Kemal Burkay ın Anıları Üzerine



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Cumhuriyet Halk Partisi

Fransa da ki saldırıya Bodrumdan tepki

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Cumhuriyet Halk Partisi

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Şöyle ki ; Etnik köken olsaydı Bir şiir yüzünden yere düşen yiğidi %85 oy ve Üç Millet Vekili ile Parlamentoya gönderilmezdi,

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

2KiloMavi de. Misafir Yazarlık. Eylül kilomavi.wordpress.com

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

Aslında bugün İbrahim in Mihrac Ural ın kıçındaki ihanet kılıçları yazısının ikinci bölümü sitede yer alacaktı, ama ne yapayım!

MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN

ZKÜ DEVREK MESLEK YÜKSEKOKULU

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Baki olan Rabbimiz ve davamızdır

Yılın Filo Yöneticisi ödüllerinde Jüri Özel Ödülü Genel Müdürlüğümüzün oldu.

3. Hangi ülkenin vatandaşlığını taşıyorsunuz? Alman vatandaşlığı: evet Başka bir ülkenin vatandaşlığını taşıyorum:...

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

O KOLTUĞA GALİP HOCA YAKIŞIR!

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

MHP TURGUTREİS SEÇİM İLETİŞİM MERKEZİ AÇILDI

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

Başarıda İç Disiplin. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

Başkan Kocadon basına yemek verdi; tarafsızlığınızdan taviz vermeyin

PKK'nın silah bırakması siyasi bir mesele

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Polis 'Adın çıkar evine git' deyip ölüme göndermiş - Evrensel.net

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

E-demokrasi Projesi Anket Sonuçları

T.C MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ FOTOĞRAFÇILIK TOPLULUĞU TÜZÜĞÜ

Yazılı Ödeviniz Hakkında Kendinize Sormanız Gereken Bazı Sorular

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

Yaz l Bas n n Gelece i

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

MÜLAKAT BECERİLERİ. Hazırlayan: İK Uzm.Seda MUMLU

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Twitter Nedir? Nasıl Kullanılır? Mehmet Nuri Çankaya

Yine tehtid ettiler

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

İsterlerse Hristiyan öğrencilerimize de din kültürü sorusu sorabiliriz

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

21 yıllık tecrübesiyle SiNCAN da

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

MEHMET TİRE: BODRUM TRAFİĞİ NEFES ALACAK

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

KAYIP KIZI BODRUM POLİSİ BULDU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım.

Doğum günün kutlu olsun Büyük Usta

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

SGK Mutfağına Gıda Güvenliği ve Yönetimi Kalite Belgesi

Mavi Kadın Saynur Gelendost u ölümünün 13 üncü yılında anıldı

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Benimle Evlenir misin?


R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Karakaya: İnanmayanlar ile Bizim İşimiz Yok

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Sosyal Güvenlik Haftası Çeşitli Etkinlik ve Ziyaretlerle Kutlandı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

ACR Group. NEDEN? neden?

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

OSMANİYE KAHRAMANMARAŞLILAR YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİNE GÖRKEMLİ AÇILIŞ.

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Cumhuriyet Halk Partisi

BİLGESAM GENÇLİK PLATFORMU TÜZÜĞÜ

CAMBRİDGE SERTİFİKA TÖRENİ

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı

ÖMER GÜNEY CHP MENEMEN BELEDİYE BAŞKAN A.ADAYI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ETKİNLİKLERİ


Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

Transkript:

Kemal Burkay ın Anıları Üzerine Kazım Budak 2010-06-26 Anı, kişilerin, yaşadıkları veya tanığı oldukları olayları samimi ve dürüst bir şekilde yazarak, gelecek kuşaklara aktardıkları bir edebiyat türüdür. Anı, bir kişinin gözlem, yargı ve yorumlarından oluştuğu, ve bir bakıma o kişinin, tarihe karşı kendisinin de savunması olduğu için aktardığı bilgilerden bir bilim eserinin objektifliği beklenmemeli. Yazarın olayları kendi bakış açısıyla yorumlaması, yargıya varması ve kamuoyuna sunması doğaldır. Doğal olmayan olayların bile bile ters yüz edilmesi veya yanlış bilgilerle gerçeğin karartılmasıdır. Bu kurala bağlı kalıp kalmamak ise tamamen yazarın siyasi ve sosyal ahlakına bağlıdır. Eserin belgelik değerini taşıyıp taşımaması da bu özeliğinden dolayıdır. Dünya edebiyatında, anı yazma tarihi, eskilere dayansa da ülkemizin Kuzey Kürdistan parçasında, 1960 öncesi döneme ilişkin geçmiş tarihimizle ilgili Zınar Slopi'nin Doza Kurdistan ve Dr. Nuri Dersim'in Hatıratım adlı iki eseri dışında yazılmış başka da fazlaca örnek yoktur. Bugün bu iki yurtseverin anı kitapları geçmişteki bazı olaylar araştırmak isteyen binlerce okuyucu ve araştırmacıya kaynak oluşturmaktadır. Özellikle olayların içinde bulunmuş, bilgili ve deneyli kişilerin kaleminden çıkmış, bu tür eserler, toplumun geçmişine ayna tutarak gelecekteki mücadelesine önemli katkılar sunar. Bu nedenle, Kürt yurtsever kadroların yaşadıkları veya tanığı oldukları olayları kendi yargı ve yorumlarıyla, kendi bakış açılarıyla yazıp olayları unutulmaktan kurtarması tarihimiz için önem taşımaktadır. TSKP-PSK Kürt ulusal hareketinin uyanışında bir dönem önemli roller üstlendi. Özgürlük Yolu dergisi, Roja Welat Gazetesi gibi periyodik yayınlar ve onlarca kitap yayınladı. Birçok demokratik kitle örgütünde yönetim oldu. Kurum ve üyeleri ideolojik uyanışa öncülük etti. Demokrasi mücadelesine omuz verdi taraf oldu. Kürt direnişinin iki önemli merkezinde, Diyarbakır ve Ağrı'da belediye başkanlıkları kazandı. Dolayısıyla Kürt ulusal mücadelesinde önemli bir yeri olan PSK'nin uzun süre sekreterliğini yapmış Kemal Burkay ın da politikada ki deneyi, etkisi ve konumu göz önüne alındığında yaşadıklarını kamuoyu ile paylaşması ve deneylerini gelecek kuşaklara aktarması hem önemli hem de kendisi için bir görev olmaktaydı. Ancak Kemal Burkay tarafından yazılan, Haziran 2009 yılında Stokholm'da Roja Nu Yayınları arasında yayınlanan Anılar Belgeler 2. cilt adıyla okuyucusuyla buluşan kitap,

beklenenin aksine, partinin mücadele tarihini karartan kadroların emeğini inkar eden, her şeyin kendisiyle baslayıp kendisiyle biteceğine inanan bir psikolojiyle yazıldığı için insana dağ fare mi doğurdu? dedirten türünde bir kitap! Çünkü bu kitapta yazılanlar anıdan öte Kemal Burkay'ın hareketten şu veya bu şekilde ayrılmış kadroları yargılama, suçlama platformu olmuş. Yıllarını bu hareket içinde mücadeleye sunan tüm sorumlu kişilere ilişkin yazdıkları hep olumsuz şeyler. Oysa bu konumda ki bir partinin mücadelesine ilişkin yazılacak, anı veya tarihin daha ciddi ve daha objektif, bir yazımı hak ettiğini düşünüyorum. Kitapdaki olaylar eski yayınlardan yararlanılarak kronolojik olarak anlatılmış, ve bir şekilde o dönemde ki çalışmalar unutulmaktan kurtarılmış. Bana göre, kitabın en kayda değer yanı da budur. Kitapta kullanılan dil şekil, anlatım olarak akıcı, sürükleyici, olmasına karşın içerik olarak, itici, alaycı, yaralayıcı ve karalayıcıdır. Yalnız PSK'nın eski kadroları değil, 60'lı yıllardan bu yana mücadele eden hemen hemen diğer tüm Kürt yurtsever hareket ve kadrolar da bu haksız eleştiriden payını almış. Doğrular, yapılan iyi işler ona ait, kötü, olumsuz işler de hareketin dışında olan diğer kadrolara ait gösterilmiş. Bu da, kitaptaki bilgileri güvenilir, inanılır olmaktan çıkartmış. Denebilir ki, kitap, sadece negatif sayılabilecek, eleştirileri kapsıyor. Bu özelliğiyle kendi türünde bir ilk de diyebiliriz. Bazı yerlerde bir kadroyla ilgili olumlu bir sıfat kullanmışsa bile, hemen arkasından getirdiği, birçok olumsuz belirlemeyle o olumluluğu da görünmez kılmış. Eksi artıyı götürünce geride sıfır kalıyor, hatta eksi sıfırın altına düşürdükleri de var. Örneğin; Faruk, efendi yapısına ve bilinç düzeyine karşılık, gerçekten de çok tembel biriydi, kendisini işe vermedi, üst organda verimli olmadı. İhsan ise, bir şeyler yapsa bile, yaptığından çoğunu bozdu. (Anılar Belgeler 2. cilt s.7) Zeki çalışkan ve ilişki kurmakta başarılı biriydi. Bu nedenle örgüte alındıktan kısa bir süre sonra MK üyeliğine getirmiştik. Ancak çok hırslıydı, içten pazarlıklıydı ve yoldaşlarına karşı da kıskançtı. Lumpen bir geçmişi vardı. (...) Şiddetten aşırı derecede hoşlanıyordu. (...) politik çalışmada da komplocu eğilimleri güçlüydü. (s.263) Bitlis te öğretmenlik yapan Mahmut, kitle ilişkilerinde başarılı, yoldaşlarıyla uyumluydu. Ancak O da rahatına düşkündü, güç dönemlerde görev almada zaaf gösterdi ve bu nedenle örgütsel çalışmada, uzun soluklu ve kararlı olmadı. ( s. 159) İran Kürdistan ı için bu kez Mahmut u görevlendirdik. Ancak sağlıklı ve oldukça kilolu Mahmut bu işten hoşlanmadı. İtiraz etmedi ama, neşesi tümden kaçtı. Kendisini yolcu edeceğimiz güne kadar yaslı bir adam gibi iç çekip durdu. O gittikten bir müddet sonra Apé Selim de rahatsızlığı nedeniyle bölgeden ayrılıp, Avrupa ya geldi. Böylece birim sorumluluğu

yalnızca ona kaldı. Ama Mahmut ciddi bir soruna yol açmadan bu işin altında kalktı, oradan sık-sık mektup yazıp bilgi ulaştırdı. Ve zaten bir yıl kadar sonra yoldaşlarımızı bölgeden tümüyle çektik. (s.308) M.Ali ise öfkesini çabuk açığa vuran sabırsız bir tipti. Buna karşılık Diyarbakır'da ki ayrışmada örgüte karşı dürüst davranmış, iyi bir sınav vermişti (s.179) Görüldüğü gibi olumlu olarak yazdığı bir cümleyi de hemen sübjektif ve negatif bir sıfatla etkisizleştirme ustalığını gösteriyor. Bir zamanlar kendisiyle beraber ayni partide mücadele etmiş, fedakarlıklar yapmış sorumlu kadrolara bu şekilde haksız yaklaşması anlaşılır değil. Kürtler arasında söylenen bir söz vardır. eğer ku va dırêjahîye lê ka berayî? Bu eğer uzunluğu ise, ya genişliği hani? Senin kitabında anlatıkların hepsi kötü, işe yaramaz adamlar, ya iyiler nerede? Oysa, yazara sormak lazım, işe yaramaz gibi gösterilen bu kadrolar yayın mı dağıtmadı, maddi fedakarlık mı yapmadı, kitle çalışmaları mı yapmadı? Bu kadrolar Kürdistan'da kitle örgütleri mi kurup yönetmedi? Hapis mi yatmadı, işkence mi görmedi, 20-25 yıllara varan sürgünler mi yaşamadı? Bu kadrolar, işlerini, ailelerini, ülkelerini terk etmeyi mi göze alamadı? İnsanların fedakarlıklarını görmezden gelmenin çaba ve katkılarını küçük görmenin haksızlık olduğunu söylemeliyim. Yazar kendini tüm çalışmaların merkezine koymuş ve tüm başarıları yazdığı makalelere bağlamış. Okuyucu da takdir eder ki, Ankara da oturup sadece yazarak, Kürdistan'da bu kadar geniş bir örgütlenme yapılamazdı. Eğer her şey yazılarının tılsımlı sihirine bağlıysa, partinin Dersim ve daha bir çok yerde ciddi bir varlık gösterememesini neyle izah ederiz? Herkes yazar değildi. Ama, herkesin farklı bir yeteneği vardı ve onlar da bu yetenekleriyle mücadeleye destek oldu. İnşa edilen bir yapı için temel sütunlar önemlidir, ancak duvarlar, pencere, kapı, çatı da bir o kadar önemlidir. Sen, sekreter olarak, herkesten daha çok çabaladın, ve çok emeğin var. Fazla yazdın, biz senin kadar yazmadık, ama, sen de bizim yaptıklarımızı yapmadın, yapamazdın. Üstelik senin yaptıkların seni yazar yapmış, yazdığın her yazı, broşür olmuş, kitap olmuş, kitlelere gitmiş. Ama diğer adsızların yaptıkları buz üzeride yazılan yazılar gibi kaybolmuş. Bir Çin atasözünün dile getirdiği gibi yazıya dökülen bir yanlış, yazılmamış bin doğrudan daha doğrudur. Biz de yaptıklarımızı, ya da doğruları yeterince, yazıya dökemediğimiz sürece, senin yazıya döktüklerin, bizim tarihimiz olmaya, devam edecek.

Oysa kitapta belirttiğin Dişe diş mücadeleyi Kürdistan'da, bu tembel, lumpen, kaba dediğin kadrolar verdi. Adsız kahramanlar, yazılanların propagandasını yaptı, dağıttı, maddi destek sundu, polisin, uğursuzun saldırılarına hedef oldu, hapis yattı, işkence gördü. Bu kadar işleri bu kötü kadrolar yaptıysa, pek de fena yapmamışlar dememek mümkün mü? Bu gerçeği kimi kaçtı, kimini biz kovduk sorumsuzluğunu yapmadan ''kimi tembeldi, kimi lumpendi deyip gerçekleri ters yüz etmeden kabullenmen gerekiyor. Sana ilişkin, yanlış şeyler söylemek veya haksızlık yapmak istemem, ama adaletli olmadığını, olayları aktarmada objektif davranmadığını emeğe saygı duymadığını söylemek zorundayım. Gözler yalnız ağlamak için midir? Kalemini sadece olumsuzlukları yazmak için mi kullanıyorsun sayın Kemal Burkay? Gönül isterdi ki yıllarca beraber çalışıp, halkımızın özgürlük mücadelesi için harcadığımız emek, katlandığımız fedakarlıklar da kitapta yer alsın. Doğrularımız ve yanlışlarımız neydi, bunlar objektif bir şekilde ortaya konsun ve gelecek kuşakların mücadelesine ışık tutsun. Bu kadar olumsuz ve işe yaramaz kadroyu bir araya getirip ve onların sekreteri olabilmek de bir yetenek ister! Bunu da ilk başaran sensin! Şiirinde okuyucusuna gülümsemeyi öneren Kemal Burkay kendisi de bir gülse de, hem kendisiyle hem de yurtsever çevreyle bir barışsa, ve öfkeyle eleştirdiklerinin o kadar da işe yaramaz olmadığını görse. Bir iki olumsuz cümleyle kitapta portreleri çizilen kadrolar, krolonojik olarak sıralanan tüm olaylarda baş rol oynayan kadrolar. Olayları kahramanlarından soyutlayarak anlatmak doğru değildir. Örneğin kitapta anılan yalnız, Diyarbakır'daki bazı çalışmaları bile (Belediye seçimleri, TÖB- DER seçimleri, Genel İş grevi, 15-16 Haziran olaylarını anma toplantısı, fırıncıların grevi, UDG çalışmaları, Bitlis'te kutlanan 1 Mayıs eylemi v.s ) Nazif Kaleli, Mehdi Zana, Zeki Adsız, Mehmet Yokuş, Kazım Budak, ve DHKD diğer birçok arkadaşı anmadan anlatmak eksik olur. Kazım Budak ın parti içinde 30 yılı aşkın mücadelesini bir iki olumsuz cümleyle özetlemek adaletli bir tutum mu dur? Ülkedeki çalışmalarımı, Suriye'deki sorumluluklarımı, İsveç'teki çalışma ve sorumluluklarımı nereye koymuşsun? 15 yılı geçkin parti merkez organında görevliydim ve İsveç birimi sorumlusuydum.

10 yılı aşkın bir süre Roja Nu dergisi redaksiyon ve Yayınevi sorumlusuydum. Periyodik Roja Nu dergisi yanında onlarca kitap basımı yaptık. Riya Azadi gazetesinin -bir dönem- yazı kurulu üyeliğini yaptım. Tevger'in son dönemlerinde parti adına Tevger Yürütme Kurulu üyeliğini yaptım. Ayrıca yıllarca dernek-parti üye ve organlarıyla, yaptığımız toplantılar, harcadığımız emek ve zamanı ise hesaplamaya imkan yok. Yine diğer partilerle ortak toplantılar yapmak, eylem ve etkinliklere katılmak, mesaj ve bildiri hazırlamak. Kürt örgütlerimizin yaptıkları toplantıların ne kadar uzun zaman aldığını da hepimiz biliriz. Defalarca Almanya, Fransa, Hollanda, ve Norveç'e, parti toplantı, konferans ve çalışmalarına katılmak için yapılan tren yolculukları. 10'larca yıllarımızı, parti ve dernek çalışmaları için harcadık, hem de karşılıksız. Kısacası biz de bu mücadeleye senden daha az emek ve zaman harcamadık. Bir de bunlara ek olarak sekreterin güvenliğini sağlamak için yapılan çalışmalar da cabası. Kimi üyeler aylarca senin evinde nöbet tuttu, kimi çocuğunu yuvaya götürüp getirdi, kimi günlük gazeteyi evine getirdi. Kimi yıllarca seni hava alanına, derneğe, doktora, sosyale, ve gitmen gereken her yere götürüp getirdi, tercümanlığını yaptı. Yazdıklarını da kimi daktilo etti, kimi resim çizdi, kimi bastı ve kimi de sattı. Buna rağmen parti ve dernek çalışmaları için gecesini gündüzüne katan bu kadrolardan hiç bahsetmemişsin. Anlaşılan insanların emek ve çabalarını takdir etmek, yurtseverlik ve ilericilik üzerine güzel sözler söylemek kadar kolay değil. Kitapta yazılanları okuyan bir kişi, bu adamlar ömürlerinin yarısını mücadeleyle geçirmişler, ama hep birbirleriyle uğraşmışlar veya politik az şey yapmışlar. diye düşünür. Bu, kadrolara haksızlık olduğu gibi, parti çalışmalarını da inkar eden bir anlayış. İlginçtir on yılları aşan partili çalışmaların anlatıldığı bu kitapta, partili çalışmayla ilgili değil, ama sadece Bu cildin mizanpajını yapan ve eklerin diziminde bir hayli emeği geçen (...) ler dışında Kemal Burkay'dan teşekkürü hak eden kimse yok. Yurtseverlikte, dürüstlükte ve fedakarlıkta, senden eksik olan yanımız yoktu. Partili, partisiz tüm taraftarlar Kemal Burkay ın sekreterliğini öylesine özveriyle özgür ve art niyetsiz bir şekilde kabullendi ki, bu hiç bir lidere nasip olmayan bir şanstı.

Lidere güvensizlik değil, ama, liderin de, zaafsız, kusursuz olmayacağını bilmesine rağmen, kadrolar, liderliğin etrafında etten duvar ördü. Hem maddi, manevi destek hem de fedakarlık, saygı ve dostluk göstermede kusur etmedi. Elbette bütün bu iyi niyet ve özverinin bir tek nedeni vardı ki, o da halkımızın özgürlük mücadelesinin zarar görmemesiydi. Ancak, sen, olaylara daha yüksek bir yerden, daha detaylı bir perspektiften, yani sana yakıştırdığımız lider bakış açısıyla değil, sıradan bir insanın gözüyle baktın. Birikim ve bilginle farklı olduğunu kabul etsek de, yurtseverlikte, dürüstlükte ve fedakarlıkta, senden eksik olan yanımız yoktu. Bugün gelinen bu başarısız noktaya hareketten ayrılmış kadroları suçlayarak izah etmeye çalışmak gerçekçi değildir. Başarı ve kazanımlarda olduğu gibi yenilgi ve yetersizliklerde de sorumluluklar ortaktır. Nazif ve Belengaz'ın ölümleriyle ilgili... Partiden ayrılan, kadrolara karşı takınılan, tavır konusunda PSK'nın övünülecek, örnek bir geleneği yok. Bazen satır aralarında başka hareketlerle kendisini kıyaslayıp, kendilerinden ayrılanlara karşı daha demokrat olduklarını söyleseler de bu böyledir. Parti, ayrılan kadrolarına karşı öyle kötü tavırlar geliştirdi, kadroları birbirlerine karşı öylesine tarafgir bir hale getirdi ki, beraber ölüme gidebilecek, insanlar, birbirlerin cenazelerine bile gidemez oldular. Sait Aymaz ın Gelawej sitesinde yazdığı 'Zeki Adsız İle Son Yolculuğum adlı makale, ilişkilerin düzeyine dair acı bir gerçeği gözler önüne seriyor. (Bu vesileyle şunu da ekliyeyim ki; Zeki, cesur, mert, fedakar ve inanmış bir yurtseverdi. Ayni parti çatısı altında birleşmeden çok önceleri tanışıyor ve dosttuk. Politik mücadelede yollarımız ayırıldı. Ancak onunla birlikte geçirdiğim mücadele yılları anılarımın arasında tazeliğini koruyor. Bir çok yurtsever gibi ben de K. Burkay'ın ona ilişkin yazdığı bazı yakıştırmaları uygun bulmadım.) Bir kaç yıl önce vefat eden Dursun Belge (Belengaz)'nin cenaze töreninde, senden bir konuşma yapman, istendiği halde, iki söz söylemeyi reddettin. Dursun Belge'nin yaptığı partili çalışmalar bir yana, aylarca senin günlük gazeteni evine getirdi. Nazif Kaleli 24 Mart 1980 de Diyarbekir'de tutuklandığında PSK merkez komite üyesi ve Bölge Komitesi başkanıydı.

Hapisten çıktıktan sonra da, partiden ayrılana kadar ülkede partinin birinci derecede sorumluluğunu yaptı. Yıllarca gördüğü ağır işkenceler sonucu vefat etti. Parti yayın organın da ölüm ilanı dahi verilmedi. Sana yüz metre mesafede oturan oğlu Devrim gözyaşları içinde Karşılaşırsam, Kemal Amca ya sormak istiyorum. Bana başın sağ olsun demeyi çok mu gördü? Musa Anter'in katledilmesi üzerine Riya Azadi için kaleme aldığın bir yazıda, eski üyemiz Orhan Miroğlu nun da yaralandığını, ölümden döndüğünü, ona da yer verilmesini önerdiğimde öfkeyle hayır demeni hala unutmadım. Kemal Burkay parti yayın organında Belge ve Kaleli'nin ölümlerine ilişkin hiç bir şey yazmazken TİP üyesi eski iki arkadaşı nın ölümleriyle ilgili uzunca bir yazı yazdı. Yazar, kitabında, eski yol arkadaşlarına haksız eleştiriler yaparken, yıllarca Sovyetlerle olan ilişkilerini kullanarak, Kürt hareketi üzerinde ağabeylik yapan, Irak Komünist Parti liderlerini abartılı övgülerle anlatmaktan geri kalmamış. Aziz Muhammed iri yarı, sarışın, oldukça az rastlanır derecede şakacı, cana yakın bir insandı. O zaman 50-55 yaşlarında idi. Yardımcısı Kerim Ahmed, yapı olarak daha içine kapalı, ama efendi bir insandı. İkisi de dürüst, inançlı, güven verici bir kişiliğe sahiptiler. (s.243.) Kitapta bu türden övgüler, PSK'lı hiç bir eski veya yeni kadroya da, hiç bir Kürt liderine, Kasımlo, Talabani ve Barazi ye de nasip olmamış. Nazif Kaleli hareketten ayrıldıktan, epeyce sonra geldiği, Stockholm'de bana da misafir olmuştu. Geç saatlere kadar sohbet edip, olayları irdelemiştik. Kemal Burkay'ın tutum ve davranışları karşısında yorulduğunu, Kürdistan'da beraber çalışamayacağı iki kişiden birinin Kemal Burkay olduğunu söylemişti. Ancak Nazif onu eleştirirken dahi saygı sınırını aşan bir tek söz söylememişti. Ama bir gün öncesi dernekte sekreter onun için layık olmadığı bir söz sarf etmişti. Gece boyu bu iki tutumu kıyasladım, durumdan üzüntü duydum. Ben o zaman partiliydim ve benim gözümde sekreter eski bir mensubu karşısında haksız ve zayıf bir konumdaydı, ya da yenilmişti. Oysa benim istediğim, parti liderinin daha kucaklayıcı, daha hatasız ve daha sorumlu davranmasıydı. Ertesi günü kendisine Nazif'e haksızlık yaptığını, sitemle söylemiştim.

Kemal Burkay'ın parti üyelerinin yanında sarf ettiği o yakışıksız ifade hareketten ayrılan insanlara karşı gösterilen bir tepkinin ifadesiydi. Ancak insanlar ömürlerinin sonuna kadar bir harekette kalmak zorunda değildirler. Nitekim senin de TİP den ayrıldığın gibi. Partiden ayrılanlar, partiden emeklilik maaşı veya bir istikbal beklemiyor, sadece çaba ve fedakarlıklarının karartılmamasını istiyor. Vefaya ilişkin bir örnek Parti organı, olası tehdit ve provokasyonlara karşı, Kasım arkadaşı sekreterin koruması olarak görevlendirdi. Bunu kendisine ben ilettim. Göteborg'de oturan Kasım arkadaş iki gün içinde gelip görevine başladı. Doğal olarak sekreterin evinde kalıyordu. İlk aylar sorunsuz gitti. Bir süre sonra Kasım arkadaşın görev ve sorumluluğuna ilişkin şikayetler, başladı. Arkadaşla konuştuğumda o da başka şeyler söyledi. Ben genç olarak okulumu, sosyal haklarımı ve özel yaşamamı terk edip geldim. İstemezlerse giderim. Buraya geldiğime de, gördüklerime de bin pişmanım. diyerek dert yandı. Bir hafta sonraydı. Kasım arkadaş kardeşim Sidar'la beraber bana gelmiş oturuyorlardı. Kemal Burkay beni arayarak, asabi bir şekilde Kasım arkadaşın Göteborg'e hemen dönmesini istedi. Ben peki kendisi de burada konuşurum yarın öbür gün ayrılmasını söylerim. dedim. Kızarak hayır hemen, bu gece ayrılsın, benim evim otel mi?, demesi üzerine, peki kekê, peki, senin evin otel değil, benim evim oteldir. Bu gece bende kalsın sonra da gidiş işini konuşuruz. deyip konuyu kapatık. Hayretlere düşmüştüm. O'nun güvenliği için yaşamını adayan bir yoldaşına bir gece dahi tahammül edemiyordu. Tabi Kasım, sekreterin bu davranışını hiçbir zaman hazmedemedi ve sonunda parti ile arasına mesafe koydu. Bu vefa örneği davranış bendeki Burkay imajını da oldukça zayıflattı. Kitapta benimle ilgili olan bir disiplin olayını da açmak istiyorum. Kitabında yer vermiş olduğu, benzer iki disiplin olayını sunuş biçimi, yazarın çifte standart anlayışını ve varmak istediği sonucu belirtmesi bakımından önemlidir. Birinci alıntıda Zeki oportünizme karşı Leninist tutum adı altında hizip çalışması yapmış, bu arada bir yoldaşı da tokatlamıştı.

Burada Zeki'nin kiminle sorun yaşadığını yazmamış çünkü o yoldaş hala parti saflarında. Ben de kim ve niye yazmamış, diye de merak etmiyorum. Biliyorum ki burada amaç sadece, Zeki ile ilgili kendi görüşünü güçlendirmek için böyle bir cümle kurmuş. İkinci alıntıda ise (...) Diğer bir neden ise Mehmet Ali'nin sertliği ve zaman zaman kabalığı idi. Nitekim, Rojan eşini Suriye'ye getirtirken, kendi eşinin de birlikte gelmesine yardımcı olmamış diye Rojan la yalnız oldukları bir sırada tartışmış, ona küfretmiş, hatta kendisine yumruk atmıştı. (age.s.334) İkinci alıntıda ise amaç, yazar M. Ali ve Rojan'ın adını vererek, ikimizi de yıpratmak ve karşı karşıya getirmek istiyor. 21.9.1983 tarihinde PSKT merkez komitesine Kurmanc adıyla Partide Hizip Var başlığı altında 9 sahifelik bir yazı yazarak parti içinde bir hizip hareketinin olduğunu belirtmiştim. Şam'da yapılan MK toplantısında adı geçen yazım tartışılmıştı. Bu yazıda adı geçen arkadaşla aramızda geçen olumsuzluğa da yer vermiştim. Durum parti tarafından değerlendirildi. İkimiz de organın değerlendirmesini kabullendik, verilen karara uyduk. Var olduğunu savunduğum hizipçi tutum bizi karşı karşıya getirmişti, yoksa kitapta iddia edildiği gibi neden, eşimin ülkeden çıkarılmasıyla ilgili değildi. Bu iddia, hem doğru değil hem de mantıklı değil, çünkü bölgede sorumlu olan bendim ve sınır ilişkilerine de ben bakıyordum. Sebebi ne olursa olsun benim açımdan talihsiz bir olaydı. 1960'lardan beri farklı düzeyde Burkay ile diyaloglarımız oldu. Sonraları da 30 yılı aşkın bir süre de ayni partinin çatısı altında çeşitli organlarda beraber olduk. Bu kadar çalışmalar içinde benimle ilgili anı olarak, bula bula bu olumsuz örneği bulması, dikkate değer bir durumdur. Burkay ın kitabında bunu anlatmasını ve anılarıyla bağlantısını da anlamış değilim. Çünkü bu senin anın değil bizim anımız oysa senin anlatabileceğin çokça kendi öz anıların var. Örneğin, Güney Kürdistanda, bir arkadaşın öldürülmesi ve iki kişinin nasıl yaralandığını anlatabilirdiniz. Kitapta bu olaya yer verilmezken, eleştirileri cevaplayan, başka bir makalede bir kazaydı, diyorsun. Sen, adam öldürülmüş, bir olayı kaza deyip, kitaba alma gereği duymazken, iki arkadaş arasında geçen bir tartışmayı ise abartarak kitabında yer verebiliyorsun. Partinin içinde geçtiği buhranlı bir dönemdi. İçinde bulunduğumuz olumsuz göçmenlik koşullarında hepimizin olduğu gibi benim de hatalarım oldu. Önemli olan hata yapmamak değil, önemli olan hatalardan dersler çıkarıp büyük hatalar yapmamaktır. Büyük hatalar yaptığımızı sanmıyorum. Buna rağmen keşke bunlar da yaşanmasaydı.

Yaziya Dökülmüş Bir Gerçeğin İnkar Edilmesi Üzerine Bu deneyli, bilen insan, bazen öyle garip şeyler söyler, ya da yapar ki bunu yapan Burkay mı, diye hayret edersin. Ve siz kendiniz tanık olmasanız başkası sizi buna asla inandıramaz, ancak gel gör ki olay doğrudur. Kasım 1987 yılında Türkiye ve T. Kürdistanı Sol Birlik adına bir heyetle Moskova'da katıldığı Ekim devriminin 70. yıl kutlamalarında Sol-Birlik adına hazırladığı konuşmanın gazetelerde Sol- Birlik adına yayınlanarak, adının yazılmamasından dolayı öfkeye kapılan ve aylarca süren bir yazışma trafiği sürdüren Burkay kitabının 470 475 sahifelerinde yazdığı bu mektuplardan uzun uzadıya bahsediyor ve sonunu şu alıntıyla noktalıyor. Konuşma metnini tek kelimesine dokunmadan yayınladığı halde, yalnızca benim ve partimin adını çıkarma gereğini duyan o sivri zeka ya da parmak gerçekte kimindi dersiniz? Bir ANP görevlisinin mi? Bence bu TKP nin parmağıydı. Bitlislerin dediği gibi, bu tür işlerin mektebini bitirmişlerdi. diyor. (s.475) Peki sana yapılanın, yanlış bir şey olduğunu savunurken, senin başkalarına ayni şeyi yapmanı nasıl izah edersin? Örneğin; kitabının 374. sahifesinde, üst taraftaki fotoğrafın altında Mustafa Budak (Ape Selim) için Stokholm'da yapılan tören; Mart 1984 diye not düşmüş. Cenaze törenindeki fotoğrafta konuşan kişi benim. Daha başka bir fotoğraf bulamamış olmalı ki zorunlu olarak kullandığı bir fotoğrafın altına benim adımı yazmamış. Kitaba fotoğrafı konan törenle ilgili haber, 22-23 sayı, Nisan- Mayıs 1984 tarihli, Riya Azadi gazetesin 4. sahifesinde Ape Selim'i Yitirdik başlığı altında şöyle anlatılmış: Mustafa Yoldaş ın cenazesi 10 Nisan günü uçakla yurda yolcu edildi. Bu nedenle hastane önünde bir tören düzenlendi. Toplantıya 150 dolayında Kürdistan lı ve Türkiye li ilerici ve yurtsever katıldı. Kemal Burkay Yoldaş, Ozan Cigerxwin ve Mustafa Yoldaş ın kardeşi M. Ali yoldaş (Kazım Budak benim notum) onun yaşamını ve kişiliğini dile getiren birer konuşma yaptılar. (R.A Sayı. 22-23 s.4) Kitabında da ayni törenle ilgili bölümü Stokholm de yapılan toplantıda Cigerxwin ve ben birer konuşma yaptık. Her iki yerde de anısına tutulan defterler imzalandı. Tabutunu 10 Nisan günü uçakla ülkeye gönderdik. (s. 375) Hastane önündeki anma töreninde benimde bir konuşma yaptığım, o dönem ki parti yayın organında yer aldığı halde, kitapta ki bu alıntıda inkar edilmiş. Konuşmacılar olarak, yalnız Cigerxwin ve kendisini yazmış.

Kitabı da, Riya Azadi gazetesinde ki yazıyı da sen yazdığına göre bu iki alıntıdan hangisi doğrudur Sayın Burkay? Kitapta; fotoğraflı, belgeli olaylar bile bu kadar inkar edildiğine göre, belgesiz olayların, nasıl yansıtıldığını varın siz değerlendirin. Eğer ki, Sayın Burkay kitabında, ileride farklı yorumlanacak olan eleştiri ve görüşlerini, duygularının etkisinde, negatif ifadelerle ortaya koymak yerine daha soğukkanlı, daha objektif yazabilseydi etkisi ve yararı daha çok olurdu. Örneğin; herkesin katkısı oldu, hareketten ayrılanlar da kalanlar da katkılar sundu. Bugün sahip olunan tüm kazanımlar ortak çaba ve fedakarlığın sonucudur. Bir kısım arkadaşlar hareketten ayrılsalar da onlar bizim düşmanımız değildir. Partiden ayrılan arkadaşları, tek taraflı suçlamak, doğru değildir. Parti olarak onları yönetme becerisini gösteremediğimiz için kendimizi de sorgulamamız lazım. Arkadaşlarımızın bir kısmı hayata veda etti, rahmetle anıyoruz. Herkese katkılarından dolayı teşekkür ederim, gibi makul, doğru ve sorumlu değerlendirmeler de olsaydı, daha doğru olurdu, diye düşünüyorum. Kazım Budak