YALVAÇ URAL Hayvanlar Yalan Söylemez Okul Dışı B lg ler Sokak Ansiklopedisi Yalvaç Ural (1945, Konya) Kitaplarının sayısı 100 ü aşan yazarın yurtiçinde ve yurtdışında pek çok ödülü bulunmaktadır. Kitapları Almanca, İngilizce, Sırpça, Hırvatça, Lehçe, Arnavutça, Makedonca, Çingenece (Üsküp), Macarca, Rusça, Farsça, Arapça ve Hollanda diline çevrildi. Bir hikâyesi, Japonya da lise ders kitabına alındı. Oxford University Press in 1992 yılından beri orta öğretimde okutulan bir antoloji ve iki kitabında öyküleriyle yer aldı. 2001 yılında Uluslararası Şiir Festivali nin milenyuma rastlayan 32. kutlamasında Armonikanın Şairi, Dünya Çocuk Şiirinin Şampiyonu diye adlandırıldı. Festivalin internetteki sitesinde ünlü yazar ve eleştirmen Dick Koopman, Yetişkin şiirinin lirik şairi, çocuk edebiyatının şampiyonu, Armonikanın Şairi, kitapları pek çok dile çevrilen yazar diye söz etti Yalvaç Ural dan. Ödülleri: 2. Uluslararası Çocuk Kitapları Fuarı Şiir Birincilik Ödülü, 1979. Milliyet Sanat Dergisi Oyun Yarışması Ödülü, 1980. Türk Yunan Dostluğu Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülü Yarışması nda Şiir Başarı Ödülü, 1983. Dünya çocuk edebiyatına yaptığı katkılardan dolayı Polonya Uluslararası Gülümseme Nişanı ve Şövalyelik Ödülü, 1986. TRT Yılın En İyi Çocuk Yazarı Ödülü, 1986. Çocuk Vakfı Ödülü, 1992. Ankara Üniversitesi Onur Plaketi, 1996. TÖ- MER Yılın En İyi On Yazarı Ödülü, 1996. Kosova Yılın Yazarı Ödülü, 2003. Ülkemiz kültürüne katkılarından dolayı, Doğuş Üniversitesi Onur Ödülü, 2012. Semih Poroy (1954, Samsun) İlk çizgileri 1975 yılında Akbaba mizah dergisinde yayımlandı. 1977 de haftalık mizah sayfası Ciddiyet le başladığı Cumhuriyet gazetesi çizerliği, günümüzde günlük bant-karikatürü Harbi ve aynı gazetenin kitap ekine hazırladığı haftalık çizgi-dizisi Feklavye ile sürüyor. 1980 li yıllar boyunca Milliyet Çocuk dergisinde çalıştı. Ayrıca, edebiyat dergisi Varlık ta yaklaşık yirmi yıldan bu yana desenleriyle yer alıyor. Birçok kitap resimleme çalışması olan Poroy un karikatür üzerine yayımlanmış yazıları da bulunuyor. Karikatürcüler Derneği yönetim kurullarında yer aldı, başkanlık yaptı. Portreler (1998), Meyhane Peçeteleri (1998), Gölgenizi Kullanabilir miyim? (1999), Feklavye (2008), Ohne Worte (2008, Almanya da basıldı) isimli kitapları yayımlandı.
Yalvaç Ural ın YKY deki kitapları: Gözü Boynuz ile İzi Yaldız (2012) Mırnâme Büyüklere Kedi Şiirleri (2012) Sincap (2012) Küçük Ayının Uzun Yolculuğu (2012) Kırmızı Kızlar Çatıları Gizler (2012) Küçük Ayı ile Ahlat Ağacı (2012) Kaz Zıpırları (2012) Anadolu Efsaneleri (2012) Bal Avcısı Küçük Piti (2012) İyi Geceler Bozi (2012) Tekir Noktalama İşaretlerini Öğretiyor (2013) Timsahlar Diş Fırçası Kullanmaz (2013) Tembeller Orkestrası (2013) Tepemde Eşekarısı Gibi Vızıldayıp Durma (2013) Stephen Hawking Herkül ü Döver (2013) Temel Reis Ispanağı Yoğurtsuz Yer (2014) Gölcüğün Küçük Avcıları (2014) Hayvanlar Yalan Söylemez (2014)
b b Okul Dışı B lg ler b b YALVAÇ URAL Hayvanlar Yalan Söylemez Resimleyen Semih Poroy Sokak Ansiklopedisi
Ya pı Kre di Ya yın la rı 4139 Do ğan Kar deş 572 Hayvanlar Yalan Söylemez / Yalvaç Ural Resimleyen: Semih Poroy Ki tap edi tö rü: Devrim Çakır Düzelti: Filiz Özkan Grafik uygulama: Süreyya Erdoğan Baskı: Altan Basım Ltd. Yüzyıl Mah. Matbaacılar Sit. 222/A Bağcılar / İstanbul Tel: (0 212) 629 03 74 Faks: (0 212) 629 03 76 info@altanbasim.com Sertifika No: 11968 1. bas kı: İs tan bul, Mayıs 2014 ISBN 978-975-08-2963-5 Ya pı Kre di Kül tür Sa nat Ya yın cı lık Ti ca ret ve Sa na yi A.Ş., 2014 Sertifika No: 12334 Bütün yayın hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş. İstiklal Caddesi No: 142 Odakule İş Merkezi Kat: 3 Beyoğlu 34430 İstanbul Telefon: (0 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (0 212) 293 07 23 http://www.ykykultur.com.tr e-posta: ykykultur@ykykultur.com.tr İnternet satış adresi: http://alisveris.yapikredi.com.tr
İÇİNDEKİLER Avcılıkta Atıcılığa Müdahale Yoktur 7 Avrupa da Bir Ayı Var, Bizde Kaç? 13 Hayvanlar Yalan Söylemez! 19 Hırname 25 Kangal: O Bir Köpek Değil! 29 Karınca ve Kararıncayiyen 33 Kırıntılar ve Deneme Yazıları 41 Kuyruğu Dik Tutmak 49 Sütannemiz İnekler ve Reklamcılar 55 Tırtıl Besleyen Karıncalar 61 Susayan İnekler ve Akıllı Makaklar 67 Vejetaryen Kedi Duydunuz mu? 73 Yemeğini Oturarak Yiyen Gerze Tavukları 77 Kargalar ve Ötekiler 81 Adınız, Soyadınız? 89 Kolomb ve Vespucci 97 Amerika dan Gelen Hindistancevizi 105 Bir Akıl Oyunu: Satranç 111 Gözboncuğu: Nazarlık 117 Unutulan Çocuk Oyunları 123 Velosipet ile Bir Cevelan 129
1 "Avcılıkta Atıcılığa Müdahale Yoktur!" Gençlik yıllarımda bir gün iş arkadaşlarımla, sanırım Balat ta, ilk kez bir avcılar kıraathanesine gittim, yani semt avcılarının toplandığı bir kahvehaneye. Benim yazar adayı olduğumu düşünen arkadaşım Recep, Haydi gidelim! Bak, burayı çok seveceksin, sana buradan çok malzeme çıkar demişti. O sıralar avcılar ve atıcılar üzerine bir tiyatro oyunu yazmaya çalışıyordum; müzikli bir kabare oyunu... Kahvenin kapısından içeri girer girmez gözüme bir tabela ilişti. Gülmemek için kendimi zor tuttum; sanki tiyatro oyunumun adı yazıyordu duvarda: Avcılıkta atıcılığa müdahale [engelleme] yoktur. Yani 7
kısacası, avcılık üzerine konuşurken istediğin kadar palavra atabilirsin. Her masadan bir ses yükseliyordu. Kimin ne dediği belli değildi ama palavralarla dolu avcılık öyküleri anlatılıyordu. Çevreyi dikkatle izlerken, birden çay ocağının üzerinde asılı duran kampana, kulakları sağır edercesine çalmaya başladı. Garson bir eliyle üzeri çay bardakları dolu tepsiyi tutuyor, öteki eliyle de kampanayı var gücüyle çalarken şöyle bağırıyordu: Az atalım beyler, az atalım! Biraz da çay içelim! Hemen bir köşeye iliştik, biz de üç çay söyledik. Kahve bir tiyatro sahnesi gibiydi, hepimiz farklı bir masayı dinliyorduk. Avcı ve avcılık üzerine anlatılan fıkraları oldum olası çok severim. İçinde her zaman biraz palavra, eski deyimle atmasyon saklıdır. Bu, yalnız bizim avcılar için değil, dünyanın her yanındaki avcılar için geçerlidir. Ama bu kadar desteksiz atanlara söyleyecek bir sözüm yok! Söz palavradan açılmışken Erich Kästner
Afrika da bir ayı Bir avcı, evine gelen misafirlerine yerdeki koca postu göstererek, Bu ayıyı Afrika da vurmuştum der. Misafirlerden biri dayanamaz, Nasıl olur? Afrika da ayı bulunmaz ki! diyecek olur. Avcı gülümseyerek bakar ve Ayı bu, oranın Afrika olduğunu nereden bilecekti? der. Not: Bu fıkra, Çanakkale Yenice Lisesi öğretmeni İbrahim Taşkent ten alınmıştır. Palavracı Baron dan söz etmemek emek olmaz. Palavracı Baron, Alman edebiyatının ünlü gülmece ve çocuk yazarlarından Erich Kästner in çok sevilen kitaplarından birinin adıdır; tabii Palavracı Baron da kendisi, Baron Münchhausen... Aslında bir asker olan yazar, 1740-1741 yıllarında Rus ordusunda Osmanlılara karşı da savaşmış. 30 yaşında görevinden ayrılıp Hannover de bir çiftliğe yerleşmiş, binicilik ve avcılıkla ilgili halk hikâyelerinden yararlanarak yazdığı öyküleri çevresindekilere anlatarak efsane bir kişiye dönüşmüş ve Palavracı Baron unvanını almıştır. Alphonse Daudet nin de Tarasconlu Tartarin 9
adlı ünlü bir kahramanı vardır. Tartarin, Tarasconludur ve bir avcıdır. Üstelik de Afrika ya aslan avlamaya giden palavracı, soylu bir avcı... Aradığı aslanı bulup vuramayan Tartarin, Fransa ya dönerken, rezil olmamak için kör bir aslanla dolaşan bir dilenciden aslanını satın alır; dişleri de olmayan bu aslanı bir çöle götürüp vurur, sonra da aslanın kafasını alıp malikânesine döner. Oldukça gülmece yüklü bir öyküdür bu... Tartarin karakteri bizde de o kadar çok sevilmişti ki, seksenli yılların Milliyet Çocuk dergisinde, bir İspanyol çizerin hazırladığı Tartarin çizgi romanı otuz iki sayfalık bir ek olarak yayımlanmıştı. Avcıyı da, avcılığı da sevmem. Belki bu yüzden, hiç tavuk yemeyen, zorlanmadıkça da et yemeyen, 10
neredeyse yarı vejetaryen biriyim. Benim gibi kalbi, gören gözleri, duyan kulakları, yiyecekleri ayıran tat duyuları, dokunma duyuları ve hatta sevginizi anlayan, duyumsayan, içsellikleri olan bir canlıyı öldürmenin, yemenin mantığını kafamda bir türlü çözememişimdir. Ama doktorlar, çocukların büyüme çağında et yemeleri gerektiğini söylüyorlar. Bunları ben bilemem, ama aklım benim yememe engel oluyor, sanırım bedenim de istemiyor. ddd Sâdık Hidâyet, İranlı dünyaca ünlü bir yazar; ülkemizde de yayımlanan Vejetaryenliğin Yararları adlı bir kitabı var. Bu kitabı okuduğunuzda ona hak vermemeniz, onun gibi düşünmemeniz mümkün değil. Özellikle baklagilleri yemek için yaratılmış bir ağız ve mide yapısının, yiyemediği bir şeyi pişirerek, haşlayarak, kurutarak, hatta yakarak yemeye çalışması, 11
insan midesinin et için değil de ot için yaratıldığının bir göstergesi gibi... Tabii bu bir bakış açısı, ama yaşamın ve doğanın kendi içinde çerçevelenmiş kuralları da var. Bu konuda kimseyi, özellikle de çocukları etkilemek ya da biçimlendirmek aklımdan bile geçmez. Dedim ya, bu benim dünya görüşüm. ddd Hiç kimse doğanın dengesini düzenlemek, çoğalan hayvan nüfusunun sayısal denetimini ayarlamak adına, avcılığı bir doğa düzenleyiciliği gibi sunamaz. Yeryüzündeki hiçbir insan, dünya üzerindeki başka canlılardan daha farklı bir yere ve hakka sahip değildir. Bu dünya onların da dünyasıdır. Bizim yaşama hâkim olmamız, onların bu dünyada daha az söze sahip olduğunu göstermez. Kasapların ve kasaplığın bile, avcılığın yanında haklı nedenleri vardır, diye düşünüyorum. Yufka yürekli, sevecen ve konuşkan insanlar olmalarına karşın, avcıların bu işi nasıl yaptıklarına bir türlü akıl erdiremiyorum!.. 12
2 Avrupa'da Bir Ayı Var, Bizde Kaç? Avcı fıkrasıyla bitirdik avcı fıkrasıyla başlayalım: Trakya da bir avcılar kahvesinde, avcılar oturmuş aralarında konuşuyorlarmış. Herkes başından geçen bir av öyküsünü anlatarak kendisinin çevresindeki avcılardan ne denli usta, ne denli atıcı bir avcı olduğunu kanıtla- 13
maya çalışıyormuş. Öylesine desteksiz atışlar yapılıyormuş ki, avcı olmayan biri bunlara zaten inanmazmış. Sıra, avcılığa yeni başlamış, belki de hiç başlamamış bir avcıya gelmiş. O güne kadar kimse bu avcının bir ava katıldığını bile görmemiş ama adam ısrarla bir av öyküsü anlatmak istiyormuş. Sonunda yaşlı avcılardan biri dayanamamış, Trakya şivesiyle, H harflerini yutarak konuşmaya başlamış: A be oğlum Asan, bugüne kadar ne Üseyin dayın, ne Fari ağabeyin, ne Akkı enişten senin ava gittiğini gördü. Sen bırak masal anlatmayı da, süle bana av kelimesi nereden gelir? Hasan durmuş, sonra şöyle yanıt vermiş: Abe agacım, bilirsiniz küpekler ava giderler. Av görünce, Av, av! diye bağırırlar ya İşte oradan gelir! demiş. ddd 14
Bir dönem gazetelerde haberi de çıkmıştı: Belgrad Ormanları nda koruma altında tutulup beslenen sanırım otuz kırk civarında geyik, çevrelerini kuşatan teller kesildikten sonra doğaya bırakıldı. Bu iş bir düzen içinde yapılmadığı, belki de kovalanıp bir panik yaratıldığı için, çıkışta hayvanlardan biri bir şekilde düştü, diğer geyikler üzerinden geçtiğinden kurtarılamayıp öldü. Bence hayvanları (tabii bu da tartışılır ama) özgürlüğe bırakmanın bile bir yöntemi vardır. İkinci sorun da, bıraktığınız ormanlara avcılar ellerini kollarını sallayarak giriyorlar mı? Kaldı ki ben, orman bölgesinde yaşayan biri olarak, avcıların geceleri o koruma alanı içine girip geyikleri avladıklarını biliyorum. Sanırım bizim köyde de pek 15
çok kişi bunu bilir. Şimdi bu hayvanlar, birileri gelsin avlasın diye mi bırakıldı doğaya? Yoksa bizim bilmediğimiz başka bir koruma alanında kendi yiyeceklerini kendileri bulup mu yaşayacaklar? Pazar günleri piknik yapılan yerlere, geceleri tilkilerin, çakalların, daha görmediğimiz pek çok yabanıl hayvanın çöpleri yemeye geldiğini biliyor musunuz? Hem de Belgrad Ormanları nda Bu ne biçim bir doğa korumacılığı, anlamış değilim!.. ddd Sevgili Barış Manço bir ara Avrupa da yaşayan canlı hayvanlarla ilgili bir araştırma yapmıştı; Avrupa da doğal ortamında yaşayan bir tek ayı olduğunu söylemişti. Doğrusunu isterseniz ben de, bizde doğal ortamında yaşayan kaç ayı kaldığını çok merak ediyorum Televizyonda 16
yayımlanan, bir kış günü Konya bölgesinde helikopterle avlanan kurt görüntüleri hâlâ gözümün önünde. Bu yüzden, bizde doğal ortamda yaşayan özgür bir ayıya da nadiren rastlayabileceğimizi sanıyorum. ddd Kelaynakların sayısının azaldığını, bununla ilgili pek çok çalışma yapıldığını, eski doğal ortamını bulamadığı için yok olduğunu, bu yüzden neslinin tükenmeye yüz tuttuğunu biliyoruz. Ama o bölgede yaşayan bir öğretmen arkadaşım, kelaynakların bu tür nedenlerden ölmediğini, tahıl ürünlerine zarar veren böcekleri öldürmek için kullanılan ilaçların kelaynak türünü yok ettiğini söyledi. Çünkü kelaynaklar, ilaçla öldürülen bu böcekleri yiyip zehirleniyorlarmış. Bu da, ürünü korurken doğaya ne olduğunu düşünmeme felsefesinden kaynaklanıyor. Aynı şey 17
insanların yediği ürünler için de sanırım geçerli olabilir. ddd Doğa ve hayvanlar, yaşamın bizler gibi vazgeçilmez birer parçası Uzay filmlerindeki görüntüler gibi ağaçsız, çiçeksiz, böceksiz bir insan yaşamının mümkün olacağına inananlar aldanırlar. Doğa bir biçimde her zaman, özellikle günümüzde bizi uyarırcasına seller, kasırgalar, fırtınalar, heyelanlar, depremlerle intikamını insanlardan alıyor. Doğa bizi cezalandırmadan, bence dünyamıza iki elle yürekten sarılsak en doğru şeyi yapmış oluruz. 18
3 Hayvanlar Yalan Söylemez Bu başlık, elimden düşürmediğim kitaplar arasında yer alan Çıtır Çıtır Felsefe dizisinin yaratıcıları Brigitté Labbe ve Michel Puech a ait. Bugüne kadar okumadıysanız okumanızı salık veririm. Çünkü bu kitaplar, çocuklardan çok, yetişkinler ve ebeveynler için yazılmış. Ben böyle düşünüyorum. 19
Yalan, çocuk eğitiminde ön sırayı alan öğüt başlıklarından biri. Hatta en önde geleni. İlk ders yalan ve yalancılık üzerinedir. Yalanı konu edinen pek çok çocuk kitabı vardır. Tabii bir o kadar da deyim ve atasözü: Yalancının mumu yatsıya kadar yanar, Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış, Dünya tükenir, yalan tükenmez, Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz, yalan dolan, yalancı pehlivan gibi... Bir de tüm bu deyimleri tersine çeviren sözler vardır, Yalandan kim ölmüş? gibi. Yalancı çobanın öyküsünü de herkes bilir: Çoban, Sürüyü kurt kaptı! diye bağırır. Bütün köylüler koşup yardıma gelir. Bakarlar ki, çoban eğlenmek için şaka yapmış... Bir olur, iki olur, üçüncüde gerçekten sürüye kurtlar saldırır; çobanın bütün yakarışlarına karşın kimse yardıma gelmez. Bu kez çoban, sürüsünü gerçekten kaybeder... 20
İlk kez 1953'te keşfedilen uzun burunlu Pinokyo kertenkele de soyu tükenen canlılar arasında yer alıyor. 2005'ten beri sadece birkaç kez görüntülenebilen bu hayvanın bile, adına ve ününe karşın, yalan söylediğini sanmıyorum! Yalanın, ne yapılırsa yapılsın saklanamayacağını, bir biçimde ortaya çıkacağını en iyi anlatan öykü de Pinokyo dur. Tahta kukla, her yalan söylediğinde tahta burnu uzar, yalanı sürdükçe de bu sürer... Çocuklarımıza yalanın kötülüğü hakkında öğütler versek de, biz yetişkinler olarak yalanı yaşamımızdan çıkaramıyoruz. Başkalarını üzmemek için, sevindirmek 21
için, kötü bir haberi duyurmamak için Nedeni ne olursa olsun, yetişkinler çocuklardan daha çok yalan söylüyor. Üstelik de, Yalan söylemek ayıp! diyerek. Brigitté ve Michel, Gerçekten ve Yalancıktan kitabının Hayvanlar Yalan Söylemez bölümünde, hayvanların neden yalan söylemediğini çocuklara şöyle anlatıyor: Hayvanlar yalan söylemez. Bir köpek sahibini yalancıktan korkutmak için evin çevresinde bir hırsız dolaşıyormuş gibi havlamaz. Havlarsa bu gerçekten biri geldiği içindir. Eğer sivri dişlerini gösteriyorsa gerçekten hırsızı kaçırmak içindir; yoksa öyle yapıyormuş gibi görünmek için değil. Eğer köpek kanepeye çiş yaparsa, kimseyi bunu başkasının yaptığına inandırmaya çalışmaz. Azarlanmamak için çişi yapanın evin bebeği olduğunu söylemez. Böyle olmasının nedeni, hayvanların doğruyu söylemek gerektiğini anlamış olmaları değildir. Hayır. Yalan söylemezler, çünkü konuşamazlar. 22
Yalnızca insanlarda olan bu özellik, hayvanlarda yoktur: Sözcükler, cümleler, dil. İnsanlar, sözcükler aracılığıyla duygu ve düşüncelerini birbirlerine aktarırlar. Sözcükler doğruyu söylemeye yarar. Çocukça bir duyarlılıkla insana, evrene, çevrenize, içinize gerçekten dönüp bakmak isterseniz bence hemen Çıtır Çıtır Felsefe kitaplarından birini edinin. Çünkü bütün diziyi okumak için büyük bir istek duyacaksınız. Burnum uzamadı, reklam olsun diye yalan da söylemiyorum!.. 23
24