Asr-ı Saadet Öyküleri Dizisi KUR AN ÂYETLERİNDEN VAHİY ÖYKÜLERİ Âyetler nazil olurken neler yaşandı? yayın no: 292 KUR AN ÂYETLERİNDEN VAHİY ÖYKÜLERİ 2 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Dizi editörü: Selim Gündüzalp Tashih: Adem Dirioğlu İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: DY.dizayn ISBN: 978-975-261-212-9 Sertifika no: 144 52 2 Mahmutbey Mh. Deve Kald r mı Cd. Gelincik Sk. No:6 Ba c lar - stanbul Tel: (0 212) 446 21 00 - Faks: (0 212) 446 01 39 www.zafer.com - zafer@zafer.com twitter.com/zaferyayinlari - facebook.com/zaferyayinlari Copyright 2013 Zafer Yayın Grubu. Her hakkı mahfuzdur. 1. Baskı: Haziran, 2013 Bas kı-cilt: Altınoluk Matbaacılık, 0 212 671 07 07 Seçuk Yıldırım
İçindekiler Önsöz...9 -I- MEKKE DE INEN ÂYETLER Ebu Talib in son nefesi... 17 O na ebter dediler... 22 Putlar ilâh değildir... 24 Gazap isteyenler... 27 Ay mucizesi... 28 Cehennem dostu... 32 Kurban... 34 Müşriklerin garip istekleri... 36 Kıtlık... 38 İnsan ve peygamber... 41 Musa gibi...... 44 Teklif ve cevap... 46 Bir vahye şahit olmak... 51 Allah ın nimetleri... 53 Sabredenler hakkında... 55 Öldükten sonra diriliş... 58 Neredeyse... 60 Ödenmeyen borç... 62
Ortak... 64 Rahman ve Rahim.... 66 İyilik... 68 Hamza nın dirilişi... 70 Denizler mürekkep olsa.... 72 Acele etmeyin, göreceksiniz!.... 74 Atalarımızı dirilt!.... 75 Teklif... 77 Apaçık uyarıcı... 79 Zenginler ve fakirler.... 81 -II- MEDINE DE INEN ÂYETLER Öldükten sonra diriliş.... 87 İnsanların en cömerti.... 89 Şişman haham... 91 Bedir karargâhı... 93 Allah ın vaadettiği zafer.... 95 Hüküm... 97 İki suikastçı... 99 Uhud da bir gün... 103 Hz. Ali nin yüzüğü.... 105 Muzeyne kabilesi... 107 İğreti kulluk... 110 Akraba... 112 Tartışma... 115 Zor zamanlar... 118 Münafıklar... 121 Sefere gidemeyenler... 124 Evlere girerken... 126 Bir soru üzerine... 128 Mahrem zamanlar... 129 Tuzak... 131 Peygamber zulmeder mi?... 133 Âdil ol!... 135 Tevrat ı getirin!... 137 Sabah öyle, akşam böyle... 139 Yıldırım... 140 Pişmanlık ve tövbe... 143 Sadaka... 147 Allah affeder... 148 Hayatım da sizinle, ölümüm de... 150 Kitap... 152 İki mescid... 154 Güldüren de o, ağlatan da... 158 Münafık... 159 Hayber yahudileri nin cevabı... 162 FOTOĞRAFLAR, BELGELER
önsöz KUR AN AYETLERİ arasında öylesine sağlam bir uyum, birbirini destekler bir mahiyet, öylesine bir akıcılık vardır ki, bu ilahi kitap sanki bir bütün olarak tek bir sebeple gönderilmiş gibidir. Kur an da birbirine ters düşen, birbiriyle çelişkiye düşen ayetlere rastlamak mümkün değildir. Bu, şüphesiz Kur an ın en büyük mucizelerinden biridir. Çünkü O, sevgili Peygamberimiz e (a.s.m.), bir defada bütün olarak gönderilmemiştir. Kur an-ı Hakim, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah ın güzel isimlerinden olan, Hakîm isminin bir tecellisi olarak, sayısız hikmetlere binaen yirmi sene gibi uzun bir zaman dilimi içinde, muhtelif sebeplerle, birbirinden çok farklı ve çok çeşitli sorulara, ihtiyaçlara ve hadiselere cevap olarak âyetler halinde nüzûl etmiştir. 9
V A H İ Y Ö Y K Ü L E R İ - 2 V A H İ Y Ö Y K Ü L E R İ - 2 Elbette Kur an, bütün insanlara ve bütün zamanlara hitap eden ilahî bir kitap olduğundan, onun âyetlerinin kapsamı yalnızca belirli bir zaman diliminde yaşayan, sınırlı sayıda insanın sorularına, ihtiyaçlarına ve yaşadıkları, karşılaştıkları hadiselere yönelik olduğu şeklinde son derece yanlış bir yaklaşımla daraltılamaz. Kur an ın her âyetinin, her kelimesinin, hatta her harfinin, insanın aklına, ruhuna ve sınırsız duygularına hitap eden nasıl bir anlam derinliğine sahip olduğunu ispatlayan yüzlerce tefsir ortadadır. Esbab-ı nüzûl adıyla tabir edilen, Kur an âyetlerinin gönderilmesine sebep teşkil den hadiseler, ilgili âyetleri kendisiyle sınırlayan bir özellik taşımazlar. Aksine bu hadiseler ve sebepler, bizim için, o âyetlerin anlaşılması ve hayatın içine taşınması yönünde son derece mühim bir rol üstlenirler. Her sebep, her zaman geçerliliğini koruyan, insanın yaratılışı gereği muhatap olduğu, içine düştüğü durumlar karşısında, Rabbinin razı olacağı bir tutuma, davranış biçimine ve hareket tarzına dair bir model teşkil eder. Bu çerçevede Kur an âyetlerinin nüzûl sebeplerini öğrenmemiz, âyetlerde bildirilen hakikatlerin daha iyi anlaşılması, emir ve yasakların hikmetlerinin kavranması ve hayatımıza dahil edilmesi için, bize önemli açılımlar sağlayacaktır. İçindeki her bir öykünün, bilinen kaynaklardan derlendiği Vahiy Öyküleri serisinin bu ilk kitabı, okuyucuya Kur an ın âyet âyet gönderildiği Saadet Asrına hayalen bir yolculuğa çıkarıyor ve orada yaşanan harika, merakâver hadiselere şahit kılıyor. Bu şahitliğin ışığı, öyle umuyoruz ki, okuyucunun Kur an ile daha sıkı bir bağ kurulabilmesi yönünde, yolunu aydınlatacaktır. Selim Gündüzalp 10 11
Hiç şüphe yok ki bu Kur an, her işi hikmetle yapan ve herşeyi hakkıyla bilen Allah tarafından Sana ulaştırılmaktadır. Neml Sûresi, 6...Bu kitap ki, insanları Rablerinin izniyle inkâr karanlıklarından iman nuruna çıkarman, kudreti herşeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah ın yoluna kavuşturman için Sana indirdik. İbrahim Sûresi, 1
-I- MEKKE DE İNEN ÂYETLER
EBU TALİB İN SON NEFESİ Gerçekten sen her istediğini hidayete erdiremezsin. Fakat, Allah tır ki, kimi dilerse, ona hidayet verir ve O, hidayete erecekleri daha iyi bilendir. Kasas, 56 MELEK CEBRAİL in ilk vahyi getirişinin üzerinden on yıl geçmişti. Peygamber Aleyhisselam ın amcası Ebu Talip, sevgili yeğenini müşriklerin azgınlıklarından korumak için kol kanat geriyor ve O na bir zarar vermemeleri için, elinden geleni yapıyordu. Ancak bir süredir hastaydı ve hastalığı günden güne ağırlaşıyordu. Mekke nin azılı müşrikleri, Ebu Talib in hastalığını haber aldılar. Onlar tahmin ediyorlardı ki, Ebu Talib, artık fazla yaşamayacak. İleri gelenlerinden bir kısmı toplanıp, şöyle bir karar aldılar: Şu Muhammed in dini, böyle giderse tüm Kureyş e yayılacak! O bizim işimizi elimizden alacak. Ebu Talib e gidelim. Kardeşinin oğlu ile bizim adımıza konuşsun. O ndan söz alsın. Aralarında, Utbe. bin Rebia, Ebu Cehil ve Ümeyye bin Halef gibi, en azılı İslâmiyet düşmanlarının da olduğu bir grup müşrik, Ebu Talib in yanına gittiler ve 17
V A H İ Y Ö Y K Ü L E R İ - 2 V A H İ Y Ö Y K Ü L E R İ - 2 ona isteklerini dile getirdiler: Ey Ebu Talib, biliyorsun ki, sen bizden birisin. Göründüğü gibi şimdi ölüm döşeğindesin. Belli ki artık çok yaşamayacaksın. Biz senin ansızın ölüvermenden korkmaktayız. Bizim aramızla, kardeşinin oğlu arasındaki işi biliyorsun. O nu çağır, bizden O nun için söz al ve O ndan da bizim için söz al! O artık bizimle uğraşmaktan vazgeçsin. Biz de O nunla uğraşmaktan vazgeçelim. O bizim dinimizle uğraşmasın! Biz de O nun dinine karışmayalım! Bu söylenenler üzerine Ebu Talib, Peygamber Aleyhisselam a haber salıp, yanına çağırdı. Allah ın Resûlü, amcasının davetine icabet edip geldiğinde, amcası kendisine şöyle dedi: Ey kardeşimin oğlu! Bunlar senin kavminin ulularındandır! Sana söz vermek ve Senden söz almak isterler. Ey kardeşimin oğlu, haydi söyle kavminden istediğin nedir? Peygamber Aleyhisselam: Ey amcam! Ben onlardan bir tek kelimeyi söylemelerini istiyorum. Onlar, onunla bütün Araplara hâkim olurlar. Arap olmayanlar da, kendilerine vergi verecek hâle gelir buyurdu. Peygamber Aleyhisselam ın bu sözleri karşısında, müşrikleri bir heyecan sardı. Nedir o kelime? diye sordular. Babam sana feda olsun, Sen bize o kelimeyi söyle, biz onu bir kez değil, on kez tekrar edelim dedi Ebu Cehil. Ebu Talib ise: Ey kardeşimin oğlu! Hangi kelimedir o? diye sordu. Peygamber Aleyhisselam: Lâ ilâhe illallah (Allah tan başka ilâh yoktur) deyin ve Allah tan başka tapınıp durduğunuz ne varsa söküp atın! Bu sözleri duyan müşrikler, hep birlikte ayağa kalkıp, ellerini eteklerini çırpmaya başladılar. Bir yandan da şöyle söyleniyorlardı: Ey Muhammed! Sen bunca ilâhları bir tek ilâh yapmak mı istiyorsun? Senin bu söylediğin çok şaşılacak bir sözdür! Birbirlerine bakıp: Bu adam istediğimiz şeyleri bize verecek gibi gözükmüyor! Gidelim! Allah aramızda hüküm verene kadar, atalarımızın dininden ayrılmayalım! dediler ve dağılıp gittiler. Onlar gidince Ebu Talip, Peygamber Aleyhisselam a bakıp şöyle dedi: Ey kardeşimin oğlu! Sen doğru olandan uzak birşey istemiyorsun! Peygamber Aleyhisselam, çok sevdiği amcasının bu sözleri üzerine onun Müslüman olacağı ümidine kapıldı. Zaten bunu ne kadar da çok isterdi. Kendisine: 18 19
V A H İ Y Ö Y K Ü L E R İ - 2 V A H İ Y Ö Y K Ü L E R İ - 2 Ey Amca! Lâ ilâhe illallah söyle de Allah katında senin imanına şehadet edeyim dediği zaman, iki azılı müşrik: Ebu Cehil ve Abdullah bin Ebu Ümeyye de oradaydılar. Ebu Talib e: Ey Ebu Talib, Sen Abdulmuttalib in dininden yüz mü çevireceksin? diyerek, onu kınadılar. Peygamber Aleyhisselam, amcasına Lâ ilâhe illallah demesini istemeye devam etti. Ancak o iki müşrik her seferinde, Ebu Talib i kınamayı ve ayıplamayı sürdürdüler. Ebu Talib in onlara son sözü şu oldu: Ben Abdulmuttalib in dini üzereyim.. Peygamber Aleyhisselam yine: Ey Amca! Sen, bu Lâ ilâhe illallah ı söylesen, Bana kıyamet günü sana onunla şefaat etmek helâl olurdu.. buyurdu. Ebu Talib: Ey Amcamın oğlu! Kureyşlilerin bunu benim ölümden korkarak söylediğimi sanmaları endişesi olmasaydı, söylerdim diye cevap verdi. Peygamber Aleyhisselam: Vallahi, yüce Allah beni bundan men edene kadar, senin için istiğfarda bulunmaya devam edeceğim! dedi. İşte, Peygamber Aleyhisselam ın çok sevdiği amcasının imanlı bir mü min olarak son nefesini vermesi için gösterdiği bu çaba üzerine, Cenab-ı Hak, şu ayeti vahyetti: Gerçekten sen her istediğini hidayete erdiremezsin. Fakat, Allah tır ki, kimi dilerse, onu hidayet verir ve O, hidayete erecekleri daha iyi bilendir. (Kasas Sûresi, 56) 20 21