ZEYYAT SELĠMOĞLU NUN ROMANLARINDAKĠ ORTAK YÖNLER THE AKĠN POINTS IN THE NOVELS OF ZEYYAT SELĠMOĞLU



Benzer belgeler
ĠSHAKOL. Ġġ BAġVURU FORMU. Boya Sanayi A.ġ. En Son ÇekilmiĢ Fotoğrafınız. No:.. ÖNEMLĠ NOTLAR

YAŞAM ÖYKÜSÜ. Doğum yeri: Doğum Tarihi: 1. Aile Bilgileri Baba: Adı: YaĢı:

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ġaġr VE YAZARLAR SÖZLÜKLERĠNDE MADDE BAġLARININ ĠÇERĠK PLANI VE CAHĠT SITKI TARANCI ÖRNEĞĠ Erdoğan BOZ ÖZET

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

Bilmem daha önce adını duymuģ muydunuz : Dr. DerviĢ Özer, hem tıp doktoru, hem de heykeltıraģ Hikayesi de Ģöyle (Google dan alıntıdır):

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

DAVRANIŞI BİÇİMLENDİRME TEKNİKLERİ

ANNE-BABA TUTUMLARI VE ÇOCUĞUN KiŞiLiK GELiŞiMiNE ETKiLERi

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

: ARİF ÖZUTKU PSİKOLOJİK DANIŞMAN

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

ÖĞRENCİ TANIMA FORMU KİMLİK BİLGİLERİ I. ÇOCUĞUN ADI-SOYADI : DOĞUM YERĠ VE TARĠHĠ : CĠNSĠYETĠ : UYRUĞU : KAÇINCI ÇOCUK OLDUĞU : KAN GRUBU :

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

ATATÜRK'Ü ANIŞ. Adım-Soyadım:...

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil

Kahraman Kit Misafirlikte

MATBAACILIK OYUNCAĞI

T.C. BĠNGÖL ÜNĠVERSĠTESĠ REKTÖRLÜĞÜ Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı. ÇALIġANLARIN MEMNUNĠYETĠNĠ ÖLÇÜM ANKET FORMU (KAPSAM ĠÇĠ ÇALIġANLAR ĠÇĠN)

Kahraman Kit Misafirlikte

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

Havacılıkta İnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

ġġrket TANITIMI VĠZYON 10 yıl içinde 10 önemli ülkede markalaģarak gerçek bir dünya markası olmak.

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.


> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

G Ü Ç L E N İ N! Technical Assistance for Supporting Social Inclusion through Sports Education

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

Aile büyüklerinizi beş yıldızlı yaşam evimizde ağırlıyoruz.

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

Üç nesil Anneler Günü

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda...

SAĞLIK ORTAMINDA ÇALIġANLARDA GÜVENLĠĞĠ TEHDĠT EDEN STRES ETKENLERĠ VE BAġ ETME YÖNTEMLERĠ. MANĠSA ĠL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ HEMġĠRE AYLĠN AY

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

dündündür 70. SANAT YILINDA B E D I A MUVAHHIT Büyükada'da unutulmaz çocukluk günleri Türk kadınının çalışma yaşamında yer alışının ilk adımları

Ördek Davranış - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

TOKİ İLKOKULU/ORTAOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ YILLIK ÇALIŞMA PLANI

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI:

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

6098 SAYILI BORÇLAR KANUNU KAPSAMINDA. ADAM ÇALIġTIRANIN SORUMLULUĞU. Av. Mustafa Özgür KIRDAR ERYĠĞĠT HUKUK BÜROSU / ANKARA

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

PoloStart2 Istituto Comprensivo Marcello Candia Milano. ESEMPI DI PROVE DI INGRESSO IN LINGUA MADRE a cura di Emanuela Crisà

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

SHAPYY. HEDEF 2. Belirtilen şekillere ait kartı bulur

Zorbalık Türleri Nelerdir?

5 YAġ ARILAR SINIFI OCAK AYI BÜLTEN

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR. BaĢvuru no.29628/09 Hikmet KÖSEOĞLU/TÜRKİYE

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

AKDENİZ İN KUCAĞINDAKİ TARİH ;MAMURE Kapıdaki gişeye yaklaşıp kaleye girmek için ücret ödemek istedim. O sırada gişede oturan hanım görevlinin

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

EMDR GÖZ HAREKETLERİ İLE SİSTEMATİK DUYARSIZLAŞTIRMA VE YENİDEN İŞLEME. (Eye Movement Desensitization and Reprossesing)

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI İSTANBUL

Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni. «Okula Uyum»

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ BESYO TME-110 TEMEL MÜZİK EĞİTİMİ 1.HAFTA

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

2. SINIF 2. DÖNEM BAġI GENEL DEĞERLENDĠRME SINAVI HAYAT BĠLGĠSĠ

Minti Monti. B u İşte Bir Tuha flık V. Sonbahar 2014 Sayı:15 ISNN: X. Çocuklar için eğlenceli poster dergi Ücretsizdir

MERSİN HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ ÇEKÜSH ŞUBESİ ÇOCUK GELİŞİMCİ DAMLA ATAMER

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014

BİLGİ EVLERİNDE UYGULANAN ÖĞRENCİ KOÇLUĞU ÇALIŞMALARI

Toplumsal Cinsiyet Kalıp Yargıları ve Cinsiyet Ayrımcılığı. Ġlknur M. Gönenç


Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Kreş ve Gündüz Bakımevi KASIM EĞİTİM BÜLTENİ

Cemil ÇİÇEK TBMM Başkanı. Çocuklar bizim geleceğimizdir. Onlara ne kadar önem verir,onları ne kadar iyi eğitir, ne kadar donanımlı hale getirirsek,

Hani annemin en büyük yardımcısı olacaktım? Hani birlikte çok eğlenecektik? Kardeşime dokunmama bile izin vermiyor. Kucağıma almak da yasak.

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

RUTIN OLAN / OLMAYAN PROBLEMLER. Yrd. Doç. Dr. Nuray Çalışkan-Dedeoğlu İlköğretim Matematik Eğitimi

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI.. TRAFİK GÜVENLİĞİ VE İLKYARDIM KULÜBÜ YILLIK ÇALIŞMA PLANI

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır?

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş gazileri ziyaret etti

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

Av. Soner ALPER. sayılacak nitelikteki Sadık Paşa Gazinosu nda garsondur. Gazinonun tiyatro sahnesi, balkonu, locaları

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

UÇAN BALONLAR SINIFI OCAK AYI BÜLTENĠ

Transkript:

- International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, p.729-735, TURKEY ZEYYAT SELĠMOĞLU NUN ROMANLARINDAKĠ ORTAK YÖNLER ÖZET Abdurrahman KOLCU Zeyyat Selimoğlu, özellikle denizcileri anlatan öyküleriyle, Türk edebiyatında kendine has bir yer edinmiģtir. Bunun yanı sıra, yazdığı romanlar, yaptığı çeviriler de Türk edebiyatı için son derece önemli ve değerlidir. Onun kaleme aldığı Deprem ve Tutkunun Köşeleri adlı romanlar iģlenen konu ve konunu ele alınıģ biçimi bakımından bazı ortak yönlere sahiptir. Yazar, bu iki romanda da aynı konuyu, yerleģik ekonomik ve sosyal düzen karģısında bireyin yaģadığı yıkımı iģlemiģtir. Yine bu iki romanda baģka birçok ortak yön de söz konusudur. Bu makalede öncelikle söz konusu romanların olay örgüsü ve konuları hakkında genel bilgiler verilmekte, akabinde bu iki romandaki ortak yönler roman kahramanları bağlamında gösterilmekte ve değerlendirilmektedir. Anahtar Kelimeler: Zeyyat Selimoğlu, Roman, Türk Edebiyatı, Tutkunun KöĢeleri, Deprem. THE AKĠN POINTS IN THE NOVELS OF ZEYYAT SELĠMOĞLU ABSTRACT Zeyyat Selimoğlu has gained a particular place in Turkish literature thanks to his stories telling sailors. Furthermore, his novels and translations are so valuable and important literary works for Turkish literature. The novels he wrote out, named Deprem and Tutkunun Köşeleri, have certain common ground with regard to the subject and the way it is handled. He discussed the same topic in both novels: individual s struggle against the constant social pattern and the economic system. There are also some significant points that are common in two novels. In this article it is primarily aimed to inform about the novels topics and the plots, then to indicate and evaluate the certain similarities in the context of characters. Key Words: Zeyyat Selimoğlu, Novel, Turkish Literary, Tutkunun KöĢeleri, Deprem. Genelde öyküleriyle, özellikle de denizi ve denizcileri anlattığı öyküleriyle tanınan Zeyyat Selimoğlu, Tutkunun Köşeleri ve Deprem adlı iki roman da kaleme almıģtır. Her ikisi de birbirinin öncesi veya devamı olmayan, birbirinden bağımsız romanlar olmakla birlikte, bu iki eserde birçok ortak yön ve unsur da bulunmaktadır. Yazar, her iki romanda da bireyin yerleģik ekonomik ve sosyal düzenle olan iliģkilerini, bu iliģkilerin ona yaģattığı yıkımları, büyük bir hırs ve tutkuyla bu düzenin bir parçası olabilmek adına verilen vahģî mücadeleyi gözler önüne sermiģtir. Yazarın, bu Ģekilde özetlediğimiz söz konusu yaklaģımının, bu iki romanda yer yer ArĢ. Gör., Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. Elmek: abdkolcu@yahoo.com

730 Abdurrahman KOLCU ayrıntılara varana dek örtüģtüğü ortak noktaları, kahramanlar üzerinden ve dolayısıyla onların kiģiliklerinde temsil edilen davranıģ biçimleri çerçevesinde incelemek mümkündür. Ancak, bunun öncesinde her iki romanın konuları ve olay örgüleri hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır. Deprem Rize nin sahile yakın bir köyünde, eģkıya Kundakçı ġâkir in bile basmaktan çekindiği Mitari de yaģayan Sefer, ġaban Reis in gemisinde çalıģmaya baģlar. ġaban Reis, alacağını tahsil edemediği için gemisini Samsun dan Rize ye hareket ettiremez. Sefer, parayı kendisinin alabileceğini belirterek, onunla birlikte borçlu tüccarın yanına gider. Sefer, tüccarın demirden kasasını kaldırıp onu ezmeye baģlar ve çaresiz kalan tüccar parayı vermek zorunda kalır. Kaba kuvvetiyle ünlenen Sefer, Vergici Yusuf köylerine gelip annesinden vergiye karģılık olarak bakraçlarını ve tenceresini alınca, yanında bir jandarma olduğu halde onu yakalayıp adamakıllı döver. Bununla birlikte Vergici Yusuf un tedavisini de kendi evinde yapar. ġaban Reis in gemilerinde birkaç yıl çalıģan Sefer, kıyı tüccarları tarafından tanınan bir adam olur ve buradan hareketle gemicilikten baģka ticaret iģine atılmak ister. Tanıdığı tüccarlardan mal almak üzere bir gece aniden arkadaģlarıyla birlikte Trabzon a giderse de tüccarların olumsuz tavrıyla karģılaģır. Gemici Sefer tüccarlarca tanınmaktadır ama iģ adamı Sefer tanınmamaktadır. Sefer, bunun üzerine, kızgın bir Ģekilde arkadaģlarıyla birlikte geri döner. Sefer in kaba kuvveti onun kadınlarla olan iliģkilerinde de ön plana çıkar. Zekiye ye zorla sahip olur, onu kaçırır. Sefer in bir kız çocuğu dünyaya gelir. Bu durum onun karısıyla, memleketini bırakıp Ġstanbul a gidecek denli Ģiddetli bir tartıģma yaģamasına sebebiyet verir. Ġstanbul da uzaktan akrabası MemiĢ tarafından karģılanan Sefer, yine onun aracılığıyla bir fırında iģe girer. Bir müddet sonra, fırın sahibinin az para vererek kendisini göndermek için sürekli olarak sergilediği davranıģlar, attığı iftiralar karģısında küplere binerek ona da kaba kuvvet uygular ve iģsiz kalır. Ancak bir sonraki iģe girmesi de bu kavga nedeniyle gerçekleģir. Gazetelere konu olan bu kavganın kahramanı olarak bir gece kulübünden çalıģma teklifi alır. Burada çalıģmaya baģlayan Sefer, asıl adı Aynur olan ve kendisi gibi orada çalıģan Nurcan la tanıģır. Patronu olan Görünmeyen Adam ın gemi taģımacılığındaki rakibi Fasılzâde Fikret in korkutularak uyarılması isteği üzerine Sefer kullanılır ve Fasılzâde Fikret in iģyerine gidip küçük gemileri rahat bırakmasını söyleyerek onu ölümle tehdit eder. Ancak bu tehdit iģe yaramaz. Eğlence mekânının müdürü, patronunun emriyle bu kez Fasılzâde Fikret i Sefer e öldürtme planını iģleme koyar ve Sefer in gönül iliģkisi kurduğu Nurcan ı kullanmaya karar verir. Ortalarda bir süredir görünmeyen Nurcan ın Fasılzâde Fikret tarafından alıkonulduğu yalanını ona inandıran müdür, bu Ģekilde planını gerçekleģtirir. Sefer, mahkûm olur. Hapisteyken kendisinin kullanıldığını anlatan bir mektup alır ve yeniden küplere biner. Hapisten çıktığında kendisini kullananlardan intikam almak ister ama onları bulamaz. Köyünün yolunu tutar. Uğruna cinayet iģlediği Nurcan ın kırda bir ağacın altında ömrünü tamamlama Ģeklinde bir hayali vardır. Sefer, bu hayali kendisi bizzat yaģar. Köyünde bir ağacın altında yaban arılarının saldırısı sonucu komaya girer, bir süre sonra orada ölür. Tutkunun Köşeleri Yüksek Ticaret Mektebi ni bitiren Harun, bir akrabası vasıtasıyla gümrük komisyonculuğuna baģlar. Buradan rüģvet ve yozlaģmıģlık nedeniyle ayrılarak, kendisine kalan bir mirastan gelen parayla yeğeni Rıfat ile birlikte otobüsçülük iģine girer. Ancak, çocukluk çağından beri iģ dünyasında hırsla yükselmeyi hedefleyen Rıfat, bir süre sonra çeģitli bahanelerle onu oradan uzaklaģtırmanın yollarını arar. Sonunda ona attığı bir tokatla bunu baģarır. Harun, amatör bir futbol kulübünün Avrupa ya giden otobüsünde çalıģmaya baģlarsa da bir süre sonra buzdolabı parçaları üreten bir fabrikada iģ bulur. Bu arada iģlerini hızla büyüten ve

Zeyyat Selimoğlu nun Romanlarındaki Ortak Yönler 731 ithalatı yasaklanan oto yedek parçacılığı iģi için gereken dövizi elde etmek adına Almanya ile Türkiye arasında havayolu seferleri düzenlemeyi tasarlayan Rıfat, tekrar onun kapısını çalar. Harun, onun teklifini kabul eder ve resmî iģlemleri Alman eģinin üzerine yaptırır. Ancak dayı ile yeğenin iliģkisi yine aynı Ģekilde, Harun un hüsranı ve zararıyla, büyük bir borçla sonuçlanır. YaĢadığı sıkıntı durum onun sağlığını bozar, ameliyat olmak zorunda kalır ve aile yaģantısı bu durumdan ciddi bir Ģekilde etkilenirken, dayısına attığı tokadın benzerini kardeģi Ümit ten yiyen Rıfat ın iģleri de bozulmaya baģlamıģtır. Deprem ve Tutkunun Köşeleri Arasındaki Ortak Yönler Deprem romanında Sefer, Tutkunun Köşeleri romanında ise Harun, yerleģik ekonomik ve sosyal düzen karģısında yenilgiyle sonuçlanan bir mücadeleye giriģirler. Sefer in yer yer kaba kuvvet Ģeklinde kendini aģığa çıkaran ahlâk ve davranıģ biçimi, köyünde ve çevresinde ona kısmen yarar sağlarken, kentte, kentin ekonomik ve sosyal düzeninde durum bundan farklıdır. Sefer in ahlâkı ve davranıģ biçimi kentte ona zarar getirir. Fırıncıyla olan sürtüģmelerinde MemiĢ in nasihatlerine uyup kendini ne kadar tutarsa da, sonunda bu ahlâk ve davranıģ biçimi kaba kuvvet olarak açığa çıkar. Belki daha da önemlisi Sefer in ahlâk ve davranıģ biçiminin yerleģik ekonomik ve sosyal düzenin baģındakiler tarafından fark edilmesi ve yeri geldiğinde kullanılacak bir araç, enstrüman haline dönüģtürülmesidir. Onun Fasılzâde Fikret i önce tehdit etmesi ve sonra öldürmesi Ģeklinde geliģen süreçte bu durumu gözlemlemekteyiz. Sefer in kaba kuvvet olarak kendini açığa çıkaran ahlâk ve davranıģ biçimi, Harun da farklıdır. Harun, Yüksek Ticaret Mektebi ni bitirmiģtir, eğitimlidir ve köylü değildir. Aldığı eğitim nedeniyle hayata farklı bakar. Eğitimin belirlediği bir kiģilik yapısı ile ahlâk ve davranıģ biçimi yerleģik sosyal ve ekonomik düzeninin gerçekleriyle karģılaģtıkça iģe yaramaz hâle gelir. Önce gümrüklerdeki rüģvet ağından baģlayan bu gerçekler, yeğeni Rıfat ın ilkin otobüsçülük iģine, sonra Almanya da uçak seferleri iģine girmesinde devam eder. Harun, tıpkı Sefer gibi yerleģik ekonomik ve sosyal düzen tarafından bir araç haline getirilir. Harun ve parası, otobüs iģine girmek için Rıfat tarafından kullanılır. Sefer in fırıncıyla olan sürtüģmelerini hatırlatan gerilimli bir süreçten sonra, Harun, Rıfat tarafından uzaklaģtırılır. Rıfat la olan ikinci iģlerinde de, Alman eģinin üzerinden yapılan resmi iģlemler ve büyük bir borçla yüz üstü bırakılması Ģeklinde olmak üzere Harun un araç olarak kullanılması durumu tekrarlanır. Ahlâk ve davranıģ biçimlerinin yerleģik ekonomik ve sosyal düzen tarafından sömürülmesinin yanı sıra, onları yurtlarından ayrılmaya zorlayan benzer nitelikteki iki olay da söz konusudur. Bu iki olayda da kahramanın maruz kaldığı kaba kuvvet ve bu kaba kuvvete verilmesi gereken tepki baģrolü oynar. Sefer, karısıyla yaptığı kavgada, karısının onun alnına tavayı vurması ve alnının kanaması, sersemlemesi durumu karģısında boğazını sıkarak onu öldürmek üzere iken bebeğinin ağlamasıyla bundan vazgeçer ve bu durum karģısında köyü hemen terk edip Ġstanbul a gider. Harun ise, birçok kiģinin bulunduğu bir ortamda yeğeninden yediği tokatla ağır bir hakarete maruz kalır ve ortaklığı bırakarak kendisinin Almanya ya yerleģmesiyle sonuçlanan bir sürece girer. Bu iki olay, her iki kahramanı da farklı yerlere savururken, farklı yaģam biçimleriyle de tanıģmalarını sağlar. Köyünden Ġstanbul a giden Sefer, bu kentin camilerinden köprülerine, ekmeğinden kadınına değin farklılığı karģısında hayretler içinde kalır ve onu kendi köyüyle mukayese ederken, Harun da Almanya daki sosyal yaģam, insanlar arasındaki iliģkiler ve yaģanılan çevreyi Ġstanbul dakilerle karģılaģtırır. Böylelikle Sefer ve Harun, yazarın iki farklı romanında yerleģik ekonomik ve sosyal düzen tarafından pasifize edilme sürecinde birden çok ortak payda üzerinde birleģirler. YerleĢik ekonomik ve sosyal düzen tarafından kullanılan ve dıģlanan Sefer ile Harun un yanı sıra bu düzenin içinde etkin bir Ģekilde konumlanan ve bu konumlarını koruyup güçlendirmek yolunda sürekli çaba sarf eden kahramanların varlığı, bu iki romanın arasındaki

732 Abdurrahman KOLCU ortak yönlerin bir baģka öbeğini oluģturmaktadır. Deprem romanında Fasılzâde Fikret ile onun rakibi Görünmeyen Adam, sahip olduklarını korumak adına karģı karģıya gelseler de, yerleģik ekonomik ve sosyal düzen bağlamında aynı ahlâk ve davranıģ biçiminin temsilcisidirler. Aynı durum Tutkunun Köşeleri romanındaki Rıfat ile baģlangıçta yanında yer alıp sonradan ona cephe alan kardeģleri için de geçerlidir. Sefer ile Harun arasındaki gibi onların arasında da ortak yönler bulunmaktadır. Rıfat ile Fasılzâde Fikret kendi hayatlarında tahsil görme konusuna yaklaģımları birbirine benzer. Çocukluk çağından beri para kazanma hırsına sahip olan Rıfat, bir yaz tatilinde okulu bırakarak bir bisiklet tamiri dükkânı açarak ticarete atılır. Mahalle tahsildarı olan babası gibi okuyup sonunda baģkalarının paralarını çantasında taģımak yerine kendi parasına sahip olmayı seçen Rıfat ile annesi arasında Ģu diyalog geçer: -Okumana engel olur o dükkân, bir kere başladın mı belki bırakamazsın. -Olsun! Okumama engel olurken bana para kazandıracak ya, ben de onu istiyorum, okumak değil. -Baban kızar okumayı bırakırsan. -Ben de ona derim ki o zaman -Ne dersin? -Kızacaksan sen kolundaki şu çantaya kız, derim. Ben bir çantaya yapışmak niyetinde değilim. (Selimoğlu 1982, 30) Rıfat, dayısı Harun a tokat atmadan önce de onun okumuģluğunun iģe yaramadığını vurgulayan Ģu sözleri sarf eder: -Ne bileyim ne yanlışı? Karıştırıyorsun işte, yolcu yerini şaşırıyormuş arabada. Yer numaraları karışıyormuş. Sen ne biçim okumuş adamsın? Bir koltuk numarasını da yanlış yazarsan (Selimoğlu 1982, 7-8) Deprem romanında da okumak yerine ticareti seçen ve baģarıya ulaģan Fasılzâde Fikret, yıllar sonra Ģöyle düģünür: «Okumuş adam nedir, nedir okumuş adam? Sünepe bir aylık için didinsin dursun bir ay boyunca. İşte ben okumadım, ama neyi tutsam altın kesiliyor elimde. Okumamış ama para kazanan» Böyle meydan okumuştur Fikret bir gün babasına, o baba ki, kendisiyle bütün ailesi arasına buzdan bir duvar çekmiş, o duvarın ardında durmaktadır açık vermeden. (Selimoğlu 1976, 60) Okuma konusundaki bu görüģlerine karģın, Fasılzâde Fikret in iki büyük tutkusu vardır. Bunlar, her türden dolma kalem ve altın paradır. Romanda dolma kalem tutkusunun neyi simgelediği Ģu Ģekilde açıklanır: Fasılzâde Fikret in bilinçaltında dolmakalem, okumuşluğun vazgeçilmez simgesidir. Öyle mi? İşte buyurun, işte görün, işte bakın ve görün, yüzlercesi «Okumuş değilim ama, yüzlerce okumuş adamın sahip olabileceği dolma kalemlere tek başına sahibim.» Ceketinin sol iç cebinde yedi, sekiz dolma kalem hep takılı duruyor. (Selimoğlu 1976, 61) Fasılzâde Fikret ve Rıfat, okumayı bir kenara bırakıp atıldıkları iģ yaģamında baģarıyla ilerler ve bir yandan da tekelleģemeye çalıģırlar. Fasılzâde Fikret, Ġstanbul a kömür getiren gemiler üzerinde bir hâkimiyete sahip ve kimseyi oraya karıģtırmazken, Rıfat da kendi otobüs hattındaki rakibini saf dıģı bırakır, otobüslerin mola verdiği yeri ele geçirmenin planlarını yapar. Kendilerinin iģ yaptıkları alanda tek söz sahibi olmaya çabalarlar, kimseye yaģam hakkı

Zeyyat Selimoğlu nun Romanlarındaki Ortak Yönler 733 tanımazlar. ĠĢte bu nedenledir ki Fasılzâde Fikret, Görünmeyen Adam tarafından önce sözlü olarak uyarılır ve sonra da öldürülürken, Rıfat da iģe yerleģtirdiği kardeģleri tarafından sömürülür, dayısına uyguladığı çalma çırpma yöntemleri kendisine karģı uygulanır ve nihayetinde, dayısına attığı tokadın bir benzerini kardeģi Ümit ten yer. Aslında her ikisinin de olacakları önceden haber veren birer yakınları vardır. Deprem romanında Fasılzâde Fikret in oğlu Taylan, babasını uyarır. Babasının kömür getiren gemilerden haraç aldığı Ģeklindeki iddialardan bunalan Taylan, ona bu iģlerden uzak durması için telkinlerde bulunur. Babası tehdit edildiğinde bir kez daha bu isteğini dile getirir. Rıfat, benzer telkinleri, annesinden duyar. Daha çocuk yaģlarda okumayı bırakıp iģ dünyasına atılması sırasında yaptıkları tartıģmanın sonunda annesinin -Senin başına gelecek var dur bakalım. (Selimoğlu 1982, 30) Ģeklindeki sözü, Rıfat ın karaborsacılık yapmak için biletsiz bindiği bir trende görevli tarafından tecavüze uğramasıyla ve kardeģleri tarafından yüzüstü bırakılmasıyla bir kehanet halini alır. Her iki kahraman da karģılaģtıkları baģarısızlık ve yıkım karģısında kendilerini geçmiģte uyaran bu yakınlarına yönelirler. Fasılzâde Fikret kurģunlandığında, hastanede son sözleri olarak oğlu Taylan a yanlıģ yaptığını, onun haklı olduğunu söyler. Rıfat da, kardeģi Ümit ten tokat yedikten sonra önce diğer kardeģi Ali yi, sonra da küçük bir çocuk gibi annesini arar. YerleĢik sosyal ve ekonomik düzen içinde baģarılı olan kiģiler, ciddi ruhsal ve sinirsel sorunlar yaģayan kiģilerdir. Deprem romanında Fasılzâde Fikret te, önce yerli yersiz bayılmalar baģlar. Zamanla bu bayılmalar sıradanlaģır. Ardından istediği anda araçtan inememe korkusu, onu vapur ve tren gibi araçlara binmekten alıkoyar. Elinde bir eczaneyi andıran bir çantayla dolaģan Fasılzâde Fikret, denizdekileri parmağında oynatsa da kendisi denizden korkar. Sinemada, tiyatroda çıkıģa en yakın yerde oturur. Yine aynı romanda evli olmamasına rağmen, çok çocuklu bir ailenin kullanacağı denli geniģ bir köģkte yaģayan Görünmeyen Adam ı çocukluğunda yaģadığı bir olay derinden etkilemiģtir. Çok sevdiği altı tavuğu ve bir horozu bir gün kesilmiģtir. Bu olay onun dünyasında büyük bir yankı yapar. Bu olaydan sonra Beni de yerdi bunlar; ellerine geçirseler, beni de koca bir kazanda haşlarlar, pişirirler ve yerler! (Selimoğlu 1976, 133) Ģeklinde düģünmeye baģlar ve yakınlarıyla arasını daha da açar. Hayvanlarının kesilmesine çocukların sebep olduğunu düģünerek onlara çeģitli cezalar vermeye kalkıģır. Sahip olduğu iki eğlence mekânında da programda hiç kalkmayan sarı tüylü giysiler içinde altı kadınla renkli giysiler içindeki bir erkeğin dansları Ģeklindeki gösteri yine bu olayın etkisini taģımaktadır. Öyle ki, bu gösteriyi izleyen Görünmeyen Adam çeģitli ayrıntıların düzeltilmesini dahi ister. Tutkunun Köşeleri ndeki Rıfat ise, un ve Ģeker karaborsacılığı yaptığı dönemde biletsiz olarak trende gezerken görevliye yakalanır ve onun tecavüzüne uğrar. Bu onun aile kurumuna karģı olumsuz bir tavır almasında önemli bir etkendir. KardeĢi Ümit in bir çocuk yapabilmek için daha fazla gelir talep etmesi karģısında gösterdiği tepkinin arkasında yalnıza ekonomik kaygılar yatmaz. Kendisi de evlilik dıģı bir iliģkiden çocuk sahibi olan, çocuğunun annesinin Ģantajı üzerine evlenmek zorunda kalan ve onları yurt dıģında kendinden ayrı olarak barındıran Rıfat, kadınlarla olan iliģkilerinde sapıklıklar gösterir. Kadınlarla birlikte eğlenmek üzere toplandıkları bir akģam dayısı Harun un evinde asılı bir tren resmi ona çocukluğundaki olayı hatırlatır ve bu sapıklık aynı akģam iliģkisine yansır. Aynı Ģekilde romanda adalet duygusuna yakıģmayan davranıģlarından ötürü yargıç ölüsü olarak tanıtılan Cevdet e olan aģırı yakınlığı da romanda bu bağlamda değerlendirilmektedir. Her iki romanda da söz konusu üç kahramanın dünyasında baba figürünün olumlu bir niteliğe sahip olmadığını söyleyebiliriz. Kendisiyle bütün ailesi arasına buzdan bir duvar çekmiş, açık vermeden o duvarın ardında duran babası, Fasılzâde Fikret i okutmak ister, baba parası harcamasına karģı çıkarak Parayı kazanmalı (Selimoğlu 1976, 53) der. Bunun üzerine

734 Abdurrahman KOLCU Fasılzâde Fikret, babasından para almaksızın, kendisini bir tüccarın yanına yerleģtirmesini ister ve böylece iģ dünyasına atılmıģ olur. Görünmeyen Adam için, baba, kendisinde büyük bir psikolojik yıkım yapan, tavukların ve çilli horozunun öldürülmesi hadisesinin emrini veren kiģidir. Rıfat ın babası ise, baģkalarının parasını taģımanın ve dar gelirliliğin simgesi konumundadır. Rıfat iģ hayatına atılmasını etkileyen faktörlerden birisi de babasının durumudur. Her iki romanda da birer sinema filmiyle kahramanların kaderleri arasında iliģkinin kurulduğunu görmekteyiz. Deprem romanında sinemadan dönen Taylan a, babası, hangi filmi izlediğini sorar. Taylan, haraç alan bir gangsteri anlatan bir film izlediğini, filmin sonunda gangsterin haraç aldığı kiģilerden biri mi yoksa polis mi olduğu anlaģılmayan biri tarafından vurularak öldürüldüğünü söyler. Taylan babasının da haraç aldığının söylendiğini belirttiğinde babası Ģu sözleri sarf eder: -Ne dedin? Yani gördüğün filmdeki gangsterin bir eşi de benim öyle mi? Onu mu demek istiyorsun? (Selimoğlu 1976, 71) Fasılzâde Fikret in sonu o filmdeki gibi olur, kurģunlanarak öldürülür. Tutkunun Köşeleri nde Rıfat ın kaderine de bir filmin modellik ettiğini görmekteyiz. Rıfat ın gittiği savaģ filmi onda derin bir iz bırakır ve bunu Ģu Ģekilde anlatır: İşte o filmdeki tankı hiç unutamıyorum, kafamda yer etmiştir. Düşmanın üzerine yürürken önüne ne çıkarsa ezip geçiyordu o tank. Bir hedef seçmişti kendine, yalnız onu biliyor onu tanıyor, onu ele geçirmek için, ona ulaşmak için varını yoğunu ortaya koyuyordu ve acımak ne bilmiyordu o hedefe ilerlerken. Sinemadan çıktığımda, benim de ulaşmak istediğim hedefler olduğunu düşündüm. Ve öyle düşününce, ben de bir tank belledim kendimi. Bugüne nasıl ulaştım sanıyorsunuz? O tankın bir eşiyim, ağabeyiniz bir tanktır. Yalnız hedefini tanır ve bir tank gibi yürür hedefinin üzerine. Hedefini seçtin mi, yolunda karşına çıkan herşeyi ezip geçeceksin. İkisinden birini seçeceksin. Ya o tank olacaksın bir işe giriştin mi, ya da çekil bir kenara oyalan. İş alanınızda ikinizin de birer tanık olmanızı istiyorum. Sen Ankara bölgesinin tankı olacaksın, sen de İzmir bölgesinin.. Savaş alanı oralar, savaşa giriyorsunuz. Karşınıza rakipler çıkacak, düşmandır onlar, iş düşmanınız. Üzerine yürüyecek, ezip geçeceksiniz, yaşatmayacaksınız. Sinemadaki o tankın her tarafı demirdendi, zırhlara bürünmüştü, hiç sır vermiyor, açık vermiyordu. Ne düşündüğünüz belli olmasın! O tank gibi tıpkı. Kapalı bir kutu gibi ilerliyordu o tank. Sanki gözleri bile yoktu, ama gideceği yeri biliyordu. O tankı hiç unutamadım. Hep içimdedir. Beni yürüten odur. Etten kemikten olduğuma bakmayın, aslında o tankım ben, içim (yumruğunu göğsüne vurarak) demir kaplıdır. (Selimoğlu 1982, 72-73) KardeĢi Ümit le tokat yemesine yol açan tartıģmada da aynı Ģeye vurgu yapar: Benim bir tank olduğumu unutma! Daha önce de söylemiştim, sinema perdesinde yürüyen o tank, bendim o tank orada. (Selimoğlu 1982, 135-136) KardeĢinden tokat yedikten sonra ise romanda o tankın filmdeki akıbeti özellikle vurgulanır: Rıfat ın, yakın bir ses alabilmek için telefona sarıldığı sırada, merkez bürosunun birkaç yüz metre uzağında, Beyoğlu sinemalarından birinde bir savaş filmi yansıtılmaktadır beyaz perdeye. Filmde, saldırıya geçmiş bir tank görülüyordur. Karşısına çıkan tüm engelleri ezerek çiğneyerek ilerleyen, madensi, gacırtılı sesler çıkararak yürüyen bir tanktır bu. Seyirciye korku salan bir tanktır. Derken umulmadık bir ânda, tankın hiç beklemediği bir ân içinde, karşıdan bir bazuka ateş eder bu tanka. Bazuka mermisinden yaralanan, olduğu yerde derin bir sarsıntı geçiren tank, şimdi, bir önceki saldırgan atılımından yoksun kalmış gibidir. Zincirlerini zorlayan bir tökezleme, yavaşlama, bütün bedenini sarsan titreşimli bir sallanma, ve yeniden sarsılarak

Zeyyat Selimoğlu nun Romanlarındaki Ortak Yönler 735 yola koyulduğunda, artık eskisi gibi güçlü bir tank değildir. Sonu bilinmeyen bir savaşın tam ortasındadır şimdi, bocalayan bir tanktır. (Selimoğlu 1982, 138) Tutkunun Köşeleri nde Rıfat ın kiģiliğinde gözlemlediğimiz tank olma durumu bir filmle kahramanın kaderi arasında kurulan paralelliğin ötesinde insanın makineleģmesini, bir makine halini almasını da ortaya koymaktadır. Bu konunun, Deprem romanında Görünmeyen Adam ve Sefer le örneklendiğini görmekteyiz. Romanda, Görünmeyen Adam ın çalıģma düzeni anlatılırken Ģu ifadelere yer verilir. Buzlu camın ardında iki kuvvetli anten, bir radar ve bir elektronik beyin, piyasanın verdiği sesleri saniyesi saniyesine algılıyor, hesaba vuruyor hemen o ânda, ölçüp biçiyor hiç sektirmeden, bir sonuca varıyor, uygulama alanına koyuyor. (Selimoğlu 1976, 129) AĢağıda alıntılanan cümlelerde de bu duruma vurgu yapılmaktadır: Evde büyük şölenler, ünlü şarkıcılar, çalgıcılar yoktur onun yaşamında, güneşe çıkmak istemez, işlettiği kumarevi ve barlarda görünmez, ama kendisi görür-antenler, radar ve elektronik beyin düzenle çalışır hep ve silik kalmayı temel yasa bellemiştir yaşamında. (Selimoğlu 1976, 130) Görünmeyen Adam ın çalıģma düzeni bir makineyi andırır. Sefer de yerleģik ekonomik ve sosyal düzeninin bir aracı haline geldiğinde insanın insanlığından çıkarak makine halini alması durumunu örnekleyen bir davranıģ biçimi sergiler. Sefer in önce Fasılzâde Fikret i tehdit ediģinde, sonra ise öldürüģünde bunu gözlemlemekteyiz. Sefer de makineleģme durumu robotlaģma olarak ifade edilir. Romandan yapılan iki alıntı bunu açık Ģekilde ortaya koymaktadır: Sefer-robot sağa dönüyor. (Selimoğlu 1976, 163) Büyük kentin o büyük alanından geçenler, alanın kenarından, hemen yanı başından, bir robotun ilerlemekte olduğunu görürler. Mekanik, ruhtan yoksun, kasılmış adımlar ve camlaşmış gözleriyle bu gözler, neden kanlı bakar bu gözler- robot yürümeyi sürdürür, önce büyük besin maddeleri mağazası yanından, tütün, dergi ve kitap dükkanını yanından, ve onun yanındaki manav dükkanını geçerek, çiçekçi tezgâhını arkada bırakarak, sağdaki yol ağzını geçerek.. Ve birden, kulübün tam karşısına düşen kaldırımın yanına park edilmiş o büyük, ölüm rengi araba, robotça algılanır. (Selimoğlu 1976, 184) Sonuç olarak belirtmek gerekirse, Zeyyat Selimoğlu nun hem Deprem hem de Tutkunun Köşeleri romanında konu aynıdır: YerleĢik ekonomik ve sosyal düzenin insanı insanlığından çıkarması. Yazarın tasvir ettiği bu dünya içinde insanlar yenilgiler, yıkımlar ve bunalımlarla yüz yüze gelirler. BaĢarı ise ancak insanî değerlerin göz ardı edilerek adeta bir makine gibi davranmakla gerçekleģir ve üstelik bu baģarı da kalıcı değil, geçicidir. Yazar, romanlarının kurgularını bu çerçeve içinde biçimlendirmiģ, her iki romanda da benzer iģlevi gören kahramanlara, yukarıda ayrıntılı bir Ģekilde açıkladığımız birçok ortak motif ve unsura yer vermiģtir. KAYNAKÇA KURDAKUL ġükran, ġairler ve Yazarlar Sözlüğü, Ġnkılâp Kitabevi, Ġst., 1999. SELĠMOĞLU Zeyyat, Deprem, Sander Yayınları, Ġst., 1976. SELĠMOĞLU Zeyyat, Tutkunun KöĢeleri, Yazko, Ġst., 1982. SELĠMOĞLU Zeyyat, Gemi Adamları, YKY, Ġst., 1996.