Nirvana&Aşk -3- Trinitron



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Sevda Üzerine Mektup

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Hakan Gökbaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Cemil Kara. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Erotik Şiirler Atlasım. Serkan Engin. (Derleme)

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

Uğur Akkaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Hiçbir şey olmamış gibi çekip giden, kalpleri hunharca katlederek bırakanların bu hayatta mutlu olacağına inanmıyordum. Zamanla bu inanç alev aldı;

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

Fatma Atasever.

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

Azrail in Bir Adama Bakması

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Birbirimize anlatacağımız ne çok şey var; düşündünüz mü? İşte bu yazma nedenlerimden biri. İlki...

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Hayat Öpücüğü. Semih Dündar

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

İnci Uluçay. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

AŞKIN ACABA HÂLİ. belki de tek şeydir insan ilişkileri. İki ayrı beynin, ruhun, fikrin arasındaki bu bağ, keskin

gece bana gündüzleri uğramaz gece uykudayken gelir şşşşşşt deyince ağzı şarap tadındadır hatıralarım karışır

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

Yaşama Hakkı Nerede?

iki Zafer Yalçınpınar

Numan İstanbul. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

3. Zihinden atamadığınız tekrarlayan, hoşa gitmeyen düşünceler. 7. Herhangi bir kimsenin düşüncelerinizi kontrol edebileceği fikri


Zengin Adam, Fakir Adam

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM

Bir gün, kozada küçük bir delik belirdi; bir adam oturup kelebeğin saatler boyunca bedenini bu küçük delikten çıkarmak için harcadığı çabayı izledi.

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Sonsuza Kadar Beraber Sonsuza Kadar Ayrı

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Sayın Okul Müdürüm, Saygıdeğer Basın Mensupları, Değerli Misafirler, Sevgili Öğrenciler,

SAKA (SAtır KApama) Ağustos Umut & Yeşim Uludağ SAKA V. 1.0

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

"ben sana mecburum, sen yoksun."

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı Herşeyi Yarattığı Zaman

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Takvimdeki Deniz (Şiir İncelemesi)

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Doğada İngilizce Öğreniyorum. En İyi İngilizce Etkinlik Yarışması Jüri Özel Ödülü. verime giden yolda. -İçeride Hiç Çocuk Kalmasın- Doğa.

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

Elişa, Mucizeler Adamı

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Büyük Öğretmen İsa

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Büyük Öğretmen İsa

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Transkript:

Nirvana&Aşk -3- Trinitron

Başlangıç Ölü Tanrı ların yorgun aşkında, küçük insanların büyüyen merhameti olsun. Islak kalbin hücrelerinde bizler umut içinde ölümü kanatarak yaşam edelim. Böylece her dans gibi, özgür olan adımları, insanlığın aynasından yaşama doğru yansıtacağız. Ve biz, gerçek anlamda bizden geçen bir siz olacağız. Gerçekler ötesindeki algının meydancı savaşında, varlığımı derin bir yokluğa gömüp gidiyorum. Gerçekten gidiyorum. Gerçek anlamda yok kadar yokum. Yokta bile, ya da görünen hiçliğin kendi reddinde. Savunmasız, çıplak bir şekilde Tanrı için Tanrı yı yazıyorum. Yazdıklarımın Tanrı olduğunu bilerek, kendimi O nunla bir ederek. Kendimi Tanrı ederek. Ne olursa olsun yapmak istedim. Şu an Volmus u aşmış bir şekilde kurgulama evresinde devam ediyorum. Şahıslardan, eski ırklardan, arşivlerden bir dostumla tanıştım. Çok eskiye dayanan, insandan önceki Tanrı lardaki bu dostluk, benim kafamda şimşeği hızlandırdı. Tekrar kanalıma girmeyi kurgularıma yerleştirdi. Şu anda Antik düşüncelerin çığlığında melodik bir şekilde Tanrıçanın rahmine girmiş bulunuyorum. Oradaki iğrençliği öperek, kendi çocukluğumu en tiksinti verici yanlarımıza bağışlıyorum. Umarım bu Tanrı katliamı son bulur ve biz pisliğin çukurundan çıkarız. Peki biz kimiz? Nerede, ne şekilde, nasıl bir zaman diliminin içindeyiz? Kendimiz kadar var mıyız, yoksa var edişimiz kendimiz mi oluyor?

Optimus, Herakta ile olan sohbetinden son derece memnun ayrılmıştı. O ki, kitabın en köklü yerinde, sanatın doruklarında zifiri mumum içindeki ışığa dönüşmüş, sevdiği kadını hayal ederek gerçeğe dökmüştü. Bir kadının önemi o kadar büyüktü ki, Tanrı nın basamaklarını şeffaf geceliğinde taşıyan bir orkestraydı. Bu sevişme de olabilirdi, tutku dolu bir bakışmanın eşiğinden dipsiz yıldıza çakılan evren de Evrenlerin kapakçığı açılmış, üst evren geçilmiş, Tanrı nın kendisinden bir Tanrı sızlık ortaya çıkmıştı. İşte burada insan olmanın doğasındaki çelişki ortaya çıkıyordu. Optimus, uğuldayan gözlerinden bulutlu okyanuslara şöyle bir baktı. Artık insan kalmamıştı. Var olan sadece Tanrı idi. Evrendeki antik güçler Tanrı ları ortaya sunuyordu. Bu bir satrancın maskeli yanlarını kapsamakta, gizli güçleri koz olarak arka planda tutmaktaydı. Bölüm 1 Bilinç Radyosu Optimus, Herakta ile konuşurken, onun kendisi olduğunun farkındaydı. Optimus, sözlerine başlamadan önce: Öyle ol ki, benim içinde benim dışında bir ben ol. demişti. Bu Tanrı nın kendisinden yarattığı Tanrı lara söylediği sözün çıplak gerçekliğiydi. Yüksel Tanrı. Işığın ötesine geçtiğim içindir ki, gözün kapakçığı açıldı. Artık yürek yıldızlarından aşağı gelin gibi salındım. Öyle akıyorum ki, kalbimden kelebekler uçuşuyor. Sevdiğimi beklerken, raylı yalnızlığım mendilin kanında orgazm oluyor. Onunla ben, bedensizlik içinde negatiflikten pozitifliğe geçiyoruz. Neredesin Optimus! Seni susamış bilincimin içinde arıyorum. Ama tek bulduğum çölün hacimsizliğinden düşen bir kum tanesi. Ölümsüzlük boyutunda nasıl bedenleşebilirim. Beni beden haline ancak sen getirebilirsin. Ama sende de, kendinden kaçan bir acı hali görüyorum. Sence bunalım, ya da sanrımın içindeki ışık aydınlık mı? Sanrılar, aydınlattığı gibi seni var eden aynadır. Önemli olan yansıtan yeri görebilmek. Bu sen değil misin Optimus? Ben sadece salt yokum. Yok olduğum gibi, aynı zamanda sendeki varlığım. Peki senin dışına çıkabilmem için ne yapmam gerekiyor. Beni aşmalısın. Öyle aşmalısın ki Herakta, ben de kendimi aşmalıyım. Seninle ben ikiz Tanrı larız o zaman. Yakaladın. Güzel bir noktaya değindin. Şuradaki kağıdı görüyor musun? Evet. Oraya kendini yaz desem ne yazarsın. Yalnızlık yazarım.

O anda Optimus un içinde bir kapı açıldı. Kapı hem kendisi için, hem de Herakta içindi. Kapıdan ilk giren Herakta oldu. Adım atar atmaz Optimus da ilerlemeye çalıştı. Kendi kurgusunu yaşattıran Optimus, Tanrı olmanın keyfini sürüyordu. İnziva değerlerinin soyut çılgınlığındaki macerası doruk noktaya ulaşmış, hiç kimsenin birbirinden haberdar olmadığı tanrısal boyutta, ya da herkesin aynı gerçekliğe dönüştüğü yok gerçeğindeydi. Bırak duygularını aşılmış Tanrıların değerlerine. Bu dünya beyitlerin kendini öldürdüğü yerden geçiliyor. Geçerken canlı ve cansızlık içinde saf bilinçsin. Kendini yok içinde kendin edene kadar teksin. Sonrasında Yüce nin dünyasında sihirli bir değneksin. Optimus Zena Hudutlarından Bunları neden söyledin Optimus? Benim bir şeyi yapma nedenimi sorgulamıyoruz. Herkes her istediğini yapabilecek konumda olmalı. Bunun önünü açmalıyız. Düşünceler hala özgür. Düşünce dalgam kırıldı. Frekansın kaçıncı değerinde olduğunu görebiliyorum. Gözyaşların robotlaşmaktan çıktı. Evet farkındayım. Artık acı zincirlerimin içinde mutluluk halkaları görüyorum. Bir çocuk gibi onlarla oynamaya başladım. Sendeki mahzenin içinden uğur böcekleri çıktı. Onların benekleri bana, bense uğur böceğine dönüşüyorum. Evet. Kendi içinde sen olan sevişme oluyorsun. Ben kendimle sevişirsem ne olur? Daha çok kendi içinde kendine dönüşürsün. Aşılmış yalnızlığın kalabalığında kendinle sevişmeler vardır. O kalabalık, sana Tanrı lığının gücünü ve kontrolünü verecektir. İnanılmaz bir dehşet öyküsü. Korkunun merhameti daha korkunçtur. Çünkü içinde öldürmekten beter eden tuzaklar vardır. Bir masumluğun suçluluk duygusuna bürünmesi gibi. Evet. O yüzden çok iyi olmanın bir anlamı yok. Bırak hayatın bağcığını. Kendini sıkmadan bırak gitsin. Sana düşünce kırılmasının verilme nedenleri de bu. Sendeki kırılma, bendeki tampon bölgeyi seçti. Sana gelme nedenim bu. Deliliğin sınırı var mı Optimus? Delirmek güzeldir. Delirdiğimiz zaman, aklımız Tanrı olmakla akıllanacaktır. Seni içimde hissediyorum Optimus. Gerçekten ruhumu okşuyorsun. Mucizelerin şimşeklerde. Şimşekler sulanan gözlerinde ve beyninde. Bırak kendini. Kapının

içindekilere bak. Herakta, mahzendeki şaraplara takıldı. Hiçbirinde tarih yoktu. Üstelik hepsinin içi ışıkla doluydu. Işığın içinde dans eden tanrıçalar ve Tanrı lar vardı. Onlar birbirlerine bakarak kararan üzümlere dönüşüyor, sonrasında bir damlalık şarap meydana geliyordu. Herakta bunu fark ederek: Ama burada sadece bir damla şarap var. dedi. Aç şişeyi. Ne ile açayım? Hayal et. Herakta, şişeyi açtığını hayal etti. eder etmez şişedeki bir damla şarap da kayboldu. Bunu da fark eden Herakta: Şaraba ne oldu? Bir damla şarabımız vardı, o da kayboldu. dedi. Herakta. Seni sevdim. Ama sen hala maddenin derdindesin. Bırak şarabı. Şarabın derdinden uzak dur. O şişeye bir daha bak. Şarabın içinden çok daha fazlasını göreceksin. Herakta şişeye bir kez daha baktı. Sonra bir daha. Bu durum defalarca yinelendi. Ama genç adam hiçbir şey göremiyordu. Burada bir şey yok. Denemekten vazgeçme. Emin ol başaracaksın. Herakta bir kez daha baktı. Sonra bir kere daha baktı. Ama bu sefer o kadar inançla dolmuştu ki, tabii bu inancın içinde umutsuzluk da vardı. Gördüm. Gerçekten gördüm. Burada bana dönüşen bir şeyler var. Beni kendi içine çekiyor. Devam et Herakta. Herakta öyle bir yere geldi ki, her tarafında şarap çeşmeleri, şelaleleri, denizleri, nehirleri, ağaçları vardı. Hatta yıldızlar bile şarap damlasıydı. Genç adam her bir yerden bir yudum içti. Ama en güzeli yıldızlardakilerdi. Onlar nedense daha tatlı gelmişti. Herakta o kadar çok şarap içti ki, haliyle sarhoş oldu. Ama bu sarhoşluk kendini bilmezlik yerine, Herakta nın farkındalığını kat be kat üst noktaya taşımıştı. Şimdi anladın mı Herakta? Evet az önce aç gözlülük ettim. Kendimi egomla sınırlandırdım. Peki her şeyin değişimine neden olan neydi? Umutsuzluk, umudun kendini inandırma evresidir. Bunu böyle özetleyebilirim. Tebrikler Herakta. Optimus, Herakta yı Tinirtron sınırlarına sokmuştu. Onu kendisinde aşk edebilmenin mutluluğunu yaşamakta, evrene uçurtmalı gözlerle bakmaktaydı. Bilgeler hep bir ağızdan toplanmış, kendi içlerindeki sözleri sıralamaktaydılar. Optimus ve

Herakta onları dinliyorlardı. Herakta nın gözleri uzağa dalmış, Auro nun derinden gelen sesleri içinde aşkı konuşturuyordu. İçinde bilinmeyen bir neden vardı. Ama o nedenin nedenindeki kişinin Optimus olduğunu biliyordu. Herakta, Optimus a güveniyor, onun söyledikleri karşısında aşkı daha derinden hissediyordu. Seninle o kadar çok yaşamışım ki, Bu yüzden sensizken her gün ölüyorum. İnsan değilim, ben. Ben, ben olmaya muhtaçken başka ben. Başka benler içinde doluluk oranından boşalım. Seni düşlüyorsam düşüncem damar içinde. Ve kanlar içinde seni sayıklayışım. Okuma, yalnızca diz çök hedefinden. Olgun ruhun damlasından sessiz konuşmalara dek, Seni uyanmayan rüyalarıma haykırdım. Seninle elime geçen yaşlı sevişmelerden, Genç sükutlar elde ederek toprak oldum. Belirsizlik hudutlarında seni ben yapışım gelir aklıma da, İnanç değirmenleri içinde buğday ve unun mucitleri. Törpülenmek acılarda, belki bahar vardır. Belki de hepimiz biziz, Kendi dışladıklarımıza rağmen. Aslında herkes birdir, Onca öldürülüşe ve şiddete rağmen. Sahne almak ya da oynamak değildi mesele. Meselem seni terk ettiklerimden daha çok sevmekti. Çünkü benden her giden ve bana her gelen sendin. Simsiyah duman içinde kendime tekrarım, ben. Ben bilinmez, ben ayda, ben gönlün çıkmazında. Şeytan içinde serseriliği tavan yapmış. Bir gemiler ordusundan geçen manevra. Sen de tut içinden bir macera. Bırak özgürlüğün saklasın seni doyasıya.

Yüreğimin kendi içgüdülerindeki hayvanlar kadar yoksunlukları seninle pençelemek. Ve uyanışımdaki mevcut yaraların üstüne senin ruhunu yerleştirmek. Seni sebepsizliklerde buldukça daha çok sevdim. Çünkü sevmeye imkanım olmadıkça, İmkanın içindeki sevmekte dirildim. Günah azarlar da insanı, Mayalanır yoğurttan gözler. Suya karıştırırsın kendini. Irmak seni sel diye ikram eder bazen. Bazen de güneşi çözen bulut olursun da, Sevgilinin yağmurdan ellerinde gezinirsin. Damladan güneşi bulana dek sevdim seni. Oysa her güneş ismini kumlarda ıslatan benmiş. Oysa her ıslaklık hayatı olgunlaştırdığımız çocukmuş. İnsanlıktan insaca kaçtığımda buluyorum sendekini. Her şey geçer, Olgunlaşma acıları içinde. Onlar seni yücelten yeraltı sürgünleridir. Seni kendisinde bulam bendekidir. Yine seni sana veren sendekidir. Öyle bir haldeyim ki, Ne sensiz olabiliyorum, ne de seninle. Öyle aşkla doluyum ki, Kendimden habersiz şekilde. Hepimizin içinde insana mahkûm bir Tanrı var. Tanrı nın içinde de özgürleşmiş insanlar var. Kuşlar yarışıyor, dünden bugüne. Seni sen içinde kendim gibi yaşamakmış, gerçek.

Herkes yaşantısı kadar varsa, Biz gerçekler içinde vardık. Zaman geçse de üstünden, Biz bir yerde saklı kaldık. Ne vakit bulunacağı bilinmez bir iç çekiş. Nasıl nefes verileceği bilinmez bir geri geliş. Optimus, nefesini verdiği Herakta yı ölümsüzlüğün yollarına taşımak istediği apaçık ortadaydı. Böcek, fare, kurbağa ve diğer bilgeler, hep bir ağızdan aynı şiiri okudular. Bunlar evrenin en eski noktasından gelen içli bir isyandı. Kalp boşluğu açılmış, yorgun Tanrı lar ayaklanmış, sisli gözlerin perdesi aralanmıştı. Bırakma Beni Her şey ölüdür, Benim aşk gerçeklerimde. Gözleri nahoş yerlerde ve yurtlarda. Vatan denen gözyaşının kabuğunda harcanmış yıllara değin, Sana sürgün oldukça sensiz sevişimde. Ama yaşlanmış, ama ruhumun içinden geçen öyküler. Ve seni terk edemediğim karanlık dolu geceler. Bilinmez, sırdaşım olmuş ekmek kokusu. Hani benim martı kardeşim. Hani benim ilaçlı düşlerim. Gör beni, gör beni. Bir yudumda, bir isyanda, bir ölümde. Hani ölüm çekmez tetiğini acıya sarılırken. Hani Azrail ağlar, Seni içimde kanatırken. Hani yarımadalı boğazımda tadarım seni. Hani düşler duvara çarpıp geri döner ya. Hani eller Tanrı ya açılır da, Köprüler egoyla yıkılır ya. Nasıl sevdim, nasıl sevdim, nasıl sevdim seni. ben bile bilmezken. Ben bile sevgiyi ölçemezken. Düşme peşime. Arama beni. Çünkü ışığım yok yakacak. Çünkü kalbim yok tadacak. Çünkü uykum yok ki,

Bir yerde sevişen rüya olalım. Ah ağlamak. Ah haramdan uzakta, ah her şeyi silmişçesine. Ah gözlerim düşerken boşluğa. Ah karanlık toplarken, En masum olduğum yalvarışlarımı. Salya sümük, Kağıt denen hasretlere aktığımı. Kalem bile acır oldu halime. Lakin acımasın bana hiç kimse. Bir insan kadar yokum, Tanrı da. Bir aşk kadar varım, hayatta. Bırak ağlıyorsam. Bırak ağlatıyorsam. Bırak ölümsem, kendi halime bırak beni. Bırak düşünme, bırak hissetme. Beni yalnızlık içinde özgür bırak. Ne de olsa ölmedik mi Ne de olsa Tanrı ya, Tanrısallıkla gömülmedik mi Unut her şeyi. Unut beni, unut hiçliği. Unut içimdeki piç adımları. Unut, Ana baba olduğumuz sevişmeleri. Unut her şeyi. Ya da yık kendindekini. Unut, unut, unut yokluğu. Unut travmalı psikiyatrik nöbetlerimi. Bırak aklımın içindeki hasta aşkı. Bırak kalabalık hücrelerdeki yalnız seni. Bırak gözlerimi, bırak gözyaşlarımdaki bilmeceyi. Bazen çaresiz, bazen Dolmabahçe li. Bazen Ata ya, bazen köpeğe, bazen de böceğe. Bazen şeytana, bazen Allah a, bazen de bilinmezliğe. Gidiyorsam, Tek kelimeyle sana. Ağlamak, ağladıkça gülmeyi unutmak bir yerde.

Belki de umut etmek gülmektir, Herkes ulu orta insanlıktan çıkarken. Belki de gözleri silmek cesarettir, Herkes sevmeyi yerle bir ederken. Olsun gözün. Olsun gözümün nuru, Bugün de sevenin var. Bugün hiç kimse yaşatmasa da, Seni sonsuz eden ben olsun. Bu şiir üzerine Optimus konuşmaya başladı. Kendi içindeki çılgın edebiyatın sularında yüzen filozof, bildiği sözleri esirgemeden nefesinden sarf etti. Gerçek aşkın sahip olduğu tek şey yalnızlıktır. Yaşamak ölmek eder, Ölüm rüyayı geçtiği vakit. O vakit sizler rüzgarın akarsuyunda uyanacaksınız. Ve taşan her ırmak, Taşımış olduğunuz nefesi ölümsüz edecek. Sanat, insan içindir. Çünkü insan kendinden yaratmaktan asla vazgeçemez. Ama biz kabul etmediklerimizi ve anlayamadıklarımızı sanat deyip baltalıyoruz. Aşklar yeraltından yerüstüne, Hatta uzayların her frekansına geçecek kadar saf, temiz, berrak ve kırıcıdır. Bunu anlamlandırmanın yolu da, Kendini anlarken anlamsızlaştırmaktır. Optimus, Herakta yı her yönden Trinitron için hazırlıyordu. Onu aşkın gölgesinden sıyırıp, filozof Tanrı ların hudutlarına bırakıyordu. Tanrı ölümün içindeki ölümsüzlüktü. O asla yok olmayan noktanın varlıkçı yanıydı. Öyle bir varlıktı ki, tüm yok oluşlar içindeki ölümsüzlük sayıklayışıydı. Filozof, nefesini tutup Herakta yı kendi içindeki aşka doğru yolladı.

Görmek istiyorsan düşünmelisin. Tıpkı sevilmek için sevmen gerektiği gibi. Özgürlüğün ruhunu sardığı zaman, Kendini tamamen terk ettiğin vakittedir. Hiçbir şeye bağlı değilken bile bağımsızlığa bağlısındır. Sevgili âşıklar! Bilirim ki, Aşk için yüreğinizde her zaman yer bulabilirsiniz. Bulduğunuz yerleri dolduran insanlar olursa, Bilin ki, Onlar size layık olanlardır.. Böceğin sarf etmiş olduğu sözler bilgelik yolunda çınladıkça, Tanrı ların değirmeni un üretmeye devam etmekteydi. Bu yol hiçbir zaman bitmeyecek gibi görünse de, düşünen kader bir yerde insanı üretecek, insan yollarını omuzlarından aşağı sarkıtacaktı. O zaman göğüs denen organdan nice bedenler ayaklanacak, sisli bilmcelerin çığlığından insan genzine doğru yıldızlar daraltacaktı. Benim bu dünyadan anladığım, Benim bu dünyada yaşamadığım gerçeğidir. İnsan olabilmenin yolu, Hayvanları sevmek ve anlamaktan geçer. Kimseyi bileceğim diye vakit harcama. Birilerini bilmeye çalışırsan hem hayal kırıklığına uğrarsın, Hem de kendini harcarsın. Eğer kendini bilirsen, Varı ve yoku zaten bilmiş olursun. Sevgili Aşk! sitem ediyorum sabahın uluyan saatlerinde. Bir kurt sürüsü görüyorum uzakta. Penceremde bir köpek havlıyor, bir kedi taşlanıyor. Bazen kendimle, bazen de sen gibi bakıyorum, hayatın

isyan eden soluğuna. Orada nefessiz yaşamlar boyunca senle beni doğuruyoruz. Seni öyle sevmişim ki, sevmek kendisini ödünç alır benden Ey Aşk! Dalgalan sularında sislerin. Bir mucize şeklinde Aort damarına çekiyorum, seni. Kan tortusunda olgunluk gözlerinin korkusunda cesaret sevişkenliği. Seni şüphe ettikçe kurguladım, gerçeğime. Sen bana bir bak, Başım Tanrı ya karşı dik. Tek gerçek kitap yalnızlıktır. Optimus, içinde taşıdığı Herakta ile aşka doğru seslenmeye devam ediyordu. Hiç bitmeyen kabusun uyanış evresindeki dünyayı tadıyor, her şeyin düşüncesi içinde algı oluyordu. Onun algısı, kendisine olan yok oluşuydu. Ey Aşk! Sevgililerin içinden geçen bir gebeyim. Lakin kendi gözyaşıma hamile kalmış bir kadın acısı, bir erkek mutluluğu. Bu acıyla mutluluk öyle sevişir ki, işte o anda cinsiyetsiz bir çocuk dünyaya gelir de, yer ve gök tek bir ruh kokar. Sevgisiz ve amaçsız insan her yola sürüklenir. Sevgi dolu ve amacı olanlar, Yolun kendisi olur. Sevgili Aşk! Ölüm gibi geçiyorum aşkın içinden. Lakin ölüm beni tanımlayamıyor, kurduğum kurgulardan. Kurgu içinde ben varım ki, her yiğit gözlerinde nektarin eder beni. Belki meyvesinde, belki de tohumunda kök olmuş gözlerin sancısında. Devrilir gözler, devirir bakışlar, doğuncaya değin. Ve siz, yalnızlık içinde gençleşen olgun çocuklara dönüşürsünüz. Sevince gözler yasaklarda ağlar. Sen bilmezsin, sen tutku kafesinde köpüren mülteci kederim. Hani bitmez, hani ölmez ölümdür, devran deviren mabedine.

Sevgili Nirvana! ağlıyorum, yorgun bilgelik sancılarında. Ben acının tuhaf kristallerinde nöbet tutan ölüm taşıyım. Lakin mezarım kendi hiçliğine gebe bir ihtiyar kutsallığıdır da, yıkım kendisini seslendirir. Harfiler edebiyatın içinden geçen şiirlere dönüşür de, mucize bizi miladın aynasından yeniden seslendirir. Aşk süreklidir. Hiçbir zaman sonlanmaz. Çünkü başlangıcı başlatandır. Sevgili Sevmek! Bir yaşam soluğu ver de, odun yaksın kibrit kokan umudumu. Lakin seni bağırarak barıştırıyorum, kendime. Ben dönsem saçlarından yana yakıla bir örgü ruhu. Kendime dalgın, kendime yorgun bir ayaklanma huzuru. Seni içime kanatıncaya değin kangren ediyor, hatırı. Sensin işte, Sensin de her vaktime serpiliyor, Seni seven anıları. Öyle bir karanlıktaydım ki, Kendimdeki zamansızlığın içinde sonsuzluk kadar acıydı. Ne zaman ki ışıklar beni sardı; O vakit varlığı kaplayan yokluk sevgisi, Yüreklerimizi sevdiren aşkı bendekiyle tanıştırdı. Sevgili Sevmek! Yaşam bu değil ki Olgun mezarın böğürtlen toplama telaşında ellerim mor rujundan. Sen çılgın bir hançerin organ biçme biçimi. Ah yüreğimi biçsen yeniden. Hani gerçeği canımı yok edinceye değin söylesen. Ah Nirvana! Ah yazgı seni bana toplasa rüzgarlarca. Ve sen şimşek hızında dinimi ve imanımı bulut etsen. Sonra bir yağmur umuttan alevlense.

Kül eylese de, Bahar tozlar içinde adını yerden süpürse. Seninle öyle olmuşuz ki, Kalabalıklar içinde yalnızlıktan ve yalnızlık içinde kendimizden fazla. Ah Sevmek! Bırak beni hiçliğin türküsüne. Ben ki, kendi içimde delice bir hatırayım. Konakladığım gün batımlarında yazgıyla perdeleşen, hani öfkeli bir mecrada derinleşen intikam. Sel tutar, gölümün kurumuş ıslığını da, senin saçların suskunluğun merhameti. Ve sen, yükselen bir ay tanesinin içinden koşan güneş heceleri Zenginlik içinde nice insanlar gördüm, Yoksulluktan daha fazla yoktular. Yoksulluk içinde nice insanlar gördüm, Zenginlkten çok daha fazlaydılar. Sen ve ben, Bizi kendi içinde özgürleştirerek sonsuz eden bir aşk. Sevgili Sevmek! Yürüme duvar seni içine çekiyorsa. Dalgınlık kendinden geçinceye değin, biz alışık olmadığımız deliler aşkında. Hani damardan delikanlı bir cesaret akar da, dağlar yola gelir. Yol, umut tırnaklarına düşer de, biz hayatı kazırız, içimizden. Ama öfkesinde, ama sahnesinde karıncalanır türküler. Ve rüyalar, hep senin gerçeğine imza atar. Çünkü ben, senin sabahından uyanan bir gece olmuşum. Göklerde, ıslıklarda, uluyan kurtlarda, çınarlarda, ağaçlarda ve çanlarda merhabalar şeklinde kavuşmuşum sana. Benim seni terk etmem bile, kendimdeki sana kavuşmamdır. Hani ayrılıklar hunharca yüzüne sırıtır ya. Sen sırtlan içindeki düşmanı görürsün. O senin aşkından çalan bir zamandır. Ama sen yenilmez bir mucizesindir, Tüm zamanlarını anılara bağışlayarak. Çünkü hatıralar affeder. Ve gerçeği kendisine göstererek, Tüm rüyaları sevgiliye bahşeder.

Öyle umut olsun ki, ağlarsak mutluluğumuzdan, gülersek acılarımızdan dolayı olsun. Sevgili Sevmek! Sen hatalarınla gel kapıma da, ben dayanırım omuzlarımı çentiklemeye. Darağacının çığlığında, avluda başım dimdik seni gösteriyor. İşte sen oradan koşuyorsun. Öyle adımlıyorsun ki, çocukluğum bacaklarında uçurtma oluyor. Ve ben, babadan analığa kadar seni eteğinde mısralıyorum. Bu ayrılık geçmez ki Geçerse eğer, Kendisinden geçer de, Bir daha geçmeyecek aşkı sonsuzluktan getirir. Sevgili Sevmek! Sevgiler dökülürken gözlerimin bahtında, sen dolu dizgin karıncalanan bir ilikleşme. Kutsal kemiklerde süzülen kan hücreleri şeklinde akıyorsun, ruhuma. Sözcükler damarım olmuş da, şiirlerim gözlerini arayan çağlayan. Sancı desen, içimde ölümü tekmeleyen çocuk. Sen desen, hamile kaldığım inziva. Öyle doğuyorsun ki Öyle varsın ki, içimde Sanki her dıştan gelen senden. Sanki her gördüğüm, duyduğum, konuştuğum, sendekinden. Aşk, öldükçe ölümü kazanan ölümsüzlük oyunudur. Sevgili Aşk! Yaşam, yaşamak edinceye değin ölmekten geçer. Aşkın, aşk edinceye değin ayrılıktan geçtiği gibi. Her yaşam sen edene dek aşk olmuş da, Ölümlerin her biri sendekini doğurmuş. İşte bizi kendimiz yapan ölümsüzlük bu değil mi Her ölümsüzlüğü aşka bağışlayan sonsuzluk bu değil mi Ben öldüm, ölümü dudak içimde çiğnerken. Hani dudağına özgürlük giydiren bir yudumdu, aşkım. Hani sevişmeyi kalabalık eden bedenlerdi, ruhum. Hani senin gözlerine mim çekmekti, yaşamım. Hani seni doğuran sonsuz güçtü, ölümüm. Sevgili Nirvana!

Sen ki, içimde derin bir sancının bunalım haritası. Seni şehir içinde sokak edercesine bulmak ve sendekini sevgilinin ölçeğine giydirmek nasıldır bilir misin? Bilir misin, onun her hatırasında kendini damıtmayı. Şarap olmuş gözlerde, sevgili yıllandırmayı. Ve yeniden gençleşerek, ondaki ölümsüzlüğü, onu her anışında içmeyi. İşte budur, benim susuzluğum. İşte budur, bendeki çöl halleri. Böcek, masumiyet içindeki tiksinti cevheriydi. Belki de merhametin aynasından öfke sekiyordu. O ırmaktır ki, genç vadilerin çırpındığı dik bir yokuştu. Yamaçtan aşağı sarkıtılan yıllar, aşkın kendisine ne kadar düşkün olduğunun en vahşi kanıtıydı. Sevdalar her ne kadar ayrı yaşasalar da, birbirlerinin kalbinde ve ruhunda yaşarlar. Aşk, iki insanın uyandığı dipsiz bir diriliştir. Belki yaşanacak yaramazlık vardır. Belki annelerimizden daha yeni ayrıldık da, Savrulduk dünyanın gün görmemiş postuna. Kimimiz diğerinin sözcüsü, kimimiz tek başına matbaa. Bakın işte, Kalem ve kağıt yeniden icat oldu, Aşk kendini notlara astığında. Aşığın kalbindeki her tohum, Sonsuz cennetin vahasını oluşturabilecek güçtedir. Bir yer var, ağlamayı tenindeki olgunluğa bıraktığım. Her yaşlılık, keşke diyen umut değil midir. Ya da her gençlik arkaya dönüp baktığın yarım ada. Bazen seni yüzeye götüren, Bazen de hiç eden keskin bir yok oluş. Bunun adı mecburiyet değil ki Seni gerçekten sevene değer verirsen, Sonsuz sevginin nasıl bir şey olduğunu sevildikçe anlarsın.

Herkes doğasına özgü yaşar da, Kişi, kim olduğunu hiç kimse olabildiğinde gösterir. O zaman var mıdır birileri. O birileri birisi midir, Hani uykusuz gecelerde dirildikleri. Ya da bir şöminenin başına geçip de, Yalnızlığını ısıtarak yaşlı bir pişmanlıkta gençleştiği. Optimus, bilgelerin üzerine bir değerlendirme yaptı. Sözlerindeki hudutları özenle belirledi. Onu ikna eden ana nedenlerden biri, kendi içindeki huzursuzluğuydu. Huzursuzluk ona yazdırıyor, ona insan öte dünyalara taşımayı kamçılıyor, içindeki sürgün insan, güzellik tanrıçasının içinden geçiyordu. Çirkinleşmenin yeminindeki güzelliğin içinde bir anayım ben. Her doğumum taşımış olduğum acının hıçkırığıdır. Aslında ben kendi yalnızlığımın çocuklarıyım. Yaşam içinde yaşamak geçerdi. Geçen dizler boyunca titreyen yürek giyimine hudutsuzdu. Orada salıncakta sallanan dipsiz bir vahşi vardı ki, Hepimizin gönül sularına çentik atan bir merhametti. Biz uyandıkça öfkemizi sevgiye dönüştürüyor, Sonrasında doğallığın içine akan farkındalık oluyorduk. Seni öyle sevmişim ki, kelimeler sevgimin içinde kendilerini sonsuz ve ölümsüz insan ederler. Bir anne hayatta iki defa doğmuştur. Birinde kendisiyle, diğerinde evladıyla. Bakma bana derinden. Bakma bana içimdeki senden. Ne kadar süreceği bilinmez ama gidiyorum. İçimdeki hayvanı özgürleştirerek pençeliyorum. Yeri geldiğinde asa, yeri geldiğinde şiddet içinde aşkım. Doğanım, kükreyenim, melodinim, yazgınım. Sen bendeki son teslimatın karşılıksız varış noktası. Ben sendeki aşkın kapanmayan davası.

Neyin var Herakte? Ölü olmak ne ifade eder? Senin keskin hafızanın dirilişidir, bu. Bu en derin şükran duygunun yerüstündeki törpüsüdür. Kendimi çığ altında kalmış yalnızlık gibi hissediyorum. O zaman erittiğin gözyaşlarından güneş mumları yapacaksın. Hiçken, her şeyin kaderi olabilirsin. Bunun olmasını gerçekten isterim. Daha neler istersin? İçimdeki ölü durumunu nefes düzeyine taşımak tabii ki Bunun olmasını hepimiz istemiyor muyuz? Ama bir mezar kazıcı kadar yalnızlık içinde ölümü avuçluyoruz. Sonra da topraktan af diliyoruz. Hayat gerçekten çok sıkıcı Optimus. Hayatın içinden ancak ölümle geçebilirsin. Eğer varmak istediğin nokta gerçekse Gerçeği arıyorum. Ama onun beni aradığından da bihaberim. Senin gerçeğin benim Herakta! Peki o zaman neden ayrıyız? Aslında ayrı değiliz. Ayrı olan senin zihnin. Senin sisteme verdiğin algı durumu. Sen kendini yalnızlaştırdığın için ifadeni kalabalık olarak görüyorsun. Kalabalık seni emiyor, sömürüyor, içine sindiriyor. Ben kalabalıktan çıkmak istiyorum. O zaman şu tütünden iç. Sana bir ikramım olsun. Nedir bu? Korkma, korkma. Cennetten sana bir ikram. Ben cennetin ölümden sonra geleceğine inananlardanım. Peki neden o zaman öldüğünü düşünüyorsun? Çünkü gömüldüğümü gördüm. Senin gördüğün her neyse, o gördüğün seni görüyor bence. Demek istediğin, gözlerin de bizi gördüğü mü? Evet. Tanrı nın mekanizması burada. Bir makine düşün. Bir kalbi ve bir beyni olduğu. Sence bize ne anlatır bu? İnsanın makineleşmesi. Ya da bir makinenin insanlaşması. Demek istediğim Herakta, bizler makineleri işgal etmişiz. Bizler insanlığı bitirmişiz. Bizler Tanrı yı tanrısallıktan def etmişiz. Aslında bizler hiçbir şeyiz. Senin canını bu kadar acıyan nedir Optimus? Beni kendi halime bırak Herakta. Ancak o zaman kendimi bulabilirim.

Beni içinden def etmeye çalışıyorsun değil mi? Evet bir bakıma öyle. Senden tez zamanda kurtulmayı düşlüyorum. Düşlediğim için de bunu her fırsatta var ediyorum. İyi ama nasıl? Bilirsin ki, düşler zamanla gerçekleşir. Ama ben mevcut bir zamana bağlı değilim. O yüzden şu anki düşüncelerim gelecektir. Gelecekte olanlarsa geçmişin yokluğa olan düşkünlüğündendir. Senin kadar kelime cambazı değilim Optimus! Ah bir de anlamlarını yakalayabilsen. İşte o zaman benim sana ne demek istediğimi anlayacak, nasıl bir bütünlüğü kast ettiğimi rahatlıkla görebileceksin. Ben kendi halime mutluyum. Çünkü sen uyanmamış bir halkasın. Halkasın, çünkü içinden seni sömüren bir sen geçiyor. İyi ama ben bunu neden hissedemiyorum. Senin hissettiğin hissizliğin hissi. O da ne kadar sürerse. Ruhunu ne kadar işgal etmişse. Gerçekten aşkın ne olduğunu anlamak isterim. O zaman elimi tut ve ben bırak diyinceye kadar bırakma. Pekala. Şu anda nasılsın? Açıkçası gözlerimde bir kararma meydana geldi. Evet, bir şeyler görür gibi oluyorum. Biri var. Nasıl biri? Bilemiyorum. Gittikçe yakınlaşıyor. Saçları ve bedeni benim gibi. Evet, evet. Bana benziyor. Sana ne kadar benziyor? Neredeyse tıpatıp aynı. Onu içine çekebilir misin? Nasıl anlamadım? Sana onu içine çekmeni söyledim. Herakta, o anda karşısında duran bedene sıkıca sarılır. Sarıldığı anda onunla bütünleştiğini hisseder. İnsanın içindeki ezikliğin gittiğini anlar. Başka şeyler de anlar. İnsanların birbirinden ne kadar kopuk yaşadığı, kalabalıklar içinde yalnızlığı oynadığını, masum ayaklarına yatıp her türlü şeytanlığı tezgahladığını anlar. Anlar da anlar. O kadar çok şey görür ki, o anda uyanmaya ve huzursuz olmaya başlar. Ne demeye çalıştığımı anladın mı? Galiba huzursuzlanmaya başladım. Çünkü gördün. Ne olduğunun farkına varıyorsun? İyi, ama ben bunu istemedim. Ben sadece kendimi bulmak istiyorum. Kendini yok etmeden nasıl varlık edeceksin ki Kendini her şeye karşın bitirmeden, kendini

nasıl başlatacaksın. Uyanman için rüyanı sonlandırman gerekiyor. Sonlanması için de ölümünü sonlandırmalısın. Nasıl yani? Şu ana kadar sürekli ölüyordun. İnsanların duygularında ve düşüncelerinde. Mevcut bilincin içinde sürekli olarak ölüyordun. Buna inanmak güç bir durum. Ama gördüklerime bakılırsa, ne demek istediğini gayet iyi anlıyorum. İnsanların nasıl canavar olduklarını gördün. Bazıları af diliyor. Bazıları kuklalık edip sistemin bir parçası. Ama bir çoğu, uyanmamış ağaç dalları gibi. Ben ağaç olmaktansa, meyve olmayı tercih ederim. Zaten senin ağacın meyve vermeye başladı. Nasıl? Bana söylettiklerin senden kaynaklananlar. Beni kendi içimde ben ettin. Ve bunu aşkımı derinleştirerek yaptın. Çünkü içimizdeki herkes, aşkın hiçliğine tekabül eder. O zaman ben ve sen, sendeki aşkın parçasıyız. Öyle mi? Bendeki aşk, sendeki aşkla buluşuyor. Bu aynı zamanda, hislerin yok oluştaki özetidir. Yani yok olanın tek bir gerçekten türemesi mi? Evet. O gerçek de, kendi içinde yok. O zaman her şey yok. Her şey, hiç olanın yokluğudur. Sen bir şeyi hiç ettikten sonra, onu yok oluşa götürürsün. O anda onu gerçek değerine kavuşturmuş olursun. Aslında oradaki hiçlik, senin varlığının her şeyidir. Benim biraz dinlenmem gerek. Sana gerekli yüklemeleri yapacağım. Kendini kısa zamanda çok daha iyi hissedeceksin. Bir insan ne kadar yaşarsa yaşasın, Son sözü ölüm söyler. Ve ölüm, Herkesin sevgisini iade eder. Böcek, aşağıdaki beyitlerle insanlığa seslendi. Varlık kendi çatısından süzülen yağmur. Gövdesinde baharın kendine dönüşümü. İşte aşkın yeryüzüne inişi.

Ve toprağın üstünü sonsuz merhametle kaplayışı. Ne duruyorsunuz, Kendiniz kadar hayal olmasınıza. Umut, inancın aynasıdır. İnsan oraya öyle bakmalı ki, Kendi hayalinin farkındalığı olmalıdır. Yüksel suyun içindeki aşk zarafeti, sen ne güzel bakıyorsun. Sanki ben içinde bir ben ki, Ancak kendini doyuran ve sevdiren. Bir mücadele, bir yemin içinde, Ancak kendisini aşk eden. Bilinirlikten bilinmezliğe. Oradan en çok seviştiğin gecelere. Hepsi kendisini arayan kayıplardı. Benim sana olan ihtiyacım, En çok küstüğüm zamanlardaydı. Doğru yalanların içinde, Gerçekse doğruların içinde kıymete biner. Optimus da, böceğin sözlerinden sonra insanlığa seslenmeye başladı. Ondaki sesleniş umudun kendi içindeki haykırışıydı. Bir bilinmezlik evresi içinde kendi masumiyetini arıyor, itiraflarındaki acı gerçeklerin çalkantısında insanlığını vaftiz ediyordu. Belki hiç doğmamış, hiç ölmemiş, hiç dirilmemişti. Yokluğun içinden gelen varlık aldatmacısıydı. Ama Optimus buna inanmıyordu. Ne kadar delirse de, bir şeyin anlamı olması gerektiğinin gayet iyi farkındaydı. Anlam varsa, kendisi de vardı. Hepimiz anlamlar silsilesinin içindeki körpe noktacıklarız. Kimimiz kendini anlama pahasına yok ediyor, Kimimizse var ediyor. İnsan, İnsan olanla olmayanın birbirini hayalinden türer. Gerçek aşk;