2013 TÜRKİYE İLERLEME RAPORU YAYIMLANDI I85 EKİM 2013



Benzer belgeler
Türkiye nin Yeni AB Stratejisi ve Ulusal Eylem Planları

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

11 Eylül: AET Bakanlar Konseyi, Ankara ve Atina nın Ortaklık başvurularını kabul etti.

KÜRESEL KRİZ VE TÜRKİYE EKONOMİSİ K. ÖNDER ERGÜN MALİYE UZMANI

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum. Piyasalarda Bugün Ne Oldu? EURUSD USDTRY BRENT PETROL ALTIN GBPUSD

AVRUPA BİRLİĞİ SİGORTA MÜKTESEBAT REHBERİ

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

AB KRİTERLERİ IŞIĞINDA TÜRKİYE NİN UYUM SÜRECİ VE BEKLENTİLER

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

AB, 2030 İKLİM VE ENERJİ PAKETİ ÜZERİNDE ANLAŞMAYA VARDI

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

HAFTALIK EKONOMİ RAPORU

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

GÜNLÜK BÜLTEN 20 Temmuz 2015

DÜNYA EKONOMİSİ 1987 WALL STREET KRİZİ KARA PAZARTESİ

NUROL YATIRIM BANKASI A.Ş YILI İKİNCİ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

DEUTSCHE SECURITIES MENKUL DEĞERLER A.Ş. NİSAN-HAZİRAN 2009 DÖNEMİ FAALİYET RAPORU

DenizBank Yatırım Hizmetleri Grubu Özel Bankacılık Araştırma İngiltere, Haziran 2017 Seçim Sunumu

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 11 Temmuz 2014

GÜNLÜK BÜLTEN 23 Mayıs 2014

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

GARANTİ EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU 2012 YILI 9 AYLIK FAALİYET RAPORU

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

GÜNLÜK BÜLTEN 20 Haziran 2014

kriz SÖZLÜĞÜ 100 KELİMEDE AVRUPA NIN EKONOMİK KRİZİ İktisadi Kalkınma Vakfı Yayınları Yayın No: 263

Ekonomi Bülteni. 29 Ağustos 2016, Sayı: 34. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Küresel Krizden Sonrası Reel ve Mali. Sumru Altuğ Koç Üniversitesi, CEPR ve EAF 14 Mayıs 2010

GARANTİ EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. BÜYÜME AMAÇLI HİSSE SENEDİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU 2010 YILI 9 AYLIK FAALİYET RAPORU

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 10 Kasım 2014

Yrd. Doç. Dr. Münevver Cebeci Marmara Üniversitesi, Avrupa Birliği Enstitüsü

EUR/USD ANALİZİ DESTEK : DİRENÇ :

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

TÜRKon/HED/13-39 DEĞERLENDİRME NOTU. Faks: +90 (212) TÜRKİYE EKONOMİSİ. Sanayi üretiminde kritik gerileme.

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

ORTA ANADOLU İHRACATÇI BİRLİKLERİ GENEL SEKRETERLİĞİ

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 8 Ekim 2014

Ekonomik ve Sosyal Komite - Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğü AB Politikaları AB Konseyi AB Bakanlar Kurulu Schengen Alanı


SERMAYE PİYASASI KURULU BAŞKANI SN. DOÇ. DR. TURAN EROL UN

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Aralık. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

ABD Case Shiller ulusal konut fiyat endeksi Temmuz'da %4.7 yükseldi. GBPUSD

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

DAX Haftalık Temel/Teknik Görünüm

TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU

HAZİRAN AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. AB Liderleri Jean-Claude Juncker in AB Komisyonu Başkanı Olması İçin Uzlaştı

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

BRÜKSEL, NİSAN 2016 Burs Programı

TCMB O/N Faiz Oranları (% ) 70.0% 60.0% 50.0% 40.0% 30.0% 20.0% 10.0% 0.0%

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı

Kasım. Günlük Araştırma Bülteni Sabah RAPORU

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş PARA PİYASASI LİKİT EMEKLİLİK YATIRIM FONU(KAMU) YILLIK RAPOR

AB PROGRAMLARI VE TÜRKİYE

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı

Kasım. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

Abdi İpekçi Caddesi No : 57, Reasürans Han, E Blok 7.Kat Harbiye İstanbul Tel : +90 (212)

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

BAŞBAKAN ERDOĞAN: KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ NOKTASINDA EĞER HERHANGİ BİR SIKINTI DOĞACAK OLU

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Kasım. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2013 YILI İLK YARI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Milletlerarası Ticaret Odası Değişen Küresel Ekonomi ve Türkiye Toplantısı 7 Mart 2014, İstanbul

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BANDIRMA AB YOLUNDA PROJESİ ANKET SONUÇLARI DEĞERLENDİRMESİ

GÜNLÜK FOREX BÜLTENİ - 16 Temmuz 2014

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

ORTAK PNR UYGULAMASINA DOĞRU ADIM ADIM

Cumhuriyet Halk Partisi

Kasım. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

Ekonomi Bülteni. 17 Ağustos 2015, Sayı: 23. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

GÜNLÜK BÜLTEN 24 Haziran 2014

TOPLUMSAL RAPORLAR YATIRIM TEŞVİKLERİ VE İSTİHDAM ( ) Yatırımlar büyürken istihdam küçülüyor

GÜNLÜK BÜLTEN. 02 Aralık Piyasa Verileri

İhracat azaldı, Merkez Bankası faiz indirdi

YAPI KREDI KORAY IN YENI CFO KIM OLDU?

Ekonomi Bülteni. 3 Ekim 2016, Sayı: 38. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

F. Fethi Hinginar: S&P, Türkiye hakkında hatalı bir karar almıştır

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ MAYIS 2018

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI

EKİM AYINDA ÖNE ÇIKAN GELİŞMELER. Avrupa Komisyonu Türkiye İlerleme Raporunu Yayınladı.

2 Ekim 2013, Rönesans Otel

Transkript:

I85 EKİM 2013 19 65 2013 TÜRKİYE İLERLEME RAPORU YAYIMLANDI 2013 TÜRKİYE İLERLEME RAPORU NA İLİŞKİN TEMEL BULGULAR TRANSATLANTİK EĞİLİMLER 2013 VE TÜRKİYE BÖLGESEL POLİTİKA VE YAPISAL ARAÇLARIN KOORDİNASYONU FASLI AÇILIYOR

4 İKV DEN EKİM 2013I85 İKV FAALİYETLERİ 6 AB DE AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ İLKESİ VE TÜRK VATANDAŞLARININ HAKKI SEMİNERİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ 7 İKV YÖNETİM KURULU BAŞKANI EGİAD DA KONUŞTU 7 TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ LETONYA DA ELE ALINDI GÖRÜŞ 8 BÜYÜK ÇÖKÜŞÜN BEŞİNCİ YILI, BÖLÜM 1: AMERİKAN RÜYASI DOSYA 16 2013 TÜRKİYE İLERLEME RAPORU NA İLİŞKİN TEMEL BULGULAR 20 AB NİN BİYOEKONOMİ STRATEJİSİ İNCELEME 26 AB DE BÜYÜMENİN SON GÖRÜNÜMÜ: TEMKİNLİ İYİMSERLİK 32 TRANSATLANTİK EĞİLİMLER 2013 VE TÜRKİYE GÜNCEL 36 KATILIM MÜZAKERELERİNE DEVAM: 22 NCİ FASIL AÇILIYOR 40 DEMİRKAN KARARINA İLİŞKİN İKV AÇIKLAMASI: AVRUPA ADALET DİVANI DEMİRKAN DAVASI NDA SİYASİ BİR KARAR VERDİ 42 DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ AÇIKLANDI AB VE ÜÇÜNCÜ ÜLKELER 44 AB - ÇİN İLİŞKİLERİ AB DE YÖNETİŞİM 52 AVRUPA DIŞ İLİŞKİLER SERVİSİ: AB DİPLOMASİSİNİN YENİ YÜZÜ GÜNDEMDEN 56 AVRUPA KOMİSYONU 2013 YILI GENİŞLEME PAKETİ Nİ AÇIKLADI 57 ALMANYA DA SEÇİMLERİN GALİBİ BAŞBAKAN MERKEL OLDU 58 AB VE KANADA, SERBEST TİCARET ANLAŞMASI ÜZERİNDE ANLAŞMAYA VARDI 59 EUROCHAMBRES EKONOMİK FORUMU İSTANBUL DA YAPILDI 60 AB KONSEYİ, SCHENGEN ALANI YÖNETİŞİM PAKETİ Nİ KABUL ETTİ 61 AB NİN OTP REFORMUNDA SONA YAKLAŞILIYOR EKOLOJİ PENCERESİ 62 AB DEN ARILARI KORUMAK İÇİN EK TEDBİRLER AB HUKUKU NDAN 64 AB HUKUKU: CASE C-371/08 BRÜKSEL DEN BAKINCA 68 İLERLEME RAPORU VE AB-ABD STA SI EKSENİNDE, YENİ BİR EKİM

AB aday ülkelerinin, her yıl heyecanla beklediği Ekim ayı geldi çattı. Bilindiği üzere, aday ve potansiyel aday ülkelerin AB ile ilişkileri çerçevesinde, bu ülkelerde katedilen gelişmelerin Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan görüşlerle ortaya koyulduğu yıllık ilerleme raporları, her yıl Ekim ortasında yayımlanıyor. Bu yıl, aralarında Türkiye ye ait raporun da bulunduğu yıllık ilerleme raporları, 16 Ekim 2013 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafından açıklandı. Türkiye de raporun açıklanması, Kurban Bayramı tatiline denk geldiği için, beklenen ilgiyi yaratmadı. Aslında ilgi de zaten beklenmiyordu; ne de olsa Türkiye- AB ilişkilerindeki durağanlık üç yılı tamamlamış; geçen yıl rapor, çöpe atılmıştı. İlki 1998 yılında yayımlanan Türkiye İlerleme Raporu nun 16 ncısına genel itibarıyla bakıldığında, özellikle geçen seneki rapora göre daha ılımlı ve yapıcı bir tonda hazırlandığı görülüyor. Raporda, Türkiye de reform sürecinin desteklenmesi için katılım müzakereleri sürecinin en uygun çerçeve olmaya devam ettiği ve müzakerelerin yeniden hız kazanması gerektiği ifade ediliyor. Bu kapsamda, Türkiye-AB müzakere sürecinde 22 nci fasıl olan, Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu faslının açılmasının, üç yıldan fazla bir süredir devam eden tıkanıklığın aşılmasında önemli bir adım olacağı vurgulanıyor. Raporda eleştiriler de yok değil: Önceki raporlarda da yer alan yargı ve basın özgürlüğü ile ilgili eleştiriler devam ediyor. Raporda yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve etkinliği ile ilgili daha fazla ilerleme kaydedilmesi gerektiği belirtilirken, ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğünün kısıtlanması, medya üzerindeki baskı, otosansür, bazı gazetecilerin görevlerinden uzaklaştırılması, İnternet sitelerinin yasaklanması gibi sorunların devam ettiği uyarısı yapılıyor. İKV olarak, daha önceki raporlara ilişkin de belirttiğimiz üzere, 2013 Türkiye İlerleme Raporu nun da en önemli eksikliği, müzakere sürecinin hedefinin tam üyelik olduğunun vurgulanmaması, Gümrük Birliği, STA lar, vize sorunu gibi Türkiye açısından sorun oluşturan konulara değinmemesi ve sürecin hızla devamına yönelik bir perspektif sunmaması... Bundan sonra yapılması gereken ise Türkiye nin bu raporun içeriğini ciddiyetle inceleyerek, eksiklikleri gidermek için çaba sarf etmesi ve hâlihazırda sekiz yılı bulan katılım sürecinin makul bir zaman içinde nihai hedefe yönelik olarak ilerlemesini sağlayacak gerekli adımları atmasıdır. İKV Genel Sekreteri Doç. Dr. Çiğdem Nas ile İKV Brüksel Temsilcisi M. Haluk Nuray, bu ayki yazılarında, 2013 yılı Türkiye İlerleme Raporu nu ve raporun mevcut müzakere sürecine olan etkilerini, bu uyarılar çerçevesinde sizler için değerlendirdi. İKV Uzman Yardımcısı Dr. Zeynep Özkurt ise AB Konseyi nin Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu başlıklı 22 nci faslı müzakereye açma kararı alması ve 22 Ekim 2013 tarihinde Lüksemburg da toplanan AB Genel İşler Konseyi nde Türkiye ile müzakerelerde 22 nci faslın açılmasını resmi olarak onaylanmasının ardından, 5 Kasım 2013 tarihinde toplanacak Hükümetlerarası Konferans öncesinde bu başlığı ve başlığın açılmasının Türkiye-AB müzakere sürecindeki önemini sizler için değerlendirdi. Her ne kadar 2013 İlerleme Raporu, Türkiye nin Ekim ayı gündeminde sınırlı bir yer tutsa da, Türkiye nin gündemi bu ay yine yoğundu. Ekim ayına demokratikleşme süreci ve Başbakan Erdoğan tarafından 30 Eylül 2013 tarihinde açıklanan ve hükümetin üzerinde yoğun mesai harcadığı Demokratikleşme Paketi damgasını vurdu. Başbakan Erdoğan ın Karşımıza çıkan dirençlere rağmen demokratikleşmeden

İKTİSADİ KALKINMA VAKFI DERGİSİ EKİM 2013 SAYI: 185 İktisadi Kalkınma Vakfı adına Sahibi: Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu Sorumlu Yayın Yönetmeni: Doç. Dr. Çiğdem Nas vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz sözleriyle kamuoyuna duyurduğu pakette, seçim sisteminden, anadilde eğitime, başörtüsü yasağının kalkmasından, il ve ilçe isimlerinin iadesine kadar birçok alanda köklü değişiklikler çıktı. Ancak en ses getirenler, ilkokullarda andımızın kaldırılması ve kamuda başörtüsü serbestliği oldu. Demokratikleşme Paketi nin tartışmalarında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nı kutlayan Türkiye de gözler, TBMM ye başörtüsü ile gireceklerini açıklayan milletvekillerine çevrilirken, birçok ildeki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, toplu andımız okumalarına sahne oldu. Cumhuriyet in 90 ıncı yılı geride bırakılırken, akıllarda İstanbul Boğazı nda yapılan ses ve ışık gösterisi ile temelleri 2004 yılında atılan, Avrupa ve Asya yakasını İstanbul Boğazı nın altında birleştiren Marmaray Projesi nin açılışı kaldı. Türkiye nin ve AB nin Ekim ayı gündemini ele aldığımız Dergimizin bu sayısında, yine çok farklı konu başlıklarına yer vermek istedik. Aslında Ekim 2013, tarihte küresel ekonominin yaşadığı en büyük krizin de beşinci yıldönümüydü. Tam beş yıl önce, 1 Ekim 2008 günü ABD Senatosu, 700 milyar dolarlık kurtarma paketini kabul etmiş; paket iki gün sonra ABD Temsilciler Meclisi tarafından 150 milyar dolarlık tatlandırıcı ile 850 milyar dolar olarak onaylanmıştı. O günden sonra ekonomi için kriz, kronik ve küresel bir hal almıştı. Kriz, sadece bir gün sonra Avrupa ya ulaşmış, 4 Ekim 2008 günü AB liderleri ilk acil durum zirvesi için bir araya gelmişti. Bu Zirvede, alışılmışın aksine, aile fotoğrafında yüzler asık ve gergindi. Avrupalı liderler için yeni bir maceranın ilk günleriydi. İKV Araştırma Müdürü Melih Özsöz, sizler için bu büyük çöküşün ilk beş yılını, iki yazıdan oluşan bir dizi olarak hazırladı. Amerikan Rüyası başlıklı ilk bölümde, 15 Eylül 2008 günü, saat 13:45 te dünyanın en büyük dördüncü yatırım bankası ABD li Lehman Brothers ın iflasını açıklaması ile başlayan ve geçen beş yıl boyunca tüm dünyayı etkisi altına alan krizin, Avrupa ya sıçrayana kadar ABD de nasıl bir seyir izlediği anlatılıyor. İKV Uzmanı Sema Gençay Çapanoğlu ise yazısında, son altı çeyrek ve bu dönemleri kapsayan 18 ay boyunca durgunluk içinde olan Avro Alanı nda, 2013 yılının ikinci çeyreğine ilişkin büyüme verilerindeki olumlu gelişme ile durgunluktan çıkışın sinyallerini verdiğini ifade ediyor. Bu ay Dergimizde yer verdiğimiz bir diğer ilginç konu ise biyoekonomi. Sürdürülebilir üretim ile biyolojik kaynaklardan elde edilen ürün ve girdilerin ekonomiye kazandırılması anlamına gelen biyoekonomi, özellikle tarım, gıda, sağlık, endüstriyel ürünler ve enerji sektörüne önemli katkı sağlıyor. İKV den Uzman Yardımcısı Gökhan Kilit, her geçen gün daha fazla duymaya başladığımız bu konuyu inceledi ve AB nin biyoekonomi stratejisini sizler için kaleme aldı. Hatırlayacağınız üzere Eylül sayısı itibarıyla, İKV Dergisi ne yeni bölümler eklendiğinin bilgisini sizlerle paylaşmıştık. Bu kapsamda bu ayki sayımızın AB de Yönetişim bölümü kapsamında AB Dış Eylem Servisi ne; AB ve Üçüncü Ülkeler bölümü kapsamında AB nin ikinci önemli ticaret ortağı Çin in, AB ile olan ilişkilerine; AB Hukuku ndan bölümünde ise Türkiye-AB Ortaklık Anlaşması ve Ortaklık Konseyi Kararlarıyla Türk vatandaşlarının elde ettikleri haklara yer veriyoruz. Şimdiden keyifli okumalar diler, tüm okuyucularımızın Kurban Bayramı nı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nı en içten dileklerimizle kutlarız. Yazı İşleri Yönetmeni: Melih Özsöz Sema Gençay Çapanoğlu Çisel İleri Dr. Zeynep Özkurt Yönetim Yeri: Esentepe Mahallesi, Harman Sokak TOBB Plaza, No:10 Kat: 7-8, Levent 34394 İstanbul Tel: 0212-270 93 00 Faks: 0212-270 30 22 E-posta: ikv@ikv.org.tr Brüksel Ofisi: Avenue Franklin Roosevelt 148/A 1000 Buxelles Tel: 00322-646 40 40 Faks: 00322-646 95 38 E-posta: ikvnet@skynet.be Yayın Türü: Yaygın süreli Baskı Yeri ve Tarihi: İstanbul, Ekim 2013 Yayına Hazırlık Genel Yönetmen Gürhan Demirbaş Görsel Yönetmen Yavuz Karakaş Sayfa Tasarım Şahin Bingöl Pazarlama Tel: 0212 440 27 65 ajansd@dunya.com Baskı Dünya Yayıncılık A.Ş. Globus Dünya Basınevi 100. Yıl Mah. 34204, Bağcılar İSTANBUL Tel: 0212 440 24 24 Dergideki yazılar, kaynak gösterilerek, kısmen veya tamamen yayımlanabilir. Dergiye www.ikv.org.tr adresinden ulaşabilirsiniz.

6 İ KV FAALİ YETLERİ AB DE AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ İLKESİ VE TÜRK VATANDAŞLARININ HAKKI SEMİNERİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ İKV nin 8 Ekim 2013 tarihinde düzenlediği seminere, AB hukukunun duayenlerinden Edinburgh Üniversitesi Beşeri ve Sosyal Bilimler Koleji Araştırma Dekanı Prof. Dr. Jo Shaw, Montreal Üniversitesi Jean Monnet Kürsüsü sahibi Prof. Dr. Nanette Neuwahl, etkili Brüksel düşünce kuruluşu Avrupa Politikaları Çalışmaları Merkezi (CEPS) uzman araştırmacısı Dr. Katharina Eisele ve Glasgow Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Nina Westoby katıldı. Seminerde, TOBB ve İKV danışmanı olan, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı nda Soysal ve Demirkan davalarında davacıların avukatlığını yapan, uzman hukukçu ve avukat Prof. Dr. (h.c.) Dr. Jur. Rolf Gutmann da bir konuşma gerçekleştirdi. Açılış konuşmasını yapan İKV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu, konuşmasında, Avrupa Adalet Divanı nın Türk vatandaşlarının Ortaklık Anlaşması ndan kaynaklanan hakları ile ilgili içtihatlarından söz etti. Prof. Kabaalioğlu, Soysal Davası nda Türk kamyon şoförlerinin hizmet sunmak üzere Almanya ya vizesiz giriş haklarını tespit eden Divan ın, Demirkan Davası nda siyasi etki altında kalarak hizmet sunmak kadar hizmet almanın da hizmet serbestisi içinde sayılmasına yönelik yorumundan saptığını belirtti. Prof. Kabaalioğlu, ATAD tarafından Ziebell Davası nda da Ortaklık Anlaşması nın bir katılım öncesi anlaşması olduğunun dikkate alınmadığını ve hukuk sözcüsü Bot un bunun salt ekonomik bir anlaşma olduğunu söylediğini belirtti. Açılış konuşmasını takiben söz alan Prof. Shaw, İngiltere de koordinatörlüğünü yaptığı bir projeyi tanıttı. Prof. Shaw, serbest dolaşım alanında AB hukukunun uygulanmasında sıklıkla ulusal göç hukuku ile AB hukuku arasında çatışma olabildiğine dikkat çekti. Prof. Shaw, Yasal dünyaların çarpışması olarak nitelendirdiği bu gibi durumlarda, her Üye Devletin kendi içindeki yasal kültürün de uygulamada önemli bir faktör teşkil ettiğini ve AB hukukunun Üye Devletlerde uygulanmasında sorunlara yol açabildiğini sözlerine ekledi. Glasgow Üniversitesi nden Nina Westoby, konuşmasında, AB nin üçüncü ülke vatandaşlarının hakları ve serbest dolaşım konusundaki uygulamalarına değindi ve yasal kültürlerdeki farklılıkların çoğu zaman AB hukukunu 19 65

7 yorumlayan devlet ve hükümet görevlileri ile davacıların avukatları arasında görüş ve yorum farklarına yol açtığını dile getirdi. Westoby, ATAD ın Soysal Davası kararının birçok Üye Devlet tarafından uygulamaya yansıtılmamasını da devekuşunun kafasını kuma gömmesine benzetti. Avrupa Politikalar Merkezi uzmanı Dr. Katharina Eisele ise konuşmasında, AB de Türk vatandaşlarının herhangi bir üçüncü ülke vatandaşı sayılmaması gerektiğine dikkat çekti ve özellikle Almanya ya referans yaparak, Almanya daki Türkiye kökenlilerinin Alman toplumunun entegre bir parçası olduğunu belirtti. Dr. Eisele, ATAD ın bugüne kadarki kararlarının Türk vatandaşlarının AB ülkelerindeki konumlarını güçlendirdiğini ve ortaklık hukukundan kaynaklanan haklarını geliştirdiğini belirtti. Dr. Eisele, konuşmasının sonunda, Türkiye nin 1963 yılında Ankara Anlaşması imzalanırken Walter Hallstein ın söylediği gibi, Avrupa nın bir parçası olmaya devam ettiğini ve Ankara Anlaşması nın Türkiye nin tam üyeliğini öngören bir katılım öncesi anlaşma olduğunu belirtti. Montreal Üniversitesi Jean Monnet Kürsüsü nden Prof. Dr. Nanette Neuwahl, konuşmasında Demirkan Davası nda ATAD ın anlaşılması zor bir karar verdiğini, şeffaflık ilkesine uymadığını ve karardaki gerekçesinin kabul edilebilir olmadığını söyledi. Prof. Neuwahl, ATAD kararlarında Effet utile denilen yararlı etki prensibinin bu kez dikkate alınmadığın belirtti. Prof. Neuwahl, Türk vatandaşları için AB de vizesiz seyahatin bir taviz olmadığını, AB nin vize uygulamasını sürdürmesinin ekonomik zarara yol açtığını ve Türkiye den beklenen geri kabul anlaşmasının imzalanması koşulunun bunun karşılığı olmadığını belirtti. Son olarak söz alan TOBB ve İKV danışmanı, ATAD da Soysal ve Demirkan davalarında davacıların avukatlığını yapan, uzman hukukçu ve avukat Prof. Dr. Rolf Gutmann, Demirkan Davası ndaki ATAD kararını yorumladı ve Divan ın bu kararında pasif hizmet alımı ilkesini yanlış yorumladığını belirtti. Prof. Gutmann, Mahkemeler de yanılabilir, büyük mahkemeler de büyük yanılgılar içinde olabilir derken, Demirkan Davası nda ATAD ın bilinen içtihadından saptığını söyledi. Konferansı kapatırken, İKV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kabaalioğlu, Türkiye nin AB üyelik hedefi ile ilgili yapılan tartışmalara değindi ve Türkiye nin AB sürecinde bundan sonra atılacak yegâne adım tam üyeliktir. Gümrük Birliği nden kaynaklanan sorunlar vardır ancak bu aksaklıkların giderilmesi ve tam üyeliğin de konjonktürün uygun olduğu anda gerçekleştirilmesi temel hedefimiz olmalıdır dedi. İKV YÖNETİM KURULU BAŞKANI EGİAD DA KONUŞTU Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve İKV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu nun konuşmacı olarak katıldığı Ankara Anlaşması nın 50. Yılında Türkiye-AB İlişkileri başlıklı toplantı, İzmir de, Ege Genç İşadamları Derneği nde (EGİAD) yapıldı. Toplantıda, Türkiye ile AB arasında ortaklık koşullarını belirleyen ve 12 Eylül 1963 de imzalanan Ankara Anlaşması nın 50 nci yıldönümünde, Türkiye-AB ilişkileri masaya yatırıldı ve AB ile ilişkilerde siyasi irade zayıflığının ortaya çıktığı belirtilerek, tam üyelik sürecindeki durağanlığın aşılması gerektiği uyarısı yapıldı. Prof. Dr. Kabaalioğlu, toplantıda, Türkiye nin 50 yıla uzanan AB ile ortaklığının özellikleri ve tarihsel gelişimini anlattı ve Ankara Anlaşması nın yalnızca bir ekonomik anlaşma değil, bir katılım öncesi anlaşma olduğunu belirterek, 1996 itibarıyla gerçekleşen Gümrük Birliği nin etkileri ve Gümrük Birliği ile ilgili vize ve serbest ticaret anlaşmaları gibi sorunlara dikkat çekti. Prof. Dr. Kabaalioğlu, konuşmasında, 2005 te başlayan Türkiye nin AB ye katılım müzakerelerinde gelinen noktayı ve yaşanan durağanlığa da dikkat çekti ve sürecin üyeliğe doğru evrilmesinin her iki tarafın da yararına olacağını vurguladı. TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ LETONYA DA ELE ALINDI Yeditepe Üniversitesi ve İKV, Letonya nın başkenti Riga da, Riga Üniversitesi Hukuk Fakültesi iş birliği ile Türkiye-AB ilişkilerinin ele alındığı bir konferans gerçekleştirdi. Açış konuşmasını Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve İKV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu nun gerçekleştirdiği konferansta, Yeditepe Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Feroz Ahmad, Türkiye Cumhuriyeti nin gelişimi konusunda bir tebliğ sundu. Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu, konuşmasında Türkiye- AB ilişkilerindeki son durumu ve tam üyelik müzakerelerini ele alırken, Riga Üniversitesi Hukuk Fakültesi konuk öğretim görevlisi, siyaset bilimci ve Savunma Bakanlığı Parlamento Sekreteri Prof. Dr. Veiko Spolitis, AB-Türkiye İşbirliği: Baltık Perspektifi başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Konferansta ayrıca, İstanbul Sanayi Odası nda sekiz yıl boyunca Genel Sekreterlik görevini sürdüren Mete Meleksoy ise Türk ekonomisindeki son gelişmeleri özetledi.

8 GÖRÜŞ Melih Özsöz, İKV Araştırma Müdürü BÜYÜK ÇÖKÜŞÜN BEŞİNCİ YILI BÖLÜM 1: AMERİKAN RÜYASI Ekim 2013 Tarihte küresel ekonominin yaşadığı en büyük krizin beşinci yıldönümü Sadece kriz veya ekonomik değil, kimilerine göre sosyal, siyasi ve hatta ahlaki bir çöküş... Tam beş yıl önce, 1 Ekim 2008 günü ABD Senatosu, 700 milyar dolarlık kurtarma paketini kabul etmişti. Paket, iki gün sonra ABD Temsilciler Meclisi tarafından 150 milyar dolarlık tatlandırıcı ile 850 milyar dolar olarak onaylandı. O günden sonra, ekonomi için kriz, kronik ve küresel bir hal aldı. Kriz, sadece bir gün sonra Avrupa ya ulaştı. 4 Ekim 2008 günü, AB liderleri ilk acil durum zirvesi için bir araya geldi. Alışılmışın aksine, aile fotoğrafında yüzler asık ve gergindi. Avrupalı liderler için yeni bir macera başlamıştı. 15 Eylül 2008 günü, saat 13:45 te, dünyanın en büyük dördüncü yatırım bankası ABD li Lehman Brothers ın iflasını açıklaması ile başlayan ve geçen beş yıl boyunca tüm dünyayı etkisi altına alan büyük çöküşün hikayesini anlatacağımız bu yazı dizisinin ilk bölümünde, ekonomik krizin muhtemel onlarca nedenlerinden bazılarına bakacağız ve Avrupa ya sıçrayana kadar krizin ABD de nasıl bir seyir izlediğine mercek tutacağız. 19 65

9

10 GÖRÜŞ 15 EYLÜL 2008-13:45 15 Eylül 2008 de haberleri dinlerken ne yaptığınızı, neler hissettiğinizi hatırlıyor musunuz? Muhtemelen hayır. Bir yatırım bankasının iflas kararı, kolektif bilinçte bir dünya liderinin suikastı veya bir yanardağ patlaması kadar yer etmemiş olabilir. Ancak bu olay yer etti, etmeye de devam ediyor. Dünyanın en büyük dördüncü yatırım bankası ABD li Lehman Brothers ın 15 Eylül 2008 günü, saat 13:45 te iflasını açıklaması, tarihte bilinen en korkunç küresel ekonomik krizin başlangıç tarihi olarak hafızalara kazındı. Bankacılılık sektöründen veya finanstan anlamayanlar bile korkunç bir şey olduğunun ve devamının geleceğinin farkındaydı; çünkü sektörü bilenler panik içerisindeydi. Özellikle de ABD de. 15 Eylül 2008 sabahına uyanan ABD de, evini kredi ile almayanlar veya birikimlerini kredi, yatırım fonu, bono veya tahvil gibi herhangi bir finansal araca bağlamayanlar rahattı. Ama borçlanmanın rasyonel hale geldiği modern zamanda, birçok insan farklı finansal araçlar üzerine kurmuşlardı hayatlarını. İşte 15 Eylül sabahı, bu kişiler için bir kâbusun başlangıcı oldu; çünkü tarihin şahitlik ettiği en büyük ekonomik krizin fitili ateşlenmişti. 15 Eylül 2008 ile devam etmeden önce, filmi biraz geriye saralım ve küresel ekonomiyi çökme noktasına getiren bu olaya nasıl gelindiğine kısaca bakalım. Çok fazla geriye değil, sadece yedi yıl öncesine; yine bir Eylül sabahına uyanalım. 11 EYLÜL 2001-08:55 Aslında her şey Eylül 2001 de başladı. Dünyanın finansal simgesi, İkiz Kuleler olarak bilinen New York taki Dünya Ticaret Merkezi ne gerçekleştirilen terör saldırısıyla. ABD nin finans ve güç sembollerinden İkiz Kuleler in yıkılışı, kolektif hafızada silinmesi imkânsız izler bırakırken, 11 Eylül günü saat 08:55 ve 09:05 te küresel ekonomi yerle bir oldu. DTM ye iki ayrı uçağın çarpmasının hemen ardından, New York Borsası boşaltıldı. DTM ve New York Borsası, dünyadaki mali hareketlenmenin nabzını tutan merkezlerdi. Kulelerin çöküşünün ardından, uluslararası piyasalar bir anda sarsıldı. Amerikan doları, diğer para birimleri karşısında hızla değer kaybederken, Avrupa borsalarında yüzde 4 ila 5 arasında değişen hızlı düşüşler yaşandı. 11 Eylül günü, geçen her dakika ekonomik çalkalanmayı adeta körüklüyordu. Saldırının küresel ekonominin kalbine yapılması, herkesi telaşlandırıyordu. New York un ardından Londra Borsası da boşaltıldı. ABD doları, Londra Borsası nda 0,8978 avroya geriledi; Japon yeni karşısında ise 120,04 yene. Altının ons fiyatı ise dakikalar içerisinde 271,40 dolardan, 287 dolara fırladı. DTM kuleleri bir saat 42 dakikada arka arkaya yıkılırken, elektronik ortamda borsa alışveriş sistemi kapatıldı. Kanada, işlemleri durdurma kararı aldı; Arjantin ise borsasını süresiz kapatma kararı Belki de saldırının en korkunç tarafı, hayatını kaybeden üç bine yakın kişiydi. Uçakların depolarındaki yakıtın yanması, ısıyı 982 dereceye çıkardı ve binanın çelik iskeleti eridi. Kuleler çökerken, geride bir milyon 642 bin 698 ton ağırlığında enkaz bıraktı. Enkaz altında 350 araç ezildi. Üç 19 65

11 bine yakın kişiden sadece üçte birinin kimliği tespit edilebildi. Bunlardan 343 ü itfaiyeci, 23 ü polis görevlisiydi. Kuzey Kule de finansman sigorta şirketi Cantor Fitzgerald ın 658 çalışanı öldü. Danışmanlık firması Morgan Stanley, saldırıda binin üzerinde çalışanını kaybettiğini duyurdu. DTM yi sigortalayan İsviçreli sigorta şirketi Swiss Re, kulelerin çökmesi sonucu 723 milyon dolar kaybettiğini açıkladı ve iflas etti. Darbe o kadar büyüktü ki ekonomistler, Amerikan ekonomisinin Körfez Savaşı ndan sonraki durgunluğa benzer bir durgunluk içerisine gireceğini söylüyordu. Sadece DTM ve Pentagon a yapılan saldırıların maliyeti, neredeyse 20 milyar dolar olarak hesaplanmıştı. AMERİKAN RÜYASI 11 Eylül tarihindeki trajik olaya rağmen, özgür toplumumuzun müesseseleri seslerini duyuracaklardır. İnanıyorum, tıpkı geçmişte yaptığımız gibi iyileşeceğiz ve başaracağız, dedi Alan Greenspan; o dönemki ABD Merkez Bankası Başkanı. Ve Merkez Bankası, 2001 baharından itibaren faiz oranlarını indirmeye başladı. Amaç, işsizlik oranını düşük tutarken, zor durumdaki şirketleri ve iflasın eşiğindeki bankaları kurtarmaktı. 2001 yılı boyunca ABD de faiz oranları yüzde 6,5 ten, yüzde 1,7 ye kadar indirildi. 2003 yılına gelindiğinde faiz oranı yüzde 1 e kadar düşürülmüş ve yıl boyunca sabit tutulmuştu. Faiz oranının Merkez Bankası tarafından sürekli müdahale ile düşük tutulması, Amerikan halkına cesaret verdi. Amerika, benzeri görülmemiş bir küresel harcama cennetine dönüştü. Amerikan halkı, düşük faizle ödünç aldığı trilyonlarca doları harcama yarışına girişmişti. Tüketim çılgınlığı başladı. Geleceğin belirsiz olduğu ama para harcamanın insanları kör etme noktasına getirdiği bir ortamda hiçbir yatırım, kendi evinin sahibi olmaktan daha güvenli gelmiyordu insanlara. Kendi evinin sahibi olmak... İşte kulaklara çok hoş gelen bu cümle ile yepyeni bir balon şişirilmeye başlandı: Emlak balonu. Tam da ABD eski Başkanı George W. Bush un 17 Haziran 2002 de söylediği gibi: Ben Amerikan Rüyası na inanıyorum. Amerikan Rüyası diye bir şeyin olduğuna inanıyorum. Ev sahibi olmak, bu rüyanın bir parçası. İşte tam burada, Amerika da; eğer kendi evinin sahibiysen, Amerikan rüyasının farkına varırsın. Amerikan halkı da aynen Başkan Bush un dediğini yaptı; Amerikan Rüyası nın ardından gitti. Düşük faiz oranı, kısa sürede ABD de bir emlak balonu yarattı. Düşük krediler, Amerikalıları daha fazla ve daha büyük evler almaya itti. Bir ev kimseye yetmiyordu; üç oda da. Önce oda sayıları arttı, ardından alınan ev sayıları. Kısa sürede talep artınca, ev fiyatları yükseldi. İpin ucunu kaçırmaya başlayan ABD halkı, ikinci mortgage kredisiyle tüketimlerini karşılama çabasına girdi. Bu süreçte bankalar, herkese sorgusuz sualsiz emlak kredisi dağıtıyordu: Geliri olmayan, aktif varlığı olmayan vatandaşlar bile bankaların cazip emlak kredilerinden yararlanabiliyordu.

12 GÖRÜŞ Sadece bankalar mı? Hayır Siyaset, büyümeye başlayan emlak balonunu pompalıyordu. Emlak üzerinden indirimler, teşvikler ve sigortalar verilmeye başlandı. 1938 yılında Büyük Bunalım döneminde konut yapım sanayisine yardım amaçlı kurulmuş, 1968 yılında özelleştirilmiş, Amerika daki mevcut ve potansiyel ev sahiplerine ipotek parası sağlayan Fannie Mae ve Freddie Mac şirketlerinin kapasitesi geliştirildi. Bu iki şirketin görevi, bankalardan ve piyasalardan ev almak için kredi bulamayan Amerikalılara, milyonlarca dolar kredi sağlamaktı. Ne de olsa her iki şirket de Amerikan Kongresi tarafından kurulmuştu ve hükümet destekli çalışıyordu. Aynı zamanda tüm işlemlerinde hükümet garantisi vardı. Ama özel şirketlerdi. Fannie Mae ve Freddie Mac in önlenemez büyümesi, herkesi memnun ediyordu. Amerikan rüyası yavaş yavaş gerçekleşiyordu. Nüfusun en fakir kesimi bile ev alabiliyordu; hatta alıyordu. Ev sahipleri, devlet güvenceli olduğu için tereddütsüz evlerini satıyorlardı. Kredi veren kuruluşlar da devlet güvencesinin ardına sığınmışlardı. Balon o kadar büyümüştü ki, ev sahibi olup Amerikan Rüyası nda yaşamak isteyenlerin kapora ödemesine bile gerek kalmamıştı. Hükümet onların adına kaporaya bile kefil olmuştu. Artık cebinde parası olmayan, başka bir deyişle ödeme gücü bulunmayan bir Amerikalı için bile ev almanın hiçbir riski yoktu. Anapara devlet güvenceliydi; kredi de. KÜRESEL EKONOMİNİN DÂHİ ÇOCUĞU WALL STREET Taraflar Amerikan rüyasını yaşamaya devam ederken, hükümetin sırtına binen yük gün geçtikçe artıyordu. Herkes bunun farkındaydı, sessizce ve dâhice bir şeylerin yapılması gerekiyordu ki, zekice adım küresel ekonominin merkezi Wall Street ten geldi. Tüm dünyada para yöneticileri, düşük riskli yatırımlarını büyütebilecekleri pazarlar aramaktaydı. Amerikan Rüyası da tam onlara göreydi. Wall Street in geliştirdiği finansal araçlar ile uluslararası yatırımcılar, artık paralarını Amerikan mortgage piyasasına akıtabileceklerdi. Ne de olsa her şey tam güvence altındaydı. Resmi biraz daha basitleştirelim: Bir tüketici bankasına gitti ve mortgage ile bir ev satın aldı; bu banka bu mortgage ı bir Wall Street firmasına sattı; bu firma, aynı 19 65

13 zamanda diğer başka bankalardan topladığı binlerce mortgage ı bir havuzda topladı ve her ay hesabına gelen ödemelerden yeni yatırım araçları yarattı Elbette Wall Street firmaları tüm hesaplarını, ev sahiplerinin mortgage ödemelerini düzenli olarak yapacakları üzerine yapmışlardı. Bu çekici yatırım paketi, Wall Street üzerinden tüm dünyaya yayıldı. Şirketler, sabit aylık getirisi olan bu aracı diğer şirketlere, bankalara, başka ülkelere satmaya başladı. Böylece emlak dayanaklı menkul kıymetler piyasası hızla yayıldı. Artık Amerikan Rüyası, sadece ev sahibi olmak isteyen Amerikalıların tekelinde değildi; Norveç ten Çin e, Almanya dan Fransa ya, hatta GKRY e kadar tüm dünyada uluslararası yatırımcılar, bu rüyanın ortağıydı. Hiç şüphesiz uluslararası yatırımcıların gün geçtikçe iştahının kabarmasına neden olan mortgage balonunun bu derece şişmesinde, uluslararası derecelendirme kuruluşları büyük rol oynadı. Aslında risk büyüktü ama gözler kördü. Bunun nedeni uluslararası derecelendirme kuruluşlarının emlak piyasasını düşük riskli olarak göstermesiydi. Bu kuruluşlara göre Amerika daki emlak en güvenli yatırım aracıydı. Küresel kredi derecelendirme kuruluşları, yerel ve uluslararası yatırımcıların referans kabul ettiği kurumlar Bu, dün nasılsa bugün de böyle... Standard&Poors, Moody s veya Fitch gibi derecelendirme kurumları, her türlü bonoyu risk payına göre sınıflandırır. Örneğin Amerikan devletinin kredi notu, güvenilirliğinden dolayı AAA dır. Bu, bir ülkeye veya kuruma verilebilecek en yüksek nottur. Bu kuruluşlar, emlak için de AAA notunu vermişlerdi. Böylece uluslararası yatırımcılar, güvenle ve gözleri kapalı, emlak yatırım yarışına girişti. Hiç şüphesiz krizin önlenemez büyümesinde Wall Street derecelendirme kuruluşları ve Amerikan hükümeti arasında var olan yozlaşmış ilişkinin rolü büyüktür. Öncelikle kredi derecelendirme kuruluşlarının lisansları, Amerikan hükümeti tarafından verilmektedir. Dolayısıyla bu bonoları derecelendirmeye haiz belli şirketler bulunmaktadır ve bu piyasa rekabete açık bir piyasa değildir. Başka bir deyişle, hükümet ile S&P veya Moody s gibi kurumlar organik olarak birbirine bağlıdır. Aynı zamanda Wall Street ve derecelendirme kuruluşları da birbirine bağlıdır; çünkü Wall Street kendi ürünlerini derecelendirmesi için bu kuruluşlara para ödemektedir. Dolayısıyla kredi derecelendirme kuruluşları, derecelendirdikleri ürünleri düşük derecelendirirse ödeme alamayacaktır. Bu da piyasayı yanlış bir algılama üzerine kurmaya itmiştir. Kredi derecelendirme kuruluşlarının, sınıflandırma yaparken kullandıkları referans tarihinin gerçeği yansıtmaması, başka bir handikap oluşturuyordu. Düşük kredibiliteli, ödeme gücü zayıf olan yüksek riskli tüketicilere mortgage kredisi sağlanmıştı. Amerika, spekülatif emlak hareketleriyle çalkalanıyordu. Herkes ev kredisi almak istiyordu, emlak fiyatları da tırmanıyordu. Hatta Amerikalılar daha büyük bir ev satın almak bir yana, ikinci, üçüncü, dördüncü evine sahip olmak istedi. Fiyatlar yükseldikçe yükseldi; yükselen talep, ev piyasasına tavan yaptırdı. Hiç şüphesiz bunlar mutlu, mesut günlerdi. Her şey tozpembeydi. Bayram havası 2006 yılına kadar sürdü. Ev kredisi almak çok kolaydı, bu da emlak fiyatlarını sürekli artırıyordu. Ama 2006 yılında faiz oranları normal düzeye gelmeye başlayınca, olanlar oldu. Amerikan piyasasında ilk kâbus görüldü. EGZOTİK EMLAK PİYASASININ ÇÖKÜŞÜ Normalleşen faiz oranları ile ev kredisi ödemelerinde aksamalar görülmeye başlandı. Riskli tüketiciler, kredi ödemelerini geciktirmeye başlamıştı. Çünkü ev sahibi olanların gelirleri hep sabit kalmaktaydı ama ev fiyatları yükselmekteydi. Her ne kadar Wall Street her türlü egzotik yatırım aracını dünyaya pazarlasa da, krizin patlaması an meselesiydi. Yine de yüzler gülüyor, pozitif mesajlar kameralardan dünyaya yayılıyordu. Gerçeği kabullenmek, hiç kolay değildi. Aynen ABD Merkez Bankası nın yeni Başkanı Ben Bernanke nin, 29 Temmuz 2005 tarihinde bir televizyonun canlı yayınında yapamadığı gibi: Merak etmeyin. Daha önce ülke çapında borsa fiyatlarında hiç böyle bir düşüşle karşılaşmadık. Ve olan oldu Ev sahipleri artık aldıkları kredileri ödeyemez hale geldi. Amerikan Rüyası na katılan yeni ev sahipleri, dev borç havuzlarında yüzüyordu ve yeni kredi de alamıyordu. Mortgage krizi baş göstermeye başlamıştı. Ev fiyatlarındaki yükselme durdu. Ev fiyatlarındaki yükselmenin durması ile ilk domino taşına dokunulmuş oldu. Zincirleme yükselme artık yerini zincirleme gerilemeye bırakmıştı. Panik halindeki ev sahipleri, ellerindeki emlaktan kurtulabilmek için evlerini satılığa çıkardı. Aşırı arz ve düşen fiyatlar ile yetersiz talep ikileminde, 2006 yılının sonları ve 2007 yılının başından itibaren fiyatlar süratle düşmeye başladı. Amerikan Rüyası sona ermişti. Rüya sadece ev sahipleri için bitmiyordu. Son yıllarda rüyayı daha çekici hale getiren hükümet, Merkez Bankası, Wall Street, kredi derecelendirme kuruluşları da paniğe kapıldı. Wall Street, bankalardan mortgage almayı durdurdu. Kredi derecelendirme kuruluşları AAA ile ödüllendirdikleri mortgage piyasasına anında müdahale etti. AAA olan notlar, aşağıya çekilmeye başlandı. Notlara güvenen uluslararası yatırımcılar şok içerisindeydi. Artık ellerinde tonlarca riskli araç vardı. Piyasadaki miktar ise tahmin bile edilemeyecek büyüklükteydi. Söz konusu egzotik araçlar, gerçek riskin ortaya çıkmasıyla artık para etmez hale gelmişti: Değersizdiler. Önce bankalar kendi aralarında kredi vermeyi kesti; çünkü kimse kimin elinde, söz konusu toksik varlıklardan ne kadar olduğunu bilmiyordu. Bankalar arası yaşanan trafiğin bir anda durması, piyasada likidite krizine neden oldu ve bankaların iflasını getirdi. Onları mortgage firmaları izledi. Yatırımcılar ise büyük zararlarla yüzleşmek zorundaydı.

14 GÖRÜŞ Piyasada yaşanan likidite krizi, dünyadaki tüm merkez bankalarını harekete geçirdi. 9 Ağustos 2007 günü, ABD, Avrupa ve Japonya Merkez Bankaları ortak bir şekilde piyasalara 350 milyon dolar likidite enjekte etti. Bu miktar bir nebze de olsa piyasaları rahatlattı ancak yeterli olmadı. Saadet zinciri dönemi sona ermişti. Eldeki son koz da oynanmış ama çare bulunamamıştı. Ve böylece, Amerikan Rüyası sona ermiş oldu. Koca balon bir anda patladı. Tüm bu karmaşanın içerisinde, yepyeni bir bilmece ortaya çıktı: Mortgage ların sahipleri kimdi? Bankaya gidip kredi alan Amerikalının mortgage ı parçalanıp, farklı finansal araçlara çevrilmiş ve dünyanın pek çok köşesindeki yatırımcıya satılmıştı. Artık mortgage ların gerçek sahiplerini bulmak imkânsızdı. Başka bir deyişle, küresel yatırımcının elinde değersiz kâğıtlardan başka bir şey kalmamıştı. Artık ABD Başkanı George W. Bush un bile yapacak bir şey kalmamıştı; krizi kabul etmekten başka: Şu anda ciddi bir mali kriz ile karşılaşmış durumdayız. Ancak Federal Hükümet bu duruma nihai müdahale ile karşılık verecektir. BATAMAYACAK KADAR BÜYÜK 15 Eylül 2008 günü Saat 13:45 Dünyanın en büyük dördüncü yatırım bankası Lehman Brothers, iflasını açıkladı. Temelleri, 1844 yılında Almanya nın Bavyera eyaletinde yaşayan bir sığır tüccarının 23 yaşındaki oğlu Henry Lehman nın ABD ye göç etmesiyle atılan bu dev şirket, o gün, o saatte iflasını açıkladığında, dünya çapında yaklaşık 26 bin çalışanıyla, küresel ekonomik düzenin en eski, en zengin ve en güçlü yatırım bankalarından biriydi. ABD nin batamayacak kadar büyük sayılan finans devi Lehman Brothers ın iflası, 639 milyar dolar aktif ve 619 milyar dolar pasif sermayesi ile dünya tarihinin gördüğü en büyük iflas oldu. Bu rakamlar ile Lehman Brothers, eski iflas rekortmenleri Worldcom ve Enron u bile geride bıraktı. Dünyanın finans devinin çöküşünün ardından beklenen domino etkisinin başlaması fazla zaman almadı. İngiltere nin en büyük bankacılık gruplarından HBOS un hisseleri aynı günün sabahında borsada yüzde 34 değer kaybetti. Akşam saatlerine doğru Londra Menkul Kıymetler Borsası ndaki kayıp 400 puana ulaşmıştı. Kimse olanlara inanamıyordu. Ancak bu, sonun sadece başlangıcıydı. 16 Eylül de dünyanın en büyük sigorta şirketi AIG iflasını açıkladı. 18 Eylül de, yani Lehman Brothers ın iflasını açıklamasının üzerinden 72 saat bile geçmeden, İngiltere nin beşinci en büyük bankası Lloyds, altı numaralı rakibi HBOS u 12 milyar pounda, yani 22 milyar dolara satın aldığını açıkladı. Böylelikle kriz, doğduğu ABD den Avrupa ya resmen sıçramış oldu. Piyasalar rahatlama beklerken, bu kez de dünyanın en büyük bir diğer yatırım bankası Morgan Stanley nin zor durumda olduğu ortaya çıktı. Morgan Stanley, hisselerindeki hızlı düşüş nedeniyle önce ABD hükümetinden, ardından Çin hükümetinden yardım istedi. Lehman Brothers, HBOS ve Morgan Stanley, hiç şüphesiz 2008 yılının Eylül ayında patlak veren krizin tek kurbanları değildi. Kar tanesi hızla büyüdü, küresel bir çığa dönüştü. Dünyanın en büyük finans kuruluşları, teker teker iflasını açıklamaya başladı: Merrill Lynch, AIG, Freddie Mac, Fannie Mae, Royal Bank of Scotland, Brandford & Bingley, Fortis, Hypo, Alliance & Leicester ve niceleri. Lehman Brothers ın iflasını takip eden iki hafta boyunca dünya piyasaları bir an bile rahat nefes almadı. Ge- 19 65

19 65 N A 3 A K 1 R 0 A 2 A N I L L A I Y M A. S 0 I 5 N I N 15 len her yeni iflas haberi paniği büyüttü ve krizin derinleşmesine zemin hazırladı. Kriz, batamayacak kadar büyük bu kurumların aslında batabileceklerini gösterdi; hem de en trajik şekliyle. Dünya borsalarında tabelalar kırmızıya endekslenirken, iflas eden kurumların ofislerine çevrildi kameralar. Belki de ekonomik krizin en ironik ve trajik görüntüleri yansıdı, kameralardan televizyon ekranlarına. Daha birkaç hafta önce dünyanın en değerli kariyer fırsatlarını sunan bu şirketlerin çalışanları, birer birer ofislerini boşaltmaya başladılar. Ivy League olarak adlandırılan ABD nin en iyi üniversitelerinden mezun binlerce profesyonel, ellerinde karton kutularıyla terk etmeye başladılar ofislerini. KRİZ SÖZLÜĞÜ 100 KEL MEDE AVRUPA NIN EKONOM K KR Z KRİZ SÖZLÜĞÜ: 100 KELİMEDE AVRUPA NIN EKONOMİK KRİZİ İKV teknik kadrosu tarafından hazırlanan ve Ağustos 2013 tarihinde İKV Yayınları ndan çıkan Kriz Sözlüğü: 100 Kelimede Avrupa nın Ekonomik Krizi başlıklı yayın (İKV Yayın No: 263), krizin yarattığı yeni finansal kelime dağarcığının ayrıntılı tanımlarıyla birlikte, Avrupa ve Avro Alanı nda yaşanan bu derin krizin 2008 den bu yana adım adım güncesini ve krizi yaşayan Üye Devletlerin ekonomik durumları hakkında temel bilgileri içeriyor. İKV Yayın No: 263 ISBN: 978-605-5984-56-4 Sayfa Sayısı: 67 Yayın Tasarım ve Editör: Melih Özsöz (İKV Araştırma Müdürü) Yazarlar: Doç. Dr. Çiğdem Nas (İKV Genel Sekreteri) Melih Özsöz (İKV Araştırma Müdürü) Çisel İleri (İKV Proje Müdürü) Sema Gençay Çapanoğlu (İKV Uzmanı) Selen Akses (İKV Uzmanı) Yeliz Şahin (İKV Uzman Yardımcısı) BALONLARIN BALONU: KURTARMA PAKETİ BALONU Ve kriz kronikleşti. Herkes krizi konuşuyor ve krizi tartışıyordu. Amerikan Rüyası ile beslenen emlak balonu patlamıştı bir kere. Balon patlayınca, ABD ile birlikte tüm dünyayı içine aldı. Kriz artık sadece ABD nin değil, tüm dünyanın kriziydi. Yani küreseldi. Yeni bir şeyler yapmak gerekiyordu. Ama neydi? Bu sefer yapılması gereken, krize yakışır olmalıydı; yani küresel olmalıydı. O zaman çözüm bulundu: Yeni bir balon yaratmak, hatta balonların balonunu yaratmak. Halen etkileri süren ve özellikle Avrupa yı kasıp kavuran küresel ekonomik kriz, işte bu yeni bir balon yaratmak fikrinin eseri oldu. Ama bu balon, farklı ve daha büyük olmalıydı. Bir yerde balonların balonu yaratılmalıydı. Amerika dan Avustralya ya, Avrupa dan Çin e kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada geçerli bir balon olmalıydı bu. İşte bu balonun adı, kurtarma paketi balonuydu. Kurtarma paketi balonunu şişirmeye ilk başlayan ülke ABD oldu. ABD Başkanı George W. Bush, zor durumdaki şirketleri iflastan kurtarmak için Kongre ye önerdiği para miktarının 700 milyar dolar olduğunu, Amerikan CBS televizyonunda açıkladı. Taslak plan, herhangi bir mali kuruluşun iki yıl boyunca ödenemeyen borçlarının devralınması için hükümete geniş yetki veriyordu. Bu paket, 1929 yılında yaşanan Büyük Bunalım dan bu yana açıklanan en büyük kurtarma paketiydi. ABD de yasamanın iki organından biri olan Temsilciler Meclisi, Bush yönetiminin finans şirketlerini kurtarma planını 30 Eylül 2008 tarihinde, 205 e karşı 228 oyla reddetti. Kurtarma paketi Temsilciler Meclisi ne takılınca ülkede borsalar çöktü. Amerikan sermaye piyasasındaki kayıp 1,1 trilyon doları buldu. O gün New York Menkul Kıymetler Borsasında Dow Jones, tarihinde ilk kez 777,68 puan kaybetti. Sadece iki gün sonra, 1 Ekim 2008 tarihinde, ABD de Senato 700 milyar dolarlık kurtarma paketini 25 e karşı 74 oyla kabul etti. Hem de 150 milyar dolar vergi indirimlerini de içeren bir şekilde. Hafta başında paketi reddeden Temsilciler Meclisi, bu sefer 3 Ekim 2008 de 150 milyar dolarlık tatlandırıcı ile genişletilip 850 milyar dolara çıkan paketi, 171 e karşı 263 oyla onayladı. Böylece tarihin tanıklık ettiği en büyük kurtarma paketi onaylanmış oldu. George W. Bush, tüm dünyanın heyecanla beklediği kurtarma paketini kabul eden Temsilciler Meclisi ni kutladı ve 1929 yılından bu yana devletin ekonomiye en büyük müdahalesine olanak veren yasayı 90 dakikada, jet hızıyla imzaladı. Bush, pakete ve hükümetin ekonomideki rolüne ilişkin eleştiriler olduğuna işaret ederek, Serbest piyasa ekonomisini destekleyen biri olarak ben, devlet müdahalesinin yalnızca gerektiği zamanlarda yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu durumda da kesinlikle gerekliydi dedi. Amerikan Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke ise paketin Temsilciler Meclisi nden geçmesinin piyasaları istikrara kavuşturma ve kredi akışını yeniden sağlama yönünde kritik bir adım olarak nitelendirerek, Kongre tarafından gerçekleştirilen bu eylemi alkışlıyorum dedi. AMERİKAN RÜYASI NDAN KÜRESEL RÜYAYA 15 Eylül 2008 günü, saat 13:45 te Lehman Brothers ın iflası ile başlayan kriz ve ardından yaşananlar, finans sisteminin küresel ölçekte ne derece bağlantılı olduğunu bizlere gösterdi. Özellikle de Atlantik ötesi ilişkilerde. ABD de kurtarma paketinin onaylanmasından sadece üç gün sonra, 4 Ekim 2008 günü, AB liderleri ilk acil durum zirvesi için bir araya geldi. Alışılmışın aksine, aile fotoğrafında yüzler asık ve gergindi. Avrupalı liderler için yeni bir macera başlamıştı. Bu macerayı da, yazı dizimizin ikinci bölümünde bulacaksınız.

16 DOSYA Doç. Dr. Çiğdem Nas, İKV Genel Sekreteri 2013 TÜRKİYE İLERLEME RAPORU NA İLİŞKİN TEMEL BULGULAR Türkiye, 1998 yılından bu yana, Avrupa Komisyonu tarafından her yıl yayımlanan ilerleme raporları ile değerlendirmeye tabi tutuluyor. Diğer tüm AB adayı ve potansiyel adayı olan ülkeler için de geçerli olan bu mekanizma ile söz konusu ülkenin AB üyeliğine doğru ilerlemesi, Kopenhag Kriterleri temelinde değerlendiriliyor ve denetleniyor. Bu, AB nin aday ülkeye ayna tutması olarak da nitelendirilebilir. Aday ülke, siyasi ve ekonomik açıdan ve AB müktesebatına uyuma ilişkin olarak kapsamlı bir analizden geçerken, ülkede uzun süredir yerleşmiş bulunan ve ülke nüfusunun geneli tarafından kanıksanan birçok yasa veya uygulama da, AB standartlarına uyup uymadığı açısından ufuk açıcı bir karşılaştırmaya tabi tutulmuş oluyor. Bu kapsamda, 22 nci fasıl olan Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu faslının açılmasının, üç yıldan fazla bir süredir devam eden tıkanıklığın aşılmasında önemli bir adım olacağı vurgulanıyor. Avrupa Komisyonu nun Genişleme ve Komşuluk Politikası ndan sorumlu üyesi Štefan Füle, AB nin 2013 Genişleme Stratejisi ve potansiyel aday ve aday ülke ilerleme raporlarının açıklanması ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, AB nin genişleme politikasında üzerinde durduğu en önemli unsurları şu şekilde vurguladı: AB ye aday ülkelerde, hukukun üstünlüğünün, idari kapasitenin artırılması, köklü ve geri dönülemez biçimde reformların devam etmesine yönelik siyasi iradenin varlığı temelinde sağlanması, AB nin son yıllarda geliştirdiği yeni ekonomik yönetişim modeline, aday ülkelerin de uyum sağlaması, Yapıcı bir muhalefet, güçlü bir sivil toplum ve etkili bir parlamento temelinde demokrasiyi güvence altına alan kurumların güçlendirilmesi, İfade, basın ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere temel hakların güvenceye alınması, Aday ülkeler arasında ikili sorunların çözüme kavuşturulması. Katılım müzakereleri sürecinin değerlendirildiği 2013 Türkiye İlerleme Raporu nda, 2012 de başlatılan Pozitif Gündem sürecinin siyasi reformlar, müktesebata uyum, 19 65

17 dış politika diyalogu, vize hareketliliği ve göç, ticaret, enerji, terörle mücadele, AB programlarına katılım alanlarında katılım müzakerelerini desteklediği belirtiliyor. Vize serbestisine yol açması beklenen vize diyaloğu ile ilgili olaraksa, AB nin, geri kabul anlaşmasının imzalanmasına yönelik ısrarı devam ediyor. Komisyon, raporda, hükümetin demokratikleşme ve siyasi reformlara olan bağlılığının devam ettiğini belirtirken, bunun yanında siyasi iklimin toplumu ayırıcı olduğunu ekliyor ve hükümeti, Gezi Parkı olayları ve sonrasındaki protestolar sırasında uzlaşmayan bir tutum benimsemek ve vatandaş, sivil toplum örgütleri ve iş dünyasına karşı kutuplara ayırıcı bir tavır almakla eleştiriyor. Temel politikalar ve yasalar oluşturulurken paydaşlarla yeterli danışmaların yapılmadığının, yasaların kalitesini artırmak için düzenleyici etki analizlerinin yapılmasında gelişme kaydedilmediğinin ve sivil toplum ile ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğinin belirtildiği raporda, ayrıca, yerel yönetime yetki devri, Ombudsman kurumunun operasyonel olması, üçüncü ve dördüncü yargı paketleri, insan hakları kurum ve mekanizmalarının oluşturulması, güvenlik güçlerinin sivil denetimi ve Güneydoğu da barış süreci konu ise olumlu gelişmeler olarak anılıyor. RAPORDAKİ ELEŞTİRİLER Raporda, önceki raporlarda da yer alan yargı ve basın özgürlüğü ile ilgili eleştiriler devam ediyor. Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve etkinliği ile ilgili ilerleme kaydedilmesi gerektiği belirtilirken, ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğünün kısıtlanması, medya üzerindeki baskı, otosansür, bazı gazetecilerin kovulması, İnternet sitelerinin yasaklanması gibi sorunların devam ettiği uyarısı da yapılıyor. Gösteri ve toplanma özgürlüğü, inanç ve vicdan özgürlüğü, kültürel haklar, mülkiyet hakları ve kadınların durumu gibi alanlardaki ilerlemeye rağmen hala önemli sorunların olduğu, örneğin eğitim, iş piyasası ve siyasi temsilde cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet ve erken ve zorla evlendirmeler gibi konuların hala önemli sorun teşkil ettiği hatırlatılıyor. Mayıs ayında Avrupa Parlamentosu nun sert bir kararına yol açan Gezi Parkı olaylarına da yer verilen raporda, gösterilerin genelde barışçı olmasına rağmen polisin aşırı güç kullandığı, ölümler ve yaralanmaların olduğu ve aralarında Taksim Dayanışması üyelerinin de bulunduğu bazı göstericilerin tutuklandığı vurgulanıyor. Her zaman vurguladığımız gibi, Türkiye, gerçek bir demokrasi olacak ise barışçı gösterilere karşı engelleyici yaklaşımlardan uzaklaşmalıdır. Şu anda, son uygulamalar karşısında, Türkiye de gösteri yürüyüşü yapma hakkı var mı yok mu tartışmaları hüzün vericidir. Bunun yanında, Hükümetin 30 Eylül de ilan ettiği demokratikleşme paketinin içerdiği yüzde 10 barajının kaldırılmasına yönelik perspektif gibi unsurlar da raporda değerlendiriliyor ve bu unsurların uygulamaya yansıması için yeni yasa ve kararnamelere ihtiyaç olduğu hatırlatılıyor. Bu seneki rapor, oldukça ılımlı ve yapıcı bir tonda Türkiye ye yönelik önemli mesajlar içeriyor. Raporda, Türkiye de reform sürecinin desteklenmesi için katılım müzakereleri sürecinin en uygun çerçeve olmaya devam ettiği ve müzakerelerin yeniden hız kazanması gerektiği ifade ediliyor.

18 DOSYA Anayasa ile ilgili çalışmaların devam ettiğinin belirtildiği raporda, partiler arasında uzlaşmanın sadece 60 madde ile sınırlı olduğu, bundan sonra izlenecek prosedür konusunda ise açıklık olmadığı eleştirileri dile getiriliyor. Önceki raporlarda da olduğu gibi ekonomik kriterlere uyum açısından Türkiye, büyüme hızı ve dinamik ekonomik yapısı ile raporda olumlu not alıyor. AB ile ticaretin ve ekonomik entegrasyonun, AB nin Türkiye nin ithalat ve ihracatındaki düşüşe rağmen yüksek olmaya devam ettiği not ediliyor. Ayrıca raporda, 2012 de ekonomideki yavaşlamanın devam ettiği ve cari açığın yüksek olmasının Türk Lirası nı yatırımcı güvenindeki ani kayıplar karşısında kırılgan hale getirdiği vurgulanırken, küresel volatilite ortamı içinde Türkiye nin büyümeye devam etmesinin, yüksek cari açık ve enflasyona rağmen ekonominin sağlam temellere oturmaya başladığı ve şoklara dirençli olduğunu gösterdiği belirtiliyor. Raporda ayrıca, özel sektör yatırımlarındaki düşüş ve Ar-Ge harcamalarının resmi hedefinin yüzde 2 olmasına rağmen, 2011 de toplam kamu harcamalarının sadece binde 8,6 sı tutarında olması da not ediliyor. Rekabet Hukuku nun önemli konularından biri olan Devlet yardımları na gelince, raporda, devlet yardımları ve kamu alımları alanında, Devlet Yardımları Kanunu nu uygulamaya yönelik mevzuatın ikinci kez ertelendiği, Devlet Yardımı Kurumu nun hala resmi bir envanter yayımlamadığı, bu konuda şeffaflığın sağlanmadığı, kamu alımlarında çeşitli muafiyetler olmaya devam ettiği ve AB müktesebatı ile uyumlu olmadığı eleştiriler olarak sıralanıyor. Sosyal politika ve çevre alanlarında ise rapor, iş gücünün yüzde 40 ının kayıt dışılık ve yetersiz uygulama nedeniyle İş Kanunun koruması dışında kaldığı ve nüfusun yüzde 15 inin sosyal güvenlik şemsiyesi dışında kaldığının altı çiziliyor. Çevre alanında da birçok büyük altyapı projesinin çevresel etki değerlendirmesinden muaf tutulması, mevzuatın AB stratejik çevre değerlendirmeleri direktifine uyumlu olmaması ve Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı nın sera gazı emisyonları ile ilgili bir hedef öngörmemesi eleştiriliyor. 19 65

19 Raporun ağırlığını oluşturan Yargı ve Temel Haklar bölümüne, bu yıl 20 sayfa ayrılmış. Daha önceki raporlarda ağırlıkla Siyasi Kriterler başlığı altında verilen yargı, temel haklar, yolsuzlukla mücadele, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi, cinsiyet eşitliği, kültürel haklar gibi birçok konunun, detaylı olarak Yargı ve Temel Haklar bölümüne aktarıldığı görülüyor. AB nin, Bulgaristan ve Romanya nın üye olmasından sonra yargı ve temel haklar alanında sorunlar yaşamasından yola çıkarak, aday ülkeler ile müzakere sürecinin başında yargı ve temel haklar ile adalet özgürlük ve eşitlik başlıklarının açılması yaklaşımını dikkate alınca, bu tespit Türkiye ile müzakerelerde yargı ve temel haklar başlığının yakın gelecekte açılmasına yönelik olarak yorumlanabilir. Daha önce büyük ölçüde siyasi kriterler altında verilen yargı ve temel haklara ilişkin kriterlerin somut bir şekilde ortaya koyularak, bu başlığın açılması sürecinde AB nin Türkiye deki siyasi reformlarda itici güç olması çabası olarak ele alınabilir. RAPORUN YANKILARI 2012 yılı Türkiye İlerleme Raporu na göre daha ılımlı olduğunu belirttiğimiz bu yılki rapor, hükümet çevrelerinden de olumlu tepkiler aldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ilerleme raporunun daha iyi niyetli bir ilerleme raporu olduğu yönünde bir değerlendirmede bulundu ve raporda katılmadığı yönler olsa da, demokratikleşme paketinin raporda yer bulmasını olumlu şekilde değerlendirdi. Erdoğan, Fransa da seçim sonrası dönemdeki yaklaşıma ve Merkel den aldığı sinyallere de dikkat çekerek, bundan sonra süreçte ilerlemeye dönük olumlu gelişmeler beklediğini bildirdi. AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise, AB İlerleme Raporu nun geçmişle kıyaslandığında çok daha dengeli ve objektif olduğunu vurguladı ve Rapor, onları da aynı anda teyit ediyor. Türkiye nin reform kararlılığını, demokratikleşme, şeffaflaşma kararlılığını teyit ediyor. Önümüzdeki yıl daha da pozitif bir rapor çıkması için çalışmalara şimdiden başladık dedi. Egemen Bağış, üç yıl aradan sonra ilk defa bir faslın açılış töreninin gerçekleştirileceğinin de altını çizerek, Ama ben hep söylüyorum: önemli olan fasıl açmak değil, zihinleri açmaktır, önyargıları kırmaktır ve Türkiye nin AB standartlarını yakaladığını görmektir ifadesinde bulundu. Görüldüğü gibi, bu yıl, geçen yıl yaşanan ve en somut şekilde Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu nun televizyonda raporu çöpe atması ile ifadesini bulan sert tepkilerden eser yoktu. Eylül sonunda açıklanan ve 2013 raporuna da olumlu şekilde yansıyan demokratikleşme paketi ve müzakerelerde üç yıl aradan sonra yeni bir başlığın açılması kararı, yeniden ılımlı bir havanın esmesine neden oldu. Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu faslı, müzakerelere açılması öngörülen 14 üncü başlık olacak. Ancak, AB Bakanlar Konseyi nin 2006 yılında aldığı ve Türkiye nin Gümrük Birliği ni tüm AB üyesi devletlere ayrımsız bir şekilde uygulamasına, yani GKRY den gelen taşıtlara liman ve havalimanlarına açmasına kadar hiçbir başlığın geçici olarak kapatılmayacağını öngören karar, hala geçerliğini koruyor. Yani bu başlık açılmasına rağmen, müzakereler tamamlansa bile geçici olarak kapatılamayacak. Anlaşılacağı üzere, Türkiye nin AB sürecini tıkayan önemli sorunlar hala devam ediyor. Buna rağmen, yeni bir başlığın müzakerelere açılması yine de süreçte olumlu bir ilerlemeye işaret ediyor. Bölgesel politika başlığını takiben, yargı ve temel haklar ve adalet, özgürlük ve güvenlik alanı ile ilgili 23 ve 24 üncü başlıkların da açılması olasılığı, uzun süredir derin dondurucuda olan Türkiye nin AB sürecinin devamı anlamına gelecek. AB nin, Türkiye için referans noktası olmaya devam etmesi için iki tarafın da üzerine düşenler var. AB açısından, Türkiye ye karşı ahde vefa ilkesine uygun davranması ve Türkiye deki Avrupalılaşma sürecini desteklemesi büyük önem taşıyor. AB, Birliğe yeni ve dinamik bir katkı sağlayacak Türkiye nin üyeliği fırsatını kaçırmamalı. Türkiye açısından ise 1959 yılından bu yana benimsenen bir politika olan AB ile entegrasyon projesinin, tüm değişim ve sorunlara rağmen önemini devam ettirdiği unutulmamalı. Raporda, Avrupa Komisyonu nun da üzerinde durduğu gibi, Türkiye de hızla yükselen ve sesini duyuran aktif sivil toplum ülkeyi AB ye taşıyacak en önemli unsurlardan biri haline geldi. Dolayısıyla Hükümetin, her zaman için sivil toplum ile ilgili özgürlükler hakkında duyarlı olması gerekiyor. Bundan sonra yapılması gereken, Türkiye nin bu raporun içeriğini ciddiyetle inceleyerek, eksiklikleri gidermek için çaba sarf etmesi ve hâlihazırda sekiz yılı bulan katılım sürecinin makul bir zaman içinde nihai hedefe yönelik olarak ilerlemesini sağlayacak gerekli yasal, idari ve diplomatik adımları atması olacak. Her yıl olduğu gibi İKV tarafından hazırlanan ve Avrupa Komisyonu nun 2013 Türkiye İlerleme Raporu nda, müzakerelerde ele alınan fasıllardaki ilerlemeyi veya eksikliği ortaya koyan, karşılaştırmalı AB müktesebatına uyum tablosuna, www.ikv.org.tr İnternet adresinden ulaşabilirsiniz.

20 DOSYA 19 65