KÖY ENSTİTÜLERİ KONUSUNDA Y A N I L G I L A R Bir bölüm Aydınımız: - İLGİLİ HİÇBİR KANUNU İNCELEMEKSİZİN, - HİÇBİR BELGE VE KANIT ARAMAKSIZIN, Köy Enstitülerine hasret çekmekte, büyük hatalara düşmektedir. 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı kanunla kurulduğundan, her yılın 17 Nisan ını kutlama günü olarak tekrarlayan bir bölüm aydınımız, Köy Enstitüleri, Köy Okulları kanunlarını incelemeyi sürekli ihmal etmektedir. O devrede geçerli 1924 Anayasasının 87. Maddesi okul yapımını Devlete yüklediği halde, il ve ilçelerde bu kurala uyan Devlet, 3803 ve 4274 sayılı kanunlarla Köy öğretmenlerinin tayin edileceği OKULLARIN BİNALARI VE ÖĞRETMEN EVLERİ nin tüm yapım masraflarını okulların yapılacağı köyün halkına yüklemiştir. Daha inandırıcı ve susturucu olması için bu konuyu düzenleyen Kanunu aynen aktarmakta yarar vardır. 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı KÖY ENSTİTÜLERİ Kanununun 16. Maddesi: Köy öğretmenlerinin tayin edilecekleri okulların binaları ve öğretmen evleri Maarif Vekilliğince verilecek planlara göre Köy Kanununa tevfikan, bölge ilk tedrisat müfettişi ile gezici başöğretmenin nezaretinde köy ihtiyar heyetleri tarafından yaptırılır ve öğretmen tayin edilecek köylere keyfiyet üç yıl önce bildirilir. Köy bütçesinde de ona göre tedbirler alınır. Öğretmen işe başlamadan evvel okul binası ile öğretmen evi tamamen bitirilir. Köy okulları binalarının tamiri ve okulun daimi masrafları köy ihtiyar heyetlerince temin edilir. şeklinde olup, köy okulları ile köydeki Öğretmen Evleri nin, yapım masrafları il ve ilçelerde olduğu gibi Devlet bütçesinden değil, köy bütçesinden karşılanmaktadır.
- 2 - Ayrıca, 19.6.1942 tarihli ve 4274 sayılı Köy Okulları Enstitüleri Teşkilat Kanununun 25. Maddesi de: Köy halkından olan veya en az altı aydan beri köyde yerleşmiş bulunanlardan 18 yaşını bitiren ve 50 yaşını geçmiyen her vatandaş, köy ve bölge okulları binalarının kurulmasına, bu binalara su temin edilmesine, okul yollariyle bahçelerinin yapılmasına ve bunların onarılmasına münhasır işler tamamlanıncaya kadar yılda en çok yirmi gün çalışmaya mecbur tutulur. şeklinde olup, kadın, erkek her reşit köylünün, para angaryasına ek olarak yılda 20 gün bedenen çalışması da öngörülmüş ve angaryayı yasaklayan Anayasa ihlal edilmiştir. Köy enstitüleri eğitim programı bakımından, köy çocuklarından seçilen öğretmen adaylarına, eğitime ilaveten demircilik, marangozluk, duvarcılık, hayvan yetiştirme, resim ve müzik gibi meslekleri öğrenme ve uygulama imkanlarını sağlar nitelikte ise de, Devletçe yüklenen öğretmen ücretleri dışında, okul ve öğretmen evleri yapımı ile binaların tamiri ve okulun DAİMİ masrafları köy ihtiyar heyetlerine yüklendiğinden, o zamanki köylü varlıkları, en az 10 bin liraya mal olan köy okulunu yapmaya yetmediğinden gerçekleşememiştir. Köy Enstitüleri Kanununun kabul edildiği 17.4.1940 tarihinden, Enstitülerin Demokrat Parti tarafından tüm masrafları Devlete ait olmak üzere, Öğretmen Okuluna dönüştürüldüğü 1954 yılı arasında toplam 21 (yirmibir) enstitü faaliyet göstermiştir. Bu 21 enstitünün bir bölümü, ATATÜRK hayatta iken Devlet masrafı ile, 1937-1938 yıllarında yapılan Çifteler (Eskişehir), Kızılçullu (İzmir), Kepirtepe (Edirne), Gölköy (Kastamonu) Öğretmen Okullarının 17.4.1940 tarihli ve 3803 sayılı kanunla Köy Enstitülerine dönüştürülmesi suretile gerçekleşebilmiştir. Prof. Dr. Toktamış ATEŞ in 17 Nisan 2001 tarihli Cumhuriyet Gazetesi nde belirttiğine göre, 17.4.1940 tarihli ve 3803 sayılı kanunla kurulan köy enstitüleri, 27.1.1954 tarihli ve 6234 sayılı Kanun gereğince İlköğretmen Okulları ile birleştirilinceye kadar 1398 i kadın, 15.943 ü erkek olmak üzere 17.341 mezun vermiştir. Gene aynı dönemde, açılan kurslardan 8675 eğitmen, 1248 sağlık memuru yetiştirmiştir.
- 3 - Köy Enstitülerinin bu hizmetlerini alkışlamak gerek. Ancak, Enstitülerin bu hizmetleri 1924 Anayasasının 87. Maddesi gereğince Devletçe finanse edilecekken, bu finansmanının tamamı 3803 ve 4274 sayılı kanunlarla köy okulu ve enstitülerin kurulduğu köy halkına yüklenmiştir. Okul ve öğretmen binalarile öğretmen evlerinin yapım masraflarına ilaveten, okulların hizmet verdiği müteakkip yıllarda, bakım ve tamir, bahçe tanzimi gibi masraflar da köy bütçesine ve köylüye yüklenmiş, angarya yasaktır diyen Anayasanın 73. Maddesi de ihlal edilerek, kadın erkek 18-50 yaş grubuna dahil tüm köylülere senede 20 güne kadar bedenen çalışma yükümü getirilmiş, il ve ilçe okulları Devletçe yaptırıldığı ve bakım masrafları da Devletçe yüklenildiği halde, köy okullarının yapım ve bakımı köylüye yüklenmiş, eşitlik ilkesi de bozulmuştur. Köy enstitülerinin, bu gün de kapatılmasına neden olabilecek şekilde halen yürürlükte bulunan 1982 tarihli Anayasanın 14. Maddesine aykırı olarak, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne yönelik koministleşmesinden doğan tartışmalar bir yana, Enstitülerin tüm yükünü hayat boyunca çeken köylüler yerine kendimizi koyup düşünmek gerek: - Köy okulu ve enstitülerin kurulduğu köy halkı olarak, hem kuruluş masraflarını yüklenmek, - Hem de hayat boyu yılda 20 güne kadar bedenen ücretsiz çalışmak, ayrıca bakım ve tamir masraflarını da ödemek, gibi yükümlülükleri köy okulu ve enstitülerin hizmetine değer bulur muyuz, bulmaz mıyız? Yurtta tüm okulların masrafları, okulların bulunduğu yer halkınca yükleniliyorsa Evet, diğer ilçe ve illerde tüm okul masrafları Devletçe yüklenildiği halde köy okullarının yapım ve bakımı köy halkına yükleniyorsa Hayır. Köy enstitülerine HASRET bir de bu okulların dönüştüğü İlköğretmen okulları bakımından tartışılmalıdır. 27.1.1954 tarihli kanunla köy enstitülerine NE OLMUŞ DA YAZIK OLMUŞ?
- 4 - Resmi Gazete nin 4.2.1954 tarihli sayısında ilan edilen ve Köy Enstitüleri ile İlköğretmen Okullarının Birleştirilmesi Hakkında Kanun adını taşıyan 6234 sayılı Yasa nın ilk üç maddesi: Madde 1 - Köy enstitüleri ile ilköğretmen okulları, İlköğretmen okulları adı altında birleştirilmiştir. Madde 2- İlköğretmen okullarının tahsil müddeti, ilkokul mezunları için (6), ortaokul mezunları için (3) yıldır. Madde 3- İlköğretmen okullarına alınacak öğrenciler imtihanla seçilir. Bu okullara her yıl alınacak öğrencilerin % 75 inin köy ilkokulları mezunlarından olması şarttır. Şeklinde olup, köylü çocukları lehinedir. Köy enstitüleri mezunları, yedek subay olamazken, İlköğretmen okulları mezunlarına bu hak da tanınmış, yüksek tahsil yolu da açılmıştır. Benim iki yeğenim Servet Domaniç ile Şahin Domaniç Kayseri Pazarören Enstitüsüne girmiş, Servet Domaniç mezun olmuş, emekli oluncaya kadar öğretmenlik yapmıştır. Şahin Domaniç ise, Enstitüde amele gibi çalıştırıldığı gerekçesi ile okulu terk etmiş, çiftçiliğe dönmüştür. Ağabeyim merhum EMİR DOMANİÇ de bu enstitüde öğretmenlik ve müdürlük yapmıştır. Yani ailece enstitüler içinde yaşamış bulunuyoruz. Köy enstitülerile köy okullarının nasıl finanse edildiği, öğrencilere ne şekilde muamele edildiği konularında hiçbir kanunu incelemeksizin hariçten gazel okumak kolay. Fakat köy okullarının tüm yapım ve bakım masraflarının köylüye yüklenmesi, ilaveten 18-50 yaş grubu kadın erkek tüm köy halkının ebediyyen her yıl 20 güne kadar ücretsiz çalışma mecburiyeti düşünülürse Hayır. Ben HAYRİ DOMANİÇ, Kayseri-Pınarbaşı İlçesinde 17 odalı bir konağa ilaveten dört ayrı köyde binlerce dönüm tarım arazisine sahip bir ailenin çocuğu olarak İstanbul Galatasaray Lisesi nde yatılı okurken, yaz tatili nedenile döndüğüm YUKARIBEYÇAYIR Köyünde yapılması planlanan köy okulunun temel kazımında diğer erkek köylülerle birlikte günlerce çalıştım.
- 5 - Okul yeri muhtar merhum Cemal POLAT tarafından, herhangi bir bedelli kamulaştırma yapılmadan tek taraflı tayin edilmiş olduğundan, temel kazısı yapılan bostanın sahibi köy ağası merhum Ömer MORKUŞ itiraz etmiş, kazı işini fiilen engellemek istemiş, muhtarla birbirine girmişler ancak, diğer köylülerin yatıştırması sonucu kazıya devam edilmiştir. Köylü tarafından sağlanan işçilik hariç, çimento, kereste gibi köylü parası ile alınması gereken diğer malzemenin parası köylüden sağlanamamış, iki ailenin öküz ve kağnı dolusu zahiresi kasabada haraç mezat satıldığı halde, okul binasının yapımına başlanamamıştır.. Daha sonraki yıllarda da para toplanamadığından 14 Mayıs 1950 seçimlerile Demokrat Parti iktidar olup, Devlet elile okul yapılıncaya kadar köy okulsuz kalmıştır. Pınarbaşı na bağlı 68 köyün hiç birinde köylü parası ile okul yapılamamış, Demokrat Parti imdada yetişmiştir. Komünist Rusya da köylüyü tarlada, şehirliyi de fabrikalarda çalıştırmış üç keçiden fazla, 10 yumurtadan fazla mülkiyeti yasaklamıştır. Ama bir farkla halkın barınma, eğitim, tedavi masraflarını Hükümet yüklenmiştir. Bir çift öküzle bir kağnı zahiresini haraç-mezatla satarak değil. Şuursuz Köy Enstitüleri hayranı aydınlarımızın yanıldığı ve hiç temas etmediği diğer bir konu da, Demokrat Parti nin 27.1.1954 tarihli kanunla ilkokul öğretmen okullarına dönüştürdüğü Enstitüler, başta Demokrat Parti iktidarını askeri bir darbe ile sona erdiren ihtilalciler olmak üzere, son kırkbir yılda kurulan 24-57. Hükümetlerin hiç birinin geri getirmeyi düşünmemiş olmasıdır. Özellikle 30.5.1960-20.11.1961 yılları arasında iktidar olan iki GÜRSEL Hükümeti ile 20.11.1961-20.2.1965 arasında iktidar olan üç İNÖNÜ Hükümetlerinin BUNCA ÖZELLİĞİ VE GÜZELLİĞİ olan köy enstitülerini ihya etmemiş olması Enstitüye HASRETİN dayanaksız olduğunu kanıtlamaktadır. Enstitü hayranı aydınlarımızın maksadı, AÇIK REY ve GİZLİ TASNİF gibi KOMİK seçimlerile 27 yıl iktidar olan CHP nin aksine GİZLİ REY ve AÇIK TASNİF sisteminde seçimlerle on yıl aralıksız iktidar olan ve % 58 e kadar çoğunluk sağlayarak halkın sevgilisi olan, komünizmi engelleyen Demokrat Partiye sataşmaktır.
- 6 - Hep gericilikle ve Atatürk ilkelerine ihanetle suçlanan Demokrat Parti Hükümetlerinin hiç anılmayan hizmetlerinden bir bölümü şunlardır: a) Türkiye Cumhuriyeti ni borçlu bulunduğumuz ATATÜRK ün anıt mezarını yapan Demokrat Parti iktidarıdır. b) 20.7.1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk ü Koruma Kanununu yürürlüğe koyan da Demokrat Parti dir. c) Yaklaşık yarım asırdır Türkiye nin milletlerarası önemli dayanakları Nato ve Kıbrıs Antlaşmaları da Demokrat Parti eseridir. Türkiye nin NATO ya girmesini sağlayan ve Komünist blokla Türkiye nin de katıldığı kapitalist blok arasında cereyan eden 1952-1953 Kore Savaşı komünistlerin mağlubiyetile sona erdiğinden, Türk komünistler Demokrat Parti ye daha da çok saldırır olmuştur. Demokrat Parti ye bu saldırılardan biri, Demokrat Parti nın çıkardığı genel aftan yararlanarak hapisten çıkan ve Rusya ya kaçan Nazım Hikmet in 25 Haziran 1959 tarihli bir şiirinde, Kore de Ölen Bir Yedek Subayımızın Menderes e söyledikleri adile yayınlanmıştır. İki sayfalık şiirde Nazım Hikmet Özetle: Beni, Üniversiteli yedek subayı, Kore de harcadınız, Adnan Bey. Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey Ölüler otomobilden hızlı gider, Kör gözlerim, Kopuk ellerim, Kesik bacaklarımla peşinizdeyim. Diyetimi istiyorum, Adnan bey, Göze göz, Ele el, Bacağa bacak, Diyetimi istiyorum, Alacağım da.
- 7 - demekte, milli yararımız uğruna ezeli ve ebedi düşman Rusya ya karşı kazanılan savaşta verdiğimiz şehitlere sözde yanarken, Rusya nın da karşımızda bulunduğu Birinci Cihan Harbinde verdiğimiz 50 bini yedek subay olmak üzere, 253 bin şehitle bir o kadar yaralıyı gözardı etmekte, komünist egoizmine mağlup olmaktadır. Allah tan milli şair ve yazarlarımız var. Onlar da, Rusya dahil müttefiklerin Türk e karşı giriştikleri alçakça saldırıları dile getirmiştir. Türk ün uğradığı bu haksızlıkları dile getiren ve Çanakkale Savaşlarına yedek subay olarak katılan Emin Bülent SERDAROĞLU nun üç mısraı şöyledir: Binlerce can dirilse de anlatsa geçmişi; Garbin cebin-i (korkak) zalimi affetmedim seni... Türk üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi Merhum milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY, ÇANAKKALE Şiirinde garbın İslam Türk e yaptığı zulmü ve kazanılan savaşın önemini şöyle özetlemektedir. Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,... Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer. Yedi iklimi cihanın duruyor karşında; Ostralya yla beraber bakıyorsun; Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk; Sade bir hadise var ortada; Vahşetler denk. Kimi hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... Medeniyyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz. Şühedâ göğdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
- 8 - Bir hilal uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe! desem, sığmazsın.... d) 14.5.1950 / 27.5.1960 arasını kapsayan Demokrat Parti iktidarının, yokluklar içinde gerçekleştirdiği büyük kalkınma işlerinden bir bölümü 1 Mayıs 2001 tarihli ZAMAN Gazetesi nde köşe yazarı, Ahmet SELİM tarafından istatistiklere de dayalı ilginç bölümleri şöyledir: - Yol yok, enerji yok, sermaye yok, yetişmiş insan gücü yok, araç - gereç yok; biz böyleydik 1950 ye gelindiğinde. Bu şartlar öyle şartlardır ki, eline geçen paranın önemli bir kısmını altyapıya gömmeden adım bile atamazsın!... - Kaplamalı yol, bin km den 10 bin km ye çıkıyor. Elektrik enerjisi % 350 artıyor, traktör sayısı bin den 43 bin e yükseliyor. Ekilebilir arazi 12 bin hektardan 23 bin hektara ulaşıyor... Bunlar kolay tasavvur edilebilir şeyler değil. CHP o zamanlar alay ediyordu. Bunlar şaşırmışlar. 100 milyon çakıl taşını bile bir araya getiremezler, sayı bilmiyorlar! diye. Bunca yıl sonra Köy Enstitüleri ne övgüler yağdırıyorlar. Köy enstitüsü mantığı hakim kılınsaydı, Türkiye bugün bir Habeşistan olurdu. e) 12.10.2000 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde belirtildiği üzere, 1935-1990 nüfus sayımlarına göre, nüfus artışı en çok Demokrat Parti devrinde olmuştur ve bu da milletin Demokrat Parti devrinde daha mutlu olduğunu kanıtlamaktadır.
- 9 - f) En çok baraj Demokrat Parti devrinde yapılmıştır. Fakat madem ki Demokrat Parti, tıpkı komünist Rusya köylüsü gibi öğrenci ve öğretmenleri amele olarak çalıştıran, Türkiye nin komünistleşmesine köprü edinilen köy enstitülerinin KÖLEMEN statüsünü değiştirdi, ondan kötüsü olamaz. Köy enstitülerine HASRET, komünizme HASRETİN örtülüsüdür. 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı kanunla kurulduğundan, her yılın 17 Nisan ını kutlama günü olarak tekrarlayan bir bölüm aydınımız, Köy Enstitüleri, Köy Okulları kanunlarını incelemeyi sürekli ihmal etmektedir. O devrede geçerli 1924 Anayasasının 87. Maddesi okul yapımını Devlete yüklediği halde, il ve ilçelerde bu kurala uyan Devlet, 3803 ve 4274 sayılı kanunlarla Köy öğretmenlerinin tayin edileceği OKULLARIN BİNALARI VE ÖĞRETMEN EVLERİ nin tüm yapım masraflarını okulların yapılacağı köyün halkına yüklemiştir. Daha inandırıcı ve susturucu olması için bu konuyu düzenleyen Kanunu aynen aktarmakta yarar vardır. 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı KÖY ENSTİTÜLERİ Kanununun 16. Maddesi de: Köy öğretmenlerinin tayin edilecekleri okulların binaları ve öğretmen evleri Maarif Vekilliğince verilecek planlara göre Köy Kanununa tevfikan, bölge ilk tedrisat müfettişi ile gezici başöğretmenin nezaretinde köy ihtiyar heyetleri tarafından yaptırılır ve öğretmen tayin edilecek köylere keyfiyet üç yıl önce bildirilir. Köy bütçesinde de ona göre tedbirler alınır. Öğretmen işe başlamadan evvel okul binası ile öğretmen evi tamamen bitirilir. Köy okulları binalarının tamiri ve okulun daimi masrafları köy ihtiyar heyetlerince temin edilir.
- 10 - şeklinde olup, köy okulları ile köydeki Öğretmen Evleri nin, yapım masrafları il ve ilçelerde olduğu gibi Devlet bütçesinden değil, köy bütçesinden karşılanmaktadır. Ayrıca, 19.6.1942 tarihli ve 4274 sayılı Köy Okulları Enstitüleri Teşkilat Kanununun 25. Maddesi de: Köy halkından olan veya en az altı aydan beri köyde yerleşmiş bulunanlardan 18 yaşını bitiren ve 50 yaşını geçmiyen her vatandaş, köy ve bölge okulları binalarının kurulmasına, bu binalara su temin edilmesine, okul yollariyle bahçelerinin yapılmasına ve bunların onarılmasına münhasır işler tamamlanıncaya kadar yılda en çok yirmi gün çalışmaya mecbur tutulur. şeklinde olup, kadın, erkek her reşit köylünün, para angaryasına ek olarak yılda 20 gün bedenen çalışması da öngörülmüş ve angaryayı yasaklayan Anayasa ihlal edilmiştir. Köy enstitüleri eğitim programı bakımından, köy çocuklarından seçilen öğretmen adaylarına, eğitime ilaveten demircilik, marangozluk, duvarcılık, hayvan yetiştirme, resim ve müzik gibi meslekleri öğrenme ve uygulama imkanlarını sağlar nitelikte ise de, Devletçe yüklenen öğretmen ücretleri dışında, okul ve öğretmen evleri yapımı ile binaların tamiri ve okulun DAİMİ masrafları köy ihtiyar heyetlerine yüklendiğinden, o zamanki köylü varlıkları, en az 10 bin liraya mal olan köy okulunu yapmaya yetmediğinden gerçekleşememiştir. Köy Enstitüleri Kanununun kabul edildiği 17.4.1940 tarihinden, Enstitülerin Demokrat Parti tarafından tüm masrafları Devlete ait olmak üzere, Öğretmen Okuluna dönüştürüldüğü 1954 yılı arasında toplam 21 (yirmibir) enstitü faaliyet göstermiştir. Bu 21 enstitünün bir bölümü, ATATÜRK hayatta iken Devlet masrafı ile, 1937-1938 yıllarında yapılan Çifteler (Eskişehir), Kızılçullu (İzmir), Kepirtepe (Edirne), Gölköy (Kastamonu) Öğretmen Okullarının 17.4.1940 tarihli ve 3803 sayılı kanunla Köy Enstitülerine dönüştürülmesi suretile gerçekleşebilmiştir.
- 11 - Prof. Dr. Toktamış ATEŞ in 17 Nisan 2001 tarihli Cumhuriyet Gazetesi nde belirttiğine göre, 17.4.1940 tarihli ve 3803 sayılı kanunla kurulan köy enstitüleri, 27.1.1954 tarihli ve 6234 sayılı Kanun gereğince İlköğretmen Okulları ile birleştirilinceye kadar 1398 i kadın, 15.943 ü erkek olmak üzere 17.341 mezun vermiştir. Gene aynı dönemde, açılan kurslardan 8675 eğitmen, 1248 sağlık memuru yetiştirmiştir. Köy Enstitülerinin bu hizmetlerini alkışlamak gerek. Ancak, Enstitülerin bu hizmetleri 1924 Anayasasının 87. Maddesi gereğince Devletçe finanse edilecekken, bu finansmanının tamamı 3803 ve 4274 sayılı kanunlarla köy okulu ve enstitülerin kurulduğu köy halkına yüklenmiştir. Okul ve öğretmen binalarile öğretmen evlerinin yapım masraflarına ilaveten, okulların hizmet verdiği müteakkip yıllarda, bakım ve tamir, bahçe tanzimi gibi masraflar da köy bütçesine ve köylüye yüklenmiş, angarya yasaktır diyen Anayasanın 73. Maddesi de ihlal edilerek, kadın erkek 18-50 yaş grubuna dahil tüm köylülere senede 20 güne kadar bedenen çalışma yükümü getirilmiş, il ve ilçe okulları Devletçe yaptırıldığı ve bakım masrafları da Devletçe yüklenildiği halde, köy okullarının yapım ve bakımı köylüye yüklenmiş, eşitlik ilkesi de bozulmuştur. Köy enstitülerinin, bu gün de kapatılmasına neden olabilecek şekilde halen yürürlükte bulunan 1982 tarihli Anayasanın 14. Maddesine aykırı olarak, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne yönelik koministleşmesinden doğan tartışmalar bir yana, Enstitülerin tüm yükünü hayat boyunca çeken köylüler yerine kendimizi koyup düşünmek gerek: - Köy okulu ve enstitülerin kurulduğu köy halkı olarak, hem kuruluş masraflarını yüklenmek, - Hem de hayat boyu yılda 20 güne kadar bedenen ücretsiz çalışmak, ayrıca bakım ve tamir masraflarını da ödemek, gibi yükümlülükleri köy okulu ve enstitülerin hizmetine değer bulur muyuz, bulmaz mıyız?
- 12 - Yurtta tüm okulların masrafları, okulların bulunduğu yer halkınca yükleniliyorsa Evet, diğer ilçe ve illerde tüm okul masrafları Devletçe yüklenildiği halde köy okullarının yapım ve bakımı köy halkına yükleniyorsa Hayır. Köy enstitülerine HASRET bir de bu okulların dönüştüğü İlköğretmen okulları bakımından tartışılmalıdır. 27.1.1954 tarihli kanunla köy enstitülerine NE OLMUŞ DA YAZIK OLMUŞ? Resmi Gazete nin 4.2.1954 tarihli sayısında ilan edilen ve Köy Enstitüleri ile İlköğretmen Okullarının Birleştirilmesi Hakkında Kanun adını taşıyan 6234 sayılı Yasa nın ilk üç maddesi: Madde 1 - Köy enstitüleri ile ilköğretmen okulları, İlköğretmen okulları adı altında birleştirilmiştir. Madde 2- İlköğretmen okullarının tahsil müddeti, ilkokul mezunları için (6), ortaokul mezunları için (3) yıldır. Madde 3- İlköğretmen okullarına alınacak öğrenciler imtihanla seçilir. Bu okullara her yıl alınacak öğrencilerin % 75 inin köy ilkokulları mezunlarından olması şarttır. Şeklinde olup, köylü çocukları lehinedir. Köy enstitüleri mezunları, yedek subay olamazken, İlköğretmen okulları mezunlarına bu hak da tanınmış, yüksek tahsil yolu da açılmıştır. Benim iki yeğenim Servet Domaniç ile Şahin Domaniç Kayseri Pazarören Enstitüsüne girmiş, Servet Domaniç mezun olmuş, emekli oluncaya kadar öğretmenlik yapmıştır. Şahin Domaniç ise, Enstitüde amele gibi çalıştırıldığı gerekçesi ile okulu terk etmiş, çiftçiliğe dönmüştür. Ağabeyim merhum EMİR DOMANİÇ de bu enstitüde öğretmenlik ve müdürlük yapmıştır. Yani ailece enstitüler içinde yaşamış bulunuyoruz.
- 13 - Köy enstitülerile köy okullarının nasıl finanse edildiği, öğrencilere ne şekilde muamele edildiği konularında hiçbir kanunu incelemeksizin hariçten gazel okumak kolay. Fakat köy okullarının tüm yapım ve bakım masraflarının köylüye yüklenmesi, ilaveten 18-50 yaş grubu kadın erkek tüm köy halkının ebediyyen her yıl 20 güne kadar ücretsiz çalışma mecburiyeti düşünülürse Hayır. Ben HAYRİ DOMANİÇ, Kayseri-Pınarbaşı İlçesinde 17 odalı bir konağa ilaveten dört ayrı köyde binlerce dönüm tarım arazisine sahip bir ailenin çocuğu olarak İstanbul Galatasaray Lisesi nde yatılı okurken, yaz tatili nedenile döndüğüm YUKARIBEYÇAYIR Köyünde yapılması planlanan köy okulunun temel kazımında diğer erkek köylülerle birlikte günlerce çalıştım. Okul yeri muhtar merhum Cemal POLAT tarafından, herhangi bir bedelli kamulaştırma yapılmadan tek taraflı tayin edilmiş olduğundan, temel kazısı yapılan bostanın sahibi köy ağası merhum Ömer MORKUŞ itiraz etmiş, kazı işini fiilen engellemek istemiş, muhtarla birbirine girmişler ancak, diğer köylülerin yatıştırması sonucu kazıya devam edilmiştir. Köylü tarafından sağlanan işçilik hariç, çimento, kereste gibi köylü parası ile alınması gereken diğer malzemenin parası köylüden sağlanamamış, iki ailenin öküz ve kağnı dolusu zahiresi kasabada haraç mezat satıldığı halde, okul binasının yapımına başlanamamıştır. Daha sonraki yıllarda da para toplanamadığından 14 Mayıs 1950 seçimlerile Demokrat Parti iktidar olup, Devlet elile okul yapılıncaya kadar köy okulsuz kalmıştır. Pınarbaşı na bağlı 68 köyün hiç birinde köylü parası ile okul yapılamamış, Demokrat Parti imdada yetişmiştir. Komünist Rusya da köylüyü tarlada, şehirliyi de fabrikalarda çalıştırmış üç keçiden fazla, 10 yumurtadan fazla mülkiyeti yasaklamıştır. Ama bir farkla halkın barınma, eğitim, tedavi masraflarını Hükümet yüklenmiştir. Bir çift öküzle bir kağnı zahiresini haraç-mezatla satarak değil. Şuursuz Köy Enstitüleri hayranı aydınlarımızın yanıldığı ve hiç temas etmediği diğer bir konu da, Demokrat Parti nin 27.1.1954 tarihli kanunla ilkokul öğretmen okullarına dönüştürdüğü Enstitülerin, başta Demokrat Parti iktidarını askeri bir darbe ile sona erdiren ihtilalciler olmak üzere,
- 14 - son kırkbir yılda kurulan 24-57. Hükümetlerin hiç birinin geri getirmeyi düşünmemiş olmasıdır. Özellikle 30.5.1960-20.11.1961 yılları arasında iktidar olan iki GÜRSEL Hükümeti ile 20.11.1961-20.2.1965 arasında iktidar olan üç İNÖNÜ Hükümetlerinin BUNCA ÖZELLİĞİ VE GÜZELLİĞİ olan köy enstitülerini ihya etmemiş olması Enstitüye HASRETİN dayanaksız olduğunu kanıtlamaktadır. Enstitü hayranı aydınlarımızın maksadı, AÇIK REY ve GİZLİ TASNİF komik seçimlerle 27 yıl iktidar olan CHP nin aksine GİZLİ REY ve AÇIK TASNİF sisteminde seçimlerle on yıl aralıksız iktidar olan ve % 58 e kadar çoğunluk sağlayarak halkın sevgilisi olan, komünizmi engelleyen Demokrat Partiye sataşmaktır. Hep gericilikle ve Atatürk ilkelerine ihanetle suçlanan Demokrat Parti Hükümetlerinin hiç anılmayan hizmetlerinden bir bölümü şunlardır: a) Türkiye Cumhuriyeti ni borçlu bulunduğumuz ATATÜRK ün anıt mezarını yapan Demokrat Parti iktidarıdır. b) 20.7.1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk ü Koruma Kanununu yürürlüğe koyan da Demokrat Parti dir. c) Yaklaşık yarım asırdır Türkiye nin milletlerarası önemli dayanakları Nato ve Kıbrıs Antlaşmaları da Demokrat Parti eseridir. Türkiye nin NATO ya girmesini sağlayan ve Komünist blokla Türkiye nin de katıldığı kapitalist blok arasında cereyan eden 1952-1953 Kore Savaşı komünistlerin mağlubiyetile sona erdiğinden, Türk komünistler Demokrat Parti ye daha da çok saldırır olmuştur. Demokrat Parti ye bu saldırılardan biri, Demokrat Parti nın çıkardığı genel aftan yararlanarak hapisten çıkan ve Rusya ya kaçan Nazım Hikmet in 25 Haziran 1959 tarihli bir şiirinde, Kore de Ölen Bir Yedek Subayımızın Menderes e söyledikleri adile yayınlanmıştır. İki sayfalık şiirde Nazım Hikmet Özetle: Beni, Üniversiteli yedek subayı, Kore de harcadınız, Adnan Bey. Ama ben peşinizdeyim, Adnan Bey Ölüler otomobilden hızlı gider,
- 15 - Kör gözlerim, Kopuk ellerim, Kesik bacaklarımla peşinizdeyim. Diyetimi istiyorum, Adnan bey, Göze göz, Ele el, Bacağa bacak, Diyetimi istiyorum, Alacağım da. demekte, milli yararımız uğruna ezeli ve ebedi düşman Rusya ya karşı kazanılan savaşta verdiğimiz şehitlere sözde yanarken, Rusya nın da karşımızda bulunduğu Birinci Cihan Harbinde verdiğimiz 50 bini yedek subay olmak üzere, 253 bin şehitle bir o kadar yaralıyı gözardı etmekte, komünist egoizmine mağlup olmaktadır. Allah tan milli şair ve yazarlarımız var. Onlar da, Rusya dahil müttefiklerin Türk e karşı giriştikleri alçakça saldırıları dile getirmiştir. Türk ün uğradığı bu haksızlıkları dile getiren ve Çanakkale Savaşlarına yedek subay olarak katılan Emin Bülent SERDAROĞLU nun üç mısraı şöyledir: Binlerce can dirilse de anlatsa geçmişi; Garbin cebin-i (korkak) zalimi affetmedim seni... Türk üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi Merhum milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY, ÇANAKKALE Şiirinde garbın İslam Türk e yaptığı zulmü ve kazanılan savaşın önemini şöyle özetlemektedir. Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,... Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer. Yedi iklimi cihanın duruyor karşında;
- 16 - Ostralya yla beraber bakıyorsun; Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk; Sade bir hadise var ortada; Vahşetler denk. Kimi hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... Medeniyyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz. Şühedâ göğdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; Bir hilal uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe! desem, sığmazsın.... d) 14.5.1950 / 27.5.1960 arasını kapsayan Demokrat Parti iktidarının, yokluklar içinde gerçekleştirdiği büyük kalkınma işlerinden bir bölümü 1 Mayıs 2001 tarihli ZAMAN Gazetesi nde köşe yazarı, Ahmet SELİM tarafından istatistiklere de dayalı ilginç bölümleri şöyledir: - Yol yok, enerji yok, sermaye yok, yetişmiş insan gücü yok, araç - gereç yok; biz böyleydik 1950 ye gelindiğinde. Bu şartlar öyle şartlardır ki, eline geçen paranın önemli bir kısmını altyapıya gömmeden adım bile atamazsın!... - Kaplamalı yol, bin km den 10 bin km ye çıkıyor. Elektrik enerjisi % 350 artıyor, traktör sayısı bin den 43 bin e yükseliyor. Ekilebilir arazi 12 bin hektardan 23 bin hektara ulaşıyor... Bunlar kolay t- tasavvur edilebilir şeyler değil. CHP o zamanlar
- 17 - alay ediyordu. Bunlar şaşırmışlar. 100 milyon çakıl taşını bile bir araya getiremezler, sayı bilmiyorlar! diye. Bunca yıl sonra Köy Enstitüleri ne övgüler yağdırıyorlar. Köy enstitüsü mantığı hakim kılınsaydı, Türkiye bugün bir Habeşistan olurdu. e) 12.10.2000 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde belirtildiği üzere, 1935-1990 nüfus sayımlarına göre, nüfus artışı en çok Demokrat Parti devrinde olmuştur ve bu da, milletin Demokrat Parti devrinde daha mutlu olduğunu kanıtlamaktadır. f) En çok baraj Demokrat Parti devrinde yapılmıştır. Fakat madem ki Demokrat Parti, tıpkı komünist Rusya köylüsü gibi öğrenci ve öğretmenleri amele olarak çalıştıran, Türkiye nin komünistleşmesine köprü edinilen köy enstitülerinin KÖLEMEN statüsünü değiştirdi, ondan kötüsü olamaz. İftira da olsa, komünizme karşı cephede yer alan Demokrat Parti yi kötülemek gerek. Bu iftira amaçlıdır ki, merhum Raif ERTEM in Avcının Notları kitapçığına önsöz yazan Orhan ERİNÇ, Demokrat Parti devrinde yüzde sekizi geçmemiş enflasyonun % 215 (yüzde ikiyüzonbeş) olduğunu 2001 Haziranında yazabilmiş, - 68 kuşağının asistan üyesi Prof.Dr. Server TANİLLİ de, 15 Haziran 2001 tarihli Cumhuriyet Gazetesi nde liselerde son mezuniyet imtihanı BAKALARYA nın yerine OLGUNLUK imtihanı denmesinin bir Demokrat Parti budaması olduğunu açıklamadan yapamamıştır. Aydınlarımız arasında bilinçsiz kör dövüşü devam ettiği sürece, düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürmekten kurtulmayacağımızın bilinmesini ve belgesiz kuru iftiralardan sakınılmasını temenni ederim. Bu karalama çekişmesinden kurtulduğumuz takdirde, mükemmel bir coğrafya ve potansiyele sahip Türkiye miz Dünya da daha çok söz sahibi olacak, ebedileşecektir. Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ