Question Eğer din, toplumların gelişmesine ve ilerlemesine neden oluyorsa - özellikle kâmil ve en ileri bir din olarak bildiğimiz İslam dini - neden Müslüman ülkeler, fakir ve geri kalmışlardır ve bunun tersine ilerlemiş ve gelişmiş ülkeler ya dinsizdir ya da laiktir?
Answer: Din ve medeniyet Öncelikle acaba dinin, gelişmenin ve ilerlemenin önünü alabilmesi imkânının olup olmadığına bakmak gerekmektedir. Burada halis ve öz din ile - Allah-u Teâlâ tarafından insanların yaşayışı için kâmil bir program olma unvanı ile gönderilen - hurafeler ve hayallerle dolu inançları - insanların oluşturduğu ama din diye sunulan konular - birbirinden ayırmamız gerekmektedir. İlahi hak din, en iyi ilerleme programı ve insanın değişik boyutlarındaki gelişmelerle uyum içindedir ve bilimi, çalışmayı ve çabayı da tavsiye etmektedir. Böyle bir din hiçbir zaman geri kalmışlığa neden olmaz. Aşağıdaki deliller bu konunun ispatı için sunulabilir: a) Müslümanların tarih boyunca olan medeniyetleri ve diğer ülkelerle olan ilişkileri - özellikle Avrupa ülkeleri ile olan ilişkileri - dinin geri kalmışlığa neden olmadığını göstermektedir. Tam tersine dine inanmak ve ona amel etmek, ilerleme ve gelişmeye neden olmaktadır. Amerikalı yazar Margaret Marcus Hanım şöyle yazmaktadır: "İslam'ı büyüten Araplar değildi; tam tersine İslam, Arapları çöl hayatından kurtararak yüceltmiştir." Aynı şekilde İslam bilimcisi ve Kur'an-ı Kerim'i İngilizceye çeviren Rodwel şöyle söylemektedir: "Avrupalılar, Kur'an'a borçlu olduklarını unutmamalıdırlar. Bu kitap, karanlık ortaçağ Avrupa'sında bilim ve ilim ışığını getirmiştir." Fransız bilim adamı Mourice Bucallie da şöyle yazmaktadır: "İslam, sürekli bilim ve dini aynı doğrultuda görmüştür ve ilk baştan ilim talep etmeyi dini emirlerinden karar kılmıştır. Bu emre uyulması, İslami medeniyetin ilmi ilerlemesine neden olmuştur." Almanyalı Ortadoğu bilimcisi Fredrish Detresy şöyle inanmaktadır: 10. asırda Avrupa'yı ilerleten biyoloji, matematik, felsefe ve astronomi gibi bilimlerin kaynağı Hz. Muhammed (s.a.a)'in getirmiş olduğu Kur'an-ı Kerim'dir ve Avrupa, Hz. Muhammed (s.a.a)'in dinine borçludur. b) Sadece Müslüman ülkeler bu soruna duçar olmamışlardır. Müslüman olmayan birçok ülke bazı nedenlerden dolayı - sömürü gibi - geri kalmışlar ve mutlak veya kısmi fakirliğe duçar olmuşlardır. c) Gelişmiş ülkelerde dahi birçok kaynaklara sahip olunmasına ve yüksek derecede ekonomik ilerlemeye rağmen kapsamlı bir refah seviyesi oluşmamıştır ve sadece belli bir kesim bu gelişmeden faydalanmaktadır ve halkın çoğunluğu fakirlik içinde yaşamaktadır. d) Batıdaki gelişme ve ilerleme olduğunda bazı alanlarda bunun yanında önemli buhranlar da meydana gelmiştir. Bu sorunlar, insanlığı tehlikeye atmış ve düşünür ve yazarların
feryatlarının yükselmesine neden olmuştur. e) Yeni Batı Medeniyetini oluşturan batılı birçok insan ve bilim adamı dindar kimselerdir. Geri kalmışlığın nedenleri Şimdiye kadar anlattıklarımızdan, dinin geri kalmışlığa neden olmadığı ve batının da gelişmesinin dinden uzaklaşmasında olmadığı anlaşılmaktadır. Tam tersine dinden uzaklaşma - yeni batı kültürünün oluşumunda gerçekleşmiştir - batı kültürünün önemli ve ciddi bir eksikliğidir ve batılı düşünürler bu boşluğun farkına vardıktan hemen sonra dine yönelişi canlı tutmaya çalıştırlar. Batı dünyasının sorunu, batıda hâkim olan dinin yeteri kadar gerçeklik, kapsamlık, doğruluk ve akılcılığının olmayışıdır ve bu dinde tahrifin olması birçok sorunları oluşturmuştur. Ama Müslüman ülkelerin, hak ve bozulmamış İslam dinine sahip olmalarına rağmen neden geri kaldıklarına gelince şunun söylenmesi gerekmektedir: Bu konunun tarihi neden ve kökenleri vardır ve bunun araştırılması ve incelenmesine burada yer vermek çok uzun olacağı için biz, bunların bazılarına kısaca değineceğiz: a) Müslümanların geri kalmalarının nedenlerinden birisi, onların, öz Muhammedi İslam'dan uzaklaşmaları ve yanlış çıkarımlarda bulunmalarındır. İlahi kaza ve kader, İslam'ın insana bakışı, din açısından dünya, İslam'da güç olgusu, züht ve dua gibi konulardaki yanlış çıkarımlar, geri kalmışlığa neden olmuştur. Ama bu öğretilerin kendisi, batıda ilerleme ve gelişmeye neden olmuştur. İslam'da övülen zühdün yerine sofiliğin ve tasavvufun gelmesinin ve bazı diğer yanlış düşüncelerin, Müslümanların geri kalmasında önemli bir rolü olmuştur. b) Müslümanlar, dini hidayetler esasınca rüşt ve gelişmişlik yolunu kat ettiler ve tarihte iftihar dolu nurlu bir medeniyet oluşturdular ve batı âlemini, kendilerine borçlu kıldılar. Gustawlubun şöyle yazmaktadır: Bu Arapların İslam'dan almış oldukları ahlakları, o vahşi batı halkını insanlık yoluna koymuştur ve aynı şekilde onların akli düşünceleri, batılının habersiz olduğu bilim ve felsefe kapılarını onların yüzlerine açmıştır ve yaklaşık altı yüz yıl Avrupalıların öğretmeni olmuşlardır. Will Durant, Medeniyet Tarihi kitabında şöyle yazmaktadır: İslam Medeniyetinin ortaya çıkışı, tarihteki en büyük olaylardan birisidir. İslam beş asır boyunca, miladi 700'üncü yıldan 1200'üncü yıllara kadar, güç, sistem, toprak ve hükümet genişliği, ahlak, yaşama seviyesi, insani kanunlar, dini rahatlık, bilim, tıp ve felsefe gibi alanlarda her zaman başı çekmiştir. Will Durant'a göre: İslam'ın, Hıristiyanlık âlemine çeşitli etkileri olmuştur. Avrupalı
Hıristiyanlar; yiyecek, içecek, ilaç, tedavi, silah, aile, sanat, sanayi araç gereçleri ve yöntemleri ve deniz ticareti ve kanunları gibi konular hakkındaki bilimleri İslam'dan almışlardır. Arap (Müslüman) âlimleri; matematik, biyoloji, kimya, astronomi ve tıp ilimlerini korumuşlar ve ilerleterek kemale ulaştırmışlardır ve Yunan mirasını zenginleştirerek Avrupa'ya aktarmışlardır. Müslüman tıp doktorları, 500 yıl boyunca tıp dünyasının öncüleri olmuşlardır. İbn-i Sina ve İbn-i Rüşt, doğudan, batıdaki felsefe okullarını etkileri altına almışlar ve onların geçerliliği Yunanlılar gibi felsefeciler tarafından kabul görmekteydi. İslam'ın bu nüfuzu; ticaret, haçlı savaşları, Arapçadan batı dillerine tercüme edilen binlerce kitaplar ve o zaman Müslüman olan İspanya'ya yapılan ilmi yolculuklar sayesinde gerçekleşmiştir. Walter şöyle yazmaktadır: Rum İmparatorluğunun yıkılışından sonraki cahillik ve vahşilik zamanında Hıristiyanlar; astronomi, kimya, tıp ve matematik gibi bütün ilimleri Müslümanlardan öğrenmişlerdir ve hicretin ilk yıllarından itibaren ilim için Müslümanların yanına gitmeye mecbur kalmışlardır.(1) Doktor Muhammed Rıza Şefi'i şöyle inanmaktadır: İnsanlık hayatı boyunca iki önemli inkılâp gerçekleşmiştir; ilki İslam inkılâbı ve ikincisi ise Rönesans'tır ve bunların her ikisi de İslam'dan kaynaklanmaktadır. Ama ne yazık ki Müslümanlar, böylesine aydınlık bir medeniyeti oluşturduktan sonra dinden uzaklaşmaları ve fesada ve maddiyata bulaşmaları nedeniyle geri kalmışlardır. Hıristiyan âleminde batı medeniyetinin gelişmesi kiliseden uzaklaşmakla olmuşsa bu durum İslam'da tam tersidir; yani Müslümanların gelişmesinin neden din ve gerilemelerinin nedeni ise dinden uzaklaşmalarıdır. c) Bozuk ve zalim siyasi sistemlerin varlığı - Müslümanların ilerlemesi ve gelişmesini düşünecekleri yerde sadece kendi güçlerini koruma ve eğlenceleri peşinde olmuşlardır - İslam âleminde çok büyük zarar ve ziyanlara neden olmuştur ve Müslümanların geri kalmalarındaki en önemli nedenlerden birisidir. d) Dış güçlerin İslam topraklarına olan saldırıları ve ülkelerin gelişmelerini engelleyerek onların yer altı kaynaklarını batının hizmetine sunmak - Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin çoğunluğunun keyif ve sefalarının peşinde oldukları bir zamanda gerçekleşmiştir - Müslümanlara çok zararlar vermiştir. e) Müslümanların iç savaş ve fitnelerle uğraşmaları ve nasyonalizm ve Arap milliyetçiliği gibi sömürgeci güçlerin ortaya attıkları düşünceler, geri kalmışlığın nedenlerindendir. Bu yüzden
eğer Müslümanlar, ilahi vahiyden uzaklaşmasalardı ve siyasi yapılarını ve birliklerini korumuş olsalardı, bugün dahi her açıdan batıdan önde olabilirlerdi. Eğer o zamanki Müslümanlar, yersiz savaşlar ve boş çatışmalar yerine birlik ve beraberliklerini korumuş olsalardı ve Allah'ın ilahi ipine sarılsalardı, bilimsel birçok ilerlemeler kaydederek bugün de büyük bir güç olabilirlerdi. Bu şekilde bilim ve ilim alanındaki yetenek ve kapasitelerini kullanarak ileri bir teknolojiyi elde edebilirler ve günümüzün modern dünyasının yaşadığı sorunları dahi çözebilirlerdi. Gelişme ve ilerlemenin nedenleri Batı ülkeleri, dini bir kenara bıraktıktan sonra bu gelişmişliği ve ilerlemeyi sağlamamışlardır; onların gelişmelerinin ve ilerlemelerinin birçok nedenleri vardır ve bu nedenlerin en önemlileri şunlardır: a) Varlık âlemine hâkim olan kuralları tanıma yolunda harcadıkları çabaları ve kararlı iradeleri ve Allah'ın insanlara sunduğu imkânlardan faydalanmalarıdır. Diğer taraftan ilahi sünnet, çaba sarf eden her kavim ve millete - dünya ilerinde veya ahiret işlerinde - Allah'ın yardım etmesi ve çabalarının karşılığını görmeleri şeklindedir. Kur'an-ı Kerim bu hususta şöyle buyurmaktadır: <span ن م د ه و ل اء و ه و ل اء م ن ع ط اء ر ب ک و م ا ک ان ع ط اء ر ب ک م ح ظ ور ا <' class='ayyeh < span /> ک ل ا (Hepsine, onlara da bunlara da (dünyayı isteyenlere de ahireti isteyenlere de) Rabbinin ihsanından (istediklerini) veririz. Rabbinin ihsanı kısıtlanmış değildir.)(2) b) Batılların, haçlı savaşları ve Markopalo gibi kimselerin yapmış oldukları dünya turları sayesinde İslam ve doğu kültürü ile tanışmaları ve Müslümanların kültürlerinden faydalanmaları; özellikle akli ilimler, tıp, mühendislik, matematik ve coğrafya gibi alanlarda oldukça faydalanmışlardır. c) Avrupa'daki Rönesans akımı ve bunu oluşturan fikri akımlar ve halk arasındaki hurafeler ve vehmi inançlarla mücadele edilmesi. d) Kilisenin, toplumun işlerine karışmasının engellenmesi ve onun idaresi için yeni kurumların oluşturulması. Avrupa, Ortaçağ'da cehalet ve hurafeler bataklında idi. Kilise yöneticileri, bazı vehmi inançlarla ilmin ve bilimin ilerlemesine izin vermiyorlardı. Ama o zamanda Avrupalı bilim adamları, İslam kültürünün etkisi altında kalmışlardı. Bu kültür ta Avrupa'nın ortasına kadar ilerlemiştir. Kilise
yöneticileri, hatta âlemde gerçekleşen olaylar hakkında görüş bildirmeyi dahi sapıklık olarak görmekteydiler. Galile, bu yüzden mahkeme edilmiştir ve yüzlerce bilim adamı bu yüzden hapsedilmişlerdir. Avrupa'daki bu durum, İslam âlemindeki ilim merkezlerinin, ilim öğrenme yeri ve ince cihazlara (saat ve ameliyat malzemeleri gibi) sahip olduğu bir zamanda görülmektedir. Yüzlerce araştırmacı bu merkezlerde ilim öğrenmekle uğraşmaktaydılar. İslami öğretiler, herkesi, ilim öğrenmeye ve yaratılışta tefekkür etmeye davet etmekteydi ve Kur'an-ı Kerim'in kendisi, varlık âleminin gerçeklerini ve nasıl oluştuğunu beyan etmektedir. Avrupa, bu durumun etkisi altında kalarak ilmi bir sıçrama gerçekleştirmiştir. Ne yapılmalıdır? Her halükarda günümüzde İslam kültürünün, âleme canlılık verme gücü vardır; ama batı kültürü, çok büyük bozukluklara uğramıştır. Eğer Müslümanlar, kendilerine layık olan konuma ulaşmak isterlerse aşağıdaki şu noktalara riayet etmeleri gerekmektedir: a) İstenilen perspektifin dakik ve zamanın şartlarına uygun bir şekilde çizilmesi; b) İçinde bulunulan durumu değiştirmek için ciddi bir iradeye sahip olmak ve İslam kültürünü yeniden canlandırmaya hareket etmek; c) Bütün alanlarda dini görüş ve anlayışı yükseltmek; d) İman, takva, dinde sağlamlık ve zorluklarla mücadele ruhunu güçlendirme; e) İlmi seviyeyi yükseltmek ve var olan bütün kapasiteleri kullanarak teknoloji alanında derinleşmek; f) Müslüman ülkeler arasında; güçlü bir irtibat, dayanışma, ortaklık ve çeşitli alanlarda geniş bir yardımlaşma sisteminin oluşturulması; g) Dış güçlere bağımlı ve bozuk sistemlerin kaldırılması ve İslami ve bağımsız sistemlerin oluşturulması; h) İlahi inayetlerden yardım alma, Allah'a tevekkül etme ve dini kaynaklara dayanma.refrence: 1.Cevat, Hadidi, Walter'in Bakışından İslam, s. 87. 2.İsra Suresi, 20. ayet. ------------------------------ Kaynak: KUR'AN'I TANIMA - DİNİ ARAŞTIRMA - DİNİ HÜKÜMET - AHKÂMIN FELSEFESİ - AHLAK VE MEŞVERET - SEÇİLMİŞ HÜKÜMLER Yazar: Hamid Rıza Şakirin ve Bir Grup Araştırmacı Tercüme: Ali Akın CABA Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı nın görüşünü yansıtmamaktadır