ANTHONY GIDDENS Uzun yıllar Cambridge Üniversitesi nde sosyoloji profesörlüğü görevinde bulunan Anthony Giddens, daha sonra bir dönem London School of Economics in başkanlığını yaptı. Son yirmi yılda temelde sosyoloji odaklı olarak yayımladığı otuzdan fazla kitabı, Anglosakson akademi çevrelerinde ona büyük ün kazandırdı; eserleri yirmi dokuz dile çevrildi. Polity Press in kurucularından olan Giddens, bir süre İngiltere Başbakanı Tony Blair e Üçüncü Yol diye bilinen merkez sol siyaset konusunda danışmanlık yaptı. Modern toplumsal teorinin merkezi sorunlarının eylem ve yapı arasında kurulmuş olan bir karşıtlıktan türediğini savunan ve buna yapılaşma kavramıyla bir çözüm öneren Giddens ın yapılaşma teorisi, sosyologlar ve siyasetbilimciler arasında yaygın bir ilgiyle karşılanmış ve tartışılmıştır. Son yıllarda modernliğin doğası ve insan ilişkilerine getirdiği boyut hakkında bir dizi kitap yayımlamıştır. Oldukça üretken bir yazar olan Giddens ın bazı eserleri şunlardır: Capitalism and Modern Social Theory (1971); Politics and Sociology in the Thought of Max Weber (1972), [Max Weber Düşüncesinde Siyaset ve Sosyoloji, Çev. Ahmet Çiğdem, Vadi Yay., 1992]; The Class Structure of Advanced Societies (1973), [İleri Toplumların Sınıf Yapısı, Çev. Ömer Baldık, Birey Yay., 1999]; Studies in Social and Political Theory (1977); New Rules of Sociological Method (1979), [Sosyolojik Yöntemin Yeni Kuralları, Çev. Bekir Balkız, Ümit Tatlıcan, Paradigma Yay., 2003]; Central Problems in Social Theory: Action, Structure and Contradiction in Social Analysis (1979); Profiles and Critiques in Social Theory (1979); A Contemporary Critique of Historical Materialism, Vol.: 1 Power, Property and the State (1981), [Tarihsel Maddeciliğin Çağdaş Bir Eleştirisi, Çev. Ümit Tatlıcan, Paradigma Yay., 2000]; The Constitution of Society: Outline of the Theory of Structuration (1984), [Toplumun Kuruluşu, Çev. Hüseyin Özel, Bilim ve Sanat Yay., 1999]; The Nation-State and Violence: Volume Two of A Contemporary Critique of Historical Materialism (1985), [Tarihsel Maddeciliğin Çağdaş Bir Eleştirisi, Çev. Ümit Tatlıcan, Paradigma Yay., 2000]; Sociology. A Brief But Critical Introduction (1982), [Sosyoloji, Eleştirel Bir Giriş, Çev. Ruhi Esengün ve İsmail Öğretir, İhtar Yay., 1993]; Social Theory and Modern Sociology (1987); Social Theory Today (Der., Jonathan Turner la birlikte, 1988); Sociology (1989), [Sosyoloji, Yay. Haz. Cemal Gürsel, Hüseyin Özel, Ayraç Yay., 2000]; Modernity and Self-Identity. Self and Society in the Late Modern Age (1991); Reflexive Modernization. Politics, Tradition and Aesthetics in the Modern Social Order (Ulrich Beck ve Scott Lash la birlikte, 1994); Politics, Sociology and Social Theory (1995), [Siyaset, Sosyoloji ve Toplumsal Teori, Çev. Tuncay Birkan, Metis Yay., 2000]; The Third Way: The Renewal of the Social Democracy (2000), [Üçüncü Yol: Sosyal Demokrasinin Yeniden Dirilişi, Çev. Mehmet Özay, Birey Yay., 2000]; The Third Way and Its Critics (2000), [Üçüncü Yol ve Eleştirileri, Çev. Nihat Şad, Phoenix Yay., 2001]; Runaway World: How Globalization is Reshaping our Lives (2002); The Progressive Manifesto: New Ideas for the Centre-Left (2003).
Ayrıntı: 91 İnceleme Dizisi: 46 Modernliğin Sonuçları Anthony Giddens Kitabın Özgün Adı The Consequences of Modernity İngilizce den Çeviren Ersin Kuşdil Yayıma Hazırlayan Tuncay Birkan Son Okuma Mehmet Celep Copyright 1990 by the Board of Trustees of the Leland Stanford Junior University This edition is published by arrangement with Polity Press Ltd., Cambridge Bu çevirinin Türkçe yayım hakları Ayrıntı Yayınları na aittir. Kapak İllüstrasyonu Sevinç Altan Kapak Tasarımı Arslan Kahraman Kapak Düzeni Gökçe Alper Dizgi Esin Tapan Yetiş Baskı Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Merkez Efendi Mah. Fazılpaşa Cad. No: 8/2 Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85-576 00 66 Sertifika No.: 12156 Birinci Basım 1994 İkinci Basım 1998 Üçüncü Basım 2004 Dördüncü Basım 2010 Beşinci Basım 2012 Altıncı Basım 2014 Baskı Adedi 2000 ISBN 978-975-539-068-0 Sertifika No.: 10704 AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Eminönü - İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Faks: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr
Anthony Giddens Modernliğin Sonuçları
İNCELEME DİZİSİ ÖPÜŞME, GIDIKLANMA VE SIKILMA ÜZERİNE/A. Phillips Ë İMKÂNSIZIN POLİTİKASI/J.M. Besnier Ë GENÇLER İÇİN HAYAT BİLGİSİ EL KİTABI/R. Vaneigem Ë EKOLOJİK BİR TOPLUMA DOĞRU/M. Bookchin Ë İDEOLOJİ/T. Eagleton Ë DÜZEN VE KALKINMA KISKACINDA TÜRKİYE/A. İnsel Ë AMERİKA/J. Baudrillard Ë POSTMODERNİZM VE TÜKETİM KÜLTÜRÜ/M. Featherstone Ë ERKEK AKIL/G. Lloyd Ë BARBARLIK/M. Henry Ë KAMUSAL İNSANIN ÇÖKÜŞÜ/R. Sennett Ë POPÜLER KÜLTÜRLER/D. Rowe Ë BELLEĞİNİ YİTİREN TOPLUM/R.Jacoby Ë GÜLME/H. Bergson Ë ÖLÜME KARŞI HAYAT/N. O. Brown Ë SİVİL İTAATSİZLİK/Der.: Y. Coşar Ë AHLAK ÜZERİNE TARTIŞMALAR/J. Nuttall Ë TÜKETİM TOPLUMU/J. Baudrillard Ë EDEBİYAT VE KÖTÜLÜK/G. Bataille Ë ÖLÜMCÜL HASTALIK UMUTSUZLUK/S. Kierkegaard Ë ORTAK BİR ŞEYLERİ OLMAYANLARIN ORTAKLIĞI/A. Lingis Ë VAKİT ÖLDÜRMEK/P. Feyerabend Ë VATAN AŞKI/M. Viroli Ë KİMLİK MEKÂNLARI/D. Morley-K. Robins Ë DOSTLUK ÜZERİNE/S. Lynch Ë KİŞİSEL İLİŞKİLER/H. LaFollette Ë KADINLAR NEDEN YAZDIKLARI HER MEKTUBU GÖNDERMEZLER?/D. Leader Ë DOKUNMA/G. Josipovici Ë İTİRAF EDİLEMEYEN CEMAAT/M. Blanchot Ë FLÖRT ÜZERİNE/A. Phillips Ë FELSEFEYİ YAŞAMAK/R. Billington Ë POLİTİK KAMERA/M. Ryan-D. Kellner Ë CUMHURİYETÇİLİK/P. Pettit Ë POSTMODERN TEORİ/S. Best-D. Kellner Ë MARKSİZM VE AHLÂK/S. Lukes Ë VAHŞETİ KAVRAMAK/J.P. Reemtsma Ë SOSYOLOJİK DÜŞÜNMEK/Z. Bauman Ë POSTMODERN ETİK/Z. Bauman Ë TOPLUMSAL CİNSİYET VE İKTİDAR/R.W. Connell Ë ÇOKKÜLTÜRLÜ YURTTAŞLIK/W. Kymlicka Ë KARŞIDEVRİM VE İSYAN/H. Marcuse Ë KUSURSUZ CİNAYET/J. Baudrillard Ë TOPLUMUN McDONALDLAŞTIRILMASI/G. Ritzer Ë KUSURSUZ NİHİLİST/K.A. Pearson Ë HOŞGÖRÜ ÜZERİNE/M. Walzer Ë 21. YÜZYIL ANARŞİZMİ/Der.: J. Purkis & J. Bowen Ë MARX IN ÖZGÜRLÜK ETİĞİ/G. G. Brenkert Ë MEDYA VE GAZETECİLİKTE ETİK SORUNLAR/Der.: A. Belsey & R. Chadwick Ë HAYATIN DEĞERİ/J. Harris Ë POSTMODERNİZMİN YANILSAMALARI/T. Eagleton Ë DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK ÜZERİNE/M. Löwy Ë ÖKÜZÜN A SI/B. Sanders Ë TAHAYYÜL GÜCÜNÜ YENİDEN DÜŞÜNMEK/Der.: G. Robinson & J. Rundell Ë TUTKULU SOSYOLOJİ/A. Game & A. Netcalfe Ë EDEPSİZLİK, ANARŞİ VE GERÇEKLİK/G. Sartwell Ë KENTSİZ KENTLEŞME/M. Bookchin Ë YÖNTEME KARŞI/P. Feyerabend Ë HAKİKAT OYUNLARI/J. Forrester Ë TOPLUMLAR NASIL ANIMSAR?/P. Connerton Ë ÖLME HAKKI/S. İnceoğlu Ë ANARŞİZMİN BUGÜ- NÜ/Der.: Hans-Jürgen Degen Ë MELANKOLİ KADINDIR/D. Binkert Ë SİYAH AN LAR I-II/J. Baudrillard Ë MODERNİZM, EVRENSELLİK VE BİREY/Ş. Benhabib Ë KÜLTÜREL EMPERYALİZM/J. Tomlinson Ë GÖZÜN VİCDANI/R. Sennett Ë KÜRESELLEŞME/Z. Bauman Ë ETİĞE GİRİŞ/A. Pieper Ë DUYGUÖTESİ TOPLUM/S. Mestroviç Ë EDEBİYAT OLARAK HAYAT/A. Nehamas Ë İMAJ/K. Robins Ë MEKÂNLARI TÜKETMEK/J. Urry Ë YAŞAMA SANATI/G. Sartwell Ë ARZU ÇAĞI/J. Kovel Ë KOLONYALİZM POSTKOLONYALİZM/A. Loomba Ë KREŞTEKİ YABANİ/A. Phillips Ë ZAMAN ÜZERİNE/N. Elias Ë TARİHİN YAPISÖKÜMÜ/A. Munslow Ë FREUD SAVAŞLARI/J. Forrester Ë ÖTEYE ADIM/M. Blanchot Ë POSTYAPISALCI ANARŞİZMİN SİYA- SET FELSEFESİ/T. May Ë ATEİZM/R. Le Poidevin ËAŞK İLİŞKİLERİ/O.F. Kernberg Ë POSTMODERNLİK VE HOŞNUTSUZLUKLARI/Z. Bauman Ë ÖLÜMLÜLÜK, ÖLÜMSÜZLÜK VE DİĞER HAYAT STRATEJİLERİ/Z. Bauman Ë TOPLUM VE BİLİNÇDIŞI/K. Leledakis Ë BÜYÜSÜ BOZULMUŞ DÜNYAYI BÜYÜLEMEK/G. Ritzer Ë KAHKAHANIN ZAFERİ/B. Sanders ËEDEBİYATIN YARATILIŞI/F. Dupont Ë PARÇALANMIŞ HAYAT/Z. Bauman Ë KÜLTÜREL BELLEK/J. Assmann Ë MARKSİZM VE DİL FELSEFESİ/V. N. Voloşinov Ë MARX IN HAYALETLERİ/J. Derrida Ë ERDEM PEŞİNDE/A.MacIntyre Ë DEVLETİN YENİDEN ÜRETİMİ/J. Stevens Ë ÇAĞDAŞ SOSYAL BİLİMLER FELSEFESİ/B. Fay Ë KARNAVALDAN ROMANA/M. Bakhtin Ë PİYASA/J. O Neill Ë ANNE: MELEK Mİ, YOSMA MI?/E.V. Welldon Ë KUTSAL İNSAN/G. Agamben Ë BİLİNÇALTINDA DEVLET/R. LourauË YAŞADIĞIMIZ SEFALET/A. Gorz Ë YAŞAMA SANATI FELSEFESİ/A. Nehamas Ë KOR- KU KÜLTÜRÜ/F. Furedi Ë EĞİTİMDE ETİK/F. Haynes Ë DUYGUSAL YAŞANTI/D. Lupton Ë ELEŞTİREL TEORİ/R. Geuss Ë AKTİVİSTİN EL KİTABI/R. Shaw Ë KARAKTER AŞINMASI/R. Sennett Ë MODERNLİK VE MÜPHEMLİK/Z. Bauman Ë NIETZSCHE: BİR AHLÂK KARŞITININ ETİĞİ/P. Berkowitz Ë KÜLTÜR, KİM- LİK VE SİYASET/Nafiz Tok Ë AYDINLANMIŞ ANARŞİ/M. Kaufmann Ë MODA VE GÜNDEMLERİ/D. Crane Ë BİLİM ETİĞİ/D. Resnik Ë CEHENNEMİN TARİHİ/A.K. Turner Ë ÖZGÜRLÜKLE KALKINMA/A. Sen Ë KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜR/J. Tomlinson Ë SİYASAL İKTİSADIN ABC si/r. Hahnel Ë ERKEN ÇÖKEN KARANLIK/K.R. Jamison Ë MARX VE MAHDUMLARI/J. Derrida Ë ADALET TUTKUSU/R.C. Solomon Ë HACKER ETİĞİ/P. Himanen Ë KÜLTÜR YORUMLARI/Terry Eagleton Ë HAYVAN ÖZGÜRLEŞMESİ/P. Singer Ë MODERNLİĞİN SOSYOLOJİSİ/P. Wagner Ë DOĞRUYU SÖYLEMEK/M. Foucault Ë SAYGI/R. Sennett Ë KURBANSAL SUNU/M. Başaran Ë FOUCAULT NUN ÖZGÜRLÜK SERÜVENİ/J. W. Bernauer Ë DELEUZE & GUATTARI/P. Goodchild Ë İKTİDARIN PSİŞİK YAŞAMI/J. Butler Ë ÇİKOLATANIN GERÇEK TARİHİ/S.D. Coe & M.D. Coe Ë DEVRİMİN ZAMANI/A. Negri Ë GEZEGENGESEL ÜTOPYA TARİHİ/A. Mattelart Ë GÖÇ, KÜL- TÜR, KİMLİK/I. Chambers Ë ATEŞ VE SÖZ/G.M. Ramírez Ë MİLLETLER VE MİLLİYETÇİLİK/E.J. Hobsbawm Ë HOMO LUDENS/J. Huizinga Ë MODERN DÜŞÜNCEDE KÖTÜLÜK/S. Neiman Ë ÖLÜM VE ZAMAN/E. Lévinas Ë GÖRÜNÜR DÜNYANIN EŞİĞİ/K. Silverman Ë BAKUNIN DEN LACAN A/S. Newman Ë ORTA- ÇAĞDA ENTELEKTÜELLER/J. Le Goff Ë HAYAL KIRIKLIĞI/Ian Craib Ë HAKİKAT VE HAKİKATLİLİK/B. Williams Ë RUHUN YENİ HASTALIKLARI/J. Kristeva Ë ŞİRKET/J. Bakan Ë ALTKÜLTÜR/C. Jenks Ë BİR AİLE CİNAYETİ/M. Foucault Ë YENİ KAPİTALİZMİN KÜLTÜRÜ/Richard Sennett Ë DİNİN GELECEĞİ/Santiago Zabala Ë ZANAATKÂR/Richard Sennett Ë MELEZLİĞE ÖVGÜ/Michel Bourse Ë SERMAYE VE DİL/ Christian Marazzi Ë SAVAŞ OYUNLARI/Roger Stahl Ë BİR İDEA OLARAK KOMÜNİZM/Alain Badiou & Slavoj Žižek Ë NİHİLİZM/Bülent Diken Ë MADDESİZ/André Gorz Ë BİLGİNİN ARKEOLOJİSİ/M. Foucault Ë TÜ- KETİM TOPLUMU, NEVROTİK KÜLTÜR ve DÖVÜŞ KULÜBÜ/H. Övünç Ongur Ë ANTİKAPİTALİZM/Jeremy Gilbert Ë ÇALIŞMAK SAĞLIĞA ZARARLIDIR/Annie Thébaud-Mony Ë BERABER/Richard Sennett Ë HAYA- TIN ANLAMI/Terry Eagleton Ë DUYURU/Michael Hardt-Antonio Negri Ë KÜRESELLEŞMENİN SONU MU?/ Arif DirlikË İSYAN PAZARLANIYOR/ Joseph Heath&Andrew Potter Ë VAMPİRİN KÜLTÜR TARİHİ/ Gülay Er Pasin Ë TUHAF ALAN / Burcu Canar Ë ÜTOPYA / Nilnur Tandaçgüneş Ë AKIL HASTALIĞI VE PSİKOLOJİ / Michel Foucault Ë İŞLETME HASTALIĞINA TUTULMUŞ TOPLUM / Vincent de Gaulejac Ë ETİN CİNSEL POLİTİKASI / Carol J. Adams Ë TOPLUMLA YÜZLEŞME / Zülküf Kara Ë ikomünizm / Colin Cremin Ë KÜ- RESEL ÇARKIN DIŞINDA KALANLAR / Kathrin Hartmann Ë AZINLIĞIN ZENGİNLİĞİ HEPİMİZİN ÇIKA- RINA MIDIR? / Zygmunt Bauman Ë PSİKOLOJİDE SÖZ VE ANLAM ANALİZİ / Sibel A. Arkonaç Ë ÇALIŞMA SORUNU / Kathi Weeks Ë BENLİK YANILSAMASI / Bruce Hood Ë VAHŞİ HUKUK / Cormac Cullinan
İçindekiler Birinci Bölüm A. GİRİŞ...9 B. MODERNLİĞİN SÜREKSİZLİKLERİ...12 C. GÜVENLİK VE TEHLİKE, GÜVEN VE RİSK...15 D. SOSYOLOJİ VE MODERNLİK...18 E. MODERNLİK, ZAMAN VE UZAM...24 F. YERİNDEN ÇIKARMA...27 G. GÜVEN...35 H. MODERNLİĞİN DÜŞÜNÜMSELLİĞİ...42 I. MODERNLİK Mİ YOKSA POSTMODERNLİK Mİ?...50 J. ÖZET...57
İkinci Bölüm A. MODERNLİĞİN KURUMSAL BOYUTLARI...59 B. MODERNLİĞİN KÜRESELLEŞMESİ...67 C. İKİ KURAMSAL PERSPEKTİF...69 D. KÜRESELLEŞMENİN BOYUTLARI...73 Üçüncü Bölüm A. GÜVEN VE MODERNLİK...82 B. SOYUT SİSTEMLERE GÜVEN...85 C. GÜVEN VE UZMANLIK...90 D. GÜVEN VE ONTOLOJİK GÜVENLİK...93 E. MODERN ÖNCESİ VE MODERN...101 Dördüncü Bölüm A. SOYUT SİSTEMLER VE MAHREMİYETİN DÖNÜŞÜMÜ...112 B. GÜVEN VE KİŞİSEL İLİŞKİLER...114 C. GÜVEN VE KİŞİSEL KİMLİK...119 D. MODERN DÜNYADA RİSK VE TEHLİKE...123 E. RİSK VE ONTOLOJİK GÜVENLİK...130 F. UYARLAYICI TEPKİLER...133 G. BİR MODERNLİK FENOMENOLOJİSİ...136 H. GÜNLÜK YAŞAMDA BECERİ YİTİMİ VE BECERİ KAZANIMI...141 İ. POSTMODERNLİĞE İTİRAZLAR...146 Beşinci Bölüm A. JUGGERNAUT U SÜRMEK...148 B. ÜTOPYACI GERÇEKÇİLİK...151 C. GELECEK YÖNELİMLERİ: TOPLUMSAL HAREKETLERİN ROLÜ...155 D. POSTMODERNLİK...160 Altıncı Bölüm A. MODERNLİK BATI YA ÖZGÜ BİR PROJE MİDİR?...170 B. SON GÖZLEMLER...172 Dizin...175
Eğer şimdi dünyanın son gecesi olsaydı ne olurdu? John Donne, Devotions upon Emergent Occasions Sanal zaman, uzaydaki yönlerden farklı değildir. Bir kişi kuzeye doğru gidebiliyorsa, dönüp güneye doğru da gidebilir; aynı biçimde, bir kişi sanal zaman içinde ileriye doğru gidebiliyorsa, dönüp geriye doğru da gidebilmesi beklenir. Bu, sanal zaman içinde ileri ve geri yönler arasında önemli bir fark olamayacağı anlamına gelir. Öte yandan, gerçek zamana baktığımızda, hepimizin bildiği gibi ileri ve geri yönler arasında oldukça büyük bir fark vardır. Geçmiş ile gelecek arasındaki bu fark nereden geliyor? Niçin geleceği değil de geçmişi anımsıyoruz? Stephen W. Hawking, A Brief History of Time 1986 yılının Mart ayında, Sovyet Yaşamı dergisinin İngilizce baskısında Tam Güvenlik başlığı altında Çernobil Nükleer Santralı nın donanımına ilişkin dokuz sayfalık bir makale yayımlandı. Yalnızca bir ay sonra, 26-27 nisana denk düşen hafta sonunda dünyanın o güne kadarki en kötü nükleer kazası bu kuruluşta meydana geldi. James Bellini, High Tech Holocaust Yalnızca bir değil, birçok kültürün var olduğunun farkına vardığımızda ve bunun sonucu olarak, ister yanılsama olsun ister gerçek bir tür kültürel tekelin sona erdiğini kabullendiğimiz anda bu keşfimizin yıkıcılığının tehdidi altına gireriz. Birdenbire, [dünyada] başkalarının da bulunması, bizlerin ise bu başkalarının arasındaki bir başkası olmamız olanağı doğar. Tüm anlamlar ve her amaç ortadan kaybolunca, uygarlıklar üzerinde, sanki silik izler ve kalıntılar üzerinde gezinir gibi amaçsızca gezinmek fırsatı ortaya çıkar. İnsanlık birikiminin tümü düşsel bir müze olur: Bu hafta sonu nereye gidiyoruz? Angkor kalıntılarını mı ziyaret edelim yoksa Kopenhag Tivoli de bir gezinti mi yapalım? Paul Ricoeur, Civilisations and National Cultures, History and Truth adlı çalışmasından 7
Elinizdeki çalışma, özü itibarıyla genişletilmiş bir deneme biçiminde yazılmıştır. Kitabı, tartışmalarda kesintisiz bir akış sağlamak için biçimsel konu başlıkları yerine, bölümlere ayırdım. Burada belirtilen düşünceler daha önceki yazılarımla doğrudan bağlantılı olup, sık sık da bu yazılara göndermelerde bulundum. Umarım okuyucu bu tür kendine göndermelerin aşırı özgüvenden kaynaklanmayıp, bu kısalıktaki bir çalışmada kapsamlı olarak savunulamayacak savların desteklenmesini sağlamanın bir yolu olarak kullanıldığını anlar ve hoşgörür. Bu kitap, yaşamına 1988 yılı nisan ayında California Stanford Üniversitesi nde verdiğim Raymond Fred West Anma Konferansı biçiminde başladı. Karşılamaları ve konukseverlikleri muhteşem olan Stanford daki ev sahiplerime şükran doluyum. Özellikle, söz konusu konferansları vermem için gerekli çağrıyı elde etmemde etkili olan ve onsuz bu çalışmanın gerçekleşmeyeceğini bildiğim kişiye, Stanford Üniversitesi Yayınevi nden Grant Barnes a teşekkür borçluyum. 8
1 A. GİRİŞ Elinizdeki kitapta modernliğin kültürel ve epistemolojik vurgularını da içeren kurumsal bir analizini yapacağım. Bunu yaparken, yukarıdaki vurguların tersine çevrildiği güncel tartışmalardan ciddi bir biçimde ayrılacağım. Nedir modernlik? İlk yaklaşım olarak basitçe şunu söyleyelim: Modernlik, on yedinci yüzyılda Avrupa da başlayan ve sonraları neredeyse bütün dünyayı etkisi altına alan toplumsal yaşam ve örgütlenme biçimlerine işaret eder. Bu yaklaşım, modernliği belirli bir zaman süreci ve coğrafi çıkış noktasıyla ilişkilendirir; ama, onun temel karakteristiklerini 9
Modernliğin Sonuçları de şu an için bir karakutu içinde dikkatlice istiflenmiş olarak bir kenara bırakır. Bugün, yirminci yüzyılın sonlarında, birçok kişi tarafından, toplum bilimlerinin (social science) karşılık vermesi gereken ve bizi modernliğin de ötesine götüren bir dönemin başında bulunduğumuz ileri sürülmektedir. Bu geçiş dönemini adlandırmak için göz kamaştırıcı çeşitlilikte terimler ileri sürülmüştür: Bunlardan birkaçı ( bilgi toplumu ya da tüketim toplumu gibi) kesinlikle yeni bir toplumsal sistemin çıkışına işaret ederken, çoğunluğu ise ( postmodernlik, postmodernizm, endüstri sonrası toplumu, kapitalizm sonrası ve benzerleri) daha çok önceki dönemin kapanmak üzere olduğu fikrini öne çıkarır. Bu konular üzerindeki tartışmaların bazıları, özellikle de maddi ürünlerin üretimine dayalı bir sistemden bilgiyi merkez alan bir diğerine doğru ilerlediğimizi ileri sürenler, temel olarak kurumsal değişimler üzerinde yoğunlaşırlar. Bununla birlikte, daha yaygın olarak, söz konusu tartışmalar geniş ölçüde felsefe ve epistemoloji konuları üzerinde odaklanırlar. Bu karakteristik bakış açısına postmodernlik kavramının popüler hale gelmesinde başrolü oynayan bir yazarı, Jean-François Lyotard ı 1 örnek olarak verebiliriz. Onun temsil ettiği biçimde postmodernlik, epistemolojiyi temellendirmeye yönelik çabalardan ve insanlar tarafından yönlendirilen ilerlemeye duyulan inançtan bir sapmaya işaret eder. Postmodern durum, bizleri, bilinen bir geçmişi ve tahmin edilebilir bir geleceği olan varlıklar olarak tarih içine yerleştiren kapsamlı olaylar dizisi nin, o büyük anlatı nın uçup gitmesiyle ayırt edilir. Postmodern bakış açısı, bilgiye yönelik heterojen görüşlerin çoğulluğunu kabul eder; bilimin burada ayrıcalıklı bir yeri yoktur. Lyotard tarafından dile getirilen fikirler demetine verilen standart tepki, tutarlı bir epistemolojinin mümkün olduğu- 1. Jean-François Lyotard, The Post-Modern Condition (Minneapolis: University of Minnesota Press, 1985). [Postmodern Durum, Çev. A. Çiğdem, Ara Yay., 1990) 10
Anthony Giddens nun ve toplumsal yaşam ile toplumsal gelişim kalıpları hakkında genellenebilir bilgiye ulaşılabilineceğinin gösterilmesine çalışmaktır. 2 Ama ben başka bir yol kullanmak istiyorum. Kendisini, toplumsal örgütlenme hakkında sistematik bilginin elde edilemez olduğu hissinde ifade eden yönünü şaşırmışlık, temel olarak, ileride ayrıca tartışacağım gibi bütünüyle anlayamadığımız ve büyük ölçüde denetimimiz dışındaymış gibi görünen bir olaylar evreninde sıkışıp kalmışlık duygusundan kaynaklanmaktadır. Bu durumun nasıl gerçekleşmiş olduğunun analizi için yalnızca postmodernlik gibi yeni terimler icat etmek yeterli değildir. Bunun yerine, toplum bilimlerinde şimdiye kadar belirli ve oldukça özgül nedenlerden dolayı yetersiz şekilde anlaşılmış olan modernliğin kendi doğasına tekrar bakmalıyız. Bir postmodernlik dönemine girmek yerine, modernliğin sonuçlarının eskisinden daha çok radikalleştiği ve evrenselleştiği bir başka döneme doğru gidiyoruz. Daha sonra da ileri süreceğim gibi, modernliğin ötesinde oluşmakta olan yeni ve farklı bir düzenin ana hatlarını algılayabiliriz; bu düzen postmodern dir; ama, şu anda birçokları tarafından postmodernlik olarak adlandırılandan da oldukça farklıdır. İleride geliştireceğim görüşler çıkış noktalarını, başka bir çalışmamda modern toplumsal gelişimin süreksizlikçi (discontinuist) yorumu olarak adlandırdığım şeyden almaktadırlar. 3 Bununla söylemek istediğim ise, modern toplumsal kurumların bazı açılardan benzersiz (unique) oldukları, yani her türlü geleneksel düzenden biçim açısından farklı olduklarıdır. Daha sonra da tartışacağım gibi, söz konusu süreksizliklerin doğasını anlamak, modernliğin gerçekten ne olduğunun analizini yapmak için olduğu kadar, günümüzde karşımıza çıkardığı sonuçların tanısı için de gerekli bir başlangıçtır. Bu konudaki yaklaşımım ayrıca, kendini bütünüyle modern toplumsal yaşamın incelenmesine adamış bir disiplin 2. Jürgen Habermas, The Philosophical Discourse of Modernity (Cambridge, Eng.: Polity, 1987). 3. Anthony Giddens, The Nation-State and Violence (Cambridge, Eng.: Polity, 1985). 11
Modernliğin Sonuçları olan sosyolojide egemen bakış açılarından bazılarına ilişkin kısa bir eleştirel tartışmayı da gerektirmektedir. Kültürel ve epistemolojik yönelimleri dikkate alındığında modernlik ve postmodernlik kavramları hakkındaki tartışmalar, büyük ölçüde, yerleşik sosyolojik yaklaşımlardaki eksikliklerle yüzleşmemişlerdir. Benim tartışmam gibi temel olarak kurumsal bir çözümleme yapmayı hedefleyen bir yorum çabası, bunu gerçekleştirmek zorundadır. Bu çalışmamın büyük bir kısmında, yukarıdaki gözlemleri bir sıçrama tahtası gibi kullanarak hem modernliğin hem de çağımızın öteki yüzünde ortaya çıkabilecek postmodern bir düzenin doğasının güncel bir karakterizasyonunu sunmaya gayret edeceğim. B. MODERNLİĞİN SÜREKSİZLİKLERİ İnsanlık tarihinin bazı süreksizlikler le belirlendiği ve düzenli bir gelişim biçimine sahip olmadığı fikri, hiç kuşkusuz tanıdık bir fikirdir ve Marksizm in birçok versiyonunda vurgulanagelmiştir. Ama benim bu terimi kullanma biçimimin tarihsel materyalizm ile hiçbir özel bağlantısı yoktur; insanlık tarihini bir bütün olarak karakterize etmeye de yönelik değildir. Tarihsel gelişimin çeşitli evrelerinde süreksizlikler, kabile toplumlarından tarıma dayalı devletlerin çıkışı arasındaki geçiş sürecinin bazı noktalarında olduğu gibi kuşkusuz vardır. Ama, ben bunlarla ilgilenmiyorum. Bunun yerine, modern dönemle ilintili belirli bir süreksizliği ya da süreksizlikler toplamını vurgulamak istiyorum. Modernliğin sonucunda ortaya çıkan yaşam tarzları bizi geleneksel toplumsal düzen türlerinin tamamından eşi görülmedik bir biçimde söküp çıkarmıştır. Modernliğin getirdiği dönüşümler hem yaygınlıkları hem de yoğunlukları açısından önceki dönemlere özgü değişim biçimlerinin çoğundan daha etkilidirler. Yaygınlık düzleminden bakıldığında bu dönüşümler, küresel düzeyde toplumsal bağlantı biçimleri kurulmasında etkili olmuşlardır; yoğunluk açısından ise 12
13 Anthony Giddens günlük yaşamımızın en özel ve kişisel özelliklerini değiştirme aşamasına gelmişlerdir. Açıktır ki geleneksel ile modern arasında süreklilikler vardır ve bunlar birbirinden tamamen ayrı parçalar değildir; geleneksel ve moderni çok genel bir biçimde karşılaştırmanın ne kadar yanıltıcı olduğu çok iyi bilinmektedir. Fakat, son üç ya da dört yüzyıl (tarihsel zaman için kısa sayılabilecek bir süre) içinde ortaya çıkan değişiklikler o derece dramatik ve kapsamlı bir etki göstermişlerdir ki, bunları yorumlarken önceki geçiş dönemlerine ait bilgilerimizden sınırlı olarak faydalanabiliyoruz. Toplumsal evrimciliğin uzun süreli etkisi, modernliğin süreksizlikçi karakterinin tamamıyla fark edilememiş olmasının nedenlerinden biridir. Marx ın kuramı gibi süreksizlikçi geçişlerin önemini vurgulayan kuramlar bile, insanlık tarihini yönü belli ve genel devingen ilkelerle yönetilen bir süreç gibi görürler. Evrimci kuramlar, ereksel bir boyut içermek zorunda olmasalar da gerçekten büyük anlatılar ı temsil ederler. Evrimciliğe göre tarih, insanlıkla ilgili olaylar karmaşasını bir tablo düzeni içine uydurmaya çalışan olaylar dizisi yardımıyla anlatılabilir. Tarih, avcı ve toplayıcıların küçük, yalıtılmış kültürleriyle başlar ; ürün toplayan ve hayvancılıkla uğraşan toplulukların gelişimine ve oradan da tarıma dayalı devletlerin oluşumuna kadar devam ederek Batı daki modern toplumların ortaya çıkışıyla sonuca varır. Evrimsel anlatıyı değiştirmek ya da onun olaylar dizisinin yapısını bozmak yalnızca modernliğin incelenmesi işini sadeleştirmeye yardımcı olmakla kalmaz, postmodern olarak adlandırılan olguyla ilgili tartışmanın bir bölümünün odak noktasını da yeniden belirler. Tarih, evrimci fikirler tarafından ona yakıştırılan bütüncül bir biçime sahip değildir; bütün versiyonlarıyla evrimciliğin toplumsal düşünce üzerindeki etkisi, Lyotard ve diğerlerinin kendilerine başlıca saldırı öğesi olarak seçtikleri ereksel tarih felsefelerinin etkisinden çok daha fazla olmuştur. Toplumsal evrimciliğin yapısını bozmak, tarihin bir bütünmüş ya da bazı belirli birleştirici
Modernliğin Sonuçları örgütlenme ve dönüşüm ilkelerini yansıtırmış gibi görülemeyeceğini kabul etmek anlamına gelir. Ama bu, ortada bir kaos olduğu ya da sonsuz sayıda farklı (idiosyncratic) tarihler yazılabileceği anlamına da gelmez. Tarihsel geçişin, örneğin, karakterleri tanımlanabilecek ve haklarında genellemeler yapılabilecek nitelikte, belirli olayları vardır. 4 Modern toplumsal kurumları geleneksel toplumsal düzenlerden ayıran süreksizlikleri nasıl belirlememiz gerekir? Burada birçok özellik söz konusudur. Bunlardan biri, modern çağın harekete geçirdiği değişim hızıdır. Geleneksel uygarlıklar diğer modernlik öncesi sistemlerden dikkate değer biçimde daha devingen olabilirler; ama, modernliğin koşulları içinde değişim hızı son derece fazladır. Bu durum en çok teknoloji açısından belirgin gibi görünse de, diğer bütün alanlara yayılmıştır. İkinci bir süreksizlik ise değişim alanıdır. Dünyanın değişik bölgeleri birbirleriyle bağlantı içine çekildikçe, toplumsal dönüşümün dalgaları adeta bütün yerküre yüzeyi boyunca çarpmaktadır. Üçüncü süreksizlik, modern kurumların doğasının özüyle ilgilidir. Ulus-devletin siyasal sistemi, üretimin cansız güç kaynaklarına büyük ölçüde bağımlı olması ya da ürünlerin ve ücretli emeğin tam anlamıyla metalaştırılması gibi bazı modern toplumsal biçimler, önceki tarihsel dönemlerde hiç görülmemektedir. Diğer biçimler ise önceki toplumsal düzenlerle yalnızca yanıltıcı bir sürekliliğe sahiptir. Kent buna bir örnek olarak gösterilebilir. Modern kentsel yerleşimler çoğunlukla geleneksel kent havzasıyla birleşirler ve sanki yalnızca buradan yayılarak genişlemiş gibi görünürler. Oysa modern kentçilik önceki dönemlerde modern öncesi kenti kırsal alandan ayıran ilkelerden oldukça farklı ilkeler uyarınca düzenlenir. 5 4. Anthony Giddens, The Constitution of Society (Cambridge, Eng.: Polity, 1984), 5. Bölüm. 5. Anthony Giddens, A Contemporary Critique of Historical Materialism (Londra: Macmillan, 1981). 14
15 Anthony Giddens C. GÜVENLİK VE TEHLİKE, GÜVEN VE RİSK Modernliğin karakteriyle ilgili incelememi sürdürürken tartışmanın önemli bir bölümünü güvenliğe karşı tehlike ve güvene karşı risk temaları üzerinde yoğunlaştırmak istiyorum. Modernlik, yirminci yüzyılın kapanış yıllarında yaşayan herkesin görebileceği gibi iki yönlü bir olgudur. Modern toplumsal kurumların gelişimi ve bunların dünya çapındaki yaygınlığı, insanoğlunun güvenli ve çok hoş bir yaşamın tadını çıkarması için modernlik öncesi sistemlerin herhangi bir çeşidinden çok daha fazla fırsat yaratmış durumdadır. Fakat modernliğin, bu yüzyıl içinde iyice belirginleşmiş olan karanlık bir yönü de vardır. Genelde, modernliğin fırsat yönü en etkin biçimde toplumbilimin klasik kurucuları tarafından vurgulanmıştır. Marx ve Durkheim modern çağı sorunlu bir dönem olarak gördüler. Fakat her ikisi de modern çağın sağladığı olumlu olanakların onun olumsuz karakteristiklerine daha ağır bastığına inandı. Marx sınıf mücadelesini kapitalist düzen içindeki temel bölünmelerin kaynağı olarak görüyordu; ama, daha insancıl bir toplumsal sistemin ortaya çıkışını da düşlemekteydi. Durkheim, endüstriyalizmin daha çok yayılmasının, işbölümü ve ahlaki bireyciliğin birleştirilmesiyle bütünleşmiş, uyumlu ve doyurucu bir toplumsal yaşamı kuracağına inanıyordu. Max Weber ise sosyolojinin bu üç kurucusu arasında en kötümser olanıydı. Modern dünyayı, maddi ilerlemenin, yalnızca bireysel yaratıcılığı ve özerkliği ezen bir bürokrasinin genişlemesi pahasına elde edildiği paradoksal bir ortam olarak görüyordu. Ancak o bile modernliğin karanlık yüzünün ne denli büyük olabileceğini tam anlamıyla tahmin edememiştir. Bir örnek olarak ele alındığında, bu üç yazarın hepsi de modern endüstriyel iş yaşamının insanoğlunu sıkıcı ve yeknesak bir çalışma disiplini altına sokan alçaltıcı sonuçlarını görmüştü. Fakat üretim güçleri nin gelişmesinin çevreye yönelik geniş ölçekte yıkıcı bir tehdit oluşturabileceği öngörülememiştir. Ekolojik kaygılar sosyolojiyi oluşturan düşünce
Modernliğin Sonuçları geleneklerinde pek yer tutmazlar, dolayısıyla günümüzde sosyologların bu kaygılarla ilgili sistematik bir değerlendirme geliştirmekte zorluk çekmeleri de pek şaşırtıcı olmamaktadır. İkinci bir örnek ise siyasal iktidarın, özellikle totalitarizm örneklerinde görüldüğü gibi birleşik olarak kullanılmasıdır. Sosyolojinin kurucularına göre siyasal iktidarın keyfi kullanımı asıl olarak (Marx ın, Louis Napoleon un yönetimi hakkındaki incelemesinde belirtildiği gibi bazen günümüzde de yankılarına rastlanmasına karşın) geçmişe dayanmaktaydı. Despotizm daha çok modernlik öncesi devletlerin özelliği olarak görülüyordu. Faşizm, Yahudi soykırımı ve Stalinizm gibi yirminci yüzyıl tarihinin büyük olaylarını izlerken totalitarizm imkânlarının modernliğin kurumsal parametreleri tarafından dışlanmaktan çok, onlar tarafından kapsandığını görebiliriz. Totalitarizm geleneksel despotizmden farklıdır; ama, sonuç olarak çok daha korkutucudur. Totaliter yönetim siyasal, askeri ve ideolojik güçleri modern ulus-devletlerin çıkışından önceki dönemde mümkün olamayacak kadar yoğun bir biçimde bir araya getirebilir. 6 Askeri gücün gelişimi genel bir olgu olarak buna bir örnektir. Durkheim ve Weber (Durkheim savaş sona ermeden önce ölmüştü) Birinci Dünya Savaşı nın tüyler ürpertici olaylarına tanık olmuştu. Savaşı doğuran çatışma, Durkheim ın, barışçı ve bütünleşmiş bir endüstriyel düzene endüstricilik yoluyla kolayca erişileceğine dair tahminini paramparça etmiş ve bu tahminin kendi sosyolojisine temel olarak geliştirmiş olduğu düşünce çerçevesiyle uyuşmasının mümkün olmadığını kanıtlamıştı. Weber ise askeri gücün tarihteki rolüne Marx ya da Durkheim dan daha çok dikkat göstermişti. Ne var ki Weber de çağdaş askeri gelişmelerle ayrıntılı bir şekilde uğraşmak yerine, analizinin büyük kısmını rasyonelleşme ve bürokratikleşme üzerine yöneltmişti. Sosyolojinin klasik kurucularından hiçbiri savaşın endüstrileşmesi olgusuna yönelik sistematik bir dikkat göstermemiştir. 7 6. Giddens, Nation-State and Violence. 7. William McNeill, The Pursuit of Power (Oxford: Blackwell, 1983). 16