19 Mayıs Kutlu Olsun GENÇLİK DERGİSİ



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

TEMEİ, ESER II II II

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

10 KASIM ATATÜRK. Kültür2000 Koleji Anadolu Lisesi

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Bir Kadın 3 Sanat Sergisi açıldı

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

10 KASIM ATATÜRK. Kültür2000 Koleji Fen Lisesi

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

VERİMLİ VE ETKİLİ KİTAP OKUMA YÖNTEMLERİ HAZIRLAYAN: RESÜL UYSAL

ETKİNLİKLERİN İLK HAFTASINDA AŞAĞIDA BELİRTİLEN ÇALIŞMALAR GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR.

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

EGE ÜNİVERSİTESİ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi. Kuvâ-yı Milliye nin Örgütlenişinin 90. Yıldönümüne Armağan

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da


Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

KURTULUŞUN 95. YILI COŞKUYLA KUTLANDI

KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA ANADOLU LİSESİ PANSİYONU BİLGİLENDİRME DOSYASI

ATATÜRK GENÇLİĞE NEDEN BÜYÜK ÖNEM VERMİŞTİR?

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Bölge Uzmanı Nihai Form

Bu metin Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunca 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı karar ile öğrenci andı olarak uygulamaya başlanmıştır.

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Çocuklara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

İstiyoruz ki; Veliler Okulumuzun En Büyük Destekçisi Olsun. Her Veli; Öğrencisine Öğrenme İçin Her Türlü Fırsatın Verildiğini Bilsin.

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

Azrail in Bir Adama Bakması

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN. Yazar Editör Pazartesi, 28 Ekim :34

Bölge Uzmanı Nihai Form

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Mehmet Akif Ersoy; Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın! Mısralarını şehitlerimize, gazilerimize, en

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

Senin bir yaşlı piri fani mi yoksa pırıl pırıl istikbal vadeden bir delikanlı yada erkek mi kadın mı olduğunu bilmiyorum.

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası. Kasım Ayı Bülteni

Şehit yakınları ve gaziler için iş kurası

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Bölge Uzmanı Nihai Form

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..


Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları. 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. 3. Milli Eğitim Şuraları. 4.

17 Eylül 2016 Devlet Sanatçısı Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca Özel Konseri. Hazırlayan ve Yöneten Halil İbrahim Yüksel. Sunum Metni Bilge Sumer

NECİP FAZIL KISAKÜREK

HATAY BOZGUNCULUĞA VE AYRIMCILIĞA İZİN VEREMEZ!!!

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

TÜRKİYE'DEKİ MUHTARLAR ANITKABİR'DE BULUŞTU. hüseyin akdeniz tarafından yazıldı Pazar, 13 Şubat :49 - Son Güncelleme Pazar, 13 Şubat :06

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Sevgili dostum, Can dostum,

Kadir Akel "Dert Etme Allah Yeter" diyor. Bunu da neden dediğini bize böyle açıklıyor.

TÜRK EDEBİYATINDA 26 DURAK 254 ŞAİR VE YAZAR

Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir.

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ YERLEŞKESİ OKULLARI EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8. VELİ BÜLTENİ

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

"Köklü geçmişimize yakışır, Asil bir gelecek için..." Kulübümüz ASİLDER in faaliyetleri hız kesmeden devam ediyor.

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

Onların minneti sadece Allah a ve millete ve millete hizmette araç olarak gördükleri devletlerinedir.

KURBAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN. Kurban Bayramınızı en içten dileklerimizle kutlar; sağlık, mutluluk ve. esenlikler dileriz.

Kahraman Kit Misafirlikte

100. Yılında Çanakkale ye Develi den güzel bir ziyaret gerçekleştirildi. Fethinin 562. Yılı olması münasebetiyle gezinin ilk yarısı İstanbul a

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Her Okulun Bir Projesi Var

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

KKTC de EĞİTİM ve ÖĞRENİM. GÖRÜŞLER ve ÖNERİLER

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

Sayın Okul Müdürüm, Saygıdeğer Basın Mensupları, Değerli Misafirler, Sevgili Öğrenciler,

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

Transkript:

GENÇLİK DERGİSİ YIL: 1 SAYI: 1 MAYIS 2007 İKİ AYDA BİR YAYIMLANIR ÜCRETSİZDİR 19 Mayıs Kutlu Olsun Denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz, yalnız bir tek şeye ihtiyacımız var: Çalışkan olmak! Servet ve onun doğal sonucu olan rahat yaşamak ve mutluluk, yalnız ve ancak çalışanların hakkıdır. Mustafa Kemal ATATÜRK

İçindekiler Ön Söz...3 YIL: 1 SAYI: 1 MAYIS 2007 GENÇLİK DERGİSİ İKİ AYDA BİR YAYIMLANIR ÜCRETSİZDİR 19 Mayıs Kutlu Olsun Bilgi Yurdu Niçin Kuruldu?...4 NASIL BİR GENÇLİK? -1 / Okuyan Bir Gençlik [MUSTAFA ÖZTÜRK]...5 Atatürk e Göre Çocuk Terbiyesi...6 Denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz, yalnız bir tek şeye ihtiyacımız var: Çalışkan olmak! Servet ve onun doğal sonucu olan rahat yaşamak ve mutluluk, yalnız ve ancak çalışanların hakkıdır. Mustafa Kemal ATATÜRK Tarihi Bandırma Vapuru Kaptanı İsmail Hakkı Bey [MUSTAFA İLHAN]...7 BİLGİYURDU GENÇLİK DERGİSİ YIL:1 SAYI:1 MAYIS 2007 İKİ AYDA BİR ÇIKAR ÜCRETSİZDİR SAHİBİ: Bilgiyurdu Gençlik Eğitim ve Kültür Derneği Adına Dernek Başkanı Mustafa Öztürk YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ: Mustafa İlhan YAZIŞMA ADRESİ: Sahabiye Mahallesi Otağ Sokağı Kamer Apt. A Blok Nu:4/3 Kocasinan Kayseri TELEFON: (352) 232 32 67 E-POSTA: bilgiyurdu@hotmail.com GRAFİK TASARIM: BİLGE GRAFİK / (352) 232 29 05 bilgegrafik@superonline.com BASKI: ORKA MATBAACILIK SAN. TİC. LTD. ŞTİ. OSB 43. CAD. NO:11 KAYSERİ (352) 322 17 00 Yazılar yayınlansın ya da yayınlanmasın iade edilmez. Yazılarda kısaltma yapılabilir. Hukuki sorumluluk yazarlara aittir. Şeyh Turesan-ı Veli Hazretlerinin Yaşadığı Devir [MEHMET ÇAYIRDAĞ]...8 Ne Mutlu Türküm Diyene! [PROF.DR. METİN KARAÖRS]...9 Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ten Tarih Öğretmenlerine...11 Türk Gençliği Nasıl Olmalı? [HAKAN TUNÇ]...12 Fatih te Kendimizi Bulmak [OSMAN KARABABA]...13 Dilimizi Korumak -1 [HÜSEYİN DÖNGEL]...14 Türk Kimliği [MUAMMER YILMAZ]...15 Dünyada ve Türkiye de Bilişim [METİN ÖZBEK]...16 Yarım Kalan Şiir [FAZIL AHMET BAHADIR]...17 Şiddet [İBRAHİM GÜNGÖR]...18 Afganistan a Selam [SAYED ZARİR ŞAH]...19 19 Mayıs ın Anlamı [HAKAN KURTKAYA]...20 Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp [HALİL BAYER]...21 Müzik ve Toplum [AHMET ALTAY]...22 2 Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007

Ön Söz Sevgili okurlarımız, Ülke sorunlarının çözülebilmesi, nitelikli insanların yetiştirilmesine bağlıdır. Devletin eğitim öğretim çarkı bu işlevini iyi yapamıyorsa, sorunlar azalmayacak, artacaktır. Ülkede hangi sistem uygulanırsa uygulansın, hangi parti iktidara gelirse gelsin nitelikli insan yetiştirilemiyorsa, durum değişmeyecektir. Bu nedenledir ki, En büyük yatırım, insana yapılan yatırımdır. Biz de bunu yapıyoruz. Elinizdeki dergi, ülkemize yeni ve sağlam beyinler kazandırmanın aracı olacaktır. Kitap ve dergi, medeniyetin temelidir. Okuyan düşünür, düşünen yapar. Gençlerimiz okuyarak hem bilgi birikimini sağlayacaklar, hem ülke sorunlarının farkına varacaklar, hem de kendilerini tanıyacaklardır. Derginin tüm yazarlarının gençler olmak isterdik. Elinizdeki birinci sayıda sadece üç üniversite öğrencisinin yazısı bulunuyor. Bize göndermeleri halinde, genç kalemlerin yazı ve şiirlerini gelecek sayılarımızda sevinerek yayımlarız. Yazmak, güzel bir eylemdir. Duygu, düşünce ve hayallerin kâğıda geçirilmesi, onların yaşatılması gibidir. Sözler uçup gidiyor ama yazı kalıyor. Binlerce yıl önce yaşamış atalarımız, yazı sayesinde bizlerle konuşabiliyorlar. Orhun Yazıtları yoluyla Bilge Kağan 1275 yıl öncesinden bugünkü Türk nesillerine seslenebiliyor. Daha binlerce yıl seslenmeye devam edecek. Okullarımızda yazma-kompozisyon derslerine gereken önemin verilmemesi, çok kötü sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Birkaç cümleyi bile doğru yazamayan öğrenciler görmek bizleri çok üzüyor. Eğitimcilerimiz gereken önlemleri acilen almalıdırlar. Bilgiyurdu olarak biz de üzerimize düşen görevleri yapmaya hazırız. Gençlerimize Türkçe-kompozisyon gibi dersleri ücret almadan vermeyi vazifemiz sayarız. İkinci sayıda buluşana kadar hoşça kalın. 14:00 VEFAT Kayseri de Türk millî eğitimine uzun yıllar hizmet veren ve pekçok sporcunun yetişmesine önayak olan Atila NUHOĞLU 03/05/2007 tarihinde vefat etmiştir. Merhuma Allah tan rahmet arkadaşlarına, meslektaşlarına, öğrencilerine ve tüm yakınlarına başsağlığı dileriz. Derneğimiz kurucularından Asaf YÜKSEL in amcaoğlu, Ziraat Bankası ndan emekli Osman YÜKSEL Bey, 09/05/2007 çarşamba günü Hakk ın rahmetine kavuştu. Merhuma Allah tan rahmet, arkadaşlarına, meslektaşlarına ve Yüksel ailesine başsağlığı dileriz. BİLGİYURDU GENÇLİK EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ YÖNETİM KURULU BİLGİYURDU GENÇLİK EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ YÖNETİM KURULU Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007 3

Pano Bilgiyurdu niçin kuruldu? Bilgiyurdu nu Türk gençliğinin millî kültür değerleriyle yetişmesine yardımcı olmak amacıyla kurduk. Zira gençlerimizin böyle bir hizmete ihtiyaçları olduğunu biliyoruz. Günümüzde çocuklarımız ve gençlerimiz, çok yönlü ve çok yoğun dış etkiler altındadırlar. Misyonerler başta olmak üzere tüm Batılı örgütler, öncelikle genç beyinleri hedef almışlardır. Yabancıların bu faaliyetleri yetmiyormuş gibi, bir kısım basın yayın organları da yabancı kültürlerin savunucusu olmuşlardır. Bunlar gençlerimizin ruhunda, beyninde ve gönlünde öylesine bir tahribat yapıyorlar ki, Batı ya özenti her geçen gün evlatlarımız arasında hızla yayılıyor. Böyle giderse Batı toplumlarında görülen ahlak buhranı ve bundan kaynaklanan manevi hastalıklar bizim gençlerimizi de pençesine düşürüp, kahredecektir. Yabancı kültürlerin yıkıcı etkilerine maruz kalan gençlerimiz, doğal olarak, aile ve ülkelerine karşı sorumluluklarının bilincinde olamazlar. Bu yüzden, onları suçlamak yanlıştır. Suçu, onlara tarihini, kültürünü, din ve ahlakını öğretmeyenlerde aramalıdır. Biz, bu eksikliği görerek yola çıktık. Türk gençliğini, engin tarihiyle, zengin kültürüyle tanıştırmak istiyoruz. Allah indinde tek hak din olan İslam ı Türk gençliğine en güzel ve en doğru şekilde öğretmek, Türk ahlakının Türk toplum hayatındaki yerini kavratmak istiyoruz. Anne ve babasına öff! bile demeyen, Ülke sorunları üzerinde derin derin düşünen, Ailesi, ülkesi ve devletine karşı sorumluluklarını bilen ve bunları yerine getirmeye çalışan, Gelecekte, ülke yönetiminde görev alacağını hesaplayarak o günlere şuurla hazırlanan gençler yetiştirmeyi amaç edindik. Bunun için plan ve programlar yaptık. Bunu millî görev anlayışıyla uygulamaya gayret edeceğiz. Türk gençliğine millî kültür eğitimi verilmemesi durumunda, yarınlarımızın nasıl bir görünüm alacağını her Türk ferdinin düşünmesi gerekir. Değerlerini kaybeden milletlerin acı sonunu tarih, ibret almamız için bizlere göstermektedir. O korkunç akıbetin yaşanmaması için gençlerimizin millî tarih, millî ahlak, millî edebiyat eğitim ve öğretiminden geçirilmeleri şarttır. Vereceğimiz bu eğitim ve öğretimle gençlerimizin sorumluluklarını bilen, millî ve manevi değerleri yaşayan şuurlu şahsiyetler olacaklarına inanıyoruz. Tarihte Türk milletini büyük yapan ve zaferlere taşıyan değerlerimizi gençlerimize verebilirsek, hizmetleriyle toplumuna önder olmuş şahsiyetleri örnek almalarını sağlayabilirsek, gençlerimizin önünde yeni bir ufuk açmış olacağız. O zaman, kötü alışkanlıklarından kurtularak okumaya, bilgilerini artırmaya yöneleceklerdir. Bu aşamaya gelindiğinde kütüphanemiz devreye girecektir. Faaliyet alanımız gençlik ile sınırlıdır ve diğer alanlara ayıracak bir zamanımız da bulunmamaktadır. Bu işe gönül verenler olarak herhangi bir siyasi ve ekonomik beklentimiz yoktur. Vatanın gençlerine hizmet etmenin vereceği haz ve sevinç bize yetecektir. Saygıdeğer anneler ve babalar! Evlatlarınızı bize emanet etmekten çekinmeyiniz. Onlar bizim de evlatlarımızdır. Ayrıca biz, emanete ihanet edenlerden hiç olmadık ve olmayacağız. Sevgili gençler! Yaşantınızda yeni bir dönemi başlatacak olan Bilgiyurdu nun kapısı, sizlere sonuna kadar açıktır. Türk milletinin mutlu yarınlarına giden yollarda bilgiyle, azimle, sabırla yürüyeceksiniz. Önünüzde yeni umutlar ve yeni bir ufuk var. Mustafa ÖZTÜRK Bilgiyurdu Gençlik Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı Adı : BİLGİYURDU GENÇLİK EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ Kuruluş : 07.12.2006 Tüzük onayı : 09.01.2007 Kurucular : Mustafa ÖZTÜRK Hüseyin DÖNGEL Osman KARABABA Gökhan PINARBAŞI Mehmet KABAKTEPE Mustafa Aykut AKŞİT Sertaç ERDEM Asaf YÜKSEL Amacı : Türk milletinin geleceğinin teminatı olacak Türk gençlerinin; -Türklük şuur ve bilgisine sahip, -Anayasa nın başlangıcındaki değiştirilemez ilkelere bağlı ve bu ilkeleri korumaya kararlı, -Türk milletini millet yapan milli kültür değerlerini yaşayan ve sonsuza dek yaşatmayı milli görev sayan, -Türk milletinin her alanda yükselmesini, tam bağımsızlığını ve bölünmez Adres : Sahabiye Mahallesi Otağ Sokağı Kamer Apt. Nu:4 A blok Kat:3 Kocasinan / KAYSERİ bütünlüğünü milli ülküsü bilen; - Bilim ve teknolojideki gelişmeleri takip edip, Türk toplumunun hizmetine sunan bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktır. 4 Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007

İnceleme Mustafa ÖZTÜRK Nasıl Bir Gençlik?-1 Okuyan Bir Gençlik Önce, okuyan bir gençlik olsun isterim. Okuyan gençler, kültür ve medeniyetin kapısını aralamışlardır. Oradan içeri girer, bilgiyi de mutluluğu da kolayca bulabilirler. Bu nedenle çantası veya cebinde her zaman kitap bulunduran, kitabevlerinden yeni çıkan eserleri soruşturan gençlere bayılırım. Okumanın yararlarını yazmakla bitiremeyiz. Bilgiye ulaşmak için gözlem yaparız, konuşulanları dinleriz, deneylere başvururuz ve okuruz. Okumadan kültürlü bir insan olunamaz. Çünkü kültür en çok, ana dilde yazılan kitaplarda toplanmıştır. Eğer Türk millî kültürünü öğrenmek istiyorsak, Türk destanlarını, Türk masallarını, Türk milletinin ürettiği sanat eserlerini anlatan kitapları okumalıyız. Voltaire in dediği gibi: Okuma, ruhu yükseltir. Büyük devlet adamları ve kahramanların biyografilerini okursak, onlar gibi yararlı işler yapmak isteriz. Çünkü onlardan etkilenmemek mümkün değildir. Dilini güzelleştirmek, kelime hazinesini zenginleştirmek isteyenler, mutlaka, edebiyat üstatlarının eserlerini okumalıdırlar. Ana dili konuşurken ve yazarken başarıyla kullanmak için, dilin kurallarını bilmek yeterli değildir; o dille yazılmış şaheserleri okuyup onlardan, dilin inceliklerini de öğrenmek gerekir. Mesela; Yahya Kemal, Reşat Nuri, Peyami Safa ve Tarık Buğra gibi yazarları okumamış bir Türk genci, Türk dili bilinci ve zevkini kolay kolay kazanamayacaktır. Bacon: Okumak, insana olgunluk, konuşmada canlılık, yazmada açıklık verir demiştir. Bunlar az şey mi? Bana göre herkes için başarının anahtarıdır. Öğrenciyi yüksek okullara, politikacıları iktidara taşır. Okumaktan elde edilen en büyük fayda, disiplinli bir kafa sahibi olmaktır diyen Gibben e hak vermeliyiz. Disiplinli kafa dan ne anlıyoruz? Önce, doğru düşünen, plan proje yapan, güzel ile çirkini ayıran, dost ile düşmanı tespit edebilen beyinleri anlamalıyız. Kafa disiplinin ne kadar gerekli olduğunu, bugün Türkiye de meydana gelen olaylara bakarak anlayabiliyoruz. Türk tarihini bilmeyen; Dede Korkut Kitabı nı, Nutuk u okumamış, dünyadaki gelişmeleri takip etmemiş kişiler, elbette bir kafa karışıklığı içinde bulunacaklardır. Çünkü Türk ün tarih ve kültüründen uzak kaldıkları için Türk gibi düşünmek yetenekleri yoktur. Okumak, önümüze yeni ufuklar açar. Bilmediğimiz ülkelere okuduğumuz gezi kitaplarıyla gider, oranın insanlarıyla tanışır ve hatta onlarla arkadaş bile oluruz. Bazen de bir romanın bir kahramanında kendimizi bulur, onunla güler, onunla ağlarız. İyi ki kitaplarımız var. Can sıkıntımıza onlar son verir. Çoğu zaman öğretmenlerimiz uzaktadır ama onlar her zaman yanı başımızdadır. Onlara danışmakta hiç zorluk çekmeyiz. Anadolu insanı liseye, üniversiteye gönderdiği çocuklarından gurur duyar. Onlar için her çeşit fedakârlığı yapar. İnsanımızın tahsil yaptırdığı çocukları için kullandığı şu ifadeler ne kadar güzeldir: Oğlumu Gazi Üniversitesi nde, kızımı Erciyes Üniversitesi nde okutuyorum. Demek ki, Türk insanı, bir kişiyi meslek sahibi yapan tahsil hayatını okumak sözcüğü ile karşılıyor. Okumak, böylesine önemli Hazreti Peygambere indirilen ilk surenin Yaratan Rabbinin adıyla oku! diye başlaması, sebepsiz değildir. Allah ın emri Oku! dur. Allah ı, kendimizi, dünyayı tanımak için okuyacağız. Doğruyu, güzeli, iyiyi bulmak için okuyacağız. Tamam da nasıl okuyacağız? Verimli bir okumada insanın kendisini esere vermesi, dış etkilerden uzaklaşması şarttır. Ben öyle kişiler bilirim ki, kitap okurken yanlarında top atılsa duymazlar. Bu, asla yazara teslim olmak anlamında düşünülmemelidir. Önemli olan doğru anlamaktır. İleri sürülen fikirleri kabul ederiz veya etmeyiz; o, başka Okunulan eserden en iyi şekilde yararlanmak amacıyla yazara şu soruların yöneltilmesi şarttır: Niçin? Nasıl? Ne zaman? Nerede? Kim? Ne? Tıpkı cümlenin öğelerini arar gibi Bu sorular bizi yanlışlardan korur, doğruyu bulmamıza yardım eder. Kabul etmeliyiz ki, her kitap iyi değildir. Arkadaşlar gibi kitaplar da iyi seçilmelidir. Bazı kişiler, okurken kalemlerini ellerinden bırakmaz, önemli gördükleri cümlelerin altını çizerler. Atatürk ün okuduğu kitaplara baktığımızda bunu görüyoruz. Hatta Atatürk, bazı cümle- Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007 5

İnceleme lerin altını çizmemekle kalmamış, sayfa kenarlarına çok önemli notlar da yazmıştır. Ben, çok sevdiğim ve önemli bulduğum kitapları okurken notlar alırım. Bu notlar, sonradan kolay hatırlamamı sağlar. Bazı kitapları da iyi anlayabileyim diye, defalarca okumuşumdur. Bunu size de tavsiye ederim. Eğer evde veya kütüphanede okuyorsanız, yanınızda bir de sözlük bulundurmalısınız. Çünkü karşınıza, anlamını bilmediğiniz pek çok kelime çıkacaktır. Bunları öğrenmeden geçerseniz, okumadan beklenen verimi asla alamazsınız. Türk gençleri şanlı tarihimizi ve özellikle Türk İstiklal Savaşımızı anlatan kitapları, büyük bir hûşu içinde, bütün ruhunu ve dimağını vererek okumalıdır. Çünkü o eserlerde Çanakkale yi geçil- mez yapan, vatan topraklarını Haçlılara bırakmayan Türk ün ruh ve kimliği mevcuttur. Batı emperyalizminin hayâsız saldırı ve tehditleriyle yüz yüze bulunduğumuz bugün de o ruh ve kimliğe ihtiyacımız vardır. Okuyan gençler, bilgili ve bilinçlidir. Bilgi ise gençlerimizin en büyük silahıdır. En azılı düşman olan cehalet, ancak bilgi silahı ile yenilecektir. Orhun Abideleri nde kağanların üç özelliğine vurgu yapılmıştır. Bunlar alplık, erdemlilik ve bilgeliktir. Bilgiye verilen değerden dolayı, kağanlar bilge sıfatını kullanmışlardır. İslami Türk edebiyatının ilk eserleri olan Kutadgu Bilig ve Atabe t ül Hakayık ta bilgi ve akıl övülmektedir. Edip Ahmet in şu sözleri ne kadar yalındır: Kişiler bilgileri ile bilinir. Bilgisiz, diri iken kaybolmuş sayılır. Bilgili er ölse de adı ölmez. Bilgisiz, sağ iken (bile) adı ölüdür. Bu sözler sanki Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? ayetinin açıklamasıdır. Bugün insanlığın ulaştığı seviye, evimizde kullandığımız araçlar, fabrikalar, iletişim vasıtaları, kısacası her şey bilginin ve insan aklının eseridir. Zira bilimin dayanağı bilgidir. Bilgiye önem veren, onu teknolojiye yansıtan ülkeler kalkınmış, diğerleri ise geri kalmışlardır. Düşünürler yaşadığımız çağa Bilgi çağı, topluma da Bilgi toplumu adını verdiler. Baş döndürücü gelişmeler oluyor. Türk milleti bu gelişmelerin asla gerisinde kalmamalı. Bunun için biz de derneğimize BİLGİ YURDU adını uygun gördük. Okumayı çok seven ve bilgi ile donanan gençler yetişsin diye Atatürk e Göre Çocuk Terbiyesi «Çoğu ailelerde öteden beri çok kötü bir alışkanlık var: çocuklarını söyletmez ve dinlemezler. Zavallılar lafa karışınca Sen büyüklerin konuşmasına karışma der, sustururlar. Ne kadar yanlış, hatta zararlı bir hareket Hâlbuki tam tersine, çocukları serbestçe konuşmaya; düşündüklerini, duyduklarını olduğu gibi ifade etmeye teşvik etmelidir. Böylece hem hatalarını düzeltmeye imkân bulunur, hem de ileride yalancı ve riyakâr olmalarının önüne geçilmiş olunur. Kısacası çocuklarımızı artık, düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimi düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde yurt, ulus, aile, yurttaş sevgisiyle beraber, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışmalıdır. Bence bunlar, çocuk terbiyesinde, ana kucağından en yüksek eğitim ocaklarına kadar her yerde, her zaman üzerinde durulacak önemli noktalardır. Ancak bu suretledir ki, çocuklarımız, memlekete yararlı birer vatandaş ve mükemmel birer insan olurlar.» Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk ün hususiyetleri 6 Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007

Tarih Mustafa İLHAN İsmail Hakkı Mustafa Kemal ve onsekiz arkadaşını 19 Mayıs 1919 da Samsun a çıkaran Bandırma Vapuru nun kaptanı. 1871 yılında Zincidere de doğdu. Babası Posluoğulları ndan, kendisi gibi kaptan olan Hacı Ahmet, annesi Hatice Hanım dır. İlk ve orta öğrenimini Zincidere Şehir Yatılı Mektebi nde tamamladı. Yüksek öğrenimi için de İstanbul Heybeliada Mekteb-i Fünunu olan Bahriyeyi Şahane ye bağlı Yatılı Ticari Kaptan Mektebi ne girdi. 1891 yılında stajyer kaptan olarak mezun olup, ilk görevine KAYSERİ adlı bir vapurda başladı. 1915 de Osmanlı Seyr-i Sefain de (donanma) Doğan Vapuru Kaptanlığı na atandı. 1 Mayıs 1919 da ise Bandırma Vapuru Suvari Kaptanı oldu. 16 Mayıs 1919 da, 9. Ordu Müfettişliği ne atanan Mustafa Kemal ve arkadaşlarını İstanbul dan Samsun a götürdü. Tarihe geçen bu yolculuğu, yüksek denizcilik bilgisiyle, Mustafa Kemal ve düşüncelerine bağlı bir kaptan olarak başarı ile tamamladı. Büyük yolculuk Bandırma Vapuru, 16 Mayıs 1919 akşamı Kız Kulesi açıklarında, İtilaf devletleri görevlilerince aranmasından sonra yola çıktı. Vapurun personel sayısı 22, yolcu sayısı ise 19 dur. Ayrıca, söylenenin aksine, İsmail Hakkı Bey Karadeniz i avucunun içi gibi bilen bir kaptandır. Mustafa Kemal, Bandırma Vapuru Karadeniz e açıldıktan sonra İsmail Hakkı Bey e, İtilaf Devletleri nin zarar vermesinden uzak olmak için sahili takip eden rotada gidiniz, bir tehlike halinde gemiyi sahile oturtunuz emrini vermiştir. Tarihi Bandırma Vapuru Kaptanı İsmail Hakkı Bey (Durusu) 17 Mayıs gece yarısı İnebolu ya varan Bandırma Vapuru, 18 Mayıs öğle üzeri Sinop a ulaştı. Vapur, 19 Mayıs sabahı saat 06 da ise Samsun Limanı na demir attı. Türk kurtuluş savaşının hazırlık döneminin başlangıcı Mustafa Kemal in Samsun a çıkışıdır. Bu istiklal meşalesinin yakılışıdır. Nutuk un (Söylev) ilk yan başlığı Samsun a çıktığım gün umumi manzara dır. Bandırma Vapuru nun Kimliği Bandırma Vapuru hep, bozuk, köhne, hız ölçen paraketeden yoksun ve hatta pusulasız bir gemi olarak anlatıla gelmiştir. Kaptan İsmail Hakkı Bey ise bu konuda yakını olan Orhan Karadeniz e, Bandırma Vapuru nun eski bir gemi olmasına karşın iddia edildiği gibi pusulasız, paraketesiz yola çıkmadığını, hatta iki pusulasının olduğunu anlatmıştı. İsmail Hakkı Bey, Karadeniz e ilk defa o seferle çıktığı konusuna da karşı çıkmıştır; zira İsmail Hakkı Bey, Karadeniz i avucunun içi gibi bilen bir kurt denizciydi. İsmail Hakkı Mustafa Kemal le ilk defa o vapurda karşılaştığı görüşüne de karşı çıkarak, daha önce Mustafa Kemal in Şişli deki evinde görüştüklerini ve Paşa nın rotaya ilişkin emirlerini de orada aldığını söylemiştir. Soyadı bazı yerlerde Dursun olarak geçmesine rağmen Durusu olarak kullanılagelmiştir. Erol Mütercimler Denizden Gelen Destek adlı eserinde, Bandırma Vapuru hakkında, Dünya denizcilik tarihinde unutulmazlar arasına girdi demiştir. Mütercimler, kitabında gemi için; Bandırma, küçük bir yolcu vapurudur. 1878 de İskoçya nın Paisley kentindeki H. Mc Intyre Tersanesi nde inşa edildi. Demir uskurlu ve buharlı bir gemiydi. Boyu 47,97 m, eni 8,5 m, derinliği ise yine 8,5 m dir. Gemi 1891 de Marmara Denizi nde Erdek açıklarında battı. Daha sonra tekrar yüzdürüldü. 1893 yılında İdare-i Mahsusa gemiyi satın aldı ve Panderma ismini verdi. 1910 yılında İdare-i Mahsusa, Osmanlı Seyri Sefain adını alınca Panderma olan adı da Bandırma olarak değiştirildi. Vapur, Samsun dan İstanbul a dönünce, posta vapuru olarak kullanılmaya devam etti. 1925 de gemi mezarlığında yerini alan Bandırma Vapuru jilet olmaktan kurtulamadı diye bahseder. Bu gurur bana yeter İsmail Hakkı Bey, 1922 de yaş haddinden emekli oldu. Kasımpaşa daki evinde sakin bir hayat sürdü. Yumuşak huylu, sakin ve alçakgönüllü bir Efendi Kaptan dır. İsmail Hakkı Bey, 22 Aralık 1940 da vefat etmiştir. 18 Mayıs 2005 de Zincidere de geleneksel hale gelen İsmail Hakkı Durusu yu anma programında karşılaştığım torunu Nejat Ulugöl Beyefendi yle sohbetimizde İsmail Hakkı Bey ile ilgili yanlışlar üzerine konuşmuştuk. Ona M. Kemal Atatürk ün İsmail Hakkı Bey le ilgili anısının olup olmadığını sordum. Cevaben, Mustafa Kemal in gemi mürettebatını unutmadığını ve aradığını, ziyaret ettiğini söylediler. Paşa, İsmail Hakkı Bey e, ihtiyacı olan bir şeyin ve emekli maaşının yeterli olup olmadığını sorduğunda, kendisinin, görevini başarmanın ve ülke hizmetinde böyle bir şerefe layık olmanın gururu içinde gelen tekliflere sıcak bakmadığını söylemişti. Kuvva-i Milliye ruhunun kaynaştırdığı bu açık ve gizli kahramanların kişisel olgunluklarının gereğini yaptıkları unutulamaz. Bize de onları sık sık yâd etmek ve gelecek kuşaklara aktarmak kalıyor. Ruhları şad olsun. Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007 7

Tarih Mehmet ÇAYIRDAĞ Anadolu nun Manevî Fatihleri Şeyh Turesan-ı Veli Hazretlerinin Yaşadığı Devir On üçüncü yüzyıl Anadolu sunda Selçuklu devrinde Kay seri de. İncesu da yaşamış bulunan Şeyh Turesan-ı Veli (Kad des Allahu Sırruhu), Seyyid Burhaneddin Tirmizi Sultanü l ulema Bahaeddin Veled, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Hacı Bektaş-ı Veli, Şeyh Şaban-ı Veli, Şeyh Evhaduddin-i Kirmanı,.Ahi Evran Şeyh Nasıreddin (Kaddes Allahu sırruhül l-ecmain) gibi Anadolu yu aydınlatan Selçuklu döneminin, birçoğu Tür kistan Şeyhi Ahmet Yesevı Hazretleri dergâhından yetişmiş ta savvuf ehli pirlerdendir. Babası ve ataları hakkında malumatı mız bulunmayan Turesan-ı Velinin isminin Dur-Ali veya Tur Ali, Tur-Afşın gibi, Tur Hasan veya Dur Hasan isminin birleşmesin den meydana geldiğini tahmin etmekteyiz. Kendisine mekân olarak seçip dergâhını kurduğu İncesu nun Tekke Dağı bölgenin, geçilmez, sarp ve hâli alanlarından olup, o emsali hak eren ler gibi burada dervişleri ile birlikte ibadet taat, zikir ve ihtiyaçla rının temini için çalışma ile meşgul olmuş, kendisine tabi olanla rı az ilerde, dergâhın doğusundan, Ürgüp ten gelip İnce su yu Kayseri ye bağlayan Ulu Yol dan gelip geçen ve buraya uğ rayan yolcuları irşat etmiş, ağırlamış ve ihtiyaçlarını karşılamıştır. Zaten hemen karşısındaki dağlarda tekkelerini kurmuş Şeyh Şaban-ı Veli. Şeyh Çoban, Omuzu Güçlü Hazretleri de böyle sarp ve hâli yerleri seçip buralarda inziva halinde, ancak çevre ile ilgili gelip geçeni kondurma, doyurma ve irşat hizmetleri ile meşguldüler. Bu bölge aynı zamanda eski Hıristiyanlık merkezlerinin en önemlilerinden olan Kapadokya Bölgesi idi. Bilhassa Bi zans döneminde, kaya içlerinde ve yeraltında meydana getir miş oldukları kilise ve manastırlarında Hıristiyan keşişler, yüzyıllar boyu faaliyet göstererek bütün çevreyi tesirleri altına almış lardı. Onlar, Selçuklu sultanlarının müsamahaları altında bu faa liyetlerini sürdürürken, bir taraftan da Anadolu nun Müslümanlaşmaya başlaması üzerine Haçlı seferlerini davet edip, Anado lu yu kana bulayan, dağları taşları şehitlik haline getiren, bu akınlara mihmandarlık ediyorlardı. İşte bütün bu Velilerin faali yet alanı olarak böyle bir alanı seçmiş olmalarının hikmeti biraz da buna bağlı idi. Bölgenin bir ucunda, o zaman yine hâli bir yer olan Suluca Karahöyük (Hacı Bektaş) te Hacı Bektaşı Veli, Kırşehir de Taptuk Emre ve Yunus Emre, Ahi Evran, Kayseri de Evhadüddini Kirmanı yine Ahi Evran ve Seyyid Burhaneddin Hazretleri, Erciyes çevresinde başta Şeyh Turesan Veli olmak üzere diğer bütün mutasavvıf şeyhler bu bölgeyi rasgele seç memişlerdir. Bunlar; Haçlı belasından sonra bu defa doğudan gelen putperest Moğol vahşeti karşısında da Anadolu insanının sığınağı, moral gücü olmuşlar ve bu en buhranlı dönemlerin, inançların kaybedilmeden ve belki daha güçlenerek, bu üstün düşman güçleri karşısında Anadolu terk edilmeden felaketlerin geçirilmesinde gayret sarf etmişler. Bu kutsal görevleri üstlenen devletlerden biri zayıflayıp yıkılmak üzere iken, hemen yerine daha güçlü olanın kurulmasında da birinci derecede rol oyna mışlardır. 8 Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007

İnceleme Türkler Haykırsın: Ne Mutlu Türküm Diyene! Prof. Dr. M. Metin KARAÖRS Atatürk ün yüksek Türk Kültürü ve Türk Kahramanlığı temelleri üzerine kurduğu ve Onuncu Yıl Nutku nun sonunda boğazı yırtılırcasına haykırarak söylediği Ne Mutlu Türküm Diyene! sözlerini haykırmanın günümüzde suç hâle geldiğini, Türkiye Cumhuriyeti nin Kilis İli nin Valisi Aslan Kütükçü belirtmişti. 1 Türk Silahlı Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanlığı 27 Nisan 2007 tarihindeki basın açıklamasında Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk ün Ne mutlu Türküm diyene anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır. şeklindeki açıklamasıyla Türk milletinin dostlarının ve düşmanlarının nasıl ayırt edilmesi gerektiğini bir kere daha ortaya koymuştur. 2 1 Yeniçağ gazetesi 26.08.2005 tarihli nüsha : Kilis Valisi Aslan Kütükçü nün gidişata isyanı: Türk üm demek bile suç oldu...kütükçü: Devletin kurucusunun Ne Mutlu Türküm Diyene dediği bir ülkede Türküm demek suç. Böyle telâkkî edilmektedir. Böyle devlet anlayışı olamaz. Siz Kızıl Elma ile dalga geçtiklerine bakmayın. Kızıl Elma dünyaya talip olma idealidir. 2 Genel Kurmay Başkanlığı, Genel-ağ sitesi, 27 Nisan 2007 tarihli basın açıklaması Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşunun 83. yılını kutladığımız bu günlerde Türk İstiklâl Harbi nin muzaffer kumandanı, yurdumuzun kurtarıcısı ve Cumhuriyetimizin kurucusu olarak her vatansever Türkün gönlünde ebedî olarak yaşayacak olan Atatürk ün Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak ancak Türkiye Cumhuriyeti ebediyen payidar kalacaktır sözleriyle Türk milletinin devamlılığının ebediyete kadar süreceğine olan imanı belirtilmiştir. Onuncu Yıl Nutku nun sonuna el yazısıyla yazıp eklediği, fakat sonradan çizdiği Beni unutmayınız cümlesi ile belirtilen istek, Türk milleti tarafından onun kurduğu Cumhuriyete ve onun ilkelerine sahip çıkmakla yerine getirilebilir. Atatürk, Türk milletine en çok yakışan ve Türk milletinin bütün milletlerden daha fazla lâyık olduğu idare sisteminin de cumhuriyet idaresi olduğuna inanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti nin dayandığı temelleri 10 yıl nutkunda şu sözlerle açıklar: Türk Milleti!.. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun. Bu anda büyük Türk Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007 9

İnceleme milletinin bir ferdi olarak, bu mutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim. Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürüne dayanan Türkiye Cumhuriyeti dir. Bundaki başarıyı Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber azimle yürümesine borçluyuz. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti nin iki ana temele dayandığını belirtmektedir: Atatürk, en büyük iftiharım Türk olarak yaratılmamdır derken, Bu memleket dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna medeniyetin yüksek tecellisine yüksek sahne oldu. Bu sahne en aşağı yedi bin yıllık bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı. Beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu. Türk budur, yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan ateştir sözleri ve Onuncu Yıl Nutku nun sonunda Ne mutlu Türküm diyene diye boğazı yırtılırcasına haykırırken, içinde yetiştiği milletinin kahramanlık ruhunu dile getiriyordu. Yine aynı nutukta Daha az zamanda daha büyük işler başarcağız, Bunda da muvaffak olacağımıza asla şüphem yoktur. Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir, Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir sözleriyle de Türk milletinin gelecekte büyük işler yapacağına olan inancını belirtiyordu. Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir diyerek de millet anlayışını dile getiriyordu. Atatürk uzak görüşlülüğü ile durumu tespit eden ve değerlendiren, birleştirici ve toplayıcı bir lider, millî bir kahraman, büyük bir asker, üstün vasıflı bir kumandan, büyük bir teşkilatçı, kültür meseleleriyle çok yakından ilgilenen, Türk milletinin kaderini değiştiren, ona yeni bir yön veren, birleştirici ve toplayıcı üstün bir devlet adamıdır. Atatürk ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti şu esaslara sahiptir: 1.Tam bağımsızdır. Hiçbir şekile manda ve himaye kabul etmez. 2.Halkçıdır, demokratiktir, sosyaldir, barışçıdır. 3.Müsbet ilme ve hür duyguya dayanır. 4.Dinamiktir, atılımcıdır, inkılâpçıdır. 5.Lâik anlayışa sahiptir. Atatürk, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti nin kopyacı ve taklitçi olmadığını şöyle açıklar: Kendimizi dünyada bulunan herhangi bir hükümete benzetmek kadar hata olamaz. Biz kendi benliğimiz içinde ve kendi mizaç ve tabiatımızla ilerliyoruz ve ilerliyeceğiz. Biz benzememekle ve benzetmemekle öğünüyoruz. Çünkü biz bize benziyoruz. Kimseye benzememek ve kendimiz gibi olmak ilkesi, millî olmayı, ulusal olmayı gerektirmektedir. Elbette eğitim de millî olmalıdır: 15 Temmuz 1921 deki Millî Eğitim Kongresi ni açarken eğitimin millîliği konusundan ne anladığını şu sözlerle açıklıyordu: Şimdiye kadar, takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin gerileme tarihinde en önemli bir âmil olduğu kanaatındayım. Terbiyedir ki bir milleti ya hür, müstakil şanlı âli bir heyet-i içtimaiyye hâlinde yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder. Efendiler, yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel ve her şeyden evvel Türkiye nin istiklâline, kendi benliğine, millî geleneklerine düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. Dünyadaki milletler arası duruma göre, böyle bir savaşın gerektirdiği terbiye unsurları ile donanmış olmayan fertlere ve bu fertlerden toplanmış cemiyetlere hayat ve istiklâl yoktur. Silahla olduğu gibi dimağı ile de mücadele mecburiyetinde olan olan milletimizin birincisinde gösterdiği kudreti, ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur. Ancak, bu tabiî kabiliyeti bilecek usullerle donanmış vatandaşlar lazımdır. Bilelim ki millî benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır Atatürk, gençliğin eğitimini öğretmenlere emanet etmiştir: Muallimler, yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr muallim ve mürebbileri sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınızın derecesiyle mütenasip bulunacaktır. Cumhuriyet, fikren, ilmen fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Atatürk, dinamik, çalışkan bir nesil arzu ediyordu: Çalışmadan, yorulmadan, öğrenmeden rahat yaşama yollarını aramayı itiyat haline getirmiş olan milletler, evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra istiklâllerini kaybetmeye mahkumdurlar. Atatürk ün ortaya koyduğu eğitim anlayışını, Atatürk ebediyete göçtükten sonra devam ettiremeyen kuşaklar, nesiller, idareler, bugün kuruluşunun 82. yılını kutlayan Türkiye Cumhuriyeti ni aşağıdaki problemlerini çözememiş bir konuma sokmuşlardır: 1. Milli beka meselesi. (Türk milletini oturduğu topraklardan sürüp çıkarmak. örnek: bugünkü Kıbrıs meselesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin dünya tarafından tanınmaması ve Annan planı ile Kıbrıs ın Rumlaştırılması planı gibi) 2. İktisadi kalkınma meselesi. (Fakirliğin Türk milletinin bir kaderi olmadığını ta Orhun Abideleri nde Bilge Kağan haykırıyordu: Az milleti çok ettim. Çıplak milleti giydirdim, Fakir milleti zengin ettim, budunun boğazı tok idi.) 3. Milli eğitim meselesi. (kendi kültürüne, kendi milletine, diline yabancı insanlar yetiştiren bir sistem) 4. Her işte aklın ve ilmin hakimiyetini kurma meselesi Atatürk Türkiye Cumhuriyeti ni lâik temeller üzerine oturtmayı amaçlamıştır. Lâikliğin düşünce ve tutumda yerleşmesi hem ilericilik hem de demokratik yaşama felsefesine uygundur. Atatürk 1925 de Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru ve en gerçek yol, medeniyet yoludur.medeniyetin emir ve isteğini yapmak, insan olmak için yeter. Lâiklik dinsizlik demek değildir. Lâiklik vicdan özgürlüğü, din ve devlet işlerinin ayrılığı, dinin siyaset aracı olarak kullanılmasının engellenmesi anlamındadır. Atatürk 1923 de Bizim dinimiz en makul ve en tabiî bir dindir ve ancak bundan dolayıdır ki, en son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, fenne, bilime, mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uyar sözleriyle İslam Dini ne olan inancını dile getirmiştir. Atatürk ün Cumhuriyetimizin kuruluşundaki iki temelden ikincisi olarak gösterdiği yüksek Türk kültürü insanlığın belli başlı en özgün kültürlerinden biridir. Kültürlerin olumlu ve olumsuz yönleri şu ölçülere göre değerlendirilir: 1. Yetiştirdiği insan tipi bakımından. (Türk kültürü, Oğuz Kağan dan Atatürk e, Tonyukuk tan Dede Korkut a, Ali Şir NevaYi den Yahya Kemal e, Bilge Kağan dan Fatih e kadar mükemmel insanlar yetiştirmiştir) 2 Ortaya koyduğu cemiyet şekli bakımından. (Toplumların en büyük erdemi devlet kurabilmektir. Türkler, tarihte en çok devlet kurma özelliğine sahiptirler.) 10 Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007

İnceleme 3. Başka kültürlerin yaşama hakkına izin verme. (Emperyalist olmama) 4. Kendisini koruma, dayanma ve savunabilme özellikleri (Türk cumhuriyetlerinin ortaya çıkışı) Atatürk ün Türk kültürünü ön plana çıkarmak için yaptığı çalışmaların başında, dil ve tarih çalışmaları gelmektedir. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesini, Türk Tarih Kurumu nu, Türk Dil Kurumu nu kurması Türk tarihinin ve Türk dilinin bilimsel olarak incelenmesi çalışmalarını Türkiye de ilerletmiştir. Dilimiz üzerinde bir bilim adamı gibi çalışan Atatürk, millî duygularla dil arasında çok kuvvetli bir bağın olduğunu şu sözleriyle de dile getirmiştir: Millî his ile dil arasında bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin gelişmesinde en büyük etkendir. Türk Dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülke- sini, millî istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir. Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve dünyadaki diğer Türk Cumhuriyetleri Atatürk ü anlayıp tanıdıkları ve izinden gittikleri oranda yükseleceklerdir. Atatürk Kıbrıs için de şöyle düşünüyordu: Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve Adalar ı geri alacağım. Selanik dahil Batı Trakya yı Türkiye hudutları içine katacağım Atatürk (Mc. Arthur a gönderildi, 1933, Atatürk ve Atatürkçüler, Şükrü Karaca, Orkun Ağustos 2003 S: 66, s: 30-31) Devletimizin kurucusu eşsiz insan, büyük Atatürk, nur içinde yat! ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK TEN TARİH ÖĞRETMENLERİNE Sizler üzerinize büyük bir sorumluluk almış bulunuyorsunuz. Genç beyinler ancak sizlerden ilham alacak ve kurtulan vatanı bayındır yapacaklardır. Bir öğrenci cebir den bir formül unutabilir, kimya dan belki bir madeni hatırlayamaz. Fakat efendiler, bir öğrenci tarihini asla unutmamalıdır ve ona tarihi unutturulmamalıdır. O öğrenci şanlı tarihinin bir sayfasını unuttuğu gün, ülke uçuruma yuvarlanıyor demektir. İşte değerli tarih öğretmeni efendilerden isteğim şudur ki verdikleri derslerin sorumluluğunu kavrasınlar ve ona göre ellerine teslim edilen genç beyinlere gerçekleri anlatsınlar. Bu yapıldığı gün, tarih öğretmenleri, ülkeye, en az kanını tarih için dökmüş kahramanlar kadar hizmet etmiş olurlar. Aksi halde kabahat tarihini bilmeyen gençte değil öğretmendedir. Onu asla affetmem. Mim Kazım Kızıltuğ, Atatürk ün Gözüyle Tarih Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007 11

İnceleme Türk Gençliği Nasıl Olmalı? Hakan TUNÇ Gençlik, enerjik bünyenin hevesli idealleri ile örtüştüğü hayatın en önemli aşamasıdır. Gençlik, hayatın zamana yayılan en uzun anı tadında anıldığı ve özlendiği dönemdir. John Levis e göre gençlik, hayatın belli bir dönemi değildir. Gençlik bir irade şekli, bir hayal özelliği, macera hevesinin rehavete boyun eğdirmesidir. Hiç kimse belli yılları doldurmakla ihtiyarlamaz, insanlar ideallerini kaybedince ihtiyarlar. Seneler ancak cildi buruşturur, ancak heyecanı yitirmek ancak ruhu buruşturur. diyor ünlü düşünür. Aynı şekilde, Ne kadar uzun yaşarsak yaşayalım ilk yirmi yıl, ömrümüzün en uzun yılıdır. diye belirtiyor Southey. Hani, Harbiye Marşı nda her söylediğimizde yüreğimizdeki coşkunun gözlerimizi nemlendirdiği Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız. dizeleri vardır ya, işte onlar gençlik ruhunun yüce idealleri uğruna enerjik yapıya kavuştuğunun simgesi olmaktadır. Yüce idealleri uğruna feda edilen hayatta gençlik anlamını bulmaktadır. Yoksa yüreği günü birlik hevesler uğruna savrulan gençlik, asi dalgalarını, aktığı dere yatağını bozmak için kullanılır. Ulu Önder Atatürk ün emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti, gençlerin güvencesi altındadır. Türk gençliği her zaman birinci vazifesinin şuurunu içinde yaşatmalıdır. Türk gençliği, Türk Cumhuriyeti ni Türk geleceğini sonsuza kadar koruyup, kollama bilincinde olduğu sürece, yüce Türk milletinin şanı ve şerefi hiçbir zaman ayaklar altına alınamayacaktır. Türk gençliği, mertliği merhamet çizgisinden ayırmadan vatanını koruma kararlığında olmalıdır. Dürüstlüğü ve adaletiyle, yeri geldiğinde, düşmanı bile kendine hayran bırakmalıdır. Bu aziz vatanı için gerektiğinde gözünü bile kırpmadan canını feda etme duygusunu, yine vatanı için gözünü kırpmadan çağdaş bilim ve uygarlık düzeyinin gerektirdiği bilgi, beceri ve yeteneğe ulaşmak için hiç durmadan çalışma isteğiyle sürdürmelidir. Hem bu vatan uğruna ölmeyi hem de bu vatan uğruna yaşamayı bir yaşam şekli haline getirmelidir. Türk gençliği asla unutma ki, bu ülkenin dünyada hak ettiği saygın bir yeri alması, ancak ve ancak, çağdaş bilimin öncülüğünde ve rehberliğinde olur. Çağdaş bilim çağa uygunluk derecesi demektir. Ama Türk gençliği, çağdaş bilimi taklit eden değil, Çağdaş bilime öncü olan bir bilgi birikimine sahip olmalıdır. Türk gençliği, emanetini, taşıdığı bedeni ve damarlarında dolaşan Asil Kanını, bu vatanın ve milletin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücü olmak için kullanmalısın. Gençlik, hayatın kısır çekişmelere dönüştüğü, kuralsızlıkların kural yapılmak istendiği haykırışlarla özünü kaybederse; gelecek nesiller, ezilmeye mahkûm prangaları doğumundan itibaren boyunlarına takacaklardır. Bundan dolayı Türk gençliği, hayatını hevesler bütünü olmaktan uzak tutup, yaşanabilir uzun soluklu yapılara dönüştürmelidir. Karanlık, sisli puslu gelecek, geçmişin dev ışıklarıyla aydınlanmaktadır. Şan ve şerefle dolu tarihimizin parlak ışıkları, geleceğimizin aydınlık kılavuzudur. Geleceğin teminatı Türk gençliği geçmişindeki külleri bırakıp, oradan geleceği aydınlatacak kor alevleri almalıdır. Türk gençliği, geçmişteki dev şahsiyetlerin gölgesinde geleceğe emin adımlarla yol alırken esaret altındaki milletlerin de özlenen kurtarıcısı olmalıdır. Geçmişi geleceğe dönük bir bağ olarak ele alan Türk gençliği, ne ufkunu tamamen geçmişe hapsetmeli, ne de sadece gelecek endişesiyle yaşamalıdır. Ne Metehan ı, ne Bilge Kağan ı, ne Alparslan ı, ne de yüzlerce yıl uyuyan milli kimliği dirilten modern Türkiye nin kurucusu, Ne mutlu Türküm diyene ifadesini gönüllerimize yerleştiren en büyük Türk milliyetçisi Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü unutmalıdır. Türk gençliği bütün önderlerinin emaneti olan bu kutsal vatan toprağını hak ettiği güzelliğe eriştirmelidir. Türk gençliği, özgürlük aşkına yanıp tutuşan binlerce soydaşının esaretine son verecek gücü yakalayacak milli bir iradeye sahip olmalıdır. Asil bir milletin, özlemlerini gönlünde barındıran geleceğin aydınlık yüzü Türk gençliği, yolun açık olsun 12 Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007

İnceleme Fatih te Kendimizi Bulmak... Osman KARABABA Fatih, bugünkü insanlık anlayışının ve medeniyet şahikasının temel taşıdır. Eğer Fatih Sultan Mehmet, Doğu dan gelen her şeye kapılarını kapamış ve Ortaçağın zulmetinde boğulmak üzere olan köhneleşmiş Konstantin in utanç surlarını ilmin gülleleriyle ortadan kaldırmasaydı Batı nın bugünkü medeniyete ulaşması mümkün müydü? Çünkü Fetih, zıt farz edilen iki medeniyetin, ayrı renklerdeki kültürlerin insanlık mihrakında birleşmesine ve böylece bugünkü ilmin ve tekniğin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Yani yaklaşık bin yıllık Bizans ın tarihe gömülmesi yeni bir çağın doğmasına sebep olmuştur. Bu yüzden bugünkü medeniyet, ecdadımız Fatih e çok şeyler borçludur. 554 yıl sonra bugünlerde Fatih in yüksek karakterini bu acizliğimizle anlatmaya kalkışmamız, kesinlikle O na hürmet ve minnet borcumuzun ödenmesi anlamında değildir. Çünkü buna gücümüz yetmez. Bizler, bugünkü halimizle ecdadımızın 5,5 asırlık mirasını bile koruyamayan beceriksiz torunlar değil miyiz? Bu bağlamda düşünürsek, bizim yaptıklarımız, fani dünyada resmigeçidini asırlar önce tamamlayarak giden ve gök kubbe altındaki ulviyetinin esrarını hala kavrayamadığımız o yüce zatın ruhunu rencide etmez mi? Tabii, biz hadisenin manasını başka türlü yorumluyoruz. Biz, Fatih te kendimizi arıyoruz. Tabiri caizse biz, millet olarak Orta Asya da ana rahminde iken Hun haşmetiyle, Göktürk şanıyla tulua erdik. Titreyişimizle ta Toroslar baş eğdi bize. Anadolu, bütün cazibesiyle, cilvesiyle, edasıyla selam durdu, temenna etti.1071 de kefereler geldi dize.. Böylece Malazgirt te cesametimizi ispat ettik. Güzel Anadolu bizimle hayat buldu, bize yâr oldu, ana oldu.. Yeşil Bursa ve Söğüt te ulu çınarın filizi olduk. Tarih: 29 Mayıs 1453. Ayasofya minarelerinden iman yüceliğinin,hayat hakkının ve yüksek adaletin muştusunu seslendik bütün dünyaya.. Üç kıtaya sığmayan savaş minderinde pehlivan gençliğimizi hatırlamamak mümkün mü? Yavuz un, Kanuni nin arslan bakışlarıyla üzerine ilahi ferman kazanmış adalet kılıcının ve hak terazisinin azametini nurlaştırdık.. Bu bakımdan, İstanbul un fethinin sonucunu sadece toprak zaptından ibaret saymak, elbette akılsızlık ve idraksizlik olur. Fatih in bize bıraktığı eserler maddeden çok daha büyük ve kutsal şeylerdir. İşte biz bugün, bu bırakılan değerlere dünden daha çok muhtacız. Bu satırlarla şu anda o muhtaç olduğumuz şeyleri hatırlatmaya çalışıyoruz. Bu, yüce kahramanımız Atatürk ün tabiriyle Milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu, mütemadiyen her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüz olacaktır. Oysa üzücü olan şu: Adaletiyle, ilmiyle, iman nuruyla dünyaya nizam veren Türk ecdadının bugünkü torunu içinde; ne acı ki, devletini hortumlayanına, bankalar soyanına, neslini lime lime doğrayanına, asırlar önce dize getirdiğimiz Haçlının önünde diz çökenine şahit oluyoruz Çağın modern eşkıyalar ına, bebek katilleri ne rastlıyoruz.. Anasına kurşun sıkanlar, namusumuza göz dikenler, haysiyet, onur, utanma bilmeyenler türedi.. Yaşama hakkını ancak bu vatanla elde ettiği halde şimdi ona ihanet edenlerin, kutsal topraklarımızı şerefsizce satanların rağbet gördüğü, kalpte iman taşımanın avuçta kor ateş taşımak gibi olduğu bir zaman dilimi doğdu..dış güçlerin uşakları hayat bulmaya başladı.. Şanlı Türk tarihine leke sürenlerin, ilim adına prof. unvanında haçlı artıklarının hıncına uğruyoruz.. Modern dünya teranesiyle aziz milletimiz benliğinden uzaklaştırılıyor.. Çocuklarımıza Fatih, Kemal, Alparslan, Yavuz, vb isimleri koyuyoruz, ancak ismini koyduğumuz Türk büyüklerinin vatan için yaptıklarını, onlara yüklemekten aciz kaldık. Bu yüzden babaların alnı yerde, anaların yeryüzüne bakacak hali kalmadı. Öyleyse biz Fatihleri anlamıyoruz!.. Kanuni lerin, Yavuz ların, Mustafa Kemal lerin ideallerini kavrayamıyoruz!.. Şunu ehemmiyetle söylüyorum ki, biz milletçe kendi benliğimize acilen dönmeliyiz!.. Milli kültürümüzle yetişip, milli varlığımıza sahip çıkmalıyız.. Bakın, büyük vatan şairimiz Mehmet Akif ne diyor: Gökten inmez bir de hiçbir şey Bütün yerden taşar Kendi ahlakıyla bir millet ölür yahut yaşar İnanıyoruz ki, dünya tarihinde kendisinden altın sayfalarla ebediyen söz ettiren bu asil millet daha nice Fatihler yetiştirecektir.. Aziz ecdadımızın çağ açıp çağ kapayan bu zaferi milletimize kutlu olsun!. Ne mutlu bize.. Bütün ecdadımızın ruhu şad, kabirleri pürnûr olsun!.. Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007 13

İnceleme Dilimizi Korumak - 1 Hüseyin DÖNGEL Dil, bir milletin varlık sebebi, kimlik belgesi ve yaşayış biçiminin aynasıdır. Bir başka deyişle söz kişinin, dil milletin aynasıdır. Dilin bozulması, yozlaştırılması bir kişinin değil, topyekün bir milletin özünden, tarihi köklerin kopmaya başlaması demektir. Geleceğini teminat altına almak isteyen her devlet, insanlarını doğru ve sağlam düşünen, düşündüklerini güzel ve etkili bir şekilde anlatan, milli kimlik ve kişilik kazanmış bireyler olarak yetiştirmek ister. Bunun için gerekli tedbirler alır. Eğitim ve öğretim bakanlığı olmayan hiçbir milli ve sosyal devlet yoktur sanırım. Bu bakanlıkların en asil ve temel görevlerinin başında da dil ve edebiyat eğitim öğretim gelir. Çünkü milli dili olmayanın milli edebiyatı da olmaz. Milli edebiyatı olmayan bir topluluğun ruh, zihin ve erdem birliğinden, o toplumun fertlerinin kaynaşmasından, müşterek ideallerinin olmasından da söz edilemez. Türkçe, Türkün gönül tellerinden nağmesini alan, tarihimize, kültürümüze, inancımıza topyekün bize ait bütün atalar mirasımızın şifrelerinin gizlendiği, depolandığı ruh zenginliğimiz ve zihin aydınlığımızdır. Dil dünün olduğu kadar ilaveleriyle yarınındır. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin, çocuklarımızındır. Dil, kullanıldıkça, harcandıkça azalan değil, çoğalan bir atalar mirasıdır. Bu mirasa karşı herkes sorumluluğunun bilincinde olmalıdır. Türkçe nin bugününde bu bilincin bulandığını, sorumluluğun zedelendiğini, dilin kirletildiğini görmekteyiz. Dilimizi kirletirsek, yozlaştırırsak, kısırlaştırırsak bu köklü mirası mundar edeceğimizi, köksüzleşip kurutacağımızı asla unutmamalıyız. Dün yüzyıllarca severek, okşayarak, işleyerek geliştirdiğimiz, gözümüzün nuru, ruhumuzun aynası ve zihnimizin aydınlığı bildiğimiz Türkçemizin kıymetini bugün bilmeme aymazlığına neden düşüyoruz, güzel ve temiz Türkçemizi niçin kirletiyoruz? Divan-ı Lügat it Türk te geçen bir atasözümüzde var: Erdem başı til. Erdemin başı dildir. Bu başın kıymetini bütün dünya bilirken bizim unutkanlığımız niye? İstikbâlimize dair bir umut türküsü olan biricik bestemiz Türkçemizi ağıtlar yakılacak duruma niçin getiriyoruz? Ruhsal ve zihinsel bozulmaların, ahlâk çöküntülerinin, siyasi ve kültürel yozlaşmalarının artması dilimizde görülen bozulmayla doğru orantılıdır. Evet, Türkçe sevenler olarak, dilmaçlar ve Türkçe âşıkları olarak bu gidişata dur demeliyiz, tarihteki dil bayraktaşlarımız gibi, Telaffuzuyla, imlâsı ve yazımıyla, sözcük hazinesiyle ve bu hazinenin bize sağladığı engin imkân ve zenginliklerle dilimizi tanımalı, bilmeli ve işe hep birlikte buradan başlamalıyız. Sokaklarımızı, caddelerimizi, iş ve eğlence yerlerimizi, onların alınlarına kan emen bir sülük gibi yapıştırdığımız nesebi belirsiz, ruhsuz isimlerden kurtulmalıyız. Bir milletin yok oluşu da dirilişi de dile bağlıdır. Tarihte bunun en güzel örneği belki de İsraildir. Arz-ı mevut ten dağılışından sonra dünyanın dört bir yanına dağılan Yahudiler, dillerini ve dil bilinçlerini yitirmedikleri için bugün İsrail devleti var. Konfüçyus a, bir milleti diriltmek ve yüceltmek için ne yapardınız? diye sorduklarında, işe dilini düzeltmekle başlardım. demiş. Lenin de aynen şöyle söylüyor: Bir toplumu bozmak mı istiyorsunuz, önce dilini bozunuz. Nitekim Türkistan topraklarında yaşayan soydaşlarımızın ruh, gönül ve fikir birliklerini alfabe oyunlarıyla, bilinçli dil politikalarıyla bozmadılar mı? Onları birbirinden koparmadılar mı? Rahmetli Gaspralı, İsmail Bey, o büyük insan Türk birliğinin formülünü Dilde, fikirde, işte birlik sözüyle özetlerken işe dilden başlamadı mı? Osmanlı devletinden milli devlete geçişte, bu millî devletin tarihi ve millî köklerini sağlamlaştırma çalışmalarının başında M. Kemal Atatürk, bugünkü Türk Dil Kurumunun ve Türk Tarih Kurumunun temellerini kendisi atmadı mı? Özellikle dil çalışmalarında kendisi bulunmadı mı? Tabii ki bu söylediklerimi bir çoğumuz benden daha iyi biliyorsunuz. Amacım, bilinenleri yeniden bilmemiz gerektiğini, kendimizi sorguya çekmemiz gerektiğini vurgulamak.daha önce de söylediğim gibi işe kendimizden başlamalıyız inancımın altını çizmek içindir. Özetle, dilimizi millilik sınırları içinde tutmalıyız, Türkçenin güzel kullanılması için çalışmalar yapmalıyız, kamu hizmeti veren, toplumsal sorumluluğu olan kurum ve kuruluşların duyarsızlıklarına, aymazlıklarına karşı milli reflekslerimizi harekete geçirmeliyiz, bir yandan da Temiz Türkçe için çalışma yapan herkesi ama herkesi alkışlayıp kucaklamalıyız, teşvik etmeliyiz. Yazımı bu alanda yapılan güzel bir çalışma müjdesiyle bitirmek istiyorum. Geçtiğimiz ay Yozgat İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Ticaret ve Sanayi Odası ortak bir çalışma yaparak Temiz Türkçe, Temiz Yozgat kampanyası başlatarak il çapında örnek bir çalışma başlattı. Umarım bu tür çalışmalar bütün illerimize, bütün Türk dünyasına yayılır, Türkçe severlerin büyük organizasyonları için bir kıvılcım, bir meşale olur. Buradan bu müşterek çalışmayı alkışlıyorum. Hürmetlerimle... 14 Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007

İnceleme Türk Kimliği Muammer YILMAZ Din, mezhep, ırk uğruna, asırlarca birbirlerini yiyen Batılılar; bütün bu problemlerini bir tarafa bırakarak bir araya geldiler. Yeni bir birliğin temellerini attılar. Avrupalıların çoğunun anası, babası, doğum yeri, kültürü, inançları başka ama kendilerini, yaşadığı ülkenin bir parçası olarak görüyor ve onun uğrunda her şeyi feda ediyorlar. Gerçek milliyetçilik bu olsa gerek. Ya bizler! Yıllarca beraber yaşadığımız insanları üst ve alt gruplara, kimliklere ve mozaiklere ayırıyoruz. Çoğu zaman, kendi hallerini unutan Avrupalılara alet oluyor, pişmiş aşımıza soğuk su katıyoruz. Aslında bu cennet ülkenin sınırları içinde yaşayan insanımızın bir kimlik sorunu yoktur. Böyle bir sorunu varmış gibi göstertip, ikide bir gündeme getirenler, AB ne şirin görünmenin yanında, bulanık suda balık avlamaya çalışan iç ve dış bölücüler, Avrupa nın gönüllü yeniçerileri, kimliksiz aydınlar ve tecrübesiz, dar kafalı bazı politikacılar(ımız) dır. Bunların çoğu, oldum olası, Türk kelimesinden rahatsız olan; tarih ve Türklük bilincinden yoksun, sadece coğrafi mensubiyetle anlam bulan bir vatan anlayışı taşıyan, Türklükle ilgileri nüfus cüzdanı ve pasaport ile sınırlı, batı ve Arap hayranı Türkiyelilerdir. Böyle düşünenlerin bulunduğu ülkemizde, vatanın gerçek sahibi Türkler, neredeyse azınlık derekesine düşürülmüşlerdir. Siyasi kavramlar konusunda millet, devlet ve insan olarak duyarlı olmamız ve dikkat etmemiz gerekir. Vatan, millet, devlet, kimlik gibi kavramlar hakkında ağızdan çıkan söz ve ifadeler, geri dönmeyen ok ve kurşun gibi hem atanı, hem de atılanı yaralar ve öldürür. Bu kutsal topraklarda, her din ve dilden insanımız et ve tırnak gibi kaynaşmıştır. Farklı etnik gruplar vatan ve milletimizin ayrılmaz parçaları olmuşlardır. Biz gani gönüllüyüz. Herkesi kucaklar, bağrımıza basarız. Hukuki kimliğimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Milli kimliğimiz ise tasada, kıvançta bizi birleştiren Türk kimliğimizdir ve yine vatandaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğunu kapsayan Müslüman Türk kimliğimizdir. Alt kimlikler Kürt, Çerkez, Laz diye ifade edilebilirlerse de bunlar üst kimliğe et tırnak gibi kaynaşmışlardır. Bir ayrılığa sebep teşkil etmezler. Etnik mozaik kavramını ikide bir kaşıyanlar, AB ne ve dünya ülkelerine baksınlar: Birliğin başını çeken Fransa da, genel nüfus içinde on yedi etnik grup mevcuttur. Bu tabloya rağmen ne Fransa da ne de bir başka Avrupa ve Dünya ülkesinde ne mozaik sözü edilir ne de nitelemesi yapılır. Fransa, mozaik nitelemesini red- dettiği gibi milli azınlık kavramını da benimsemez. Bu politikası hiç değişmemiştir. Anayasanın ikinci maddesinde de Fransızca, cumhuriyetin anadilidir denmektedir. Etnik mozaik olarak, başta Fransa olmak üzere AB ülkeleri bu hususta eleştirilemezken Türkiye mizi mozaik olarak nitelemek, gruplara ayırmak gaflettir, delalettir, insafsızlıktır. Üstelik bilimi de inkârdır. Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti ni kuran Türkiye halkına, Türk Milleti denir tanımlaması, aydınlarımızın ısrarla savunacakları bir tanım olmalıdır. Amaç milli bütünlüktür. Bu bütünlüğü Türk kavramı sağlamaktadır. Bunun dışında bir kavrama sarılmak, esas bölücülüktür. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, milli bir devlettir ve Türk kavramına dayanır. Devlet adamı ve aydınlar bu gerçeği bilerek konuşmalıdırlar. Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007 15

Teknoloji Dünyada ve Türkiye de Bilişim Metin ÖZBEK metinozbek@turkcell. com.tr Teknolojinin Seyir Defteri Günümüz teknolojisinde fiber optik kablolarla yüz elli milyon cilt kitabın bir noktadan diğerine 6 saniyede aktarılabildiğini ya da yanınızda taşıyabileceğiniz ufacık bir cihazın lazer ışınları yansıtarak size bir klavye sunabileceğini biliyor muydunuz? Bilgi ve bilgi teknolojilerinin neredeyse dünyanın dönüş hızını değiştirdiği günümüzde, Türk milleti olarak bu yarışın gerisinde kalamayız. Dergimizin ilk sayısını çıkarmanın verdiği mutluluk ve heyecan ile Türk Gençliğinin bu bilim-teknoloji yarışında ön sıralarda yer almasını ve bu teknoloji gücünü kullanarak arzu ettiğimiz -inandığımız- güçlü Türkiye hedefine hizmet etmesini diliyoruz. Singapur, 1964 Olimpiyatlarında, Malezya nın ulusal marşı ile hazır olda duruyordu. 1965 de Malezya, artık bu fakir ülkeyi sırtında taşımak istemedi ve Singapur, bağımsız bir ülke haline geldi. İşte o zamandan bu zamana haritada yerini bulmakta dahi zorlanacağınız bu 648 km 2 lik ufak ada, 1800 yıllarda kendisini sömüren İngiltere den yüzde 2 daha zengin. Bugün kişi başına düşen zenginlikte, Malezya dünya klasmanında 51. sırada iken Singapore 16. sırada. Bunun tek bir nedeni var: Bilgi Teknolojileri (Information Technology-IT) sektörünü milli mücadele haline getirmeleri ve bir milli bilgi teknolojileri planı hazırlamalarıdır. Bu milli planla ilgili ayrıntılı bilgi almak isteyenler için yazının sonunda bir internet adresi belirteceğim. Bugün doğal kaynaklara bağımlı yaşayan bütün ülkeler her geçen gün yoksullaşıyor. Buna Suudi Arabistan, Güney Afrika, Nijerya, Bruney ve Meksika da dâhil. Fakat Bilgi Teknolojileri sektörünü zenginleştiren, geleneksel ürün yerine bilgi ekonomisi üreten ülkeler, her geçen gün varlıklarına varlık katıyor. Zaten bu nedenle Microsoft gibi bir şirketin varlık değeri, Brezilya ve Meksika nın ihracat değerinin 5 katı. Bu iki ülke yaklaşık 150 milyon iş gücüne sahipken, Microsoft 30 bin kişi ile iki ülkenin ihracat gelirinin 5 katını sermayesiz bir ürün olan yazılımdan kazanıyor. Zaten bu nedenle 35 yıllık bir şirket olan Microsoft, 1916 larda kurulan General Motor gibi bir şirketi, ticaret yarışında sollayabiliyor. Gelişmiş teknoloji üreten ülkelerde son zamanlarda GREN olarak bilinen bir kavram oldukça değer kazandı. GREN kısaltması genetik, robotik, enformasyon ve nanoteknoloji kelimelerinin baş harflerinin alınmasıyla oluşuyor. Bu eksende faaliyet gösteren ve ürün geliştiren şirketler milyar dolarlık servetlerini daha da büyütecek gibi gözüküyor. Geleneksel bir ürünün değeri, yarım yüzyılın öncesine göre yaklaşık olarak 5 de bir değerde ve bizler halen geleneksel üretim ile meşgulüz. Bu demek oluyor ki, aynı kârı elde edebilmemiz için yaklaşık 5 kat daha fazla çalışmamız gerekiyor. Bugün tarım sektörü, 50 sene önceki gelirlerini koruyabilmek için 3 kat daha fazla tahıl üretmek zorunda. Fakat eskiden tarım ile uğraşan ama bugün bilgi satan ülkeler ise her geçen gün zenginleşmekte. Bugün dünyada en yaygın konuşulan dil nedir? Bu soruya belki birçok insan İngilizce, Arapça, Fransızca, Çince ya da Türkçe 16 Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007

gibi cevaplar verebilir. Ama aslında gerçek cevap, makine dilidir. Bilgisayarlar ve sayısal (dijital) sistemlerin kullandığı 2 harfli bir alfabe vardır. Bunlar 1 ler ve 0 lardır. Bilgisayarlar sadece 1 ve 0 lardan oluşan değişik uzunluktaki kodlarla çalışırlar. Artık bu sayısal dünya, kısmen fiziki dünyadan büyük hale geldi. Türkiye olarak bilgi teknolojileri alanında Singapur modelini benimseyerek; genetik, robotik, enformasyon ve nanoteknoloji alanlarına yatırım yapmalıyız. Bundan sonraki yazılarımda Türkiye deki bilişim sektörünü ve bilgi teknolojisi politikalarını mercek altına almaya çalışacağım. Ve bu noktadan hareketle neler yapabileceğimize dair çözüm önerileri sunma gayreti göstereceğim. Gelecek sayıda tekrar buluşmak dileğiyle KAYNAKLAR 1. Radical Evolution: The Promise and Peril of Enhancing Our Minds, Our Bodies -- and What It Means to Be Human, Joel Garreau 2. National IT Plan Web Sitesi http:// www.ida.gov.sg/infocomm%20adoption /20060417120658.aspx 3. OECD Türkiye İstatistikleri http://www. oecd.org/turkey 4. Wikipedia İnternet Ansiklopedisi http://tr.wikipedia.org/wiki/singapur 5. http://www.ulkeler.net/singapur.htm 6. Teknoloji Kimin Umurunda, Mehmet Doğan, Alfa Yayınları YARIM KALAN ŞİİR Sana, Bir şiir yazacağım; Mürekkebi kan, Noktaları intikam olacak. Virgülleri hançer gibi, Yüreğini oyacak. Sarıkamış olacak Ufkunda kar beyazı. Ellerin utanarak Uzanırken sıcağa, Sesini duyacaksın Yemen in. Ninenin gözyaşı karışacak Avuçlarında, Mübarek kanına dedenin. Her gece, Binlerce darağacı Bölecek uykunu. Ve binlerce Kaymakam Kemâl Bey; İhanet, Yağlı urgan olup, Boynuna geçmeden önce Sana emanet edecek Yetimlerini. Sen, Aczine ağlarken, Kaç yüz yıllık devletin. Yarana basa basa Gülüp geçecekler, Yıllarca sürecek yasına. Kaftanı sırmalı, Göğsü nişanlı, Dönmeler, devşirmeler. Duvardaki bir resme Dalıp, Dolacak gözlerin. Anan hâlâ yasında, Babanı vuran itse, Müstakil adasında Vergisiyle beslenirken dedenin. Sana, Bir şiir yazacağım. Her mısrası Bir mısra-ı berceste, Her beyti Bir şah beyit olacak. Lakin yarım kalacak. Onu, Sen tamamlayacaksın Yiğidim! Çeliği hıncınla bilenmiş, Kabzası sedef kakmalı Bir Türkmen hançeri gibi Saplandığın gün, İhanetin yüreğine. Fazıl Ahmet BAHADIR Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007 17

İnceleme Bilim ve Düşünce Şiddet İbrahim GÜNGÖR İbrahimgungor38@yahoo.com İnsanlar büyük topluluklar halinde ve yerleşik olarak yaşamaya başladıktan sonra bazı alanlarda bilgi birikimi hızla artmış ve bu artışa paralel olarak toplumsal hayat ve insan davranışları daha karmaşıklaşmıştır. Bu süreç, günümüzde de devam etmektedir. Toplumsal yaşayış, birçok ilerlemenin sağlanmasına yardımcı olmuştur. Yeni yeni meslekler ortaya çıkmış, yeni bilgi ve beceri eseri olan yeni üretim yöntemleri ve yeni ürünler meydana getirilmiştir. Ancak, insanların birlikte yaşamaları, her zaman ilerlemeyi getirmemiştir. Anlaşmazlıklar, gruplar arası çekişmeler, salgın hastalıklar vb. gibi birçok olumsuzluğu da beraberinde getirmiştir. Özellikle endüstrileşme ile birlikte toplumsal yapılarda farklılıklar meydana gelmiştir. Endüstrileşme, büyük miktarda üretimi mümkün kılmıştır. Bu durum, üretim sürecinde çalışacak insanları gerektirmiştir. Ancak bütün bu gelişmeler, bir arada yaşayan insanların sayılarını sürekli artırmıştır. Artan refah ve zenginlik beraberinde çevre sorunları, işsizlik, göç vb. gibi sorunlar yanında şiddet ve yabancılaşmayı da getirmiştir. Şiddet bu gün, bütün toplumların ortak bir problemi haline gelmiştir. Bunun yanında şiddetle ilişkili olarak toplumsal yabancılaşma, kültürel erozyon, değerlerin kaybı da sık karşılaşılan bir durumdur. Türkiye ye bakacak olursak, Türkiye de aynı yolda ilerleyen diğer ülkeler gibi aynı süreçlerden geçmektedir. Ancak Batı dünyası, bu ilerleme ve endüstrileşme sürecini yüzyıllarla ifade edilen bir zaman diliminde yaşarken, Türkiye çok daha kısa bir sürede yaşamak zorunda kalmıştır. Şiddet konusunda ortak düşünceyi sağlamak için tanımını yapmamız yerinde olacaktır. Şiddet konusunda çalışma yapan bilim adamları, sosyal bilimlerin genelinde olduğu gibi bu konuda da farklı tanımlar yapmışlardır. Bu tanımların farklılıkları, şiddeti farklı açılardan ele almalarından kaynaklanmaktadır. Bir tanıma göre şiddet; başkalarına zarar vermek ya da yaralamak amacıyla kullanılan fiziksel güç ya da güç ve kuvvetin başkalarını bir takım haklarından mahrum etmek gibi, adaletsiz bir biçimde kullanılmasıdır. Bir başka tanıma göre ise şiddet; kin, nefret gibi duyguların dışa yansıtılmasıdır. Konuyla ilgili olarak çalışan uzmanlar şiddetin kaynağını farklı nedenler etrafında toplamaktadırlar. Bazıları şiddeti içgüdüsel olarak, bazıları ise şiddetin nedenini toplumsal olarak kabul ederler. Farklı yaklaşım ve tanımlara rağmen hemen tüm tarafların üzerinde anlaştığı tanımda ise şiddet; güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümü şeklinde tanımlanmaktadır. Burada şiddetin nedenleri ve çeşitleri konusuna girmeyeceğiz. Çünkü bu konu, çok geniş bir konudur. Şiddetin nedenleri sadece tek boyuttan açıklanamayacak kadar geniş ve tartışmaların olduğu bir konudur. Nedenleri konusundaki tartışmalar, daha çok hangi nedenin daha önemli olduğu üzerindedir. Kısaca söz etmek gerekirse şiddetin nedenlerini şu başlıklar altında toplamak mümkündür; 1. Çevresel Faktörler, 2. Toplumsal Faktörler, 3. Ailevi Faktörler, 4. Bireysel Faktörler, Son yıllarda ülkemizde şiddet ve şiddet kültürü hızla yayılmaktadır. Ülkemizdeki ekonomik problemler, hızlı değişim ve beraberinde getirdiği uyum sorunları, işsizlik vb. gibi nedenler sorunun yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktadır. Ancak bütün bu etkenler içinde bizleri en fazla düşündüren ve üzen, televizyonun şiddet üzerindeki etkisidir. Çünkü araştırmalar, şiddete ve saldırganlığa yönelik davranışların, yaşamın erken dönemlerinde öğrenildiğini göstermektedir ve bu öğrenmede televizyon çok önemli bir yer işgal etmektedir. Ancak, yine araştırmalar, çocukların duygularını şiddet kullanmadan ifade edebilmeleri için ailelerinin büyük yardımı olabileceğini de göstermektedir. Bu nedenle aileler çocuklarının TV izlemelerini kontrol altında tutmalı, seçici olmalı ve bir saat ile sınırlandırmalıdır. Daha doğrusu TV ye karşı bir savunma mekanizması geliştirmelidirler. Araştırmalar, bir çocuğun 25 yaşına kadar ortalama 100.000 in üzerinde şiddet içerikli sahne izlediğini ifade etmektedirler. Çocukta davranışlar öncelikle taklit yoluyla öğrenildiği için bu kadar şiddet içerikli sahne izlemesi şiddete yatkın bir çocuk yetiştirmemize neden olabilir. Ailelere şiddet konusunda daha başka tavsiyelerde de bulunabiliriz ama işin biraz da TV boyutunu, daha geniş anlamda medyayı ele almakta fayda vardır. Türkiye de TV ve genel anlamda medya Türk milletinin yararına çalışıp çalışmadığı konusunda ciddi şüpheler vardır. TV lerin yayın politikalarına bakıldığında, sosyal sorumluluktan uzak, sadece reyting kaygısı ile hareket ettiklerini söyleyebiliriz. TV ler ticari kurumdur kabul ama günümüz liberal ekonomilerinde ticari kurumların da sosyal sorumlulukları olduğu tartışmasız kabul edilen bir gerçektir. Bu nedenle ticari firmalar 18 Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007

tüketiciler nezdinde daha iyi bir itibar için çeşitli sosyal sorumluluk projelerine imza atmakta, toplumsal menfaati gözeten projelere maddi destek sağlamaktadırlar. Oysa bizde özellikle TV lerde- durum maalesef kötüdür. Şiddet içerikli dizilerden, feodal yapıyı neredeyse öven dizilerden, ahlaki bakımdan özellikle çocukları ve gençleri yanlış yönlendiren dizilerden, çeşit çeşit yarışmalardan geçilmemektedir. İki cinsin arkadaşlığının bile sadece flört olabileceğini gösteren diyaloglar bolca gösterilmektedir. Yapılan bilimsel araştırmalardan biliyoruz ki, bir davranış kalıbının toplum tarafından kabul edilmesi için aynı kalıbın sürekli izlenmesi gerekmektedir. Maalesef bu kalıpları değişik adlar altındaki dizilerde görmekteyiz. Medyanın etkisini inceleyen bilim adamları, medyanın özelde bireyin algılayışını, genelde ise toplumsal ilişkileri bile etkileyebilecek bir güce sahip olduğunu ifade etmektedirler. Bu nedenle TV lerimizden Türk milletinin kültürel hayatına katkıda bulunacak programların yayınlanmasını bekliyoruz. Türk milletinin değerlerine uygun olan, o değerleri geliştiren, işleyen yayınlar şiddetin çevresel etkilerinin azalmasına katkıda bulunacaktır. Bunun dışında kuşaklar arasındaki hızlı kültürel değişimden kaynaklanan iletişimsizliği de azaltacaktır. Ülkeler arası rekabette ilk hedefin, stratejik açıdan beşeri unsur olan kültür olduğu bilinciyle kültürümüze sahip çıkalım. Türk TV lerinden bu kültürü zenginleştirici yayın yapmalarını beklediğimizi ifade edelim. Çünkü millet olmanın harcı, ortak kültürdür. Sevgi ve saygılarımla AFGANİSTAN A SELAM Ey Hurasan sana kurban olayım ey vatanım Ey benim aşkım benim canım benim ruh-u tenim Mülk-i Turan mülk-i Afgan serzemin-i Ariya Sana verildi lakap merkez-u kalbi Asıya Hindukuş kameti mecnun vatanımdır vatanım Leyla nın gözyaşı Ceyhun vatanımdır vatanım Korkmaz peyker-i purhun vatanımdır vatanım Her mekândan bana üstün vatanımdır vatanım Nice yıllardır perişan vatanımdır vatanım Ecnebilerle savaşan vatanımdır vatanım Mülk-i Samani-ü Kuşan vatanımdır vatanım Eski uygarlığı aşan vatanımdır vatanım Mesnevi nin yazarı Mevlana ya selam Belh şehrinde doğan o İbni Sina ya selam Şair-u arif-i dehr Nevayi ye selam Taş taşın Güher-ü lal Badahşana selam Afganistan a selam Afganistan a selam Bu benim lafım değil yüce Atatürk diyor Dostlarımız şad olur düşmanımız üzülür Türk-ü Afgan iki ten fakat bir ruh gibidir Kardeşin akıbeti kardeşin takdiridir Ziynet-u zeb-i baharan vatanımdır vatanım Sürmey-i çeşm-i nigaran vatanımdır vatanım Lale-u sümbül-ü reyhan vatanımdır Parlayan yıldız-ı Turan vatanımdır vatanım Hindukuşta yaşayan baba Oğuz Han a selam Bozkurt merd-i masallar o Ergenekon a selam Arsalan-u kahraman Rüstem-i destana selam Alpertunga Mahmut Şah-u Ahmethan a selam Afganistan a selam Afganistan a selam Afganistanlı Sayed Zarir Şah Derviş EÜ Tıp Fakültesi 3.sınıf öğrencisi Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007 19

İnceleme 19 Mayıs ın Anlamı Hakan KURTKAYA Türk milleti için bağımsızlığın, şeref ve haysiyetin anlamı ne ise 19 Mayıs 1919 un anlamı da odur. Zira Türk İstiklal Savaşının başladığı tarihtir. Bu tarih öncesinde Türkiye nin manzarası tam bir felakettir: Türk ordusunun elinden silahları ve cephanesi alınmıştır. İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması nın hükümlerine uymaya lüzum görmeden, birer bahaneyle İstanbul u, Adana yı, Urfa yı, Antep i, Maraş ı, İzmir i işgal etmiştir. Hıristiyan azınlıklar, kurdukları cemiyetlerle örgütlü olarak faaliyet göstermekte, Osmanlı devletinin bir an önce çökmesine çalışmaktadırlar. Ülkenin yönetiminden sorumlu olan Padişah ve Hükümet ise öylesine aciz ve çaresizdirler ki İngiltere nin insaniyetine sığınmışlardır. Kendilerine ne bırakılırsa razıdırlar. Türk ülkesi, Batı nın bir sömürgesi durumuna düşürülmüştür. Batı emperyalizminin ortağı-işbirlikçileri olan Hıristiyan azınlıklar zenginlik içinde yaşarlarken, cepheden cepheye koşan Türk insanı, özellikle Türk köylüsü açlık noktasındadır. Ülkede kolera, sıtma gibi hastalıklar öylesine yaygındır ki, cephede ölenlerden daha fazlası cephe gerisinde salgın hastalıklardan kırılmaktadır. İşte bu şartlar altında, önce vatanın düşmandan temizlenmesi, sonra da Türk insanını mutlu edecek ve söz sahibi yapacak siyasi, ekonomik, sosyal atılımların yapılması gerekiyordu. 19 Mayıs 1919 da Samsun a çıkan Mustafa Kemal, bunları düşünüyordu. Türk aydınlarının büyük çoğunluğu son derece ümitsizdiler. İngiliz ve Amerikan mandası isteyecek kadar Onlara göre bağımsız bir Türkiye gerçekleşmesi imkânsız bir hayal ve hülya idi Ancak Mustafa Kemal ve bir avuç Türk aydını onlar gibi düşünmüyorlardı. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, Türk milletinin kanındaki cevheri biliyorlardı. Hürriyet ve İstiklal benim karakterimdir diyen insanlar, teslim olup oturamazlardı. Mustafa Kemal, Nutuk unda, Türk İstiklal Savaşı na niçin ve nasıl başladığını şu ebedi sözlerle anlatır: Esas Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam istiklale sahip olmakla gerçekleşebilir. Ne kadar zengin ve refah içinde olursa olsun, istiklalden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez. Yabancı bir devletin himaye ve efendiliğini kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, aciz ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir Hâlbuki Türk ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa, mahvolsun daha iyidir!.. Öyleyse ya istiklal, ya ölüm! İşte hakiki kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır. Hiç silinmemek üzere, Türk gençleri, bu sözleri beynine yazmalıdır. Samsun a ayak basan Mustafa Kemal in beyninde, yalnızca düşmanın silahlı unsurlarını vatandan atma fikri yoktu. O, millî hâkimiyete dayanan, kayıtsız, şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak istemekteydi. Belki kendisinden başka hiçbir kişi, bu büyük emeli hayalinden bile geçirmemişti. Bazı tarihçilerin görmezden geldikleri 22 Mayıs 1919 tarihli rapor, Mustafa Kemal in hedeflerini göstermesi bakımından oldukça önemlidir. İstanbul Hükümeti ne gönderdiği bu raporda Mustafa Kemal: 1) Karadeniz bölgesinde Türklerin Rumlara değil Rumların Türklere saldırdıkları ve bölgede asayişi bozdukları; Rum Pontus çuların siyasi emellerinden vazgeçmeleri hâlinde asayişin hemen düzeleceğini; 2) Türklüğün yabancı himayesine tahammülü olmadığını; 3) Türk topraklarının hiçbir yerinde Yunanlıların hâkimiyet haklarının bulunmadığını; 4) Milletin birlik olup hâkimiyet esasını ve Türklük duygusunu hedef tuttuğunu söylemektedir. Bu hususlar, daha sonra Erzurum ve Sivas Kongrelerinde de üzerinde durulan konular oldu. Mustafa Kemal, millî hareketin lideri ve bir eylem adamı olarak, kafasındaki programı adım adım gerçekleştirdi. Kongreler yapıp Türk aydınlarıyla görüştü. Ankara da Türkiye Büyük Millet Meclisi ni topladı. Türk halkına dayandı; halka tepeden bakmadı. Türk halkı için Türk halkıyla beraber çalıştı. Batı emperyalizmini yurttan attı. Çağdaş Türk millî devletini kurdu, Cumhuriyeti ilan etti. Bütün bu işleri yaptıktan sonra bile Ben yaptım demedi. Tüm başarılarını Türk milletine ve onun kahraman ordusuna mal etti. Türk İstiklal Savaşının ve Türk millî devletine giden yolun başlangıcı olduğu için 19 Mayıs, millî bayram ilan edilmiştir. Türk gençliğine armağanı ise Ulu Önder in gençliğe verdiği değerin ifadesidir. Bilindiği gibi, Türk İstiklal ve Cumhuriyetinin sonsuza kadar korunması da Atatürk tarafından Türk gençliğine verilmiş bir görevdir. Türk gençliği bu görevin bilincinde mi? ABD ve AB nin Türkiye ye yönelmiş tehditlerinin farkında mı? Farkındaysa kendisine emanet edilen millî, üniter devleti, vatanın birlik ve bütünlüğünü nasıl koruyacaktır? Gençlerimiz bu konuları düşünüyorlar mı acaba? 20 Bilgi Yurdu / Sayı 1 / Mayıs 2007