AKP DÖNEMİNDE (2003-2011) ÇALIŞMA YAŞAMINA DAİR DÜZENLEMELER VE HAK KAYIPLARI



Benzer belgeler
Sistemin koruması altında olmayan kesimi gelir düzeyi çok düşük olan yoksul vatandaşlarımızın oluşturduğu tartışmasızdır.

ASGARİ ÜCRET yılında dönemler itibariyle uygulanacak asgari ücret tarifesi aşağıdaki gibidir.

SOSYAL GÜVENLİĞE İLİŞKİN TABAN VE TAVAN ÜCRETLER

1 TEMMUZ 2013 TARİHİNDEN İTİBAREN UYGULANACAK ASGARİ ÜCRET VE SOSYAL GÜVENLİKLE İLGİLİ TABAN VE TAVAN ÜCRETLERİ

ASGARİ ÜCRET VE SOSYAL GÜVENLİKLE İLGİLİ TABAN VE TAVAN ÜCRETLERİ

1) SSGSS Kanununda öngörülen kadın ve erkekler için emeklilik yaşının 2036 yılından başlayarak 65 yaşa yükseltilmesi düzenlemesi aynen korunmuştur.

SOSYAL GÜVENLİĞE İLİŞKİN TABAN VE TAVAN ÜCRETLER

ELAZIĞ VALİLİĞİNE (Defterdarlık) tarihli ve /12154 sayılı yazınız

ŞEHİRİÇİ TİCARİ TAKSİLERDE ÇALIŞANLARIN SOSYAL GÜVENCESİ

SİRKÜLER NO: POZ / 53 İSTANBUL,

ASGARİ ÜCRET VE SOSYAL GÜVENLİKLE İLGİLİ TABAN VE TAVAN ÜCRETLERİ

Sirküler Rapor Mevzuat /13-1 ASGARİ ÜCRET VE SOSYAL GÜVENLİKLE İLGİLİ TABAN VE TAVAN ÜCRETLERİ

Kanun No Kabul Tarihi :

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Fihristi

Sirküler Rapor Mevzuat /130-2 VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDEN İSTİSNA SINIRI

SOSYAL GÜVENLİĞE İLİŞKİN TABAN VE TAVAN ÜCRETLER

Sirküler Rapor /29-1 ASGARİ ÜCRET VE SOSYAL GÜVENLİKLE İLGİLİ TABAN VE TAVAN ÜCRETLERİ

2015 YILI İŞSİZLİK MAAŞLARI SANILDIĞI GİBİ HEMEN ARTMAZ KADEMELİ ARTAR

Muhasebe, Personel Müdürlükleri ne

ASGARİ ÜCRET VE SOSYAL GÜVENLİKLE İLGİLİ TABAN VE TAVAN ÜCRETLERİ

İşverenlere Torba Kanun İle Sigorta Prim Teşviki Getirilmiş, Bir İşçi İçin Prim İndirim Tavanı TL ye Kadar Çıkarılmıştır

ÖZÜRLÜ VE ESKİ HÜKÜMLÜ ÇALIŞTIRMA ZORUNLULUĞUNUN DÜZENLENDİĞİ 4857 SAYILI İŞ KANUNU NUN 30 UNCU MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILDI

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

MESLEKİ EĞİTİM VE İSTİHDAM KONUSUNDA 6111 SAYILI KANUNDA YAPILAN DÜZENLEMELER

İŞVERENLERİN İŞSİZLİK SİGORTASI İLE İLGİLİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ VE BU YÜKÜMLÜLÜKLERİ YERİNE GETİRMEDİKLERİ TAKDİRDE KARŞILAŞACAKLARI İDARİ PARA CEZALARI

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

ASGARİ ÜCRET. Ancak, 5510 sayılı Yasanın 4/c maddesinde belirtilen kamu görevlileri için herhangi bir tavan bulunmamaktadır.

HAK-İŞ KONFEDERASYONU

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

SOSYAL GÜVENLİK KESİNTİSİ (4/c) ( TARİHİNDEN ÖNCE İŞE BAŞLAYANLAR İÇİN)(1)

İşsizlik sigortası nedir, nasıl alınır?

SOSYAL GÜVENLİK BİLGİLERİ (Ocak 2016)

SİRKÜLER RAPOR GENELGE 2008/4. Sirküler Tarihi: Sirküler No: 2008/14

/3-1 ÖZET :

İSTİHDAM FAALİYETLERİ

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

ERCİYES Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim A.Ş.

İŞ KANUNU (1) * * * Bu Kanunun yürürlükte olmayan hükümleri için bakınız. "Yürürlükteki Bazı Kanunların Mülga Hükümleri Külliyatı Cilt: 2 Sayfa: 1113

İŞ KANUNU (1) * * * Bu Kanunun yürürlükte olmayan hükümleri için bakınız. "Yürürlükteki Bazı Kanunların Mülga Hükümleri Külliyatı Cilt: 2 Sayfa: 1113

Muhasebe, Personel Müdürlükleri ne

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM İKİNCİ KISIM BİRİNCİ BÖLÜM İKİNCİ BÖLÜM ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÖNSÖZ...5 İÇİNDEKİLER SAYILI KANUN UN GENEL GEREKÇESİ...

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

Sirküler Rapor / YILINDA VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

SİRKÜLER 2008/19. : İş ve SSK Kanunundaki Son Değişiklikler

VERGĐDEN ĐSTĐSNA KIDEM TAZMĐNATI, ÇOCUK VE AĐLE YARDIMI ĐLE ÖZEL SĐGORTALILARA YAPILAN ÖDEMELERDE ĐSTĐSNA SINIRI

MAKTU AYLIK ALAN SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİNE GÖRE ÇALIŞAN PERSONELE 4857 SAYILI İŞ KANUNU NUN 48 VE 49 UNCU MADDELERİNİN UYGULANMASI SORUNU

İŞKUR DESTEKLERİ NEVŞEHİR TİCARET VE SANAYİ ODASI

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

İŞVERENİN ÖDEME GÜÇLÜĞÜNE DÜŞMESİ HALİNDE İŞÇİ ÜCRETLERİNİN ÜCRET GARANTİ FONU NDAN ÖDENMESİ

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

EMEKLİLERİN TEKRAR ÇALIŞMASI HALİNDE ALMAKTA OLDUKLARI AYLIKLARI KESİLİR Mİ?

GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNUNUN KURUMSAL UYGULAMALARIMIZA GETİRDİĞİ DEĞİŞİKLİKLER

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

İŞ KANUNU (1) Bu Kanunun yürürlükte olmayan hükümleri için bakınız. "Yürürlükteki Bazı Kanunların Mülga Hükümleri Külliyatı Cilt: 2 Sayfa: 1113

Konu : SGYDK Toplantısında Gündeme Alınması Önerilen Konular

ÇALIŞANLARIN İŞVERENLERİ ARACILIĞIYLA OTOMATİK OLARAK EMEKLİLİK PLANINA DAHİL EDİLMESİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK İLE İLGİLİ

Muhasebe, Personel Müdürlükleri ne

21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58 inci maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

İŞSİZLİK SİGORTASI KANUNU

GÖRÜŞ BİLDİRME FORMU

YARIM GÜN ÇALIŞMA İSMMMO SMMM DR GÜLSÜM ÖKSÜZÖMER YILMAZ İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK DANIŞMANI

SİRKÜLER NO: POZ-2010 / 23 İST, Bazı Kanunlarda değişiklik yapan 5951 sayılı Kanun yayımlandı.

İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU

657 SAYILI KANUN 4/B SÖZLEŞMELİ PERSONEL MAAŞ HESAPLAMA

T.C. MALĠYE BAKANLIĞI Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü MĠLLĠ EĞĠTĠM BAKANLIĞINA

5510 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE GETİRİLEN YENİ İŞLEMLERİNE ETKİ EDECEK BAZI

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

ESNAF, ÇİFTÇİ, SANAYİCİ, TÜCCAR VE ŞİRKET ORTAĞI GİBİ BAĞIMSIZ ÇALIŞANLARIN SGK DAN RAPOR PARASI ALMA HAKLARININ AÇIKLANMASI

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

TEBLİĞ İŞVEREN UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

YURTDIŞI HİZMET BORÇLANMASI YAPARAK EMEKLİ OLANLARIN SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİMİNE TABİ OLARAK ÇALIŞMALARI ÖNÜNDEKİ ENGEL

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Strateji Geliştirme Başkanlığı

GÖRÜŞ BİLDİRME FORMU

TORBA KANUNDAKİ KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ İLE İLGİLİ DEĞİŞİKLİKLER VE YENİLİKLER

DUYURU: /29

TORBA KANUNDAKİ İSTİHDAM TEŞVİKLERİ

İşsizlik ödeneği hakkında bilinmesi gereken herşey

TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMUNA Mali Hizmetler Kurum Başkan Yardımcılığı)

ASGARİ ÜCRETLİ İÇİN GÜNLÜK 3,33 TL DESTEĞİNE İLİŞKİN GENELGE YAYIMLANDI

SİRKÜLER NO: POZ-2016 / 97 İST,

Ö z e t B ü l t e n Tarih : Sayı : 2019/17

SGK TEŞVİK İŞ-KUR İŞBAŞI EĞİTİM PROGRAMINI BİTİRENLERİN İSTİHDAMINA İLİŞKİN SİGORTA PRİM TEŞVİKİ

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

SĐRKÜLER Đstanbul, Sayı: 2009/119 Ref: 4/119

SSK TABAN VE TAVAN TUTARLARINDAKİ DEĞİŞİKLİĞE İLİŞKİN SİRKÜLER SİRKÜLER NO: 2004/31

A- 506 SAYILI KANUNA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

4857 Sayılı İş Kanunu Fihristi

Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar

DESTEK DOKÜMANI. a) 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük erkekler ile 18 yaşından büyük kadınlardan;

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü GENELGE

Adres : Mithatpaşa Cad. No : 7 Sıhhiye/ANKARA Ayrıntılı Bilgi : A.ARAS Dai. Bşk. V.

KADIN HİZMET ERBABINA SAĞLANAN KREŞ VE GÜNDÜZ BAKIMEVİ YARDIMI İLEGELİR VERGİSİNDEN İSTİSNA ÇOCUK ZAMMI ÖDEMELERİNDE İSTİSNA SINIRI

İşsizlikle ilgili işlemler

Endüstri İlişkileri Kapsamında

Türkiye İş Kurumu nun adresinden alınmıştır.

Transkript:

AKP DÖNEMİNDE (2003-2011) ÇALIŞMA YAŞAMINA DAİR DÜZENLEMELER VE HAK KAYIPLARI 1) YASAL DÜZENLEMELER 2003 4857 SAYILI YASA: İŞÇİ HAKLARINI GERİLETEN YASA 10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı Yeni İş Yasası; işverenlerin talepleri doğrultusunda hazırlandı. İşçilerin görüşleri ise göz ardı edildi. Emeği korunması ilkesinden uzaklaşılarak işletmenin güvenliği ilkesi benimsendiği yeni bir sistem kuruldu. İşletmenin güvenliğine ilişkin kurallar öne çıkartıldı. 1970 lerden bu güne sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesi, özelleştirmeler, taşeron uygulamaları, sendikasızlaştırma yoluyla adım adım örülen yeni esnek birikim ve üretim süreci; Yeni İş Kanunu yla yasal zemine oturtuldu. Bu yasa ile işçilerin büyük bir kısmı iş güvencesi kapsamından çıkartıldı, işsizlik sigortasından yararlanması engellendi. İşverene pek çok kolaylığın sağlandığı bu yasada, işçinin örgütlenme hakkını zorlaştırıcı ve sendikaların faaliyet alanlarını daraltıcı; başta esnek çalışma modelleri olmak üzere pek çok yeni düzenlemeye yer verildi. Yeni kanun ile asıl işveren-alt işveren ilişkisi yeni baştan tanımladı. İşverenin ürettiği mal ve hizmetleri bölümlere ayırmak suretiyle alt işveren eli ile yürütülmesine yönelik düzenleme yasalaştırılmış oldu. Bu düzenleme ile işçiler toplu sözleşme hakkından mahrum bırakıldı, sendikalaşma önüne büyük bir duvar örüldü. Yasayla kısmi süreli iş sözleşmelerinin özel bir şekli olan "çağrı üzerine çalışma" usulü 1 getirildi. Bu düzenleme ile işçi, işverenin insafına terk edilmiş oldu. Bu yasada yapılan yeni bir düzenleme ile artık hafta tatili pazar günü değil de diğer herhangi bir gün olabiliyor. Hafta tatilinin hangi gün olacağını belirlemek tamamen işverenin inisiyatifine bırakılmış durumda. Bunun ile aile bireylerinin pazar günü bir araya gelmesi zorlaştırılmış oldu. Haftalık 45 saati aşan süreler fazla çalışma olarak kabul edildi ama esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşması ile ağırlıklı olarak özel sektörde fazla mesai ücretleri ödenmez oldu. İşverenin konkordato ilanı, iflas veya aciz belgesi alınması yoluyla ücret ödeme güçlüğüne düşmesi durumunda geçerli olmak üzere, işçilerin son üç aylık ücret alacaklarını karşılamak üzere İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında Ücret Garanti Fonu oluşturulması yasalaştı. Bu çerçevede 2004 ve 2009 yıllarında iki yönetmelik yayınladı. Bu düzenleme ile işverenin yükünü azaltmak adına işsizin parasına el konuldu. Sanayiden sayılan, devamlı olarak en az 50 işçi çalıştıran ve 6 aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerinde her işveren, bir İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu kurmakla yükümlü kılındı. Ülkemizde işletmelerinin çoğunluğunda 50 kişiden daha az çalışanın olması; beraberinde denetimsizliği ve iş kazalarını getirdi. Bunun sonucunda bugün Türkiye ne yazık ki iş kazalarında Avrupa birincisi, dünya ikincisi ülke konumuna geldi. Bu yasa ile iş ve işçi bulma konusunda Türkiye İş Kurumu ndan ayrı olarak Özel İstihdam Bürolarının kurulmasına da olanak verildi. Şimdi de AKP bu istihdam büroları aracılığıyla işçi kiralamanın yani kölelik düzeninin önünü açmaya çalışıyor. Bu gayretlerin arkasında sermaye kesiminin işçi maliyetlerinin düşürülmesi için yaptığı baskılar bulunuyor. Çalışma barışının ve endüstri ilişkilerinin geliştirilmesinde, çalışma hayatıyla ilgili mevzuat çalışmalarının izlenmesi amacıyla hükümet, işveren ve işçi konfederasyonlarından 1 http://www.alomaliye.com/yeni_is_kanunu_neler_getirdi.htm 1

üçlü danışma kurulu oluşturuldu. Ama üçlü danışma kurulu çerçevesinde sosyal diyalog mekanizması tam olarak işletilemedi. AKP hükümeti tarafından Bizim yoğurt yiyişimiz bu, Ben yaptım, oldu anlayışı sürdürüldü. Başta Türk-İş olmak üzere işçi sendikalarının karşı çıkması üzerine bu yasada kıdem tazminatı hakkına el uzatılamadı. 2 Ama yasa çerçevesinde kıdem tazminatı için bir Kıdem Tazminatı Fonu kurulması kararlaştırıldı. Daha önce kurulan fonlar nedeniyle, fonlara olan güven tamamen yitirilmiştir. Son yıllarda işsizlerimizin tek güvencesi olan işsizlik sigortası fonuna, işverenleri rahatlatmak adına el uzatılmaktadır. Kıdem tazminatı hakkı da fon aracılığı ile tamamen ortadan kaldırılmak istenmektedir. AKP bu amaç doğrultusunda önümüzdeki günlerde yeni bir yasal düzenleme yapmayı planlamaktadır. İş Güvencesi Askıya Alındı 4857 sayılı İş Yasası ile getirilen iş güvencesini büyük ölçüde ortadan kaldırdı. 3 Meclis Genel Kurulu ndaki görüşmeler sırasında AKP nin verdiği önergeyle iş güvencesinin 10 veya daha fazla işçi çalıştırılan işyerlerinde uygulanması hükmü, 30 veya daha fazla işçi çalıştıran işyerleri olarak değiştirildi. Bu düzenleme, CHP'nin sert muhalefetiyle karşılaştı ve iş güvencesinin askıya alınması olarak değerlendirildi. 4 Her şeyden önce ülkemizde 30 ve daha fazla işçi çalıştıran işyeri/ işletme sayısı, toplam işyeri sayısının 1/10 nispetinin altındadır. Bunu anlamı tüm işçilerin ancak onda birinin iş güvencesi hükümleri kapsamına girebildiğidir. Yeni İş Kanunu ile işveren işçilerle süresi belirli, kısa süreli, kısmi süreli çalışma türlerine uygun iş sözleşmeleri yapmak suretiyle yani esnek çalışma koşullarını uygulaması ile bu işçilerin iş güvencesini sağlayan hükümlerin dışında tutulmasının yolu açıldı. Öte yandan, iş güvencesini sağlayan kanun maddesinde işyerinin veya işin gereklerine dayandırılan sebepler fesih için geçerli sebep sayıldı. Bununla işverene yeterliliğinden, davranışlarından; işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklandığını iddia ettiği bir nedenle işçiyi işten çıkartma hakkı verilmiş oldu. 5 Bilindiği üzere 4857 sayılı İş Kanunu yürürlüğe girmeden önce, 15 Mart 2003 tarihinde yürürlüğe girmek üzere 09.08.2002 tarihinde 4773 sayı ile iş güvencesini sağlayan bir kanun kabul edilmiştir. Bu kanun 15 Mart 2003 tarihinde yürürlüğe girmiş, yeni İş Kanunu kabul edilinceye kadar geçen üç ay süresince yürürlükte kalmıştır. 2821 ve 2822 Sayılı Yasalarda 2003 yılından beri süren değişiklik çalışmaları hala bitirilemedi. Sendikal hak ve özgürlüklerin önüne set çeken ve adeta örgütlenme ve toplu pazarlık haklarını kullanılmaz hale getiren 2821 ve 2822 sayılı Yasalarda 2003 yılından beri süren değişiklik çalışmaları hala bitirilemedi. TASARRUF TEŞVİK FONU NEMA ÖDEMELERİNDE PROBLEM YAŞANDI 3417 Sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun kapsamına giren ve 10 dan fazla personel çalıştıran kurum/işyerlerinde çalışmış olan kişilerden tasarruf teşvik kesintisi yapılmıştır. Bu Kanun 01.04.1988 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş olup, tasarruf teşvik kesintileri bu tarihten itibaren başlamış, uygulama Mayıs 2000 tarihinde sona ermiştir. 2003 Mayıs ayı sonunda yasalaşan 4853 sayılı Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanun ile nema ödemelerinin yasal süreci tamamlandı. Ancak, Kanunun TBMM de kabul edilmesinin ardından yaşananlar, her şeyin Kanun çıkarmakla çözülmeyeceğini gösterdi. Kanunun çıkış süreci sonrasında bir çok kamu kurumunun özellikle de belediyelerin, kamu personelinden kestikleri tasarruf kesintilerini (%2) ve devletin sağladığı katkı paylarını (%3) Ziraat 2 Kıdem Tazminatı Fonu'na ilişkin kanun yürürlüğe girinceye kadar işçilerin kıdemleri ile ilgili olarak 1475 sayılı kanunun 14. maddesinin yürürlükte kalması yönünde bir düzenleme yapıldı. 3 Yeni İş Kanununda İş Güvencesi (Kaldı Mı?), Yıldırım Koç, Türk-İş Dergisi, 2003, Sayı:355, s:48. 4 http://www.alomaliye.com/yeni_is_kanunu_neler_getirdi.htm. 5 Türk-İş Dergisi, Haber, 2003, sayı:356, s:48. 2

Bankası nda açılan hesaba yatırmadıkları ortaya çıktı. 6 Çıkartılan söz konusu kanun ile nema ödemlerinde de pek çok problem yaşandı. 2004 ANAYASA NIN 90. MADDESİNE YENİ HÜKÜM EKLENDİ AMA PRATİKTE UYGULANMADI 7 Mayıs 2004 tarihinde Anayasa nın 90. maddesine şu hüküm eklendi: Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. Bu yeni düzenlemeyle Türkiye, onayladığı ILO Sözleşmeleri ile iç mevzuatının çelişmesi durumunda, ILO Sözleşmesini uygulamakla yükümlü oldu. Ancak Anayasanın 90 ıncı maddesindeki bu önemli değişiklik; ILO Sözleşmeleri ve çalışanların hakları söz konusu olduğu zaman göz ardı edildi, pratikte uygulanmadı. ÖZEL GÜVENLİK GÖREVLİLERİNE SENDİKALAŞMA HAKKI VERİLDİ AMA GREV HAKKI VERİLMEDİ Güvenlik görevlilerine ilişkin 12 Eylül döneminin mirası olan sendikalaşma yasağı, 26 Haziran 2004 tarihli Resmi Gazete de yayınlanan Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ile kaldırıldı. Özel güvenlik görevlilerinin yasal toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılmasını yasaklayan düzenleme kaldırılırken, grev yasağı devam etti. Grev yasağının kaldırılmamış olması özel güvenlik görevlileri hakları açısından hala önemli bir eksikliktir. 2005 YENİ TÜRK CEZA YASASI NIN (TCK) SENDİKAL HAKLARIN İHLALLERİNE GETİRDİĞİ CEZAİ YAPTIRIMLAR UYGULANMAMAKTADIR Yeni TCK 1 Haziran 2005 te yürürlüğe girdi. Anayasamızın çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenleyen 48. Maddesi ile, Sendika Kurma ve Toplu Sözleşme hakkını düzenleyen 51. ve 53. maddelerinde yer alan hakların engellenmesini cezai yaptırımlara bağladı. Ancak bu cezai yaptırımlar karşın sendikal hak ihlalleri AKP döneminde artarak devam etti. Son olarak 20 Ocak 2010 tarihinde kurulan Yargı-Sen ile ilgili olarak Ankara Valiliğince yüksek yargı organlarının başkan ve üyeleri, yargıçlar, savcılar ve bu meslekten sayılanların sendika kuramayacakları ve sendikalara üye olamayacakları yönündeki uyarıda bulundu. Anayasa nın 90. Maddesi çerçevesinde ILO sözleşmelerinin uygulanması gerekliliği bir kenara bırakılarak, TCK nın 48. Maddesi adeta yok sayılarak sendika kurma hakkının kullanılması engellenmek istenmektedir. 2821 DE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERLE SENDİKALARIN VE ÖRGÜTLÜLÜĞÜN GÜÇLENMESİNİN ÖNÜ AÇILMAMIŞ, SADECE BAZI ESNEKLİKLER GETİRİLMİŞTİR Nisan 2005 te kabul edilen 5332 sayılı Yasa ile Sendikalar Yasası nın 33 ve 44. Maddelerinde gelirlerin kullanımına ilişkin bazı yeni düzenlemeler getirildi. Bu değişiklikten sonra ilgili madde hükümleri şöyle oldu: 2821 - Madde 33 - Sendika Ve Konfederasyonların Sosyal Faaliyetleri: Sendika ve konfederasyonlar tüzelkişi olarak genel hükümlere göre sahip oldukları yetkilerden başka, aşağıda belirtilen faaliyetlerde de bulunabilirler: 1. Çalıştırmayı doğuran hukuki ilişkilerde sosyal sigortalar, emeklilik ve benzeri hakların kullanılması ile ilgili olarak üyelerine ve mirasçılarına adli yardımda bulunmak, 2. Kanun ve uluslararası andlaşma hükümlerine göre toplanan kurullara temsilci göndermek, 6 http://www.memurlar.net/haber/869 3

3. İşçilerin veya işverenlerin mesleki bilgilerini artıracak, milli tasarruf ve yatırımın gelişmesine, reel verimliliğin artmasına hizmet edecek kurs ve konferanslar tertiplemek; sağlık ve spor tesisleri, kütüphane, basım işleri için gerekli tesisleri kurmak, işçilerin boş zamanlarını iyi ve nezih şekilde geçirmeleri için imkanlar sağlamak, 4. Herhangi bir bağışta bulunmamak kaydı ile evlenme, doğum, hastalık, ihtiyarlık, ölüm, işsizlik gibi hallerde yardım ve eğitim amacıyla sandıklar kurulmasına yardımcı olmak ve nakit mevcudunun yüzde beşinden fazla olmamak kaydıyla bu sandıklara kredi vermek, 5. Herhangi bir bağışta bulunmamak kaydı ile üyeleri için kooperatifler kurulmasına yardım etmek ve nakit mevcudunun yüzde onundan fazla olmamak kaydıyla bu kooperatiflere kredi vermek, 6. (Değişik bent: 26/06/1997-4277/1 md.) Üyelerinin mesleki eğitim, bilgi ve tecrübelerini yükseltmek için çalışmak; teknik ve mesleki eğitim tesisleri kurmak, 7. (Değişik bent: 04/04/1995-4101/8 md.) Nakit mevcudunun yüzde kırkından fazla olmamak kaydı ile sınai ve iktisadi teşebbüslere yatırımlar yapmak. Sendika ve konfederasyonlar faaliyetlerinden yararlandırmada, üyeleri arasında eşitliğe uymak zorundadırlar. 8. (Ek bent: 14/09/1999 - KHK - 576/3 md.;değişik bend: 12/04/2005-5332 Kan/1.mad) Üyelik şartı aranmaksızın, nakit mevcutlarının % 25 ini aşmamak kaydıyla ve yönetim kurulu kararıyla, ilgili bakanlıklara devretmek üzere eğitim, sağlık, rehabilitasyon veya spor tesisleri kurmak veya bu amaçla kamu kurum ve kuruluşlarına ayni ve nakdi yardımda bulunmak, yurt içinde veya yurt dışında yangın, su baskını, deprem gibi tabii afetlerin vukuunda doğrudan veya yetkili makamlar aracılığıyla afet bölgesinde konut, eğitim, sağlık veya rehabilitasyon tesisleri yapmak veya bu amaçla kamu kurum ve kuruluşlarına ayni ve nakdi yardımda bulunmak. 2821 - Madde 44 - Sendika Ve Konfederasyonların Giderleri : (Değişik fıkra: 04/04/1995-4101/10 md.) Sendika ve konfederasyonlar, gelirlerini bu Kanunda ve tüzüklerinde gösterilen faaliyetleri dışında kullanamazlar veya bağışlayamazlar. (Mülga cümle: 26/06/1997-4277/8 md.) (Değişik fıkra: 04/04/1995-4101/10 md.) İşçi Sendika ve konfederasyonları, birinci fıkradaki harcamaların dışında ayrıca gelirlerinin en az yüzde onunu üyelerinin eğitimi ile mesleki bilgi ve tecrübelerini artırmak için kullanmak zorundadırlar. Vergi Usul Kanununa göre demirbaş sınıfına giren her türlü eşya veya malzeme demirbaş defterine kaydedilir ve bunlar hiç bir şekilde gider olarak işlem göremez. Demirbaşların satış ve terkininde uygulanacak usul ve esaslar sendika ve konfederasyon tüzüklerinde belirtilir. Sendika ve konfederasyonlar, üyeleriyle çalıştırdıkları işçiler dahil hiç kimseye borç veremezler. Ancak, nakit gelirlerinin yüzde beşini aşmamak kaydıyla sosyal amaçlı harcamaya, genel kurul kararıyla yönetim kurullarını yetkilendirebilirler. (Ek fıkra: 12/04/2005-5332 Kan/2.mad) 33 üncü maddenin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi bu madde hükümlerinden istisnadır. Mayıs 2007 de yapılan bir değişiklikle de, sendika zorunlu organlara seçilebilmek için aranan 10 yıl çalışma koşulu kaldırılmıştır. 2821 sayılı yasada getirilen bu düzenlemeler ile sendikalar açısından bazı esnekliklerin sağlandığı iddia edilse de, bu düzenlemelerle yapılan sadece sendikaların ağzına bir parmak bal çalmak olmuştur. AKP döneminde sendikalara, eylemlere yönelik sert yaklaşım sürdürülmüştür. Sendikaların ve işçilerin gerçekten güçlenmesini sağlayacak, ILO sözleşmelerini de dikkate alacak, yeni yasaların yapılmasından ise sürekli kaçılmıştır. SSK HASTANELERİ TASFİYE EDİLDİ, SAĞLIK HİZMETİNE ULAŞMAK DAHA DA ZORLAŞTI 5283 sayılı Kanun uyarınca SSK ya ait 144 hastane, 11 ağız diş merkezi, 217 dispanser ve 176 sağlık istasyonu 20 Şubat 2005 tarihinde Sağlık Bakanlığı na devredildi. Ancak söz konusu kanunun gerekçesinde ve AKP nin söylemlerinde devirden sonra sigortalı hastaların, süratle sağlık hizmetlerine ulaşacakları, sağlık hizmetlerinden adil ve eşit 4

ölçülerde yararlanacakları, iyi muamele görecekleri, ameliyat olabilmeleri veya yatarak tedavi görmeleri için bıçak parası veya başka adlar altında kendilerinden para istenmeyeceği, hekim tarafından verilen ilaçlara sıra beklemeden ulaşarak tedavilerine başlayacakları ısrarla belirtilmişse de uygulama sonuçları aksini gösterdi. Sağlık hizmetleri ulaşma hakkı adeta işçilerin ellerinden alınmış oldu. 2005 yılında başta Konfederasyonumuz 7 Türk-İş olmak üzere sendikaların, meslek kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin karşı çıkmasına rağmen işçilerin haklı gerekçeleri göz ardı edilerek SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri gerçekleştirildi. İşçilerin karşı çıkmasına rağmen verilen kararın faturası yine işçilere çıkartıldı. Nitekim uygulamada sigortalıların ödedikleri primlerin dışında cepten ödeme yaparak sağlık hizmetine ulaşmaları, düşük gelir grubuna sahip çok sayıda kimsenin yeteri kadar sağlık hizmetinden yararlanmasını engellemektedir. Özel Hastanelerden Herkes Yararlanabilecek Söylemi Yalan Çıktı AKP döneminde SSK Hastaneleri önündeki uzun kuyrukların azalacağı, herkesin özel hastanelere giderek sağlık hizmetlerinden yaralanabilecekleri söylemi sürekli tekrar edildi. Ancak bu söylemin yalan olduğu ortaya çıktı. Sigortalı hastaların özel hastanelerde gördükleri tedavilerin yüzde 30 unu cepten ödemeleri gerektiğinden düşük gelir gurubundaki sigortalılar özel hastanelerde tedavi göremedi. Buna karşın aynı kaynağı kullanan gelir düzeyi yüksek grupların daha iyi şartlarda sağlık hizmeti almaları sağlanmış oldu. Sağlık hizmetinde faydalanılması konusunda adeta bir çifte standart yaratılmış oldu. Özel hastaneler, sigortalıların cepten ödedikleri yüzde 30 oranındaki tedavi giderini yetersiz bulmakta, yükseltilmesi için hükümete baskı yapılmaktadır. Bu oranın yükseltilmesi halinde düşük gelir gruplarının özel sağlık tesislerinden yararlanmaları daha da imkansız hale gelecektir. 2006 SOSYAL GÜVENLİK KURUMU KURULDU AMA TEK ÇATI ALTINDA SOSYAL GÜVENLİK KURUMLARI TAM OLARAK BİRLEŞTİRİLEMEDİ 20 Mayıs 2006 tarihinde yayınlanan 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile SSK, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı kurum olarak birleştirildi ama uyguladıkları kanunlar bir türlü birleştirilemedi. 5502 sayılı Kanun ile kurumlar birleştirildi ama; Eski SSK nın uyguladığı 506 ve 2925, Eski Bağ-Kur un uyguladığı 1479 ve 2926, Eski T.C. Emekli Sandığı nın uyguladığı 5434 sayılı Kanunlar da birliği ve çalışanlar arasında NORM ve STANDART birliğini sağlayacak olan düzenlemeler bir türlü hayata geçirilemedi. 8 Tek çatı altında farklı uygulamalara devam edilmektedir. Özellikle memurlar için farklı durum yine devam etmektedir. 9 7 Sosyal Güvenlikte Yapılan Yasal Düzenlemelerin Bir Yıllık Uygulaması Sosyal Güvenlik Sisteminin Sorunlarını Çözemediği Gibi, Yeni Sorunların Kaynağı Olduğunu Gösterdi, Celal Tozan, Türk-İş Raporu, 2010. 8 http://www.muhasebedergisi.com/ali-tezel--aksam-gazetesi/sosyal-guvenlik-te-ne-oldu 9 http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/472428.asp 5

2007 AVRUPA SOSYAL ŞARTI NA KONULAN ÇEKİNCELER HALA KALDIRILMADI Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı, 9 Nisan 2007 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Sözleşme nin 2 maddesinin birer fıkrasına ve 2 maddesinin tamamına daha önceden koyulan çekinceler ise kaldırılmadı. Yürürlüğe giren Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı'na koyulan çekinceler şunlardır: Çalışanlara en az 4 haftalık ücretli yıllık izin sağlanmasına ilişkin 2. maddenin 3. fıkrası; Çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına ilişkin 4. maddenin 1. fıkrası; Çalışan ve işverenlerin, ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak amacıyla yerel, ulusal ve uluslararası örgüt kurma ve bu örgütlere üye olma özgürlüğüne ilişkin 5. madde; Toplu pazarlık hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla, grev de dahil olmak üzere, toplu eylem hakkına ilişkin 6. madde. Bilindiği üzere Avrupa Sosyal Şartı, sivil ve siyasal haklara yer veren İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin ekonomik ve sosyal alandaki uzantısı durumunda. 1961 yılında imzalanan ve sendikalaşma, toplu pazarlık, grev ve çalışma hakkı da dahil olmak üzere 19 sosyal hakkı güvence altına alan ilk Avrupa Sosyal Şartı, 1965 yılında yürürlüğe girdi. 1996 yılında imzalanan ve 1999 yılında yürürlüğe giren Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı ise, 1961 tarihli sözleşmede var olan eksiklikleri gidermek ve sosyal hakların kapsamını genişletmek amacıyla hazırlandı. Halen yürürlükte olan Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı, çalışma hakkı, adil çalışma koşulları hakkı, adil ücret hakkı, örgütlenme (sendikalaşma) hakkı, toplu pazarlık hakkı (grev dahil), çocuklar ve gençlerin korunması hakkı, çalışan kadınların analığının korunması hakkı, sağlığın korunması hakkı, sosyal güvenlik hakkı, çocukların ve gençlerin korunma hakkı, yaşlıların sosyal korunma hakkı, iş güvencesi hakkı ve konut hakkı gibi çok sayıda ekonomik, sosyal ve sendikal hakkı güvence altına alıyor. 10 AKP 2010 yılında gerçekleştirdiği Anayasa değişiklikleri ile sendikal hakları geliştirdiğini iddia etmektedir. Ama hala AKP Avrupa Sosyal Şartı na konulan çekinceleri kaldırmamakta ısrar etmektedir. AKP, gerçekten sendikal hakları genişletmek amacı ile hareket ediyorsa öncelikle bu çekinceleri kaldırmalıdır. ÖZEL ÖĞRETİM KURUMU ÖĞRETMENLERİNİN SENDİKA YASAĞI KALKTI AMA HALA ÖĞRETMENLERİN SENDİKALAŞMASI MÜMKÜN OLMADI Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin sendika üyesi olma hakkı 12 Eylül sonrasında, 1983 yılında yasaklanmıştı. Uzun yıllardır, özellikle dershanelerde çalışan öğretmenler günlük 12 saate varan çalışma süreleri, kötü çalışma koşulları ve düşük ücretlerle karşı karşıya kalmaktadır. 14 Şubat 2007 tarihli Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile bu çağdışı yasak 27 yıldan sonra ortadan kalktı. Ama örgütlenme önündeki engelleri kaldırılmasını sağlayıcı diğer yasal düzenlemeler hayata geçirilemediği için öğretmenlerin sendikalaşması sağlanamadı. Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerimiz hala uzun çalışma saatlerine mahkum bir şekilde, düşük ücretlerle, köle gibi çalıştırılmaktadır. GEÇİCİ İŞÇİLERE DAR KAPSAMLI KADRO VERİLDİ, EMEKLİ İŞÇİLER TASFİYE EDİLDİ, TAŞERONLAŞMANIN ÖNÜ AÇILDI Genel ve katma bütçeli kuruluşlarda, KİT lerde ve belediyelerde çalışan işçilerin daimi kadroya alınmasını öngören 5620 sayılı yasa 21 Nisan 2007 günü Resmi Gazete de 10 http://www.ikv.org.tr 6

yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasaya göre, kapsama alınan kuruluşlarda 2006 yılında usulüne uygun olarak vizesi yapılan geçici işçi pozisyonlarında, toplam 6 ay ve daha fazla süreyle çalan geçici işçilerden, kanunun yürürlüğe girdiği tarihte iş sözleşmeleri devam edenler kadroya alındı. Ama bu Kanun, özellikle iki ana başlıkta hak gaspı yarattı. Birincisi, geçici işçilerin bazılarının sözleşmeli personel statüsüne geçirilmesi, bu işçilerin toplu iş sözleşmesi ve grev hakkının elinden alınmasına neden oldu. İkinci olarak işçilerin çalışma hakkı gasp edildi. Emekliliği hak etmiş ve belirli yaşı doldurmuş işçiler zorunlu emekliliği kabul etmek durumunda bırakıldı. Böylelikle kamuda çalışan kadrolu işçi sayısı azaltılmış oldu. Bu zorunlu emekli edilen kadrolu işçilerin yerlerine ise ya sözleşmeli işçi alındı ya da ağırlıklı olarak taşeron uygulaması tercih edildi. KEY: KONUT EDİNDİRME YAĞMASI Tasarruf Teşvik Fonunun geri ödemesinde yaşanan sıkıntı benzer bir şekilde KEY ödemelerinde de yaşandı. Bilindiği gibi Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair 5664 sayılı Kanun 30 Mayıs 2007 tarihinde Resmi Gazete de yayımlandı. Kanunun kağıt üzerindeki amacı 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun uyarınca 1987 yılında uygulamaya başlayan ve 1995 yılında sona eren Konut Edindirme Yardımı (KEY) kesintilerinin hak sahibi olanlara nakit veya hisse senedi olarak ödenmesiydi. KEY Hesaplarının hak sahiplerine ödenmesi yıllardır sendikaların ve emekçilerin temel taleplerinden oldu. Ancak yapılanlar; bu talepleri karşılamaktan oldukça uzak kaldı. Hatta üzerinden yıllar geçmesi nedeniyle, vatandaşı, Lanet Olsun Yeter ki Üç Kuruş Geri Versinler durumuna getirdikten sonra, gerçekten de deyim yerindeyse Üç kuruş verdiler. Yaklaşık 5 6 milyon işçi ve kamu çalışanını ilgilendiren KEY ödemeleri bir müjde olarak sunuldu. Ancak ortalama 500 TL olarak planlanan KEY ödemeleri bir müjde değil bir yağma anlamına geldi. Çünkü çalışanlardan yapılan KEY kesintilerinin gerçek değeri 2006 sonu itibariyle 500 değil 5500 TL civarındaydı. Hükümet 5500 TL olarak ödenmesi gereken KEY hesaplarını 500 TL olarak ödeyerek çalışanları ortalama 5000 TL zarara soktu. Bunun sonucunda da Konut Edindirme Yardımı adeta Konut Edindirme Yağmasına dönüştü. 2008 5763 SAYILI İSTİHDAM PAKETİ KANUNU İSTİHDAMIN ARTMASINI SAĞLAMADIĞI GİBİ ÖNEMLİ HAK KAYIPLARININ YAŞANMASINA NEDEN OLDU 5763 İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 26 Mayıs 2008 tarihinde Resmi Gazete de yayınlanması ile yürürlüğe girdi. Muvazaalı alt işverenlik sözleşmesinin varlığının kesinlik kazanması halinde alt işveren işçilerinin başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılması. Ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılan işçilere mesleki eğitim zorunluluğu getirilmesi. İşsizlik ödeneği hesaplamasında yapılan, işçinin eline geçecek ödeneği büyüten değişiklik. 11 İşçiler açısından olumlu olarak değerlendirilebilecek yukarıda sıralanan birkaç düzenleme ile göz boyamaya çalışılmış, diğer taraftan gerek işverenler açısından gerekse de hükümet açısından kazanım niteliğinde pek çok düzenleme yapılmıştır. Bunlar ise şöyle sıralanabilir: Eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğunun kalkması. Çalıştırılan özürlülerin prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplan sigorta primlerine ait işveren hisselerinin tamamının Hazine tarafından karşılanması. Kontenjan veya yükümlülük olmadığı halde çalıştırılan özürlülerin prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde 50 sinin Hazine tarafından karşılanması. 11 Dr. Naci Ünsal / İstihdam Paketi Kanunu / Türk-İş Dergisi / 2008 / Sayı:380. 7

18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük olanlar ile yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadınların prime ait işveren hisselerinin 5 yıl süreyle işsizlik sigortası fonundan karşılanması. Çalıştırılan işçilerin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin işveren hisselerinin 5 puanlık kısmına isabet eden kısmının Hazinece karşılanması. İşverenlerin okul öncesi eğitim kurma zorunluluğun kaldırılması. Emzirme odası, çocuk bakım yurdu (kreş) kurma zorunluluklarının dışarıdan hizmet alımı yoluyla karşılanabilir hale gelmesi. İşverenlerin spor tesisi yapma yükümlüğünün kaldırılması. İşsizlik sigortası amaç maddesinin kapsamının genişletilmesi. İşsizlik sigortası fonunun nema gelirlerinden 1,3 milyar TL nin GAP yatırımlarında kullanılmak üzere Hazineye aktarılması. İşsizlik sigortası fonu nema gelirlerinin dörtte birinin (2009-2012) yılları arasında GAP yatırımlarında kullanılmak üzere Hazineye aktarılması. 12 Yukarıda sıralanan önemli hak kayıplarının yanı sıra istihdam arttırmak iddiasıyla çıkarılan bu yasayla işsizlik küçük bir oranda dahi azaltılamadı. 5510 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU: REFORM ADI ALTINDA HAKLARDA GERİYE GİDİŞ KANUNU AKP nin sosyal güvenlik sisteminde reform gerçekleştirmek iddiasıyla ortaya koyduğu ve çalışanların önemli hak kayıplarına uğramasına neden olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu yasa ile temel olarak hedeflenen şunlar oldu: 1. Sigortalılardan daha fazla prim alınırken, sigortalılara daha geç ve daha zor şartlarda emeklilik hakkının verilmesi, emeklilik elde edildiğinde ise daha düşük emekli maaşı, daha az hizmet sağlanması, 2. Zorunlu kamu sosyal güvenlik sisteminde, ağırlıklı sistem olarak özel sigortacılığa geçiş için uygun koşulların yaratılması, 3. Sağlık hizmetlerinin paralı hale getirilmesi ve piyasalaştırılması. Emeklilik Yaşı Yükseltildi Bu yasa çerçevesinde yapılan düzenlemeler Türkiye gerçeklerine uymamaktadır. Çalışanlarımıza mezarda emekliliği sunmaktadır. Gelişmiş ülkelere göre oldukça gerilerde bulunan ülkemizdeki ortalama yaşam süresi göz önünde bulundurulduğunda kademeli de olsa emeklilik yaşının kadın ve erkekte 65 e yükseltilmesi, çalışanların emekli olma ihtimallerini ortadan kaldırmıştır. Emekli aylığını hak etmek için kademeli de olsa kadın ve erkekte yaş 65 e, prim ödeme gün sayısı tam aylıkta 7200 e kısmi aylıkta 5400 e yükseltildi. Malul Aylığı Alma Koşulları Ağırlaştırıldı 5510 sayılı Kanun a göre; malullük aylığı hak etme koşulları daha da zorlaştırılarak malullük aylığını hak etmek için gerekli olan sigortalılık süresi 10 yıla; ödenmesi gereken prim günü 1800 e yükseltildi. Bu kanunun yasalaşması sürecinde Sendikalar ve Sivil toplum örgütleri, kanun kapsamında yer alan pek çok düzenlemeye karşı çıktı. Ancak AKP; tüm bunlara kulaklarını tıkayarak hareket etmeyi tercih etti. Güncelleme Katsayısı Yüzde 30 la Sınırlandırıldı Emek Platformu Çalışma Bakanlığı ile yatığı görüşmelerde emekli aylıkları ve bağlanacak diğer aylıkların hesaplanması sırasında kazançların güncellenmesinde kullanılacak güncelleme katsayısı na, refah payının (gelişme hızının) yüzde 30 yerine yüzde 12 Dr. Naci Ünsal / a.g.m. 8

100 olarak yansıtılması gerektiğine ilişkin talebini 13 dile getirdi. Ancak çalışanların bu talebi dikkate alınmadı ve refah payının yüzde 30 unun yansıtılması şeklindeki düzenleme yasalaştı. Eski 506 sayılı kanunla emekli aylıklarının hesaplanmasında geçmiş yıllara ilişkin kazançlar güncellenirken önceki yılda gerçekleşen tüketici endeksindeki değişim oranının yüzde 100 ü ile gelişme hızının yüzde 100 ü ayrı ayrı dikkate alınıyordu. Yani Türkiye nin emekçisi, gerçekleştirdiği üretimle, gelişim hızına verdiği katkının karşılığını tam olarak alabiliyordu. Bu düzenleme; önümüzdeki yıllarda zaten düşük olan emekli maaşlarının daha da düşmesine neden olacak. Zaten sefalet ücretlerine mahkum edilmiş olan emeklilerimizin yaşam koşulları daha da gerileyecektir. Kız Çocuklarımız Korumasız Bırakıldı Bu Kanun ile sigortalı sayılmayan, isteğe bağlı sigortaya devam etmeyen, gelir ve aylık almayan eş; 18 yaşını doldurmamış çocuklar, 18 yaşını doldurmuş olmakla birlikte orta öğrenimde okuyan 20, yüksek okulda okuyan 25 yaşına kadarki çocuklar ile evlenmemiş malul çocuklar, Genel Sağlık Sigortası kapsamında kaldılar. 14 5510 sayılı kanun gereği 01.10.2008 tarihinden önce 18 yaşını dolduran, okumayan, kız çocuklarının durumlarında değişiklik olana kadar sağlık sigortası hakları devam ederken, 01.10.2008 tarihinden sonra 18 yaşını dolduran, okumayan ve çalışmayan kız çocukları sağlık sigortası kapsamı dışına çıkartılmıştı. Geçmişten bu yana kız çocuklarımızı koruyan ve zarar görmelerini önleyen kanunlar yapılırken, toplumsal yapımıza ters bir şekilde ilk defa bu kanun ile kız çocuklarımız sağlık güvencesinden yoksun bırakıldı, korumasız bırakılmıştır. Sendikalar yıllardır, kız çocuklarımızı mağdur eden bu düzenlemenin değiştirilmesi yönündeki taleplerini Hükümete iletmektedirler. Son olarak 2011 yılı Şubat ayında TBMM Genel Kurulu ndan geçen Torba Yasa da bu düzenleme ile ilgili kısmi bir iyileştirme yapıldı. Yasanın 49 uncu maddesi ile 5510 Sayılı Kanunun geçici 12 inci maddesinde yapılan değişiklikle, sadece 5510 Sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce 18 yaşını doldurmuş, sigortalının bakmakla yükümlü olduğu aile ferdi hakkını kazanmış kız çocuklarının durum değişikliklerine uğradıktan sonra da bu hakları korumaları sağlanmıştır. Bu kısmi düzenleme yeterli değildir. 5510 sayılı Yasa nın yürürlük tarihinden sonra 18 yaşını dolduran kız çocuklarımızın mağduriyeti hala giderilmemiştir. Diş Tedavisinin Kapsamı Daraltıldı 5510 sayılı Kanun la diş tedavisinden sadece 18 yaşından küçükler yaralanabilmesine olanak veren bir düzenleme yapıldı. 18 yaşından büyük olanların ise ortodonti diş tedavisinden yararlanma imkanları ellerinden alındı. Ağız ve diş tedavisindeki temel sağlık yardımlarından olan ortodonti yardımları için yaşa bağlı olan böyle bir sınırlama ve kısıtlama Anayasa nın 56. Maddesinde düzenlenmiş olan sağlık hakkı ile bağdaşmaktadır. Katılım Payı İle Artık Sağlık Paralı Hale Geldi Söz konusu Kanunla getirilen, sağlık yardımlarından yaralanmak için sigortalıdan katılım payı alınması ile sağlık artık paralı hale getirildi. Bu düzenleme; Anayasa nın 56. Maddesindeki Devlet in herkesin yaşamını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak yükümlülüğüne tamamen aykırıdır. Sağlık Yardımlarının Kapsamı Daraltıldı 506 Sayılı SSK ya göre önceki bir yıl içinde en az 120 gün hastalık sigortası primi ödemiş olan sigortalı ve hak sahibi durumundaki aile fertleri; sigortalı niteliğini yitirdiği tarihten itibaren 180 gün boyunca sağlık yardımlarından faydalanabiliyordu. Ancak AKP hükümeti tarafından reform diye sunulan 5510 Sayılı yasa ile bu süre 90 güne düşürüldü. 13 Basın-İş Dergisi, Nisan 2008. 14 Belediye-İş 9. Genel Kurul Çalışma Raporu, 27-28 Kasım 2010. 9

İşçiler Arası Çifte Standart Yaratıldı Kamuda çalışan mevsimlik işçilerin; işleri gereği hizmet akitlerinin askıda olup çalışmadıkları sürece, genel sağlık sigortası primlerinin işverenlerince ödenmesi bu kanun ile düzenlendi. Ancak özel sektörde çalışan mevsimlik işçilere aynı hak verilmedi. Özel sektörde çalışan mevsimlik işçilerin hizmet akitleri askıda olduğu sürece, önceki bir yıl içinde 30 gün genel sağlık sigortası primi ödemiş olmaları kaydıyla sağlık yardımlarından yararlanabilmektedirler. Çalışamadıkları sürelerin genel sağlık sigortası primlerini kendileri ödemektedirler. Özel sektör işçilerinin primlerini kendileri ödemek koşuluyla sosyal güvenlik haklarından yararlanmaları yönündeki düzenleme eşitlik ilkesine aykırıdır. İşçilerin Prim Yükü Arttırıldı Aylık maaşın dışında yapılan ilave ödemelerden de (prim, ikramiye vb.) prime esas kazancın üst sınırını aşan kısımlarından iki ay süre ile prim kesilmesi düzenlemesi getirildi. 6772 sayılı Kanunla ödenen ikramiyeler de prime tabi tutulmaya başlandı. AKP tarafından getirilen bu düzenleme; işçilere prim yükü getiren diğer bir uygulamadır. Sigortalı işçinin izinli ya da istirahatlı olduğu sürelerde iş kazaları veya meslek hastalığı riskine maruz kalmamalarına karşın yeni uygulama ile bu sürelerde ödenen ücretlerden de iş kazaları ve meslek hastalığı sigortası primi kesilmektedir. Bu uygulama maliyetleri düşürme peşinde olan işverenlerin; bu sürelerde işçiye ücret ödememeyi tercih etmesine neden olmaktadır. İş Kazası Sonucu Oluşan Sakatlık Nedeniyle İşten Çıkartılan İşçiler Açlığa Mahkum Edildi 01.10.2008 tarihinden önce, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu yüzde 25 ve daha yukarı oranda meslekte kazanma gücünü kaybedenlere cari asgari ücrete göre 485 TL nin altında gelir bağlanamayacağı öngörülmekteydi. Ancak 01.10.2008 tarihinden itibaren alt sınır uygulamasının kaldırılması sonucu bağlanacak gelir tutarı 121 TL ye kadar geriledi. Bu düzenleme ile iş kazası nedeniyle sakat kalan işçilerimiz, aileleri ile birlikte açlığa ve yoksulluğa mahkum edildi. Yıpranma Hakkı Kaldırıldı Sendikaların tüm karşı koymalarına rağmen pek çok işkolunda yıpranma hakkı ortadan kaldırıldı. Ancak tasarı aşamasında yapılan girişimler sonucunda en azından 3600 gün şartı aranmadan yasa yürürlük tarihine kadar itibari hizmet kapsamında çalışılan sürelerin karşılığı alınabilmektedir. Sosyal Yardım ve Primsiz Ödemeler Kanunu Bugüne Kadar Yasallaştırılmadı Sadaka Anlayışına Devam Edildi Sosyal güvenlik sistemimizde reform olarak adlandırılan projenin dördüncü ayağını oluşturan Sosyal Yardım ve Primsiz Ödemeler Kanunu bugüne kadar yasallaştırılmamıştır. Eğer bu tasarı yasalaşmış olsaydı, farklı kurumlar aracılığıyla dağınık bir halde ve sadaka anlayışı içine sürdürülen sosyal hizmet ve ödemeleri, çağdaş ölçütlerde sunulacaktı. Ancak hükümet bu konuda adım atmak istemedi. REFORM SONRASI YAŞANAN SORUNLAR Reform adı 15 altında yapılan yasal düzenlemelerin uygulamaya geçilmesiyle; Sosyal Güvenlik sistemimizin, tüm kesimlerin mutabık kaldığı finansman, kapsam, hak ve yükümlülüklerde birliktelik ve kurumsal yapıya ilişkin sorunlar çözüme kavuşturulamadı. Aksine çalışanların yeni sorunlar yaşamasına neden oldu. Küresel krizin yoğun olarak etkisinin sürdüğü 2008 yılında sistemin 1,90 olan aktif/pasif dengesi, 2009 yılında 1,82 ye düştü, buna bağlı olarak 2008 yılında 25 milyar 902 15 Sosyal Güvenlikte Yapılan Yasal Düzenlemelerin Bir Yıllık Uygulaması Sosyal Güvenlik Sisteminin Sorunlarını Çözemediği Gibi, Yeni Sorunların Kaynağı Olduğunu Gösterdi, Celal Tozan, Türk-İş Raporu, 2010. 10

milyon TL olan finansman açığı, 2009 yılının ilk 7 ayında 16 milyar 766 milyon TL ye yükseldi. Kurumun finansman açığı büyüdükçe genel bütçeye olan yükü de arttı. Yine 2008 yılında kurumun prim gelirleri kurumun emekli aylığı ve sağlık giderlerinin yüzde 64,6 sını karşılar iken, 2009 yılının Temmuz ayı sonu itibariyle yüzde 54,5 ini karşılayabildi. Sosyal güvenlik sistemimizin kapsamı dışında olan nüfus 2007 yılında genel nüfusun yüzde 17 si olarak hesaplanır iken, 2008 ve 2009 yıllarında bu oran yüzde 19 a yükseldi. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun uygulanmaya başlanması ile sigortalı işçiler emeklilik sisteminden kaynaklanan yeni sorunlarla da karşılaşmışlardır. Mevsimlik İşçilerimiz Mağdur Edildi İsteğe bağlı sigortalının bağımsız çalışanlar niteliğinde sigortalı sayılması, emeklilik için gerekli olan prim gün sayısını tamamlamada en büyük risk grubunu oluşturan mevsimlik ve kısmi süreli işlerde çalışan işçilerin, emeklilik haklarını elde etmelerini olanaksız hale getirmiştir. Yeni kanunun uygulanması ile çiftçilikle de uğraşan sigortalı işçilerin karşılaştıkları sorun ise, hizmet akdi niteliğine bağlı sigortalılıklarını kaybetme tehlikesidir. Gerek şeker fabrikalarında, gerekse çay ve tütün fabrikalarında çalışmakta olan işçilerin tamamına yakını aynı zamanda şeker pancarı, çay veya tütün üretmektedir. Bu durumdaki işçilerin iş sözleşmelerinin askıda olup, işverenlerince adlarına ödenmekte olan primlerin durduğu tarihten itibaren, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışan zorunlu sigortalı olarak kabul edilmekte, hizmet akdine tabi sigortalılıkları sona erdirilmektedir. Bu durumdaki sigortalılar tarım alanında ki çalışmalarını sonlandırmadıkça, fabrikadaki çalıştıkları sürelerde dahi iş sözleşmesine tabi sigortalı kabul edilmemektedir. Mülkiyetlerindeki çok küçük topraklarda ürettikleri tarım ürünleri ile geçimlerini sağlamaları mümkün olmayan mevsimlik işçilerin, sosyal sigorta primlerini kendilerinin ödemesi zorunda bırakan ve emeklilik prim gün sayılarını ise 9000 güne yükselten bu uygulama çok sayıda işçiyi mağdur etmektedir. Meslekte Kazanma Gücünü Yitiren İşçilerimiz Açlığa Mahkum Edildi Yeni uygulama ile emeklilik sisteminin ortaya çıkardığı diğer bir sorun ise, iş kazaları ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü yüzde 25 veya daha yukarı oranda kaybedenlere bağlanan gelirlerde önceki sistemde uygulanan alt sınır uygulamasının kaldırılmasından kaynaklanmaktadır. 01.10.2008 tarihinden önce, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu yüzde 25 ve daha yukarı oranda meslekte kazanma gücünü kaybedenlere cari asgari ücrete göre 485 TL'nin altında gelir bağlanmayacağı öngörülmekteydi. Bu durumdaki sigortalıların iş kazası sonucu oluşan sakatlıkları nedeniyle işten çıkartılmaları halinde aldıkları gelir ile güçlükle de olsa geçimlerini sağlayabilmeleri mümkündür. Ancak 01.10.2008 tarihinden itibaren alt sınır uygulamasının kaldırılması sonucu bağlanacak gelir tutarı 121 TL ye kadar düşmüştür. Geçirdikleri iş kazası sonucu oluşan sakatlıkları nedeniyle meslekte kazanma gücünü kaybeden ve yeni bir iş bulma şansı imkansız olan işçiler açlığa mahkum edilmiştir. Sigortalı İşçilerin Prim Yükleri Arttı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun uygulanması ile sigortalı işçilerin prim yükleri de arttı. Teknik bakımdan tartışılan bir düzenleme ile kamuda çalışan işçilere 6772 sayılı kanunla ödenen ikramiyelerden prim kesilmesine başlandı. Asıl ücretlerin dışında, ikramiye ve benzer niteliklerde ödemelerin yapıldığı aylarda prime esas kazancı aşan ödemelerin takip eden iki ayda prime tabi tutulması, uygulanması güçlükle yürütülen ve işçilere prim yükü getiren diğer bir düzenlemedir. Sigortalı işçinin izinli yada istirahatlı olduğu sürelerde iş kazaları yada meslek hastalığı riskine maruz kalmamalarına karşın yeni uygulama ile bu sürelerde ödenen ücretlerden iş kazaları ve meslek hastalığı sigortası priminin kesilecek olması işverenleri bu sürelerde işçiye ücret ödeme konusunda caydırıcı etki yapmaktadır. 11

GENEL SAĞLIK SİGORTASI UYGULAMALARI VE SORUNLAR Sağlık Giderleri Arttı 5510 sayılı yasanının 2008 yılında yürürlüğe girmesinin ardından sağlık giderlerinin daha da arttığı, buna karşılık ise sağlıktaki hizmet kalitesinin azaldığı görüldü. Bilindiği gibi sendikalar tarafından karşı çıkılmasına rağmen SSK Hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredildi. Bu durum kurumun sağlık üretim maliyetlerini kontrol edememesine neden oldu. Sağlık hizmetlerinin satın almak durumunda kalınması; sağlık giderlerinin artması sonucunu doğurdu. Düşük Gelir Grubundakiler Sağlık Hizmetlerinden Faydalanamamaktadır Bu artan giderlerin karşılanabilmesi için her zaman olduğu gibi yine işçilere yüklenilmektedir. Uygulamada sigortalıların ödedikleri primlerin dışında cepten ödeme yaparak sağlık hizmetine ulaşmaları, düşük gelir grubuna sahip çok sayıda kimsenin yeteri kadar sağlık hizmetinden yararlanmasını engellemektedir. Sigortalı hastaların özel hastanelerde gördükleri tedavilerin yüzde 30 u ila yüzde 70 i oranında cepten ödeme yapmaları düşük gelir grubundaki sigortalıların özel hastanelerde tedavi görmelerini imkansızlaştırmakta, aynı kaynağı kullanan gelir düzeyi yüksek grupların daha iyi şartlarda sağlık hizmeti almalarını sağlamaktadır. Genel sağlık sigortasının uygulama sonuçları, kurumun sağlık giderlerinin önemli ölçüde artmasına karşın, tedavi hizmetlerinde amaçlanan hizmet kalitesine ulaşılamadığını ortaya koydu. Artan sağlık giderleri nedeniyle sigortalıların cepten ödemesi gereken para miktarının daha da yükseleceği endişesi duyulmaktadır. Genel sağlık sigortasının uygulanmaya başladığı, 01.10.2008 tarihinden itibaren 18 yaşını dolduran okumayan, çalışmayan ve evlenmemiş olan kız çocuklarının sigortalının bakmakla yükümlü olduğu aile ferdi sayılmaması uygulamadan kaynaklanan yeni bir sorunu ortaya çıkardı. Kız çocuklarımızın sağlık hizmetlerinden faydalanamaması önemli sosyal bir sorundur Ülkemizde işsizlik oranı küresel krizinde etkisi ile sürekli yüzde 10'nun üzerinde seyretmektedir. Kadınların işgücüne katılma oranı düştü, tarım dışı işsizlik oranı ise yüzde 20'lere yaklaştı. Yapısal bir sorun haline gelmiş olan işsizliğin bu boyuta ulaştığı ülkemizde; 18 yaşını doldurmuş, okumayan, çalışmayan ve evlenmemiş olan kız çocuklarının bakmakla yükümlü aile ferdi olarak, sağlık hizmetlerinden yararlanamamaları; yoksulluk sınırının ise çok düşük olarak belirlenmesi devletin sunduğu ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını da engelledi ve konunun önemli bir sosyal sorun olarak devamına neden oldu. İş sözleşmelerinin kamuda mevsimlik ve kısmi süreli işlerde çalışan sigortalı işçilerin askıda olduğu, çalışmadıkları sürelerde genel sağlık sigortası primleri işverenleri tarafından ödenirken, özel sektörde çalışanların bu sürelerdeki genel sağlık sigortası primlerinin kendileri tarafından ödenecek olması sistemin uygulanması ile ortaya çıkan yeni sorunlardan birisidir. Kanunda olmamasına karşın, Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinde yapılan düzenleme ile bulunduğu yerde tedavi edilemeyen hastanın zorunlu olarak en yakın yere sevkinin öngörülmesi; en yakın yerdeki sağlık tesisinde de tedavi olmayacağı için hekim tarafından tedavisinin yapılabileceği diğer bir sağlık kuruluşuna zorunlu olarak sevk edilmesi halinde yol parasının ödenmemesi bir başka sorundur. Öte yandan tek hekim tarafından ayaktan yapılan tedavilerde sigortalı hastalara bir yıl içerisinde en çok 40 gün istirahat verilmesi, bu süreden sonraki istirahatların ise bir gün dahi olsa Sağlık Kurulu Raporu ile verilmesinin zorunlu tutulması çok sayıda sigortalı işçiyi mağdur etmiştir. 16 16 Celal Tozan, a.g.m. 12

2009 5921 SAYILI YASA İLE İŞSİZİN PARASINA EL KONULDU AKP Hükümeti, TBMM den geçirdiği 5921 sayılı Yasa ile işsizin parasına, işsizlerin ve çalışanların onayı dışında el koydu. 4447 sayılı İşsizlik Sigortasında değişiklik yapan 5921 sayılı Yasaya göre 2009 ve 2010 yılları için İşsizlik Sigortası Fonu nun nema gelirlerinin dörtte üçü, 2011 ve 2012 yılları için de dörtte biri Güneydoğu Anadolu Projesi ve diğer alt yapı yatırımlarında kullanılmak amacıyla bütçeye gelir olarak aktarılmasına karar verildi. İşsizlerin parasına el konulmasını sağlayan bu yasayla işverenlere ise sigorta primi ödemelerini kolaylaştıracak düzenlemeler yapıldı.nisan 2009 dan sonra yeni işçi alan işverenlerin, bu işçilerle ilgili ödenmesi gereken sigorta primlerinin işveren payının, işsizlik fonundan karşılanması öngörüldü. İşsizlik sigortasından yararlanıp yeniden işe alınan işçilerin sigorta sağlık primlerindeki işveren payı da fondan karşılanması hüküm altına alındı. Konfederasyonlar Cumhurbaşkanı na bu yasa ile ilgili olarak yaptıkları başvuruda, Anayasa nın 49 uncu maddesine göre devletin işsizliği önlemek için gerekli tedbirleri almakla yükümlü olduğu belirterek; İşsizlik Sigortası Fonu nun bir yatırım fonu olmayıp; sigorta tekniğine göre işçi ücretlerinden yapılan kesintiler ile işveren payı ve devlet katkısından oluşan ve işsizlik amacına dönük bir fon olduğunu vurguladılar. Ancak Cumhurbaşkanı, fonun amacı dışında kullanılmasıyla ilgili maddelere itiraz etmedi. Konfederasyonların yasanın onaylanmaması için Cumhurbaşkanı Gül e yaptığı başvuru ise sonuçsuz kaldı. KİRALIK İŞÇİ DÜZENİ ISRARI SÜRMEKTEDİR AKP 2009 yılında Özel İstihdam Büroları aracılığıyla işverenlere işçi kiralayabilmenin yolu açabilmek adına 5920 17 sayılı yasa ile bir girişimde bulundu. Bu girişim çerçevesinde oluşturulan 5920 sayılı İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun un mesleki anlamda geçici iş ilişkisini düzenleyen birinci maddesi bir kez daha görüşülmek için Cumhurbaşkanı tarafından TBMM ye geri gönderildi. Bu maddenin yasadan çıkarılmasının ardından 26 Haziran 2009 tarihinde 5920 sayılı kanun yasalaştı. Böylelikle kamuoyunda Kiralık İşçi Düzeni olarak bilinen düzenleme yasalaşmamış oldu. Modern kölelik olarak adlandırılabilecek olan Kiralık İşçi Düzeni nin yasalaştırılmasını ve işçinin emeğinin kiralanabilen bir meta haline dönüştürülmesini amacı ile hareket eden AKP hükümetinin; Orta Vadeli Ekonomik Programın hedefleri doğrultusunda bu girişmelerini sürdürmeye devam edeceği bilinmektedir. AMACI DIŞINDA KULLANILAN İŞSİZLİK SİGORTASI FONU Ülkemizin en önemli problemi bilindiği gibi işsizliktir. Çalışanların işsiz kaldıklarındaki en önemli güvencesi ise 1999 yılından itibaren oluşturulan işsizlik sigorta fonudur. İşsizlik Sigortası, çalışırken kendi iradesi dışında işsiz kalınması durumunda kısa dönemde en etkili koruma aracıdır. İşsizlik sigortası ancak 1999 yılında 4447 sayılı Kanunla yürürlüğe girdi. İşsizlik sigortası primleri 2000 yılı itibariyle kesilmeye ve İşsizlik sigortası ödemeleri 2002 yılı itibariyle yapılmaya başlandı. 18 Ancak bu fondan yararlanma koşullarının ağırlığı nedeniyle ülkemizde işsiz kalanların çoğunlu bu fondan yaralanamamaktadır. Diğer taraftan AKP hükümeti tarafından işsizlik sigortası fonu çıkartılan yasalar ile amacının dışında kullanıldı, işsizin parasına el uzatıldı. 26 Mayıs 2008 tarihinde yasallaşan 5763 sayılı Kanun ve 18 Temmuz 2009 tarihinde yasallaşan 5921 sayılı Kanun ile iki yıl artarda işsizlerimizin parasına AKP tarafından el konuldu. Bunlar yetmezmiş gibi bir de 25 Şubat 2011 tarihinde yürürlüğe giren Torba Yasayla da işverenlerin yükünü azaltmak amacı doğrultusunda bir kez daha işsizlik fonuna el uzatılmaktadır. 17 Belediye-İş 9. Genel Kurul Çalışma Raporu, 27-28 Kasım 2010. 18 Belediye-İş 9. Genel Kurul Çalışma Raporu, 27-28 Kasım 2010. 13

2010 ÇALIŞMA HAYATI AÇISINDAN ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİ 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumdan yüzde 58 oranında evet çıkmasının ardından 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun yürürlüğe girmiş oldu. Çalışma hayatı açısından bu Kanun ile Anayasanın Sendika Kurma Hakkı başlıklı 51 inci, Toplu İş Sözleşmesi Hakkı başlıklı 53 üncü ve Grev Hakkı ve Lokavt başlıklı 54 üncü maddelerinde bazı düzenlemeler yapıldı. Anayasanın Sendika Kurma Hakkı başlıklı 51 inci Maddesinin dördüncü fıkrasındaki Aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz hükmü kaldırıldı. Bu değişikliğin kanunlarda yapılacak düzenlemeler ile hayata geçirilmesi ile örgütlenme özgürlüğünü artırmak yerine toplu sözleşme sürecini kilitleyecektir. Bu düzenlemenin asıl ve daha uzun vadeli hedefi ise, yandaş sendikaları büyütmek ve Hükümet politikalarına çalışanlar lehine eleştiriler getiren sendikaları süreç içinde saf dışı bırakmaktır. Anayasanın Toplu İş Sözleşmesi Hakkı başlıklı 53 üncü Maddesine; Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir. Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir hükümleri eklendi. Bu değişikliğin kanunlarda yapılacak düzenlemeler ile hayata geçirilmesiyle; grev hakkı olmayan kamu çalışanlarının toplu pazarlık sürecinde masaya oturması durumunda taleplerinin reddedilmesi kesindir. Ardından başvurulacak olan Hakem Kurulu'nda da bir gelişme sağlanamayacağı açıktır. Bu durumda da kamu çalışanlarının toplu iş sözleşmesi aracılığıyla yaşam koşullarının geliştirilmesi mümkün olmayacaktır. Anayasanın Grev Hakkı ve Lokavt başlıklı 54 üncü Maddesinin yedinci fıkrasındaki Siyasî amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz hükmü kaldırıldı. Ancak, "Milli güvenliğe aykırı" olma bahanesiyle grev yasakları zaten devam etmektedir. Bilindiği gibi AKP döneminde pek çok önemli grev bu gerekçeyle engellenmiştir. Anayasa değişikliklerinde de aynı ibarenin aynen korunması, grev yasaklarının özüne hiç dokunulmadığını göstermektedir. Anayasanın 125'inci Maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesi; "Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz" şeklinde değiştirilmiştir. 125'inci madde de yapılan bu değişiklik ile başta özelleştirme uygulamalarında olmak üzere yargının; idarenin eylem ve işlemlerine ilişkin verdiği iptal ve yürütmeyi durdurma karalarında, "kamu yararı ve yerindelik ilkesi"ni dayanak olarak kullanması zorlaştırılmıştır. ULUSAL İSTİHDAM STRATEJİSİ DEĞİL, ÇAĞDAŞ KÖLELİK STRATEJİSİ Ülkemizin en önemli problemi olan ve özellikle gençlerimizi etkileyen işsizliğin çözümü için yıllardır ciddi bir adım atılmadı. Bu sorunun çözümü için AKP Hükümeti tarafından 2010 yılı Haziran ayında 200 bin kişiye yeni iş sağlayacak şeklindeki söylemle yeni bir strateji ortaya konuldu. İktidar olduğu günden bugüne istihdam yaratacak tek bir adım atmayan AKP, gündeme getirdiği Ulusal İstihdam Stratejisi ile işsizliği azaltacağını iddia etmektedir. Bu ortaya konulan strateji paketiyle çalışanların kazanılmış haklarından yapılacak tasarruflar ile işsizliğin azaltılamayacağı bir gerçektir. Üretime yönelik yeni yatırımlar yapılmadan, çalışanların ve işverenlerin üzerindeki vergi adaletsizliği düzeltilmeden, sermayeden yana değil emekten yana bir ekonomik model hayata geçirilmeden, işsizlik hiçbir zaman azaltılamayacaktır. Bu proje ile gerçekte hedeflenen her düzeyde işçi maliyetlerini aşağı çekmektir. Bunun için de çalışanların köklü hakları geri alınmak istenmektedir. 14

Ulusal İstihdam Stratejisi kapsamında gündeme getirilen işgücü piyasalarının esnekleştirilmesi ile hedeflenen toplam işgücü içinde iş güvencesi dışında kalan işçi sayısını arttırmaktır. İstisnai çalışma biçimleri olarak kabul edilen belirli süreli sözleşme ile çalışma, çağrı üzerine çalışma, kısmi zamanlı çalışma yayınlaştırılmaya ve temel çalışma türü haline getirilmeye çalışılmaktadır. İşverenler; kıdem tazminatlarını maliyetleri açısından ek yük olarak gördükleri için yıllardır bundan kurtulmak amacıyla her türlü girişimde bulunmaktadırlar. Ulusal İstihdam Stratejisi ile işverenlerin bu talebi karşılanmaya çalışılmaktadır. İşverenlerin kıdem tazminatı konusundaki taleplerini karşılayan bir düzenlemeye gidilirken, ne yazık ki çalışanlar; en önemli kazanımları olan kıdem tazminatı hakkından mahrum olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Birkaç denemeye rağmen yasallaşmayan özel istihdam bürolarının geçici iş ilişkisi kurabilmesine yönelik düzenleme; bu kapsamda hayata geçirilmek istenmektedir. İşçinin emeğini; kiralanabilen bir meta haline getirilmeye yönelik bu girişim kabul edilebilir bir girişim değildir. Bölgelere göre farklılaşmış asgari ücret düzenlemesi ile işçilere mevcut asgari ücretin altında ücret ödenmesinin önü açılmak istenmektedir. Bu düzenlemenin hayata geçmesi durumunda zaten yetersiz olan asgari ücretle geçinemeye çalışan milyonlarca asgari ücretli; daha zor geçim koşullarına, açlığa mahkum olacaktır. SOSYAL POLİTİKALARDAN UZAK ORTA VADELİ PROGRAM 10 Ekim 2010 tarihinde Resmi Gazete de 2011-2013 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) yayınlanmıştır. OVP de benzer bir şekilde işgücü piyasasının daha esnek hale getirecek politikaların uygulanması öngörülmektedir. OVP de ayrıca sağlık hizmetlerinde ilaç ve tedavi harcamalarını daha akılcı hale getirmeye yönelik tedbirlerinin alınmasına devam edileceğine de yer verilmektedir. Bununla çalışanlar ve emekliler açısından ilaç, muayene ve tedavi hizmetlerindeki katkı bedellerinin artması, bütçeden sağlığa yapılan katkının ise azalması öngörülmektedir. Yine OVP de özelleştirmelerin kararlılıkla sürdürüleceği, kamunun elektrik ve şeker üretimi alanından tamamen çekileceği, telekomünikasyon, liman, TCDD (demiryolları), otoyol ve köprü işletmeciliğindeki payının da azaltılacağı ifade edilmektedir. Bu özelleştirmelerin gerçekleşmesi durumunda kamudaki bu alanlarda; işsizlik, sendikasızlaştırma ve güvencesiz çalışma artacaktır. BU NE YAMAN ÇELİŞKİ: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI İLE TAŞERONLAŞMA YAYGINLAŞTIRILMAK İSTENMEKTEDİR 2005 yılında AB uyum sürecinde 89/2 sayılı Direktifin yerine getirilmesi amacıyla, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Taslağı çalışmaları başlatıldı. 21 Aralık 2006 tarihinde 6 ncısının yapıldığı Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi olağan toplantısında İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı taslak metni ilk kez tarafların görüşlerine sunuldu. 2008 yılına kadar birkaç kez değiştirilen tasarı aynı yılın sonuna gelindiğinde sosyal taraflar ile paylaşılmadan Başbakanlığa gönderildi. Bu gelişmeden iki yıl sonra 2010 yılının Temmuz ayında İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı Taslağı Çalışma Bakanlığı tarafından başta Türk-İş olmak üzere konu ile ilgili diğer sosyal taraflara iletildi. Taslakta yürürlükten kaldırılan ve değiştirilen hükümler başlıklı bölümde 4857 sayılı Kanunun 2 inci maddesinin altıncı fıkrasının birinci cümlesinde geçen veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ibaresi veya asıl işin bir bölümünde işin gereği veya teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklik ile taşeron çalıştırılması kolaylaştırılmak ve muvazaalı ilişkinin kurulması mümkün kılınmak istenmektedir. Bu düzenlenmenin kanunlaşması durumunda asıl işin keyfi olarak bölünmesinin önüne geçilemeyecek. İşyerlerinde taşeron uygulamaları yaygınlaşacak. Bunun sonunda iş kazaları daha da artacak. Bu düzenleme söz konusu kanun taslağının ruhuna tamamen aykırıdır. 15

2011 TORBA YASAYLA EMEKÇİLERİN HAKLARI BUDANDI Kamuoyunda Torba Yasa Tasarısı olarak adlandırılan Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı sendikaların ve emek örgütlerinin tüm itirazlarına karşın, TBMM Genel Kurulu nda kabul edildi. Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi nin sessiz sedasız yerleştirildiği torba yasa; gençlerin, işçilerin, kamu emekçilerinin, işsizlerin yer aldığı geniş bir kesim için pek çok olumsuz düzenleme içermektedir. TBMM Genel Kurulu nda kabul edilen torba yasayla getirilen önemli düzenlemeler şöyle sıralanabilir: Stajyer Sömürüsünün Önü Açıldı Meslek liselerinde eğitim gören öğrencilerin staj yapabilecekleri işyerlerinin sayısı; Türkiye deki toplam işletmelerin yüzde 93 ünü kapsayacak şekilde arttırıldı. 18 yaşını bitiren stajyerlerin ücretleri ise asgari ücretin üçte ikisinden üçte birine düşürüldü. Bu düzenlemeler ile ucuz işgücü olarak görülen meslek lisesi öğrencileri, çıraklarla aynı kapsama alındı ve stajyer olarak sömürülmelerinin önü açıldı. İşsizlik Sigortası Fonu na Bir Kez Daha El Uzatıldı Bu tasarı ile çalışanların işsiz kaldıkları zaman tek güvenceleri olan ve zaten yıllardır amacı dışında kullanılan işsizlik sigorta fonu; krizin zararlarının çıkartılabileceği bir kaynak haline getirildi. İşverenlerin, işsizlik fonundan yararlanmasının kapsamını genişletmek amacıyla; kısa çalışma ödeneğinin uygulama alanı genişletilerek, ödenek miktarı yeniden düzenlendi. Buna göre, genel ekonomik, sektörel veya bölgesel kriz nedeniyle haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak azaltılması, işyerinin faaliyetinin kısmen veya geçici olarak durdurulması hallerinde iş yerinde 3 ayı aşmamak üzere kısa çalışma yapılabilecek. Bakanlar Kurulu, kısa çalışma ödeneğinin süresini 6 aya kadar uzatmaya yetkili olacak. İşsizlik Sigortası Fonu nun bir önceki yıl prim gelirlerinin yüzde 30'u, istihdamı artırmaya yönelik politika ve tedbirleri uygulamak, istihdamı koruyucu tedbirler almak, işe yerleştirme ve danışmanlık hizmetleri temin etmek amacıyla kullanılabilecek. Bakanlar Kurulu, bu oranı yarı oranında artırabilecek. İşverene Sigorta Prim Desteği Getirildi İşverenlerin üzerindeki işçi maliyetleri yükünün azaltılmasına yönelik olarak; 18 yaşından büyük kadınları ve 18-29 yaş arası erkekleri istihdam edenlerin sigorta primlerinin işveren hissesinin belli bir kısmı İşsizlik Sigortası Fonu ndan karşılanacak. Bu uygulama ile 30 yaş ve üzeri çalışanlar iş bulmakta zorlanacak. Yasa ile 31 Aralık 2015 tarihine kadar ilk defa işe alınacak her bir sigortalı için özel sektör işverenine sigorta primi desteği getirildi. Buna göre, 31 Aralık 2015 tarihine kadar işe alınan sigortalının sigorta primlerinin işverene ait tutarı işe alındıktan sonra belirli sürelerle İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacak. Memura Sürgün Yolu Açıldı Memurlar, onaylarının dışında başka yerlerde 6 aylığına görevlendirilebilecek. Bu düzenleme ile önümüzdeki dönemde memur sürgünleri daha yoğun yaşanacak. Memurlar, geçici görevlendirme yapmak isteyen kurumun talebi ve çalıştıkları kurumun izni ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında geçici süreli olarak görevlendirilebilecek. Geçici süreli görevlendirme süresi, 1 yılda 6 ayı geçemeyecek. Kurumlarında atanmayan memurlar ise Devlet Personel Başkanlığı nca belirlenen başka bir kurumdaki boş kadroya atanabilecek. 6 yılda bir verilen kademe ilerlemesinin koşulları da değiştirilerek olumlu sicil yerine disiplin cezası almamak koşulu getirildi. 16

4-C Statüsünün Yaygınlaştırılmasının Önü Açıldı Bu yasa ile kamuda iş güvencesi ve özlük haklarının önemli bir bölümünün ortadan kaldırılmasının ve 4-C statüsünün yaygınlaştırılmasının önü açıldı. Özel Sektör Destekli Kadrolaşmanın Yolu Açıldı Hükümetin kendi kadrolarını oluşturmada elini rahatlatan düzenlemeye göre, Başbakanlık ve bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarının müsteşar, müsteşar yardımcıları ile üst konumdaki genel müdür ve başkan kadrolarına, dışarıdan atama yapılabilecek. Bazı üst düzey kamu görevlerine yapılacak atamalarda, özel sektörde geçen hizmet süresi de dikkate alınacak. Buna göre, Başbakanlık ve bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşlarının müsteşar ve müsteşar yardımcıları ile en üst konumundaki genel müdür ve başkan kadrolarına atamalarda, özel kurumlarda ve serbest olarak çalışılan süre de dikkate alınacak. 52 bin İşçi Sürgün Edilecek, Sendika ve Sözleşme Hakları Ellerinden Alınacak İl özel idarelerindeki kadrolu işçileri Karayolları Genel Müdürlüğü nün taşra teşkilatlarına, belediyelerin kadrolu işçileri de Milli Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü nün taşra teşkilatına gönderilecek. Böylece 52 bin işçi sürgün edilecek, sendika ve sözleşme hakları ellerinden alınacak. Kısmi Süreyle Çalışanlara Genel Sağlık Sigortası Primlerini Tamamlama Yükümlülüğü Getirildi 1 Ocak 2012 den itibaren kısmi süreli iş sözleşmesiyle çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalılara, eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlama yükümlülüğü getirildi. Sözleşmelilere Grevsiz Sendika Hakkı Verildi Sözleşmeli personel, Anayasa da ve özel kanunlarda belirtilen hükümler uyarınca sendikalar ve üst kuruluşlar kurabilecek ve bunlara üye olabilecek. Sözleşmeli personelin grev kararı vermesi, bu yolda propaganda yapması, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılması, grevi desteklemesi ya da teşvik etmesi yasak olacak. 3 Madde Torba dan Çıkartıldı Genel Kurul görüşmelerinde evden çalışma, uzaktan çalışma gibi esnek çalışma biçimlerini yaygınlaştıran, deneme süresini dört aya çıkartan ve turizm sektöründe çalışan işçilerin denkleştirme süresini dört aya kadar uzatan maddeler, Türk-İş'in girişimleri neticesinde, yasa metninden çıkarıldı. Ancak önümüzdeki süreçte AKP tarafından meclis gündemine getirilecek başka torba yasalarla bu maddelerin yeniden yasalaştırılması için çalışılacaktır. SOSYAL DİYALOG MEKANİZMALARI İŞLETİLMEDİ AKP tarafından; iktidarda bulunduğu 8 yıl boyunca, gerçekleştirdiği yasal düzenlemelerde biz yaptık, oldu mantığıyla, çoğu zaman sosyal diyalog mekanizmalarını işletmeden çalışmalarını sürdürülmüştür. AKP, özellikle çalışma hayatını ilgilendiren yasal değişiklikler gerçekleştirilirken sendikaların ve meslek kuruluşlarının görüşlerini almayı gerekli görmemiştir. AKP nin bu sosyal diyalogdan uzak yaklaşımından vazgeçmediği, son olarak torba yasa tasarısının yasalaşması sürecinde bir kez daha herkes tarafından görülmüştür. Diğer taraftan üç ayda bir toplanması gereken Ekonomik Sosyal Konsey; son üç yıl içinde bir kez bile toplanmamıştır. Bilindiği gibi 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen referandumun ardından Ekonomik ve Sosyal Konsey Anayasal güvence altına alındı. Buna rağmen, 12 Eylül den bu yana Ekonomik ve Sosyal Konsey hala toplanamadı. Pek çok kesimi ilgilendiren torba yasa gündeme geldiği süreçte bile Konsey in toplanması için her hangi bir adımın atılmadı. 17

2) EKONOMİK VE SOSYAL UYGULAMALAR AKP döneminde ekonomik politikalar daha çok sermaye kesiminin taleplerini dikkate alarak uygulandı. Nüfusumuzun büyük çoğunluğunu oluşturan çalışan kesim ise uygulanan ekonomik ve sosyal politikalardan adeta dışlandı. Hazırlanan bütçelerde sosyal yaklaşımlar terk edilerek, başta eğitim ve sağlık olmak üzere pek çok temel hizmet ile ilgili harcamalar azaltıldı. Sosyal devlet anlayışından uzak bir şekilde uygulanan ekonomik politikalar neticesinde; yoksulluk ve işsizlik sürekli arttı. AKP döneminde üretim aracılığıyla değil de sıcak para akışıyla ekonomimiz büyüme kaydetti. Ancak bu büyüme; ne istihdam ne de çalışanlarda bir refah artışını beraberinde getirdi. Bu dönemde enflasyondaki artış durduruldu. Ancak bu olumlu olarak algılanabilecek gelişme, ücret artışları enflasyona endekslenen çalışanların yaşam koşullarının her yıl gerilemesine neden oldu. Düşük olan ücretler; özellikle kamu kesimi zamlarının enflasyona bağlanması ile sefalet ücretine dönüştürüldü. Her yıl bu uygulamanın sürdürülmesiyle ücretlinin cebinden milyarlarca lira çıktı. Yani ekonomik büyümeden ve refahtan çalışanlara pay verilmedi. Sürekli yoksullaşan çalışanların, bir de vergi adaletsizliği ile gelirlerinin daha da azaldığı görüldü. Özellikle, 2006 yılında 19 Gelir Vergisi Kanunu nda yapılan değişikliğe bağlı olarak işverenlerin ödediği birinci dilim vergi oranı, yüzde 20 den yüzde 15 e indirildi. İşçilere yönelik bir iyileştirme yapılmadığı gibi, yüzde 25 lik vergi oranı yüzde 27 ye yükseltildi. Böylelikle ücretlilerin vergi yükümlülüğündeki adaletsizlik daha da arttı ve işçilerin ele geçen net ücretleri toplu sözleşmelerde hüküm altına alınan zamlara rağmen düşüş gösterdi. 2002 den 2010 a kadar sabit ve dolaylı vergiler yüzde 195 oranında arttı, orta direğin ödediği vergilerde yüzde 500 e varan artış oldu. Beyaz eşyadan devletin aldığı ÖTV yüzde 804 artarken, başta Motorlu Taşıtlar Vergisi ve otomobil alırken ödenen ÖTV olmak üzere alkollü içkiler, sigaradan devletin aldığı vergi miktarı yüzde 400 ile 500 oranında yükseldi. 20 Özelleştirme uygulamaları AKP döneminde çok yoğun bir şekilde yaşandı. Yıllarca halkımızın vergileri ile kurulan pek çok değerli kuruluşumuz, "sat, kurtul" anlayışı içerisinde değerlerinin çok altında özelleştirildi. Ülkemize sağladıkları istihdam olanakları ve katma değer göz ardı edilerek gerçekleştirilen özelleştirmeler sonucunda ne yazık ki pek çok işyerimiz, fabrikamız kapandı ve işçilerimiz işsiz kaldı. Yıllarca güvenceli olarak çalışan işçilerimiz, özelleştirmeler neticesinde işsiz kalınca; bir anda özlük hakları ellerinden alınarak düşük ücrete, güvencesiz olarak çalışmaya ve kölelik düzeni olan 4-C uygulamasına mahkum edildiler. Diğer taraftan özelleştirilen kurumlarda, taşeron uygulamaları arttı. Taşeronlaşma sendikasızlığı, örgütsüzlüğü, iş güvenliğinden yoksulluğu ve ölümlü iş kazalarındaki artışı da beraberinde getirdi. AKP DÖNEMİNDE İŞSİZLİK, YOKSULLUK VE YOKSUNLUK ARTTI AKP döneminde işsizlik sürekli bir artış gösterdi ve ülkenin en önemli sorunu haline geldi. İşsizlik oranı, 2008 yılı Temmuz ayında yüzde 9,4 iken; 2010 yılı Ocak ayında 14,5 seviyelerine yükseldi. En son açıklanan 2010 yılı Ekim ayı verilerine göre ise işsizlik oranı 11,2 oldu. Ancak bilindiği gibi bu oranlara iş bulmaktan umudunu yitirenler dahil edilmemektedir. Bu kesim de işsizlik rakamlarına eklendiğinde işsizlik oranı yüzde 20 lere ulaşmaktadır. İşsizlik sorunu içinde en önemli nokta ise genç işsizlerin oranının yüksek oluşudur. Türkiye nin geleceğine yön verecek olan gençlerimiz, işsizlik problemi ile mücadele etmektedir. Her dört gençten birinin işsiz olduğu ülkemizde, özellikle üniversite mezunları genç arasında işsizlik daha da yaygındır. Bunun anlamı şudur: AKP döneminde gençlerimize yeni iş imkanları yaratılamamış, eğitim görmesi için büyük emeklerle yetiştirdiğimiz gençlerimizin çalışması için istihdam artışı sağlanamamıştır. 19 http://www.harb-is.org.tr/news.asp?id=404 20 http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=74950 18

AKP dönemindeki işsizlik rakamları ile Türkiye ne yazık ki İspanya nın ardından 2009 yılı itibariyle en yüksek işsizliğe sahip ikinci ülke konumuna gelmiştir. Ayrıca kadın istihdamı hala yüzde 30 ların altında seyretmektedir. Çalışabilecek Engellilerimizin Yüzde 80 i İşsiz Türkiye nüfusunun yüzde 13 ünü oluşturan engellilerden çalışabilecek durumda olanların yüzde 80 i işsiz durumdadır. İstanbul Ticaret Odası tarafından hazırlanan rapora göre engellilerin yüzde 52 si herhangi bir sosyal güvenlik sisteminden faydalanamamakta ve sadece yüzde 45 inin temel eğitim imkanlarından faydalandırılmaktadır. Gelir Dağılımındaki Adaletsizlik Sürmektedir AKP döneminde gelir dağılımındaki adaletsizlik hızla arttı. Zengin daha zengin olurken; yoksul açlıkla mücadele etmek durumunda bırakıldı. 29 Temmuz 2010 tarihinde TÜİK tarafından yayınlanan 2008 yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına göre; hanehalkı kullanılabilir gelirlere göre oluşturulan yüzde 20 lik gruplarda, en yüksek gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46,7 iken; en düşük gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 5,8 dir. Buna göre, en yüksek gelire sahip yüzde 20 lik grubun toplam gelirden aldığı pay, en düşük gelire sahip yüzde 20 lik gruba göre 2007 yılında olduğu gibi 8,1 kattır. TÜİK in verilerine göre nüfusun yüzde 16,7 si, yoksulluk riski altındadır. Kentsel yerlerde bu oran yüzde 15,2 iken, kırsal yerlerde yüzde 14,2 dir. Türkiye de Her Beş Kişiden Biri Yoksul AKP nin uyguladığı yanlış politikalar neticesinde gelir dağılımındaki adaletsizlik bozulurken, diğer taraftan yoksulluk oranında da büyük artış yaşanmış ve her beş kişiden biri yoksul durumuna gelmiştir. ASGARİ ÜCRET: SEFALET ÜCRETİ Asgari ücret, çalışanların gelir dağılımından daha fazla pay alabilmelerini sağlayan etkin uygulamalardan birisidir. Ancak ülkemizde özellikle son 8 yıldır bu uygulama yoksulluğu ve gelir adaletsizliğini önleyici bir araç olarak kullanılmamıştır. Türk-İş in 21 açlık ve yoksulluk sınırı çalışmasına göre; 2002 yılı ortalaması olarak açlık sınırı aylık 337 YTL ve yoksulluk sınırı aylık 1.025 YTL iken, 2010 yılı ortalaması olarak bu tutar sırasıyla 839 ve 2.734 lira olarak hesaplanmıştır. Aylık net asgari ücret ise, yürürlük tarihi esas alınarak ağırlıklı yıl ortalamasına göre aynı yıllar için sırasıyla 174 ve 588 liradır. 2002-2010 yıllarını kapsayan sekiz yıllık dönemde açlık sınırındaki artış 502 lira ve yoksulluk sınırındaki artış 1.709 lira olmasına karşın aynı dönemdeki net aylık asgari ücret artışı sadece 414 lira olmuştur. 2010 yılı itibariyle net asgari ücret, açlık sınırı olarak tanımlanan tutarın yüzde 70,1 ini ve yoksulluk sınırı olarak tanımlanan tutarın ancak yüzde 21,5 ini karşılayabilmektedir. Diğer bir ifadeyle, asgari ücret almakta olan bir çalışan ailesi 2010 yılında ancak 21 gün sağlıklı beslenme yapabilmekte ve sadece 6,4 gün insan onurunun gerektirdiği harcamayı yapabilmektedir. Asgari Ücret Komisyonu tarafından, çalışanların geçim şartları konusunda çalışma yapması için görevlendirilen TÜİK, 2010 Aralık ayı itibariyle asgari ücretin net 900,08 lira olması gerektiğini ortaya koymuştur. Devletin resmi kurumu tarafından belirlenen bu tutar; asgari ücret tespit komisyonunda işverenle birlikte hareket eden hükümet tarafından pazarlık konusu olmuş ve asgari ücret, olması gerekenden 270,13 lira daha düşük belirlenmiştir. İlan edilen 629,95 liralık düşük asgari ücret nedeniyle 3,9 milyon asgari ücretlinin cebinden sadece 2011 yılı Ocak ayında 1 milyar 54 milyon lira alınmaktadır. EMEKLİLER YOKSULLUKLA MÜCADELE ETMEKTEDİR AKP döneminde emeklilerin ekonomik koşullarının iyileştirilmesine yönelik hiçbir çalışma yapılmamıştır. İnsan onuruna yaraşır bir geçim sağlamaktan uzak olan emekli 21 Enis Bağdadioğlu, Asgari Ücret ve Çalışanların Yoksulluğu, Türk-İş Dergisi, Sayı:391, 2011, s.46-47. 19

aylıkları sadece enflasyon kadar arttırılmış ve emeklilere refah artışından pay verilmemiştir. Bunun neticesinde de her geçen yıl emeklilerimiz daha da yoksullaşmıştır. Temmuz 2010 ayından geçerli olmak üzere en düşük işçi emekli aylığı 692,3 liraya ve en yüksek işçi emekli aylığı da 1.191,4 liraya 22 ulaşmıştır. Bu rakamlara bakıldığında; AKP nin yıllarca bu ülke için çalışmış emeklilerimizi, iktidarı döneminde adeta yok saydığı, açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum etmiştir. AKP HEP SADAKA KÜLTÜRÜ İLE HAREKET ETTİ AKP döneminde yoksullara yardım götürülmesi ne yazık ki sadaka kültürü anlayışı çerçevesinde yürütüldü, yoksul insanların gururları hiçe sayılarak yardımlar daha çok siyasi iktidar tarafından kullanılan bir araca dönüştürüldü. 2003 yılında AKP tarafından yayınlanan Acil Eylem Planı nda, yardımların Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu kanalıyla yapılacağı ifade edilmesine karşın bu fon geçen 8 yıllık süreçte etkin 23 hale getirilmedi. Aile Yardımı Uygulaması Es Geçildi Diğer taraftan politik kullanımlara açık olan bu fon kanalıyla yoksullara yardım götürülmesinde ısrarcı da olunması doğru değildir. Bu tür bir yardım; Batı ülkelerinde olduğu gibi vatandaşlık hakkının doğal bir sonucu olarak, bir sosyal güvenlik yardımı niteliğinde olmalıdır. Bu yardım artık AB ülkelerinde kural olan, bizim de kabul ettiğimiz ILO nun 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin Sözleşmesi nin öngördüğü gibi aile yardımı şeklinde düzenlenmelidir. SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMÜNÜN SONUCUNDA EMEKÇİLER İÇİN OLDUKÇA OLUMSUZ BİR TABLO ORTAYA ÇIKTI AKP, Dünya Bankası ve IMF talepleri doğrultusunda Sağlıkta Dönüşüm Programı nı yürürlüğe koymuştur. Bununla birlikte ülkemizde, sağlığın adım adım ticarileşmesinin ve piyasa koşullarına terk edilmesinin yolu açılmıştır. Geçen 8 yıllık süreç içerisinde paran kadar sağlık anlayışı daha da hakim kılınmıştır. Sağlık kurumlarının tek çatı altında toplanması, genel sağlık sigortası gibi uygulamalar, sağlık sistemini topyekün ticarethane-müşteri anlayışına indirgemenin yanı sıra, AKP yandaşı şirketlere de yeni rant kapıları açtı. AKP iktidarı, koruyucu ve tedavi edici hizmetler başta olmak üzere, sağlık hizmetleri alanı, gönüllü kuruluşlara ve özel sektöre açıktır diyerek, bu alana yatırım yapmayı bıraktı ve alanı özel sektöre devretti. Sağlık hizmetlerinde devletin rolü azalırken, piyasaların rolü arttı. Sağlıkta reform adı altında son dönem içinde yapılanların neticesinde yerli ve yabancı sermaye için son derece parlak; ancak emekçiler açısından içler acısı bir tablo ortaya çıktı. Sağlıkta Taşeron İstihdamı Arttı Hükümetin sağlıkta dönüşüm adı altında başlattığı, sağlığı kar amacına yönelik bir ticari faaliyet haline getirme projesinin en önemli boyutlarından birisi, kamuda esnek ve güvencesiz çalışma koşullarını dayatan taşeron istihdamı oldu. Kamuya ait hastanelerde, ihale yoluyla şirketler üzerinden istihdam edilen sağlık emekçilerinin sayısı 2007 sonunda 50 bin civarındaydı. Bu sayı 2010 yılı başı itibariyle 118 bini geçti. Üniversite hastanelerinde çalışan sağlık emekçileri eklendiğinde ise bu sayı 150 bine yükselmektedir. Başka bir deyişle, toplam 300 bin civarında çalışanı olan Sağlık Bakanlığı yarı yarıya taşeron işçi çalıştırmaktadır. Sağlık Bakanlığı bugün kamuda en çok taşeron istihdamının bulunduğu kurum durumundadır. Sağlık Bakanlığı na bağlı kuruluşlarda ilk olarak güvenlik ve temizlik alanında başlayan taşeronlaşma, daha sonra 112 Acil Servis, laboratuar ve röntgen birimlerinde de uygulanmaya başlamıştır. Birçok hastanede hemşireler, hastabakıcılar, laboratuar 22 Enis Bağdadioğlu, İşçi Emekli Aylıkları, Türk-İş Dergisi, Sayı:389, 2010, s.86. 23 AKP nin Acil Eylem Planı Üzerine Bir Değerlendirme Doç. Dr. Aziz Konukman, Türk-İş Dergisi, 2003, Sayı:353, s:12. 20