HAKİKAT-I MUHAMMEDİYE NEDİR?

Benzer belgeler
ESMA VE SIFAT-I NEBİ (A.S.M)

Resulullah Efendimiz'in Diğer Peygamberlerden Üstünlüğü

BEDÎÜZZAMAN HAZRETLERİNİN İSİM VE ÜNVANLARI

İslamiyet'te neden kız istenirken, Allah'ın emri Peygamberin kavli ile,.. deniyor. Bunun hikmeti nedir?

Asr-ı Saadette İçtihat

_MEYVENIN ÇEKİRDEĞİ AĞACIN ÇEKİRDEĞİN NE AYNDIR NE GAYRDIR..._

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Onuncu Söz, Yedinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz?

Başta bu hadis-i kudsinin kaynağını vereceğiz. Ayrıca bu hadis-i kudsinin manası ve hakikatını vereceğiz. "Levlâke" hadîsinin kaynakları şudur:

Hz.Muhammed (sav); yaratılış muammasını ve esma-i İlahiye'nin sırlarını keşfeden zat!

Cenab-ı Hakk neden insanları yarattı, imtihan olmadan cennete gönderseydi olmaz mıydı, insanın Yaratılış Gayesi Nedir?

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

Nefsini Bilen Rabbini Bilir

Üstad Bediüzzaman Said Nursî nin gözüyle Hz. Muhammed (s.a.v) efendimiz

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

"İşte, Rabbimizi bize târif eden Kur ân-ı Hakîm; şu kitab-ı kebîr-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi..."

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- nurdan mı yaratılmıştır? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

*GALIBIYET VE MAGLUBIYET

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

İlk paragrafdaki uzun cümlede insanın farklı ve birbirinden önemli yönlerine dikkat çekilir.

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

Muhammed Salih el-muneccid

İbda've İnşa Ne Demektir?

"Şimdi senin hayatının sureti ve tarz-ı vazifesi şudur ki,.." İnsanın hayatının sureti ve tarzı vazifesi ne demektir, izah eder misiniz?

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

ALLAH`I (C.C.) BİZE TANITAN ÜÇ BÜYÜK TARİF EDİCİ

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Üstadımız bu risalede dua üzerinde büyük bir önemle duruyor. Dua ve önemi konusunu biraz açar mısınız?

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Bu fikre girmenin iki önemli sebebi vardır.

Cevşen duasının ehemmiyeti..

"Kuran nedir ve tarifi nasıldır?" başlığı altında yapılan izahı ayeti kerimelerle açıklayabilir misiniz?

sizin yıldızınız kim?

EY İMAN EDENLER! Allah ın emrine uygun yaşayın

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Onuncu Söz, Birinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz?

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

a. Daire-i meşruada kalmayan gençliğin; dünyada, kabirde ve ahirette başlarına gelecek belalar ve elemler neler olabilir?

Onuncu Söz, Mukaddime, Birinci İşaret hakkında bilgi verir misiniz?

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Onuncu Söz, Beşinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz?

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Cehennemin dibine düşen taş

Efendimizin (asm) beşerî ve şahs-ı mânevisi hakkında açıklama yapar mısınız?

Muhammed Salih el-muneccid

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

Kadir Gecemiz Mübarek Olsun...

Ruhun Gayesi. Mehmedkirkinci.com

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

NUR & MANA. Uluhiyet-i Mutlaka. Uluhiyetin Mahiyeti. Uluhiyetin Hakikati. Uluhiyet. Uluhiyetin Sureti

Hz. Peygamber'in Tefekkürü

Üstadımızın mezkûr beyanında, Kur'an ın her ayetinin üç hükmü içine aldığı belirtilmiştir. Bu hükümler şunlardır:

Yirmi Altıncı Söz'de geçen, "Ezel; mazi, hâl ve istikbali birden tutar, yüksekten bakar bir âyine misâldir." cümlesini izah eder misiniz?

Hz.Peygamber Ümmi İdi

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

Peygamberlerin Lüzumu ve Gönderilmelerindeki Hikmetler

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

Adeta Rabbimiz Efendimizi taltif ve teskin etmek,şevk ve gayretini arttırmak amacıyla huzuruna almıştır.

Liseye Geçiş Sınavı Din Kültürü Ahlak Bilgisi Denemesi

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

RÜ'YETULLAH'IN (ALLAH'I GÖRMEK) KEYFİYETİ

SORU:Ahir zaman alametleri, Ahirzaman alametlerinden abbasi meliki horasana vardığı zaman doğu tarafından iki dişli parlak bir yıldız çıkar.

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

PEYGAMBERİMİZİN VASİYETİ VE GÖZÜMÜN NURU DEDİĞİ NAMAZ

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Kur an ın Özellikleri

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Zat, şuunat, sıfat, esma ve efal-i ilahiye hakkında biraz bilgi verir misiniz?

Şeyh den meded istemek caizmidir?

Efendimizi (S.A.V.) Sevmek, Sünnet-i Seniyye ye Tabi Olmaktır.

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır.

Kur'ân'da, Rabbimiz Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını verdi (Hac 78), buyurmaktadır.

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

SEÇİM VE GEÇİM Perşembe, 31 Ekim :31

Risale-i Nur gözüyle Kur an

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Transkript:

Sorularlarisale.com HAKİKAT-I MUHAMMEDİYE NEDİR? Tasavvufi anlayışa göre, Allah tan başka hiçbir şey yokken ilk defa hakikat-i Muhammediye var olmuş, bütün yaratıklar bu hakikatten ve onun için halk edilmiştir. Alemin var olma sebebi, maddesi ve gayesi bu hakikattir. Tasavvuftaki ilk yaratılışa dair bu bilgiler, Risale-i Nur daki bilgilerle büyük benzerlikler göstermektedir. İlk yaratılan Hz. Peygamberin temsil ettiği nübüvvet nurudur. Kainat onun nurundan yaratılmıştır. Varlığın mebde ve müntehası Hz. Muhammed (s.a.v.) dir. Hem o melek, cin ve beşerin seyyidi olan zat, şu kâinat ağacının en münevver ve mükemmel meyvesi ve rahmet-i İlâhiyenin timsali ve muhabbet-i Rabbâniyenin misali ve Hakkın en münevver bürhanı ve hakikatin en parlak sirâcı ve tılsım-ı kâinatın miftahı ve muammâ-yı hilkatin keşşafı ve hikmet-i âlemin şârihi ve saltanat-ı İlâhiyenin dellâlı ve mehâsin-i san'at-ı Rabbâniyenin vassâfı; ve câmiiyet-i istidat cihetiyle, o zat mevcudattaki kemâlâtın en mükemmel enmuzecidir. Öyleyse, o zâtın şu evsâfı ve şahsiyet-i mâneviyesi işaret eder, belki gösterir ki, o zat kâinatın illet-i gaiyesidir. Yani, "O zâta şu kâinatın Hâlıkı bakmış, kâinatı halk etmiştir. Eğer onu icad etmeseydi, kâinatı dahi icad etmezdi" denilebilir. Evet, cin ve inse getirdiği hakaik-i Kur'âniye ve envâr-ı imaniye ve zâtında görünen ahlâk-ı âliye ve kemâlât-ı sâmiye, şu hakikate şahid-i kat'idir. "Levlake hadisi Tasavvufta sık sık kullanılan ve kutsi hadis olarak da rivayet edilen, Sen olmasaydın ben kainatı yaratmazdım (Levlake...) (Acluni, II: 164; Hakim el Müstedrek, II: 615) ifadesiyle varlığın Hz. Muhammed için yaratıldığı anlatılır. Risale-i Nur un birçok yerinde de bu hadis nazarlara sunularak kainatın yaratılış sebebi olarak Hz. Muhammed (s.a.v.) gösterilir. Hatta, Emirdağ Lahikasındaki bir mektupta, Levlake... hadis-i kutsisine dair yazılan Bu hitap zahiren Hz. Peygamber Aleyhissalatü Vesselama müteveccih ise de, zımnen hayata ve zevil hayata racidir şeklindeki bilgiyi Bediüzzaman tadile muhtaç görür ve şöyle izah getirir. Çünkü, külli hakikat-ı Muhammediye (a.s.m.) hem hayatın hayatı, hem kainatın hayatı, hem İsm-i Azam ın tecelli-i azamının mazharı ve bütün ziruhların nuru ve kainatın çekirdek-i aslisi ve gaye-i hilkati ve meyve-i ekmeli olmasından, o hitap, doğrudan doğruya ona bakar. Sonra hayata ve şuura ve ubudiyete onun hesabına nazar eder. page 1 / 5

Çekirdek ve Meyve Tasavvufi anlayışta, Rasül-i Ekrem in ruhu ve nuru bütün insanlardan, peygamberlerden, hatta meleklerden önce var olduğundan Peygamber insanlığın manevi babasıdır. Hz. Adem insanların maddeten babası (ebul beşer) Hz. Peygamber ruhların babası olduğu söylenir. Risale-i Nur da da Hz. Peygamber, yaratılmışların çekirdeği ve en mükemmel meyvesi olarak ifade edilir. Bu hakikat aşağıdaki alıntıda şöyle izah edilir: Ve herhalde, zîhayat içinde o fert zîşuurdan olacaktır. Çünkü, zîhayatın envâı içinde en mükemmeli zîşuurdur. Ve herhalde, o ferd-i ferid, insandan olacaktır. Çünkü, zîşuur içinde hadsiz terakkiyâta müstaid, insandır. Ve insanlar içinde, herhalde o fert Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olacaktır. Çünkü, zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar hiçbir tarih, onun gibi bir ferdi gösteremiyor ve gösteremez. Zira, o zat, küre-i arzın yarısını ve nev-i beşerin beşten birisini saltanat-ı mâneviyesi altına alarak, bin üç yüz elli sene kemâl-i haşmetle saltanat-ı mâneviyesini devam ettirip, bütün ehl-i kemâle, bütün envâ-ı hakaikte bir üstâd-ı küll hükmüne geçmiş. Dost ve düşmanın ittifakıyla, ahlâk-ı hasenenin en yüksek derecesine sahip olmuş; bidâyet-i emrinde, tek başıyla bütün dünyaya meydan okumuş; her dakikada yüz milyondan ziyade insanların vird-i zebânı olan Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânı göstermiş bir zat, elbette o ferd-i mümtazdır, ondan başkası olamaz. Bu âlemin hem çekirdeği, hem meyvesi odur. Evet, nasıl ki hayat bu kâinattan süzülmüş bir hülâsadır. Ve şuur ve his dahi hayattan süzülmüş, hayatın bir hülâsasıdır. Akıl dahi şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir hülâsasıdır. Ve ruh dahi, hayatın hâlis ve sâfi bir cevheri ve sabit ve müstakil zâtıdır. Öyle de, maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.) dahi, hayat ve ruh-u kâinattan süzülmüş hülâsatü'lhülâsadır ve risalet-i Muhammediye dahi (a.s.m.), kâinatın his ve şuur ve aklından süzülmüş en sâfi hülâsasıdır. Belki maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.), âsârının şehadetiyle, hayat-ı kâinatın hayatıdır. Ve risalet-i Muhammediye (a.s.m.), şuur-u kâinatın şuurudur ve nurudur. Ve vahy-i Kur'ân dahi, hayattar hakaikinin şehadetiyle, hayat-ı kâinatın ruhudur ve şuur-u kâinatın aklıdır. Evet, evet, evet! Eğer kâinattan risalet-i Muhammediyenin (a.s.m.) nuru çıksa, gitse, kâinat vefat edecek. Eğer Kur'ân gitse, kâinat divane olacak ve küre-i arz kafasını, aklını kaybedecek, belki şuursuz kalmış olan başını bir seyyareye çarpacak, bir kıyameti koparacak. page 2 / 5

Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Nur-u Muhammedî (sallallâhu aleyhi ve sellem) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir. Eğer o âlem-i kebir, bir şecere tahayyül edilirse, Nur-ı Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur. Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur. Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur. Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, Nur-ı Muhammedî onun andelîbi olur. Eğer pek büyük bir saray farz edilirse, Nur-ı Muhammedî o Sultan-ı Ezelî'nin makarr-ı saltanat (saltanat merkezi) ve haşmeti ve tecelliyat-ı cemaliyesiyle âsâr-ı san'atını hâvi olan o yüksek saraya nâzır ve münadi ve teşrifatçı olur. Bütün insanları davet ediyor. O sarayda bulunan bütün antika san'atları, hârikaları ve mucizeleri tarif ediyor. Halkı o saray sahibine, sâniine iman etmek üzere câzibedar, hayret-efza davet ediyor. Binaenaleyh İncil'de "Ahmed", Tevrat'ta "Ahyed" ve Kur ân da "Muhammed" ismiyle müsemma, iki cihanın güneşidir. İnsanlardan bir çekirdek var ki, Cenâb-ı Hak şecere-i hilkati o çekirdekten inbat etmiştir. O çekirdek de ancak ve ancak bütün ehl-i kemâlin ve belki nev'-i beşerin nısfının ittifakıyla efdal-ül halk, seyyid-ül enâm (herkesin efendisi) Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'dır. Bu kâinat sahibinin tezahür-ü rubûbiyetine ve sermedî (ebedî) ulûhiyetine ve nihayetsiz ihsanatına küllî bir ubudiyet ve tanıttırmakla mukabele eden Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, bu kâinatta güneş lüzumu gibi elzemdir ki; nev'-i beşerin üstad-ı ekberi ve büyük peygamberi ve Fahr-i Âlem ve hakikat-ı Muhammediye (sallallâhu aleyhi ve sellem) hem sebeb-i hilkat-i âlem, hem neticesi ve en mükemmel meyvesi olduğu gibi, bu kâinatın hakikî kemalâtı ve sermedî Cemîl-i Zülcelâl'in bâki âyineleri ve sıfatlarının cilveleri ve hikmetli ef'alinin vazifedar eserleri ve çok manidar mektupları olması ve bâki bir âlemi taşıması ve bütün zîşuurların müştak oldukları bir dâr-ı saadet ve âhireti netice vermesi gibi hakikatları, hakikat-ı Muhammediye (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve Risalet-i Ahmediye (sallallâhu aleyhi ve sellem) ile tahakkuk ettiğinden, nasıl bu kâinat O nun risaletine gayet kuvvetli ve kat'î şehadet eder. Hakikat-ı Muhammediye (sallallâhu aleyhi ve sellem) hem hayatın hayatı, hem kâinatın hayatı, hem İsm-i A'zam'ın tecelli-i a'zamının mazharı ve bütün zîruhların nuru ve kâinatın çekirdek-i aslîsi ve gaye-i hilkati ve meyve-i ekmeli olmasından, o hitap doğrudan doğruya O na bakar. Sonra hayata ve şuura ve ubudiyete O nun hesabına nazar eder.efendimiz in temsil ettiği bir Hakikat-ı Ahmediye var, bir de Hakikat-ı Muhammediye var. Dünyayı teşriflerinden önce O, Hakikat-ı Ahmediyesi ile vardır ve Kâ be hakikatı ile tev emdir. Bu sebeple O, İncil de Ahmed ismiyle anılmıştır; Kur an da da geçtiği üzere, Hz. İsa (as) O nu, Ahmed ismiyle müjdelemiştir. O, dünyayı teşrifleri ve risaletleriyle birlikte Hakikat-ı Muhammediye yi temsil etmiştir. Vefatından sonra da, yine Hakikat-ı Ahmediye nin tecellisi söz konusudur. page 3 / 5

Meselenin bir diğer yönü de şudur: Hz. Peygamber'in (sav) risâlet ve nübüvveti temelde, diğer bütün peygamberlerden önce idi. Nitekim O, bir hadislerinde: "Allah'ın ilk yarattığı şey, benim nûrumdur" buyurmaktadır. Diğer bir hadislerinde de; "Hz. Adem henüz çamur ve balçık arasında debelenirken, Ben peygamber idim" ferman etmektedir. Demek ki, O'nun peygamber olarak planlanması, herkesten önceydi. Bu mesele, tasavvufçularca "hakikat-ı Ahmediyye" ünvanıyla ele alınmış ve uzun uzun üzerinde durulmuştur. Onların bu mevzudaki mülahazalarında, hakikat-ı Ahmediyye, aynı zamanda kainatın da hakikatı olarak işlenmiştir ki, bununla da, Hz. Peygamber'in (sav) büyüklüğü ve en büyük risâlete mazhariyeti anlatılmak istenmiştir. Necip Fazıl, O nu ifade için O ki, o yüzden varız derdi. Bu yaklaşım, hadis kriterleri açısından tenkid edilse de, mânâsı doğru olan Sen olmasaydın, âlemleri yaratmazdım hadis-i kudsîsinden mülhemdir. Evet Allah, kâinatı O nun için yaratmıştır. Kâinat, Allah ı anlatan bir kitapsa -ki, öyledir- bu kitabın tercümanı Hz. Muhammed (s.a.s) dir. O olmasaydı, kâinat kitabı okunamayan, anlaşılamayan bir sır olarak kalacaktı. Dolayısıyla onun içinde yaşayacak ama, onunla Allah ı tanıyamayacak ve O na ulaşamayacaktık. Oysa ki, Allah, Kur ân-ı Kerim de beyan ettiği üzere, varlığı, kendisine ibadet etsinler, İbn Abbas ın tefsirine göre de, kendisini tanısınlar diye yaratmıştır. Bu itibarla denebilir ki, Hz. Muhammed olmasaydı, varlık bilinmeyecek ve dolayısıyla Allah da tanınmayacaktı. Öyle ise O na varlığın ille-i gaiyesi, yani, yaratılış sebebi denebilir. O nu, kendinden önce gelen her peygamber, misyonu ölçüsünde ve çerçevesinde anlatmış ve haber vermiştir. Meselâ, Endülüslü büyük alim Kadı Iyaz ın Şifa-i Şerif inde geçtiği üzere, Hz. Âdem, kendisine yasaklanan meyveden yedikten sonra Cenâb-ı Allah a O nu şefaatçi ederek yalvarmış; Muhammed hürmetine beni affet! demiştir. Cenâb-ı Allah ın, Sen Muhammed i nereden biliyorsun? sorusuna karşılık da, Ben, Cennet in kapısında Lâ ilâhe illallah, Muhammedün rasûlüllah yazısını gördüm. İsmi, Senin İsm-i Şerifi nin yanında anılan biri, Sen in yanında en kıymetli olmalıdır şeklinde cevap vermiştir. En son Hz. İsa da O ndan çok bahsetmiş, İncillerin eldeki nüshalarında Size daha çok söyleyeceklerim var; fakat, şimdi siz bunları kaldıramazsınız. Ben gideyim, ta ki, dünyanın Efendisi, gerçeğin ruhu, hakkı bâtıldan ayıran Zât gelsin ve size bütün hakikatleri anlatsın (Yuhanna, Bab 16/12-14) demiştir. Hz. İsa, O nu Ahmed olarak haber vermiştir. İlâhî bir tevafuktur ki, dedesi Abdülmüttalib, Gökte ve yerdekiler O nu övsün diyerek, O na Muhammed ismini koymuştur. İmam-ı Rabbanî gibi büyük zatlar, önemle Hakikat-ı Ahmediye ve Hakikat-ı Muhammediye üzerinde dururlar. O, yeryüzüne gelmeden önce Hakikat-ı Ahmediye nin sahibiydi. Dolayısıyla Hz. İsa, O nu Ahmed ismiyle müjdelemiştir. Dünyadaki misyonu itibarıyla de O Hakikat-ı Muhammediye yi temsil etmiştir. Nebiler Serveri bu temsil sonunda Hakikat-ı Ahmediye ye bi l-fiil ulaşarak veya Hakikat-ı Ahmediye yi bilfiil gerçekleştirerek, yine Hz. Ahmed ünvanıyla işaret buyurulan varlığın ruhu olma âlemine dönmüştür. page 4 / 5

Powered by TCPDF (www.tcpdf.org) O, en çok eza ve cefaya maruz bırakıldığı bir zamanda Mirac la şereflendirilmişti. Bu, kâinat içinden kâinat ötesine yolculukla, kendisine rehberlik eden Cibril i bile bir noktadan sonra geride bırakmış, yoluna devam etmişti de, kendisine Top senin, çevkan senin bu gece denmişti. Mahzen-i Esrâr sahibi Nizamî nin engin ve renkli ifadeleri içinde, Yıldızlar, yolunda kaldırım taşları gibi dizilmiş, melekler kendisine teşrifatçılık yapmış, yarım ay atının ayakları altında bir nal gibi kalmış, Güneş O nun ışık kaynağına sığınmıştı. O, Kur ân da ifade buyurulan Kâbe kavseyni ev ednâ nın mânâsına göre, imkânla vücub arası bir noktaya gelmişti. Bu şu demekti: Bir kere O da, bir insandı ve yerdi, içerdi, uyurdu, sokaklarda dolaşırdı. Fakat, Buseyrî nin ifadesiyle, bir beşerdi, ama herhangi bir beşer gibi değildi; taşlar arasında bir yakut gibiydi. Bunu avâmî bir benzetmeyle şöyle izah edebiliriz: Meselâ; Selimiye nin önünden geçen herkes, kendince, bir şeyler hisseder: İyi ve zevk-i selim sahibi bir mimar, ondaki sanat karşısında zevkten zevke girer. Bir çoban da kendine göre onun karşısında bir şeyler hisseder. Bir diğer misal verecek olursak, mesela; iyi gelişmiş damak zevki olanlar, yemekleri çok iyi ayırırlar ve onlar sıradan insanlardan farklıdırlar. Bunun gibi, onun her şeyi hissedişi bir başka idi. Dış görünümü ve yapısıyla bizim gibi bir beşer görünümündeydi ama bambaşka buudlarda yaşıyordu. Namaza durunca bazen, O nun önünde cennet temessül eder, ona doğru adım attığı olurdu. Bazen de, bir başka şeyin temessülü karşısında geri çekilirdi. İşte, Mirac la beşeriyetin en son sınırına varmıştı ki; ondan sonra sonsuzluk başlıyordu. Hiç bir şekilde Allah olunamayacağına göre, şüphesiz o Allah değildi ve olamazdı da. Bu yüzden, O nun ulaştığı makama imkânla-vücub arası mânâsına Kâb-ı kavseyni ev ednâ dendi. O makamdaki, durumu itibarıyla kelamcılar, hadisçiler başka türlü değerlendirmelerde bulunsalar da, sufîler, O nun Mirac da zaman, mekân hususiyet ve kayıtlarından, müberra olarak Allah ı gördüğünü söylerler. İşte bu makamda iken bile O, yeryüzüne aramıza geri dönmek istemiş ve dönmüştü. Büyük velilerden Abdü l-kuddüs: Eğer ben, o makama varıp, orada kalmak ile geriye dönmek arasında muhayyer bırakılsa idim, vallahi dönmez, orada kalırdım der. Ama O, geri gelmiş ve kendilerinden eza-cefa gördüğü insanların arasına inerek, onları da, bizi de, kaybettiğimiz cennete taşımıştı. Hiç olmazsa hepimizi o duyguya uyarmıştı. Mevlâna nın ifadesiyle, bir ayağı hakikatte, diğer ayağı da 72 milletin arasında, ömrünün bakiyesini, halkın içinde Hak la beraber sürdürmüştü. page 5 / 5