ASR-I SAADET ÖYKÜLERİ 1 Yayın no: 286 PEYGAMBERİMİZİN HAYATINDAN SEÇİLMİŞ ASR-I SAADET ÖYKÜLERİ - 1 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Dizi editörü: Selim Gündüzalp İç düzen: Durmuş Yalman Tashih: Adem Dirioğlu Kapak: Zafer Grafik İsbn: 978 975 261 205 1 Sertifika No:144 52 Mahmutbey Mh. Deve Kald r mı Cd. Gelincik Sk. No:6 Ba c lar - stanbul / Türkiye Tel: (0 212) 446 21 00 - Faks: (0 212) 446 01 39 www.zafer.com - zafer@zafer.com twitter.com/zaferyayinlari - facebook.com/zaferyayinlari Selçuk YILDIRIM copyright 2013 Zafer Yayın Grubu. Her hakkı mahfuzdur. 1. Baskı: Mart, 2013 Bas kı-cilt: Altınoluk Matbaacılık, 0 212 671 07 07
içindekiler Önsöz....9 -I- HER ŞEY ONA ŞAHİTLİK EDER Sütanne den bir hatıra!....17 Az kalsın emanetime kıyacaklardı!....19 Hz. Peygamberin ayak izleri....20 Son Peygamberin sıfatları....21 Abdullah bin Selâm ın şahitliği....23 İlk vahiy....25 Kızgın tandır....28 İncil in kapalı sayfaları....30 Yalan ve itiraf................................................ 32 Hristiyanlarla bir münazara....34 -II- HAYATA YÖN VEREN PEYGAMBER Bir bayram sabahı....39 Yetim...41 Kurban....42 Çocuklarınıza eşit davranın....43 Kavmin efendisi....45 Temimdâri nin kandili....46 Sormak: Cehâletin ilâcı....48 Aldatan bizden değildir!....50 Cehennemden bir parça...51 Mü minler kardeştir...52 Kefâret....53 Kalbini yarıp baktın mı?...54
Marhamet...55 Allah ın merhameti - I....56 Allah ın merhameti - II...57 Ukbenin hatası....59 Önce temizlik....62 Uğursuzluk....63 Şerbet....64 Fakir....65 Sadaka...66 Ayakkabının bağı....67 Güzelleşin...68 Cuma....69 Teyze....70 Komşu...71 Yemin....72 İyilik isteyin....73 Tatlı-tuzlu bir sohbet....74 Ağlayan deve....75 Kısa kesilen namaz....76 -III- PEYGAMBER HABER VERDİ Bahis....79 Ümmü Mâ bed in koyunu....82 Peygamberin elleri....85 İki dağ arasında.............................................. 86 Hz. Hüseyin in şehit edilişi....88 -IV- PEYGAMBER DİLİNDEN HİKMETLİ MESELLER Üç adamın öyküsü....92 Üç iyilik....96 Borçluya kolaylık...99 İyiliğin bedeli...100 Allah ve insanoğlu....101 Şehâdet belgesi....103 Allah için sevmek....105 Tarladaki altınlar...106 Zalim ile masum....107 Karınca ümmeti....109 İyi söz, kötü söz....110 Tövbe...111 Cehennemde iki adam....112 Ganimet bize helâl....114 Altın çekirgeler....116 İlâhi takdir....117 -V- PEYGAMBERİN ARKADAŞLARI Medine ye varış....121 At pazarlığı...124 Zeyd in tercihi....126 O, herşeyini vermişti....127 Onun herbir sözü....128 Müjdelerin en büyüğü...129 Azad edilenler....130 Hz. Talha nın bahçesi....132 Hz. Nesibe....135 Peygamberin kardeşleri....137 Kardeşim................................................. 139 Testideki vasiyet....140 Kaybolan deve....141 Tavsiye....142 Kısas....143 Süt kuzularına aylık....145 O daha hayırlı....147
En büyük misafir...148 -VI- RAHMET PEYGAMBERİ Ümmetim için dua....153 Merhamet...154 Bir yetim...155 Şefkat....156 Dua....157 Sakin ol...158 -VII- LÂTİF NÜKTELER Şakanın ciddi ölçüsü...161 Cennete giremezsin!....162 Gözdeki ak....163 Kanatlı at....164 Taze meyve...165 önsöz HEPİMİZ AYNI DÜNYADA yaşıyoruz. Şu uçsuz bucaksız kâinatın içinde, hiçbir şeyin unutulmadığı, ihmâl edilmediği, sonsuz bir rahmetin ve cömertliğin eseri olarak hizmetimize sunulmuş dünya adını verdiğimiz evimizde, hepimiz aynı toprağa basıyor, aynı gökyüzünün altında dolaşıyor, aynı havayı soluyoruz. Hayat tarzlarımız, dünyaya ait eşyaya ilişkin fikirlerimiz ve görüşlerimiz ne kadar farklı olsa da, hepimizi yaşadığımız müddetçe sürekli meşgûl eden ortak sorularımız var. Bunlar tarihin en eski çağlarından günümüze kadar her insanın, büyük bir merak ve iştiyakla cevabını aradığı sorulardır: Kimim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? İn sanı, yok tan var eden ve onu çe şit çe şit ni met lerle per ver de eden son suz hik met ve rah met sa hi bi olan Allah, insana yaratıcısını araması, tanıması, bilmesi ve severek ibadet etmesi için, bu soruları sorabilecek bir akıl, merak, kabiliyet ve duygulardan müteşekkil bir mahiyet vermiş ve ona, sorularını cevaplayacak ve yol gösterecek kılavuzlar olan peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler, Allah ın razı olduğu yoldan uzaklaşan, dalâlete ve küfrün karanlığına düşen kavimlerine, topluluklarına ve milletlerine, yeniden hakikatı hatırlattılar anlattılar öğrettiler ve yollarını aydınlattılar.
İşte ümmeti olmakla şereflendiğimiz Hz. Muhammed (a.s.m.), bütün peygamberlerin sonuncusu ve en ekmelidir. Kâinatın, yüzü suyu hürmetine yaratıldığı O Zat (a.s.m.), yaratılış ağacının en parlak, en nurani, en görkem li, en mü kem mel mey ve si dir. O (a.s.m.), son peygamber olmasıyla, gelmiş ve kıyamete kadar gelecek bütün insanlara hitap etmektedir. İnsanlık, hangi ırktan, hangi coğrafyadan, hangi inançtan olursa olsun, O nun (a.s.m.) benzeri olmayan hakikatli sözlerinin ve tebliğcisi olduğu Kur an ın muhatabıdır. Peygamberimiz (a.s.m.), Rabbimiz i bize tarif eden kâinat kitabının ve Kur an-ı Kerim in tercümanıdır. O nu (a.s.m.) tanımadan, sözlerini dinlemeden, nasıl yaşadığını öğrenmeden, ne kâinat kitabını okuyabilir, ne de Kur an ı hakkıyla anlayabiliriz. O nun (a.s.m.) neşrettiği hakikat ışığı olmasa, kâinatın şekli; umumi bir matemhane, mevcudat; birbirine yabancı ve düşman, her cansız şey; dehşetli cenazeler, bütün canlılar; ölümlerin, ayrılıkların, bitişlerin tokatlarıyla ağlayan zavallılar olarak görünmeyecek midir? O nu (a.s.m.) tanımayan, ya da hatırlamayan bir dünya değil midir, her yeri dehşetle dolduran? Ya biz Müslümanlar? O (a.s.m.), hayatıyla bize yol ve istikamet göstermese, Kur an ı nasıl anlar, yolumuzu nasıl buluruz? Batı nın ve Doğu nun en parlak zekalarının, ihtişa mının ve neşrettiği hakikatin ışığı karşışında, hayret ve hayranlıkla boyun eğdikleri Hz. Muhammed i (a.s.m.) da ha iyi ta nı mak ve da ha çok sev mek, her şey den ön ce O nun (a.s.m.) Müslüman ümmeti üzerinde sevimli bir borç ve sevinçli bir mecburiyet olmalıdır. O (a.s.m.), karşılaştığı zorluklara gösterdiği sabır ve metanetiyle, Rabbine olan itimadı ve bağlılığıyla, davasına ve dostlarına olan sadakatiyle, her nimet için mübarek dilinden düşürmediği şükür ve dualarıyla, sahabelerine verdiği öğüt ve tavsiyeleriyle, dünyayı dolduran ve sevince boğan gülümsemesiyle, sevdiklerini kederlendiren sahici hüznüyle, yetimlerin, mazlumların, fakirlerin başları üstünde dolaşan şefkati ve cömertliğiyle, düşmanlarına bile, O güvenilirdir dedirten şaşmaz adaleti ve hakperestliğiyle, cihada giderken sarsılmayan ve hiçbir kılıcın parçalayamadığı cesaretiyle, muzaffer dönerken bir an bile kaybolmayan tevazusuyla.. Hasılı kelâm, hayatının her safhasında sergilediği hâl ve tavırlarıyla, yaşadıkları ve söyledikleriyle, bugün de bizim için değişmez bir rehber ve modeldir. O (a.s.m.), varlığıyla yaşadığı dönemi bir saadet asrına dönüştürdü. O asır da ya şa nan her şey, her za man olduğu gibi bugün de, bütün Müslümanlar için çıkarılacak dersler, başvurulacak çareler, dinlenecek öğütlerle doludur. Zaman çoğunlukla aksi iddia edilse de herşeyi değiştirecek kadar güçlü değildir. Elbette Rabbimiz dilemedikçe...
Elinizdeki bu kitap, yukarıda bir parça değinebildiğimiz ve çerçevesini çizmeye gayret ettiğimiz düşüncelerin ve inancın bizi yönlendirdiği bir çalışmanın ürünüdür. Kitapta yer alan her yazı, Riyaz us Salihin, Hayat üs Sahabe, Sahih-i Buhari, Kütüb-ü Sitte, Cem ul Fevaid, Şemail-i Şerif gibi güvenilir kaynaklardan derlenmiştir. Bütün gayemiz ve dileğimiz, bu kitabın insanlığın ve yaratılmışların sultanı olan O Zat (a.s.m.) ile aramızdaki bağın kuvvetlenmesine vesile olmasıdır. Muvaffakiyet Allah tandır. ZAFER YAYINLARI...Allah ın elçisinde size güzel bir örnek vardır. Ahzap Sûresi, âyet: 21 Allah benim sözümü işitip belleyen, sonra da onu benden (başkasına) ulaştıran kimsenin yüzünü kıyamet günü ağartsın... Hadis-i Şerif
-I- HER ŞEY ONA ŞAHİTLİK EDER
Sütanne den bir hatıra! S EVGİLİ PEYGAMBERİMİZ İN sütannesi Hâlime Hâtun, ona sütannelik yaptığı günlerden birinde, süt evladını, Mekke ye, annesinin yanına götürüyordu. Sirer Vadisi denen bölgeden geçerlerken, Habeş Hristiyanlarından bir takım kimselere rastladılar. O kimseler, Halime Hâtun a: Ne re ye gidiyorsun? diye sordular. Son ra da, kadının yanındaki çocuğa, dik kat li dikkatli bakmaya başladılar. Bu çocuğun hâli, garip bir hâl idi. Sırtını açıp, iki kürek kemiği arasındaki peygamberlik mührü nü ve gözlerinin beyazındaki kırmızılığı gördüler. O kırmızılık hakkında: Gözlerinde bir hastalık mı var? diye sordular. Halime Hâtun: Hayır, bu kırmızılık onun gözlerinden hiç ayrılmaz diye cevap verdi. Hristiyanlar: Biz, bu çocuğu kralımıza götüreceğiz. Çünkü, bunun bizimle ilgili bir hâli ve şânı vardır. Biz, ondaki sırrı biliyoruz dediler. 17
Ha beş li ler bu garip sözlerden sonra, çocuğu alıp götürmek konusunda o kadar ısrar ettiler ve o kadar baskı yaptılar ki, Halime Hâtun, onu elinden zorla alacakların dan çok kork tu. Ama Al lah, her iki si ni de ko ru du. Halime Hâtun, süt evladını onların ellerinden kurtarıp, Hz. Âmine nin yanına götürdü. Yavrusunu hasretle bağrına basan Hz. Âmine ye, onun hakkında bilgi verdi. Beldelerine onunla birlikte gelen bereket sayesinde gördükleri hayır ve bolluktan bahsetti. Habeş Hristiyanlarının yaptıklarını da, heyecan için de nakleti. Az kalsın emanetime kıyacaklardı! S ÜTANNE Halime Hâtun, yurtlarına uğrayan bir Yahudi cemaatine: Siz, bu oğlum hakkında bana bir şey söylemeyecek misiniz? deyip; Peygamberimiz in annesi, Hz. Âmine nin kendisine anlattığı gibi; Ben ona hâmile iken şöyle, onu doğurduğumda şöyle, rüyada da şöyle gördüm diye anlatınca, Yahudiler birbirlerine: Onu öldürün! dediler. Halime Hâtun a da: O, yetim midir? diye sordular. Halime Hâtun korkuyla: Hayır, şu onun babasıdır. Ben de annesiyim diye cevap verdi. Yahudiler: Eğer yetim olsaydı, onu muhakkak öldürürdük dediler. Halime Hâtun, Peygamberi Aleyhisselâm ı hemen oradan götürüp, kendi kendine: Az kalsın emânetim olan yavrumu, harap edecektim dedi. 19