymetlerin dünyasına doğmuştum... (Tanpınar, 1995 b. s. 125-126) Güzelliğe ve sanatsal olana karşı sevgisi bu derece büyük olan Tanpınar, sanatta sonsuzluğa ulaşmanın çaresini mükemmellikte bulur. Fransız şair Paul Valery'nin ebediyet e mükemmeliyet yoluyla ulaşılabileceği yolundaki düşüncelerinden etkilenir. (Kaplan, 1996 a) Bu görüşe varmasında, Valery kadar Yahya Kemal'in de etkisi olmuştur. Antalyalı genç kıza yazdığı mektupta bu konuya da değinerek, Yahya Kemal'in üzerimdeki asıl tesiri şiirlerindeki mükemmeliyet fikri ile dil güzelliğidir. (Tanpınar, 1996 a. s. 350) der. Tanpınar'ın şiir konusundaki titizliğini ve seçmeciliğini bu mükemmeliyet düşüncesiyle açıklamak mümkündür. Tanpınar, sadece şiirde değil; diğer sanat kollarında da ebediyet e mükemmellikle kavuşulacağını, özellikle de yapısı gereği mimari sanatının devam düşüncesini, dolayısıyla ebediyet i ifadeye çok uygun olduğunu söyler. (Tanpınar, 1995 a) Ancak Tanpınar' a göre sanat yoluyla sonsuzluğa ulaşabilmek, o kadar kolay değildir. Şiir ve Sonsuzluk adlı yazısında, Heyhat! Ebediyete Alemdağı'na seyrana gidilir gibi gidilmiyor. (Tanpınar, 1995 a. s. 302) diyen Tanpınar, asi bir ata benzettiği şiire Yahya Kemal'in nasıl gem vurduğunu anlatırken, Eski Tuna akıncılarının torunu Yahya Kemal, bu sade defne dalı ve sarmaşıkla beslenen asi ata, kafiyelerinin altınından öyle murassa bir gem yaptı ki, şimdi artık kendisinden ayrılamıyor. der. (Tanpınar, 1995 a. s. 302) Tanpınar'ın bu sözlerinden, mükemmelliğe giden yollardan birinin biçim olduğunu anlıyoruz. Ölüm ve sonsuzluk düşüncesini bir arada taşıyan Tanpınar, aynı yazıdaki, Ebediyete Deniz ve Açık Deniz gibi iki geniş selam gönderdikten sonra ölüm zararsız bir şaka hâline girebilir. (Tanpınar, 1995 a. s. 305) sözleriyle bir sanatçı için sonsuzluğun mükemmel eserler bırakabilmek olduğunu anlatır. 111

Prof Dr. İnci Enginün (1994) tarafından hazırlanan Bütün Şiirleri adlı eserde, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın yüz şiir bulunmaktadır. Bu şiirlerden yetmiş dördü yayımlanmış, yedisi yayımlanmamış; on dokuzu ise tamamlanmamış durumdadır. Mehmet Kaplan'ın, Az tekrarlanan kelimelerin kazandığı mânâlar mahdut, çok tekrarlananlarınki ise zengindir. Burada adeta ihtisaslaşmaya benzer bir durum vardır (1996 a. s. 210) yargısından hareketle, Tanpınar'ın şiirlerinde sonsuzluk, ebedî, ebediyet kelimelerinin kullanım sayısının bilinmesi yararlı olacaktır. Tanpınar'ın bu yüz şiirinden otuzunda sonsuzluk, ebedî, ebediyet kelimeleri yer alır. Şiirlerde sonsuzsonsuzluk 31, ebedî 7, ebediyet ise 6 kez kullanılmıştır. Bu kelimelerin kullanıldığı şiirler şunlardır: Yavaş Yavaş Aydınlanan (s. 21), Bendedir Korkusu (s. 23), Şiir (s. 24), Selam Olsun (s. 8), Bir Heykel İçin (s.31), Sesin (s. 35), Rıhtımda Uyuyan Gemi (s. 39), Defne Dalı (s. 43), Bursa'da Zaman (s. 50), Bir Gün İcadiye'de (s. 52), Dönüş (s. 54), Gül (s. 55), Raks (s. 58), Eşik (s. 64), Zaman Kırıntıları (s. 71), Avare İlhamlar (s. 77), Üstüste (s. 79), İnsanlar Arasında (s. 87), Madalyon (s. 102), Annem İçin (s.104), Isfahan (s. 105), Kerem'e (s. 106), Odalarda Akşam (s. 107), Kalbim (s. 109), Bir Yolcuya (s. 110), Senenin Son Gecesi (s. 111), Tamamlanmamış Şiirler I (s. 137), II (s. 138), IX (s. 145), XV (s. 152) (Tanpınar, 1994) Tanpınar'ın şiirlerinde sonsuzluk düşüncesi, kadın, ölüm ve sanat birbirleriyle ilgili bir bütün oluşturur. Gençlik şiirlerinden Madalyon' da (Tanpınar, 1994) hasta bir kadının yüzünü madalyona çizen bir sanatçı anlatılır. Sanatçı böylece o kadını ebedileştirir. Tanpınar, bu noktada ölümlü yaşam ile sanatın ebediliği arasındaki tezatı yakalamıştır. (Kaplan, 1996 a) Tanpınar ölümlü kadını şu dizeleriyle teselli eder: Çözülse de vücudun kara toprak altında İhtirasla işlenmiş bu bir parça altında Şöhretimle beraber asırlarca yaşarsın... (s. 102) Burada, Tanpınar'ın başka şiirlerinde de görülen cristallisation (katılaştırma) yoluyla sevilen varlığı ebedileştirme düşüncesiyle karşılaşıyoruz. Gezinti adlı şiirinde yer alan Billur bir kadehe benziyordun sen Uzanan yüzünle bu parıltıya (s. 37) dizelerinde de aynı istek vardır. (Kaplan, 1996 a) İnsanı ebedileştirmek arzusu ile onu eşya (billûr kadeh, avize) veya sanat eseri (madalyon, heykel) hâline getirmenin nedeni, Tanpınar'ın mutluluğu genellikle sabit ve sonsuz şekiller içinde aramasından kaynaklanır. (Kaplan,1996 a) Avare İlhamlar adlı şiirinde de benzer bir durumla karşılaşırız. 112

Gözlerimin altından Yaşamak korkusunu al Avuçlarından çıkmış bir heykel olsun başım (s. 77) dizelerinde şair sevgilisinin elinde ölmek ister. ilk iki dizede bu ölüm isteği açıkça görülür. Ancak bu ölüm, heykel hâline gelmek yoluyla aynı zamanda ebedîleşmek anlamını taşır. (Kaplan, 1996 a) Kadınla sonsuzluğun bir araya geldiği bir diğer şiiri ise Raks'tır. Tanpınar, kadının ve dünyanın güzellikleri arkasında sonsuz mutluluğa benzer bir şeyler bulunduğunu hisseder: Eşiğinde sanki sonsuz varlığın (s. 58) dizesi bizi bu düşünceye götürür. Şiirin son dörtlüğündeki Ve ümitsiz avı bin sonsuzluğun; Bekliyor ruhunun eşiklerinde... (s. 59) dizeleriyle, raks eden kadın çırpınarak sonsuzluğu arayan insan ruhunun sembolü olur. (Kaplan, 1996 a) Altın Güzeldir adlı şiirinde ise, sevilen ebedî kadın ve ölüm düşüncesi iç içe yer alır. Bu şiirde kadının sembolü olarak kullanılan altın, mitolojide sonsuz yaşamın sembolüdür ve devlerle yılanlar tarafından korunur. Kadının, yani güzelliğin ölümü hatırlatan bir atmosferle çevrili olması, şu parçada açık bir biçimde görülmektedir: Altın güzeldir Kartalların kükürtlü bakışında Yıldızların suya akışında (s. 82) Tanpınar'ın semboller dünyasında yırtıcı kuşlar ölümü simgeler. Bazı şiirlerinde olduğu gibi burada da güzellik, kadın, ölüm ve sonsuzluk düşüncesi bir arada kullanılmıştır. (Kaplan, 1996 a) Ölüm ve yeniden doğma; sonsuzlukla ilgili olarak Tanpınar'da rastladığımız bir başka düşüncedir. Tanpınar, sonsuzluğa kavuşmak için ölümle karşılaşmak gerektiğini söyler: Hakikî hayat, Hayyam'ın şiirlerindeki destiler gibi ölümün elinde yoğrulur, aşkın ateşinde pişer ve tam kıvamını bulduğu zaman yine ölüm onu ebediyetin kucağına atar. (Tanpınar, 1996 a. s. 134) Bu sonsuzluğa aşkı yaşayanlar kavuşabilirler: Ömrün büyük ve dağdağalı gecesini bir aşkın yıldızlı uykusu yapanlar, bir ebediyet bahçesi olan bir ölümde uyanırlar. (Tanpınar, 1996 a. s. 137) 113

Bir Gün İcadiye'de adlı şiirinde ölümden sonra dirilme düşüncesi, yine aşkla birlikte yer almaktadır: 114 Harap mezarlıklarda ölülerin rüyası Gelir ve tekrar doğar ölmüş sandığın aşka (s. 52) Ölüm ise sadece geçen zamandır. Asıl hayat musikinin, şiirin, aşkın yarattığı ebedî hayattır. (Kaplan, 1996 a) Anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan başka! (s. 52) Tanpınar' da gül, sonsuzluğun sembolüdür. Gül başlıklı şiirinin Gül, ey bir âna sığmış ebediyet rüyası! (s. 55) dizesinde bu durum oldukça açıktır. Gül, aynı zamanda yeniden doğuşun sırrıdır: Tekrar doğuşun sırrı gülümseyen bir yüzde (s. 55) Gül, sonsuzluğu olduğu kadar sevgiliyi, aşkı, ölümü ve yeniden doğuşu da simgeler. (Kaplan, 1996 a) Bu temler, Tanpınar'ın diğer şiirlerinde de birbirine bağlı olarak bulunur. Yeniden doğuş düşüncesine Avare İlhamlar şiirinde de rastlanır. Şair, öldükten sonra bir ağaç olarak dirileceğini hayal eder ve sevgilisini kendisine çağırır: Ayrılalım, Sen annen güneşe git, nur ol; Ben toprakta dağılacağım. Bir akşamüstü Ormanı tek bir saz yapan En son dalda Son ışık ol, Gel, beni bul. (s. 78) Son Yağma da ise, öldükten sonra dağılma düşüncesi vardır. Hepsi kendi payını alır Bu yağmada; Rüzgar sesimizi, Güneş gölgemizi... Ve aklımız gerili kalır, Yıldızların ağında... (s. 80)

Ben ki dikkati ilâhlaştırmışımdır. (Tanpınar, 1996 a. s. 13) diyen Tanpınar'ın yaşama böylesine önem verdiği bir dikkatle baktığını biliyoruz. O, yine dikkatle baktığı bir caminin yıkık duvarları arasından fırlamış bir erguvan ağacında ölümden sonsuzluğa gidişi görerek şöyle der: Harap ve bakımsız mazi yadigarları ve etrafında uyuyan ölüler arasında, bu erguvan ağacı benim için ezeli ve ebedî arzunun, daima yenileşen hayat aşkının bir timsalidir ve manzaraya hakim yumuşak duruşunda bu fazlasıyla hissedilir. (Tanpınar, 1995 b. s.121-122) Tanpınar estetiğinde önemli bir kavram olan rüya, sonsuzlukla çok yakın bir ilgi içinde karşımıza gelir. Tanpınar, uykuda olan bir insan için şunları söyler: Her kımıldanışında ölümün derinliğinden yeni bir şey çekiyor ve her nefes alışında ona birçok şey ifade ediyor. Kulağıyla görüyor, nabzıyla işitiyor, şuur ve muhakeme melekeleri ilga edildiği için, bütün sonsuzlukla perdesiz olarak konuşuyor. (Tanpınar,1995 a. s. 31) Rüya hâlinde yaşama ve onu ebedîleştirme temi, Tanpınar'ın bütün şiirlerinin de esasını oluşturur. (Kaplan, 1996 a. s. 116) Bursa'da Zaman şiiri, hem bu açıdan hem de varlıkların dondurularak ebedîleştirilmesi açısından önemli bir şiirdir: Bir zafer müjdesi burda her isim: Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın Güvercin bakışlı sessizlik bile Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle. Bu hayalde uyur Bursa her gece, Her şafak onunla uyanır, güler Gümüş aydınlıkta serviler, güller Serin hülyasıyla çeşmelerinin. Başındayım sanki bir mucizenin, Su sesi ve kanat şakırtısından Billur bir avize Bursa 'da zaman. (s. 50-51) Geçmiş zamanın rüyasının taşlarda devam etmesi, Bursa'nın aynı sonsuzluk hayalinde uyuması, rüya hâlinde yaşamanın bu şiirdeki örnekleridir. Ayrıca şair, zamanı su sesi ve kanat şakırtısından oluşmuş billûr bir avize hâline getirir ve böylece zamanı en güzel anında dondurarak ebedileştirir. Şiirin ikinci bölümünde rüya, ölüm ve sonsuzlukla iç içedir. Mekan ve zaman, insan ve dekor arasındaki birleşme ve uyum, bir sonsuzluk düşüncesi uyandırır. (Kaplan, 1996 b) Daha önce ölüm ve yeniden doğma temiyle ilgili olarak değinilen Bir Gün İcadiye'de şiirindeki 115

Harap mezarlıklarda ölülerin rüyası Gelir ve tekrar doğar ölmüş sandığın aşka (s. 52) dizelerinde de rüyanın bir sonsuzluk âlemi hâline geldiğini görüyoruz. (Kaplan, 1996 a) Mehmet Kaplan'a (1996 a) göre; Yavaş Yavaş Aydınlanan adlı şiir, Tanpınar'ın şiir estetiğini veren en dikkate değer örneklerden biridir. Antalyalı genç kıza yazdığı mektupta kendi estetiğini rüya ile şuurlu çalışma nın bir terkibi olarak özetleyen Tanpınar'ın, bu şiirinde, karanlık ve karışık bilinç altından (rüya) aydınlığa geçme hâli anlatılır. Bu geçiş, insanın kendi içinden sonsuzluğa ulaşması demektir. Yavaş yavaş aydınlanan Bir denizaltı âlemi, Yosunlu bir boşluktan Çekiyor kendine beni. (s. 21) dörtlüğü bu geçişi anlatır. Eserlerinde rüyaya büyük yer veren Tanpınar, aynı zamanda duyu ve duygularıyla bu dünyaya bağlıdır. Ebedi olarak var olmayı özleyen şair, dinlerin vaad ettiği sonsuzluğa inanmadığı için bütün varlığı ile bu dünyaya sarılır. (Kaplan, 1996 a) Selam Olsun adlı şiirindeki Hepsi güzeldi, kar, tipi, fırtına Günlerin geçişi ardı ardına (s.28) dizeleri ölümün ötesinden dünyadaki güzelliklere duyulan özlemi ifade eder. Aynı duyguları ironiyle karışık bir biçimde işlediği İnsanlar Arasında şiirinde de buluruz. Eski Yunan mitolojisini çok iyi bilen Tanpınar, Zeus'u dünyaya getirmek ve ona insanî duyguları tattırmak ister. Böylece, yaşamın bütün acıları, hazları ve sefaleti ile güzel olduğunu anlatacaktır. Zeus'a söylettiği: Çay, kahve, cıgara, rakı, viski Ayrılık, gözyaşı, hatta biraz açlık Ve hepsinden büyüğü bizim hiç bilmediğimiz şey, Ümitsiz isyanı tadacağım onların arasında. Belki de acz içinde Daha güzel olan o beyhude gururu! Sevmeyi, imkansızlığı, ümidi tadacağım. (s. 91-92-94) 116

dizelerinde, sonsuzluk ile ölümlü olmak zıtlığını ortaya koyar. Tanpınar için şiir, insanı ölümlü dünyanın karanlıklarından, yeryüzünün adiliklerinden kurtaran bir sanat olmasıyla önemlidir. Ölümlü dünyadan kurtardığı insanı sonsuzluk alemine ulaştırır. Bir Gül Bu Karanlıklarda şiiri, şiir aracılığıyla elde edilen bu duyguyu anlatır. Burada şiir, karanlıkların içinde ele geçirilen ve insanı sonsuzluğa götüren bir varlık olarak görünür. Yetmez mi bu müjde sana Aydınlatırsam alnını, Ben her rüyayı zamana Taşıyan yıldız kervanı! (s. 36) Burada, şiirin insanı çağırdığı bir başka dünya vardır. Ahmet Haşim'de de gördüğümüz imgesel dünya, Tanpınar'da da karşımıza çıkıyor. Ahmet Haşim gibi Tanpınar'ın da bu hayalî dünyanın varlığından emin olmadığını Bilmiyorum hangi derin Ve uzak hayali bekler. (s.36) dizelerinden anlamaktayız. Yaşanandan farklı bir zamana gitmek teminin ele alındığı Ne İçindeyim Zamanın (Tanpınar, 1994) şiirinde rüyaya benzeyen bir ruh hâli anlatılır: Yekpare geniş bir ânın Parçalanmaz akışında. (s. 19) dizelerindeki ân, mistiklerin coşku anındaki durumlarına benzeyen bir hâldir. (Kaplan, 199 a) Şairin kendini tüyden bile hafif hissetmesi ve her şeyin, maddiliğin dışında bir garip rüya rengiyle görünmesi şairin bir sonsuzluk isteği içinde olduğunu bize düşündürebilir. Sonsuzluk kavramı, Tanpınar da olumsuz anlamda da kullanılmıştır. Ölüm ve yaşamın karşılaştırıldığı Bendedir Korkusu adlı şiirde ölüm, yaşamı yenmektedir; ancak şair, bir kartalın pençelerinde olduğunu hayal ettiği yaşamı bir zümrüt kadar güzel bulur. Yaşamı simgeleyen zaman ise, sonsuzluk tarafından ısırılır: 117

Bendedir korkusu biten şeylerin Çelik gagasında fecri taşıyan Mavi Kartal benim... Pençelerimde Asılmış bir zümrüt gibidir hayat Sonsuzluk ısırır güzel kavsimde Susamış bir ceylan gibi zamanı! (s. 23) Tanpınar da daha önce gördüğümüz, sonsuzluğa ölüm yoluyla gidilebileceği düşüncesinden hareketle, buradaki sonsuzluğun ölümle eş anlamda kullanıldığını söyleyebiliriz. Tanpınar, sadece şiirlerinde değil; roman ve öykülerinde de ebediyet düşüncesi üzerinde durmuştur. Abdullah Efendinin Rüyaları (Tanpınar, 1991 s. 159-208) adlı öyküsünde, şiirlerinde de rastladığımız billûr avize ve billûr kadeh gibi imajlara benzer bir billûr sürahi vardır. Bu billûr sürahi etrafında örülen trajik bir sonsuzluk özlemi ve umutsuzluk söz konusudur. Öykünün kahramanı Abdullah Efendi, tüm gece boyunca başından geçen tuhaf maceralar ve içtiği içkiler nedeniyle susamıştır. Birden bir su şırıltısı işitir. Karşısındaki kapıyı açtığında odanın ortasındaki masanın üzerinde billûr bir sürahi görür. Sürahiyi yakalar ve bir kadeh arar. O sırada yedi sekiz yaşlarında bir çocuk görür. Çocuk, suyu içmemesi için Abdullah Efendi ye yalvarır: Biliyorum çok susuzsunuz, fakat bu sudan içmeyin. O benimdir. Ben onunla oynuyorum. Böyle, işte bu sürahide onu seyrederim. Abdullah Efendi suyu içmekten vazgeçmiştir; ancak çocuk bir hastalık nöbeti içindeymiş gibi birdenbire şöyle der ve sürahiyi pencereden aşağı fırlatır: Biliyorum, siz bu sudan içeceksiniz... Biliyorum ki içeceksiniz, fakat içirtmeyeceğim... Abdullah Efendi pencereden aşağı baktığında ne sürahi ne de su birikintisi görür. (Tanpınar, 1991 s. 206-207) Bu parçadaki billûr sürahi, aynı billûr kadeh ve billûr avize imajlarında olduğu gibi mutluluk verdiği sanılan; ama insandaki susuzluğu gidermeyen bütün güzel şeyleri, yani şiiri, musîkîyi, kadını, kısaca dünyayı simgeler. Öyküdeki çocuk gibi Tanrı, ebedî saadet in suyunu durmadan bir kadehten başka bir kadehe boşaltır. İnsanoğlunun içmesine izin vermez. İnsana düşen, susuzluğu içinde bu sonsuzluk suyunun kadehteki oyunlarını izlemektir. (Kaplan, 1996 a, s. 139) Tanpınar'ın Huzur (1996 b) adlı romanında, roman kahramanlarından Mümtaz ve İhsan'ın üzerinde en çok durdukları konulardan biri ebediyet tir. (Kaplan,1999) Mümtaz için ebediyet, Tanpınar'ın şiirlerinde de görüldüğü gibi, hayatın en parlak anını dondurmaktır. Bu, zamanın durması anlamına gelir. Tanpınar, Mümtaz'ın bu anlayışına uygun olarak onu hareketi inkâr eden adam olarak nitelendirir. Daha önce Tanpınar'da, sanatın 118

insanı sonsuzluğa götürdüğünü söylemiştik. Mümtaz da, insan hayatının bir sanat. eseri gibi yaşanmasından yanadır. Çünkü böyle olduğu zaman, ölümün en kolay kabul edilebilir yüzüyle karşılaşabiliriz. (Kaplan, 1999) Romanın ikincil kahramanlarından İhsan, Allah'ın varlığına inanan ve ölümden korkmayan bir insandır. Hayatı olduğu gibi kabul eder. Ona göre varlık, en yoğun olarak şu an içinde yaşanır. Ey gözüm, ey boynum, ey kollarını, karanlık ve aydınlıklarım...size şükrediyorum, bu dakikanın sarayında, bu anın mucizesinde beraberce var olduğumuz için, sizinle bir andan öbürüne geçebildiğim için, anları birleştirip düz ve yekpare zaman kurabildiğim için! (Kaplan, 1999 s. 395) diyerek kendi varoluşu içinde sonsuzluğu arar. Romanın en önemli kahramanlarından Suat, sonsuzluğa inanmayan karamsar bir insandır. Olumsuz bir karakter olarak sergilenen Suat, kendini öldürdükten sonra, Mümtaz ın sokakta yaşadığı bir sinir krizi sırasında tekrar karşımıza çıkar. Ancak bu kez yaşarken olduğundan daha güzel bir yüzle Mümtaz a görünür. Onu güzelleştiren, ölümü seçmesi ve kendine acı veren benlikten kurtulmuş olmasıdır. Mümtaz onun çağrısına uymayınca, Öyle ise kal mezbelende! der. Dünyayı mezbele olarak gören bu anlayış mistiklere özgüdür. Bu anlayış içindeki Suat'ın ölümü sıradan bir ölüm değil; sonsuzluğa giden bir hareket olarak değerlendirilebilir. (Kaplan, 1999) SONUÇ Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Okay'ın Derslerinde, öğrencileriyle değil; kendi kendine konuşur gibi bir tavrı vardı. demesinden anlaşıldığına göre, (Okay, 2000) sadece eserlerinde değil; yaşamında da bir rüya hâlinin etkisi altındadır. Tanpınar ömrü boyunca, birçok şiirinde anlattığı ebedî zaman ın peşinde koşmuştur. Onun estetiği, alelade hayatın, zamanın dışına çıkma (Kaplan,1996 a) olarak özetlenebilir. Ne İçindeyim Zamanın, Bursa'da Zaman gibi şiirlerinde çok belirgin olan bu durum, düz yazı eserlerinden Beş Şehir in Bursa ile ilgili bölümünde de güçlü bir biçimde vurgulanır. Tanpınar, bu zamanın dışına çıkmak, sonsuzluğa kavuşmak için sanat yoluna başvurmuştur. Ne var ki, sanattaki mükemmellik, ancak sonsuzluğun hayalini verir ve insanın içindeki derin özleyişi hiçbir zaman gidermez. Bunun farkında olan Tanpınar, hiç olmazsa hayal yoluyla sonsuzluğa ulaşmak istemiş, bu kadarla yetinmiştir. KAYNAKÇA Boran, Berna. (1990) Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış II, İstanbul. 119

Kahraman, H.B. (Mayıs-Haziran-Temmuz 2000) Yitirilmemiş Zamanın Ardında: Ahmet Hamdi Tanpınar ve Muhafazakar Modernliğin Estetik Düzlemi, Doğu Batı, S.11 Ankara. Kaplan, M. (1996 a) Tanpınar'ın Şiir Dünyası, İstanbul. Kaplan, M. (1996 b) Şiir Tahlilleri II, İstanbul. Kaplan, M. (1999) Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar II, İstanbul. Kerman, Zeynep. (1998) Yeni Türk Edebiyatı İncelemeleri, Ankara. Okay, O. (1990) Sanat ve Edebiyat Yazıları, İstanbul. Oktay, Ahmet. (1993) Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, Ankara. Okay, M.O. (Mart-Nisan 2000) Ağaçların, Denizin Dilinden Anlardı, Kitap-lık, S. 40 İstanbul Tanpınar, A.H. (1991) Hikayeler, İstanbul. Tanpınar, A.H. (1995 a) Edebiyat Üzerine Makaleler, İstanbul. Tanpınar, A.H. (1995 b) Beş Şehir, İstanbul. Tanpınar, A.H. (1996 a) Yaşadığım Gibi, İstanbul. Tanpınar, A.H. (1996 b) Huzur, İstanbul. Tanpınar, A.H. (1994) Bütün Şiirleri, Haz. İnci Enginün, İstanbul. Uçman, A., İnci, H.(2002) Bir Gül Daha Karanlıklarda, İstanbul. 120