Üstadımız bu risalede dua üzerinde büyük bir önemle duruyor. Dua ve önemi konusunu biraz açar mısınız?

Benzer belgeler
İlk paragrafdaki uzun cümlede insanın farklı ve birbirinden önemli yönlerine dikkat çekilir.

Cenab-ı Hakk neden insanları yarattı, imtihan olmadan cennete gönderseydi olmaz mıydı, insanın Yaratılış Gayesi Nedir?

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Başta bu hadis-i kudsinin kaynağını vereceğiz. Ayrıca bu hadis-i kudsinin manası ve hakikatını vereceğiz. "Levlâke" hadîsinin kaynakları şudur:

Üstat Hazretlerinin, çok hakikatleri aydınlatan güneş-ayna misalinden bu konuda da faydalanabiliriz.

Onuncu Söz, Beşinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz?

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Onuncu Söz, Yedinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz?

Nefsini Bilen Rabbini Bilir

"İşte, Rabbimizi bize târif eden Kur ân-ı Hakîm; şu kitab-ı kebîr-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi..."

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım.

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla ESMA-İ HÜSNA 01 ER-RAB

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Onuncu Söz, Mukaddime, Birinci İşaret hakkında bilgi verir misiniz?

Birinci Söz. By Hamra

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

ALLAH`I (C.C.) BİZE TANITAN ÜÇ BÜYÜK TARİF EDİCİ

"Vesvese" ile "korku" aynı mıdır? Risalelerde vesveye önem vermemek, modern bilimde ise korkunun üzerine gitmekten bahsediliyor?..

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

"Şimdi senin hayatının sureti ve tarz-ı vazifesi şudur ki,.." İnsanın hayatının sureti ve tarzı vazifesi ne demektir, izah eder misiniz?

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bu mektubu büyük şeyhi Muhammedi Bakibillah'a yazmıştır.

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Muhammed Salih el-muneccid

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla ESMA-İ HÜSNA 02 ER-RAHMAN

Risale-i Nurun kerametini gördüm.inayet altında olduğumuzu anladım.

Ahiret Gününe (Haşre) İman

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

BEDİÜZZAMAN IN TABİATÇILARA KARŞI MÜDAFAA STRATEJİSİ

Onuncu Söz, Birinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz?

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

Emr-i kün feyekün e malik bir sultana acz tezkeresi ile istinad etme yi nasıl anlamalıyız?

"Kuran nedir ve tarifi nasıldır?" başlığı altında yapılan izahı ayeti kerimelerle açıklayabilir misiniz?

Dua, kulluğun şuuruna varmak, kusurunun farkında olmak...acizliğinin, çaresizliğinin bilinciyle dergahı ilahiye durmaktır.

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok

Asr-ı Saadette İçtihat

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Kur an'daki selaset, selamet, tesanüd, tenasüb, teavün ve tecavüb mucizevî boyutlarındandır; bunları izah edebilir misiniz?

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

Birinci İtiraz: Cevap:


KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

a. Daire-i meşruada kalmayan gençliğin; dünyada, kabirde ve ahirette başlarına gelecek belalar ve elemler neler olabilir?

Fatiha Suresi ve Meali

sizin yıldızınız kim?

ARAPÇA DİLBİLGİSİ BELİRLİLİK TAKISI, ŞEMSÎ VE KAMERÎ HARFLER. Abdullâh Saîd el-müderris

Bu yazı sitesinin sahibi hacı Mehmet Bahattin Geçkil tarafından hazırlanmıstır Herhangi bir medyada yayınlanması

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 238. HALİM SELİM İLE 40 ESMA Mehmet Yaşar

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

_MEYVENIN ÇEKİRDEĞİ AĞACIN ÇEKİRDEĞİN NE AYNDIR NE GAYRDIR..._

"Şimdi sen dahi, ey Katre içine giren hakîm feylesof!

Hz.Muhammed (sav); yaratılış muammasını ve esma-i İlahiye'nin sırlarını keşfeden zat!

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

PEYGAMBERİMİZİN VASİYETİ VE GÖZÜMÜN NURU DEDİĞİ NAMAZ

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

Küçüklerin Büyük Soruları-2

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.


Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla ESMA-İ HÜSNA 02 ER-RAHMAN / 03 ER-RAHİM

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN


NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır.

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

RÜ'YETULLAH'IN (ALLAH'I GÖRMEK) KEYFİYETİ

İbadetin Manası ve Çeşitleri

2. Haramı ve helali tayin etmek Allah ın hakkıdır. Bir harama helal demek vebal olduğu gibi helale haram demek de vebaldir.

Otuz Üçüncü Söz'ün Otuz Birinci Pencere'sini izah eder misiniz?

GENEL YAYIN YÖNETMENÝ VE SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ TALÝP ARSLAN

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Güzel Ahlâkı Kazanmak

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla NEDEN ESMA-İ HÜSNA

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Risale-i Nur Külliyat'ının telif tarihleri hakkında kronolojik bilgi verir misiniz?

İslâm Dininde Orman ve Suyun Önemi

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Bu ilimden sonra irade devreye girer, o şeyin yapılması ihtiyar edilir ve kudretin icraatıyla o şey yaratılır.

Kur ân ve iman hakikatlerine ulaşmanın adresi

Zat, şuunat, sıfat, esma ve efal-i ilahiye hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Herkes bir arayış içinde

Cennâtin tecriy min tahtihe-l-enhâr

Transkript:

Sorularlarisale.com Üstadımız bu risalede dua üzerinde büyük bir önemle duruyor. Dua ve önemi konusunu biraz açar mısınız? Duanın, kelime manası istemektir. Dai, isteyen, talep eden, çağıran demektir. Kur an'ın hülasası olan Fatiha suresinde, önce bütün medih ve senaların Allah a mahsus olduğu, O nun bütün âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve Malikiyevmiddin (din gününün, ahiretin sahibi) olduğu beyan edildikten sonra, hemen ibadet ve dua ayeti gelir: Yalnız sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz. Bir mümin bu ayeti okumakla, Bütün isteklerimi vermeye ve beni bütün korkulardan emin kılmaya ancak bütün alemlerin Rabbi olan Allah kadir olabilir. Ve ben her isteğimi o Rahmân ve Rahîm olan Rabbime havale ediyorum. demiş olur. Bilindiği gibi, maddî ve manevî bütün terakkiler iki temele dayanır: Menfaatı celb, mazarratı def. Yani, insana faydalı olanı elde etmek, zarar getirenden uzak durmak için çaba sarfeder. Salih amel birinci maddeyi, takva ise ikinci maddeyi ders verirler. Ayette geçen ibadet kelimesi salih ameli, istiane (yardım dileme) ise takvayı hatırlatır. Birincisi cennete ermeyi, ikincisi cehennemden kurtulmayı netice verir. Dualar çok çeşitlidir. Ve her istidat sahibi bu kabiliyetinin inkişafını, her muhtaç ihtiyacının görülmesini, çalışan her canlı maksadına ulaşmayı, çaresiz kalan herkes kurtuluşa ermeyi ancak Allah tan dilerler. Kavli dua, yani isteklerimizi sözlü olarak dile getirmemiz, bu dualardan sadece birisidir. Nur Müellifi bütün mevcudattan daimi bir suratte dergâh-ı İlâhîye dualar gittiğini ifade eder. Bu konuyu biraz daha ayrıntılı olarak aşağıdaki Okuma Parçasında bulabilirsiniz. OKUMA PARÇASI İSTEMEK BÜYÜK NİMET page 1 / 6

İnsan her şeye muhtaç yaratılmış; her şeyi istesin diye. Taşların yağmur diye bir dertleri yoktur, ama bu dertsizlik onları ağaçların çok aşağısına düşürür. Ağaçlar hava isterler, su isterler; dünyanın dönmesini, gece ve gündüzün gelmesini isterler; baharı isterler, yazı isterler. Bu dualar, bu istekler onları yükseltir, yüceltir; dallarını yapraklarla, çiçeklerle, meyvelerle doldurtur. Dua, istemek demektir ve bitkiler âleminin bütün bu istekleri birer duadır. Buna ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla dua deniliyor. Yani, onlar bu şeyleri yaratılışları gereği istiyorlar. Onların yaratılışına bu ihtiyacı koyan Allah, bu duaların cevaplarını da yaratıyor ve onlar da böylece hayatlarını devam ettiriyor, görevlerini yerine getiriyor, ibadetlerini yapıyorlar. Sual ve cevab, dâi ve sebeb ikisi de Hak tandır. (Sözler, Yirmi Altıncı Söz) Dua, denilince, öncelikle, insanın çokça başvurduğu kavli dua, yani isteklerini dile getirmek, lisan ile dua etmek akla gelir. İnsan, Rabbinden ihtiyaçlarını kavli dua ile bizzât isteme noktasına gelinceye kadar nice farklı dualar yaptı ve onların kabulü sonunda bu zirveye ulaştı. Bir zamanlar o da ağaçlarla omuz omuza vermiş gibiydi ve birlikte birçok şeyler istiyorlardı. Bunların bir kısmını yukarıda saymış olduk. Yine bir zamanlar o, hayvanlar âlemiyle de sanki bir araya gelmiş, yine ihtiyacı-ı fıtrî lisanıyla dua etmişlerdi. Yani, yaratılıştan kendilerine konulan ihtiyaçların görülmesini Allah tan istemişlerdi. Bu duanın kabulüyle görmeye, işitmeye, yemeye, içmeye, konuşmaya, yürümeye kavuşmuşlardı. İnsan bu noktada duracak değildi. Ona verilen mükemmel istidat ve ona takılı olan sayısız kabiliyetler çok daha ileri hedefler içindi. İnsanlar annelerinin rahimlerinde, balıklar yumurtaların içinde, tohumlar toprak altında hep birlikte dua ediyorlardı. Kendilerine verilen istidadın inkişaf etmesini ve yolculuklarının bundan sonraki safhasında kendilerine lazım olacak şeylerle donanmalarını istiyorlardı. İşin enteresan tarafı, insan dahil bunların hiçbiri ileride nelere muhtaç olacaklarını bilmiyorlardı. Bilmedikleri şeyi nasıl isteyeceklerdi? Onların Rabbi, istidatlarının inkişafı için neler gerektiğini biliyor ve onları bu cihazlarla donatıyordu. Lisan-ı istidat ile dua dediğimiz bu istekler, henüz istenmeden en güzel şekilde, en mükemmel hâliyle ve çok cömertçesine onlara ikram ediliyordu. Çünkü onların Rabbi Cevvad-ı Mutlak idi; cömertliğine bir sınır, bir had yoktu. Cevvad, yani ihtiyaç sahibinin istemesini beklemeden ihsanıyla imdada koşan. page 2 / 6

Öyle ki, istek sahipleri henüz ortada yokken muhtaç olacakları şeyler hazırlanıyor, sofraları kuruluyordu. Nur Müellifi büyük Üstat, On Birinci Söz'de kâinat sarayının ve içindeki misafirlerin yaratılış hikmeti hakkında bir temsil verirken bu hakikati çok güzel ortaya koyar: Bu hikmete binaen, cesîm ve geniş ve muhteşem bir kasrı yapmağa başladı. Şahane bir surette dairelere, menzillere taksim ederek hazinelerinin türlü türlü murassaatıyla süslendirip. tekmil ettikten sonra, herbir taam ve nimetlerinin bütün çeşitlerinden en lezizlerini câmi' sofralar, o sarayda kurdu. Herbir taifeye lâyık bir sofra tayin etti. Sonra aktar-ı memleketindeki ahâli ve raiyetini, seyre ve tenezzühe ve ziyafete davet etti. (Sözler, On Birinci Söz) Temsilden hakikate geçtiğimizde akıllara durgunluk veren nice tablolarla karşılaşırız: Temsildeki o padişah, sarayında sofralar kurdururken, misafirleri de başka mekânlarda kendi işleriyle meşguldürler. Davet vuku bulunca işlerini bırakıp saraya koştular. Şimdi şu sorulara cevap arayalım: - Bu yer küresi üzerinde sofralar yaratılırken misafirler nerede idiler? - Bunlar o saraya nasıl gelecekler, o sofralara nasıl konacaklardı? - Nasıl olmuştu da, henüz gözler âlemi ortada yokken güneş ve ışığı yaratılmıştı? - Henüz mideler âlemi ortada yokken rızıklar hazırlanmıştı? - Henüz ciğerler yokken, kan dolaşımı yokken, hava unsuru kirlenen kanı temizlemek üzere görevlendirilmişti? - Henüz ayakların sözü edilmezken, yer çekimi ile, misafirlerin yere bağlanmaları planlanmış ve yer küresi de onların yürümesine elverişle şekilde taş ve toprakla döşenmişti? İşte sadece bir kısmını saydığımız bütün bu faaliyetlerle, dünyaya gelecek misafirlerin ihtiyaç duyacakları ve istidat lisanıyla isteyecekleri her şey en mükemmel şekilde hazırlanmıştı. Yani henüz dualar yapılmadan cevapları hazır hâle getirilmişti. Bu sarayı, misafirleri için ve misafirlerine göre yapan zât, ondaki sofraları da yine misafirlerine göre kurmuş, tanzim etmişti. Ve işte, meleklerin hayret ve hayranlıkla seyrettikleri muhteşem manzara: Misafirler sofraların içinden çıkıyor ve önceden hazırlanmış yemekleri yemeye koyuluyorlardı. page 3 / 6

Bu akıllara durgunluk veren olay ne tabiatla izah edilebilir, ne tesadüfle, ne de evrimle. Olmayan misafirlere göre sofralar kurmak. Bunu sofranın tabiatına da veremezsiniz, evrim geçirmesine de. Bu ikinci görüşe göre, sofralar hiç tanımadıkları ve bilmedikleri misafirlere göre evrim geçirirken, henüz yoklukta bekleşen o misafirler de o sofralardan faydalanacak şekilde evrim geçireceklerdir. Gerçek şu ki, kâinatı yaratan ve yeryüzünde sofralar kuran bu âlemin sahibi, onlardan faydalanacak misafirlerini de o nimetlere göre hazırlamıştı. Sofralar misafirlere göre, misafirler de sofralara göreydi. Her ikisi de İlâhî ilimde en güzel şekilde planlanmıştı. İlâhî takdire göre önce sofralar yaratılacaktı, sonra misafirler. Bu misafir taifelerden birisi de insanlardı. Onlar sadece bu âlemin maddesiyle, maddî nimetleriyle tatmin olamıyor, bu sarayın sahibini tanımak ve bilmek istiyorlardı. Sarayın sadece sofralarını değil, güneşini, ayını, toprağını suyunu, çiçeğini, yıldızını ibretle temaşa ediyorlardı. Daha önemlisi, bu son ve mükemmel misafirler kendilerini biliyor, iç organlarını, duyu organlarını biliyor, his dünyalarını biliyor, bunların her birinin görevlerini ve yaratılış hikmetlerini biliyorlardı. İşte insanın bu çok yönlü ve mükemmel istidadı bir dua oldu. Bu âlem ve içindekiler o istidada dar gelmeye başladı.... Bu insan ebed için halk edilmiş ve ebede gidecektir. Bu dünya ona bir misafirhanedir ve âhiretine bir intizar salonudur. (Sözler, Onuncu Söz, On Birinci Hakikat) Ebed için yaratılan bu kıymetli varlık, istidatları gereği ebedî ve elemsiz bir hayat istiyordu. İşte kâmil insanlar olan peygamberler ve onların varisleri, bütün insanların istidat lisanıyla yaptıkları bu ortak duayı kal diliyle de Rabbimize takdim etmişlerdi. Bütün bu duaları bir niyaz şeceresi olarak hayal ettiğimizde, Resulullah Efendimizin (asm) duaları, bu ağacın en mükemmel meyveleriydi. Öyle ki, bütün dualar onun duası yanında gölge kadar zayıf, zerre kadar küçük kalıyordu. Onun o eşsiz imanı, o misilsiz marifeti, o tariflere sığmaz ubudiyetiyle yaptığı dualar, bu âlemin en büyük bir yaratılış sebebiydi. page 4 / 6

Bu konuda, Nur Külliyatında şu harika ifadeler geçer:. Şu şeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman ve bihakkın fahr-ı kâinat ne istiyor? Bak dinle: Saadet-i ebedîye istiyor, beka istiyor, lika istiyor, Cennet istiyor. Hem meraya-yı mevcudatta ahkâmını ve cemallerini gösteren bütün esmâ-i kutsîye-i İlâhîye ile beraber istiyor. Hattâ eğer rahmet, inayet, hikmet, adalet gibi hesabsız o matlubun esbab-ı mûcibesi olmasa idi; şu zâtın tek duası, baharımızın icadı kadar kudretine hafif gelen şu Cennet'in binasına sebebiyet verecekti. (Sözler, On Dokuzuncu Söz, On Üçüncü Reşha) Kısacası, bitkilerden insanlara kadar her şey ve herkes şu veya bu şekilde bir dua üzeredirler. Kendilerinden doğacak varlıkların planlarını içlerinde taşıyan tohumlar, çekirdekler, nutfeler, yumurtalar istidat lisanıyla dua etmektedirler. Çok şeye muhtaç olan ve bunların hiçbirini yapmaya güç yetiremeyen bütün canlılar ihtiyac-ı fıtrî ile dua hâlindeler. Balığın karnındaki Yunus Peygamber (as) gibi, her şeyden ümitleri kesilmiş, çaresizlik içinde kıvranan ruhlar, ıztırar lisaniyle dua ve niyazdadırlar. El açan dilencinin hâl diliyle para istemesi gibi, kuralıktan çatlamış topraklar da yine lisan-ı hâl ile dua etmekte, yağmur istemektedir. İlâhî rahmetten faydalanılması, tekvini şeriat dediğimiz İlâhî kanunlara bağlanmış konularda, gerekli çalışmayı yapan insanlar da fiilî dua etmek ve neticeyi Allah tan beklemekle tevekkül denilen bir nevi dua hâli üzeredirler. Sebeplerin bir araya gelmeleri de bir fiilî duadır: Su, hararet, toprak, ziya bir çekirdek etrafında bir vaziyet alarak, o vaziyet bir lisan-ı duadır ki: "Bu çekirdeği ağaç yap, ya Hâlıkımız!" derler. Demek içtima'-ı esbab bir nevi duadır. (Mektûbat, Yirmi Dördüncü Mektup) Mahlukatın bu birbirinden farklı dualarının hepsi, kâinat ağacının meyvesi olan insanda da mevcuttur. Ve insan bu dualara ek olarak bir de kavli dua yapmaktadır. page 5 / 6

Powered by TCPDF (www.tcpdf.org) Nur Külliyatında insan için esmâ-i İlâhîyenin bütün nurlarına ihtiyacı vardır. ifadesi geçer. Bu cümlede Allah ın isimleri birer güneşe, tecelliler ise nurlara benzetilmiştir. Bilindiği gibi, ayet-i kerimede güneş için ziya, kamer için nur kelimeleri kullanılır. Bu ayetin tefsirine baktığımızda şu bilgiyi ediniriz: Arapçada, ışığı kendinden olan şeyler için ziya, başkasının ışığını yansıtanlar için ise nur kelimesi kullanılmaktadır. İşte Ay ın güneşten ziya alması, onun ışığına muhtaç olması gibi, her varlık da esmâı İlâhîyenin tecellilerine muhtaçtır, o tecellilerle değer kazanır, ihtiyacını görür ve görevini yerine getirir. Nasıl esmâda bir ism-i âzam var, o esmânın nukuşunda dahi bir nakş-ı âzam var ki o da insandır. (Sözler) cümlesi, insanın bütün esnaya muhtaç olduğunu çok veciz bir şekilde ortaya koyar. Örnek olarak sadece üç İlâhî ismi vermekle yetinelim: Rezzak ismi bir güneş gibidir, bütün rızıklar o güneşin nurları Muhyi ismi de ayrı bir güneş, bütün hayatlar o güneşin nurları.. Latîf ismi de bir güneş; bütün lütuflar o güneşin nurları. Kâinata bu gözle nazar ettiğimizde Nur Müellifinin, bütün mevcudattan dergah-ı İlâhîyeye daimi bir duanın gittiği haberini bütün ruhumuzla tasdik ederiz. page 6 / 6