Eksen Yayıncılık büroları



Benzer belgeler
19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bayramın ikinci günü olan 26 Ekim Cuma günü, TAYAD lı Aileler bayramlaşmak için kahvaltıda bir araya geldiler.

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

15 Ekim 2014 Genel Merkez

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Yayınıdır

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Başlamadan, önce KMO Yönetim Kurulu ve şahsım adına sizleri sevgi ve saygı ile selamlarım.

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

UIT-CI/UBK Koordinasyon Komitesi deklarasyonu: Yaşasın Brezilya halkının mücadelesi!

Cumhuriyet Halk Partisi

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi


TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız?

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

SAYIN BASIN MENSUPLARI;

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK. 18 Mayıs 2015 İstanbul Şeyhmus GÖKALP

ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum

SAÐLIKTA ÖZELLEÞTÝRME

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

İlerici Kadınlar Kimdir?

CHP İLÇE BAŞKANI RECAİ SEYMEN TEKRAR ADAY

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

Pazartesi İzmir Basın Gündem

Türk filmleri günü!..

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

ÜLKEMİZDE HUZURU BOZMAK İSTİYORLAR

işçiokulu FASİKÜL 22:

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

YOL, YAPI, ALTYAPI, BAYINDIRLIK VE TAPU KADASTRO KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

ALİ ÇAVUŞ: KİMİN IRKÇI OLDUĞUNU HEPBİRLİKTE GÖRDÜK Salı, 13 Aralık :23

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

Radyo. Bayram teklifi. MUSTAFA Kemal Atattürk 16 Mayıs ta annesiyle vedalaşıp Bandırma Vapuru

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Sınıf mücadelesi karşısında ilan edilmemiş ittifak: Esad- Merkel-Chavez Cephesi

ASLI DEGİRMEN NİN SIRASI BOŞ SINIFINDA HÜZÜN

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz

Gündemde Öne Çıkanlar

Türkiye nin geleceğini 25 milyonluk kitle belirleyecek

TÜRKİYE DE DENİZ STRATEJİSİ ÇERÇEVE DİREKTİFİ KONUSUNDA KAPASİTE GELİŞTİRME PROJESİ ( )

Sorunların Merkezinde Öğretmenler Değil, Eğitimi Ticarileştiren Politikalar Bulunuyor!

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

Halil Kurt'tan Esnafı Sevindirecek Talep

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

ADANA SANAYİ ODASI MECLİS TOPLANTISI

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

Türkiye nin Gizli Yoksulları 1

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

2013 YILI Faaliyet Raporu

Türkiye-Yunanistan İş Forumu. İzmir, 8 Mart Ömer Cihad Vardan DEİK Başkanı

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

EKİM 2017 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

AK Parti mazlum coğrafyaların umudu

TÜRKİYE VE PİSA Puanlarının Daha Altında

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Her şeyi rant olarak gören AKP iktidarı ile onun yerel temsilcilerinin kentte, çevreye, doğaya karşı işledikleri suçların ardı arkası gelmiyor.

2018 MEB VE YÜKSEKÖĞRETİM BÜTÇESİ GERÇEK İHTİYACI KARŞILAMAMAKTADIR!

SAĞLIKTA DÖNÜġÜMÜN TIP EĞĠTĠMĠNE ETKĠSĠ

Öğrenmek İstiyorum Kampanyası

MÜSİAD 2 EXPO BY QATAR DOHA Exhibition and Convention Center. Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Sektör Kurulu Başkanlarım,

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

İktidarıyla, muhalefetiyle bütün Belediye Meclis Üyesi arkadaşlarımın da aynı bilinçle görev yaptığına inanıyorum.

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

Transkript:

3 İçindekiler Devrim hazırlığını liselerimizden omuzlayalım! 5 Liselerde ''ÖZGÜRLÜK'' 6 Düzenin tuzaklarına kanmayalım! Haklı ve meşru mücadelemizi 7 engelleyemeyecekler! 9 Bu devlet, sermayenin devleti 12 DLB çalışmalarından Liseli gençlik çalışmamız üzerine 10 14 Emperyalizmin askeri, Suriye'de işgalci olmayacağız! 15 NATO ya Geçit vermeyelim! 18 2013 yılı savaş ve kriz bütçesi oluşturuldu! Emperyalist savaşa karşı sosyalist iktidar savaşı! Gerçeklerin yolu bizden geçer! 20 19 Aralık katliamını unutmayacağız ABD ordularına karşı savaşan son Kızılderili kabile şefi 16 19 22 Liselilerin Sesi nden Liselilerin Sesi yeni sayımızla yeniden merhaba! Türk sermaye devleti 2013 yılı mali bütçesini savaş ve kriz bütçesi olarak hazırladı. Emperyalistlerin öncülüğünde yürütülen savaş ve saldırganlık projelerini hayat geçirmeye hazır olan sermaye devleti, eğitim, sağlık gibi kamusal alanları tamamen tasfiye ederek kirli savaşı finanse etmeye çalışıyor. Hakkını arayan işçi, özgürlük ve eşitlik isteyen Kürt halkı, parasız eğitim talebini haykıran gençlik hedef tahtasına konuluyor. Geniş işçi-emekçi kitleler ve ezilen hakların sisteme karşı hoşnutsuzluğu elbet kapitalizmi mezara koyacak dolgunluğa ulaşacak. Bugün bunalımlar ve savaşlarla sarsılan dünya, Ekim Devrimi nin 95. yıl dönümü ve komünist hareketin 25. yılında devrime her geçen gün daha da yaklaşıyor. Ayrıca dergimizin geçtiğimiz sayısına yönelik Gaziantep 5. Sulh Ceza Mahkemesi nin 12.11.2012 tarihli toplatma kararını kınıyoruz. Sermaye düzenin bu saldırıları bizleri yıldıramayacak. Susmadık, susmayacağız! Gençlik kapitalist sistemin dayattığı sömürü ve geleceksizliğe karşı devrimin, sosyalizmin safında! Sönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel / BURSA Tel: 0 /224) 220 84 92 Eksen Yayıncılık büroları liselilerinsesi@yahoo.com.tr Atatürk Bulvarı, 109/19 Erciyes İşhanı Kızılay/Ankara Özgür Bir Gelecek İçin Liselilerin Sesi * Aralık 2012 * Sayı: 47 * Fiyatı: 1 TL. (KDV dahil) * Sahibi ve Sorumlu Y. İşl. Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yaygın-Süreli EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. Baskı: Özdemir Matbaacılık-Davutpaşa cad. Güven Sanayii Sitesi C blok No:242 Topkapı/İstanbul Tel:0212-577 54 92 Yönetim Adresi: Eksen Yayıncılık /Molla Gürani Mahallesi, Millet Caddesi, Selçuk Sultan Cami Sokak, No: 2/9 Fatih/İstanbull Tel: 0 (212) 621 74 52 Fax: (0212) 534 95 90

25. yıl çağrısına yanıt verelim... Devrim hazırlığını liselerimizden omuzlayalım! Şanlı Ekim Devrimi nin 95., yeni Ekimler i yaratmak için mücadele sahnesine çıkan komünist hareketin 25. yılındayız. Komünist hareket 25. yılında işçilere, emekçilere, kadınlara ve gençliğe devrim hazırlığını büyütme çağrısı yapıyor. Komünistler bu çağrıyı İzmir, Ankara, İstanbul ve Adana da gerçekleşen İşçilerin birliği, halkların kardeşliği etkinlikleri ile binlerce işçiye, emekçiye, gence güçlü bir şekilde taşımış oldular. Etkinlikler, devrim ve sosyalizm şiarını, birlik ve kardeşlik çağrısını taşımanın bir vesilesi olarak değerlendirildi. Etkinliklerin ardından kazanılan moral ve motivasyonla devrim ve sosyalizm yolunda atılan adımları güçlendirmek ise bundan sonraki süreçte hepimizin önünde önemli bir görev olarak duruyor. Bu düzenin bize sunduğu tek alternatif: Geleceksizlik 25. yılda yükseltilen devrime hazırlık çağrısının biz liseli gençler için son derece yakıcı olduğu ortadadır. İşçi ve emekçi çocukları olarak bizler bu düzende anne ve babalarımızın yaşadığı sömürüyü, baskıyı hayatımızın her alanında hissediyoruz. Bizler işçi, emekçi çocukları olarak hayatta hep bir şeyleri eksik yaşamaya mecbur ediliyoruz. Ücretsiz olması gereken her türlü hakkımız her geçen gün biraz daha paralılaştırılırken bunun sonucu olarak bizler parasını ödeyemediğimiz için eğitim, sağlık gibi en temel haklarımızdan dahi mahrum bırakılmaya çalışılıyoruz. Okullarımızda müşteri olarak görülüyoruz, bizlere paran kadar oku deniliyor. Hasta olma hakkımız bile anne, babamızın sağlık güvencesine bağlı olarak değişiyor. Yeri geldiğinde hastane kapılarında ölüme terk ediliyoruz. Anne, babalarımız güvencesiz çalışma koşullarında, karın tokluğuna, her an kapının önüne konma baskısı altında çalışırken bunun sonuçlarını bizler de onlarla birlikte yaşıyoruz. Bizlerin ve ailelerimizin içerisinde olduğu bu koşullardan kurtulmak için tek umut olarak okumak, adam olmak gösteriliyor. Ama YGS gibi adaletsiz bir sınav sistemi varken bu seçeneğin de ne kadar gerçekçi olduğu ortada. Bir şekilde üniversiteyi kazanıp okuyabildiğimiz takdirde ise bizleri diplomalı işsizlik tehlikesi bekliyor. Kısacası kapitalist sömürü düzeni bizi de dişlileri arasında öğütmeye çalışıyor. 3

Savaş ve saldırganlık tırmandırılıyor İçerisinde olduğumuz geleceksizlik sermaye devletinin savaş ve saldırganlık politikaları ile daha da derinleştiriliyor. Sermaye devleti, Suriye ye yönelik emperyalist savaş politikalarının parçası oluyor. Sermaye devleti emperyalistler adına Suriye ye müdahale etmek için her fırsatta savaş çığırtkanlığı yapıyor, savaş hazırlıklarını arttırıyor. Öte yandan Kürecik e kurulan radar üssünün ardından Patriot füze bataryalarının konuşlandırılması tartışmaları ile Türkiye ye bir NATO üssü daha kurulması için adımlar atılıyor. Böylece Türkiye bölge halklarına yönelik emperyalist tehdit ve saldırı yığınağı haline getiriliyor. Sermaye devleti Ortadoğu ya yönelik tüm bu savaş hazırlıkları ile emperyalist efendileri gibi pastadan pay kapmaya çalışmaktadır. Bir yandan işçi ve emekçiler emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin bu kirli politikaları uğruna savaşa sürüklenmeye çalışılırken öte yandan kendi coğrafyamızda Kürt halkına yönelik baskı ve asimilasyon politikaları da kesintisiz devam ediyor. Devrime hazırlık çağrısına yanıt verelim! Sermaye düzeni bizleri okullarımızda müşteri yapmaya, sonrasında da ücretli köleliğe mahkum etmeye çalışıyor, bir yandan da kardeş Kürt halkına düşman olmaya, sermaye devleti ve emperyalistler adına savaşlarda tetikçi olmaya zorluyor. Hem geleceğimizi hem de özgürlüğümüzü çalmak için elinden geleni yapıyor. Bu koşullar altında biz liseli gençliğin komünist hareketin 25. yılında yükselttiği devrime hazırlık çağrısına yanıt vermek ve mücadeleyi yükseltmekten başka bir seçeneğimiz bulunmuyor. Liseli gençlik olarak devrime hazırlık çağrısına yanıt verelim, eşit, özgür, sömürünün olmadığı bir dünya yaratmak için Devrimci Liseliler Birliği saflarında örgütlü mücadeleyi yükseltelim! Komünist hareket 25. yılını etkinliklerle kutladı! Sınıf devrimcilerinin dört ilde aylardır çalışmalarını sürdürdüğü, İşçilerin birliği halkların kardeşliği şiarıyla örgütlediği etkinlikler, binlerce işçi ve emekçinin katılımıyla gerçekleşti. Etkinlikler dizisi sırasıyla ilk önce İzmir de gerçekleşti. İşçilerin birliği halkların kardeşliği şiarıyla 3 Kasım da İzmir de startı verilen etkinlikler 11, 18 ve 25 Kasım da Ankara, İstanbul ve Adana da başarılı bir şekilde örgütlendi. Etkinliklerde, işçilerin birliği halkların kardeşliği vurgusu öne çıkarken, bu bağlamda emperyalist savaş ve kapitalist sömürüye karşı mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıldı. Etkinliğin diğer önemli noktası ise 4 direnişçi işçilerin etkinliklere katılarak sahip çıkması oldu. Direnişçi Aliağa Belediyesi taşeron işçileri, MİCHA işçileri, İMO direnişçisi Cansel Malatyalı, Kiğılı işçisi Didem Sorhun, direnen Hey Tekstil işçileri, Elit çikolata işçileri, Texim işçileri, direnişçi Maltepe belediyesi işçileri etkinliğe katıldı ve mesaj gönderdiler. Özellikle, Türk Metal çetesinin karşısına çıkan ve direnişe geçen Renault işçilerinin göndermiş olduğu mesaj anlamlıydı. Komünist hareket 25 yılı vesilesiyle düzenlediği etkinliklerde işçi ve emekçiler devrim davasını büyütmek için buluştu. Devrime hazırlanıyoruz şiarıyla düzenlenen etkinliklerde komünist hareketin 25 yılının birikimi ve coşkusu hâkimdi. 4 ilde gerçekleştirilen etkinliklerde devrimci bir atmosfer hâkimken, politik içeriği güçlü ve netti.

Liselerde ÖZGÜRLÜK Son günlerde gündeme gelen ve öğrencilerin okullarına serbest kıyafetler ile gidebilmesinin önünü açan yönetmelik, yeni bir tartışmanın başlamasına yol açtı. Sermaye örgütü TÜSİAD kılık kıyafet yönetmeliklerine karşı olduklarına dair açıklamalar yaptılar. Başka birçok kesim okullarda öğrenciler arasındaki ekonomik uçurumun belirgin bir şekilde gözler önüne serileceği kaygısıyla bu yönetmeliğe karşı çıktı. Kimi kesimler ise yeni düzenlemeyi liselerde türbanı serbest bırakmak için bir ön adım olarak gördü. Peki sermaye devleti bu yönetmelikle neyi amaçlıyor? AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış yaptığı açıklamada Çok doğru bir karar olduğuna inanıyorum. Türkiye nin Avrupa Birliği standartlarında bir ülke olması yolunda atılmış önemli bir karardır. diyor. Hatta yeni yönetmelikle okulların daha fazla özgürlüklere sahip olduğunu vurguluyor. Hükümet yetkileri son yasa ile liselerde kıyafeti serbest bırakarak liseler artık daha özgür bir ortamda derslerine gidecek derken, diğer yandan bu kıyafet yönetmeliği ile etek boylarını belirliyorlar. Askılı ve kısa tişörtleri yasaklıyorlar. Türkiye de modern bir eğitim sistemi kurduklarını söyleyenler parası olmadığı için her yıl okulu bırakan binlerce lise öğrencisini ve lise öğrencilerinin gerçek sorunlarını görmezden geliyorlar. Sermaye devletinden zaten lise öğrencilerinin gerçek sorunlarını görmelerini bekleyemeyiz. Zira bu sorunları ancak sosyalist bir eğitim sistemi çözebilir. Bugün liselilerin en büyük sorunlarından birisi de liselerde eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitimin gerçekleştirilmemesidir. Birçok lisede işçi-emekçi çocukları spor parası, katkı parası ve evlerinin yanındaki liselere yazılamadıkları için servis parası vermek zorunda bırakılıyor. Bugün çoğu derste bilimsel eğitim yapılmıyor. Tamamen resmi tarihin yalan bilgileri işleniyor, biyoloji derslerinde evrim konusu işlenmiyor, işlense bile evrim diye bir şey yoktur, sorgulamayın! diyerek derslere başlanıyor. Bu topraklarda 20 milyon Kürt yaşadığı halde bugün lise öğrencileri ana dillerinde eğitim alamıyorlar. Bu hakları isteyen yüzlerce lise öğrencisi tutuklanıyor. Bu cümleyi okuyanlar hemen Kürtçe yi seçmeli ders olarak alabiliyorlar. diye düşünmesinler. Öğretmen olmadığı için bu seçmeli dersler işlenmiyor, bunların yerine din dersleri veriliyor. Bugün liselerde insanlar dinlerini daha iyi öğrensin diye din derslerini çoğaltanlar bu hakları Aleviler istediklerinde sağır kesilebiliyorlar. Bütün bunların liselerde hatta orta okullarda yapılması sermaye devletinin çıkarları doğrultusunda yeni bir gençlik yaratma girişimidir. Liselerde özgürlüğü sadece kılık kıyafete indirgeyenler aynı zamanda liseleri karakol haline getirip, bütün baskı araçlarını liselerde kullanıyorlar. Her okulun önüne sivil polisleri koyuyorlar, okulların her köşesini kamera-mobeselerle donatıyorlar. Böylelikle liselerde ülkesinde olan olaylara sessiz kalmayıp bunlara ses çıkaran ya da bunların yazdığı dergileri okuyan biz liselileri kolaylıkla tespit edip uzaklaştırma, okuldan atma gibi birçok saldırıyla yıldırma politikalarını rahatlıkla uygulayabiliyorlar. Ya da derslerde kendi düşüncelerini söyledikleri için birçok öğrenci yine soruşturma terörü ile karşılaşabiliyor. Tabi bu yasa ile kılık kıyafet serbest olduktan sonra okula parmak izi ile girmek, kimlik göstererek girmek gibi uygulamaların da başlatılması konuşulmaya başlanacak. Sonra madem kıyafet serbest o zaman liselere türbanla da girilsin denmeye başlanacak. Zaten önceki yasa ile bazı derslere türbanla girilebiliyordu. Tabi bu yasanın bir de ekonomik yanı var. Bilindiği gibi birçok lisede okul müdürleri tekstil firmaları ile anlaşarak okul formalarını tek bir firmadan çıkartıyorlardı. Bu formalar da fahiş fiyatlara satılarak buradan büyük bir rant sağlanıyordu. Hatta bu formaları alamadıkları için birçok lise öğrencisi okula gidemiyordu. Ama bu yasaya TÜSİAD başkanları da okullarda fakir öğrenci-zengin öğrenci ayrımını daha fazla belli edeceği için karşı çıkıyorlar. Çünkü insanların sınıfsal farklılıklarının farkına varmasından korkuyorlar. Sermaye devletinin her türlü baskı ve saldırısına karşı biz liselilerin payına Erdal Erenler den aldığımız sosyalizm bayrağını liselerimizde dalgalandırmak düşüyor. Biliyoruz ki kurtuluş sadece bizim ellerimizde. Liseliler olarak önümüzdeki dönemde bizleri kandırmaya dönük hazırlanan ve sahte özgürlükler vaat eden yönetmeliklere karşı gerçek özgürlüğü kazanmak için mücadeleyi büyütelim. 5

Düzenin tuzaklarına kanmayalım! Gençliğin devrimci hareketini büyütelim! İlerici, devrimci, yurtsever güçleri faşist baskı ve terörle sindirmek için her türlü aşağılık yöntemi büyük bir pervasızlıkla hayata geçirmeye çalışan sermaye devleti, toplumsal muhalefetin en önemli dinamiklerinden olan gençliği ezmek ve baskı altına almak için tüm olanaklarını seferber ediyor. Gençliğin devrimci hareketinin gelişmesi ve büyümesinin önüne geçmek için faşist baskı ve terör, burjuva medya ve internet ortamı üzerinden yürütülen kara propaganda kampanyalarıyla sürdürülüyor. Bu uğurda, devrimci değerleri ve hareketi hedef tahtasına çakan düzenin son kampanyası ise, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan video oldu. Toplumu bilinçlendirmek adı altında hazırlanan Bir gencin yok oluşu adlı tanıtım filminde, gençlik içerisinde faaliyet yürüten siyasal güçler terör örgütü ilan edilirken, biz yanınızdayız mesajı veriliyor. Bu düşünceyi inandırıcı kılmak için söz konusu videoda her türlü kirli ve gerçek dışı yöntem kullanılıyor. Gençliğin devrimci mücadeleyle tanışmasından duyulan korkunun veciz örneklerinden biri olan tanıtım filminde kandırılıyorsunuz, kullanılıyorsunuz türünden yalanlara sarılan polis teşkilatı korku yaymaya kalkıyor. Karalama kampanyası o kadar kaba biçimde yürütülüyor ki, gençliğin sorunları ve mücadelenin talepleri görmezden geliniyor. İnandırıcı olmak için devrimci örgütlerin canavar gibi gösterilmeye çalışıldığı videoda Siz yaşamın mahsun tarafında huzurla yaşarken terör örgütleri pusuda bekliyor. Tehlikelere karşı savunmasızken, avlarına sevgiyle yaklaşır, küçük eylemlerle hak arayışı görüntüsü taşır. Sessizce çocuklarınızı elinizden alır canavarca yutar. Genç hayatları kurdukları tuzaklarla yok eder. Çocuklar parmaklarınızın arasından kaymasın. Teröre verilen her can bizimdir. Tuzakları bozmak için biz her zaman yanınızdayız. ifadeleriyle, eyleme katılmak ve devrimcilerle iletişime geçmek tuzak olarak nitelendiriliyor. Bu bayağı kurgu, sığ bir şekilde anlatılıyor. 6 Kara propagandanın dozunun yükseklerde tutulduğu tanıtım filminde masum-canavar karşıtlığı kurularak bilinçler bulandırılmak isteniyor. Polis tarafından hazırlanan tanıtım filmi, emekçilerin ve gençliğin hak arayışını terör örgütlerinin maske olarak kullandığını iddia ediyor. Sermaye düzeninin ve dinci-gerici AKP iktidarının saldırıları ve karalama kampanyaları gençlik için koyu bir geleceksizlik anlamına geliyor. Sınıf, kitle ve gençlik hareketinin zayıflığından güç alan sermaye düzeni ve onun kurumları araştırmayan, sorgulamayan, kendi sorunlarına sahip çıkmayan ve düzene itaat eden bir gençlik yaratmak istiyor. Bu uğurda her türlü muhalif adımın önü kesilmek isteniyor. Bu tabloyu dağıtmak ise sermayenin saldırılarına ve düzenin karalamalarına karşı gençliği gerçek gündemleriyle ve mücadeleyle buluşturmakla mümkündür. Bu yüzden, içi boş karalama kampanyalarına inat daha fazla örgütlenmek, gençlik kitlelerini mücadele içinde özgürleştirmek, gerici ablukayı parçalamak için önemlidir. Ve tabii ki, devrimci-siyasal faaliyeti kararlılıkla savunmak düzenin saldırılarına karşı en anlamlı yanıt olacaktır.

Haklı ve meşru mücadelemizi engelleyemeyecekler! Esenyurt ta ilk önce polisler tarafından ailesi aranıp tehdit edilen daha sonrasında ise okul yönetiminin baskısına uğrayan bir Liselilerin Sesi okuru ile konuştuk Düzenin çok yönlü saldırıları ilerici ve devrimci öğrenci gençliği de hedef alıyor. Polis baskısına maruz kalan bir liseli olarak neler yaşadınız? Devrimci liseli faaliyeti yürütmem nedeniyle ben de polisin baskı ve tehditlerine maruz kaldım. Bunun tek nedeni muhalif olmam, liseli gençliğin yaşadığı sorunlara karşı örgütlenme faaliyeti ve mücadele yürütmemdi. Terörle Mücadele Şubesi de, beni ve ailemi hedef alarak kirli bir propaganda ve karalama operasyonu yürüttü. İlk önce ailem aranarak çocuğunuzla ilgili sizinle görüşmek istiyoruz dendi. Ailemin, neden? diye sorması üzerine Biz Terörle Mücadele Şubesi nden arıyoruz. Sizinle, çocuğunuzla ilgili bazı şeyleri konuşmak istiyoruz dediler. Ailemin bana haber vermesinin ardından Esenyurt Emniyet Müdürlüğü ne gittim. Emniyette, aileme verilen numara arandı. Terörle Mücadele Şubesi Veli Bilgilendirme Bürosu adında bir yerden arandığımızı öğrendim. Zaten, bu birimin adı dahi polisin fişleme ve ajanlaştırma girişimini ortaya koyuyordu. Bunu duyunca avukatımı aradım ve durumu anlattım. Avukatım, bunun keyfi bir uygulama olduğunu ve bunu kabul etmememi söyledi. Devletin bunu yaparak kendi yasalarını dahi çiğnediğini ifade etti. Bu konuyu ailemle paylaştım. Mücadele yürüttüğümü ve bunun meşru olduğunu ifade ettim. Ailem de zaten daha önceden beri benim politik kimliğimi biliyordu. Ailem, polisin bu girişiminden kaynaklı korktu ve cep telefonumu elimden alıp internet kullanımını engelledi. Kısa süreli bir ev hapsine maruz kaldım. Bu süreçte de polis baskısı devam etti. Ailem, defalarca benim üzerimden tehdit edildi ve emniyete gitmeye zorlandı. Aileme, Gelmediğiniz takdirde çocuğunuz daha farklı bir şekilde evden alınacaktır denildi. Bu süreçte, dünyayla tek iletişim kaynağım televizyondu. En sonunda, emniyete gitmek durumunda kaldık. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ne gittiğimizde bizi misafir ettikleri yer TMŞ oldu. İçeriye girdiğimizde bizi arayan polis geldi ve elini bana uzattı. Ben de elimi uzatmayarak tavrımı gösterdim. Bunun ardından iyi polis rolü oynayarak bana birtakım sorular yöneltti. Böyle bir sorgulamayı kabul etmedim ve sorulan sorulara yanıt vermeyeceğimi söyledim. Bana Devrimci Liseliler Birliği ni biliyor musun?, TKİP yi biliyor musun? diye sorular yöneltmeye devam etti. Bu soruların hiçbirine yanıt vermedim. Hatta bulunduğumuz odada bir slayt izlettiler. Bu slayt, burjuva medyanın da sürekli pompaladığı çocuğunuz böyle olmasın türünden bir kara propaganda içerikliydi. - Okul yönetiminin bu konudaki tutumu nasıldı? Okul müdürü beni köşeye çekerek benzer söylemlerle üzerimde baskı kurmaya çalıştı. Söylediklerinin tehdit niteliğinde olduğunu açıkça ifade eden müdür, devrimci kurum ve kişileri de karalamaya kalktı. Benden aldığı tepki nedeniyle bu konuşmasını tamamlayamadı. - Sen ve senin gibi ilerici, devrimci liseliler polis baskısı karşısında ne yapmalı? Esenyurt bölgesinde, polis cinayeti sonucu şehit düşen devrimci işçi Alaattin Karadağ ın yoldaşları olarak liselerimizde ve yaşamın her alanında devrim ve sosyalizm bayrağını dalgalandırmaya devam edeceğiz. Bu mücadeleyi DLB saflarında sürdürüyoruz. Haklı ve meşru mücadelemizi büyüteceğimizi, devletin baskı ve terörüne boyun eğmeyeceğimizi, eşit, parasız, bilimsel, demokratik ve anadilde eğitim için mücadelemize devam edeceğimizi bir kez daha duyuruyoruz. Bu tarz baskılarla bizleri yıldıramayacaklarının, bu baskılar karşısında mücadeleye daha fazla sahip çıkacağımızın bilincinde olsunlar. Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm! Gençlik gelecek gelecek sosyalizm! Liselilerin Sesi / Esenyurt 7

Liselilerin Sesi okuyalım, okutalım! Katkı sunalım... iletişim: liselilerinsesi @yahoo.com.tr Bugün uyanmak için Marksizme ve sosyalizme daha çok sarılalım! Din dersinde konumuz kurban bayramıydı. Din öğretmeni Hz. İbrahim in, kendi oğlunu Allah a kurban olarak adayacakken Allah ın ona bir koyun gönderdiğinden, ayrıca Hz. İbrahim in bir çiftçi olduğundan bahsetti. Ben de öğretmene Hz. İbrahim in çiftçi olduğundan bahsettiniz. Çiftçiliğin olmadığı, çiftçilik kavramının olmadığı bir çağda Hz. İbrahim nasıl çiftçi olabilir? diye sordum. Din hocası ise soruma cevap vermek yerine tehditkar bir şekilde ismimi sordu. Bu konudan sonra sınıfta madde bağımlılığı üzerine tartışmalar başladı. Hoca bağımlı olan insanların sigara, uyuşturucu vs.yi kendilerine bir tedavi yöntemi olarak gördüklerini bunun yanlış olduğunu söyledi. Doğru olanın ise uyuşturucu yerine namaz kılmanın, oruç tutmanın, kısacası Allah a ibadet etmenin bir tedavi yöntemi olarak benimsenmesi gerektiğini dile getirdi. Ve Marx ın yıllarca önce söylediği şu sözü geldi aklıma; Din afyondur! Belki bizim anne babalarımız Marx a hiç kulak vermediler ama kapitalistler ve onun temsilcileri Marx ı çok iyi anlamıştır. Marx ın öğretisini bildikleri için, yani sömürüsüz bir dünyanın mümkün olduğunu, cenneti bu dünyada yaşamanın mümkün olduğunu bildikleri için bizlerin uyanmaması için ellerinden geleni yapıyorlar. Özellikle biz gençlerin beyinlerinin hep uyuşturulmuş olmasını istiyorlar. Bize afyon veriyorlar. 4+4+4 dinci, gerici eğitim modeliyle, liselerde uygulanan anti-bilimsel müfredatla bizleri uyutmaya çalışıyorlar. Bugün uyanmak için Marx a, onun öğretisi Marksizme ve sosyalizme daha çok sarılalım! TOKİ den bir Liselilerin Sesi okuru Devrimin ve sosyalizmin sesini liselerimize taşımaya devam edeceğiz Merhaba arkadaşlar. Bizler Esenyurt tan devrimci liselileriz. Bizler Alaattin in katledildiği kentteniz. Bizler Habip in, Ümit in, Hatice nin, Alaattinler in yoldaşlarıyız. Bizler korkunun yüreğine korku salanların yoldaşlarıyız. Bildiğiniz gibi son günlerde dünyada savaş çığırtkanlıkları artarken ABD nin kardeş halkları birbirine kırdırma politikası hala güncelliğini koruyor. Emperyalist savaş çığırtkanlığı ve hazırlığının yanı sıra işçilere, emekçilere, gençlere, kadınlara, tüm ezilen ulus ve halklara dönük sermayedarların sömürü ve baskı politikaları gün geçtikçe derinleşiyor. Bizler biliyoruz ki bu asalak kapitalist sistemin biricik alternatifi sosyalizmdir. Sosyalizmi zafere taşıyacak olan ise parti dir. Bizler devrimci liseliler olarak yeni Ekimlerin partisinin bu topraklarda devrimi kucaklayacak tek öncü müfreze olduğuna inanıyoruz. Bu inançla komünist hareketin 25. yılında devrime hazırlanıyoruz şiarını coşku ile selamlıyoruz. Bizler de her zaman olduğu gibi daha büyük bir çaba ve özveriyle devrimin ve sosyalizmin sesini liselerimize taşımaya devam edeceğiz. Esenyurt tan Liselilerin Sesi okurları 8

Bu devlet, sermayenin devleti Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, Kalkınma Bakanlığı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), mesleki eğitimi yeniden yapılandırma adı altında ortaklaşa bir çalışma başlattı. Aşırı artış gösteren meslek yüksek okulu sayısını kontrol altına almak bahanesiyle ortaya konulan bu kampanyayla meslek yüksek okullarının bir kısmı tamamen kapatılacak, bir kısmı birleştirilecek, diğer bir kısmı ise özel meslek liselerine dönüştürülecek. Bunun yanında devlet, organize sanayi bölgelerinde meslek ve teknik lise kuran patronlara öğrenci başına 5 bin TL teşvik verecek. Bakanlar Kurulu nun belirleyeceği organize sanayi bölgesi dışındaki özel meslek liseleri ve teknik okullarına da devlet öğrenci başına destekte bulunacak. Patronların daha ucuz ama daha nitelikli işgücü ihtiyacını karşılamak için yeni projeler ortaya koyan devlet, sunduğu teşviklerle de yeni patronlar oluşturuyor. Mesleki eğitime özel sektörün yön vereceği bu projesiyle de meslek lisesi öğrencileri olarak tamamen patronlara teslim edilmiş olacağız. Devlet bizlerin iyi bir eğitim alması için değil salt patronların çıkarları için çalışıyor. İşte bu projeler devletin, sermayenin devleti olduğunu gösteriyor. Aslında tıp, zehirlenen insanın sararmaya başlayan suratına makyaj yapmakla görevlendiriliyor.* Hasta sistemin hasta insanlarıyız Bugünlerde yolu hastaneye düşen herkes şahit olmuştur, hastane koridorlarında bir doktorun odasından çıkıp ötekinin odasına giren ilaç mümessillerine. Silah sektöründen sonra en yüksek bütçeye sahip ilaç sektörü, pazarlamacıları aracılığıyla kendilerini meşrulaştırır hale getirebildikleri için gerek duymazlar reklam masrafı yapmaya. Doktorlar bilim adı altında insanlara bir sürü kimyasal yazarken dev ilaç tekellerine sadece doktorları tatlı dille ikna etmek düşer. Öyle ki artık hasta olup olmadığımıza bile ilaç firmaları karar verir. Yani mümessiller doktor, ilaç firmaları eczacı olur. Sadece bununla da kalmaz bize başka başka tanılar da koyarlar. Yaşadığımız toplumsal sistemden kaynaklı olarak gün içinde karşımıza çıkan çeşitli sorunlar yüzünden yoğun stres altında oluruz. Bunun dışa vurumu olarak ortaya çıkan toplumsal hoşnutsuzluk ve mutsuzluğumuza depresyon denir. Hemen asosyal, uyumsuz gibi tanımlarla düzene isyan edişimizin önü kesilir. Çünkü hastayızdır, uyumsuzuzdur ve çıkaracağımız her ses aslında bunun göstergesidir. Aynı şey diğer hastalıklar içinde geçerli. Ağrı kesiciler, zayıflattığı söylenen tamamen doğal haplar, kolesterol ilaçları en çok satan ilaçlardır ve aslında bu zehir kapsülleri tedaviyi değil, hastalığın sürdürülebilir kılınıp ilaç şirketlerine bağımlı olarak yaşamamızı amaçlar. Bugün mesleğinin yüceliğine saygılı bir avuç doktorun sürekli söylediği kolesterol ilaçları rant içindir, asıl bu ilaçlar kolesterolü yükseltir sözü bastırılmaya çalışılmaktadır, çünkü satılması gereken bir sürü kalp dostu ürün vardır. Meslek etiğini bir kenara bırakarak sağlık alanında sermayenin maşası haline gelen doktorlar ise herkese kutu kutu ilaç yazarak velinimetlerini düzene bağımlı hale getirmeye ve hastalıklı bir toplum yaratmaya vesile oluyorlar. Önceki yıllarda AKP nin çeşitli sağlık politikalarından birinde bahsettiği ve içinde AVM lerin olduğu devasa hastaneler projesi tam da bunu özetlemektedir. Peki, sistem mi insanları hasta hale getiriyor, yoksa hastalıklı olan sistemin kendisi mi? Hastalıklı sistemin hasta insanları olarak ölümsüzlüğü mü istiyoruz, yoksa sağlıklı, mutlu ve özgür bir yaşamı mı? A. Deniz *Mine Selin SAYARI nın Hastalanıyoruz başlıklı yazısından. 9

DLB çalışmalarından... Adana da DLB çalışması Adana İsmet İnönü Endüstri Meslek Lisesi nde öğrencilerin ders saati çıkışında Devrim yürüyüşümüz sürüyor! başlıklı DLB bildirilerinin dağıtımı yapıldı. Dağıtım bitmek üzereyken okul önüne gelen sivil polis ekipleri dağıtım yapan sınıf devrimcisine GBT kontrolü yaptı. Bu esnada da öğrencilerin bildirilere ilgisi devam etti. Küçükçekmece DLB den toplantı Küçükçekmece Devrimci Liseliler Birliği 4 Kasım Pazar günü devrimci gençlik hareketi tarihi üzerine bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı devrimci gençlik hareketi üzerine yapılan sunumla başladı. Sunum kapsamında 1965-1971 ve 1874-1980 arası dönemde gençlik hareketinin geçirdiği aşamalar aktarıldı. Sunumun ardından gençlik hareketinin güncel tablosu üzerine de tartışmalar gerçekleştirildi. Tartışmanın ardından düzenli bir eğitim çalışması gerçekleştirilmesi kararlaştırıldı ve bu kapsamda planlama yapıldı. Ayrıca Liselilerin Sesi dergisinin yeni sayısına katkı için planlama yapıldı. DLB nin 18 Kasım da gerçekleşecek İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği etkinliğine katılımı üzerine de konuşuldu. Toplantı bir sonraki toplantı tarihinin belirlenmesinin ardından bitirildi. Devrimci liselilere polis terörü Ümraniye DLB çalışanları, 22 Ekim Pazartesi günü İbrahim Müteferrika Endüstri Meslek Ve Teknik Lisesi önünde İşçilerin birliği, halkların kardeşliği etkinliği ne çağrı yapan bildiri dağıtımı gerçekleştirdi. Bildiri dağıtımından sonra lise 10 öğrencileriyle sohbet eden DLB liler sivil polisler tarafından çevrildi, kimlik sorulmasını kabul etmeme tutumu üzerine resmi ekiplerin de olay yerine gelmesiyle DLB liler elleri kelepçelenerek zorla karakola götürüldü. Karakolda ise gözaltı işlemi dahi yapılmadan 4 buçuk saat alıkonulan DLB liler, avukatın gelmesiyle serbest bırakıldılar. DLB ye yönelik devlet terörü 2 Kasım Cuma günü saat 14:00 de gerçekleştirilen basın açıklamasıyla teşhir edildi. Ş. Salih Sevgican Polis Merkez Amirliği önünde gerçekleştirilen açıklamada şu sözlere yer verildi: DLB ye yapılan bu saldırı sermaye devletinin gençlikten, yaşamları köleleştirilmiş olan milyonların birlik olmasından ne kadar korktuklarını gösteriyor. DLB gençliğin mevzisi olmaya ve gençliği sosyalizm saflarında örgütlemeye devam edecektir Esenyurt DLB den film gösterimi Esenyurt bölgesinde devrimci liseli faaliyetini güçlendirmek için hazırlıklarını sürdüren Devrimci Liseliler Birliği (DLB), 29 Kasım Perşembe günü Esenyurt İşçi Kültür Evi nde film gösterimi gerçekleştirdi. Charlie Chaplin in, kapitalizmin işleyiş yasalarını anlattığı, makineleşme ve yabancılaşmayı konu alan Modern Zamanlar filminin gösteriminin çağrısı, önceki günlerde bölgedeki çeşitli liselerde dağıtılan el ilanları ile yapıldı. Yanı sıra bölgedeki otobüs duraklarına ve lise çevrelerindeki merkezi noktalara afişler yapıldı. Film gösterimine Esenyurt taki çeşitli liselerden liseliler katılırken film gösteriminin ardından film üzerine sohbet gerçekleştirildi.

DLB den Bursa da bildiri dağıtımı Başta Suriye ye olmak üzere ve dünyanın çeşitli yerlerinde süren emperyalist savaşları protesto etmek ve savaşın faturasını işçi ve emekçinin sırtından çıkartmanın tek yolu olan zamları protesto etmek için 2 Aralık ta Bursa da gerçekleşen mitingin çalışmaları yapıldı. Yerel imkanlarla çıkarılan Devrimci Liseliler Birliği imzalı bildiriler Tophane Meslek Lisesi çıkışında dağıtıldı. Dağıtım sırasında liselilerin ilgisinin yoğun olduğu gözlendi. Ayrıca DLB nin ne olduğuna dair sorulan sorular üzerine liselilerle sohbet etme imkânı yakalandı. Ankara DLB den afiş çalışması Ankara DLB 3 Aralık ta Suzan Mehmet Gönç Lisesi öğrenci güzergâhı ve Ege Lisesi duvarlarına DLB nin Şifreleriniz, eleme sınavlarınız, paralı eğitiminiz sizin olsun! Gelecek bizim! ve Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için mücadeleye! şiarlarının bulunduğu afişleri yaygın bir şekilde yaptı. Tuzluçayır da da gerçekleşen afişlemeler sırasında emekçilerin yoğun ilgisi gözlemlendi. Afiş çalışmaları önümüzdeki günlerde de yapılmaya devam edecek. Devrimci işçi Alaattin Karadağ vurulduğu yerde anıldı 19 Kasım 2009 da Esenyurt ta polisle girdiği çatışma sonucu alçakça katledilen TKİP militanı Alaattin Karadağ katledişinin 3. yılında hem vurulduğu yerde hem de mezarı başında anıldı. Esenyurt ta saat 19.00 da anma için bir araya gelen BDSP liler burada yaptıkları ajitasyon konuşmalarıyla birlikte meşaleli bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Yürüyüş boyunca sık sık eylemi ilgiyle izleyenlere yönelik yapılan konuşmalarla Alaatin anlatıldı ve onun uğruna yaşamını feda ettiği devrim ve sosyalizm mücadelesine destek olma çağrısı yapıldı, sloganlar atıldı. Yapılan yürüyüşün ardından Allaattin Karadağ ın vurulduğu yere gelinerek burada bir anma programı gerçekleştirildi. BDSP adına yapılan konuşmada Allaattin yoldaşın işçi ve emekçilerin haklı mücadelesini savunduğu, devrim ve sosyalizm davası uğruna mücadele ettiği için katledildiği ifade edildi. Alaattin yoldaş partinin bayrağına daima daha yükseklere taşımak için çaba göstermiştir denilerek, onun daima parti çalışmasını işçi ve emekçilere götürmek için çaba sarfettiği, tam da böylesi bir çalışma içerisinde parti afişlerini astığı esnada katledildiği ifade edildi. Son olarak Alaattin Yoldaşı ve devrim mücadelesinde yitirdiğimiz bütün yoldaşlarımızın anısına sahip çıkmak onların bize devrettiği bayrağı daha da ileri taşımakla mümkün olacaktır denildi. Partinin devrime hazırlanma çağrısına yanıt vermek mücadeleyi daha da ileriden sahiplenmek ve bu doğrultuda adım atmakla mümkün olacaktır denildi. Konuşmanın ardından Avusturya İşçi Marşı hep bir ağızdan söylenerek anma sonlandırıldı. Bir diğer anma da Alaattin Karadağ yoldaşın Antakya da bulunan mezarı başında gerçekleştirildi. Mezarlığa yakın bir noktadan başlayan yürüyüşle mezarının başına sloganlarla bir yürüyüş yapıldı. Mezarı başına gelindiğinde saygı duruşunun ardından BDSP adına bir konuşma yapıldı. Partinin 25. Yıl vesilesiyle yaptığı devrime hazırlanıyoruz çağrısı yinelenerek mücadeleyi büyütme çağrısı yapıldı. Anma okunan şiirler ve marşlarla sonlandırıldı. 11

Liseli gençlik Bugün bize gerekli olan, kimi alanlarımız üzerinden kendi içinde başarılı bir liseli gençlik çalışmasının ötesinde, toplam olarak liseli gençlik hareketi içerisinde anlamlı bir yer tutacak, ona önderlik edecek bir çalışma kapasitesi ve örgütlenmesidir. Bu da ancak partinin tüm çalışma alanlarının meseleye bu gözle bakmasıyla, gerekli önemi verip, buna uygun bir pratik yoğunlaşmayla bir yüklenme içerisine girmesiyle başarılabilir. 12 Liseli gençlik çalışması her dönem partimizin gündeminde olan ve parti tarafından gerekli önemin verildiği bir çalışma alanıdır. Bu alanda, farklı dönemlerde yapılan müdahaleler, yürütülen çalışmalar ve yaratılan sonuçlarla azımsanmayacak bir deneyim biriktirmiş bulunuyoruz. Ama henüz güvenceye alınmış bir çalışmadan söz edemiyoruz. Ortaya konulan tüm çabalara ve elde edilen kimi sonuçlara rağmen hala da sürekliliğini sağlayabildiğimiz, kendi güçlerini yaratarak ilerleyen bir çalışma tablosundan yoksunuz. Çalışmamız daha çok bazı alanlar üzerinden ortaya çıkan olanakların değerlendirilmesi ya da kimi alanlarımızda ısrarlı çabalar sonucunda yaratılan dönemsel geçici hareketlilikler biçiminde bir seyir izlemiştir. Liseli gençlik alanının kendine özgü sorunlarının da bu durumda payı olmakla birlikte, asıl olarak sorun çalışmamızın zayıflıklarında yatıyor. Bugün bize gerekli olan, kimi alanlarımız üzerinden kendi içinde başarılı bir liseli gençlik çalışmasının ötesinde, toplam olarak liseli gençlik hareketi içerisinde anlamlı bir yer tutacak, ona önderlik edecek bir çalışma kapasitesi ve örgütlenmesidir. Bu da ancak partinin tüm çalışma alanlarının meseleye bu gözle bakmasıyla, gerekli önemi verip, buna uygun bir pratik yoğunlaşmayla bir yüklenme içerisine girmesiyle başarılabilir. Bunun sadece liseli güçlerin ya da genç güçlerin bulunduğu alanların değil toplam çalışma alanlarımızın önünde duran bir sorumluluk olduğunu belirtmek ise gerekmiyor. Liseli gençliğin mücadeleye olan ilgisi, dinamizmi, yürütülen çalışmaların yarattığı olumlu sonuçlar ve geleceğe bıraktıkları üzerinden bakıldığında, lise çalışmamızın geleceği açısından olduğu kadar toplam çalışmamız açısından da verimli bir alan olduğunu ve bir süre sonra mahalli çalışmayı güçlendiren bir işlev göreceğini vurgulamalıyız. Sınıfı örgütlemeyi esas alan, sınıf içinde güç olamaya çalışan bir parti olarak, liseli gençliğin bu açıdan önemli bir rezerv olduğunu hep göz önünde bulundurmalıyız. Bu alanda alınacak her mesafe, sonuçta bir biçimde sınıf çalışmasına da yansıyacaktır. Bu yönüyle bölgelerimizin lise çalışması yürütmek için genç güçler ya da buna uygun güçler beklemesi doğru bir yaklaşım değildir. Yerel çalışma alanlarına düşen görev, en uygun güçleri ayırıp hedef liseler saptayarak, buna uygun bir pratik planlama ve çalışma düzeyi ortaya koymasıdır. Ayrıca liseli gençlik çalışmamızın bugünkü düzeyi, mevcut zayıflık tablosu düşünüldüğünde, bu alanda bir parça yol alabilmek ve geleceğini güvenceleyebilmek için güçlü bir yüklenme içerisine girmek, gelinen yerde bir zorunluluktur. Bugün asıl sorun bu noktada düğümleniyor. Genelde kitle çalışmasında yaşadığımız sorunların ötesinde, lise çalışmasına yönelik gerekli ilginin bir türlü gösterilememesi sorunu ile yüz yüzeyiz. Bugün bizi bekleyen görev, taze bir başlangıç yapmak, bu alanda çalışmamızın önünü açacak bir çalışma kapasitesi sergileme iradesi göstermektir. Bu noktada atılması gereken adımlar atıldığında, çalışma giderek kendi sonuçlarını yaratacaktır. Liseli gençliğin genel olarak yaşam alanının faaliyet yürüttüğümüz bölgeler olması da işimizi ayrıca kolaylaştıran bir etkendir. Buralar liselilerin

k çalışmamız üzerine kimliğinin ve kişiliğinin şekillendiği doğal yaşam alanlarıdır. Emekçi semtlerinde yürüttüğümüz devrimci faaliyet, doğallığında liselilere seslenmenin de bir olanağıdır. Elbette çalışma asıl olarak hedef liseler üzerinden şekillenmelidir. Hedef olarak belirlenen liseler sistematik bir biçimde çeşitli gündemler vesilesiyle seslenme konusu yapılmalı, bizi sonuç almaya götürecek düzeyde güçlü bir müdahale gerçekleştirilmelidir. Liseli gençliğin ileri kitlesinin siyasal gündemlere, devrimci mücadeleye ilgisi, devrimci mirasa ve değerlere olan sempatisi ayrıca gözlemlenen bir olgudur. Lise çalışmasında bu her zaman göz önünde bulundurulmalı, çalışma öncelikle bu ileri kitleyi hedefleyecek biçimde yürütülmelidir. Çünkü bu kitle ile bağ kurmak çalışmanın geleceği açısından önem taşımaktadır. Elbette genelde liselileri ilgilendiren gündemler de etkin bir faaliyetin konusu olacaktır. Hem genel politik gündemler hem de liseli gençliğin kendi gündemi olan zorunlu din dersleri, anadilde eğitim, 4+4+4 gibi gündemler ile devrimci şiarların kullanıldığı, devrimci önderlerin yaşamlarını konu alan çalışmalar birlikte ele alınmak durumundadır. Merkezi olarak hazırlanan araçların yanı sıra yerel araçları da kullanılabilmelidir. Çalışmanın seyrine bağlı olarak ortaya çıkan sorunlar ve okullarla kurulan bağların sonucunda daha özgün sorunlar da gözetilerek yerel müdahale araçları devreye girmeli, yerel çalışmaların özgün yöntem ve araçlarla güçlendirilmesi, liseli çalışmamızın temel bir boyutu olarak düşünülmelidir. Propaganda araçlarının hedef liselere düzenli olarak taşınması önemlidir. Yayınlar, bildiriler, yerine göre özel sayılar ve duvar yazılamaları gibi araçlarla yapılacak sürekli seslenmeler bu kitle üzerinde etki bırakacak ve giderek bağ kurmamızı kolaylaştıracaktır. Öncelikle yoğun bir propaganda çalışmasını önümüze koymalı ve yarattığımız etki üzerinden bire bir bağlar kuracak adımlar atmalıyız. Yayının işlevli kullanılması bir başka önemli noktadır. İçeriğinin amaca uygun olması, hedef kitleye hitap eden bir dil yakalaması, bizzat alandan beslenmesi ve onu düzenli biçimde liselilere ulaştıracak kanalların yaratılması önemlidir. Yayının verimli bir biçimde kullanılması çalışmanın önünü açan bir işlev görecektir. Bu açıdan özellikle hedef liselere düzenli bir biçimde ulaştırılmalı ve liselilerin uğrak yerleri olan alanlarda militan satışlar gerçekleştirilebilmelidir. Bağ kurulan liseliler ile özel bir biçimde ilgilenmek, onları her açıdan kuşatacak müdahalelerde bulunmak ayrı bir önem taşımaktadır. Liseli gençlik öğrenme isteği olan bir kesimdir. İlişkilerin kalıcı hale getirilmesinde eğitim önemli bir rol oynayacaktır. Mücadeleye duyulan ilgi ile hızla etrafımızda biriken güçlerin kalıcı hale gelmesi için onların bilinçlerini geliştirecek ve kimlik kazanmalarını sağlayacak bir müdahale çabası içinde olmalıyız. Kendi deneyimlerimizin de gösterdiği gibi, lise çalışmasının kısa zamanda yarattığı çevre çeper güçler bu tür müdahaleler ile kuşatılmadığında, aynı hızla uzaklaşabiliyorlar. Bu sirkülasyonu en aza indirmek, bağ kurulan güçleri kalıcılaştırmak için, başka müdahaleler ile birlikte düşünüldüğünde, eğitim önemli bir yerde durmaktadır. (TKİP Merkez Yayın Organı EKİM in Kasım 2012 tarihli 284. sayısından alınmıştır...) 13

Emperyalizmin askeri, Suriye de işgalci olmayacağız! Bizler, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim isterken onlar paralı, gerici eğitimi dayatıyor, 4+4+4 le bunu pekiştiriyor. Biz geleceğimizin olduğu bir yaşam kurmak istiyoruz, onlar geleceksizlik dayatıyor. Biz inadına insanca yaşanabilir bir dünya istiyoruz. Onlar ise, karlarını arttırmak için çıkardıkları savaşlarla bize ölüm getiriyorlar. Onlar için emperyalist savaş, sınırsız sömürüdür. Onlar için emperyalist savaş, kardeş halkların kanı üzerinden yükselen kar oranlarıdır. Onlar için emperyalist savaş, baskı altına almak, muhalefeti dizginlemektir. Bizim için emperyalist savaş, yıkımdır. Bizim için emperyalist savaş, yoksulluk, acı, ölüm gözyaşıdır. Bizim için emperyalist savaş, gericiliğin kol gezmesi, devlet terörünün arttırılmasıdır. Bizim için emperyalist savaş, sermayedarlar ceplerini doldursun diye ölmeye, öldürmeye zorlanmaktır. Bizler emperyalistlerin başlattıkları savaşların ne demek olduğunu Irak ta, Afganistan da, Filistin de ve Libya da gördük. Bu ülkelere demokrasi yalanlarıyla girdiklerini ama sömürüden, katliamlardan başka bir şey getirmediklerini gördük. Ortadoğu daki petrol kaynaklarına hakim olmak için akıtılan kanı, yağmayı, talanı gördük. Bitmez tükenmez kar hırsıyla Ortadoğu da ve Afrika da yaratılan emperyalist savaşın, küçücük bedenler üzerine acımasızca bombalar yağdırdığını gördük. Bugün de emperyalist ülkelerin ve onların taşeronluğunu yapan Türk sermaye devletinin Suriye ye yönelik attığı her adım, bizi yeni bir emperyalist savaşa sürüklüyor. Türk devleti, kendimizi koruyoruz yalanlarıyla, Suriye de yaşanan iç savaşın Türkiye yi tehdit ettiği söylemleriyle işçi, emekçileri kandırarak, savaş politikasını daha da hızlandırıyor. Emperyalistler ve Türk devletinin 14 Suriye ye neden girmek istediğini biliyoruz. İçinde bulundukları krizi aşmanın yolunu arıyorlar, kar hırsıyla hareket ediyorlar. Fakat bizler biliyoruz ki, işçilerin, emekçilerin Suriye ye yönelik gerçekleşecek herhangi bir müdahaleden, savaştan en küçük bir menfaati dahi yoktur. Aksine Suriye yle gerçekleşecek bir savaş bizzat işçileri, emekçileri yani anne-babalarımızı yıkıma sürükleyecektir. İşçi emekçi çocuklarını yani bizleri de bu savaşta ölmeye, öldürmeye zorlayacaktır. Sermaye için ailelerimizin ve bizlerin hayatının hiçbir kıymeti yoktur. Ki burjuvalar kendi ailelerini, çocuklarını ve en yakınlarını korumanın, savaştan uzak tutmanın bir yolunu bulacaklardır. Fakat sermayedarlar ve sermaye devleti bilsin ki, liseliler olarak, Suriye ye yönelik olası bir savaşı ekranlardan izlemeyecek, Emperyalizmin askeri olmayacağız! şiarıyla sokakta karşılayacağız. Emperyalist savaşın faturasının işçilere, emekçilere ödetilmesine sessiz karşılamayacağız. Sermaye için ölüme gitmeyecek, Ortadoğu da kardeş hakların katili olmayacağımızı işgalci olmayacağımızı daha gür sesle haykıracağız. Bizler biliyoruz ki emperyalist savaş sırasında işçiler, emekçiler, gençler ve kardeş halklar cephesinden yaşanacak yıkımları engellemenin tek yolu, işçilerin birliği halkların kardeşliği mücadelesini yükseltmektir. Devrim ve sosyalizmin yolunu tutmak, emperyalizmi ve emperyalist savaşların kaynağı olan kapitalizmi tarihin çöplüğüne göndermektir.

Emperyalist saldırganlığa GEÇİT YOK! Emperyalist saldırı, savaş ve iç savaş örgütü NATO ya Geçit vermeyelim! Türk sermaye devleti, yakın zaman önce NATO dan Patriot füze sistemi talebinde bulundu. NATO da sadık üyesinin/uşağının bu talebini geri çevirmedi. İkisi Almanya dan, biri Hollanda dan olmak üzere üç adet Patriot füze sistemi getirilecek ve Diyarbakır-Malatya- Gaziantep üçgeni içinde bir yere kurulacak. Sermaye devleti adına Patriot talebini dile getiren dinci-gerici AKP iktidarı, önce bölge halklarına yönelik emperyalist savaş aracını meşrulaştırmak ve tepkileri dindirebilmek için komutanın kendisine olacağını iddia etti. Ancak bu da çok geçmeden bizzat NATO şefleri tarafından yalanlandı. Doğrudan NATO şefleri tarafından yapılan açıklamalarda komutanın NATO da, maliyetin ise Türk devletinin sırtında olacağı belirtildi. Bu süreç Türkiye nin NATO ile olan ilişkisini de gündeme getirdi. Öyle ki, süreç yalnızca Patriotların ülkeye getirilmesi ile değil, İzmir in NATO nun Kara Komutanlığı merkezi yapılması ile devam etti. Türk devletinden savunma yalanı Emperyalist efendilerinden Patriot talebinde bulunan Türk sermaye devleti, bunu savunma ve güvenlik gibi gerekçelerle makyajlamaya çalışıyor. Oysa bu gelişme Türk devletinin bölge halklarına yönelik emperyalist saldırganlıkta oynadığı uğursuz rolü gösteriyor. Bilindiği gibi, Türk devleti Suriye Ulusal Konseyi (SUK) ve Özgür Suriye Ordusu nun kurulmasında, beslenmesinde ve güçlendirilmesinde emperyalist efendileri adına önemli bir rol oynamıştır. Buradan bakıldığında, Türkiye nin Patriot kurma hazırlığının savunma amaçlı değil, Suriye ye ve tüm bölge halklarına dönük saldırı amaçlı bir hamle olduğu rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Dinci-gerici AKP iktidarı, NATO aracılığıyla, başını ABD nin çektiği emperyalist efendilerinin Ortadoğu ya yönelik kirli ve kanlı stratejisine taşeronluk yapmaktadır. Türkiye: NATO nun savaş üssü! Gelinen yerde Türkiye NATO nun savaş üssüne çevrilmiş durumdadır. Türkiye toprakları baştanbaşa NATO üsleri, silah ve personeliyle donatılmıştır. Örneğin NATO nun en büyük ikinci havaalanı Afyonkarahisar dadır. İncirlik başta gelen bölgesel silah (nükleer de dahil) deposudur. Şile Stinger Üssü, Konya AWACS Üssü, Balıkesir Vault Füze Rampası Üssü, Muğla-Aksaz Deniz Üssü gibi belli başlı merkezler dışında Merzifon dan Pirinçlik e, Çanakkale den Van- Pirreşit e sayısız hava hareket merkezleri vardır. Libya ya yönelik emperyalist saldırıda da görüldüğü üzere, NATO nun en önemli komuta merkezlerinden biri de 2004 ten beri İzmir dedir. Kürecik e kurulan füze kalkanı ile yine yakın bölgeye kurulacak olan Patriot füze sistemleri, NATO nun Türkiye üzerindeki hegemonyasının daha da arttırılması anlamına gelmektedir. On yıllardır dünya halklarına jandarmalık yapan NATO, en özlü ifade ile emperyalist saldırı, savaş ve iç savaş örgütüdür. Dünyanın hemen her yerinde emekçi halklara savaş açan ve Kore den Yugoslavya ya kadar bir dizi ülkede vahşi katliamlara imza atan NATO, bir dizi ülkede de iç savaşı bizzat örgütlemiş, yarattığı kontrgerilla örgütlenmeleri eliyle katliamlarını sürdürmüştür. Bugün yapılan da NATO nun bu kanlı siciline uygundur. Zira NATO Ortadoğu halklarına saldırmakta, en vahşi yöntemlerle emekçi halkları katletmekte, Ortadoğu ülkelerinde kendi işbirlikçi çetelerini oluşturmaktadır. NATO ya geçit vermeyelim! Sonuç olarak; emperyalist saldırı, savaş ve iç savaş örgütü NATO nun Türkiye ye konuşlandıracağı silahlar mevcut savaş konseptinin yalnızca bir parçası. İzmir deki Kara Komutanlığı, faaliyete geçen füze kalkanı ve yapılan bir dizi hazırlık, NATO nun Türkiye eliyle halklara kan ve ölüm kusmak için gemi azıya aldığının işareti. Bugün bu emperyalist barbarlık kulübüne karşı mücadele etmek hayli güncel bir görev olarak tüm kesimlerin karşısında duruyor. Zira kaybedilen her mevzi, yitirilen her dakika Ortadoğu halklarını biraz daha ölüme ve yıkıma sürüklüyor. 15

2013 yılı savaş ve kriz bütçesi oluşturuldu! Emperyalistlerin bir dediğini iki etmeyen sermaye devleti, IMF nin direktifleri doğrultusunda hazırlanan 2013 yılı bütçesini açıkladı. Ailelerimizin ödediği vergilerle oluşturulan bütçe eğitim, sağlık harcamaları yerine yine silahlanmaya, savaşa aktarılıyor. Emekçilerden alınan para çetelere veriliyor Emperyalistlerin Ortadoğu daki projelerinin taşeronluğunu yapan sermaye devleti, masaya sunulan Suriye pastasından bir dilim kapabilmek için savaşa en önde koşuyor. İşçi-emekçiler ve onların çocukları için kapanan bütçenin ağzı Esad rejimine karşı sözde muhalif olan güçler için sonuna kadar açılıyor. Sağlık ve eğitim hakkımızı elimizden alan devlet Hatay da Özgür Suriye Ordusu denilen çeteleri besliyor, onlara silah ve para sağlıyor. Bütçenin küçük harcama kalemlerinden büyüyen rakamlar Bütçedeki harcama kalemlerindeki değerlere baktığımızda 2013 yılı bütçesinin, savaş bütçesi olarak hazırlandığını çok açık bir şekilde görmekteyiz. İşte rakamlar; Toplam 371 milyar olan merkez bütçeden Milli Savunma Bakanlığı için 20.3 milyar TL Polis teşkilatı için 14.7 milyar TL Jandarma Genel Komutanlığı için 5.8 milyar TL MİT için 995,5 milyon TL ödenek ayrıldı. Bu ödeneklerle birlikte 2013 yılı bütçesinden güvenlik, savunma ve istihbarata ayrılan pay % 57 artırıldı. En zengin 12. kurum: Diyanet Güvenlik harcamalarında elini cömert alıştıran devlet, Diyanet İşleri Başkanlığı için de kesenin ağzını iyice açtı. Genel bütçeli idareler arasında en zengin 12. kurum olan Diyanet, 16 4.6 milyarlık bütçesiyle 10 bakanlığı geride bırakmış oldu. Eriyen bütçeler: Sağlık ve eğitim 2011 yılında Sağlık Bakanlığı bütçesi için 17 milyar 241 milyon TL ayrılırken 2012 yılında bu pay 14 milyar 358 milyon TL seviyesine indi. Merkezi bütçenin aslan payını güvenlik harcamalarına ve diyanete aktaran devlet, 2013 yılı için sağlığa sadece 2 milyar 490 milyon ayırdı! Sağlık Bakanlığı na ayrılan bütçenin %50 den fazlasının mal ve hizmet alımı için kullanıldığını hesaba kattığımızda bu oranın çok daha düşük olduğu görülecektir. 2012 yılında 39 milyar 169 milyon TL olan MEB bütçesinin önümüzdeki yıl için 47 milyar 496 milyon TL olması öngörülmektedir. Her ne kadar rakamsal bir artışın olduğu görülse de artan öğrenci sayısı, derslik, öğretmen ihtiyacı düşünüldüğünde aslında bu payın ihtiyaçları karşılamaktan ne kadar uzak olduğu ortadır. Bununla birlikte kamuda çalışan personelin %48 inin eğitim alanında yani MEB bünyesinde olduğunu da göz önünde bulundurursak 47 milyarlık bütçenin dar bir bütçe olduğu çok açıktır. MEB e ayrılan bu 47 milyarlık bütçenin büyük bir bölümü personel giderlerine, sosyal güvenlik devlet pirimi giderlerine ve sermaye transferlerine gitmektedir. Bizlere sağlıklı bir gelecek sağlamak için ailelerimiz kölelik koşullarında çalıştırılmaya razı ettirilirken, devlet eğitimsiz, sağlıksız ve yoksul bir toplum yaratmak için canla başla çalışıyor. Ailerimizin emeğini çalarak alınan biber gazı, mermi ve silahlar ise parasız eğitim ve sağlık için mücadele eden biz geçlere çevriliyor, kardeş halkların kanını dökmek için kullanılıyor. Önümüzdeki dönemde de parasız eğitim talebini emperyalist işgal ve savaşa karşı mücadele ile birleştiren liseli gençlik, sermaye devletinin her türlü saldırısına karşı mücadele alanlarında olmaya devam edecek!

Emperyalist saldırganlığa GEÇİT YOK! Emperyalist saldırganlığın hedefinde Kürt halkı da var! Türk sermaye devleti, savaş ve saldırganlık politikalarına hız kesmeden devam ediyor. Suriye deki iç karışıklığın her seferinde bir fırsat olarak değerlendirilmesi, her an müdahaleye hazır bir şekilde sınıra yığınak yapılması ve bunun zemini olarak da tezkerenin çıkarılması, emperyalizmin ve Türk sermaye devletinin saldırgan tutumunu somutlar nitelikte. Türk devletinin Suriye yle bu kadar gergin olmasının bir nedeni de Suriye deki Kürtlerin Batı Kürdistan da özerklik ilan etmiş olmasıdır kuşkusuz. Batı Kürdistan da gelişip serpilen ulusal mücadelenin Türkiye Kürdistan ında da boy vermesinden korkmaktadır Türk sermaye devleti. Bu korkusu boşuna değildir elbette. Temmuz dan bu yana gelişen süreç bunu göstermiştir. Kürt halkının yükselen mücadelesi Temmuz ayından itibaren Kürt hareketinin devrimci operasyon olarak tanımladığı ve pek çok yerde silahlı direnişi yaydığı süreç, sermaye devletinin ırkçı söylemleri ve politikalarıyla karşılandı. Hem Suriye deki olaylara gerektiğinde müdahale edebilmek, hem Güney Kürdistan da gelişebilecek her hangi bir duruma karşı aniden cevap verebilmek için tezkere çıkarıldı. Tezkerenin çıkarılması, bölgedeki emperyalist çıkarlara hizmet etmekle beraber, Batı Kürdistan daki iradenin daha da büyüyerek etkisini Türkiye Kürdistan ına taşımasına da engel olmaktır. Tezkerenin çıkarılmasının ardından hem Suriye ye hem de Kürt hareketine ve halkına yönelik saldırgan söylemler ve tutumlar kendini göstermiştir. Suriye ye yönelik savaş naraları atılırken Kürt halkının üzerine de bombalar yağdırılmaktan çekinilmemiştir. Emekçiler, sermaye iktidarının söylemleri ve burjuva medyanın şovenizm sosu katılmış haberleriyle öylesine etkilenmişlerdir ki Kürt işçilere, Kürt öğrencilere linç girişimleri olmuş, BDP binaları kundaklanmıştır. Bir yandan Kürtlerin bulunduğu batı illerinde bunlar yaşanırken bir yandan da Türkiye Kürdistan ında Kürt halkına yönelik kirli savaş tüm boyutlarıyla artarak devam etmektedir. Tüm bunlar, Türk sermaye devletinin imha-inkar ve savaş politikalarının bir parçası olarak devreye sokulan yöntemlerdir. Ancak Türk sermaye devletinin bu çabaları Kürt halkı tarafından boşa düşürülmüştür. Sömürgeci Türk sermaye devletinin imha-inkarasimilasyon politikalarının karşısına, anadilde eğitim, anadilde savunma ve tecritin kaldırılması talepleriyle Kürt halkı dikilmiştir. 12 Eylül de birkaç hapishanede başlayan ve 18 Kasım da sonlandırılan açlık grevi direnişi Kürt halkı tarafından kitlesel bir şekilde sahiplenilmiştir. Zindanlarda tamamen haklı ve meşru taleplerle başlatılan direniş karşısında aciz kalan devlet, yine karalama kampanyalarına başvurmuştur. Yaşasın halkların kardeşliği Sömürgeci Türk sermaye devleti, Kürt halkının halkı direnişi karşısında bir kez daha aciz kalmıştır. Hem zindanlarda, hem Türkiye Kürdistan ında, hem de sokaklarda boy veren direniş devleti köşeye sıkıştırmıştır. Devletin ikiyüzlü politikaları da bu sıkışmışlıktan kurtulmak içindir. Ancak Türkiye den ve Türkiye Kürdistanı ndan yükselen bu direniş hücre hücre, sokak sokak, meydan meydan büyümeye devam edecektir. Önümüzdeki dönemde sadece Kürdistan dan değil, emperyalist çıkarlar uğruna halklar üzerine bombalar yağdırılan her yerden halkların kardeşliği şiarı daha gür duyulacaktır. 17

Liseli gençlik: Emperyalist savaşa karşı s savaşı! - Emperyalist savaş kelimesi siz için nasıl bir anlam ifade ediyor? Esenyurt Lisesi nden bir liseli: Emperyalist savaşla müdahale edilen ülkenin insanlarının, emperyalizmin hakimiyeti altına alınması anlamına gelir. O ülkenin emekçilerinin köleleştirilmesi aklıma geliyor. Boğazköy İMKB den stajyer öğrenci: Sermayenin çıkarları doğrultusunda işçilerinemekçilerin, kardeş halkların birbirine kırdırılması demek oluyor benim için. Açlık, yoksulluk, sefalet, baskı, geleceksizlik demek oluyor. - Bugün Türkiye Ortadoğu da ABD adına taşeronluk yaparak halkları tehdit ediyor. Somutta Suriye ye yönelik tehditler, savaş ve saldırganlığın kapıda olduğunu gösteriyor. Sizce Trük devletinin buradaki misyonu nedir? Esenyurt Lisesinden bir liseli: On yıllardır Türk devletinin tasması ABD nin eline. Kendini ABD ye satmış bir ülke. Toplamında Türk devleti bölgesel çıkarlarını ABD nin Büyük Ortadoğu Projesine (BOP) bağladığı için günümüzde ABD nin tetikçiliğini üstlenmiş bir misyona sahip. Boğazköy İMKB den stajyer öğrenci: Bugün Türk devleti, ABD nin Ortadoğu daki taşeronluğuna soyunmuş bir misyonla hareket ediyor. Kendi ve ABD nin çıkarları için kardeş haklara saldırgan davranan tutumlarını daha ileriye taşıyor, taşıyacaktır da. - 2003 yılında Irak a demokrasi götüreceğiz yalanları ile emperyalist bir müdahale gerçekleştirildi. Ve bu savaş sonucunda binlerce emekçi yaşamını yitirirken binlercesi kölece yaşam koşullarına itildi. Sizce Suriye ye dönük planlanan emperyalist müdahale ile ne hedefleniyor? 18 Esenyurt Lisesinden bir liseli: Irak a ABD direkt kendisi girmişti. Suriye ye ise Türk devletinin ve emperyalizmin taşeronluğunu yapan çeşitli ülkelerin de beslediği ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) çetesi eliyle girmeye çalışıyor. Suriye de, Arap yarımadasında başlayan halk ayaklanmalarından etkilendi. Ve haklı talepleri için alanlara çıktı. Fakat emperyalist odaklar kendi sefil çıkarları için Irak taki gibi kardeş halkları birbirine kırdırmaya çalışıyor. Hedefte Suriye nin yer altı ve yer üstü zenginlikleri var. Yine emperyalizmin kar hırsı yüzünden emekçilerin yaşamları yok oluyor. Boğazköy İMKB den stajyer öğrenci: Bugün Irak üzerinden gördüğümüz gibi diktatör gitse de, diktatörlük ayaktadır. Yine ABD hizmetinde yeni yönetimler oluşturulacak. Demokrasi kılıfı üzerinden kaynayan kazan olan Ortadoğu da, kullandıkları diktatörleri günah keçisi ilan ederek kendi emperyalist çıkarlarını korumaya çalışıyor. Böylece kendi sömürgeci tavrını meşrulaştırma amacında. - Sizce liseli gençlik emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı nasıl bir tutum sergilemelidir? Esenyurt Lisesinden bir liseli: Bizler bir araya gelerek emperyalist savaşları teşhir etmeli ve buna karşı örgütlü bir mücadele yürütmeliyiz. Bizler okullarımızda, yaşamın her alanında topluma antiemperyalist bir bilinç taşımalıyız. Ve bunun pratik ayaklarını oluşturarak alanlara çıkmalıyız. Boğazköy İMKB den stajyer öğrenci: Bu savaş bizim savaşımız değil. Kirli bir savaş bu. Sermayedarların çıkarlarını temsil eden bir savaş. Bizler gençlik olarak emperyalist savaş karşısında tıpkı Denizler in 6. Filo yu Dolmabahçe de tarihin çöplüğüne gönderdiği gibi, Denizler in mücadele ruhuyla hareket etmeliyiz. Emperyalist savaşlara karşı biz, işçilerin, emekçilerin sosyalist iktidar savaşını vermeliyiz. Liselilerin Sesi / Esenyurt

Emperyalist saldırganlığa GEÇİT YOK! Bursa da liseliler emperyalist savaşa hayır diyor - Emperyalist savaş politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz?. Birinci liseli: Suriye deki savaş büyük emperyalist güçlerin işine geliyor. Silah tüccarları bu savaşın olmasını istiyorlar. Amerika nın politikası Suriye nin zayıf düşmesi üzerine kurulu. Suriye üzerinden petrole ulaşmayı hedefliyor. Orası da Irak gibi olabilir. Suriye den kaçan paralı askerler Türkiye ye sığınıyor. AKP onların Türkiye de barınmasına imkan sağlıyor. Aslında Erdoğan ile Esad ın arası iyiydi. Ama Amerika Suriye de kendi yanlısı bir devlet istiyor. AKP de, Amerika daha güçlü olduğu için onun tarafını tutuyor. Libya da da aynısı olmuştu. Kaddafi ile iyi dostlardı. Ama Libya ya saldırı düzenlenince Türkiye hava üslerini açtı. Yavaş yavaş savaş bütçesini de oluşturmaya çalışıyorlar. Yapılan zamlar bunun göstergesi. İkinci liseli: Erdoğan dindar nesil yetişmesini istiyor. Bunun yanında Suriye ye savaş açıyor. Bu tutarsızlıktır. Nerede müslüman kardeşliği? Türkiye nin Suriye ile savaşa girmesini istemiyorum. Benzine yapılan zamlar ortada. Savaş çıkarsa herşeye zam yapılacak. Üçüncü liseli: Sınır komşularımızla savaşa girmemeliyiz. Emperyalist devletler arasındaki çatışma kendini Suriye de gösteriyor. Rusya Suriye yi destekliyor. Amerika yı ise tehdit olarak görüyor. Amerika Türkiye ye arka çıkıyor. Fakat Rusya kolay yem değil. Dördüncü liseli: Savaşlar da bile sınıf farkı olduğunu görüyoruz. Çünkü savaşa emekçi çocukları gidiyor, milletvekillerinin çocukları değil. Onlar ya hiç askere gitmiyor ya da gittiklerinde de evlerinin önünde yapıyorlar. Böyle bir örnek de vardı Türkiye Suriye ile savaşa girerse Amerikan askerlerine üs olacak. Bir de şu var. AKP Suriyeli mültecilere bütün olanakları sağladı. Prefabrik konteynırlarda kaldılar. Ama Van da deprem olduğunda insanlar kışı yazlık çadırlarda geçirdiler. Bir değerimizin olmadığını buradan da görüyoruz. Liselilerin Sesi / Bursa Gerçeklerin yolu bizden geçer! Daha fazla pazar, daha fazla kar diyerek sürerken egemenlik savaşları, hangi istatistik anlatır bombalarla, kurşunlarla ölen bebeklerin, çocukların kurulmamış düşlerini. Ortadoğu ya dair planlar yapılırken masa başlarında, hangi istatistik anlatır evleri basılan, sokakta önü kesilen ve bedenleri işgal edilen kadınların bakışlarını. Savaşın ve saldırganlığın resimlerine baktım Sonra karıştırdım gazete sayfalarını, ölümlerin ve savaşa ayrılan bütçenin istatistiki verilerine baktım. Ne kadarı doğruydu belirsiz. Gerçek rakamlara göre % lik oranı neydi hesaplayamadım. Ne fark ederdi ki emperyalistler için. Zaten birer istatistik değil miydi her bir yeni ölüm. Hatta istatistikler çoğu zaman gerçekleri gizlemenin hesabı kitabı değil miydi? Rakamların ne önemi kalıyordu ki o anda. Sonra günümün büyük bölümünü geçirdiğim okulu düşündüm. Bugünden bana ne kaldı, dünden, önceki günden? Lise sıralarında geçerken saatler emperyalist savaşların gölgesinde ölüyor insanlar. Tarih derslerinde bize kahramanlık hikayeleri anlatılırken ölüyor insanlık. Sonra düşündüm. Sadece okul saatinde girilen dersler bitince çıkılan bir yer miydi okul? Böyle mi olmalıydı? Bu sıralara bizleri oturtup saatlerce sahte bilgilerle, çarpıtılmış tarihle beyinlerimiz dumura uğratılıyorken sessizce dinlemeye devam mı edeceğiz? Emperyalist savaşın gerçek yüzünü görmüşken ben de bunları anlatabilirim diye düşündüm. Bu sıralarda oturanlar hep dinleyen mi olacak, elbette hayır. Gebze den bir Liselilerin Sesi okuru 19

19 Aralık katliamını unutmayacağız 19-22 Aralık tarihinde sermaye devleti Hayata Dönüş adı altında 20 hapishanedeki devrimci tutsakları teslim almaya ve yok etmeye yönelik bir katliam düzenlendi. Katliamın hedefi açıktı ve dönemin başbakanı Ecevit in açıkça dile getirdiği gibi, hapishane sorunu çözülmeden ekonomik-sosyal saldırılar hayata geçirilemezdi. IMF-TÜSİAD ın sosyal yıkım programlarının pürüzsüz uygulanabilmesi için, bu saldırılara karşı mücadelede işçi sınıfı ve emekçi kitlelere önderlik edecek devrimci güçlerin etkisizleştirilmesi, zindanlardaki devrimciler şahsında temsil edilen direnişçi kimliğin yok edilmesi sermaye devleti açısından yakıcı bir ihtiyaçtı. Devrimci tutsaklar şahsında teslim alınmak istenen işçi ve emekçi kitlelerin geleceği idi. Bu amaçla sermaye devleti 20 hapishaneye eş zamanlı olarak binlerce asker, polis, gardiyan ve özel timleri ile saldırdı. Saldırıda ateşli silahlar, gaz bombaları, yakıcı kimyasallar, demir çubuk vb. gibi maddeler de kullanıldı. Katliamın sonucunda 28 devrimci tutsak, ateşli silahlarla ve yakılarak vahşice katledildi. Yaralı ve sağ kalan binlerce tutsak ise F tipi cezaevlerine sevk edildi. İşkenceler buralarda da sürdü. Kimlerin nereye gittiği günlerce belli olmadı. 19 Aralık taki vahşi katliamın öteki yüzü ise devrimci tutsakların sergilediği ölümüne direnişti. Her bir cezaevindeki tutsaklar saldırıyı direnişle yanıtladılar. Bedel ödeme kararlılığıyla sonuna kadar direnildi. Ümraniye ve Çanakkale cezaevlerinde direniş 4 gün boyunca devam etti. Tüm cezaevlerindeki devrimci tutsaklar direniş geleneğinin sürdürücüsü oldular. Bu süreç boyunca aralarında Hatice Yürekli yoldaşın da olduğu toplam 122 devrimci tutsak katliamda ve ölüm oruçlarında şehit düştü, onlarcası sakat kaldı. 19-22 Aralık katliamı ve devamında sürdürülen direniş, geçmişten geleceğe devredilen lekesiz bir bayrak olarak dalgalanmaya devam ediyor, edecek. Kapitalizmin tarihi katliamlarla dolu kanlı bir tarihtir. Burjuvazi kendi iktidarını sürdürebilmek için bütün kirli yöntemleri kullanıyor. Mücadele edenleri öldürerek, katlederek yok edeceğini sanıyor. Fakat yanılıyor. Faşist sermaye iktidarı Denizler i, Mahirler i, İbrahimler i, Erdallar ı, Alaattinler i ve birçok devrimciyi yok ederek işçilerin-emekçilerin haklı ve meşru mücadelesini boğamadı. Bugün onlarca katliama rağmen işçiler fabrikalarında hak alma mücadelesi veriyor. Bugün hala emekçiler diktatörlere karşı ayaklanıyor. Başka bir dünya istiyor. Burjuvazinin bütün pervasızlığına karşı komünistler bu gün bu topraklarda devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütüyor.. Ve biz liseli genç komünistler de ne 19-22 Aralık katliamını ne de devrim ve sosyalizm yolunda ölümsüzleşenleri unutmayacağız, unutturmayacağız. Onların bizlere miras bıraktığı direniş ve mücadele geleneğini daha ileriye taşıyacağız. 20