TUIMCEL KURTİZ: BİR ÇOCUK ADAM BERAT GÜNÇIKAN Nefesi göğüs kafesini zorladıkça daha da yaklaşıyor gökyüzüne. Kollan havayı dövüyor, gözleri kapalı. Şimdi, kanadının bir ucu sonsuzluğu yakalamış bir martı. Diğer kanadı, İznik Gölü nün kıyılarında. Şeyh Bedreddin in düşünü taşıyor. Acı çöküyor hançeresine. O artık burada değil. Galata da, Kırım Kilisesi nin karşısındaki yüz metrekare ona yetmiyor. O, Tuncel Kurtiz, dünyayı sırtlamış b ir adam. Karınca kararınca yaşamak da istemiyor. Serile serpile boylu boyunca yaşamalı yaşanacaksa eğer, Ağaç gibi sessiz sessiz ve rahat. Herkesin hayatı kendine midir acaba? Konu Tuncel Kurtiz olduğunda he demek zor bu soruya. İzmit in tenekeli mahallesinden, Afrika nın rüyalarını birbirine anlatarak yaşayan kabilesine kadar soluğunu tutan birisinin hayatı kendine bırakılabilir mi? Bu soruya da hayır demeli... Yolculuğu İzmit in Bahçecik nahiyesinde başlıyor Kurtiz in. Tam da bin dokuz yüz o- tuz altının bir şubatında. Rasgele bir doğum değil bu. İşin içinde aşk var. Nahiye Müdürü Vâlâ Kurtiz, Müfide Oğuz a âşık olmasa, Müfide öğretmen aşk için tenekeli mahallede oturmaya rıza göstermese ne Tuncel olacak ne de iki kız kardeş. İnsanın babası, mülki erkândan olunca da bir sokak, bir ev, bir okul dar geliyor, bırakıyor kendini yollara. Bahçeköy, Kırıkkale, Reşadiye, Kandıra ve Pasof... Üstelik, Vâlâ Bey, artık kaymakam. Reşadiy e deki evleri, Devamı 6. sayfada
6 CUMHURİYET DERGİ Kaos Kaostan korkma Kaosun zor Kaosu yaratmak en zor Yalancı bir kaos değil Kaostan çok şey oluşur Kaos durmadan devinir Değişir Bir kaos belirdi harikulade Her elektronu çalışıyordu Uyku anında da çalışıyordu Tiyatroda bunu oynamak A ktörler korktular Bu ne? Bu dans mı? Şiir mi? Opera mı dediler Kaos kaos Kaos doğuruyor Acı çekeceksiniz Zor Kolay. T. KURTİZ Bütün evren tüm ayrıntılarıyla bir insan gibidir. Her ne aranırsa insanda bulunabilir... Şeyh Bedreddin ya da Tuncel Kurtiz 1. sayfadan devanı bahçesinde. Mustafa Sarısözen le âşıklarının toplanıp meşk etmeleri, bu meşkin plağa alınması, saz şairlerini ilk kez yakından görüş olarak sızıyor Tuncel in anılarına. POSOF'TAN DETROİT'E... Kaymakam Vala Bey in duraklarından biri de Posof. Kandıra'da bazı ağalarla uyuşamamanın bedeli de bu işte. Tuncel için, Bulgar dağı geçit vermese de Posof bir özgürlük diyarı. Ata bi niyor, kızakla kayıyor. Oyunlarından birisi de Hazreti Ali nin Hayber Kalesi. Vala Bey, dil sınavlarıyla birlikte şehircilik üzerine bir burs kazanmasa değil iki buçuk, belki onlarca yıl kalınabilir bu beyaz kentte. Kurtizler için altı ay da Ayvalık ta konakladıktan sonra sırada Amerika yolculuğu var. Burs değerlendirilecek. On yaşındaki T uncel i şık mı şık giydiriyorlar. Sırtında trençkotu. ayağında bir çift yeni pabuç ve kısa pantalon. Saçlarsa bir numara. Amerika, kendisini köy çocuğu diye tanımlayan, sinemayı bile ancak akraba ziyaretleri i- çin İzmit e, İstanbul a geldiği zaman görebilen Tuncel için aklın sınırlarını zorlayan bir ülke. Üstelik de herkes uzun pantolonlu. Detroit te bir fukara mahallesinde ev tutuluyor. Vala Bey in maaşıyla geçinilemeyeceği ortada. Bu yüzden Müfide Hanım, ütücülük yapıyor, sonra da hemşirelik. Yabancı bir dille başlayan kültür şoku, okul arkadaşlarının Glu glu Turkey alaylarıyla sabrını taşırıyor Tuncel in. Çıkan kavgada kendisine boks yapmaya çalışan siyah derili Richard ı, el ense çekip yere yatırıyor. Çinli bir çocuk ondan yana çıkmasa belki daha da büyüyecek kavga. Bunlar nasıl insanlar" diye soruyor Çinli çocuğa, yarım yamalak İngilizcesiyle Sen bana yardım ettin. Çinli ve düşmanım olduğun halde. Bir yandan da ağlıyor. Ağlamak çözmüyor yabancılığı, yalnızlığı da. Vâlâ Bey, okuması için Şehzade Simbad'ı, Bir Eşeğin Hatıratı nı, Doğan Kardeşler i alıyor ama, T uncel çoktan keşfetmiş okuması gereken kitabı, Bozkurtların Onuru. Yıllar sonra geriye baktığında onu Amerika da a- yakta tutanın bu kitap olduğunu keşfediyor. İstanbul a döndüğünde sırtında oduncu gömleği var. Saçları uzun, yanında da bisikleti. Başarılı biröğrenci, dünyayı tanıyor, matematikte ileri ama. Türkiye den de bir diploma alması gerekiyor. Teyzesi Vasfıye Hanım ın öğretmenlik yaptığı okulda giriyor sınavlara. Hayat Bilgisi dersinin sorusu "Kahve nasıl pişirilir? Zayıf olduğunu, kendisine iltimas geçildiğini hissediyor Tuncel, utanıp sıkılıyor. Acı çekiyor. Çünkü hep onun yaptığı kahveyi içiyor anneannesi. Amerika dönüşü Vâlâ Bey önce Silifke. sonra Tarsus, oradan da Edremit kaymakamlığına atanıyor. Haşim in şiirlerini dinlediği e- debiyat öğretmeni Fikri Bey ve Kazdağı yla tanıştıran Şahin öğretmen; sanatla randevusu Edremit te gerçekleşiyor Tuncel in. En başarılı kompozisyon öğrencisi o şimdi. Orhan Veli yi, Sabahattin Ali yi, Orhan Kemal i okuyor. Duvar gazetesine de hikâyeler yazıyor. Birgün okulun penceresinden Kazdağı nın tepelerine kar düştüğünü görüyor Tuncel. "Hadi diyor arkadaşlarına, "dağa gidelim. Öğlene doğru başladıkları yolculuk onları ancak akşam ulaştırıyor kara. Soyunup gömleklerinin içine kar dolduruyorlar. Karanlıkta dönmek hem zor hem de zaman alıyor. Aileleri ise merak içinde. Hem onlar hem de jandarma kar kaçaklarını arıyor. Tuncel, eve girip babasının karşısına geçiyor. Vâlâ Bey in gözleri öfkesini anlatmaya yetip de artıyor bile. Gömleğinin içindeki karı Bak kar" deyip babasına atıyor ve odasına kaçıyortuncel. Tayin yorgunu Vâlâ Bey. bu kez Gediz Kaymakamlığı nda soluklanıyor. Tuncel in bu defaki edebiyat öğretmeni Muharrem Barut. Ondan da öğrenecekleri var. Halkevi tıin kitaplığı ise bir hazine. Zola. Stendhal, Goıki. Tolstoy... Tuncel artık çılgın bir kitap okuyucusu. Okuldaki bir başka başarısı ise atletizmde. Kitap okuduğu çılgınlıkta koşuyor. Her yıla neredeyse iki kentin düştüğü ortaöğrenimini İstanbul da, Haydarpaşa Lisesi nde tamamlıyor Tuncel. İlk hafta sonu kaçamağını Beyazıt a. Sahaflar Çarşısı na yapıyor. Şehir Tiyatrosu'nda ilk izlediği oyun ise Fortuna. Hayata Galata ve çevresinden bakmaya başlaması ise uzun sürmüyor. Lise bittiğinde oğlunu Hukuk Fakültesi ne yazdırıyor Vâlâ Bey. iki ay sonra hukuk okumaktan vazgeçiyor Tuncel, İngiliz filolojisine geçiyor. İstanbul, tiyatro ve şiir... Nerede ve nasıl olursa olsun yazma tutkusu da bu yıllarında yön veriyor yaşamına. Şölen dergisinde bir hikayesi yayımlanıyor, "Taglio". Edebiyat matinelerine katılıp şiirlerini o- kuyor: Ben martn 'la bir gece sarhoş konuştum diiın anın yuı cırlak olduğunu söyledim ama inanmadı güneşe uçtu... Öğrenim gördüğü liselerin hiçbirinde tiyatro kollarına girmiyor Kurtiz. Çünkü onun için daha çok bir ayin tiyatro. Sıra aralarına, ders boşluklarına sığdırılamayacak kadar gür sesli bir ayin. Gürkal Aykan ın gelip Atıf Kaptan'ın yöneteceği piyeste Kaptan Bartleth rolünü önermesiyle o da ayinin eşiğinde buluyor kendisini. Ama, gerçekleşmeyecek bir proje bu. Belki de buna duyduğu tepkiden oturup "Beş Gün"ü çeviriyor. Bu. sarı ve mavi orduların savaşını, bir sarı esirin, mavi bir asker tarafından esir kampına götürüldüğü beş günü
12 ŞUBAT 1995. SAYI 464 İNSANLAR 7 anlatan bir oyun. İlk sahnelenişine Eminönü Öğrenci Lokali ndeki edebiyat matinesinin müdavimleri tanık oluyor. Müzik ise bir ağız mızıkası ve sahne arkasında sandalyeye vurularak tutturulan ritim. Gençlik Tiyatrosu ııdaki Büyük Allah Brovvn dan sonra ilk profesyonel oyunculuğu Dormenierde yaşıyor Kurtiz. Oyunun ismi Zafer Madalyası". Bu oyun, ikisinin de bir türlü istediklerini gerçekleştiremediği, örneğin bir çocuk tiyatrosu kuramadıkları, ondan da öte beraber ev tutmayı bile başaramadıkları dostu, Erol Günaydın'ı taşıyor ona. Sırada, MünirÖzkuTun tiyatrosu var. Önce sahne amirliği, ardından Sevgili Gölge, Generalin Aşkı ve Yağmurcu da oyunculuk... Özkul'dan da öğreneceği çok şey var Kurtiz in. Öğreniyor. Tiyatro kapanıyor, işsiz kalıyor. Pek uzun sürmeyecek, o da öğrenecek işsizliğin bir tesadüf olmadığını. Neredeyse her tiyatronun iki oyundan sonra kapandığını, oyun sahnelemenin zorluğunu, sahnelense oynanacak salon bulunamayacağını anlayacak. Yeter artık deyip bir sirkte takdimcilik işi bulduğu sırada yeni birtiyatronun kurulacağı haberi geliyor Kurtiz'e. Bu bir turne tiyatrosu. Üç o- yunla, Yağmurcu, Samanyolu ve Saygılı Yosma'yla Anadolu dolaşılacak. Ekipte Kurtiz le birlikte Sedetı Kızıltunç, Oğuz Oktay, Nurettin Sezer ve Orhan Aydın var. İlk durak İzmit. Onları yollara döken tiyatro sevgisini, heyecanı bu ilk oyunda ancak on iki seyirci paylaşıyor. Kandıralı Nurettin Sezer in önerisi turneyi kendi memleketine taşımak. Gidiyorlar. Samanyolu ve Yağmurcu'yu sahneleyip biraz para kazanıyor, sonra da ödünç aldıkları ciple Eskişehir e hareket ediyorlar. Eskişehir de de onları bekleyen düş kırıklığı. Oynayabilecekleri bir sahne bulunamıyor bu koca kentte. Şeker Fabrikaları ve Öğretmen Birlikleri yle anlaşarak sürdürebiliyorlarturneyi. Sinemalar, büyük kahveler, Tire de sekiz yüz kişilik seyirci, Torbalı da karşılaşılan e- debiyat öğretmeni Fikri Bey; ağlaşmalar, u- mutlar, düş kırıklıkları ama ille de coşku içinde tamamlanıyor bu serüven. Para kazanılmıyor değil. Turneye çıkarken alınan borçlar ö- deniyor hiç olmazsa... İstanbul a döndüklerinde Haldun Dormen in Taşralı Kız ı sahneleyeceğini öğreniyor Kurtiz. Gidip görüşüyor. Dormen, Hangi rolü oynamak istersin diye soruyor. Onun gönlünde yatan sahne a- rniri rolü. Onu istiyor. Bu kez, ona verecek parası olmadığını söylüyor Dormen. O ise stajyerlere verilen paraya da razı. Karşı çıkıyor Dormen, Bu sömürü olur ama. Şehir Tiyatroları na gidip bu kez Muhsin ErtuğrulTa konuşuyor. Yapmak istediklerini anlatıyor Ertuğrul a. Adana ya git yanıtını alıyor ama gidemiyor. Çünkü sevgilisini bırakamıyor. Sonunda figüran olarak giriyor bu tiyatroya. Artık farkında Kurtiz, aktör oluyor. Başka da çaresi yok. Kentcrlerin bir oyuncu aradığını duyuyor. Rol, şişman, iri yarı birini gerektiriyor ama kimin umurunda. İşsiz bir aktörüm diyor o kadar. Teks eline tutuşturuluyor. Onu, kadroya alınma, Nalınlar ve Martı oyunları izliyor. Uzun sürmüyor, bu tiyatroda kapanıyor. Ayı Masalı yla Dormenlere dönüyor. Yine Erol Günaydın la beraberler. Hem yersizlikten hem de zamansızlıktan sabah altıda başlıyorlar provaya. Günaydın ın annesi Baban da bu saatlerde ava giderdi diyor bir sabah Ama, hiç olmazsa iki rdekle gelirdi 0 1 Haldun Dormen in tiyatrosunda Daktilo- >3 0 <3 S Jf 1 1- Lenıan Cafe de düzenlenen 59. doğum gününde,yine Şeyh Bedreddin. 2- Bedreddin bu kez Şaman giysileriyle. 3-Hergiin on dakika zurna çalıyor Kurtiz. 4-Kuzunun Gülücüğü filmiyle kazandığı Gümüş Ayı Ödülü 'nü Gina Lollobrigida 'daıı alırken fısıldıyor, Sizi hep sevdim...
8 İNSANLAR CUMHURİYET DERGİ Üçünüzü de Mıhlarım '' filminde Hayati Hamzaoğlu 'yla.... 1992yılında şubatın onunda uçmak diyor uçmaya çalışmak uçmaya alışmak dalışlar yapmak siizülebilmek enginlere güneşi duyabilmek Otuz beş yaşında siyah pantalonlu şimdi buradaydı şimdi gitti şimdi... lar ve Kaplan ı sahnelemeye başladıklarında artık beğenilen, aranılan bir oyuncu Kurtiz. Üniversite yıllarından tanıdığı, sevdiği anlaştığı Yılmaz Güney bu sıralarda yeniden çıkıyor karşısına. "Bırak tiyatroyu diyor Sinema yapalım. Konyakçı Kabadayılar Kralı. Üçünüzü de Mıhlarım ı çeviriyorlar birlikte. Sinema'da da başarılı bir karakter oyuncusu olarak kabul ediliyor ama o henüz tiyatrodan kopabilmiş değil. Gülriz Suruıi'ye gidip hazırladıkları o- yundaoynamak istediğini söylüyor. Rolü. Teneke nin Murtaza Ağa sı. Şeyi re i ve diğer sanatçı 1ar i Ik gece koy uyorl ar tanıyı. "Kurtiz çok önemli bir oyuncu. Neden bilinmez, başarı kendi anlatımıyla şımarıklığı taşıyor yaşamına. Sert yapısına bir de alkol ekleniyor. İzmir de bir günde âşık olup evleniyor Engin'le. Engin'in bir elinde tenis raketi diğerinde Albert Camus un Yabancı'sı. Bir yıla kalmadan bir de kızları oluyor'. Gülriz Sururi yeni oyununda oynamasını istiyor Kurtiz den ama o Lütfü Akad ın Suruç ta çekeceği "Hudutların Kanunu filmini yeğliyor. Çekimler bitip İstanbul a döndüğünde onu bekleyen yine işsizlik. Erol Günaydın da Kemerlerde oynuyor o sıralar. Cahit İrg atla Amavutköy de içilen bir rakının ardından Nâzım Hikmet in "Yolcu sunuoynamayı kararlaştırıyorlar. Makasçı rolü Erol Günaydın ın. Bir taksi gönderiliyor Günaydın ın e- vinc. Şoförün eline tutuşturulan kısacık bir mektupla iletiliyor karar. Günaydın dan gelen yanıt olur. Her şey iyi de nasıl sahnelenecek bu oyun? Birileri destek olmalı. Kurtiz. Muhtar Kocataş'la konuşuyor. Onun da yanıtı kocaman bir evet. Afişini Zeki Alasya nın yaptığı oyun Gen-Ar Tiyatrosu nda sahneleniyor. Profesyonel ilk rejisörlük denemesi bu Kurtiz in. Büyük bir ilgi görüyor. Sırada yine turne var. Bu kez ekiptekiler Suna Keskin, Nevzat Şenol, Erol Günaydın, Cahit Irgat ve Kurtiz. Yolcu sadece Ankara ve Giresun'da sahnelenebiliyor. Diğer kentlerde yasak. Dönüşte yine kaçınılmaz son; işsizlik ve parasızlık. Çağrı Gülriz Sururi den geliyor. Fatih te bir tiyatroda Aydın Engin in Aykırf sı sahnelenecek. Kurtiz şart koşuyor, Bu oyunda Engin de oynayacak. İkinci oyun ise Kelepçe. Daha Aykırı oynanırken işler iyi gitmiyor ve yine tiyatro kapanıyor. Kurtiz in başı ise hâlâ alkolle belada. Provalara geç geliyor. Her rolü kolay oynadığını, her şeyin çok kolay olduğunu fark etmenin bir sonucu bu. Bu noktaya o kadar kolay geldin ki diyor Engin Cezzar, Daha ne istiyorsun? Devr-i Süleyman, Başka bir şey. Tuncer Kurtiz in bütün istediği işte bu. Büyük bir tiyatro kurma çabaları da bu başka bir şey için. Tiyatro, Ankara yı, İzmir i, başka kentleri de içine alacak. Aydın Engin oturup Çoban Süleyman ı yazıyor. Bir yandan Samanyolu nda oynuyor diğer yandan da gece sabahlara kadar prova yapıp bu yeni oyuna hazırlanıyorlar. Üstelik para yine sorun. Kurtiz, dayısından yirmi beş bin lira alıyor. Yıl, bin dokuz yüz altmış sekiz. Çoban Süleyman, Devr- i Süleyman adıyla Ulvi U- raz Tiyatrosu nda sahneleniyor. Ilhan Selçuk, Gen-Ar dasahnelenen Hava Gazı "oyununda Tijen P ar la. Aziz Nesin, Çetin Altan yazılarıyla destekliyor oyunu. Sahne dekorunda kullanılan karikatürler ise Nehar Tüblek, Yalçın Küçük, Ali Ulvi ve Mıstık a ait. Müzik Arif Erkin, afiş Savaş Dinçel in. Oyunu Ankara Meydan Sahnesi nde sahnelemek için izin isteniyor. Önce Samanyolu nun kadrosu yer alıyor sahnede. Perde Devr-i Süleyman için açılamıyor. Polis Kanunu nun 5559. maddesine dayanarak yasaklanıyor çünkü. Kadroda kimler mi var? U- mur Bugay, Müjdat Gezen, Levent Dönmez, Mustafa Alabora, Erdoğan Akduman... Kadın oyunculardan Ankara ya gelebilenler ise konsomatris Nuray, figüran Türkan ve tezgâhtar Nazan. Danıştay a başvuruluyor yasağın, daha doğrusu 5559. maddenin kaldırılması için. Kaldırılıyor da. Hem oyun sahneleniyor hem de para kazanılıyor artık. Bu paralarla Aksaray da Küçük-Opera Sahnesi kiralanıyor. Haftada oynanan oyun sayısı on yedi. Ankara da da bir kadro var ama en ö- nemlisi altmış beş kişilik turne grubu. Komisyon, Teneke, Pir Sultan Abdal, 141-142 sahneleniyor. Önce bombalı saldırı, arkasından yangın her şeyi altüst ediveriyor. Bir de asker kaçağı ihbarı yapılıyor Kurtiz hakkında. Askere alınıyor. Bir yılını öğretmen olarak Muş ta geçiriyor. Dönüşünde onu bekleyen bildik, alışıldık bir durum, yani tiyatrosuzluk, yani işsizlik. Yılmaz Güney'le birlikte Umut filminde oynuyor. Film, Cannes Film Festivali ne gönderiliyor. Kurtiz de festivalde filmin temsilcisi. Yıl da bin dokuz yüz yetmiş bir ve o Türkiye ye dönmüyor. Avrupa da bir gezgin Göteborg Şehir Tiyatrosu, Stockholm Kraliyet Tiyatrosu, İsveç Devlet Tiyatrosu, Berlin Schaubiihne Tiyatrosu, Frankfurt Şehir Tiyatrosu, Peter Brook C.I.T.T. Shakespeare KraliyetTiyatrosu ve Hamburg ŞehirTiyatrosu. Kurtiz artık Avrupa da bir tiyatro gezgini. Ama, sinemada unutulmuş değil. İsveç te Gül Haşan filminin hem rejisörlüğünü, hem senaryo yazarlığını, hem oyunculuğunu hem de prodüktörlüğünü üstleniyor. Onu Otobüs izliyor. Ölüm Yolu isimli E-5 karayolunu anlatan filmin hazırlıkları sırasında Yılmaz Güney in kendisini aradığını öğreniyor. O sıralar Türkiye'de iktidar olan Ecevit. Türkiye ye dönüyor. Güney i ziyarete gidiyor cezaevine. İhtiyar diyor Güney, Siirt e gidiyorsun. Sakal bırak. Sürü niin çekimleri tamamlandığında geri dönüyor Kurtiz. ikinci kez Kanal için geliyor. IngmarBergman dan sonra ilk kez kendisine verilen üç aylık sinema bursunu değerlendirmek isterken bir teklif de Erden Kıral dan alıyor. Bereketli Topraklar çekilecek bu kez. Kurtiz in bütün birikimi üç yüz bin mark. Bu para, film için kullanılıyor. Geri dönüşü olmayan bir kullanım bu. Ondan son- Mahabharata " ile ABD turnesindeyken oğlu Mirza hasrete dayanamayınca...
12 ŞUBAT 1995. SAYI 464 Yıl 1939. Annesi Müfide Hunim ve babası Vâiâ Bey le birlikte... ra da nereye çağırırlarsa film için oraya gidiyor Kurtiz. Kuzunun Gülücüğü filmi, bin dokuz yüz seksen altı yılında Gümüş Ayı yla ödüllendirilse de yaşamında pek fazla şey değişmiyor. Kendi anlatımıyla para için aptal filmlerde oynuyor. Berlin'de bohem yaşıyor, şiir, deneme yazıyor. Bazen bin beş yüz dolar kirayla villalarda oturuyor bazen de altmış marklık bodrum katlarında. Kediler, müzik, kuşlar, kafesler, ay inler bütün yaşamı bu... İşte bu günlerde yeniden çocukluğunda babasının eşyaları arasında bulduğu Nâzım Hikmet in Şeyh Bedreddin Destanf na sığınıyor. Başka yerlere götürmeye başlıyor onu Bedreddin. Biçimsel olmuş her şeyden kaçıp bilmediği şeyi arıyor. Ortaya aşkla, sevgiyle örülmüş bir oyun çıkıyor. Birgündeüç şehrini dolaşıyor Almanya nın. Bir şehirde Tuncelili Alevi lerle yorumluyor Bedreddiıı i. Bir başka şehirde Mersin den gelen işçilerle. Sabah altıda yola koyuluyor, akşam bir tabak kuru fasulye ve iki şişe birayla soluklanıyor. Ancak kimseler anlamıyor bu özveriyi. Altı yüz kişilik spor salonunda yapılan prömiyerden sonra bir Türk, Oyun bize iki numara büyük geldi abi ama" diyor, Almanlar çok alkışladı. Anlaşılmayan onun tiyatroya nasıl baktığı. Herkes kalıplara sokmaya çalışırken o isliyor ki alabildiğince kalıpların dışına çıksın. Köklerini unutmasın ama kalıpların dışında kalsın. Para sorunu hiç bitmiyor Kurtiz in. Sadece bu sorunu çözmek için Norveç te bir dizide oynuyor. Bu dizide Arap silah tüccarı rolünde. Arapça, İngilizce, Alınanca ve Norveççe. Bu dilleri öğrenmek zor ama üstesinden geliyor. Bedreddin i en son Viyana da altı kadın oyuncuyla birlikte sahneleyip Türkiye'ye dönüyor. Bedreddin in Türkiye deki ilk gösterimi Çiçek Bar da gerçekleştiriliyor. Taksim Parkı ııda, Yerebatan Sarayı'ııda yineliyor. Ama kadroyu dağıtmak zorunda kaldığı için tek başına oynuyor artık Bedreddin i. O günden bu yana iki ya da üç kez gidiyor Berlin e. O da sadece iş için. Ayakları onu Yeşilköy e bile taşımıyor. Yine film çeviriyor. Ağrı Dağı yla Altın Koza, Bir Aşk Uğruııa yla Altın Portakal alıyor ama kendi projeleri için para bulamıyor. Direniyor. Çünkü Devlet ve Şehir Tiyatroları ona göre değil. O, devletin tiyatrosunun olabileceğine inanmıyor. Şeyh Bedreddin in CD ve kasedini hazırlıyor. Ve hâlâ arıyor. Neyi mi? İnsanların özgür yaşayabileceği, sözlerini söyleyebilecekleri, küçüğün büyükle, zayıfın kuvvetliyle bir arada yaşadığı, Galata nın ara sokaklarındaki çırakların okula gitme özgürlüğü taşıdığı bir dünyayı belki de. Bütün bu arayış, acıyı da taşıyor beynine. Ama, biliyor ki acı olmadan tatlı, gündüz olmadan gece olmuyor. Bildikçe çoğalıyor acılar ama o yine de gizlenmiyor. Neden Galata? Neden Kırım Kilisesi nin karşısındaki o ahşap merdivenli ev? Haydarpaşa Lisesi nde o- kurken karşı kıyıdaki ışıklara duyulan sevgi bu. Okuldan kaçıp meyhaneye, tiyatroya gidilen günlerin anısına da sahip çıkma. Yüksek Kaldırım daki kitaplar, kiralık smokin ve fraklar, yeni dünyalar, yeni pencereler, şapkacılar, Lord Byron şiirleri... Arada sırada da olsa kitaplarını çaldığı Hachette ye geç kalmış teşekkürler. İlhan Berk, Attilâ İlhan, Özdemir Asaf, Cemal Süreya... İşte Galata bu. Araya giren yirmi iki yıllık zaman zaman gönüllü, zaman zaman gönülsüz sürgünden dönülen yer. Uçmalarını unutmamak gerekir Kurtiz'in. Her sabah bir saat yinelenen bir ayin bu. Uçmak, sonsuza ve gücünün yettiği kadar, sürünürken, son nefesini verirken bile uçmaya çalışmak... Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi