başyazı Gönüllerin Buluşma Noktası: Hicaz somuncubaba 1

Benzer belgeler
Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar

HAC ve UMRE. Memduh ÇELMELİ. dinkulturuahlakbilgisi.com

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

HAC YÜCE ALLAH IN (c.c) EMRİDİR.

ÖZEL BİLFEN İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

HAC ve UMRE. Memduh ÇELMELİ

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Hoş Geldiniz Kutsal Misafirler

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Yazar Rehnüma Cumartesi, 20 Kasım :00 - Son Güncelleme Cumartesi, 20 Kasım :09

HAC ÖNCESİ DİNİ HAZIRLIKLAR

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

UMRE YAPMANIN FAZİLETİ

Özellikle uzman olduğumuz bir alanımız var. Umre ve hac

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

HAC KİTABIM İstanbul, 2013

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK (MAZERET) SINAVI 14 ARALIK 2013 Saat: 11.20

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Dua ve Sûre Kitapçığı

HAC SEMİNERİ 2 HOŞGELDİNİZ

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

HACCA. Manevi Hazırlık

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

EDİRNE İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 MERKEZ 4. DÖNEM VAAZ (EKİM, KASIM, ARALIK) VE İRŞAT PROGRAMI

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir?

1- İhrama girmek(mikat), 2- Vakfe yapmak (Arafat), 3- Tavaf yapmak (Ziyaret).

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

İslam'ın başlıca ibadetlerinden birisi de ramazan ayında oruç tutmaktır.

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.


İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Hac, sözlükte yönelmek, ziyaret etmek anlamına gelir


HAC ÖNCESİ DİNİ HAZIRLIKLAR

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

FİZİKİ HUKUKİ MANEVİ YOLCULUK ÖNCESİ HAZIRLIKLAR. Bedenimizi Hazırlama. Ruhumuzu Dinlendirelim. İbadet. Dua. Sabır

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

DİYANET UMRE. T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı

GENEL YAYIN YÖNETMENÝ VE SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ TALÝP ARSLAN

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Kur an ın Bazı Hikmetleri

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

8. SINIF 3. OTURUM A. Bu metni aşağıdaki ayetlerden hangisi destekler?

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

ŞUHUT MÜFTÜLÜĞÜ 2014 YILI II. DÖNEM (NİSAN-MAYIS-HAZİRAN) VA'Z VE İRŞAD PROGRAMI

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!.

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Liseye Geçiş Sınavı Din Kültürü Ahlak Bilgisi Denemesi

Transkript:

www.somuncubaba.net AYLIK İLİM KÜLTÜR VE EDEBİYAT DERGİSİ YIL: 22 SAYI: 179 EYLÜL 2015 Fiyatı: 8 TL Yeryüzünün Kalbi: İlk Mabed İnsan İçin Olursa Devlet, Devlettir Ka be de kılınan namaz, diğer yerlerde kılınan namazdan yüz bin kat daha faziletlidir. Ecdadımız Devlet insan için vardır prensibine göre hareket etmiştir. 00179 AYLIK İLİM KÜLTÜR VE EDEBİYAT DERGİSİ 179

başyazı Kemal DEMİR Gönüllerin Buluşma Noktası: Hicaz Hac ibadeti, her kültürden din kardeşimizin istişare ve kültürel alış veriş için bir araya geldiği, diğer Müslüman kardeşin derdiyle dertlendiği mânevî bir ortamdır. Kutsal topraklarda ibadet ruhuyla vazifesini yerine getiren her kardeşimiz, kalben olgunlaşır, vicdanı duygusallaşır, nefsini yenmeyi öğrenir, insanlığı kemâle erer. Hac ibâdetinin farz kılınmasında, büyük hikmetler ve sayısız faydalar vardır. Her sene milyonlarca Müslüman kardeşimiz, dünyanın çeşitli ülkelerinden kalkarak, türlü zahmet ve maddî külfetlere katlanarak; İslâm güneşinin doğduğu, İslâm Peygamberi (s.a.v.) nin yaşadığı, sahabilerinin şehit düştüğü mukaddes beldede buluşuyorlar. Irk, renk, dil ve mevki farkı gözetmeksizin, her türlü sıfatlardan sıyrılarak, aynı şekil ve aynı renkteki ihramlar (örtüler) içinde bir tek Allah (c.c.) a yöneliyor, O nun yüce huzurunda durarak O na ibâdet ediyor; hep beraber O na kulluk vazifelerine yerine getiriyorlar. Müslümanlar bu kutsal beldeye girerken Allah (c.c.) a ibâdet niyetiyle, dünya nimetlerinden âdetâ sıyrılarak, sonunda bu dünyadan böyle beyaz, sâde bir örtü ile ayrılacağını, mal, mevki ve evlâdın burada kalacağını hatırlıyorlar. Allah a ibâdet gayesiyle, yeryüzünde inşâ edilen ilk ibâdet yeri, Kâbe-i Muazzama yı hep beraber tavaf ediyorlar. Onun etrafında dönerek Allah ın lütfedip verdiği bu büyük şerefe, gözyaşlarıyla şükrediyor, O na yalvararak günahlarının afvını, Müslümanların, vatan ve milletlerinin hayrını diliyorlar. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri, insan gönlünü Kâbe gibi kutsal kabul etmiştir. Bir beyitlerinde şöyle buyururlar: Demişlerdir gönüldür Ka betu llâh / Nazargâh-ı Hudâ şâzı gönüldür İnsanın gönlünün incitilmesini, Kâbe nin yıkılmasıyla eşdeğer tutarak insana verdikleri öneme işaret buyurmuşlardır. Bir arkadaş anlatıyor: Hulûsi Efendi (k.s.) ile beraber hac farizasından sonra bir gün Kâbe yi tavaf (nafile tavaf) ediyorduk. Tavaf çok kalabalık olduğu için yanında bulunan arkadaşa dedim ki; Sen önden bir iki adım ileriden yürü Efendi Hazretleri rahat hareket etsin. O da öne geçerek yürümeye başladı. Önünde gidenleri itekler gibi oldu. Osman Hulûsi Efendi (k.s.) bunu görünce şöyle buyurdu: Tavaf ediyoruz sünnet, incitiyorsun haram, onun için kimseye eziyet etmeyiniz. diyerek, o arkadaşa mani oldu. Bu sayımızdaki bir yazının içinde neşredilen H. Hamidettin Ateş Efendi nin cümlelerine dikkat kesilelim: Tavaf yaparken, Kâbe yi seyrederken veya diğer vazifelerimizi yerine getirirken, daima arkadaşlarımızı, dostlarımızı hatırlayıp dua ettik. Orada aziz vatanımızın birliği ve dirliği için ümmet-i Muhammed in selameti için, özellikle ihvan arkadaşlarımız için çok dua ettik. Bütün Müslümanların buluşma yeri olan Hicaz da birçok kardeşimizle görüştük, hasbihal ettik. Müslüman ülkelerden gelen din kardeşlerimizin hâlini sorduk, gerekli durumlarda onlara yardımcı olduk. Hac da, bayramlar da; gönüllerin kardeşlik buluşmasıdır. Bu vesileyle mübarek Kurban Bayramı nızı tebrik ediyor, bu mutlu mevsimin gönüllerin birliğine, ülkemizin dirliğine vesile olmasını Cenab-ı Allah tan niyaz ediyorum. Selam ile... The Place Where The Hearts Meet: The Hejaz Pilgrimage is a spiritual environment where our religious fellows from various cultures come together and consult each other, share their happiness and sadness and which symbolizes the unity of Islam. In this holy land, feeling the spirit of worship, our brothers and sisters become mature; conscientiously emotinal; learn to take the edge off their desires and get mature as a humanbeing. It is a kind of life university morally. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi consider the hearts sacred just as Kabah and says in one of his poems: It is said that it is the heart which considered as Kabatullah/It is again the heart where the glance of Huda touches They state the importance of not hurting the hearts since it is equal to damaging the Kabah Let s condsider the sentences of H. Hamidettin Ateş in this isssue: We always remebered and prayed for our friends while circumambulating and watching the Kabah and doing our ather prayings. We also prayed for the unity of our homeland and peace of the Muslims and especially for our brothers and sisters. Both bairams and the pilgrimage are times for the hearts to meet. Hereby, we would like to congratulate your bairam and hope that this holy time brings our country peace and happiness. Best regards... somuncubaba 1

künye Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı nın Yayın Organıdır. Kurucusu A. Şemsettin ATEŞ Yaygın Süreli - ISSN: 1302-0803 Yıl: 22 Sayı: 179 - Eylül 2015 Basım Tarihi: 01 Eylül 2015 Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfı Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Kemal DEMİR Sorumlu Yazı İşleri Müdürü M. Hulusi ERDEMİR Yayın Editörleri M. Nazmi DEĞİRMENCİ Musa TEKTAŞ Yönetim Yeri-Basım-Yayım-Pazarlama VİSAN İktisadi İşletmesi Zaviye Mahallesi Hacı Hulûsi Efendi Caddesi No: 71 44700, Darende / MALATYA Tel: (0422) 615 15 54 Faks: (0422) 615 28 79 www.somuncubaba.net bilgi@somuncubaba.net Yapım www.grafiturk.com.tr Genel Sanat Yönetmeni Serkan ÖZTÜRK Sanat Yönetmeni Enes İSLAM Baskı ve Üretim Salmat Basım Yayıncılık Ambalaj San. Ltd. Şti. Sebze Bahçeleri Caddesi Arpacıoğlu İşhanı No: 95/1 İskitler/ANKARA Tel: (0312) 341 10 24 Faks: (0312) 341 30 50 Somuncu Baba Dergisi nin içeriğinde bulunan yazılar ile ilgili çıkabilecek olan hatalı bilgilerden dolayı dergi herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına ilanların sorumluluğu ise reklam verenlere aittir. Dergimizde bulunan fotoğrafların ve görsellerin kullanılması ve kopyalanması yasaktır. Yazılar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir. Somuncu Baba Dergisi nin bütün telif hakları VİSAN İktisadi İşletmesi ne aittir. /SomuncuBabaDergisi Yayın Kurulu Prof. Dr. Nihat ÖZTOPRAK Prof. Dr. Ali YILMAZ Prof. Dr. Sebahat DENİZ Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN Prof. Dr. Ali AKPINAR Danışma Kurulu Prof. Dr. Mehmet AKKUŞ Prof. Dr. Mehmet SOYSALDI Prof. Dr. Ahmet ŞİMŞİRGİL Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE Prof. Dr. Mahmut YEŞİL Prof. Dr. H. İbrahim ŞİMŞEK Kurum Abone : 140 Yurtdışı 1 Yıllık Abone : 72 EURO Posta Çeki (Darende Postanesi) : 1361068 Ziraat Bankası : TR 56 0001 0003 2026 7984 8050 01 - Vakıf Bank: TR 04 0001 5001 5800 7299 7740 58 Gönderilerin abone adına yatırılmasından sonra lütfen arayınız. ABONE İLETİŞİM HATTI 444 36 61 (0422) 615 15 54 (0546) 544 60 44

içindekiler ŞEHİRLERİN ANASI: MEKKE-İ MÜKERREME 18 M. Nihat MALKOÇ Mukaddes şehirlerin ilkidir Mekke; gelmiş geçmiş bütün şehirlerin anasıdır... YERYÜZÜNÜN KALBİ: İLK MÂBED 52 ALGILAR VE İDDİALARIN ODAĞINDAKİ OSMANLI HANEDANI 6 Ali AKPINAR Kâbe, yeryüzünde yapılan ilk mâbeddir. Hz. Âdem, dünyayı teşrif edince, daha önce gördüğü... İSLÂM DA İLK HAC VE HZ. EBU BEKİR İN HAC EMİRLİĞİ İsmail ÇOLAK 3 Mart 1924 te halifeliğin kaldırılmasının ve son Halife Abdülmecid Efendi ile birlikte bütün Osmanlı Hanedanı nın... 56 Mukadder Arif YÜKSEL Mekke nin fethedildiği yıl (H. 8), Hz Peygamber (s.a.v.) in Mekke ye vali tayin ettiği... OSMANLI NIN 716. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ İNSAN İÇİN OLURSA DEVLET, DEVLETTİR Mustafa AKGÜN İnsanlığın tarihte gördüğü en muazzam rüya Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) in zamanıdır... 72 AYNADAKİ TARİH Fehimdar ÇİFTÇİ Tarih bir aynadır. Tarihin tozlu sayfalarında kaybolmak 84 Ümitle Yaşamak 10 Nihâî Hakem, Bütün Anlaşmazlıklar Hakkında Son Hükmü Veren: El-Hakem 14 Geçeriz! 17 İslâm Toplumunun Adalet Konusundaki Hassasiyeti 26 Ben Şehidim 31 Mustafa Takî Efendi nin (k.s.) Yeni Tespit Edilen İki Makalesi 32 Cennete Kavuşmaları Dünyada İken Kesinleşen Mübarek Sahabiler: El-Aşeratü l-mübeşşera 36 Hamid Hamidettin Ateş Efendi nin Mekke Hatıraları 40 Kaybolmaya Yüz Tutmuş Önemli Değerlerimizden: Misâfirperverlik 46 Mekke Mesnevîsi 51 Kıbrıs Ve Kars İçin Önemli Bir Sima; Lala Mustafa Paşa 60 Edebiyatımızda Manzum Hadisler 64 İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe ve Bazı Menkıbeleri 68 Biz Kimiz 76 Niyaz 79 Gençler Üzerinde Oynanan Oyun Hep Aynı 82

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.) Şeyh Hamid-i Veli Minberinden Hutbeler Yirmidokuzuncu Hutbe

Muhterem Cemâat-i Müslimîn! Şu içinde bulunduğumuz mübarek günler, İslâm ın beş esâsından biri olan hac farizasının dâhil olduğu şerefli günlerdir. Bu münâsebetie size Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz in Haccetü l-vedâ da, Arafat ta Kusva adlı bir deve üzerinde îrâd buyurdukları, hitâbet-i İslâmiyye târihinin şaheseri olan hutbelerine tercüman olacağız. Haccetü l-vedâ, Hz. Muhammed (s.a.v.) in hicret-i seniyyelerinin onuncu ve hayât-ı nebevîyenin sonuncu yılında îfâ buyurdukları hacdır. Bu hacda Rasûl-i Ekrem e refakat eden hüccâcın adedi yüz bini mütecaviz idi. Hz. Cabir hüccâcın çokluğunu tasvîr için; Başımı kaldırıp etrafıma bakınca kendimi bir insan meşceri karşısında buldum. diyor. Rasûl-i Ekrem ve ona tebean bütün hüccâc zaman zaman telbiye ettikçe, yani; Lebbeyk Allâhümme lebbeyk, fermanına uydum divanına geldim. dedikçe dağ taş bütün Arafat âfâkı sarsılıyordu. Bu mahşerî izdihama mebnî Hâtemü l-enbiyâ Efendimiz hutbelerine başlamazdan evvel Cerîr bin Abdullah vâsıtasıyle halkı sükûta da vet etmişlerdi. Ve zevali müteakip hutbe îrâdına başladıktan sonra, Cenâb-ı Hakk a hamd ü sena ettikten sonra buyurmuştur ki: Haccetü l-vedâ Hutbesi: Ey Nâs! Sözümü iyi dinleyiniz; Bilmiyorum belki bu haccımdan sonra ebedî olarak sizinle bir daha burada birleşemem. Ey Nâs! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün; ise bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise; bu şehriniz nasıl mukaddes bir şehir ise; canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle mukaddestir, her türlü taarruzdan masundur. Ashabım! Yarın Rabbinize kavuşacaksınız, bugünkü her hâl ve hareketinizden elbet de sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski dalâletlerinize dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız. Bu vasiyetlerimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin. Olabilir ki bildirilen kimse burada bulunup işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş bulunur. Ashabım! Kimin yanında bir emânet varsa; onu sahibine versin. Faiz mülgadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek vâcibtir. Ne zulm ediniz, ne de mazlum olunuz. Allah ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Câhiliyyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsünü işte ayaklarımın altında çiğniyorum. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib in oğlu Abbas ın faizidir. Câhiliyye devrinde dökülen kan da vâları da kâmilen mülgadır. İlga ettiğim ilk kan da vâsı da Abdulmuttalib in torunu Rabia nın kan da vâsıdır.... Ey Nâs! Cenâb-ı Hakk Kur ân da her hak sahibine hakkını vermiştir. Çocuk kimin firâşında doğmuş ise ona aittir. Babasından başkasına neseb iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan bir nankör; Allah ın gazabına, meleklerin la netine ve bütün Müslümanların iğrencine uğrasın. Cenâb-ı Hakk bu makûle insanların ne tevbesini ne de adalet ve şehâdetini kabul eder. Bundan sonra Rasûl-i Ekrem buyurdular ki: Ey Nâs! Yann beni sizden sorarlar ne dersiniz? Ashâb-ı Kiram: Allah (c.c.) ın risâletini tebliğ ettin, vazifeni yaptın. deriz, dediler. Rasûl-i Ekrem mübarek şehâdet parmağını kaldırdı, cemâat üzerine indirinceye kadar üç kere: Şâhid ol ya Rab! buyurdu.

İLİM VE HAYAT / Ali AKPINAR* Ekin Bitmeyen Bir Vâdîde Yeşeren Tevhid Ağacı YERYÜZÜNÜN KALBİ: İLK MÂBED 6 EYLÜL 2015

Kâbe, yeryüzünde yapılan ilk mâbeddir. Hz. Âdem, dünyayı teşrif edince, daha önce gördüğü, meleklerin tavaf ve ibâdet ettikleri Beyt-i Ma mûr gibi bir ibâdethaneyi Rabb inden istedi. O da ona yeryüzüne Kâbe yi yapmasını emretti. Böylece Kâbe, Hz. Âdem Peygamber in eliyle kurulmuş oldu. Daha sonra çeşitli sebeplerle yıkılan Kâbe, Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail Peygamberlerin eliyle yeniden inşâa edildi. Peygamberimiz e, peygamberlik görevi verilmeden önce de Kâbe yenilendi. İnşâatında Hz. Peygamber (s.a.v.) de bizzat çalıştı. Dolayısıyla Kâbe, Yüce Allah ın emriyle yeryüzüne inşâ edilen, temelinde peygamberlerin emeği ve teri olan kadîm bir mâbeddir. O, yeryüzünün en eski mâbedi olmasıyla beraber, en makbul ve en fazîletli ibâdetlerin yapıldığı tevhîd merkezidir. Zira rivâyetlere göre Kâbe de kılınan namaz, diğer yerlerde kılınan namazdan yüz bin kat daha fazîletlidir. Diğer ibâdetler de öyle. Bu konuda Yüce Rabb imiz şöyle buyurur: Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke de, âlemler için mübârek ve doğru yol gösteren Kâbe dir. somuncubaba 7

Orada apaçık deliller vardır, İbrahim in makâmı vardır; kim oraya girerse, güvenlik içinde olur; oraya yol bulabilen insana Allah için Kâbe yi hac etmesi gereklidir. Kim inkâr eder/nankörlük yapar ve Kâbe yi ziyâretten geri kalırsa, bilsin ki; doğrusu Allah âlemlerden müstağnîdir/kimsenin ibâdetine ihtiyacı yoktur. 1 Rivâyetlere göre, Hz. Îsâ dışında bütün peygamberler Kâbe yi ziyâret etmişlerdir. Kavimlerin helâk edilmesinden sonra peygamberlerin Mekke ye yerleştiği ve Kâbe yi ziyâret edip orada vefât ettiği haber verilir. Bunun için Mekke, pek çok peygamberin kabirlerinin bulunduğu kutlu bir şehirdir. Nitekim bir seferinde Peygamberimiz, Mekke vâdîlerinden birine indiklerinde, burası hangi vadidir diye sordular. Orada bulunanlar, burası Ezrak vâdîsidir dediklerinde Efendimiz şöyle buyurdular: Ben şu anda Hz. Mûsâ nın bu vâdîdeden inişini görür, telbiye getirerek Allah a yakarışını duyar gibiyim. Sonra Peygamberimiz bir tepeye geldiler ve bu hangi tepedir diye sordular. Yanındakiler burası Herşâ Tepisi dir dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdular: Ben yuları hurma lifinden, sırtında yün bir abâ ile telbiye getirerek Hz. Yunus un geçişini görür gibiyim. 2 diyerek bu manevî coşkuyu yaşadığını beyan etmiştir. Bu rivâyet Peygamberimiz in bu tevhîd merkezini ziyâret ederken nasıl tevhîd tarihinin unutulmaz belgelerini hatırlayıp yaşadığını gösterir. Dolayısıyla bugün bizler de o kutlu merkezi ziyâret ederken, bu şuurla ziyâretlerimizi yapmalıyız. Ekin Bitmeyen Vâdîde Kurulan Mâbed Yüce Rabb imiz isteseydi, fizikî olarak yeryüzünün en güzel manzaralı yerine de mâbedini kurdurabilirdi. Şöyle denize nâzır, yeşillikler arasında, etrafında şelalelerin aktığı bir yerde de kurulabilirdi Kâbe. Ama öyle olmadı. İlâhî irade yeryüzünün en çorak bir yerinde, taşların arasında bir vadide Beytinin kurulmasını istedi. Zira Kâbe, güzel manzaralı münbit bir araziye yapılsaydı, insanların dikkati dağılır, farklı amaçlarla oraya gelmeler başlardı. Kimi güzel manzarayı temâşâ etmek için, kimi denizinden, meyve ve sebzesinden istifade etmek için, kimi suyundan yararlanmak için, kimi de tatil yapıp dinlenmek için oraya gelirdi. Ama Yüce Rabb imiz, kullarının dikkat ve gayelerinin kendisinden ve evinden başka hiçbir yere dağılmasını istemedi. Zira O, kullarını kıskanan, onların kendisinden başkasına yönelmelerine, tapmalarına izin vermeyen bir Rab dir. Onun için Kâbe, ekinsiz, susuz, taşların arasında bir vâdîye kuruldu. Kâbe nin yanından çıkan zemzem suyu, daha sonra çıkmıştır. Ve tarih boyunca insanlar, o hiç kuş konmaz, kervan geçmez merkeze akın akın gelmeye devam ettiler. Sırf Yüce Rabb in çağrısına icabet etmek için, sırf tevhîdin salt birliğini haykırmak ve tevhîdin eşsiz manzarasını temâşâ etmek için. Bugün yeryüzünde gece gündüz, yaz kış kesintisiz bir şekilde milyonlarca insanın akın ettiği ve ibâdet ettiği başka hiç bir mâbed yoktur. Bu bile Kâbe nin ve onu ziyâret etmenin ne kadar muhteşem bir ibâdet olduğunu anlatmaya yeter. Konuyla ilgili âyetlerde şöyle buyrulur: İbrahim şöyle demişti: Rabb im! Bu şehri güvenli kıl; beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut. Rabb im! O putlar çok insanları saptırdı; bana uyan bendendir, bana karşı gelen kimseyi Sana bırakırım; Sen bağışlarsın, merhamet edersin. Rabb imiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılabilmeleri için Senin kutsal evinin yanında, ziraata elverişsiz/ekin bitmeyen bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır. Rabb imiz! Doğrusu Sen gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah tan gizli kalmaz. 8 EYLÜL 2015

Kocamışken, bana İsmail ve İshak ı veren Allah a hamdolsun. Doğrusu Rabb im duâları işitendir. Rabb im! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle. Rabb imiz! Duâmı kabul buyur. Rabb imiz! Hesap görülecek günde, beni, anamı babamı ve inananları bağışla. 3 Gönüllerin Kâbe ye Meyletmesi Hz. İbrahim in bu duâlarında bizler için en güzel duâ örnekleri sunulmuştur. Duâ cümlelerinin her biri pek çok hikmetle dopdoludur. Rabb im! Bu şehri güvenli kıl. Onun bu duâsı doğrultusunda Mekke, yeryüzünün en güvenli şehri olmuştur. Harem bölge. Kan dökmenin, av hayvanlarına ve bitkilerine zarar vermenin haram kılındığı şehir. Mekke, fizikî bakımdan da yeryüzünde deprem riskinin en az olduğu merkezdir. O, mânevî atmosferiyle de orada bulunanlara mânevî güven veren bir dolum merkezidir. Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut. Çocuk yaşından itibaren putlara ve putperestlere karşı olan tevhîd Peygamberi, hem kendisinin tevhîd üzere kalmasını istiyor, hem de zürriyetinin şirke sapmaktan korumasını Yüce Rabb inden niyaz ediyor. Demek ki hangi konumda olursa olsun insan, hem kendisi hemde ailesi için istikâmette daim olarak kalması için Rabb ine niyaz etmelidir. Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılabilmeleri için Senin kutsal evinin yanında, ziraata elverişsiz/ekin bitmeyen bir vâdîye yerleştirdim. Kâbe Yüce Rabb in kutsal evidir. Orayı takdîs eden Yüce Allah tır. Tarih boyunca o, ibâdet merkezi olarak bu kutsallığını tescil etmiştir. Kâbe, namaz ibâdetinin kıblesidir. Namazın ikâmesi Kâbe ile gerçekleşir. Zira namazın temel ruknü kıbleye yönelmek Kâbe ile gerçekleşir. Müslümanlar, namaz ibâdetleri sayesinde hayatları boyunca Kâbe yle irtibatlı olarak yaşarlar, nihayet vefât ettiklerinde de kıbleye/ Kâbe ye dönük olarak defnedilirler. Kâbe nin bulunduğu vâdî, taşlar ve dağlar arasında bir vadidir, orada ekin bitmez. Lakin tarih boyunca orada nice gür tevhîd ağaçları yeşermiş ve cihâna meyve vermiş, vermeye de devam etmektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun her namaz kılan Müslüman, kıbleye yöneldiğinde mânen Kâbe ile bağlantısını kurar ve o feyiz kaynağından dolmaya gayret eder. Zaten yeryüzünün dört bir yanında bulunan ve mü minlerin durağı olan camiler de Kâbe nin yeryüzü şubeleridir. Rabb imiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır. O bölgenin maddî herhangi bir câzibesi olmadığı halde, manevî olarak bir câzibe merkezi olarak dünyanın pek çok merkezinden milyonlarca insanı kendisine çekmektedir. Manyetik bir alan gibi, her yerden, her seviyede pek çok insanı kendine çekmekte ve onları mânevî doyum, huzur ve sükûna erdirmektedir ve o mübarek beldeye dünyanın her yerinden ürünler gelmekte, yılın her mevsiminde her şey fazlasıyla orada bulunmaktadır. Bugün orası bolluk ve bereket merkezi olarak herkesi doyurmaktadır. Maddî ve mânevî rızıklar oraya âdetâ yağmaktadır. Özetle söylemek gerekirse, en kadîm Tevhîd Merkezi Kâbe, insanlığı kucaklamaya, kendine yönelen ve gelenleri bağrına basmaya, kesintisiz bir biçimde onları doyurmaya ve doldurmaya devam etmektedir. Kâbe, duâların reddedilmediği Mültezem Kapısı yla, Rahman nın elini sembolize eden ve gözyaşlarının döküldüğü Haceru l-esved in bulunduğu, her köşesi ayrı bir özellik ve güzellikte olan, tevhîd tarihinin en önemli merkezidir ve kendisine yönelen ve ziyârete gelen mü minleri özlemekte ve beklemektedir. Dipnot * Prof. Dr. Ali AKPINAR 1. 3/Âli Imran, 96-97. 2. Ahmed b.hanbel, I, 215-216; Müslim, İman 268-269; İbn Mace,Menasik 4. 3. 14 İbrahim 35-41. somuncubaba 9

KÜLTÜR / Enbiya YILDIRIM* ÜMİTLE YAŞAMAK Allah ile irtibatlarını kalbe sinmiş bir iman ile sağlıklı kuran bu insanların yaşamları istikamet üzeredir. Karşılaştıkları sorunlar nedeniyle asla yeis içine düşmezler. Üzerlerine düşenin, Allah ın murad ettiği şekilde yaşam sürmek olduğunu iyi bilirler. Ümit ettikleri şeyleri elde etmenin veya edememenin Allah ın takdirinde olduğu bilinciyle olana rıza gösterirler. Bunu yaparken kendi ödevlerini asla ihmal etmezler. Foto: Orhan Dinç 10 EYLÜL 2015

Her insanın hayatında inişler çıkışlar olur. Bazen mutlu olur, bazen de sorunlar altında eğilir, bunalır. Hemen hemen hepimizin hayatı üç aşağı beş yukarı böyledir. Bazen olur, çok mutlu oluruz. Bazen de olur öyle bir problemle karşılaşırız ki, ne yapacağımızı bilemeyiz. Bütün keyfimiz kaçar. Velhasıl tamamen huzurlu geçirdim dediğimiz bir haftamız olmaz. Tam tadımız yerinde derken, beklemediğimiz yerden çıkan bir problem canımızı sıkar. Bu satırları yazan gibi sizler de muhtemelen aynı durumdasınız. Hayatımız iniş ve çıkışlarla dolu. Canımızı taşıyan bedenimiz bazen yukarı tırmanmakta, bazen aşağı inmekte, bazen de düz yolda yorulmadan gitmektedir. Bir anlamda yuvarlana yuvarlana ömrümüzü tamamlamaktayız. Nitekim yaşı elliyi aşmış olanlara Nasıl bir ömür geçirdiniz? diye sorsanız, acı ve tatlı pek çok şeyi tattıklarını söyleyeceklerdir. Gerçek Anlamda Mutluluk İnişli çıkışlı yaşam süren insanların takındıkları tavırlara baktığımızda, Allah ile bağını sıkı tutabilenlerin gerçek anlamda mutluluğu yakaladıklarını görürüz. Çünkü onlar ellerine bir nimet geçtiğinde bununla azmazlar. Rablerinin bir ikramı olarak değerlendirerek şükretme yolunu tutarlar. Kazanımları Allah ı unutmalarına neden olmaz, bilakis ona olan bağlılıklarını perçinler. Bu nedenle de ne kadar zenginleşirlerse zenginleşsinler, sade yaşamlarından ödün vermezler, kibir içine yuvarlanıp etraflarındaki fakir fukaraya burun kıvırmazlar. Her nimetin Allah a ait olduğunu, verdiği gibi geri alabileceğini akıllarından çıkarmazlar. Doğrusu eldeki nimetin gerçek sahibinin kendisi olmadığını, mülkün sahibinin Allah olduğunu bilmek ne kadar güzel bir haslettir. Böylesi insanlar Rablerinin şu buyruklarını unutmazlar: Beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin de nankörlük etmeyin., 1 Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temiz olanlarından yiyin ve yalnızca Allah a şükredin. 2 Doğrusu nimet, böylesi insanların yanında çok da güzel durur. Çünkü hem nimesomuncubaba 11

te sahiptir, hem de şükrüne. Böylesi zevat her hangi bir sorunla karşılaştığında da Allah a isyan etmez. Yaşadıkları hayatın bir sınav olduğunu bildiklerinden metanetli davranarak imtihanı başarılı bir şekilde tamamlamaya gayret ederler. Baş kaldırmanın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini bilirler. Gelen sıkıntıları metanetle karşılarlar. Çünkü Rablerinin şu buyruklarını da çok iyi bilirler: Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri! 3 Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: Biz Allah a aidiz ve sonunda O na döneceğiz. derler. 4 Allah ile irtibatlarını kalbe sinmiş bir iman ile sağlıklı kuran bu insanların yaşamları istikamet üzeredir. Karşılaştıkları sorunlar nedeniyle asla yeis içine düşmezler. Üzerlerine düşenin, Allah ın murad ettiği şekilde yaşam sürmek olduğunu iyi bilirler. Ümit ettikleri şeyleri elde etmenin veya edememenin Allah ın takdirinde olduğu bilinciyle olana rıza gösterirler. Bunu yaparken kendi ödevlerini asla ihmal etmezler. Bize düşen çabalamaktır, gerisi Rabb imize kalmıştır. derler. Bu yüzden de böylesi insanların yaşam çizgilerinde bir değişiklik olmaz. Nimet içindeyken de aynıdırlar, bir bela ile sınandıklarında da. Hâle rıza göstermek onların hayata bakışının merkezidir. Allah tan gelen her şeyi hoşnutlukla karşılarlar. Nitekim ailesinden bir ferdi beklenmedik bir kazada kaybetmesine rağmen metanetini koruyan, maddi anlamda büyük bir felakete uğramasına karşın hâline şükreden nice insanlar görmüşüzdür. Yeis içine düşen, karşılaştıkları sorunlarla yere serilen insanların ise imanlarında zafiyet olduğu ve Rableriyle irtibatlarının güçlü olmadığı aşikârdır. Çünkü bir insan Allah a sığınıp rahatlayamıyorsa rabbiyle olan ilişkisinde problem var demektir. Oysa mü min hem bollukta Foto: Orhan Dinç 12 EYLÜL 2015

hem darlıkta Rabb iyle bağını güçlü tutan insan demektir. Zamanımız Müslümanlarının en büyük problemlerinden birisi işte budur. Allah a dua edip sığınırken bile bir rahatlama hissetmezler. Duayı bile istenildiği gibi yapamazlar. Çünkü dillerinden dökülen ifadeleri samimi değildir. Yaptıkları duanın kabul olabileceğine kendileri de inanmazlar. Böyle düşünmekte haklıdırlar. Zira namazların sonrasında veya başka zamanlarda ellerini huzura açıp niyaz ettiklerinde ağızlarından çıkan kelimeler kalplerine uğramadan dışarı çıkar. Çoğu kez de bunlar ezberlenmiş kalıp cümleler olmaktan öteye geçmez. Sadece bir rekâtı Allah dışında başka bir şeyi aklına getirmeden kılamayan, bütün dünyevî problemlerini namazda çözmeye çalışan bir insanın duasından farklı bir şey beklenemez zaten. Namazı da niyazı da şekilde kalmıştır. Dışarıdan bakılınca ibadet yapıyor görülür ancak kalbinin ibadetle bağlantısı zayıftır. Böyle olunca da duası Allah tan kopuk olur. Milletlerin Sınavı Bolluk ve darlıkla, mutluluk ve üzüntüyle sadece insanlar sınanmaz. İnsanlar, parçası oldukları milletler vasıtasıyla da ayrı sınavlara tabi tutulurlar. Dolayısıyla bizler kendi sınavımızı olurken aynı anda millet olarak bir başka sınavdan daha geçiyoruzdur. Hepimiz her an iki sınavdayız demektir. Birinde başarılı olmamız diğerinde de başarılı olacağımız sonucunu doğurmaz. Kendi sınavımızı iyi verebiliriz ancak içimizdeki basiretsizler ve hainler nedeniyle millet sınavını kaybedebiliriz. Tarihte bunun örnekleri pek çoktur. İçlerinde nice güzel insanlar bulunmasına rağmen birlik olamayan toplumlar tarihin sayfalarından günümüze ulaşamamışlardır. Yaşamış olduğumuz dönemde Müslümanlar hem tek tek hem de ümmet olarak dünyanın her yanında zor sınavlardan geçmektedirler. Hatta bütün bir İslâm tarihine baktığımızda, içinde bulunduğumuz dönemin en ağır sınavın verildiği zamanlardan biri olduğunu anlarız. Karşılaştığımız sıkıntılar nedeniyle bazen yeise düşer gibi oluruz, bazen de badireyi atlatmanın heyecanıyla ümit besleriz. Lakin şu dönemde bütün bir İslâm dünyasını karamsarlığın kapladığını inkâr edemeyiz. Müslümanlar hem kendi hayatlarında hem de toplumsal yaşamda her türden sıkıntılarla yüzleşmekte ve çıkış yolları aramaktadırlar. Gerçekten de zor ve çetin bir süreçteyiz. Biz Müslümanlara düşen, Rabb imize ve insanlara karşı görevlerimizi ihmal etmeden, sabır ve metanetle ayakta kalmaya çalışmaktır. Eğer tersi bir tutum içerisine girersek bizlerin değerlerimizden uzaklaşmamızı ve toplum olarak paramparça olmamızı isteyenlerin hedeflerine hizmet etmiş oluruz. Olan bitenlerin, çevrilen senaryoların farkında olabilirsek içinde bulunduğumuz dönemdeki sınavımızı da başarılı bir şekilde atlatabiliriz. Çünkü Rabb imizin rahmetinden ümit kesmemiz mümkün değildir. Bize onun bir çıkış yolunu bizlere her zaman ihsan edeceğine inanıyoruz. Zira o kitabında şöyle buyurmaktadır: De ki: Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 5 Rabb imizden niyazımız, Bakara Suresi nin son ayetinde ferman buyurduğu üzere bizleri kaldıramayacağımız bir yükle sınamamasıdır. Ümmetin tek sığınağı olan bu yurdu her türlü desise, fitne ve kargaşadan uzak tatmasıdır. Çünkü İslâm dünyasının neresine giderseniz gidin, beklenti içerisinde oldukları tek memleket bizim güzel yurdumuzdur. Yeter ki biz birliğimizi bozmayalım ve Allah ın dininden uzaklaşmayalım. Dipnot * Prof. Dr. Enbiya YILDIRIM 1. 2/Bakara, 152. 2. 2/Bakara, 172. 3. 2/Bakara, 155. 4. 2/Bakara, 156. 5. 39/Zümer, 53. somuncubaba 13

GÜZEL İSİMLER / Ramazan ALTINTAŞ* Nihâî Hakem, Bütün Anlaşmazlıklar Hakkında Son Hükmü Veren: EL-HAKEM Arapça da hakem kelimesi; hikmet, hüküm, hâkimiyet, hükûmet, mahkeme, muhâkeme, ihkâm gibi kelimelerle birlikte h.k.m kökünden türemiştir. h.k.m fiili, temel anlam olarak herhangi bir canlı varlığı engellemek, kontrol etmek, kayıt altına almak, istediği şekilde yönlendirmek anlamlarına gelir. Bundan dolayı Araplar, Hayvanı gemledim veya Onu engelledim derken hakeme fiilini kullanırlar. 1 Yine Arapların atın ağzına vurulan halka anlamına gelen gem sözcüğünü telaffuz ederken h.k.m fiilini kullanmalarının sebebi, sürücünün bu araçla, atı istediği yöne sürmede ve onun hareketlerini kontrol etmede yardımcı olan bir nesne olmasından dolayıdır. 14 EYLÜL 2015

Dolayısıyla, temel anlamı engellemek olan h.k.m fiili, insanı, kötülüklerden ve yanlış eylemlerden alıkoymak anlamına da gelir. Nasıl ki Araplar, Ata gem vurdum/atı engelledim. derken hakemtu l-ferâse ifadesini kullanıyorlarsa, akılsız, aklı noksan ve malını israf eden kimsenin durumunu tasvir ederken, Sefihi engelledim veya Falanı men ettim anlamında hakemtü s-sefîh ve hakemtü fülânen ifadelerine yer verirler. Bu manada Şâir Cerîr (?/ 733 m.); Ey Hanif oğulları! Sefihlerinizi engelleyin. mısraında Ahkemû süfehâeküm ifadesinde hakeme fiilini engellemek anlamında kullanır. 2 Arapçada engelleme fiilini yapan, yani, taraflar arasında anlaşmazlıkları çözümleyen, zâlimi zulmünden men eden kimseye fâil formunda hâkim adı verilir. Fa îl formunda gelen hakîm ise, âlim, hikmet sahibi, işleri iyi ve sağlam yapan, doğru görüşe sâhip akıllı kimse, kendisini nefsânî isteklerden alıkoyan, sanatın inceliklerine ve estetiğine dikkat ederek iş yapan, tecrübelerin olgunlaştırdığı ârif ve feylesof insan gibi birçok anlama gelir. 3 Yüce Allah ın en güzel isimleri arasında yer alan ve O nun hakkında kullanıldığı zaman el-hakem, hüküm kendisine ait olan, hükmü elinde tutan, bütün anlaşmazlıklar hakkında son hükmü veren demektir. Bir rivayette, Muhakkak ki hakem olan Allah tır ve hüküm O na döner. 4 buyrulur. Bilindiği gibi hakem, taraf tutma arzusunu menetmiş, düzensizliği ve bozukluğu engelleyen kimseye denir. Bu manâda hâkimler hâkimi olan Yüce Allah tır. O, dünya ve âhirette kulları arasında adâletiyle hükmeder, hiç kimseye zerre miktarı haksızlık yapmaz. Cenâb-ı Hakk ın bu güzel ismi Kur an-ı Kerim de değişik âyetlerde şöyle geçer: Size Kitab ı (Kur an ı) hak olarak indiren O iken ben, Allah tan başka bir hâkim mi arayacağım? (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabb in katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphecilerden olma. 5 Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır. 6 Hüküm, Kevnî ve Şer î Hüküm Olmak Üzere İkiye Ayrılır Yüce Allah ın mahlûkâtı hakkındaki hükmü ikiye ayrılır. Bunlardan ilkine kevnî hüküm, diğerine de şer î hüküm denilir. Varlıklar hakkında tecellî eden kevnî hüküm, doğrudan Yüce Allah ın meşîetine bağlıdır. O nun dilediği olur, dilemediği olmaz. Bu tamâmen insanın irâde ve ihtiyarının dışında cereyan eden hâdiselerle ilgilidir. İtikatta buna kader-i mübrem denilir. Yeryüzünde vukû bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musîbet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah a göre kolaydır. 7 âyetinde olduğu gibi. Tabiat olaylarının (fırtına, sel, deprem ) yol açtığı âfetler, hayat ve ölüm, güneş ve ay tutulmaları, kıyâmetin kopması, bir insanın anne ve babasını, dili ve ırkını, cinsiyet ve akrabasını, coğrafya ve ecelini akıl ve fizikî yapısını seçememesi gibi durumlar ızdırârî irâde kapsamı alanına girer. Bütün bunlar küllî/kevnî/hükmî irâde alanında cereyân eder. İnsan bu alanlarda sadece tedbir alır, mutlak takdir yetkisi Allah a aittir. Kaldı ki, doğadaki yaratıkların davranışları değişebilir, ama doğaya hâkim somuncubaba 15