NİSÂ SÛRESİNİN 59. ÂYETİNİN TEFSÎRİ

Benzer belgeler
İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

# א ذ و ه و و ه א ن, - א ه! " א א $ % ت א' )! " و א % رو +! " א.. ن % + % و ي د א1, ! " و 2 4 " א... " % ) ر و ه 6 $ א " ن % + % و כ +.

Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, - Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

BESMELENİN TEFSÎRİ. Besmelenin başındaki ب be harf olup, istiâne (yardım isteme), musâhabe (birlikte bulunma) ve mulâbese anlamlarına gelmektedir.

Ehl-i Sünnet ve l-cemaat in akîde ve diğer dîni konulardaki esasları

şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

Başörtüsünün üzerini mesh etmede aranan şartlar. Muhammed Salih el-muneccid

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

حديث توسل آدم نليب وتفس : {وابتغوا يله الوسيلة} şeyh Muhammed Salih el-muneccid

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

DUHÂ SÛRESİ. Duhâ Sûresi Tefsîri 3

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum gününün müslümanlar için önemi

Terceme : Muhammed Şahin

ON EMİR الوصايا لعرش

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

İNSANLARA İLİM ÖĞRETMENİN VE ONLARI İYİLİĞE DÂVET ETMENİN FAZÎLETİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

Kabir azabı kıyâmet kopuncaya kadar devam eder mi?

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

İman; Allah a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.

şeyh Muhammed b. Salih el-useymin

ORUCA BAŞLAMADA ASTRONOMİK HESABA MI GÜVENİLMELİ YOKSA HİLALİ GÖRMEK Mİ GEREKİR? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

Allah Teâlâ ya hamd eder, Hz. Muhammed (Sallalahu Aleyhi ve Sellem) e, âl ve ashabına selam ederiz.

Hâmile kadın için haccın hükmü

Kar veya yağmur sebebiyle Cuma namazını terk etmenin hükmü. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

كيفية الوقاية من الع. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

هل الا نبياء متساوون. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

تقلقه الوساوس اخلطرات و ر د أن شع ف صلاته. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

BAZI AYETLER ÜZERİNE KÜÇÜK Bİ R TEFEKKÜR ( IV)

EZİYETİN HÜKMÜ VE CEZÂSI

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

SELÂMIN ŞEKLİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

CENAB-I HAKK IN O NA İTAATİ KENDİNE İTAAT KABUL ETTİĞİ ZAT A SALÂT VE SELAM

Tedbir, Tevekkül Ve Kader Anlayışımız Gönderen Kadir Hatipoglu - Ağustos :14:51

Kabirleri ziyaret etmenin, Fatiha sûresi okumanın ve kadınların kabirleri ziyaret etmelerinin hükmü

Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz. (İbn Hanbel, II, 349)

148. Sohbet ÖNDEN GİDENLER

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

150. Sohbet TEVHÎDİN TARÎFİ VE MAHİYETİ (2/2)

هل ي ص ي ب الرجل بالع زوجته جلميلة. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

MEZHEPLERDEN BİRİNE UYMANIN ÖLÇÜSÜ NEDİR?

Îman, Küfür ve Tekfir 2

Allah, ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. (Nesâî, Cihâd, 24)

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. (Fâtiha, 1/5)

Şiddetli soğuk günlerde cünüplükten arınmak için teyemmüm almanın hükmü. Abdulaziz b. Abdullah b. Baz

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

ŞABAN'IN 30. GECESİ HİLAL GÖRÜLMEDİĞİ ZAMAN (NE YAPILIR?)

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

Abdestte başı mesh etmenin şekli

KİTAP-SÜNNET İLİŞKİSİ (Nebi ve Resul Kavramları)

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

İHLAS VE NİYET. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Namazlardan sonra yapılan duâ ve zikirleri, sünneti edâ ettikten sonraya ertelemenin hükmü

Cihad Gönderen Kadir Hatipoglu - Şubat :23:10. Cihad İNDİR

MUSKA VE NAZARLIK TAKMANIN HÜKMÜ

تلقني أصول العقيدة العامة

Kur'an'da Kadının Örtüsü Meselesi - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Muhammed Salih el-muneccid

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

el-usul'us-sitte, Altı Asıl

1- EBEVEYNLERİN ÇOCUKLAR ÜZERINDEKİ HAKLARI

MÜSLÜMANLAR İÇİN. Muhammed Salih el-muneccid. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ümmü Nebil

EĞER NEBİ MUHAMMED, BENDEN YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEMİ İSTESE; YAHUDİLİĞİ VE HIRİSTİYANLIĞI İNKÂR ETMEM, MUHAMMED'İ İNKAR EDERİM

SAHABE NİN ÖNDERİ HZ. EBU BEKİR

كيفية الصلاة والصوم ف بللاد ليت نهارها داي م أو للها داي م

Ehl-i Sünnete Göre Müteşâbih Âyet ve Hadîs-i Şerîfler

Ö zürsüz oruç tutmayan kimseye kaza gerekir mi? Muhammed b. Salih el-useymîn

Tuvâlet ihtiyacını giderirken önünü veya arkasını kıbleye dönmenin hükmü nedir?

94. SOHBET İslam da İbadet Kavramı Çerçevesinde "Çalışmak İbadet "midir?

Muhammed Salih el-muneccid

(40 Hadis-7) SEÇME KIRK HADİS

İNSANLARIN RAMAZAN HİLÂLİNİ GÖRMELERİ GEREKİR Mİ?

مقاومة الغر زة جلنسية

Ramazan'ın gündüzünde oruç tutmayanlara ve kâfirlere yemek satmanın hükmü

İslâm da Meşrû Mülk Edinme Yolları

Hor görme, aşağılama, hakir kabul etme günahını ilk işleyen şeytandır.

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Terceme : Muhammed Şahin. Mevlid-i Nebevî'yi kutlamayı müstehap olarak görenlere reddiye. Muhammed Salih el-muneccid. Tetkik : Ali Rıza Şahin

Zekatın Fazileti Gönderen Kadir Hatipoglu - Haziran :57:10

ICERIK. Din kelimesinin sözlük anlami Din kelimesinin Kur an daki anlamlari Din anlayislari Dinin cesitleri Ayetlerle din

İSLAM HUKUKUNDA CEZA CEZALAR

Transkript:

NİSÂ SÛRESİNİN 59. ÂYETİNİN TEFSÎRİ i Tevhîd-î Dâvet

% NİSÂ SÛRESİNİN 59. ÂYET-İ KERÎMESİNİN TEFSÎRİ

Kitâbın Adı: Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i Kerîmesinin Tefsîri Yazarı: Abdullâh Saîd el- Müderris Yayıncı: Tevhîd-î Dâvet Yayına Hazırlık: Tevhîd-î Dâvet TEVHÎD-Î DÂVET Tevhîde Dâvet Eder Yayın No: Tefsîr Serisi: Birinci Baskı: i Tevhîd-î Dâvet

o NİSÂ SÛRESİNİN 59. ÂYET-İ KERÎMESİNİN TEFSÎRİ Abdullâh Saîd el-müderris i TEVHÎD-Î DÂVET

# إ ن ال ح م د ن ح م د و ن س ت ع ن ه و ن س ت غ ف ر و ن ع وذ ذ ذ أ ن ف س نا و م ن س ي ا ت أ ع م ال نا م ن ي ه د االله م ن ش ر و ور ر ب االله ف لا م ض ل ل ه و م ن ي ض ل ل ف لا ها د ي ل ه و أ ش ه د أ ن لا إ ل ه إ لا و ح د لا ش ر يك ل ه و أ ش ه د أ ن م ح م د ا ع ب د االله أ م ا ب ع د و ر س ول ول ه ه

MUKADDİME Rahmân ve Rahîm olan Allâh ın ismiyle Hamd, -âlemlerin Rabbi olan- Allâh a mahsustur. O na hamd eder, O ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O na sığınırız. O nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh tan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem O nun kulu ve rasûlüdür Bundan sonra: Bu nâciz eser, Nebîmiz Muhammed aleyhisselâm a mucize olarak indirilmiş olan Kur ân-ı Kerîm den Nisâ Sûresinin 59. âyet-i

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 7 kerîmesinin tefsîrini, Ehl-i Sünnet esaslarına göre ortaya koymakta ve âyetin delâlet ettiği hükümleri maddeler halinde açıklamaktadır.

ÂYET-İ KERÎMENİN ARAPÇA METNİ ح ي الر ح يم م م ب س م ا الر ح م ن ٱل ذ ين ء ام ن و ا أ ط يع وا ٱ و أ ط يع وا ي ا ي ا و أ و ل ى ٱلا م ر م نك م ش ى ء س ول ٱلر ز ع ت م ف ى ف ا ن ت ن ت و م ن ون ب ٱ س ول إ ن ك نت م إ ل ى ٱ و ٱلر ف ر د و خ ي خ خ ر ر ر و أ ح س ن ت ا و يلا ذ ال ك م ٱلا و ٱل ي و ٥٩ ٥٩ ٥٩ النساء: ٥٩/٤) (سورة

ء ÂYET-İ KERÎMENİN KIRIK MEALİ ي ا ي ا ٱل ذ ين ء ام ن و ا أ ط يع وا edenler! Ey îmân İtaat ٱ edin veو أ ط يع وا Allâh a ٱلر س ول itaat edin Rasûlüne و ا ول ى الا م ر م ن ك م ن ا ن ف ا ن ulu l-emr e. ve sizden olan Eğer ت ن ز ع ت م ش ى ء anlaşmazlığa düşerseniz ف ى herhangi bir ف ر د و şeyde ٱ onu götürün إ ل ى و ٱلر س ول ل Allâh a ve ت و م ن ون ن ن eğer إن إن ن ن Rasûle ك نت م îmân ediyorsanız ب ٱ و ٱل ي و م ٱلا خ ر Allâh a ذ ال ك ك gününe. ve âhiret خ ي ر ر Bu س ن ن ن hem hayırlı و أ ح ت ا و يلا ve hem de güzeldir netice bakımından.

ÂYET-İ KERÎMENİN TOPLU MEALİ Ey îmân edenler! Allâh a ve Rasûlüne itaat edin. Ve sizden olan ulu l-emr e de (itaat edin). Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz Allâh a ve âhiret gününe gerçekten îmân ediyorsanız onu Allâh a ve Rasûlüne götürün. Bu hem hayırlı ve hem de netice bakımından daha güzeldir. (Nisâ: 4/59)

ÂYET-İ KERÎMENİN NUZÜL SEBEBİ Bu âyet-i kerîme, İbn Abbâs radıyallâhu anh dan rivâyet edildiğine göre, Abdullâh bin Huzeyfe bin Kays hakkında inmiştir. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem onu bir askeri birlikle göndermişti. [(SAHÎH HADÎS:) Buhârî (4584); Müslim (1834) ] Alî radıyallâhu anh dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem askerî bir birlik gönderip başlarına ensârdan birisini emîr tayin etmiştir. Yola çıktıklarında emirleri bir konuda onlara kızarak: Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem bana itaat etmenizi emretmedi mi? dedi. Onlar: Evet dediler. Bunun üzerine: Bana odun toplayın, deyip ateş istedi ve bunun-

12 Abdullâh Said el-müderris la toplanan odunları ateşleyerek: Size kesin olarak söylüyorum ki; bu ateşin içine mutlaka gireceksiniz, diye emretti. Topluluk ateşe girmeye kalkışınca içlerinden bir genç: Siz ateşten kaçarak Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem e sığındınız. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem e varıncaya kadar bunu yapmayın (ateşe girmeyin). Şâyet o girmenizi emrederse bu takdirde girin diye müdâhelede bulundu. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem e dönerek olayı kendisine haber verdiler. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Eğer ona girmiş olsaydınız kıyâmet günüü- ne kadar ondan çıkmayacaktınız. Đtaat ancak iyilik- tedir. tedir. [(SAHÎH HADÎS:) Buhârî (4340); Müslim (1840) ]

ÂYET-İ KERÎMENİN İCMÂLİ TEFSÎRİ Ey îmân edenler! Ey îmân ettiğini iddia edipte kendisinden isbât beklenen kullar! Allâh a ve O nun gönderdiği Rasûlüne yani Muhammed aleyhisselâm a itaat edin. Kur ân ve -sahîh- Sünnet ile bildirilen şeylere îmân ederek bu doğrultuda hareket edin. Ve sizden olan Müslüman ulu lemr e yani idâreci ve âlimlere de Allâh a ve Rasûlüne isyânı emretmedikleri sürece itaat edin, isyân etmeyin; ettirmeyin. Eğer dünyâya yahut âhirete dair herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz Allâh a ve âhiret gününe gerçekten îmân ediyorsanız onun hükmünü tâğûtlara değil, Allâh a ve Rasûlüne yani Kur ân ve Sünnet e götürün, çözümü onlarda arayın. Bu dünyâ ve âhiret

14 Abdullâh Said el-müderris hem hayırlı ve hem de netice bakımından daha güzeldir. (Nisâ: 4/59)

ÂYET-İ KERÎMENİN TAFSİLİ TEFSÎRİ 1. ALLÂH A VE RASÛLÜNE İTAAT ETMEK: Allâh Subhânehu ve Teâlâ, âyet-i kerîmesinde: Ey îmân edenler! Allâh a ve Rasûlüne itaat edin (Nisâ: 4/59) buyurarak mutlak itaatin ancak: Allâh a ve Rasûlüne olduğunu beyân etmektedir. Nitekim İbn Kayyim rahîmehullâh şöyle demiştir: Allâh u Teâlâ bu âyet-i kerîmesinde kendisine itaat ile birlikte Rasûlüne itaati de emretmiş ve itaat fiilini mutlak surette Rasûle de itaat edilmesi gerektiğini ifâde buyurmak için tekrarlamıştır. 1 1 Bedâiu t-tefsîr: 1/543.

16 Abdullâh Said el-müderris Allâh Subhânehu ve Teâlâ, başka bir âyet-i kerîmesinde ise şöyle buyurmaktadır: ٱل ذ ين ء ام ن و ا أ ط يع وا ٱ و أ ط يع وا ي ا ي ا ٣٣ ٣٣ ٣٣ (سورة محمد: (٣٣/٤٧ أ ع م ل ك م ٱلر س ول و لا ت ب ط ل و ا Ey îmân edenler! Allâh a itaat edin, Rasûle itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın. (Muhammed: 47/33) İmâm Kurtubî rahîmehullâh, âyet-i kerîmenin tefsîrinde şöyle demiştir: Allâh u Teâlâ, bu âyetiyle mü minlere kendi emîrlerinde kendisine, Sünnet leri hususunda da Rasûle itaat etmenin gereğini emretmektedir. 2 Amr bin Avf radıyallâhu anh dan rivâyet 2 Kurtubî, el-câmiu li Ahkâmi l-kur ân: 16/254.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 17 edildiğine göre, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ع ن ع م ر و ب ن ع و ف ق ال : ق ال ع ن ه ر ضي الله ر س ول الله ص لى الله ع ل ي ه و س ل م: ت ر ك ت ف يك م أ م ر ي ن ل ن ت ض ل وا م ا مت سك ت م ب ه ام : صحيح :) رواه مالك (۱۸۷٤) وابن عبد البر (۱۳۸۹) ] ك ت اب الله و س نة ن ب يه [(حديث Size iki şey bırakıyorum. Bunlara sımsıkı sa- s rıldığınız ınız sürece, asla doğru yoldan sapmayacaksınız. Bunlar, Allâh ın Kitâbı ve Rasûlünün Sünneti dir. [(SAHİH HADÎS): Mâlik (1874); İbn Abdilberr (Câmiu: 1389) ] Sonuç olarak kayıtsız ve şartsız, mutlak ve de muayyen olarak ittaat edilmesi gerekli olan tek merci Kur ân ve Sünnet tir. Bunun dışındaki-

18 Abdullâh Said el-müderris ler ise Kur ân ve Sünnete uygun düştükleri oranda kabul görürler, itaati hak ederler. 2. ULU L-EMR İN GEREKLİLİĞİ: Allâh Subhânehu ve Teâlâ, âyet-i kerîmesinde: Ey îmân edenler! Allâh a ve Rasûlüne itaat edin. Ve sizden olan ulu l-emr e de buyurarak Allâh ve Rasûlünden sonra ulu l-emr i zikretmiştir ki, bu da ulu l-emr in varlığını gerekli kılmaktadır. Nitekim Şeyhu l-islâm İbn Teymiyye rahîmehullâh şöyle demiştir: İnsânların bir emîrinin olması mes elesinin dînin en önemli farzlarından olduğunu bilmek gerekir. Hatta emîr bulunmadan, dîn ve dünyâ işleri yürümez. Çünkü insânlar bir araya gelmedikçe maslahatlar meydana gelmez. Bir ara-

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 19 ya geldiklerinde ise mutlaka içlerinden birinin kendilerine emîr olması gerekir. 3 Ebû Saîd el-hudrî den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ع ن أ يب س ع يد ال خ د ر ي ر ضي الله ع ن ه ق ال : ق ال ر س ول الله ص لى الله ع ل ي ه و س ل م: إ ذ ا خ ر ج ث لا ث ة في س ف ر ف ل ي و مر وا أ ح د ه م [(حديث صحيح :) أبو داود (٢٦٠٨) وابن حبان (٢١٣٢) ] Üç kişi i yolculuğa çıktığı ı zaman içlerinden bi- b rini emîr seçsinler. [(SAHİH HADÎS): Ebû Dâvud (2608); İbn Hibbân (2132) ] Allâme Şevkânî rahîmehullâh, Ebû Saîd el- 3 İbn Teymiyye, Mecmûu l-fetâvâ: 28/390.

20 Abdullâh Said el-müderris Hudrî den rivâyet edilen bu hadîsin sahâbelerden Ömer bin Hattâb, İbn Mes ud, Abdullâh bin Amr, Abdullâh bin Ömer ve Ebû Hureyre radıyallâhu anhum dan da rivâyet edildiğini ifade ettikten sonra şöyle demiştir: Bütün bunlar üç ve daha çok kişiden oluşan her yolcu kafilesinin başlarına bir emîr tayin etmelerinin gerekliliğini belirtir. Çünkü böylece kötülük ve bozukluklara yol açan anlaşmazlıklar önlenmiş olur. Emîr olmadığı zaman herkes kendi görüşünde diretir ve arzusuna uyan şeyleri yapar. Hatta birbirlerinin helâkine sebeb olabilirler. Ancak aralarında bir emîr varsa, ihtilâf azalır, birlik olmaları kuvvetlenir. Bir arazide veya yolculukta bulunan üç kişi için bu şekilde emîr tayini gerekli ise, köy ve kasabalarda oturan ve hak-

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 21 sızlıkların önlenmesine, anlaşmazlıkların çözümüne muhtaç olan daha büyük topluluklar buna daha fazla muhtaçtırlar. Bu ise: Müslümanların başında imâm, vâlî ve devlet başkanının bulunması farzdır görüşüne delîl konumundadır. 4 Ehl-i Sünnet ve l-cemaat, bu benzeri Kur ân ve Sünnet nasslarının delâletiyle Müslümanların işlerini yürütmek ve düzene sokmak için bir ulu l-emr seçmenin farziyeti üzerinde icmâ etmişlerdir. Nitekim İmâm Maverdî rahîmehullâh şöyle demiştir: İmâmeti yürütecek kimseyi akdetmek icmâ ile farzdır. 5 İbn Hacer el-heytemî rahîmehullâh ise şöy- 4 Şevkânî, Neylu l-evtâr: 8/294. 5 Maverdî, el-ahkâmu s-sultâniyye: 15.

22 Abdullâh Said el-müderris le demiştir: Sahâbe, (Rasûlullâh ın vefatı ile) nübüvvetin bitiminden sonra imâm tayininin farz olduğu üzerinde icmâ ettiler. Hem de onu, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem in defninden geri durarak (fitnelere mahal vermemek için daha Rasûlullâh ı defnetmeden) farzların en mühimi kıldılar. 6 Kur ân, Sünnet ve icmâ ile sabit olduğu üzere Müslümanların kendi aralarında imâmet görevini yerine getirecek bir kimseyi tayin etmeleri farzdır. 3. ULU L-EMR İN DÎNİ: Allâh Subhânehu ve Teâlâ, âyet-i kerime- 6 Heytemî, es-sevâiku l-muhrika: 7.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 23 sinde: Sizden olan ulu l-emr e de (itaat edin) (Nisâ: 4/59) buyurmuş; Sizden kaydıyla Müslümanların ulu l-emr inin ancak Müslümanlardan olabileceğini açık olarak beyân etmiştir. Nitekim Kâdî İyâd rahîmehullâh şöyle demiştir: Kâfir, imâmet vazifesini yerine getiremez. Eğer onda (daha sonradan) küfür görülürse görevinden azledilir. 7 Allâh Subhânehu ve Teâlâ, başka bir âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmuştur: ي ج ع ل ٱ ل ل ك ف ر ين ع ل ى ٱل م و م ن ين ن و ل ن ١٤١ (سورة ١٤١/٤) يلا ب س ب النساء: 7 Nevevî, el-minhâc Şerhu Müslim: 12/229.

24 Abdullâh Said el-müderris Allâh mü minlere karşı kâfirlere asla yol vermeyecektir. (Nisa: 4/141) İbn Battâl rahîmehullâh şöyle demiştir: Ebû Bekir İbn et-tayyib şöyle demiştir: İmâm, îmândan sonra küfre girse, namaz kılmayı ve ona daveti terk etse onu vazifesinden indirmek farz olur. 8 Sahâbelerin büyüklerinden Ubâde bin Sâmit radıyallâhu anh dan rivâyet olunduğuna göre, o, şöyle demiştir: ع ن ع ب اد ة ب ن ال صام ت ق ال : د ع ان ا ر س ول الله ص لى الله ع ل ي ه و س ل م ف ب اي ع ن اه ف ك ان ف يام أ خ ذ ع ل ي ن ا: أ ن 8 İbn Bâtta, Şerhu Sahîhi l-buhârî: 8/215.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri ب اي ع ن ا ع لى ال سم ع و الط اع ة في م ن ش ط ن ا و م ك ر ه ن ا و ع سر ن ا و ي سر ن ا و أ ث ر ة ع ل ي ن ا و أ ن لا ن ن از ع الا م ر أ ه ل ه ق ال : إ لا أ ن ت ر و ا ك ف ر ا ب و اح ا ع ن د ك م م ن الله ف يه ب ر ه ان [(حديث صحيح :) رواه 25 البخارى (٧٠٥٦) ومسلم (١٧٠٩) ] Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem bizi (Ensâr cemâatini Akabe gecesi bey at için) çağırdı. Biz de kendisiyle bey at ettik: Allâh ve Rasûlü nün emîrlerini dinleyip onlara hem neşeli, eli, hem kederli zamanımızda; hem zor, hem kolay hâlimizde itaat etmek ve âmîrlerimiz kendi arzularını nefislerimiz üzerine tercîh etseler dahi onlara itaat etmek ve niza etmemek üzere bey at ettik. Ancak âmîrin açık bir küfrünü görürseniz, onun küfrü hakkında yanınızda Allâh ın Kitâbı ndan kuvvetli bir delîliniz olması hâli

26 Abdullâh Said el-müderris müstesnadır. müstesnadır. [(SAHİH HADİS:) Buhârî (7056); Müslim (1709) ] Hadîsde geçen: Ancak âmîrin açık bir küf- rünü görürseniz kaydı, küfrü sabit olan ulu lemr in velâyet hakkını kaybettiğine ve görevinden azledilmesi gerektiğine açık nasstır. Bu, üzerinde iki Müslümanın ihtilâf etmeyeceği meselelerdendir. Nitekim Kâdî İyad rahîmehullâh şöyle demiştir: Eğer onda küfür ve şeriatı değiştirme veya bid ât görülürse ulu l-emr hükmünden çıkar. Ona itaat edilmez. Ona karşı kıyam etmek, vazifesinden indirip yerine âdil bir imâm tayin etmek - eğer buna imkân varsa- Müslümanların üzerine

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 27 farzdır. 9 Şeyhu l-islâm İbn Teymiyye rahîmehullâh ise şöyle demiştir: Kim İslâm şeriatından başka bir şeriata tabii olmaya izin verse onu vazifesinden indirmek farzdır. Bey atı bozulmuştur. Ona itaat etmek haram kılınmıştır. 10 Buna göre ulu l-emr İslâm dan açık olarak döner yahut Allâh ın indirdiği kanunlar ile yönetmez ve hükmetmezse, Ehli Sünnet in icmâsı ile velâyet hakkını kaybeder. Böyle bir kimsenin işgal ettiği mevkiden indirilmesi gücü yeten Müslümanlar üzerine farz olur. Nitekim Kâdî İyâd rahîmehullâh şöyle demiştir: Kâfirin imâmet vazifesini yerine getiremeyece- 9 Nevevî, el-minhâc Şerhu Müslim: 12/299. 10 İbn Teymiyye, Muhtasar el-fetâvâ el-misrî: 507.

28 Abdullâh Said el-müderris ğinde ve onda küfür görüldüğünde vazifesinden indirileceğinde âlimler icmâ etmişlerdir. Yine namazı kılmayı ve ona daveti terk ederse vazifesinden indirilir. Bunun gibi cumhura göre bid ât sebebiyle de vazifesinden indirilir. 11 Binâenaleyh İslâm Dîni dışında herhangi bir din mensubunun Müslümanlara ulu l-emr olması sahîh değildir. Eğer Müslümanlığından sonra İslâm dan dönerse onu işgal ettiği makamdan indirmek, gücü yeten Müslümanlara farz olur. 4. ULU L-EMR İN KİMLİĞİ: Allâh Subhânehu ve Teâlâ nın: Sizden olan ulu l-emr e de (itaat edin) âyet-i kerîmesindeki 11 Nevevî, el-minhâc Şerhu Müslim: 12/299.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 29 ulu l-emr den Müslümanlardan kimlerin kastedildiği hakkında -özetle- dört görüş vardır. Birinci görüş: Ulu l-emr den maksad âmîrlerdir. Bu, Ebû Hureyre, bir rivâyette İbn Abbâs, Zeyd bin Eslem, Suddî ve Mukâtil in görüşüdür. İkinci görüş: Ulu l-emr den maksad âlimlerdir. Bu, Câbir bin Abdullâh, el-hasen, Ebû l- Aliye, Ata, Nehai, Dahhak, Mâlik bin Enes ve İbn Ebî Talha dan rivâyetle İbn Abbâs ın görüşüdür. Üçüncü görüş: Ulu l-emr den maksad ashab-ı kirâmdır. Bu, Mücâhid ve Bekir bin Abdullâh el-müzeni nin görüşüdür. Dördüncü görüş: Ulu l-emr den maksad

30 Abdullâh Said el-müderris Ebû Bekir ve Ömer dir. Bu, İkrime nin görüşüdür. 12 Yukarıda zikredilen görüşlerden en sahîh olanları birinci ve ikinci görüştür. Nitekim Kurtubî rahîmehullâh şöyle demiştir: Bu görüşlerin en sahîh olanları birincisi ve ikincisidir. Birincisinin sahîh olması şundan dolayıdır: Emîr, asıl itibariyle onlardandır ve hükmetme yetkisi onlara aittir İkinci görüşün doğruluğuna gelince, buna da Allâh u Teâlâ nın: Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz Allâh a ve âhiret gününe gerçekten îmân ediyorsanız onu Allâh a ve Rasûlüne götürün buyruğu delîldir. Allâh u Teâlâ, 12 İbn Cevzî, Zâdu l-mesîr: 1/424.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 31 hakkında anlaşmazlığa düşülen bir şeyi, Allâh ın Kitâbı na ve Rasûlü nün Sünnetine döndürmeyi emretmektedir. Allâh ın Kitâbı na ve Sünnete dönme keyfiyetini bilmek ise, ilim adamlarından başka kimselerin bilebileceği bir iş değildir. Bu da ilim adamlarına sormanın farz ve onların fetvalarına bağlı kalmanın gerekli olduğunun delîlidir. 13 Şeyhu l-islâm İbn Teymiyye rahîmehullâh ise şöyle demiştir: Ulu l-emr, işlerin idaresini elinde bulunduran yöneticilerdir. Halkı bunlar yönetirler. Güç ve iktidar sâhibleri ile söz ve ilim sâhibleri bu işte ortaktırlar. Bu nedenle ulu lemirler; âlimler ve yöneticiler olmak üzere iki sınıf- 13 Kurtubî, el-câmiu li Ahkâm: 5/260.

32 Abdullâh Said el-müderris tan oluşur. Bunlar düzelirse, insânlar da düzelir. Bunlar bozulursa, insânlar da bozulurlar 14 İfâde olunduğu üzere birinci ve ikinci görüş diğer görüşlere nazaran daha sahîh olmakla birlikte ulu l-emr in kimliği bu dört görüşe de şâmildir. Zîrâ sahâbeler ve onlardan hulefâ-i râşidin, bu ümmetin ulu l-emr i olmaya herkesten daha çok layıktırlar. Allâh u âlem. 5. ULU L-EMR E İTAAT ETMEK: Allâh Subhânehu ve Teâlâ, âyet-i kerîmesinde Ey îmân edenler! Allâh a ve Rasûlüne itaat edin. Ve sizden olan ulu l-emr e de buyurarak Allâh ve Rasûlünden sonra ulu l-emr i zikretmiştir 14 İbn Teymiyye, Mecmûu l-fetâvâ: 28/170.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 33 ki, bu da ulu l-emr e itaatin farz olduğunu beyân etmektedir. Nitekim Şeyhu l-islâm İbn Teymiyye rahîmehullâh şöyle demiştir: Allâh a ve Rasûlüne itaat etmek herkes üzerine farzdır. Emîr sâhiblerine itaat etmek de, Allâh ın onlara itaat etmeyi emretmesinden dolayı farzdır. 15 Ebû Hureyre radıyallâhu anh dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem kendisine itaati Allâh a itaat, ulu l-emr e itaati kendisine itaat; kendisine isyânı Allâh a isyân, ulu l-emr e isyânı kendisine isyân olarak nitelendirerek şöyle buyurmuştur: ع ن أ يب ه ر ي ر ة ر ضي ال ل ه ع ن ه ق ال : ق ال ر س ول 15 İbn Teymiyye, Mecmûu l-fetâvâ: 35/16.

34 Abdullâh Said el-müderris الله ص لى الله ع ل ي ه و س ل م : م ن أ ط اع ن ي ف ق د أ ط اع الله و م ن ي ع ص ن ي ف ق د ع صى الله و م ن ي ط ع الا م ري ف ق د أ ط اع ن ي و م ن ي ع ص الا م ري ف ق د ع ص اين [(حديث صحيح :) رواه البخارى (٧١٣٧) ومسلم (١٨٣٥) ] Kim bana itaat ederse Allâh a itaat etmiş ve her kim bana isyân ederse Allâh a isyân etmiş olur. Bir de kim âmîre itaat ederse bana itaat etmiş; ; kim âmîre isyân ederse bana isyân etmiş olur. HADİS:) Buhârî (7137); Müslim (1835) ] olur. [(SAHİH Hadîste ifade olunduğu üzere dînen yasaklanmamış şeylerde ulu l-emr e itaat etmek, Allâh ve Rasûlüne itaat etmek demektir. Maruf olan işlerde ulu l-emr e isyân etmek de Allâh ve Rasûlüne isyân etmek demektir. Masiyet olan

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 35 işlerde ise ulu l-emr e itaat etmek yasaklanmıştır. İmâm Nevevî rahîmehullâh şöyle demiştir: Âdîl olsun zâlim olsun dînin hükmüne muhâlif olmadığı müddetçe imâmın emrine ve yasağına itaat etmek farzdır. 16 Binaenaleyh ulu l-emr e dînen meşru olan şeylerde -nefislerin hoşuna gitsin ya da gitmesinitaat etmek farzdır. İsyân etmek ise haramdır. 6. ULU L-EMR E İTAATİN SINIRI: Allâh Subhânehu ve Teâlâ, âyet-i kerîmesinde: Ey îmân edenler! Allâh a ve Rasûlüne itaat edin. Ve sizden olan ulu l-emr e de buyurarak Allâh a ve Rasûlüne itaatin mutlak olduğunu 16 Nevevî, Ravdatu t-tâlibin: 10/47.

36 Abdullâh Said el-müderris beyân ettikten sonra ve sizden olan ulu l-emr e de buyurmuş, itaat edin emrini müstakil olarak zikretmemiştir. Bu da ulu l-emr e itaatin mutlak olmadığını ancak Allâh a ve Rasûlüne itaat olacak olan şeylerde olduğunu; açık isyân olacak olan şeylerde ise ulu l-emr e itaatin câiz olmadığını ifâde etmektedir. Nitekim İmâm İbn Hacer rahîmehullâh şöyle demiştir: et-tibi şöyle demiştir: Allâh u Teâlâ, bu âyette Allâh a itaat edin buyurduktan sonra ayrıca Rasûlüne itaat edin buyurarak rasûle itaatin müstakil oluşuna işâret ederek fiili tekrar etmiştir. Fakat ulu l-emr de ise kendilerinde itaati (mutlak) farz olmayanların bulunduğuna işâret olarak tekrar etmemiştir. Bunu şu buyruğu ile açıklamıştır: Eğer herhangi bir

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 37 şeyde anlaşmazlığa düşerseniz Allâh a ve âhiret gününe gerçekten îmân ediyorsanız onu Allâh a ve Rasûlüne götürün. Sanki şöyle denilmiştir: Ulu l-emr olanlar hak ile amel etmezlerse onlara itaat etmeyiniz. Muhâlefet ettiğiniz o şeyi Allâh ve Rasûlü nün hükmüne götürün. 17 İbn Ömer radıyallâhu anh dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem itaatin ancak marufta olduğunu, masiyette ise hiçbir kimseye itaatin câiz olmadığını ifâde ederek şöyle buyurmuştur: ع ن اب ن ع م ر ر ضي ال ل ه ع ن ه ق ال : ق ال ر س ول الله ص لى الله ع ل ي ه و س ل م : ال سم ع و الط اع ة ع لى الم ر ء 17 İbn Hacer, Fethu l-bârî: 13/112.

38 Abdullâh Said el-müderris الم س ل م ف يام أ ح ب و ك ر ه م ا ل م ي و م ر مب ع ص ي ة ف ا ذ ا أ م ر مب ع ص ي ة ف لا س م ع و لا ط اع ة [(حديث صحيح :) رواه البخارى (٧١٤٤) ومسلم [ (١٨٣٩) Müslüman kişinin inin kendisine bir masiyet em- e redilmediği i sürece sevdiği i ve hoşlanmadı lanmadığı ı hususlarda dinlemesi ve itaat etmesi üzerine bir yükümlülüktür. Masiyet emredildiğinde inde ise dinlemek ve itaat etmek yoktur. yoktur. [(SAHİH HADİS:) Buhârî (7144); Müslim (1839) ] Şeyhu l-islâm İbn Teymiyye rahîmehullâh şöyle demiştir: Şüphesiz onlar -Ehl-i Sünnet ve l- Cemaat- imâmın her emrine itaati câiz görmezler. Şeriatta itaatin câiz olduğu konuda itaati vâcib görürler. İmâm, âdil bile olsa Allâh a isyân olan

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 39 konuda da itaati câiz görmezler. 18 Anlaşılacağı üzere Allâh a isyân emretmediği sürece emrettiği şeylerde ulu l-emr e itaat etmek farzdır. İsyân olacak olan açık şeylerde ise itaat etmek câiz değildir. 7. İHTİLÂFLARIN TÜRÜ: Allâh Subhânehu ve Teâlâ âyet-i kerîmesinde: Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz Allâh a ve âhiret gününe gerçekten îmân ediyorsanız onu Allâh a ve Rasûlüne götürün buyurmuş; Herhangi bir şey kaydıyla ihtilâfları büyük ya da küçük; önemli ya da önemsiz; dünyevî ya da uhrevî şeklinde ayırmadan 18 İbn Teymiyye, Minhâcu s-sunne: 3/387.

40 Abdullâh Said el-müderris mutlak olarak zikretmiştir. Bu da her türlü ihtilâfı kapsamaktadır. Bu konu hakkında İmâm İbn Kayyim rahîmehullâh, şöyle demiştir: Âyet-i kerîmedeki: Herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz ifâdesi, şart bağlamında gelen nekira (belirtisiz) bir ifâdedir ve büyük küçük, celî (açık) ve hafî (kapalı) dînin bütün konularında mü minlerin ihtilâfa düştükleri bütün mes eleleri kapsar. 19 Şeyh Muhammed bin İbrâhîm rahîmehullâh ise bu âyet-i kerîmeyi zikrettikten sonra şöyle demiştir: Allâh Subhânehu ve Teâlâ nın bu emri gereği, kişilerin aralarında çekiştikleri, anlaşmazlığa düştükleri ve inatlaştıkları zaman, mevcut anlaşmazlığın çözümünü Allâh a ve Rasûlüne ar- 19 İbn Kayyim, İlâmu l-muvakkıîn: 1/39.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 41 zetmeleri gerekmektedir. Bu âyette: Eğer anlaşmazlığa düşerseniz şart cümlesinden sonra zikredilen: Herhangi bir şeyde ifâdesinin nasıl nekira olarak getirildiğini düşün! Bu cins ve miktar bakımından üzerinde ihtilâf edilen her türlü anlaşmazlığı ihtiva etmektedir. 20 Binâenaleyh a dan z ye kadar her ne varsa onun hükmü hakkında Kur ân ve Sünnet e, Kur ân ve Sünnet ten kaynaklanan icmâ ve kıyâs gibi diğer kaynaklara müracaat etmek esas olup, îmânın bir gereğidir. 8. İHTİLÂFLARIN ÇÖZÜM KAYNAĞI: Allâh Subhânehu ve Teâlâ âyet-i kerîme- 20 Şerhu Tahkîmi l-kavânîn: 7-8.

42 Abdullâh Said el-müderris sinde ihtilâfların çözümü hakkında: Allâh a ve Rasûlüne götürün emriyle, Müslümanların anlaşmazlığa düşerek ihtilâf ettikleri her ne varsa onun hükmünün Allâh a ve Rasûlüne ait olduğunu, bu itibarla da hükmün Kur ân ve Sünnette aranması gerektiğini beyân etmiştir. Nitekim İmâm İbn Kayyim rahîmehullâh şöyle demiştir: İhtilâfa düştükleri konuların hükmü Allâh ın Kitâbı nda ve Rasûlü nün Sünneti nde bulunmasaydı ve bu iki kaynaktaki hükümler, bu meselelerin çözümü için yeterli olmasaydı, onlara bu mes eleleri bu iki kaynağa döndürmelerini emretmezdi. Çünkü anlaşmazlığı gidermek için, çözümü olmayan bir kişiye çözüm için başvurmayı Allâh ın emretmesi imkânsızdır. Allâh a döndürmenin,

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 43 Allâh ın Kitâbı na başvurmak, Rasûlullâh a döndürmenin ise, hayatında bizzat kendisine, vefat ettikten sonra da Sünneti ne başvurmak olduğu konusunda insânlar icmâ etmişlerdir. 21 İmâm İbn Kesîr rahîmehullâh ise âyetin tefsîrinde şöyle demiştir: Seleften birçokları: Allâh ın Kitâbı na Rasûlü nün Sünneti ne demişlerdir. Bu da dînin usûl ve fürûunda tartışılan her şeyin Kitâb ve Sünnet e götürülmesine dair emirdir. Nitekim Allâh u Teâlâ, şöyle buyurmuştur: Hakkında ihtilâfa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allâh a aittir. (Şûrâ: 42/10) Kitâb ve Sünnet in hükmettiği ve doğruluğuna şehâdet ettikleri hak ve gerçektir. Hakkın dışında dalâletten (sapık- 21 İbn Kayyim, İlâmu l-muvakkıîn: 1/39.

44 Abdullâh Said el-müderris lıktan) başka ne vardır? 22 Âyetin açık delâleti ile ortaya çıktığı üzere dünyevî ve uhrevî her ne varsa, onun hükmü ancak Kur ân ve Sünnette aranır, çözüm için bu iki kaynağa başvurulur. Bu iki kaynakta açık olmayan mes eleler hakkında bu iki kaynaktan çıkarılan diğer sahîh delîllere başvurulur. 9. ALLÂH A VE ÂHİRET GÜNÜNE ÎMÂNIN BİR GEREĞİ: Allâh Subhânehu ve Teâlâ âyet-i kerîmesinde ihtilâfların çözümünü Allâh a ve Rasûlüne döndürmeyi: Eğer Allâh a ve âhiret gününe gerçekten îmân ediyorsanız cümlesiyle îmânın sıh- 22 İbn Kesîr, Tefsîru l Kur ân-il Azîm: 2/304.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 45 hat şartlarından bir şart olarak beyân etmiştir. Nitekim Şeyh Muhammed bin İbrahim rahîmehullâh bu âyet-i kerîmeyi zikrettikten sonra şöyle demiştir: Âyette Allâh a ve âhiret gününe îmânın hâsıl olabilmesi için, ihtilâf edilen her türlü anlaşmazlığın çözümünün Allâh a ve Rasûlüne götürülmesi bir şart olarak zikredilmiştir. 23 İmâm İbn Kesîr rahîmehullâh ise şöyle demiştir: Bu sebeble Allâh u Teâlâ Allâh a ve âhiret gününe gerçekten îmân ediyorsanız buyurmaktadır. Yani: Dâvaları ve bilinmeyen şeyleri Allâh ın Kitâbı na, Rasûlü nün Sünneti ne götürün. Aranızda çıkan ihtilâflarda o ikisine başvurunuz demektir. Allâh a ve âhiret gününe gerçekten îmân edi- 23 Şerhu Tahkîmi l-kavânîn: 7.

46 Abdullâh Said el-müderris yorsanız. Bu da gösteriyor ki: Kim ihtilâf halinde Kitâb ve Sünnet in hakemliğine gitmez ve o ikisine müracaat etmezse, o Allâh a ve âhiret gününe îmân etmiş değildir. 24 İmâm İbn Kayyim rahîmehullâh şöyle demiştir: Allâh u Teâlâ, kullarına aralarında meydana gelen anlaşmazlıklar konusunda mutlak surette Allâh a ve Rasûlüne müracaat etmeleri gerektiğini emretmiştir. Bu emîr mü min kullaradır ve öncelikle onlara: Ey îmân edenler! diyerek îmânı söz konusu etmiştir. Böylece anlaşmazlığı Allâh a ve Rasûlüne götürme noktasında da îmânı adeta bir şart koşmuştur. Eğer îmân ediyorlarsa bu anlaşmazlığı mutlak surette Allâh a ve Rasûlüne götür- 24 İbn Kesîr, Tefsîru l Kur ân-il Azîm: 2/304.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 47 mek zorundadırlar. Eğer îmân yoksa o zaman böyle bir yükümlülükte yok demektir. Eğer aralarında meydana çıkan ihtilâfı Allâh a ve Rasûlüne götürmek istemeyen bir kimse varsa o zaman böyle bir kimsenin îmânı yok demektir. 25 Kişi üzerinde anlaşmazlığa düşülen konuları îmânının gereği olarak Allâh a ve Rasûlüne götürmesi gerekir. Ancak bunu götürmediği takdirde asla îmân dairesine dâhil olamayacaktır Zikrettiğimiz asıl şart ancak Allâh a ve Rasûlüne îmân etme şartı olup, Allâh a ve Rasûlüne itaat eden kimselerin ise mutlak surette ihtilâf sırasında ihtilâfları Allâh ın ve Rasûlünün hükmüne götürmeleri gerektiğinin en büyük delilini göstermektedir. 25 Bedâiu t-tefsîr: 1/542.

48 Abdullâh Said el-müderris Bu âyet Allâh ve Rasûlü dışında herhangi bir kimseyi hakem kabul eden kimsenin îmânın gereğinin dışına çıkacağı, Allâh a ve âhirete îmân etmenin gereğini yerine getirmediği anlamını ifâde etmektedir. 26 Allâh Subhânehu ve Teâlâ, ihtilâf ettikleri mes elenin hükmü hakkında Kur ân ve Sünnet ten ayrı bir merciye yani tâğûta gitmek isteyenlerden bahsederek şöyle buyurmaktadır: أ ل م ت ر إ ل ى ٱل ذ ين ي ز ع م ون أ ن ه م ء ام ن وا ب م ا ي ر يد ون أ ن ي ت ح اك م و ا إ ل ي ك و م ا أ نز ل م ن ق ب ل ك أ نز ل 26 Bedâiu t-tefsîr: 1/548.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 49 ب ه ۦ و ي ر يد د إ ل ى ٱلط غ وت و ق د أ م ر و ا أ ن ي ك ف ر وا ٦٠ ٦٠ ٦٠ (سورة النساء: (٦٠/٤ ب ع يد ا ٱلش ي ط ن أ ن ي ض ل ه م ض ل لا Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten îmân ettiklerini zannedenleri görmüyor musun? Bunlar, tâğûta muhakeme olmayı istiyorlar. Oysa onlar onu red etmekle emrolunmuşlardı. Şeytân da onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor. (Nisa: 4/60) Şeyh Şankîtî, âyetin tefsîrinde şöyle demiştir: Allâh ın şerîatının dışındaki bir şerîata muhâkeme olmak tâğûta muhâkeme olmak demektir 27 Allâh ın kanunlarından başka kanunlar- 27 Şankîtî, Edvâu l-beyân: 7/50.

50 Abdullâh Said el-müderris la muhâkeme olmayı isteyenlerin şirke girdiklerini Nisâ Sûresi nin 60. âyeti apaçık bir şekilde bildiriyor. Ve böylelerinin Müslümanlık iddiasını hayretle karşılıyor. Çünkü hem îmân ettiklerini iddia ediyorlar, hem de Allâh ın kanunlarından başka kanunlarla muhâkeme olmayı istiyorlar. Oysa aynı kalbte Allâh a îmân ile tâğûta muhâkeme olmaya rızâ gösterme bir arada bulunamaz. İşte bu onların îmân iddialarında yalancı olduklarını ortaya koymaktadır. 28 Anlaşıldığı üzere ihtilâfların çözümünü Allâh a ve Rasûlüne yani Kur ân ve Sünnet e döndürmek îmânın bir gereğidir. İhtilâfların çözümü için Kur ân ve Sünnet in hakemliğine değil 28 Şankîtî, Edvâu l-beyân: 3/259.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 51 de, bu iki kaynağın dışındakilere yönelmek ancak Allâh a ve âhiret gününe îmân iddiasında yalancı olanların yapabileceği bir iştir. 10. HAYRA VE GÜZEL AKÎBETE KA- VUŞMAK: Allâh Subhânehu ve Teâlâ âyet-i kerîmesinde: Bu hem hayırlı ve hem de netice bakımından daha güzeldir buyurarak hükmün Allâh a ve Rasûlüne döndürülmesini dünyâ ve âhiret hayırlı ve güzel olarak beyân etmiştir. Buna göre; hükmün Allâh a ve Rasûlüne döndürülmemesi ise dünyâ ve âhiret şer ve musibet olarak kişiye yeterlidir. Nitekim İbn Kayyim rahîmehullâh şöyle demiştir: Bu âyet-i kerîme de gerçekten Allâh a ve Rasûlüne itaat etmenin, Allâh ve Rasûlünü an-

52 Abdullâh Said el-müderris laşmazlığa düşülen konularda hakem kılmanın dünyâ ve âhirette büyük bir mutluğa sebeb olacağı gösterilmektedir. Olup biten olaylara bakan bir kimsenin dünyâda meydana gelen kötülüklerin ve sıkıntıların asıl kaynağının Allâh a ve Rasûlüne muhâlefet etmekten kaynaklandığını; Allâh a ve Rasûlüne itaatinin dışına çıkmaktan meydana geldiğini, meydana gelen hayırlı ve güzel neticelerin ise Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem e itaatten dolayı olduğunu çok rahatlıkla görecektir. 29 Şeyh Muhammed bin İbrahim rahîmehullâh ise bu âyet-i kerîmeyi zikrettikten sonra şöyle demiştir: Allâh u Teâlâ nın hayırlı olarak isimlendirdiği her şey mutlak sûrette hayırlıdır. Ve 29 Bedâiu t-tefsîr: 1/549.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 53 kendisinde kesinlikle bir şer yoktur. Bundan dolayıdır ki, âyette belirtildiği üzere bütün anlaşmazlıkların Allâh a ve Rasûlüne arz edilmesi, hem dünyâda hem de âhirette netice bakımından hem daha hayırlı, hem de daha güzeldir. Anlaşmazlık halinde mes elenin Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem den başkasına arz edilmesi ise bir şer olup, gerek dünyâda gerekse âhirette sonuç îtibarîyle de en kötü olandır. Münâfıkların: Biz sâdece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik (Nisâ: 4/62) ya da: Biz ancak ıslah edicileriz (Bakara: 2/11) sözleri ise, anlaşmazlık halinde, mes elenin çözümünün Allâh Subhânehu ve Teâlâ ya ve Rasûlüne arz edilmesinin dünyâ da ve âhirette hayır olduğu gerçeğinin tam tersinedir. Her türlü anlaşmazlık halinde Allâh

54 Abdullâh Said el-müderris ve Rasûlüne müracaat edilmesinin dünyâda ve âhirette hayır getireceği gerçeği, heva ve heveslerinden kanun çıkaranların, insânların bu kanunlara muhtaç olması, hatta bu kanunlarla muhâkeme olmanın zarûrî olması yönündeki iddialarının tam aksinedir. Onların bu iddiaları, sırf Rasûlullâh ın getirdiği şeylere karşı kötü zan beslemeleri sebebiyledir. Onların bu şekildeki iddialarının gereği, Allâh u Teâlâ nın ve Rasûlü nün açıklamalarının noksan olduğu, anlaşmazlık halinde Allâh ın ve Rasûlü nün hükümlerinin yetersiz kaldığı, Allâh ın ve Rasûlü nün hükümlerine muhâkeme olmanın dünyâda ve âhirette kötü sonuçlar doğuracağını gerekli kılmaktadır. 30 30 Şerhu Tahkîmi l-kavânîn: 7-8.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 55 Binâenaleyh dünyâya ve âhirete dair her ne varsa bunların hükümlerini Kur ân ve Sünnet te aramak dünyâ ve âhiret saadetin anahtarıdır. Kur ân ve Sünnet te değil de beşerin âciz aklından uydurduklarında aramak ise dünyâ ve âhiret hasretin ve hüsranın kapısıdır.

ÂYET-İ KERÎMENİN TEFSÎRİNDEN ÇIKAN HÜKÜMLER 1. Allâh a ve Rasûlüne -her ne husus olursa olsun- itaat etmek farzdır. Buna göre mutlak ve muayyen olarak ittibânın farz olduğu tek merci, Kur ân ve Sünnet tir. 2. Müslümanların kendilerini Kur ân ve Sünnet ile yönetecek olan ulu l-emr i seçmeleri farzdır. 3. Müslümanları yönetecek olan kimsenin Müslüman olması şarttır. Yöneticinin İslâm dan döndüğü tespit edilirse velâyet hakkını kaybeder ve görevinden azledilmesi farz olur. 4. Ulu l-emr e itaat etmek Allâh ve Rasûlüne itaat etmek gibi mutlak değildir. Ulu l-emr e

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 57 itaat Allâh a isyân olacak şeyleri emretmediği sürece geçerlidir. 5. İhtilâfların her türlüsünün çözüm kaynağı Kur ân ve Sünnet tir. Kur ân ve Sünnet te bulunamayan mes elelerin çözüm kaynağı ise yine Kur ân ve Sünnet ten kaynaklanan icmâ ve kıyâs gibi şer î delîllerdir. 6. İhtilâfların çözümü için Kur ân ve Sünnet e başvurmak farzdır. Kur ân ve Sünnet ten kaynaklanmayan çözüm mercilerini reddetmek, Allâh a ve âhiret gününe îmânın sıhhat şartıdır. 7. İhtilâfların çözümü, dahası hayatın tanzimi için Kur ân ve Sünnet e başvurmak dünyâ ve âhiret hayra ve güzelliklere kavuşmanın sebebi-

58 Abdullâh Said el-müderris dir. Aksi ise dünyâ ve âhiret hüsran ve elem kaynağıdır. خ ير خ ل ق ه م ح م د ال ع ال م ين ين ر ب ال ع ال م و ص ا و ال ح م د آل ه و ص ح ب ه و س ل م و Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem in, âlinin ve ashabının üzerine olsun. Abdullâh Saîd el-müderris 1433h./2012m.

Kur ân-ı Kerîm. KAYNAKLAR İbn Batta, Ebû l-hasen Alî bin Halif bin Abdulmelik (v. 449h.), Şerhu Sahîhi l-buhârî, Mektebetu r-rüşd, Riyad, 1423. İbn Cevzî, Ebû l-ferec Cemâluddîn Abdurrahmân bin Alî bin el-cevzî (v. 597h.), Zâdu l- Mesir, Dâru l-kitâbi l-arabî, Beyrut, 1422. İbn Hacer, Ahmed bin Alî Ebu l-fadl el- Askalânî (v. 852h.), Fethul-Bârî Şerhu Sahîhi l- Buhârî, Dâru l-mearif, Beyrut, 1379. İbn Kayyim, Şemsuddîn Ebû Abdillah Muhammed bin Ebi Bekr ez-zer i ed-dımaşkî (v. 751h.), İlamu l-muvakkıîn an Rabbi l-âlemîn, Dâru l-kutubi l-ilmiyye, Beyrut, 1411. İbn Kesîr, İmaduddîn Ebû l-fidâ İsmâîl bin Ömer bin Kesîr el-kureşi ed-dımaşkî (v. 774h.),

60 Tefsîrul-Kur âni l-azîm, 1419. Abdullâh Said el-müderris Dâru l-kutubi l-ilmiyye, İbn Teymiyye, Takıyyuddîn Ahmed bin Abdulhalim bin Abdusselâm bin Teymiyye el-harrânî (v.728h.), Mecmûu l-fetâvâ, (Cem -Tertib: Abdurrahmân bin Muhammed bin Kâsım) Dâru l-vefâ, Cidde, 1426. İbn Teymiyye, Minhâcu s-sünne, Câmiatu l- İmâm Muhammed bin Suûd, Suud, 1406. İbn Teymiyye, Muhtasar el-fetâvâ el-misrî, Matbaatu s-sunneti l-muhammediyye, Mısır. el-heytemi, Ahmed bin Hacer (v. 974 h.) es-sevâiku l-muhrika fi r-reddi ala Ehli l-bidaı ve z-zendika, Mektebetü l-kâhire, Mısır. Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed bin Ahmed bin Ebi Bekr bin Ferh el-ensârî el-hazrecî el- Kurtubî (v. 671h.), el-câmiu li Ahkâmi l-kur ân, Dâru l-kutubi l-mısriyye, Kâhire, 1384.

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 61 el-mâverdî, Ebû l-hasen Alî bin Muhammed bin Muhammed bin Habîb el-basrî (v. 450h.) el- Ahkâmu s-sultâniyye, Dâru l-hadîs, Kâhire. Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahya bin Şeref (v. 676h.), el-minhâc fi Şerhi Sahîhi Müslim, Dâru İhyâi t-turâsi l-arabî, Beyrut, 1392. Nevevî, Ravzatu t-tâlibin, el-mektebû l- İslâmi, Beyrut, 1412. Şankîtî, Muhammed el-emin bin Muhammed el-muhtar eş-şankîtî (v. 1393h.), Edvâu l- Beyân fî İdâhi l-kur ân Dâru l-fikr, Beyrut,1415. Şevkânî, Muhammed bin Alî Muhammed bin Abdullâh es-sanânî (v. 1250h.), Neylu l-evtâr, Dâru l-hadîs, Mısır, 1413.

İÇİNDEKİLER MUKADDİME: 6 ÂYET-İ KERÎMENİN ARAPÇA METNİ: 7 ÂYET-İ KERÎMENİN KIRIK MEALİ: 8 ÂYET-İ KERÎMENİN TOPLU MEALİ: 9 ÂYET-İ KERÎMENİN SEBEB-İ NUZÜLÜ: 10 ÂYET-İ KERÎMENİN İCMÂLİ TEFSÎRİ: 12 ÂYET-İ KERÎMENİN TAFSİLİ TEFSÎRİ: 15 1. ALLÂH A VE RASÛLÜNE İTAAT ETMEK: 15 2. ULU L-EMR İN GEREKLİLİĞİ: 18 3. ULU L-EMR İN DÎNİ: 22 4. ULU L-EMR İN KİMLİĞİ: 28 5. ULU L-EMR E İTAAT ETMEK: 32 6. ULU L-EMR E İTAATİN SINIRI: 35 7. İHTİLÂFLARIN TÜRÜ: 39 8. İHTİLÂFLARIN ÇÖZÜM KAYNAĞI: 41

Nisâ Sûresinin 59. Âyet-i i Kerîmesinin Tefsîri 63 9. ALLÂH A VE ÂHİRET GÜNÜNE ÎMÂNIN BİR GEREĞİ: 44 10. HAYRA VE GÜZEL AKÎBETE KAVUŞMAK: 51 ÂYET-İ KERÎMENİN TEFSÎRİNDEN ÇIKAN HÜ- KÜMLER: 55 KAYNAKLAR: 59

Ey îmân edenler! Ey îmân ettiğini iddia edipte kendisinden isbât beklenen kullar! Allâh a ve O nun gönderdiği Rasûlüne yani Muhammed aleyhisselâm a itaat edin. Kur ân ve -sahîh- Sünnet ile bildirilen şeylere îmân ederek bu doğrultuda hareket edin. Ve sizden olan Müslüman ulu l-emr e yani idâreci ve âlimlere de Allâh a ve Rasûlüne isyânı emretmedikleri sürece itaat edin, isyân etmeyin; ettirmeyin. Eğer dünyâya yahut âhirete dair herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz Allâh a ve âhiret gününe gerçekten îmân ediyorsanız onun hükmünü ن ح م د و ن س ت ع ن ه و ن س ت غ ف ر و ن ع وذ ذ ذ tâğûtlara değil, Allâh a ve Rasûlüne إ ن yani ال ح م د Kur ân ve ب االله م ن ش ر ور arayın. أ ن ف س نا و م ن onlarda س ي ا ت çözümü أ ع م ال نا م ن ي ه د götürün, االله Sünnet e Bu dünyâ إ لا ve âhiret bakımından ل ل ه و م ن netice ي ضde ل ل ف لا hem ها د ي ve ل ه و أ ش ه د أ ن hayırlı لا إ ل ه hem ه ف لا م ض daha güzeldir. (Nisâ: 4/59) و ح د لا ش ر يك ل ه و أ ش ه د أ ن م ح م د ا ع ب د االله أ م ا ب ع د و ر س ول ول ه ه