17 (17). HIMAYAK BOYACIYAN'IN ANLATTIKLARI (1902, BĠTLĠS, KHALTĠK K. DOĞUMLU)

Benzer belgeler
121 (121). KARAPET SAHAK FARAġYAN IN ANLATTIKLARI (1906, PALU DOĞUMLU)

159 (159). TONĠK GABRĠYEL TONĠKYAN IN ANLATTIKLARI (1898, MUSA DAĞ DOĞUMLU)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

134 (134). NIVARD PETROS ABLAPUTYAN IN ANLATTIKLARI (1903, YEDESYA [URFA] DOĞUMLU)

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge 2-6 Yaş Kreş ve Gündüz Bakımevi

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Sevilen Oğul bir Köle Oluyor

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Violet Otieno Catherine Groenewald Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 4

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e?

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

11 (11). ARġAK STEPANYAN'IN ANLATTIKLARI (1908, MUġ DOĞUMLU)

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar

Kırgınlığım anlatılmaz On üç yaģında görücü kesti sözü Karanlıklar doğurdu içime, çürüttü özü.

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

27 (27). MANVEL MARUTYAN'IN ANLATTIKLARI (1901, VAN, BERDAġEN K. DOĞUMLU)

(December 23, 2014, Tuesday) SECONDARY PREP TURKISH COMMON EXAM. General Revision Test

Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve fazilette dünya birinciliğini tutmaktır. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK TARİH: ŞUBAT 2016 SAYI: 4

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Aile büyüklerinizi beş yıldızlı yaşam evimizde ağırlıyoruz.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

YAŞAM ÖYKÜSÜ. Doğum yeri: Doğum Tarihi: 1. Aile Bilgileri Baba: Adı: YaĢı:

TURKISH DIAGNOSTIC TEST TURKISH DEPARTMENT

İlyas çok kuvvetli şekilde meshedilmişti ve o gerçek anlamda ulusunu salladı. Fakat bir ruh Tanrı adamına karşı çıkabilir.

İşitme Engelli Öğrenciler için Sıralama Kartlar ile Okuma-Yazma ve Anlama Çalışması. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler Sınıf Öğretmeni

2. İstanbul Boğazı 31 kilometre uzunluğundadır. 3. İstanbul Boğazı Asya ve Avrupa yı birbirinden ayırır. 4. İstanbul Boğazını turistler çok severler.

Mübariz İbrahimov tek başına 45 Ermeni asker ve subayı

YAPACAĞIMIZ SANAT ETKİNLİKLERİ

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Aldatıcı Yakup

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

Prof Dr Veysel Eroğlu:Aksaray Belediye Bakımevinde üretilen cins köpekler, öldüren ilaç listeton Son Güncelleme Çarşamba, 27 Mart :54

3. Sınıf Matematik Karışık Problemler. Karışık Problemler

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MART AYI 3. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

Bir Açık Kaynak Masalı Bölüm 1: Kasabanın Dışında Bir Meyve Ağacı

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

ÖĞRENCİ DESTEK PROGRAMI ÖZELLİKLE KIZ ÇOCUKLARININ OKULLULAŞMA ORANININ ARTIRILMASI PROJESİ

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

MEDYATĠK OLAYLARIN ACĠL SERVĠSLERDE BIRAKTIĞI ĠZLER. Dr. Onur Ġncealtın Göztepe Eğitim AraĢtırma Hastanesi Acil Tıp Klinik Ġdari Sorumlusu

12 (12). HRANT HOVHANNES GASPARYAN'IN ANLATTIKLARI (1908, MUġ DOĞUMLU)

2. Sınıf Çarpma işlemi Problem çözelim

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

71 (71). AĞASĠ ARġAK KAROYAN'IN ANLATTIKLARI (1913, KARS, TSIPNĠ K. DOĞUMLU)

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. 60. Hikayenin 19.si.

22 İL Hane Ziyaretleri-2015 Sonuçları. Katılan kişi sayısı: 22864

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

1 Anne çocuğuna ne öğütlüyor?

Gidyon un Küçük Ordusu

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI:

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ÖZEL NİLÜFER ANAOKULU

ÖZEL EFDAL ANAOKULU ġubat AYI BÜLTENĠ

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

bölüm 2 Benim ilk İzmir im (tai liti izmir)

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΓΙΔΤΘΤΝΗ ΜΔΗ ΔΚΠΑΙΓΔΤΗ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ ΣΕΛΙΚΕ ΕΝΙΑΙΕ ΓΡΑΠΣΕ ΕΞΕΣΑΕΙ ΧΟΛΙΚΗ ΧΡΟΝΙΑ:

SİTEMİZE EKLENEN METİN KİTABIM-1 VE METİN KİTABIM-2 ADLI DÖKÜMANLARI OKURSAK HEM OKUMA HIZIMIZ ARTACAK HEM DE OKUDUKLARIMIZI ANLAYACAĞIZ.

27 ŞUBAT 03 MART OKULDA YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALAR

OYUNCAK AYI. Aysel çok mutluydu. Çünkü bugün doğum. Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan. günüydü. Babası Aysel e hediye aldı.

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI ZIT KAVRAMLAR DUYU KAVRAMLARI. Geometrik Şekil. Yön Mekanda Konum BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR.

MÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

OYUNCAK AYI. ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya. giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı. Sorular: 1- Annesi Elvan a hangi hediyeyi aldı?

UÇAN BALONLAR SINIFI OCAK AYI BÜLTENĠ

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

20 Mart Vızıltı. Mercanlar Sınıfından Merhaba;

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

tellidetay.wordpress.com

Kastamonu (24-25 Ekim 2009) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

Transkript:

17 (17). HIMAYAK BOYACIYAN'IN ANLATTIKLARI (1902, BĠTLĠS, KHALTĠK K. DOĞUMLU) Köyümüz ormanlarla çevriliydi. Yalnız Haç Ormanı'nda ağaç kesmeyi günah sayarlardı. Diğer ormanlarda ağaç keserlerdi. Köyümüz dağın eteklerindeydi. Köyümüzde dokuz doğal kaynak bulunurdu. Sulu tarım için elveriģli Ģartlar yaratan iki deremiz vardı. Köyümüzde 550 Ermeni aile yaģıyordu. Her bir aile 6-7 kiģiden oluģurdu; demek ki, yaklaģık 3000 Ermeni nüfus vardı. Köyümüz bir Ģehir gibiydi. Ġki katlı taģ binalarda yaģıyorduk. Nüfus genel olarak tarımla uğraģırdı. Mesleklerden en yaygın olanları dokumacılık, çömlekçilik, demircilikti. Babam demirciydi. O, ayakkabıların altına çakılan özel çiviler imal ediyordu. Darı, buğday ekiyor, Ģalgam yetiģtiriyorduk. Yılda iki kez ürün alıyorduk. Elde ettiğimiz mahsul bizi ancak geçindiriyordu. Pamuk üreticiliği de geliģmiģti. Pamuğu ekip, topluyor, makarayla büküyor, sonra da o iplikle kumaģ dokuyor, kumaģı boyayıp sonra da satıyorlardı. Çömlek imalatçıları ise köy sakinlerinin ihtiyaçlarını karģılıyor, ürettiklerini diğer köy ve Ģehirlere götürüp satıyorlardı. Köyde kemerli ve sağlam iki taģ köprü vardı. Ailemiz, babam ve amcamın ailelerinden oluģuyordu. Hep birlikte yaģıyorduk; her biri 15 candan oluģan toplam 15 haneydik. Herkes birbiriyle barıģık yaģardı. Yazın soğuk sularda, kıģın ise ahırda su ısıtıp yıkanırdık. Ahırda inek, eģek, öküz beslerdik. Yılın birinde hayvanlar hastalanıp öldü. Evin birinci katında genel bir yatak odası bulunuyordu. Binanın pencereleri vardı; ama pencerelerde cam yoktu; kağıda yağ sürüp pencerelere yapıģtırıyorlardı. Ailemiz, ben, babam, annem, erkek ve kız kardeģlerimden oluģuyordu. Köyde iki okul vardı. Bunlardan biri Gregoryen okuluydu ve dördü kız, geri kalanı erkek olmak üzere 104 öğrencisi vardı. Diğeri ise Protestan okuluydu. Okulda ana dilimizi, Türkçe, Fransızca, tarih ve coğrafya öğreniyorduk. Ben 1914'e kadar okula gittim. Aziz Gevorg adını taģıyan bir kilisemiz vardı. O yontulmuģ bazalt taģından dört sütun üzerinde inģa edilmiģti. Dini bayramlarda bütün köy o kiliseye dolardı. Gregoryen ve Protestan Ermeniler barıģ içinde yaģarlardı. Katliam sırasında Türkler o kiliseyi yıkmak istediler ama baģaramadılar. Köyde trahomu bile tedavi eden hekimlerimiz vardı. Kürt köylerine yakın olmamıza rağmen Ermenice konuģurduk; ama birçok insan Kürtçe bilmezdi. Kilise vaazlarında büyük ölçüde grabar [klasik Ermenice] ifadeler kullanılırdı. Toplantılar kilisenin avlusunda, vaftiz ve düğünler ise kilisenin içinde yapılırdı. YaĢam tarzı

Avrupa'dakiyle hemen hemen aynıydı; zira birçok kiģi yurtdıģına çalıģmaya gidip geri geliyor ve beraberinde batı tarzı elbiseler, ayakkabılar getiriyordu. Ermenilerle Kürtler hemen hemen barıģ içinde yaģıyorlardı; ama Kürt Faraz Ağa'nın, kocası para kazanmak için gurbete çalıģmaya giden bir Ermeni kadını kaçırdığını hatırlıyorum. Kürdün karısı Ģikâyet edince Kürt Ağa ona Ģöyle demiģti: "Ben onu çalıģtırmak için buraya getirdim; asıl karım sensin." O Ermeni kadın köye geldi; sonra da MuĢ'a kaçtı. Serob PaĢa'nın grubunda olan Murad, Hakob adında fedayilerimiz vardı; ama onlar birbirleriyle anlaģamıyorlardı. 1908'de Hürriyet ilan edildiğinde, baģlangıçta herkes Ermeni ve Türk'ün kardeģçe beraber yaģayacağı konusunda hemfikirdi. Hatta köyümüzde Ģölen oldu ve tüfekler ateģlendi. Ama daha sonraki günlerde bunun aldatıcı bir düģünce olduğunu hissettik. Amcamın oğlu beni yanına aldı ve birlikte Bitlis'e gittik. Yolda giderken ben onun giysisinin ucundan tutuyordum. Bitlis'e gidip çarģıyı dolaģtık; müzik çalınan yeri bulduk. Biz köylü çocuklar ĢaĢkınlıkla izliyorduk. Vali sahneye çıktı; çalgıcılara birer altın dağıttı. Biz geri döndük; üstünde bir haç dikili olan Serob PaĢa'nın mezarının bulunduğu Karmıravank'tan geçtik. Haçı öpüp yolumuza devam ettik. Müteakip yıllarda bir soğukluk baģ gösterdi. Ġnsanlar Türkün siyasetinin değiģmediğini çok çabuk anladılar. Birinci Dünya SavaĢı sırasında ben 13 yaģındaydım. SavaĢ, Türk ve Kürtlerin "dayılarımız" olarak gördükleri Ruslara karģı yürütülüyordu. Hürriyet'e kadar Hıristiyanlar askere alınmıyordu ise de, Hürriyet'ten sonra Ruslara karģı savaģmaları için Ermenileri de askere almaya baģladılar. Askere gitmeyi reddedeni döverek öldürüyorlardı. Bütün silahları topladılar. Silah olmayan yerde silah arıyorlardı. Bizde katliam 12 Haziran 1915 günü baģladı. Bitlis'le birlikte bizim köylüler de katledildi; zira bizim köydekilerin hepsi de zanaatkârdı. Türk Hükümeti sözde bizi korumak amacıyla köye bir birlik yerleģtirdi. Onlar bizim köyün sakinlerinden korkuyorlardı. Çevredeki Kürt Ağaların birlikleri de vardı ve bizim köy hepsini doyurmaya mecburdu. Ermeni gençlerini çoktan askere almıģlardı. Onlar, Bitlis'i savunmak için dağlarımızda mevziler kazmıģlardı. Kimin ne mesleği olduğunu dikkate alıp çalıģtırdılar. Bütün zanaatkârlar orduda görev yapıyordu. Ağaçları kestiriyorlardı; çömlekçiler kaplar ve Bitlis'e su taģıyacak künkler imal ediyorlardı. Terziler askeri elbiseler dikiyor; haftada üç kere hazır malları hükümete teslim etmeye gidiyorlardı. Rus ordusu yaklaģmakta idi. Türk ordusu kitlesel olarak kaçıyordu. Bir gün amcam hastalanmıģtı. Bizim de bir eģeğimiz vardı. Köylülerle birlikte ben de Bitlis'e mal teslim etmeye gittim. Dört silahlı Kürt de bize eģlik ediyordu. Bize: "Çabuk köyünüze dönün dediler." Bir de baktık ki, Arap üniformalı, baģlarında sarık ve ayaklarında çarık bulunan, don giymiģ askerler Bitlis'e doluģtular. Öyle bir an geldi ki, Ģehirdeki trafik durdu. Geri dönmek için Ģehir içinden, uzun bir yoldan geçtik. Birden ağlama sızlama sesleri duyduk.

Katliam baģlamıģtı. Türkler üstümüze saldırdılar; eģeklerimizi çalıp, katırlarımızı götürdüler ve bizi dövmeye baģladılar; sonra da karakola götürdüler. Bitlis'te katliam baģladı. Evleri ateģe veriyorlardı. Sabaha kadar orda kaldık. Biz 5-6 çocuktuk. Bizi ne zaman öldürecekler diye düģünüyorduk. Üstü kapalı bir araba geldi. Kılıcın ucuyla perdeyi aralayıp tükürdüler ve gittiler. Aradan birkaç saat geçti; bir çukura doğru götürülen öldürülmüģ bir Rusun cesedini gördüm. Bir Rus general da gelmiģti; onu da baģından vurup çukura attılar: hem ölüyü hem de yarı ölüyü oraya attılar Biz altı çocuktuk. MuĢeğ Ğazaryan da aramızdaydı. Bizi geri çevirdiler; ama Bitlis'ten çıkana kadar Türk kadınlarının damların üstünde Ģöyle haykırdıklarını gördük: "Bunları nereye götürüyorsunuz? Kesin onları!" Bizi Ģehirden çıkardılar. Yolumuzun üzerinde bir tarla vardı. Bir de baktık ki, Türkler ve Kürtler geliyor ve bizi öldürmek istiyorlar. Bize dediler ki: "Bize bir söz verin, sizi kurtaralım." Biz de istedikleri sözü verdik. Köye vardık. Baktık ki, köyde katliam baģlamıģ. Biz üç çocuk ve MuĢeğ Ğazaryan dağa kaçtık. Ordan Van Gölü görünüyordu. Hava karardı. Köyden kurtulabilenlerden herbirinin birer taģın ardına saklandığını gördük. Biz çocukları katliamın bitip bitmediğini öğrenelim diye köye gönderdiler. KarĢımıza Türk askerler çıktı. Kaçmaya baģladık. Türkler de arkamızdan geliyordu. Ben ve amcamın oğlu Hıraç kaçarken, amcamın oğlunu yakaladılar. Artık ona ne olduysa bilmiyorum; görünüģe göre onu öldürdüler. Sonra ben evimize gittim ve bizimkilerin matemli olduklarını gördüm. 20 gün kadar sonra, yeniden Ģehre gideceğimiz zaman yeniden katliama baģladıklarını gördük. Kaçmak istedim. Bir zaptiye geldi ve beni öldürmek istedi. Hayatımı bir Türk kadın kurtardı. Ondan sonra ailemizden kimseyi bulamadım. Ne kadar aradımsa da bulamadım. Yalnız son gün dağa çıktık; aç ve susuzduk. TaĢların dibinde ölü ya da diri bir sürü kadın ve çocuk vardı. Bir adamın aģağıdan yukarı doğru geldiğini gördük. Dağdan indik; adam bizi görüp sevindi; bize iki parça ekmek ve bir avuç buğday verdi. Biz, dört kiģi bunları açgözlülükle yedik. O bize: "Hemen su içip kaçın" dedi. Dağa kaçtık. Geceyi bir vadide geçirdik. Sabah yeniden köye gitmeye karar verdik. Gidip bahçelerde yiyecek meyve aramaya baģladık; açtık. Köyümüzden kaçan yaklaģık 20 kiģilik bir grup adamın bir çukurun içerisine saklandıklarını gördük. Kadınlar tarlalara dolmuģtu; ağlama sızlamalar duyuluyordu. Ben yeniden dağa çıktım; belki de annemi bulurum, diye düģünüyordum. Gün ağarmaya baģlamıģtı. Türkler köyümüzü yağmalıyordu. Türklerin, yağmaladıkları malları nasıl birbirlerinin elinden kaptıklarını gördük. Ondan sonra hiçbir akrabamı bulamadım. Bütün köy cayır cayır yanıyordu. Gökyüzü aydınlanmıģtı. Adı Toros olan, bir yaralı gördük. "Bizimle gel" dedik. "Hayır gelmem; gelemem, yaralıyım" dedi. Kaçtık. Ayağıma diken batmıģtı ve acıyordu; ağlıyordum. Birden bir adamın geldiğini gördük ve kaçtık. Türk askerleri köyden bir grup kadını toplamıģ kıģlalarına götürüyorlardı. O anda çukura saklanmıģ Ermeniler kaçtılar. Türkler ateģ açıp birisini öldürdüler. Adamın biri ayağımın altından geçerek kaçmak istiyordu; ben onun arkasına takıldım. Dört ayak üstünde yüz metre kadar yürüdük. Bir mağaraya girdik ve içerde bir sürü insan olduğunu gördük. Hava yoktu, boğuluyorduk. Hareket de edemiyorduk. Biz, beģ çocuğu dıģarı çıkardılar. Baktık

ki, dıģarda ateģ ediliyor. Türkler hem aģağıda hem de yukarda mevzilenmiģti. Bir Türk subayı Kharberdli bir çocuğu yakaladı; ona Ģeker verdi ki, Ermenice "DıĢarı çıkın" desin. Türk, çocuğun eline bir mum tutuģturdu ve ona: "Git bak, içerde kim var" dedi. O çocuk "Ġçerde kimse yok diyerek" dıģarı çıktı. Vadiden silah sesleri duyuluyordu. Bizi Türk birliğine götürdüler. AkĢam oldu; erkeklerin ellerini bağladılar. Bizimkilerin aklına rüģvet teklif etmek geldi. Ama sabah Bitlis tarafından çarpıģma baģladı. Genel komutanın birliği ziyaret ettiğini gördük. Askerler de toplarıyla geldiler. Biz ise, ne zaman öldürüleceğiz diye bekliyorduk ve susuzduk. Gelip bütün çocukları da bağladılar. Sıra bana geldiğinde ipin sonu gelmiģti. Ben bağlı olmadığım için onlardan en Ģanslısı olduğumu düģünüp kaçtım. Dört tarafta muhacirler vardı. Katliam vardı. KarĢıma iki zavallı Ermeni yakalamıģ olan dört asker çıktı. O Ermeniler benden su istediler. BaĢlarını eğer eğmez vurularak öldürüldüler. Ġkisi de yere yığıldı. Ben ise korkudan titriyordum. Ve Rus ordusu geldi. Türk muhacirler kaçıyor, kargaģa hüküm sürüyordu. Kaçmak istiyordum. Evin arkasına geçip kaçtım. Geceyarısı dağa çıktım. Sabah dağın zirvesinden Bitlis'in göründüğünü gördüm. Yukardan köyümüz de gözüküyordu. Bir taģın dibinde iki gün kaldım. Yalnızdım; yanımda kimse yoktu. Birden bir çocuk sesi duydum. Bir buğday tarlası gördüm. Kadınlar orda oturmuģlardı. Orda teyzemi ve amcamın oğlunu buldum. Hepsi de açtılar. Yere saçılmıģ buğday tanelerini yiyorlardı. Bana: "Git Ruben'i uyandır" dediler. Gidip onu uyandırdım. Ġki Kürt gelerek beni çekti. Kürt beni öldürmek istedi; ama yanındaki: "Günahtır" dedi. Beni evlerine götürdüler. Gündüz hayvanlarını otlatmaya götürüyordum; gece de eve gidiyordum. Ben de tifüse yakalanmıģtım. Hayvanları otlatmaya götürdüğümde köyümüz uzaktan görünüyordu. AkĢam Kürt piçleri bana tahtalarla vuruyorlardı. Ben ölesiye çalıģıyordum. Amcamın karısı da o köydeydi; ama birbirimizi görmeye hakkımız yoktu. O Kürt köyünde ben Manukyan Askanaz'a rastladım. O bizim köydendi ve hayvanları birlikte otlatmaya baģladık. O annesi ve ablasıyla baģka bir Kürdün evinde yaģıyordu. KıĢ geldi. Biz orda bir aydan fazla yaģadık. Ġnsanlar beni Müslüman sanıyorlardı. Ama birisi geldi ve bana : "Sen Ermenisin; Müslüman değilsin" dedi. Kürt kadınlar da: "Hayır o Müslüman" diye cevap verdiler. O zaman adam Ģöyle dedi: "Eğer müslümansa Haç'a küfretsin." Ben de anlamadığım Kürtçe kelimelerle onun inancına küfrettim. Adam kızdı ve beni öldürmek istedi. Benim yaģadığım evde bana ayrı yemek veriyorlardı. Kürt çocukları kaģıklarını alıp gelerek benim yemeğimi yiyorlardı. Bu Ģekilde kıģa kadar yaģadım. Ruslar geldiğinde ġubat ayındaydık. Hepimiz sırtımızda yüklerle kaçıyorduk. Rusların köyümüze girdiği, bütün Kürtlerin kaçtığı, hayvanların ahırlarda kaldığı haberi geldi. Hayvanların bağlarını çözdük ve hareket ettik. Her yer buz tutmuģ, dere donmuģtu. DonmuĢ

derenin içine düģtüm. Islaktım ve titriyordum. Ġki gün boyunca kaçtık. Sırtımdaki yük de ağırdı. KaçıĢ imkânı bulmayı düģünüyordum; niyetim kaçmaktı. Sabah herkes hazır olduğunda evin arkasına doğru uzandım. BaĢımda sarık ve üstümde Kürt giysileri vardı. Derin bir vadiye ulaģtım. KarĢıdan bir grup Kürdün geldiğini, hayvanlarıyla birlikte kaçtıklarını gördüm. Bana: "nereye gidiyorsun" diye seslendiler. Ben ise kaçtım. Bir samanlığa girdim; otların üzerinde uyudum. Sabah kalkıp köye girdim. Ġki Türk asker geldi; bunların yanından da kaçtım. Bir de atlı Rus Kazak geldi. Ben onu kucakladım. Ona : "Ermeniyim" dedim. O bana: "Bizimle gelir misin?" diye sordu. "Evet" dedim. Beni komutanın yanına götürdü. Yiyecek getirdiler. Bir testi getirdiler ve : "git su getir" dediler. Suyu götürdüm. Su dolu testiyi ve bir somun ekmeği Türk esirlerin önüne koydular. Ben Rusları takip ettim. BaĢka bir köye gidip iki çocuğa rastladım. Açtılar. Onlara ekmek verdim; yediler. Bitlis'e gitmeye hazırlandık. Ruslar bana: "Bala can" ismini taktılar. Onlar at üstünde yol alıyordu, ben ise yürüyordum. O çocukları köyde bırakıp beni yanlarına alarak Bitlis'e doğru götürdüler. Bir köye girdik. Atların ayakları kara saplanıyordu. Ġki Türk yakaladılar; önceden de iki esir olduğundan, dört Türk esir oldu. Yolu geçmek için geldik. O dört esiri köprünün üzerinden geçirdiler; ben ise komutanla birlikte suya girdim; nehrin öbür yakasına geçtim. Bitlis'e girdik. Beni giydirdiler. Birden dayıma rastladım. O beni alıp Protestan kilisesine götürdü. Birkaç gün sonra da bizleri Van'a nakledeceklerdi. Gidip Andranik'ten, Sımbat'tan izin aldılar. Van'a gideceğimiz gün Andranik MuĢ'tan Bitlis'e gelmiģti. Bizi Tatvan'a götüreceklerdi. Andranik geldi. Tatvan'dan Van'a yürüyerek gittik. Mart 1916'tan yaza kadar ordaki yetimhanede kaldım. O yetimhanede 500 çocuk vardı. Ġkinci göç sırasında bizi arabalara bindirip Eski Beyazıt'a götürdüler. Yolu Ermeni gönüllüler koruyordu. Berkri Nehri'ni geçtik. Ordan da Iğdır, Aleksandrapol ve Dilican'a gittik. 1916 yılında Sevan'a yerleģtik. Andranik Calaloğlu'dan Sevan'a geldi. Bizim durumumuz çok vahimdi; ekmek dileniyorduk. Rahip YeğiĢe gidip un rica etmemizi salık verdi; ama vermediler. Sonra bizi Tsağkadzor'a götürdüler. 1920 yılına kadar yetimhanede kaldım. DıĢarı çıktığımızda yalnız yaģayamıyordum. Evlendim; dört kızım ve bir oğlum oldu. Katliam sırasında bütün yakınlarımı kaybettim ve esaret döneminde de Türklerin ve Kürtlerin zulmüne tanık oldum. Benim yüreğim kinle dolu. Ben çocuklarıma benim Ģehitlerimin adlarını koydum: ġoğik, Yervand. YeğiĢe Çarents'in dediği gibi, ben de kurtuluģumuzun toplu kuvvetimizde olduğunu düģünüyorum.