GÖKSUNLU ÂŞIK HÜDÂİ HAYATI, EDEBÍ ŞAHSİYETİ VE ESERLERİ * Lütfi ALICI

Benzer belgeler
Duygular Dönüştü Söze. Erenler Zehir Getirin Balınan Öldürmen Beni Bağrıma Diken Batırın Gülünen Öldürmen Beni

ÂŞIK DAİMÎ (İSMAİL AYDIN)

Kitap Değerlendirmeleri. Book Reviews

(d.1286/1869-ö.1319/1902) âşık

Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz. Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Pir Sultan ABDAL. Sana kıyanlar tarihin kara sayfalarında, sen ise milyonların kalbindesin Ey Ali Aşığı Pir Sultan

Çileler sıkıntı yoldaşın oldu Ömrüne her zaman kahırlar doldu Henüz açan gülün çok çabuk soldu Dört mevsim bitmeyen kış mıydın anne

İ.Ö 100 Temel Eser. Kategori: Şiir Salı, 11 Ağustos :32 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF. Çanakkale içinde aynalı çarşı

Bayburtlu Âşık Kurbani: Allah için her an Kurban olmalıyız. Çarşamba, 08 Ekim :21

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

Okudum harfini zihnim dolandı Yaralarım göz göz oldu sulandı Baktım çar köşede kadeh dolandı Nüş ettim pirlerin badesin tek tek

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

ÖZ GEÇMİŞİM. Yüzüncı Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği / VAN ( )

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

GÜZEL SÖZLER. (Derleyen; Veyis Susam) * Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Ona yeter imiş kasabın birisi. * Alçak, ölmeden önce, birkaç kere ölür.

Yazının çıktığı kaynak: Âşık Derdiyar ın Çift Kafiyeli Şiirleri, Erciyes, S. 293, Mayıs 2002, s. 9-10

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler

YAHYA KEMAL BEYATLI ( )

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

İletişim çağı adını verdiğimiz bir çağda televizyon ve radyonun yoğun olarak ürettiği popü-

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

İnci. Hoca GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (İLK İSLAMİ ESERLER)

Sevgili dostum, Can dostum,

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

Savaş, kahramanlık ve vatan sevgisi gibi konuları destansı ve abartılı bir anlatımla işleyen şiirlerdir.

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır?

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

HALK EDEBİYTI IV AŞIK EDEBİYATINDA ÜSLUP

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

DİNLEDİM NEY DEN HASRETİ Pazartesi, 11 Haziran :59

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı Salahaddin BEKKİ İletişim Bilgileri AEÜ Fen-Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Adres Bölümü Bağbaşı Yerleşkesi KIRŞEHİR

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

NO ADI SOYADI AİDATLAR GÖZGÖZ SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00

İnci. Hoca DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ II (BENTLERLE KURULANLAR)

Şiir Anadan Örnekler. Köyden ayrılalı nice yıl oldu Yıkıldı evimiz selinen doldu Hani bacı kardeş nerede kaldı özlüyorum ben seni güzel Alvar

UNUTULMUŞ BİR ÂŞIK: ÂŞIK EDİP ÖNAL VE ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

KÜÇÜKÇEKMECE BELEDİYESİ OKULLAR ARASI ÖDÜLLÜ YARIŞMALAR

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Mevlânâ dan Bilgelik Katreleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

içindekiler Önsöz 7 Motif ve Metin Merkezli Anlama - Açıklama Üzerine Düşünceler 9 Günümüz Adana Aşıklık GeleneğindeMizah 31

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok)

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

II. TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRENCİ SEMPOZYUMU SEMPOZYUM PROGRAMI. 22 Mayıs 2014 PERŞEMBE. 09:30-10:00 Açılış ve Protokol Konuşmaları

Yusuf Bulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

Peri Kızıyla Çoban Hikâyesi, Orhan Seyfi Orhon, 1919, (Şiirler 1970)

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

3. Yazma Becerileri Sempozyumu

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

ÖLÜMSÜZ BİR AŞK SEDÂSI: NİMRİ DEDE AHMET BURAN, NİMRİ DEDE (HAYATI VE ŞİİRLERİ), MANAS YAYINCILIK / 4, ELAZIĞ-2006, 258 S.

ve Manisa Muradiye Kütüphanesi nde iki nüshası Bursalı Mehmet Tahir Efendi

50.ULUSAL 24.ULUSLARARASI HACI BEKTAŞ VELİ ANMA TÖRENLERİ VE KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ PROGRAMI

nevi den ( Mes 9şirli) r H i k â y ele

Halk Hikayesi. Yazı Menu. - Halk Hikayesi Nedir. - Kapsamlarına Göre Halk Hikayeleri. - Konularına Göre Halk Hikayeleri.

O.Ö. 100 Temel Eser. Kategori: Türk Şiiri Çarşamba, 28 Nisan :21 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 6397

KİTABİYAT. Mevlānā Celāleddin-i Rumî, Mesnevî 1-2/3-4/5-6, Nazmen Tercüme: Ahmet Metin Şahin, Kaynak Yayınları, İstanbul 2006.

Uluslararası Pablo Neruda Barış Şiirleri yarışmasında Bir Sohbetin Özeti adlı şiiriyle ödül aldı.

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

ahmet kiral Kübra bitmez naime demir

Uğur Akkaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YUNUS EMRE LER VAR OLDUKÇA Salı, 09 Temmuz :17

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ÂŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU. dostlar beni hatır lasın TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI

SİTEMİZE EKLENEN METİN KİTABIM-1 VE METİN KİTABIM-2 ADLI DÖKÜMANLARI OKURSAK HEM OKUMA HIZIMIZ ARTACAK HEM DE OKUDUKLARIMIZI ANLAYACAĞIZ.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Fatma Atasever.

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Lütfi ŞAHİN /

İslam medeniyetinde Türk Edebiyatı

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

(Edebiyat ve Hayat Konulu Konuşma, Elazığ Mehmet Koloğlu Anadolu Lisesi Konferans Salonu, ) EDEBİ HAYATIMIZ - III ŞİİR SEVDÂSI II

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

YRD. DOÇ. DR. ABDÜLKERİM GÜLHAN /4508.

IX. HAFTA HİN 412 KLASİK SANSKRİT EDEBİYATINDAN SEÇMELER

Transkript:

GÖKSUNLU ÂŞIK HÜDÂİ HAYATI, EDEBÍ ŞAHSİYETİ VE ESERLERİ * Lütfi ALICI Yard. Doç. Dr., KSÜ Fen-Edb. Fak. Öğretim Üyesi. e-mail: lutfialici@mynet.com Özet Eski ozanlık geleneği ile İslam kültürüne dayandığı kabul edilen âşık edebiyatı, Anadolu sahasında XVI. asırdan itibaren önemli temsilciler yetiştirmiştir. Zaman içinde gelişip zenginleşen bu edebiyat, XIX. asırdan sonra sosyal hayattaki değişimler sebebiyle önemli ölçüde güç kaybetse de günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Bu geleneğin günümüzdeki önemli temsilcilerinden biri de Göksunlu Âşık Hüdâi dir. Daha çok tasavvufi şiir ve deyişleriyle tanınan Hüdâi, âşıklık geleneğinin adap ve erkânına sahip bir âşıktır. Hece vezniyle ve çoğunlukla dörtlükler halinde yazdığı şiirlerini saz eşliğinde çalıp söylemiştir. Âşık Hüdâi, sade Türkçesi, samimi üslubuyla ve kendine has edasıyla âşıklık geleneğinin 21.yüzyıla uzanan yolculuğunda önemli bir yere sahiptir. Anahtar Kelimeler: Âşık, âşıklık geleneği, Göksun, Âşık Hüdâi. ÂŞIK HÜDÂİ OF GÖKSUN HIS LIFE, HIS ARTS IN LITERATURE AND HIS WORKS Abstract Based on old poetry custom and Islamic culture, Âşık literature has had important poets since 16 th century. It grew in time and lost some strength towards the end of 19 th century. But, it has survived to the present days. One of the followers of the Âşık literature of today is Âşık Hüdâi of Göksun. He has mostly been known by his sufi poems and maxims. He has great knowledge and methods in this literature. He writes quatrain poems and sings them with saz (Turkish musical instrument). Âşık Hüdâi has a special place with his pure Turkish, cordiality and method in this literature whose custom is making its way into the 21 th century. Keywords: Âşık, âşıklık custom, Göksun, Âşık Hüdâi. O sıralarda kulağımıza bir ses gelir, bir türkü söylenmektedir. Ya genç ya da yaşlı bir çobandır bu türküyü söyleyen. Dedem beni hemen durdurur: Bak dinle, der, böyle türküyü her zaman duyamazsın. Orada durup dinleriz. Dedem içini çekerek sesin geldiği tarafa bakar ve başını sallar. Dedem diyor ki, geçmiş zamanların birinde, bir han başka bir hanı tutsak almış. Bu han tutsağına: Eğer istersen benim kölem olarak yanımda kalır, uzun zaman yaşayabilirsin. İstemezsen, en büyük arzunu yerine getirir, sonra da seni öldürürüm, demiş. Tutsak han düşünüp cevap vermiş: Köle olarak yaşamak istemiyorum, beni öldür daha iyi. Ancak öldürmeden önce, benim vatanımdan herhangi bir çobanı buraya getirmeni istiyorum. - Ne yapacaksın o çobanı?. - Ölmeden once ondan bir türkü dinlemek istiyorum. Dedem diyor ki, işte böyle, vatanlarının bir türküsü için canlarını feda eden insanlar varmış. Böyle insanları görmeyi ne kadar isterdim. Türküyü dinlerken dedem kulağıma fısıldar: İlâhî! Ne büyük insanlarmış eski insanlar! (Aytmatov, 1991: 43). * Bu makale, 23-24. 08. 2008 tarihlerinde düzenlenen 100. Yılında Göksun Sempozyumu nda sunulmuştur. 1

GİRİŞ Bizde İslamiyet ten önceki kamlık, bahşılık, ozanlık geleneği ile İslam kültürünün oluşturduğu bir terkip olarak kabul edilen bir edebiyat geleneği vardır. Bu âşık edebiyatıdır. Âşık edebiyatı, kendisinin veya başkalarının şiirlerini saz eşliğinde çalıp söyleyen ya da halk hikâyeleri anlatan ve âşık adı verilen saz şairlerinin müşterek meydana getirdikleri bir edebiyattır. (Oğuz, 2007: 138; Karahan, 1991: 550). Âşık edebiyatını, sade bir dil kullanarak şiirlerini daha çok hece vezniyle yazan ve saz çalarak yurdu dolaşan âşıkların eserleri oluşturur. Âşık edebiyatı, beş yüzyılı aşan bir zamandan beri Anadolu, Rumeli ve Azerbaycan da gelişip olgunlaşmıştır. Geniş halk tabakalarının dil ve duygu inceliğine, heyecanlarına cevap veren bu edebiyatın şairlerine genel olarak; halk şairi, saz şairi veya âşık denilmektedir. (Karahan, 1991: 550). Türkler, İslamiyet ten önce Orta Asya da yaşadıkları devirlerde millî bir edebiyata sahiptiler. İslamiyet in kabulü ile birlikte Türk edebiyatı, divan edebiyatı ve halk edebiyatı olmak üzere iki koldan gelişimini sürdürmüştür. Bu süreçte entelektüel ortamlarda divan edebiyatı, geniş halk kitleleri nezdinde de halk edebiyatı ön plânda olmuştur. Halk edebiyatının bir şubesi olan âşık edebiyatı da tabii olarak bu yaklaşımdan etkilenmiştir. Millî ve köklü bir geleneğe sahip olan âşık edebiyatı Anadolu sahasında özellikle XVI. asırdan başlayarak günümüze kadar önemli temsilciler yetiştirmiştir. Bunlardan yüzyıllara göre en tanınmış olanları şunlardır: XVI. yy: Öksüz Dede, Karacaoğlan, Gedâ Muslî, Hayalî, Ozan. XVII. yy: Âşık Ömer, Gevherî, Ercişli Emrah, Kayıkçı Kul Mustafa XVIII. yy: Levnî, Âşık Halil, Kıymetî, Tâlibî. XIX. yy: Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihnî, Dertli, Dadaloğlu, Seyranî, Ruhsatî, Sümmanî, Âşık Şenlik, Tokatlı Nurî. XX. yy: Posoflu Müdamî, Âşık Veysel, Davud Sularî, Efkârî, Recep Hıfzî, Murat Çobanoğlu vd. (Sakaoğlu, 1989: 105-240). XIX. asırdan sonra önemli ölçüde güç kaybetse de âşıklık geleneği ve âşık edebiyatı günümüze kadar devam etmiştir. Bu geleneğin günümüzdeki önemli temsilcilerinden biri de Göksunlu Âşık Hüdâi dir. HAYATI Asıl adı Sabri Orak olan Âşık Hüdâi, 1940 yılında Kahramanmaraş ın Göksun ilçesine bağlı Yoğunoluk köyünde doğmuştur. Henüz dokuz yaşında iken babası vefat eden Hüdâi yetim kalmıştır. Hüdâi, bir söyleşisinde bu hususla alakalı olarak; Babam yaşlıydı. Üç kardeşiz, üçümüzün de annesi ayrı. Babamın en genç eşinden doğan en küçük çocuğuyum. demiştir. (Âşık Hüdâi, 1998: 10). Hüdâi on bir yaşında iken ailesi, daha iyi imkânlara kavuşabilmek umuduyla Göksun dan Adana nın Kadirli ilçesine göçüp, yerleşmiştir. Bu yıllar umduklarının aksine ailenin en acılı ve en zorlu yılları olmuştur. Hüdâi, çalışmak zorunda olduğu için okula gidememiş, geçim derdiyle pamuk tarlalarında çalışmış daha çok da Toroslarda çobanlık yapmıştır. Hüdâi, hayatının bu devresini şöyle anlatıyor: Adana da Kadirli de büyüdüm. Benim çocukluğum zorluklarla geçti. Okuma imkânı bulamadım. Yokluk, bir ıslak yorgan gibi hiç üzerimden kalkmadı. Islak yorgan hem ağırdır hem de insanı her zaman üşütür. Bana hayatı öğreten çile oldu. Ama sevda hiç başımızdan eksik olmadı. Dağ dumansız olmaz imiş. (Aydın, www.alewiten.com). On bir yaşından itibaren irticalen şiir söylemeye başlayan Hüdâi, on dört yaşında iken saz çalmaya başlamıştır. Âşık, Hûdai 1 mahlasını Kadirli Âşıklar Gecesi nde gösterdiği başarı sebebiyle almıştır. Okuma yazmayı asker ocağında öğrenen Âşık Hüdâi, okuyup dinlediği halk hikâyeleri ve eski şairlerin/âşıkların eserleri vasıtasıyla şiir ve âşıklık konularında bilgisini artırıp pekiştirmiştir. Hüdâi, yetişmesiyle ilgili olarak; Benim yaşamım bir Kerem gibi geçti. Bütün ozanlar benim ustam oldu. Geçmiş, yaşamış tüm ozanlar benim ustam oldu. Onları dinleyerek büyüdüm, yetiştim. demiştir. Bu sebeple okuma yazma öğrendiği asker ocağını hep saygı ve sevgiyle anmıştır. Hüdâi, askerliğini bitirdikten sonra 1 Âşığın mahlası şiirlerinde Hüdâi olarak geçmektedir. Kelime Arapça imlası ile doğru yol gösterene, Kur ân a tabi olan manasına gelmektedir. Ayrıca Farsça Allah a mensup manasına gelen Hudâyî kelimesi Hüdâi tarzında telaffuz edilip yazılmış olabileceğini de düşünmek mümkündür. Devellioğlu, 1993: 378, 389). 2

İstanbul'a yerleşmiştir. (Âşık Hüdâi, 1998: 10; Çiftçi, 2000: 140; Yücel, 2002: 16; Aydın, www.alewiten.com). Askerlik sonrası otuz yıl ayık gezmeyen Hüdâi, ömrünün çoğunu gurbette, otel odalarında geçirmiş, bu yıllarda sadece sazı ve sözüyle geçinmiştir. Gezmeyi âşıklığın bir gereği olarak görmüş, sık sık Anadolu gezilerine çıkmış, yaşayan usta âşıkların yakınında bulunarak kendisini yetiştirmiştir. Yirmi beş yıl İstanbul da kalan Hüdâi, işsiz güçsüz ve perişan yılların ardından kısa bir müddet de olsa İstanbul Büyükşehir Belediyesi nde çalışmıştır. Her nedense Hüdâi, birkaç gün çalıştığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi ndeki işinden ayrılarak 1990 lı yıllarda Ankara ya gelmiştir. Ankara da Çankaya Belediyesi nde işe alınan Hüdâi, Park ve Bahçeler Müdürlüğü ne bağlı olarak Âşık Veysel Parkı nda çalışmıştır. 2 (Âşık Hüdâi, 1998: 10; Aydın, www.alewiten.com; Kaymak, www.aleviyol.com; Yücel, 2002: 16). Konya da yapılan Âşıklar Bayramı na üç yıl katılan Âşık Hüdâi, 1968 yılında şiir dalında birinci olarak Fuzuli ödülünü almış, 1969 yılında da atışma ve şiir dallarında ikinci olarak Dadaloğlu ve Yunus Emre ödüllerini kazanmıştır. 1970 yılında ise şiir dalında Karacaoğlan, atışma dalında Müdâmî ödüllerini almıştır. (Âşık Hüdâi, 1971: 54-59; Çiftçi, 2000: 140). Çevresinde, ağırbaşlı, sessiz, sakin ve mahzun tabiatıyla tanınan Hüdâi, hayatının son devresinde içkiyi bırakmış tasavvufa yönelmiştir. 1995 yılında Asiye Hanım la evlenen Hûdai'nin 1996 yılında Ali Kerem adında bir oğlu dünyaya gelmiştir. Biraz olsun huzura ve düzene kavuşan Âşık Hüdâi, bu yıllarda daha çok oğluyla ve şiirle uğraşmıştır. Âşık Hüdâi nin geç kavuştuğu saadeti ileri derecedeki şeker hastalığı sebebiyle uzun sürmemiştir. Ankara da 23 Kasım 2001 tarihinde 61 yaşında iken vefat eden âşık, Ankara da toprağa verilmiştir. 3 (Âşık Hüdâi, 1998: 10; Kaymak, www.aleviyol.com; www.ozanlar.eu; Yücel, 2002: 16). EDEBÍ ŞAHSİYETİ Âşıkların yetişmesi geleneklerin belirlediği bir takım kurallara bağlıdır. Âşıklar, ya usta-çırak ilişkisiyle yetişir ya da bade içerek âşık olurlar. (Karahan, 1991: 548; Erşahin, 2005: 33). Âşık Hüdâi nin hayatına bu bağlamda baktığımızda her iki yetişme tarzının yansımalarını görürüz. Geçmiş âşıkları usta kabul eden Hüdâi, sevip etkilendiği âşıkları şöyle sıralar: Aşkı ve aşktaki bağlılığı Kerem de, şiir sanatını Karacaoğlan da, tasavvufu, insan sevgisini ise Yunus ta buldum, onlardan öğrendim. Dertli, Everekli Seyranî yi okuyup sevdim, Veysel i tanıdım, arkadaşlık ettim. (Âşık Hüdâi, 1980: 22). Bu âşıklar içinde Karacaoğlan ve Kerem in Hüdâi nin yanında ayrıcalıklı bir yeri vardır. O sesin, o selin önünde her âşık duramaz, kaptığı gibi kendisine katar, dediği Karacaoğlan a ithaf ettiği bir şiirinde âşık, sevdiğine şöyle seslenir: Görmeyeli neler olmuş sevdiğim Derdini diyecek dilin kalmamış Elden ele dilden dile övdüğüm Halimi soracak halin kalmamış Ta baştan bulanmış suyun durusu Talana uğramış gönül korusu Çiçeksiz kalınca aşkın arısı Kurumuş peteğin balın kalmamış 2 Âşık Hüdâi nin görev yaptığı Âşık Veysel Parkı, Ankara Dikmen de Hürriyet Caddesi üzerinde bulunan parktır. (Kaymak, www.aleviyol.com). 3 Bazı kaynaklarda Âşık Hüdâi nin vefatı, 22 Kasım 2001 olarak verilmektedir. (Yücel, 2002: 16). 3

Hüdâi yim geçer olmuş çağların Duman almış gayrı yüce dağların Solmaya yüz tutmuş yeşil bağların Mor sümbülün gonca gülün kalmamış (Âşık Hüdâi, 1998: 64). Hayatım, Kerem gibi geçti diyen âşığın oğlunun adı da Kerem dir. Kerem e bu derece muhabbet duyan Hüdâi, aşktan onun gibi yanışını şöyle dile getirir: Kerem oldum yanıyorum Köze teslim oldum kardaş Yana yana donuyorum Buza teslim oldum kardaş (Âşık Hüdâi, 1998: 63). Âşık Hüdâi yi Karacaoğlan gibi çalıp söyleten, Kerem gibi aşk ateşinde yakan güzeller vardır. Bunlar Gülizar, Senem, Zeynep ve Çiğdem dir. Yaradanı sever ise yâr bugün bize gelsin Ayvaya selam söyleyin nar bugün bize gelsin Bülbül figan eylemiş güle Gülizar gibi Dört mevsimin ilkinde bu bahar bize gelsin (Âşık Hüdâi, 1998: 20). Hüdâi küstüm Senem e Gözyaşım karıştı neme Her şeyi çektim sineme Seni vicdanın affetsin (Âşık Hüdâi, 1998: 89). Seni düşünmemek elimde değil Gönül sevdiğini arıyor Zeynep Benim aşkım sade dilimde değil Vallahi yüreğim kanıyor Zeynep (Âşık Hüdâi, 1998: 94). Çiğdem güzellerin hası Cana neşe verir sesi Muhabbeti konuşması Bülbülün diline benzer (Âşık Hüdâi, 1998: 101). Âşıklık geleneğine göre, içilmesiyle âşıklık yeteneği kazandıran bade; maddi ve manevi bir sıkıntı sonunda çoğunlukla kutsal sayılan bir yerde uyku ile uyanıklılık arasında görülen rüyada, mürşit, pir veya Hızır elinden içilir. Bade adı verilen bu manevi içecek, er dolusu ve pir dolusu olmak üzere iki türlüdür. Er dolusu içenler, kahraman âşık ; pir dolusu içenler ise sade âşık olarak anılırlar. Bade içen şahısların hayatları tamamen değişir. Bunlar gördükleri rüya ile olgun bir kişiliğe kavuşur, hem Allah aşkı hem de sevgililerinin aşkı ile yanarlar. Bu kişiler hiç şiir okumamış, okuma yazma bilmez de olsalar gayet ustaca ve manidar şiirler söyleyip, güzel saz çalar hale gelirler. Bu tür âşıklara Hak âşığı veya badeli âşık adı verilir. 4 (Erşahin, 2005: 44-45; Karahan, 1991: 548). Âşık Hüdâi de şiirlerinde, pir elinden aşk badesi içip mest olduğunu söylemektedir. Hüdâi yim Hüda mız var Pir elinden bademiz var Muhabbetten gıdamız var Ölüm ölür biz ölmeyiz (Âşık Hüdâi, 1998: 14). Aşkın badesini içtim içeli Gönlüm sarhoş sazım sarhoş tel sarhoş Mest olup kendimden geçtim geçeli Dünya sarhoş deniz sarhoş göl sarhoş (Âşık Hüdâi, 1998: 92). Bu bade, uzun yıllar ayık gezmediği bilinen âşığın kendi içtiği bade midir, pir elinden içilen bade midir, yoksa bir motif midir, bilinmez. Ama bilinen şu ki, sonradan içmeye tövbe edip hatta sigarayı bile bırakan Âşık Hüdâi; İslam kültürüne vâkıf, olgun kişilik sahibi bir insandır. Onun bu engin kabuller dünyası tabii olarak şiirlerine yansımıştır. 4 Daha geniş bilgi için bk.: (Günay, 1992). 4

Allah yolunda ve Peygamber izinde olan âşık, besmelesiz ağzını açmaz. O, kuru ekmek duru su da olsa kısmetine şükreden bir insandır. Gönül diyarından sevda elinden Hasret dağlarından çile çölünden Peygamber izinden Allah yolundan Yirminci asırda biz geldik gittik (Âşık Hüdâi, 1998: 25). Besmelesiz ben ağzımı, açmam Allah etmesin, Ölene dek sevdiğimden, geçemem Allah etmesin Kuru ekmek, duru suyu, kısmet ederse şükür Muhannetten bal şerbeti içemem Allah etmesin (Âşık Hüdâi, 1971: 46). Âşık Hüdâi, doğru sözlü, dürüst ve mert bir insandır. O, babası da olsa; yalan söyleyenleri, kendini bilmeyenleri, Hak tan korkmayanları sevmez. Bildin mi azizim neye yanarım Doğru konuşmayan dile acırım Babam olsa dahi sevmem kınarım Kendini bilmeyen kula acırım Hak tan korkmayanın sohbetinden kaç Kanaatsiz doymaz her dem gözü aç Dünya bir bahçedir insan bir ağaç Meyvesi olmayan dala acırım (Âşık Hüdâi, 1998: 100). Ona göre şu dünya bahçesinde insanın bir meyvesi/eseri olmalıdır. Bu da ancak ilimle, bilgiyle kişinin kendisini geliştirmesiyle mümkündür. İlme, bilgiye çok değer veren Hüdâi nin nazarında âlimin hayali düşü cahilin sohbetinden, ölülerin mezar taşı da bilgisiz görgüsüz kuldan üstündür. Cahilin yaptığı sohbetten sözden Âlimin hayali düşü makbuldür. Bilgisiz görgüsüz duygusuz kuldan Ölülerin mezar taşı makbuldür (Âşık Hüdâi, 1998: 23). Hüdâi nin sevmediği diğer insan tipleri kalleş, kötü olmasına rağmen kendisini öven ve yaptıklarını sonradan insanın başına kakan muhannettir. Tilkinin aslana karşı koyması Kalleşliği kahramanlık sayması Kötülerin kendi kendin övmesi Yaralar yaralar yaralar beni (Âşık Hüdâi, 1998: 96). Lokma yeme muhannetin elinden Kurtulaman sonra acı dilinden Namertlerin kaymağından balından Merdin kuru yavan aşı makbuldür (Âşık Hüdâi, 1998: 23). Acı dilli muhannetin tatlı lokmasından merdin kuru yavan aşı makbuldür ama bu dünyada, darda zorda iken arayıp soran hakiki dostun az olduğu da bir gerçektir. Varsın sormasınlar dar günlerimde Bol günde kapımı çalıyorlar ya! Ağlarken merhaba etmeseler de Gülerken selamım alıyorlar ya! (Âşık Hüdâi, 1998: 35). Küçük yaşta yetim kalıp, ömrünün çoğunu gurbette geçiren Hüdâi yi asıl yaralayan küçük bir çocuğun yetim kalması, garibin gurbette mahzun olması ve mazluma değen zalim sillesidir. Bir çocuk küçükten yetim kalırsa Yaralar yaralar yaralar beni Bir garip gurbette mahzun olursa Yaralar yaralar yaralar beni Mazluma değdikçe zalim sillesi Yaralar yaralar yaralar beni (Âşık Hüdâi, 1998: 96). 5

Gurbet, âşığın olgunlaşma sürecinde önemli bir yere sahiptir. Gurbete düşen âşık, yıllarca diyar diyar gezerek sevdiğini arar. Aşk sebebiyle memleketinden ayrılan Hüdâi de ömrünün çoğunu gurbette geçirmiştir. Âşık ne gurbeti sever ne de ondan vazgeçer diyen Hüdâi nin gurbet hayatı ayrılık, hasret ve yokluk içinde oldukça zor geçmiştir. (Âşık Hüdâi, 1980. 30). Felek aramıza çekti bir perde Hasreti düşürdü çaresiz derde Hayali karşımda kendisi nerde Aşkı beni böyle gezdirir durur (Âşık Hüdâi, 1998: 33). Diyarı gurbeti ben adım adım Gezdim amma kardaş gel de bana sor Ömür ipliğine dert sıraladım Dizdim ama kardaş gel de bana sor (Âşık Hüdâi, 1998: 59). Âşık Hüdâi nin şiirlerindeki ana konu beşerî ve tasavvufi boyutuyla aşktır. Hayatı boyunca aşkla kendi içinde kendini arayan âşık, bu arayış ve olgunlaşma sürecini şöyle anlatmaktadır: 53 yıl kendi kendimi aradım hiçbir türlü bulamadım ben beni. Yaz yağmurunu düşünün, dereler oluşur, derelerden çaylara, çaylardan ırmaklara, ırmaklardan denizlere kendini ulaştırır yağmur damlaları. Ozan da buna benzer. Ozanda kendi ruhuna kendisi ulaşana kadar epey çile çeker. Kendime ulaşma mücadelesi verdim. Kendimden kendime gittim. (Aydın, www.alewiten.com). Uzun süren bu deruni yolculuk sonucunda âşık tasavvufta kendini bulur. Kendini bulduğu tasavvuf hakkında ise şunları söylemektedir: Bu insanın kendinden kendine giden bir yolculuk. Senden sana giden yolculuk. En zor yolculuk budur. İnsan tüm hayatı boyunca bu yolculuk içinde olabilir ama ulaşamaz kendine. (Aydın, www.alewiten.com). Hüdâi nin yıllar süren bu arayış ve buluşu tabii olarak şiirlerine yansımıştır. Ben âşığım meşrebimi sormayın Meşrebim aşk mezhebim aşk dinim aşk Aşkım inancımdır ayrı görmeyin İnancım aşk imanım aşk yönüm aşk (Âşık Hüdâi, 1998: 16). Duygu denizinde yüzdüm Mana âlemini sezdim Yirmi sene dalgın gezdim Hiç kendime gelemedim (Âşık Hüdâi, 1998: 17). Hüdâi yim hakka eyledim nazar Ben kendi içimde kurdum bir pazar Bu kötü nefsime kazmasız mezar Kazdım ama kardaş gel de bana sor (Âşık Hüdâi, 1998: 59). Hüdâi nin şiirlerinde tasavvufi neşve önemli bir yere sahiptir. Bu yaklaşım çerçevesinde âşık, ezeli olan aşkın kendisine mana âleminde nasip olduğunu söylemektedir. Ateş icat olup tütün tütmeden Aşkın ocağında ben yanıp tüttüm Güller açılmadan bülbül ötmeden Mânâ âleminde şakıdım öttüm (Âşık Hüdâi, 1998: 25). Âşık Hüdâi tasavvufi yolculuğunda üç mutasavvıftan etkilenmiştir. Bunlar, Yunus Emre, Mevlânâ ve Hacı Baktaş Velî dir. Tasavvufu, insan sevgisini Yunus ta buldum, ondan öğrendim. (Âşık Hüdâi, 1980: 22). diyen Hüdâi, Konya Âşıklar Bayramı münasebetiyle söylediği bir şiirinde Mevlânâ dan da muhabbetle bahsetmektedir. Hüdâi Yunus un sülâlesiyiz Tasavvuf ilmini biz tamam ettik (Âşık Hüdâi, 1998: 25). Hüdai varayım pirin yanına El bağlayıp duram ben divanına (Âşık Hüdâi, 1998: 105). Hüdâi, hakikat şehrine yolculuğun bir mürşidin rehberliğinde aşk atıyla olacağı düşüncesindedir. 6

Rıza ya razı ol Hakk a kailsen Ara bul mürşidi müşkülde isen Hakikat şehrine yolcu değilsen Ne yolcuyu eğle ne yolu incit (Âşık Hüdâi, 1998: 44). Hüdâi emeğin gitmesin zaya Bozulan süt artık tutmuyor maya Bu aşkın yoluna gidilmez yaya Aşk atına binip sür de öyle gel (Âşık Hüdâi, 1998: 78). Yetiştiği muhit itibarıyla Alevi-Bektaşi âşıklarından kabul edilen Hüdâi nin, gönülden bağlı olduğu mutasavvıf Hacı Bektaş Veli dir. Ehl-i Beyt e düşman Ali ye düşman Muhammed i sevdim dese yalandır Pirim Hacı Bektaş Veli ye düşman Muhammed i sevdim dese yalandır (Âşık Hüdâi, 1998: 40). Gönül, Hakk ın nazar ve tecelli ettiği yerdir. Bu sebeple ehlidil olanlar gönüller tamir eder, ne birini incitir ne de birinden incinir. Gönül, çalamazsan aşkın sazını Ne perdeye dokun ne teli incit Eğer çekemezsen gülün nazını Ne dikene dokun ne gülü incit Bülbülü dinle ki gelesin coşa Karganın nağmesi gider mi hoşa Meyvesiz ağacı sallama boşa Ne yaprağını dök ne dalı incit Bekle dost kapısın sadık kul isen Gönüller tamir et ehl-i dil isen Sevda sahrasında Mecnun değilsen Ne Leyla yı çağır ne çölü incit Rıza ya razı ol Hakk a kailsen Ara bul mürşidi müşkülde isen Hakikat şehrine yolcu değilsen Ne yolcuyu eğle ne yolu incit Gel Hak tan ayrılma Hakk ı seversen Nefsini ıslah et er oğlu ersen Hüdâi incinir inciten dersen Ne kimseden incin ne eli incit (Âşık Hüdâi, 1998: 44). Şiir beni söyle demedikten sonra söylemem diyen âşık, şiirin oluşumu hakkında şunları söylemiştir: Şiir yazmak ya da söylemek, bir kadının doğum yapmasına benzer. Duygular gelip de onu söylemediğinde insanın beyni bir sancıya tutulur. İnsan bu sancıdan kurtulamaz söylemeyince. Bir sancılanırsın, onu söylersin, biter. Onun rahatlığını, mutluluğunu duyarsın. Sonra yeni bir sancı başlar. Şiir söylemek bu yönleriyle tıpkı bir çocuk doğurmak gibidir. (Âşık Hüdâi, 1980: 21). Hüdâi, kendi ifadesiyle şiirin beyinde olgunlaşma ve doğum süreci hakkında da şunları söylemektedir: Ben çok yazmam. Olgunlaşmayanı yazmam. Bir rüzgâr esmeyince dal uyanmaz, damla düşmeyince sel uyanır mı? Hiç belli olmaz ne zaman geleceği şiirimin. Şiir geliyor, kapımı, camı pencereyi zorluyor. Beni sıkıştırıyor, yaz, diyor. İnsan beyniyle doğum yapıyor. Şimdiye kadarki şiirlerim böyle doğdu. (Aydın, www.alewiten.com). Âşık bu sancılanma anında doğan has şiiri kaçırmamak için yanında daima kâğıt kalem bulundurmuş, evde, parkta, kahvehanede hemen her yerde şiir ile uğraşmıştır. (Kaymak, www.aleviyol.com). Sözü mantık süzgecinde süzüp haddeden geçiren âşık, zamanla kendine özgü bir incelik ve deyiş güzelliğine ulaşmıştır. Hüdâi, bu hünerini irticalen yapılan atışmalar da bile göstermiştir. 7

Muhabbet bağında goncalar açar Aşkın badesini âşıklar içer Ariflerin sözü haddeden geçer Sen de mantığından süz birer birer 5 (Âşık Hüdâi, 1998: 21). Kendisini diğer âşıklardan Herkesin rengi ayrı ayrıdır. İpliği, rengi ayrı ayrıdır. Ben şiirin duygu telini örüyorum (Aydın, www.alewiten.com) diyerek ayrı tutan Âşık Hüdâi nin bütün şiirleri güzel bir edaya sahip olmakla birlikte, o; daha çok tasavvufi şiir ve deyişleriyle tanınmıştır. Erenler zehir getirin Balınan öldürmen beni Bağrıma diken batırın Gülünen öldürmen beni Hiçlik âleminde mestim Varlık sevdasını kestim Yokluk benim eski dostum Malınan öldürmen beni Yar diyerek yana yana Can teslim ettik canana En yakınım kıysın bana Elinen öldürmen beni Bir aşktır düştü özüme Yanarım kendi közüme Leyla görünüp gözüme Çölünen öldürmen beni Duygular dönüştü söze Yanık seda işler öze Dertli dertli vurup saza Telinen öldürmen beni Hüdâi yim daldım gama Saldı beni demden deme Asın kesin yüzün ama Dilinen öldürmen beni (Âşık Hüdâi, 1998: 29). ESERLERİ Âşık Hüdâi, âşıklık geleneği tabiriyle hem dilden hem de telden söyleyebilen bir âşıktır. Kendisini yakmayan bir dörtlüğün, dinleyeni ısıtmayacağı düşüncesindedir. O, bu titizliği sebebiyle ince eleyip sık dokumuş, az ama öz şiir yazmıştır. (Âşık Hüdâi, 1998: 10,12; Kaymak, www.aleviyol.com). Âşığın toplam 95 şiiri yıllara göre şu kitaplarda yayınlanmıştır: 1. Âşık Hüdâi, Gönül Diyarından Deyişler, Yağmur Yayınevi, İstanbul 1971, 59s. Âşık Hüdâi nin yayınlanan ilk şiir kitabıdır. Eser, Ahmet Kabaklı nın 27 Şubat 1971 tarihli Âşık Hüdâi yi konu alan bir takdim yazısıyla birlikte, deyiş, koşma, atışma, semai ve dörtlükler başlığı altıda toplam 34 şiirden müteşekkildir. Eser ayrıca Âşık Hüdâi nin katıldığı Konya Âşıklar Bayramı nda aldığı ödülleri de ihtiva etmektedir. 5 Hüdâi yi bu dörtlüğü Konya Âşıklar Bayramı nda yaptığı atışma sırasında Âşık Selmânî ye söylemiştir. (Âşık Hüdâi, 1971: 33) 8

2. Ahmet Özdemir, Yaralar Beni-Maraşlı Hüdâi, 1976. 6 (Çiftçi, 2000: 140). 3. Âşık Hüdâi, Bütün Evren Semah Döner, (hzl.: Celal Kılıç), Yeni Deyişlerle 6. Baskı, Güldikeni Yay., Ankara 1998, 109s. Dr. Celal Kılıç tarafından yayına hazırlanan eser, Âşık Hüdâi nin yayınlardan tespit edebildiğimiz toplam 95 şiirinden 94 ünü ihtiva etmektedir. 4. Âşık Hüdâi, Yaşamı-Kişiliği-Sanatı ve Şiirleri (hzl.: Zeynep Başaran) Emek Matbaacılık ve İlancılık Yay., İstanbul 1980, 96s. Eser, 44 sayfalık incelemeyle birlikte Âşık Hüdâi nin 46 şiirini ihtiva etmektedir. 5. Âşık Hüdâi, Yaşamı, Sanatı, Duygu, Düşünce ve Kişiliği, Çankaya Belediyesi Yay., Nu: 9, Ankara199-?, 69s. Eser, Âşık Hüdâi nin hayatı ve kişiliği hakkındaki kısa bilgiyle birlikte70 şiirini ihtiva etmektedir. SONUÇ Göksunlu Âşık Hüdâi, sazı ve sözüyle âşıklık geleneğinin adap ve erkânına sahip bir âşıktır. Ülkenin siyaseten sıkıntılı döneminde yaşamasına rağmen, sanatına siyaseti bulaştırmamıştır. Şiirlerinde daha çok tabiat, insani ilişkiler, sevgi, aşk ve tasavvuf konularını işlemiştir. Hece vezniyle ve çoğunlukla dörtlükler halinde yazdığı şiirlerini saz eşliğinde çalıp söylemiştir. Âşık Hüdâi, sade Türkçesi ve samimi üslubuyla, bitti bitiyor denilen âşıklık geleneğinin 21. yüzyıla uzanan yolculuğunda önemli halkalardan biri olmuştur. KAYNAKLAR 1. Âşık Hüdâi.(1971). Gönül Diyarından Deyişler. Yağmur Yayınevi. İstanbul. 2. Âşık Hüdâi. (1998). Bütün Evren Semah Döner. (hzl.: Celal Kılıç). Yeni Deyişlerle 6. Baskı. Güldikeni Yay. Ankara. 3. Âşık Hüdâi. (1980). Yaşamı-Kişiliği-Sanatı ve Şiirleri. (hzl.: Zeynep Başaran) Emek Matbaacılık ve İlancılık Yay. İstanbul. 4. Aydın, Ayhan. Sabri Orak (Hüdâi) www.alewiten.com (18.05.2008). 5. Aytmatov, Cengiz. (1991). Beyaz Gemi. Ötüken Yay. İstanbul. 6. Çiftçi, Cemil. (2000). Maraşlı Şairler Yazarlar Alimler. Kitabevi Yay. İstanbul. 7. Devellioğlu, Ferit. (1993). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat. Aydın Kitapevi Yay. Ankara. 8. Erşahin, İbrahim. (2005). Halk Kültürü ve Edebiyatı Sözlüğü. Ötüken Yay. İstanbul. 9. Günay, Umay. (1992). Türkiye de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi.Akçağ Yay. Ankara. 10. Karahan, Abdülkadir. (1991). Âşık Edebiyatı. TDVİA. C 3. TDV Yay. İstanbul. 11. Kaymak,Veysel. www.aleviyol.com (18.05.2008). 12. Oğuz, M. Öcal. (2007). Âşık Şiiri (XVI-XX. Yüzyıl) Ozan-Baksı dan Âşık a Dönüşüm. Türk Edebiyatı Tarihi, C 2. KTB Yay. İstanbul. 13. Sakaoğlu, Saim. (1989). Türk Saz Şiiri. Türk Dili Türk Şiiri Özel Sayısı III (Halk Şiiri). C. LVII. Sayı: 445-450/ Ocak- Haziran. TDK Yay. Ankara. 14. TDK. (2005). Yazım Klavuzu. Ankara. 15. Yücel, Nihat. (2002). Yitirdiklerimiz Âşık Hüdâi. Alkış Dergisi. Yıl: 1. S: 3. Ağustos Kahramanmaraş. 16. www.ozanlar.eu (21.5.2008). 6 Eser elde edilemediği için muhtevası hakkında bilgi verilememiştir. 9