ATATÜRK BARAJI GEZİSİ MEHMET BİLDİRİCİ 07.10.1990 PAZAR Sabah saat 7.00 de Konya dan hareket ettik. Araba Chevrolet, eski ama, geniş ve rahat. Geziye katılanlar Ben Mehmet Bildirici, Fahri Balevi, Recep Karagözler, Behzat İnce, Murat Yalçın (Hepsi Proje ve İnşaat Proje Müdürlüğü) -, şoförümüz Yusuf Kurt. Karaman, Silifke, Kızkalesi (Coricos), Mersin, Adana üzerinden İskenderun a geldik. Konya da havalar serin idi, burada sıcak, onun için yazlıklarımızı değiştik. İskenderun a vardığımızda akşam vakti idi. Sanki yaz günü idi. Kent içinde dolaştık. Buradan hareketle ilginç bir yer olan Belen in içinden geçerek Antakya ya ulaştık. Kent içini gezdik, eşyalarımızı DSİ misafirhanesine bıraktık, toplu olarak bir yemek yedik. Geceyi Antakya da geçirdik. Kent tarihi bir kent, kuruluşu ile ilgili anlatılanlar şöyle; Helenistik Kral Antiochius un uyku sorunu var, zor uyurmuş. Buraya geldiğinde çok güzel bir uykuya dalmış, Kral ın hoşuna gitmiş ve kendi adına bir kent kurulmasını istemiş. Antakya çok farklı kültürlerin birbirine karıştığı bir kent olarak karşımıza çıkıyor. Tarihi suyapısı olarak kent içinde İmparator Trajan Akedükü ve Silifke de Tekir Ambar sarnıcı en önde gelenlerden. 08.10.1990 PAZARTESİ Sabah kahvaltıdan sonra, güneyde Antakya nın piknik yeri olan Harbiye ye (Dafne) gittik. Doğal güzelliği olan Harbiye yi gezdik. Antakya Müzesi ni gezdik, mozaik yönünden çok zengin bir Müze. 1939 öncesi Hatay Meclisi nin toplandığı binayı, kentin içinden geçen Asi (Orontos) nehrini, Ulu Cami yi ve Ortodoks kilisesini ziyaret ettim. Çarşısını dolaştık, Tarihi Sen Piyer kilisesine gidemedik. Antakya ve İskenderun a benim ikinci gelişimdi. Esasen bu çok kısıtlı ve farklı düşünceden kişilerle daha fazlası da mümkün değil. Antakya dan Hassa üzerinden ve Suriye sınırından sıfır noktadan geçerek Kilis e vardık. Kilis kaçakçılığın merkezi, pazarı kaçak mallarla dolu, ama yolda bunlarla yakalanırsan büyük sorun. Bunun dışında tarihi bir kent, içinde taş evler dikkat çekici. Kilis ten Gaziantep e geçtik, gelişmiş bir kent, yemekleri çok ünlü. Yemek için aramızda para toplayıp en uygun yerlerde en iyi yemekleri yiyorduk. Burada da patlıcanlı kebap, baklava yedik. Antep fıstığı aldık. Akşam 16.00 buradan çıkarak gece Şanlıurfa ya vardık ve DSİ misafirhanesine yerleştik. Misafirhane yeni yaplmış ve çok lükstü, ikinci geceyi burada geçirdik.
09.10.1990 SALI Sabah kahvaltısından sonra Şanlıurfa yı gezdik. Çarşısından en çok kuru acı biber aldık. En ünlü biber İsot biberi diğerlerinden pahalı. Halkın kılık kıyafeti eski ve dökülüyor. Ama kebapları çok lezzetli, Hazreti İbrahim in (Avram-Abraham) yaşadığı yer kabul ediliyor ve göldeki balıklarla kutsal sayılıyor. Bu anlatılanlara dair belge yok gibi, buranın Selefkoslar tarafından kurulduğu ve balıklı gölü kenti selden koruyan tesislerin Jüstinien tarafından yaptırıldığı biliniyor. Öğleden sonra Atatürk Barajı ndan su alacak, ikiz su tünellerini gördük. Tüneller 7,60 m çapında, 26,4 km uzunluğunda, beton kaplanmış. Barajdan alacağı 300 m3/sn suyu cazibe Harran Ovası na aktaracak, gerçekten çok büyük bir proje. Proje hakkında Hamza Büyükkırcalı, Gökova Kozlukuyu köyünden olduğunu öğrendiği ALİ ÜNLÜ, ve daha önce tanıştığım Veli Hamamcıoğlu gezdirdi, pek çok açıklamalarda bulundular. Akşama doğru Atatürk Barajı Misafirhanesi ne ulaştık ve geceyi burada geçirdik. 10.10.1990 ÇARŞAMBA ATATÜRK BARAJINDA Sabah kalkınca gündüz gözü ile bir şantiyede değil bir kentte olduğumuzu gördüm. DSİ Atatürk Barajı Bölge Müdürü Erdoğan Basmacı ve Yardımcısı Raif Özenci yi ziyaret ettik. Çok ilgi gösterdiler. Tanıtım için Nilgün ATAR Hanımı görevlendirdiler. Nilgün Hanım Konferans salonunda geniş bir brifing verdi, her şeyi açıkladı. Daha sonra her üniteyi gezdirdi. Gerçekten Proje broşürlerden tam anlaşılamıyor. Gövde dolgusunu, dolu savakları, santral tesislerini, Su alma yapısını tek tek inceledik. Bazı çarpıcı izlenimlerim şöyle -Proje hiç para darlığına girmemiş -Proje ile Cumhurbaşkanı Turgut Özal ın Başmühendis gibi her şeyi ile ilgilendiği -En ileri teknolojiler ile Türk Müteahhitlerinin uyumlu çalıştığı -Santral su yapısının kendi başına bir baraj olması -Bilinçsiz çılgın gibi kullanıldığında barajın bir atom bombası olması Şöyle ki kapaklardan 12.000 m3/sn su bırakılması mümkün, bu ise Suriye ve Irak ı yakıp yıkmaya yeter. Baraj boş iken iki yıllık yağışla doluyor, bu ise Suriye ve Irak ı büyük bir kuraklık içinde bulunur. Ama insanca ve iyi düşünüldüğünde başta Türkiye, Suriye ve Irak a çok büyük refah ve zenginlik getirecek bir proje Su tesislerinin bir silah olarak kullanılmayacağı ve insanların hayrına kullanılacağı ümidini taşıyorum.
11.10.1990 PERŞEMBE DİYARBAKIR Sabah Diyarbakır da olduk, Diyarbakır DSİ Bölge Müdürü İlkel Özel i ziyaret ettik. Bize Dicle Barajını görmemizi önerdi. Kent içini dolaştık, eski bir Süryani kilisesi olan Ulu Camii gezdik. Duvarlarında Arapça ya benzer Süryani yazıları dikkat çekici, Çok eski bir mabet. Oradan Konya da iş yapan KISKA nın Müteahhit olduğu Dicle barajına gittik. DSİ den Halef ve Fehmi Beyler bizlere rehberlik yaptı. Dicle Barajı Şantiyesi oğlum Öztuğ un 6 ay çalıştığı şantiye, tesadüfen Şantiye Şefi Konya dan tanıdığım Erdal Yal orada imiş, onunla da görüştük. Dicle nehrine kadar indik. Öğleden sonra Ergani, Çermik, Çüngüş üzerinden Karakaya Barajına gittik. Karakaya Barajı çok dar bir vadi üzerine kurulmuş beton bir baraj, Fırat nehri üzerinde, göl alanı 40 km ileride Malatya-Elazığ karayoluna kadar çıkıyor. Çalışmakta olan türbinleri, kumanda odasını tek tek inceledik. Müteahhit İtalyan firması imiş, Çok derli toplu, övünülecek bir yapı. Bir ara asansöre bindik, yanlış bir düğmeye basmışız, 100 m aşağı indik, az kalsın merdivenlere kalacaktık. Sonra çıktık. Baraj sahasından 600 m yukarıda Misafirhanesine çıktık, Geceyi orada geçirdik. Fırat ın gürül gürül akışı doğrusu her şeye değerdi. 12.10.1990 CUMA Sabah Karakaya Barajı ndan ayrıldık. Ergani de, Elazığ yoluna çıktık, Ergani de yolda 5 km uzaklıkta Meryem Ana Kilisesi levhası gördük, çıktık çıktık varamadık, ama muhteşem bir manzarası vardı. İlk defa bir Ermeni kilisesi görecektik, geri döndük. Hazar Gölü nün yanından geçtik. DSİ nin kamp Tesisleri var. Kalınabilir. Oradan Cuma vakti Harput a çıktık. Harput a daha önce de gelmiştim. Çok tarihi bir yer kuruluşu Urartular a kadar çıkıyor. Ama büyük çaptı tahrip edilmiş. Yemeği toplu olarak Elazığ da yedik, buradan Keban barajı na doğru yola koyulduk. Zamanımız çok dardı, yapılan ilk büyük baraj, Malatya ya doğru yol aldık. Gölbaşı üzerinden Kahramanmaraş a ulaştık, Bir surprizle karşılaştık, bize ayrılan yerler iptal edilmiş, bir otelde kaldık. Burada geceledik. 13.10. 1990 CUMARTESİ Kahramanmaraş ta sabah yerel bir çorba içtik, çarşısını gördük, acı kuru biberlerimizi aldık. Benim buraya ilk gelişim. Ulu Camiini gezdik ve Kayseri ye doğru yola koyulduk. Değişik eski olan yerlerden geçtik. Fırnaz Çayı gibi
Kayseri ye geldik. Daha önce de Kayseri ye gelmiştim. Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat ın eşi Hunat Hatun Camiini kalesini gezdik. Sahip Ata nın yaptırdığı Medresesinin önünde hala suyu akan çeşme çok ilgi çekiciydi. Uzaktan Sahip Ata nın yaptırdığı Karatay Hanını uzaktan gördük. Talas a çıktık yapılışı 1886 olan camiye çevrilmiş pitoresk Ermeni kilisesini dıştan gördük, Kayseri gerçekten geniş caddelere cephe alan binalarla dolu, çok gelişmiş. Son gecemizi de Kayseri misafirhanesinde geçirdik. 14 EKİM PAZAR KONYA YA DOĞRU Sabah Kayseri den ayrıldık, Ürgüp çok değişik bir yer çok turist çekiyor. Buraya gelince batıya geldik diye şahsen ben çok rahatladım. Doğu havası kayboldu. Yol üzeri, Göreme, Zelve, zamanımız oranında kayaya oyma kiliseleri ve ilginç arazi yapısını inceledik. Oradan Avanos a geçtik, arkadaşımız aslen buralı idi, çömlekçileri gezdirdi. Bir hatıra çömlek aldım. Buradan Nevşehir, Aksaray üzerinden Konya ya döndük. Gerçekten teknik bilgilerimizi artıran çok güzel bir gezi böylece noktalandı. Karakaya Barajında
GAP Gezisi Ekibi Murat Yalçın-Behzat İnce Fahri Balevi Araba Kaptanımız Atatürk Barajında Rehber Kimya Mühendisi Hanım
GAP Gezisinde Gökova Köyünden Jeolog Ali Ünlü ve arkadaşlar KISKA Şirketinin yapmakta olduğu Dicle Barajında
Harput ta tarihi Camiin önünde Recep Karagözler ile Kahramanmaraş Ulucami önünde Murat Yalçın ile
Avanos bir çömlekçi önünde Avanos da
Kapadokya da Göreme bir kilise içinde (resimleri tahrip edilmiş)
NEMRUT UN ANASI