Orhan Pamuk; İstanbul: Hatıralar ve Şehir Alt Metinler Açısından Bir İnceleme



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN?

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

İLERİ DÜZEY SENARYO YAZARLIĞI SERTİFİKA PROGRAMI

Edebiyat ve Şehir (ELIT 429) Ders Detayları

Müze eğitiminin amaçları nelerdir?


Hazırlayan: Tuğba Can Resimleyen: Pınar Büyükgüral Grafik Tasarım: Ayşegül Doğan Bircan

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

İçindekiler. 1PERESE adalet

1. Soru. Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir? olaylara farklı bakış açılarıyla bakalım. insanlarla iyi ilişkiler kuralım.

GARİP AKIMI (I. YENİ)

Gizli Duvarlar Ali Nesin

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA

Hipnoz durumu nedir? H İ P N O Z NE DEĞİLDİR? NEDİR? Uyku Uyanık bir durum. Bilinçsiz bir durum Rahatlama durumu. Aldanma Hayalinizde canlandırma

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI: YALAN. biri dünya üzerinde neler olup bittiğinden bihaber, yani olabilecek en saf şekilde dünyaya

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

Cümlede Anlam TEST 39. 1) Bu güzellikleri görmek için Uzungöl e gün doğarken gelmelisin. Bu cümlede aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı yoktur?

ÖZGEÇMİŞ Yaşar Kemal in Romanlarında Toplumcu Gerçekçilik (devam ediyor)

Foto: Savaş Ekşioğlu

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

..OKULU ÖZEL EĞİTİM SINIF I. EĞİTİM-ÖĞRETİM YLILI HAFİF DÜZEYDE ZİHİNSEL ENGELLİLER; SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE PLANI

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

Bir Sergi 'T199A I U I

İBRAHİM ŞİNASİ

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Metin Edebi Metin nedir?

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Sakıp Sabancı Müzesi Sakıp Sabancı Cad. No:42 Emirgan İstanbul

DEVİNİMİN GÖRSEL DİLİ SERGİSİ VE KİTABI (VISUAL LANGUAGE EXHIBITION OF MOTION AND ITS BOOK)

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

MİMARİ RESTORASYON ÖĞRENCİLERİ EĞİTİM GEZİSİ

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

Zafer zafer benimdir diyebilenin, Başarı başaracağım diye başlayanın ve başarılı oldum diyebilenindir. Mustafa Kemal Atatürk.

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

TARİHSEL BİR VARLIK OLARAK İNSAN İNSAN HAKLARI

ANLATIM BOZUKLUKLARI

- Birinin iyi niyetini istismar etmek o iyi niyetin başkalarına sunulmasını da yok eder. Noblese Oblige

KKTC de ilkokulda zihin engelli öğrencilere okuma öğretiminde uygulanan yöntem cümle çözümleme yöntemidir. Bu yöntem Türkiye deki Eğitim Uygulama

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı;

Perseid Göktaşı Yağmuru: Ağustos

SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE. Doç. Dr. Mutlu ERBAY

YAHYA KEMAL BEYATLI ( )

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Türkçe dili etkinlikleri, öğretmen rehberliğinde yapılan grup etkinliklerindendir. Bu etkinlikler öncelikle çocukların dil gelişimleriyle ilgilidir.

Kentte Ruh Sağlığımız Doç.Dr.Timuçin Oral

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İLETİŞİM BECERİLERİ. DOÇ. Dr. Bahar Baştuğ

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Leyla Coşan (2009): Frauenliteratur der 70er Jahre in Deutschland und in der Türkei, Frankfurt a.m., Peter Lang Verlag, 185 sayfa

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

EYÜBOĞLU EĞİTİM KURUMLARI KOLEJ - FEN LİSESİ - ÇAMLICA ORTAOKULU 27. EDEBİYAT VE KİTAP GÜNLERİ EDEBİYATTA GENÇ OLMAK CAK 2018

ÖZEL ATACAN EĞİTİM KURUMLARI

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

Beyin Cimnastikleri (I) Ali Nesin

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Beynin Temelleri BEYNİN TEMELLERİ 1: BEYNİN İÇİNDE NE VAR?

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

KENTİN YENİ ARMASI. YUNUS YUNUSOĞLU NDAN YENİ BİR PROJE

Bu cümledeki boşluğa aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

Kahraman Kit Misafirlikte

Aşık olduğumuz kişiyi neden unutamayız?

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

Hırkatepe Köyü-Beypazarı (30 Kasım 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU ARI GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

ÖZEL OKAN İLKOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

ŞİRİNLER Öğretmen öğrencilere eklerdeki boyama kâğıtlarını gösterir ve öğrencilere bazı sorular yöneltir.

temlerini işlediği şiirlerinden bazıları: Yol Düşüncesi, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Ufuklar, Mehlika Sultan.

İÇİNDEKİLER 00. ISINMA. Çorba Yapmaya Benzer 01. BOZ 02. BAK. 9 Sevgili Okur. 10 Sevdiğiniz Yaşamı Tasarlayın Hakkında. 16 Bu Kitap Neyin Nesidir?

İŞTİP TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜNDE TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE UYGULAMADA OLAN TÜRKÇE - MAKEDONCA MATERYALLER. 1.Giriş

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

Eğitim-Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni Sayı:2 Haziran 2016

II) Hikâye Dışı düzlemi

Yüksek Topuk Gölgesinde Hayatlar

ÖZEL BİLGE OKULLARI 2. SINIFLAR NİSAN AYI BÜLTENİ

Edebiyat ve Şehir (ELIT 429) Ders Detayları

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak

Bodrum da Can Arif Semineri

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

BABA NERDESİN KAYBOLDUM

Transkript:

Orhan Pamuk; İstanbul: Hatıralar ve Şehir Alt Metinler Açısından Bir İnceleme An Analysis of Orhan Pamuk s İstanbul: Memories and the City, from the view point of its sub-texts *Prof. Dr. Oya Batum Menteşe. Atılım Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. obatum@atilim.edu.tr ÖZET Orhan Pamuk un en son eserlerinden biri olan İstanbul: Hatıralar ve Şehir adlı otobiografik eseri alt-metin leri açısından değerlendiren ve inceleyen yazıda, önce Hatıralar kısmının alt metni saptanır. Kitabın Hatıralar kısmı ile Şehir kısmı birbirlerinden kesinlikle ayrılan bölümleri oluşturmazlar, bazen birbirini izleyen bölümler de, bazen aynı bölüm içinde birlikte işlenirler ancak tema ve biçem açısından onları ayrı ayrı değerlendirmek mümkündür. Bu ayrıma dayanarak Hatıralar kısmı tipik bir Bildungsroman (kahramanın gelişimini çocukluktan gençliğin bitişine kadar izleyen roman türü) olarak incelenir. İrlandalı yazar James Joyce un erken 20.y.y Bildungsroman ı olan ve dilimize Murat Belge tarafından kazandırılan Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi ile arasında bazı kurgusal, tematik ve biçem paralellikleri kurulmakla birlikte, asıl benzerliğin her iki eserde de yazarın genç adam olarak portresinin çizilmesi olduğu vurgulanır. Kitab ın Şehir kısmının alt metinlerini, yazarın kendisinin de belirttiği gibi, İstanbul u anlatan diğer yazar, şair, ressam ve fotoğraf sanatçılarının eserleri oluşturmakla birlikte, asıl alt-metni Tanpınar ın Beş Şehir kitabının İstanbul bölümü oluşturmaktadır. Her iki eser arasındaki paralellikler vurgulanır. Alt-metin kullanımının son otuz yılda Batı romanında yaygın bir post-modern biçem stratejisi olduğu üzerinde durulur. Makale, eserin hatıralar ile şehir bölümlerinin sonunda bir bütün oluşturduklarını ve bu bütünün de yazarın kendisinin de ifade ettiği gibi kaderini oluşturduğunu irdeleyerek sona erer. Abstract The article is an analyses of Orhan Pamuk s most recent work Istanbul: Memories and The City, from the view point of its sub-texts. Parallels may be drawn between memories chapter of Pamuk s text which is an autobiography and James Joyce s autobiographical novel A Portrait of the Artist as a Young Man (as translated into Turkish by Murat Belge) as both works reflect the typical characteristics of the Bildungsroman and since both draw a picture of the artist as a young man with similar stages of development, into maturity and to a similar ending. The sub-texts of the chapters about the city are actually mentioned in the text by Pamuk himself; they are the writers, poets and artists past and present who have written about, painted and photographed Istanbul. Among them Istanbul chapter of the early 20.century Turkish novelist Tanpınar s work Beş Şehir (Five Cities) provides the most powerful similarities between the two texts, with a view that the use of other writers texts as subtext is a post-modern textual strategy used widely by many writers in the West. The article ends with the statement that at the and of Pamuk s autobiography the life story and the story of the city are united to form a whole, which as Pamuk himself has pointed out earlier, is the writer s fate. Anahtar sözcükler: alt metin bildungsroman hatıralar

değişim hüzün estetik bakış kent biografisi İstanbul yangınları key words: sub-title bildungsroman memories transformation sadness aesthetic-perception a city of biography İstanbul fires Orhan Pamuk Nobel ödülünü aldıktan sonra yayımlanan İstanbul: Hatıralar ve Şehir başlıklı eserinde ulaşmak istediği hedeflere ulaşmış bir yazarın rahatlığı içinde, çocukluk ve gençlik yıllarına dönerek geçmişi ile uzlaşıyor ve barışını yapıyor. Yazarın yaşamının doğumundan, üniversite eğitimini yarıda kesip yazar olmaya karar veriş sürecine kadar olan kısmını ele alan anlatıda, yazarın kişiliğinin gelişimi, özellikle sanatçı-yazar kişiliğinin gelişimi ve o gelişmede rolü olan etmenler öncelikle vurgulanıyor. Bu özelliği ile tipik bir Batı tarzı Bildungsroman Pamuk un yaşam öyküsü. Özetle, baş kişinin çocukluk ve gençlik yıllarını, kişiliğinin gelişim sürecini, gençliğin olgunluğa dönüştüğü yere kadar izliyen bir roman türü Bildungsroman, burada da her Bildungs roman da olduğu gibi sanatçı anlatıcı genç adam ın sanatçı kişiliğinin gelişimi olay ve örneklerle sergileniyor ve izleniyor. Yine tipik bir Bildungsroman kahramanının uyumsuz, doyumsuz ve araştırıcı kişisinin içinde bulunduğu gerçekleri ve yaşamı sorgulamaları ile başlıyor anlatı: Dünya nın bu köşesinde, bu tarihte doğmamızın anlamı nedir? Bize piyangodan çıkmış gibi verilen, sevmemiz beklenen ve en sonunda içtenlikle sevmeyi başardığımız bu aile, bu ülke, bu şehir adil bir seçim midir? (15) Şiirsel bir dille yazılmış ve zevkle okunan, akıcılığı ve sürekliliği hiç kesilmeyen bu ilginç ve çekici kitabın başlığının da işaret ettiği gibi daha ilk satırlarından İstanbul ile yazarın yaşam öyküsü birlikteliği ve iç içeliği gözden kaçmıyor. Yazarın içine doğduğu, zaman zaman kaçmak, kurtulmak isteği ama aslında kaçınılmaz kaderi olan ve sonunda kendisinin de bağlanarak sevdiği, araştırdığı, anlamaya ve anlatmaya çalıştığı bu şehir, İstanbul, yer yer yaşam öyküsünün de önüne çıkıyor. O zaman yazar çocuk kimliğinden sıyrılarak tarihçi ve araştırmacı şapkasını takıp, İstanbul u geçmişten günümüze gezgin ve yazarların kalemlerinden, ressam ve fotoğraf sanatçılarının bakışlarından, şairlerin dilinden ve kendi izlenimlerinden bu kez bir şehir biografisi gibi kaleme alıyor. İstanbul un yaşam öyküsü ile yazarınki zaman zaman ayrı, zaman zaman bir arada ama bağları hiç kopmadan süregeliyor. Yazar kent ilişkisi öylesine yoğun ki nerede ise her kişisel yaşam öyküsü bölümünü bir veya iki İstanbul bölümü izliyor veya tam tersi de olabiliyor. Yazarın kendisinin de bir bölümde Yeşilçam filimlerinin neden İstanbul boğazında çekildikleri konusunda söylediği gibi, Yıllar sonra bir rastlantıyla bu siyah-beyaz filmlerden ve sahnelerden birini televizyonda seyrettiğimde asıl konunun aşk yada kavga kadar arkadan gözüken Boğaziçi olduğunu anlardım. (89) okur, kitabın konusunun Pamuk un yaşam öyküsü olduğu kadar arkadan gözüken İstanbul olduğunu da anlıyor. Eserin tema lar açısından hatıralar kısmını şehir kısmından ayırmak, ve incelemeye oradan başlamak mümkün, ancak kent-yazar ilişkisine de baktığımızda, bu haliyle de eserin yine bir erken 20.y.y. Bildungsroman özelliğini taşıdığını görürüz. Pamuk un bu eseri ile Murat Belge tarafından 1983 de dilimize Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi başlığı ile çevirilen İrlandalı yazar James Joyce un A Portrait of the Artist as a Young Man adlı yapıtı arasında benzerlikler pek çoktur. Her iki eserde de anlatıcı bir sanatçı yazardır ancak Joyce un anlatıcı kişisi 3. şahıs, roman kişisi iken Pamuk kendi öyküsünü kendisi anlatır; her iki eserde de yaratıcı yazar kişiliğin gelişmesinde kent-yazar ilişkisi çok önemlidir. Her iki yapıt da bebeklik le başlar, aile ilişkileri, okul yılları, okul arkadaşlıkları, din

kaygıları, ilk cinsellik, ilk aşk, sanatçılık-yaratıcılık dürtüleri ve yazar kişiliğin gelişip ortaya çıkması bölümleri ile gelişir ve yazar olmak kararlılığı ile biter. Kent-yazar ilişkisinde Joyce un kahramanının kenti Dublin dir, Pamuk tan farklı olarak anlatıcı kişi Stephen, Dublin i kaderi olarak kabullenmeyi reddeder ve yazar kimliğini bulabilmek için Dublin i terk eder. Yazarın kendisi için, yani Joyce için ise bu terkediş sadece fizikseldir, bundan sonra yazdığı her romanında tekrar tekrar Dublin e dönerek bu kent i anlatmayı sürdürür Joyce. Orhan Pamuk ise Mutsuzluk Kendinden ve Şehirden Nefret Etmektir (296) bölümünde dile getirdiği gibi kent in den mutsuz olduğu sürece nefret eder veya nefret ettikçe mutsuz olur. Her iki eserin yazar kişisi diğer kişilerden farklıdırlar. Orhan Pamuk un sanatçı kişiliği yaşama farklı bakışı, çevresini herkesden farklı algılayışı ve yine farklı davranış ve seçimleri ile ortaya çıkar. Daha çocuklukta kafasının içinde bir sır gibi sakladığı bir ikinci dünya, bir hayal dünyası vardır ve bu çevresindeki yaşantıya benzemeyen onu yadsıyan ikinci dünya korkunçluğu, tuhaflığı ve uygunsuzluğu (32) ile gizli tutulmalıdır, ancak onu bu gizli tuhaf dünyaya iten çevresine uyum sağlayamamasıdır:...hayatın, müze evin salon ve koridorlarının, halıların (halılardan nefret ederim) ve matematikle bulmacaya meraklı pozitivist erkekler kalabalığının çok sıkıcı olması, maneviyatsızlık, sevgisizlik, resimsizlik ve edebiyatsızlık (masalsızlık) belirtilerinin fazla olması...ve evin tıkış tıkış eşya dolu, karanlık ve kasvetli bir yer olmasıydı, kendi mutsuzluğum değil. (31) aynı şekilde Joyce un kahramanı da çevresindeki kişilerin taleplerinden uzak, yalnız başına ya da hayaletimsi yoldaşlarının arasında olduğu zamanlarda (1983:77) mutludur. Orhan Pamuk un hayal dünyası, gözlemciliği ve dış dünyaya olan aşırı duyarlılığı ile birleşerek İstanbul dan beslenir ve kentle arasındaki sevgi köprüleri kurulur bu onun sanatçı kişiliğini ortaya çıkarır, geliştirir. Sisli, dumanlı sokaklar, yağmurlu, rüzgarlı geceler, cami kubbelerine yerleşmiş martı sürüleri, hava kirliliği, evlerden sokaklara top namlusu gibi uzanıp kirli bir dumanı üfleyen soba boruları, paslanmış çöp tenekeleri...kış akşamları karda çamurda evlerine dönen insanların telaşı (45) yapıtın sonuna doğru şehrin bütün o sevdiğim yarı karanlık, yarı çekici, kirli ve kötücül sokakları (345) içindeki o ikincil dünyanın yerini çoktan almıştır. Her iki Bildungsromanda da sanatçı-yazar kişiliğin bazı özellikleri daha çocuk yaşlarda görülür, örneğin Orhan Pamuk da okuma-yazma öğrenmesi ile birlikte bir dil yeteneği olduğu ortaya çıkar. Okuma-yazmayı öğrendikten sonra, kafamın içindeki hayal dünyasına bir de harf takımyıldızları eklendi. Bu yeni alem harflerle onların çıkardığı seslerden oluşuyordu yalnızca....bu kelimelerin anlamlarını bilmem de şart değildi. Sanki beynimin içinde bir yere, görmeyle anlama merkezi arasına bütün harfleri hecelere ve sese çeviren bir makine yerleştirilmişti (126). Joyce un kahramanında daha çocuklukta güçlü bir dil duyarlılığı görülür....ne kadar güzeldi sözler! Bir ürperti gövdesinde dolaştı. Ne acıklı ne kadar da güzel! Sessizce ağlamak istedi ama kendisi için değil, sözler için, öylesine güzel, öyle acıklı, musiki gibi.(1983:21)

Ancak Orhan Pamuk un daha ilerki yıllarda keşfettiği resim yeteneği ki kendisi bunun yetenek olmadığında ısrarlıdır, bir sanatçıda olması gereken tutkulu yaklaşımı sergiler, yaratma tutkusu, yaşamı anlama-anlatma tutkusu, estetik tutkusu ve bu alanda kusursuzluğu arama. Kitabın Resim Yapmanın Zevkleri bölümünde yazar, resim yapma keşfi nin diyelim, zevkten ustalığa ve sanatkarlığa dönüşünü ve yaşamında yer alışını şöyle dile getirir. Resim yapmak, tıpkı kafamın içinde taşıdığım ikinci dünya gibi, hayatımı zenginleştiriyor, tozlu, yarı karanlık birinci dünyayı bilinçle terkedebilme gücünü benim kişiliğimin, yakınlarımca da kabul edilmiş, hak edilmiş bir parçası yapıyordu (143). Her iki eserde de anlatıcı-yazar kişiler, gelişme süreçlerinin sonunda bu yarı karanlık birinci dünyaları, gizli dünyalarını yaşatmak için terk ederler, ve bu bitiş de Bildungsroman geleneğine uygundur. Orhan Pamuk, mimarlık fakültesini bitirmesinde ısrar eden annesine karşı çıkacaktır yazar olmak için; Annemle o akşam aramızda bir kavga çıkmayacağını, az sonra kapıyı açıp beni teselli edecek sokaklara kaçacağımı ve uzun yürüdükten sonra gece yarısı eve dönüp bu sokakların havasından ve kimyasından birşeyler çıkarmak için masama oturacağımı biliyordum. Ressam olmayacağım dedim. Yazar olacağım ben (345) Joyce un kahramanı ise yazmak için Dublin i ve tüm geçmişini geride bırakarak şehirden ayrılacaktır. Hoşgeldin, ey hayat! Milyonuncu keredir yola çıkıyorum yaşantının gerçekliği ile karşılaşmak ve ruhumun nalbantında ırkımın yaratılmamış vicdanını dövmek için. (239) Joyce un bu eseri Orhan Pamuk tarafından bir alt-metin olarak kullanılmış olabilir mi? Pamuk un Joyce un eserlerini bildiği şüphe götürmez. Bu eserinin bir bölümünde de yazar Joyce un Ulysses romanı tarzı bir büyük İstanbul romanı yazmak isteğinden söz eder (108) ancak paralelliklere rağmen Joyce un eserinin alt metin olarak kullanıldığını söylemek zordur, Tüm Bildungroman ların kaynağının da 18. y.y. İngiliz yazarı Laurence Sterne in Tristram Shandy adlı yapıtına kadar gittiğini de düşünürsek, bunun bu bağlamda önemi de yoktur. Bildungsroman kurgusu noktasında birleşmeleri yeterlidir. Bunun yanısıra, her iki yapıtda da kişilerin ve olayların izlenimci yöntemle çizilmeleri, çizgisel zaman kurgusu içinde ileri ve geri gidişlerle zamanda çoğulluk yaratılması, başka bir deyişle, zihindeki zaman algılamasının metine yansıtılması yazarlar arasında modernist biçem in kullanılışı açısından da benzerlikler bulunduğuna işaret etmektedir. Şehirler için yazılmış bir çok eser vardır ancak bunların içinde adeta şehir biografisi sayılabilecek ve de edebi eser özelliğini taşıyabilecek pek az eser olsa gerek. Bunlardan en ilginç i Peter Ackroyd un Londra sıdır. 2000 yılında yayımlanan bu muazzam eserde Ackroyd Londra yı coğrafi bölgelerine bakarak, bir insan gövdesine benzetiyor ve kitabına da London: A Biography (Londra: Bir Biografi) adını veriyor ve Londra yı tarihi edebiyatı, fotoğrafları, yaşamı, gelmiş geçmiş önemli kişileri ile adeta yeniden yaratıyor. Orhan Pamuk un İstanbul u daha küçük çapta da olsa bir kenti herşeyi ile yeniden yaratmak açısından böylesi bir kitap. Pamuk, Ackroyd dan farklı olarak yeniden yarattığı bu şehrin öyküsünü sürekli olarak kendi yaşam öyküsüne bağlıyor. Kitabın şehir kısmının pek çok alt metni var. Orhan Pamuk bunları bize kendisi de açık seçik gösteriyor, Melling in İstanbul manzaraları, Baudelaire, Delacroix, Gerar de Nerval, Theophile Gautier, Flaubert gibi hüzün sanatçılarının anıları, Dört Hüzünlü Yazar

bölümündeki Yahya Kemal, Tanpınar, Abdülhak Şinasi Hisar, Reşat Ekrem Koçu gibi yazarların eserleri; Ara Güler ile Selahattin Giz in fotoğrafları. Bir kent in çeşitli sanatçılar tarafından farklı şekillerde yeniden yaratılması ve ifade edilmesi şüphesiz o kent in tanımlanmasına zenginlik katar. Eserde İstanbul u anlatan bu sanatçıların çoğunun bakışlarının Orhan Pamuk un kent e bakışına yakın durduğu izleniyor ve bir yerde belki de onun ikinci dünyasının korkunçluğu tuhaflığı ve uygunsuzluğu nu estetik bakışa, estetik algılanmaya döndürülmesinde bu yazar ve sanatçıların etkileri olduğu anlaşılıyor. İstanbul u yazar daha küçüklüğünden başlayarak bir Hüzün şehri olarak görür. Bunda kendi ailesinin içine düştüğü maddi sıkıntılar, anne ve babası arasındaki geçimsizlikler, sürekli ev değiştirmeleri, yalnızlığı etkindir, ancak, yazısında da çeşitli türleri ve farklı tanımları ile dile getirdiği Hüzün çocukluğu üzerine bir gölge gibi düşen melankoli den farklıdır. Şimdi hüznü melankoliden ayıran şeye geliyoruz. Tek bir kişinin duyduğu melankoliye değil, milyonlarca kişinin ortaklaşa hissettiği o kara duyguya hüzne yaklaşıyoruz. Bütün bir şehrin, İstanbul un hüznünden söz etmeye çalışıyorum. (94) Pamuk a göre Osmanlı İmparatorluğu nun eski payitahtının imparatorluğun çöküşünden sonraki halinin kente ve insanlara yansımasını tümü ile tanımlayan en güçlü sözcüktür Hüzün. İstanbul un hüznünün kaynağı yoksulluk, yenilgi ve bir kayıp duygusu dur (104). İmparatorluktan arta kalan büyük anıtlar bu yoksulluktan payını alırlar. Onların arasında sadece yaşanır, korunmaz, sergilenmezler. Bu kalıntılar;...şehrin duyargaları hassas sakinleri için geçmişin gücünün ve zenginliğinin o kültürle birlikte çekip gittiği, bugünün geçmişle kıyaslanamayacak kadar yoksul ve kafası karışık olduğunu hatırlatır. (102) Şehrin yalnız büyük anıtları değil, kenarda köşede kalmış küçük eski kalıntıları da aralarında yaşayan milyonlarca kişiye bir büyük imparatorluktan arta kalmış olduklarını acıyla duyurur (102) Pamuk un ailesi de miras kavgaları ile iflaslarla küçülürken Osmanlı nın çöküşünden payını alır. Osmanlı Devleti nin yıkımının İstanbul a verdiği eziklik Kayıp ve hüzün duygusu bir başka bahaneyle ve biraz gecikmiş de olsa, en sonunda bizleri de bulmuştu. (24) Kent in hüznünün ayrılmaz bir parçası da kent in siyah beyaz dokusudur. Aynı bölümdeki fotoğraflarla da yansıtılır bu doku ve Pamuk da İstanbul u siyah-beyaz hüzünlü fotoğraflar gibi görür. Pamuk İstanbul hakkında yazılmış en büyük roman olarak gördüğü Huzur un kahramanlarının da bir yerde belki kendi ailesi gibi şehrin tarihinin, yıkım ve kayıp duygusunun kendilerine verdiği hüzün (106) yüzünden yenilgiye mahkum olduklarını yazar. Her ne kadar yazar Tanpınar ın Huzur romanı ile İstanbul un hüznü arasında bağlar kuruyorsa da, kanımca kendi eserinin yer yer de olsa asıl alt-metni Tanpınar ın Beş Şehir (1969) adlı eserinin İstanbul bölümüdür. Tanpınar İstanbul un yaşamakta olduğu değişimin salt imparatorluğun çöküşünden değil, Bir medeniyetten öbürüne geçişten yani Batılılaşma sürecinden kaynaklandığını ileriye sürer, Tanpınar a göre bu geçişte kaybolan şeyler kadar zamana hükmeden saltanatlar (160) vardır. Ona göre: İstanbul, ya hiç sevilmez; yahut çok sevilmiş bir kadın gibi sevilir; yani her haline, her hususiyetine çıldırarak. (1969:62)

Pamuk da önce nefret ettiği kent e, bütün o hüznüne rağmen ve belkide o hüzünlü haline aşk a yakın bir sevgi ile bağlanır sonunda. Tanpınar da Pamuk kadar değişimin farkındadır. İstanbul un 1908 ile 1923 arasındaki onbeş yılda o eski hüviyetinden tamamiyle çıktığını (146) kabul eder ancak bu değişim ona göre daha çok Batılılaşma sürecine geçiş sancıları ile ilgilidir ve bu süreç onda daussıla diye tanımladığı bir duygu yaratır, bu dausıla Pamuk un hüznü ne benzer ve kentin kendisinden kaynaklanır. İstanbul un bugün bizde yaşayan asıl çehresini bu dausıla verir. Onu bizde en basit hususiyetleriyle şehrin kendisi besler (141) der. Kaybolmuş tüm güzelliklerin acılı hasretidir bu, tıpkı Orhan Pamuk un eserindeki hüznün kaynağı gibi. Tanpınar da geriye dönerek İstanbul un eski ihtişamını sanat eserlerinden başlayarak ve bir tarihçinin titiz detaycılığı ile onları yaratan Sinan gibi sanatçıları II Beyazıt, Sultan Süleyman gibi padişahları ve bu güzellikleri dile getiren Yahya Kemal gibi şairleri ile birlikte yeniden canlandırır. İstanbul u, geçmişten günümüze getirirken onu yaşatan ve ifade eden sanatçıların pek çoğu Tanpınar ın eserinde de yer alırlar. İstanbul kahvelerinde Nerval yahut Gautier (205) e Şehzade başında Baudelaire in Verlaine in Yahya Kemal in, Haşim in, Nedim ve Şeyh Galip in (211) hayranlarına rastlamak olasıdır. Lale Devri şairi Nedim, İstanbul ressamı Melling, III. Selim in besteleri, Dede Efendi, boğaz hayranı Lamartine hepsi İstanbul un bir parçası olarak İstanbul un öyküsünde yer alırlar. Ve Tanpınar a göre bütün bu uzun bölümlerin, İstanbul un öyküsünün bu kişilerin bakışlarından anlatmasının gerekçesi şudur: Yahya Kemalsiz, Mallarmesiz, Debussy ve Prouste sız bir Süleymaniye veya Kanuni Mersiyesi, hatta onlara o kadar yakın olan Neşati ve Nedim in, Hafız Post ile Dedenin arasından seçerek kendilerine varamıyacağımız bir Sinan ve Baki tahmin edebileceğimizden daha çıplaktır (257). Orhan Pamuk da şüphesiz Tanpınar a yakın düşünmektedir ancak doğal olarak Pamuk Tanpınar dan farklı bir neslin çocuğudur ve Batılı ların her yazdıklarını kazanç olarak görmez; Batılı Gözler Altında başlıklı 25.inci bölümde Pamuk Tanpınar ın Beş Şehir kitabının İstanbul kısmına değinerek Tanpınar ın Nerval, Gautier ve Lamartine in İstanbul ve Osmanlı kültürü ile ilgili olumsuz bakışlarını hoş görmesini bunların Batılı okurun beklentilerine cevap vermek için yazılmış olabileceklerini ileri sürmesini pek de hoş karşılamaz; ona göre Batılı yazarın olumsuz yargıları Türk aydınlarının içindeki ikilemi körükler. Çoğu zaman beklenmedik kalp kırıklıklarına ve milliyetci tepkiilere yol açar (223) der ve Tanpınar ın bu sözleri ile, Batılı yazarla Türk aydını arasındaki aşk ve nefret,ilişkisine parmak bastığına işaret eder. Pamuk la Batılı gözlemci-gezgin yazar arasında bu aşk ve nefret ilişkisi hep vardır. Pamuk Yıkıntıların Hüznü, Tanpınar ile Yahya Kemal Kenar Mahallelerde bölümünde Tanpınarın da Yahya Kemal ile çıktığı gezintilerde hep yangın yerlerinde, harabelerde, yıkık duvarlarda, kenar mahallelerde gezindiklerini ve özellikle Tanpınar ın orada gördüğü hüznü eserlerinde, tıpkı İstanbul gibi, yansıttığını savunur. Nerval ve Gautier okuyarak şehrin ücra mahallelerinden, yıkıntılarından, izbelerden ve şehir surlarının çarpıcı görüntüsünden öğrendiği melankoliyi, Tanpınar yerli bir hüzne çevirir ve bu hüznü yerli bir manzaraya ve çalışan modern kadının hayatına ustalıkla taşır (233). der Burada bir konuya hemen açıklık getirmek gerekir. Bir eseri başka bir yazarın alt metin olarak kullanması, Batı edebiyatında son otuz yıldır kullanılan, yaygın bir biçem stratejisidir. Bu kullanım yazar a eski metin lere yeni bir gözle bakma ve alt metin olarak kullandığı eserin

yazarı ile bir tartışma ortamı yaratarak önceden ileri sürülen değerleri saptırma veya eseri parodi ve pastiş olarak da kullanma olanağı verir. Pamuk da burada hem Tanpınar ın İstanbul ile ilgili araştırmalarından yararlanıyor hem de sürekli bir tartışma ortamı yaratıyor, ancak saptırma (subversion) yapmıyor, metni parodi ve pastiş olarak da kullanmıyor. Pamuk un Tanpınar ın Beş Şehir kitabının İstanbul bölümünü en çarpıcı bir şekilde alt metin olarak kullandığı yer eski İstanbul yangınlar ından bahsettiği bölümdür. Tanpınar eski İstanbul yangınlarının İstanbul un o çok çabuk değişimindeki önemli yerini vurgular, bu büyük yangınlarda sadece büyük konaklar, yalılar kaybolmaz, bu yanan köşk ve konakların bütün bir kültür mirası ile birlikte yok olduklarını söyler ve bir yandan da tulumbacıların renkli yaşamlarını anektodlarla dile getirir, bu yangınlarla ilgili bir de ilginç saptama yapar. Ne gariptir ki hayatımızı o kadar çıplak bırakan yangın Tanzimat tan sonra İstanbul da şehirli arasında bayağı bir çeşit zevk yarattı. Kırmızı ceketli, yarı çıplak, ellerindeki kargı kadar ince köşklüler koşarak bağırdıkları o korkunç yangın var! sesi duyulur duyulmaz bu işin amatörü olan insanlar, tanınmış beyler ve paşalar yangın seyrine çıkarlardı (199). Orhan Pamuk da hem kendi yaşamı süresince hem de okuduğu yazarlardan örnekliyerek eski ve yeni İstanbul yangınlarından söz eder kitabında. Özellikle 1950 den sonra çıkan son Osmanlı köşklerinin yangınlarından. Örneğin, güzel sanatlar akademisinin ahşap binasının Sedat Hakkı Eldem in bütün kolleksiyonları ile yanışını ve yok oluşunu Tanpınar ın ifadesine yakın acı bir dil ile anlatır. Tanpınar ın kitabına da değinerek onun yangın seyrinden hem zevk aldığını hem de suçluluk duyduğunu itiraf ettiğini ileriye sürer....tanpınar bile eski ahşap konakların yanışını seyretmekten zevk aldığını Beş Şehir adlı kitabının İstanbul kısmında (o da Gautier gibi bu zevki Neron un aldığı zevke benzeterek) itiraf eder (198). ve bu yangın seyrinin 1950-60 lı yıllarda da İstanbul da hala benzer şekilde yaşandığını ekler ve kendisinin de Tanpınar gibi bu zevki paylaştığını gizlemez: İlk gençlik yıllarımda, böyle bir boğaz yangını patlak verdiğinde arkadaşlar birbirine telefon eder, arabalara doluşulur takımlar halinde, mesela Emirgana gidilir, burada deniz kıyısına yanyana park eden arabalarda yeni moda olan teypten Creedans Clearwater Revival dinlenirken, yandaki çayhaneden gelen kaşarlı tostları yer, çay ve bira içerken karşıyakada, Asya da yanan yalının esrarengiz alevleri seyredilirdi (201). Yine de kitaptaki İstanbul, Melling in Nerval in Gautier in, Puşkin in Tanpınar ın, Yahya Kemal in değil Orhan Pamuk un İstanbuludur, sokağa çıktığında yada pencereden baktığında gördüğü İstanbul. Ona göre, güzel İstanbul imgesi İstanbul un hüzünlü yıkıntılı havasından çok şey taşır ve onbeş yaşında kendini şehri resimlerken bulan Orhan Pamuk u bu hüzünün sonuçları zorlamaya başlar (248). Kentin hüznü yazarın kendine özgü bir miktar karamsar ve fantastik hayal gücü ile örtüşür aslında, çünkü karanlık sokak aralarında, havasız arka sokaklarda, çarpık çurpuk apartımanlarda, baca dumanlarında, trafikte, yağmurda, karda koşuşan yalnız kalabalıklarda, reklam panolarında, neon lambalarında kısaca kentin karmaşasında bulduğu bir güzellik imgesi vardır. Pamuk un estetiği romantizm in doğanın güzelliğinin mistizimle karıştığı güzel tanımı ile ifade edilen estetiği değildir. Picasso nun T.S.Eliot un estetiği gibi çirkinden

ve karmaşadan beslenen, kent in karanlık ve umutsuz yanlarından çıkartılan bir estetikdir. Örneğin yazar güneşin birden bütün gücünle ortaya çıktığı, şehrin yoksul, düzensiz ve başarısız yanlarını acımasızca aydınlattığı bahar öğleden sonralarını sevmem (299) der. İstanbul u İstanbul yapan bütün o düzensizlik, Orhan Pamuk u kent e bağlayan, ama zaman zaman da ondan uzaklaştıran şeydir. Ancak şehri saf olduğu için değil, karmakarışık bir yer, yarım kalmış ve yıkıntılaşmış bir yapılar yığını olduğu için sevdiğinin de bilincindedir, çünkü o bir sanatçıdır. Orhan Pamuk İstanbul la tıpkı İstanbul u yazan yabancı yazarlarla yaşadığı aşk ve nefret ilişkisine benzer bir ilişki yaşar. Gençliğinin duygusal iniş çıkışları içinde kendi duygularını kent e yansıtarak zaman zaman nefret ettiği, zaman zaman değiştirmek istediği, zaman zaman delice sevdiği bu şehirle ilgili duygularını yapıtın sonunda bambaşka gözlerle bakan bir olgun insan olarak yeniden değerlendirir....bir şehrin genel nitelikleri, ruhu yada özüne ilişkin her söz kendi hayatımız hakkında, daha çok da kendi ruhsal durumumuz hakkında dolaylı olarak konuşmaya dönüşür. Şehrin bizim kendimizden başka bir merkezi yoktur (327). Böylece eserin sonunda, yazarın hatıralarından oluşan yaşam öyküsü ile İstanbul un portresi biraraya gelir, bir bütün oluşturur, çünkü Çoğu zaman da tıpkı şikayet etmemem gerektiğine inandığım gövdem (biraz daha kalın kemikli ve yakışıklı olsaydım) ve cinsiyetim (acaba kadın olsaydım cinsellik daha küçük bir dert mi olurdu?) gibi doğduğum ve bütün hayatımı geçirdiğim İstanbul un da benim için tartışılmaz bir kader olduğunu anlarım (15). Beş Şehir de Tanpınar en büyük meselemizin mazi ile nerde ve nasıl bağlanacağımızı (251) çözebilmemiz olduğunu yazar. İşte bu kitapda Pamuk bu meseleyi çözüyor, bir de ileri ye geleceğe doğru da bakıyor. Kitabın son sayfasında annesine yazar olmaya karar verdiğini söylemeye hazırlanan genç-yazar-adam, tıpkı Joyce gibi belki de İstanbul u tekrar tekrar yazmak için kaderi olan bu kent i de bir gün mutlaka arkasında bırakacaktır. Kaynakça: Joyce, James. (çev. Murat Belge) Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi. Birikim Yayınları, İstanbul, 1983. Pamuk, Orhan. İstanbul: Hatıralar ve Şehir. Yapı Kredi yayınları Tanpınar, Ahmet Hamdi. Beş Şehir. Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1969.