Büyüklüğün sırrı; itaat Allah adını an Hayy ol! Allah adını anan ölmez çürümez. Evliyâ ölmez yerde çürümez; diri olur. Euzubillahiminesseytanirracim Bismillahirrahmanirrahim La havle vela kuvvete illabillahil aliyyül aziym Destur ya Seyyidi. Destur ya Sultan ul Evliya Allah ile olan dirilir, nefsi ile olan çürür gider, biter, tükenir. Sen üșenme Allah a giden yolu ara. Bașka yol yok, oraya gidiyoruz, öyleyse yolu sormak lâzım.. Bașka yol yok. Çünkü yol dedinmi nur lazım. Nursuz yolların bașı da sonu da karanlıktır, karanlığın olduğu yerde yol olamaz. Karanlıkta nereye gideceksin? Karanlık!
Gideceğin yeri bulamadıktan sonra yanlış yolda ömrün zay olur bir şeye yaramaz. Dünya hayatında sana bir şans verilmiştir; 1- İlahi Nura Allah a giden yollar var, 2- karanlığa giden yollar var, Allah a giden yollardan hangisine girersen Allah a ulaşırsın, o yolları bırakıp şeytanın yoluna düşersen Allah ı bulamazsın. ---Allah ı bulamayan kimi bulur? Şeytanı bulur. Doğru yolda mı eğri yoldamıyız diye çok dikkat etmek lâzım. İnsanın aklı fikri nerdeyse kalbide oradadır. Aklı fikri Allah taysa kalbide oradadır, aklı fikri dünyadaysa kalbide dünyadadır. Bu yolla evliyâlar Allah ın kullarını Allah a dâvet ettiler. Milyonlarca insan Allah a giden yolları buldular. ---Allah a giden yolu vuran kimdir? Şeytandır. Allah a giden yolu vurur. Muhakkak insana yalan söyler,tâ sonuna kadar aldatır. Karanlığa aydınlık der ve insanı örümcek misali tuzağına düșürür. Șeytanın ve nefsin en büyük hilesi nedir? Seni kendinden bașkasına asi yapmak. En evvela seni yaratan Allaha kulluktan seni men eder. Halbuki kul șerefini sahibinden alır. Küçük büyüklüğü bir büyükten öğrenir. Büyükler olmasa küçükler nasıl büyüyecek? Küçük nasıl büyür? Büyüğe itaatiyle! İșci patronunun istediği gibi hareket etmese çalıștığı iște mertebe atlayamaz makam sahibi olamaz. Her mertebe sahibi geldiği makama o makamın üzerinde duran kimse tarafından tayin edilir bu da o kimsenin yüksek makamlara itaatiyle olur. Ey kiși! Allaha, peygamberlerine ve evliyalara itaat et. Senin üzerinde tasarruf sahibi söz sahibi olanlara itaat et ki alçalmayasın daha da yükselesin. Bil ki, itaat eden kazanır. İtaat eden irtifa eder. İtaat edene itaat edilir.
Bu! Bitti! Her yol tarife göre bulunur. Tarifi kim yapar? Arif yapar. Arif kimdir? Allaha giden yol üzerinde bilgi ve marifet sahibi olan kimse arif kimsedir. Tarifi olmayan yol, arifi olmayan tarif yoktur olamaz. Arif nasıl olunur? Tarife uyarak tarife göre hareket ederek. Sorgusuz ve sualsiz! Nasıl niçin gibi Sorgu sualler insana Allah yolunda ancak vakit kaybettirir. Onun için Allaha giden yolları insan ancak akılla bulabilir lakin bu yolda Allah ancak kalp ile bulunur Akıl dedinmi onu o yolun bașında bırakacaksın yolun bașına kadar akıl lazımdır olmazsa olmaz. Lakin yolu gitmeye geldiğinde iș akıl sana sadece vakit kaybettirir çünkü çok sorar sorgular. Hayır! Allaha giden yollar akıl ile Allah kalp ile bulunur. Bitti! İnsanın șerefi Allaha itaatiyledir. Kul sahibine itaat edecek ki varlıkta bir șeref kazansın itibar sahibi olsun. Hikaye: Vakti zamanında Hind memleketlerinden birinde bir adil Padişah hüküm sürmekteymiș. Bu Padișahın gençten bir kapı kulu varmıș Padișah ona Vezirler mertebesinde bir bașka kıymet verir, itibar gösterirmiș. Köyden toplama genç bir kapı kuluna Padișahın bu kadar itibar göstermesi Vezirlerin hoșuna gitmemiș. Huzura gelip: Ey bizim yüce Sultanımız demișler. Senin gibi hakim ve adil bir Padișahın bu kadar alim Vüzera ve ulema içinde bir köyden kopma doğru dürüst okuma yazması dahi olmayan bir genç çocuğa itibar göstermesi elbetteki bizi üzmektedir. Padișahımız șüphesiz sebebsiz bir iș yapmazlar bu itibarın hal ve ahvali ne ise bilmek isteriz.
Padișah Vezirlerin kalplerinde olanı bilirmiș onların bu dert ve sikıntılarını tebessümle dinlemiș ve: Ey benim Vüzeram demiș. Sultan katında Sultanların hikmetinden sual oolunmaz. Elbet vakti gelir her karanlıkta kalan șey güneș üzerine vurunca aydınlanır ve meydan bulur. Siz gönlünüzü ferah tutun demiș ve onları göndermiș. Gel zaman git zaman bir gün o Padișah bütün devlet erkanına bir ziyafet vermiș. Yenilip içilmiș ve nihayet Padișah kaftanının cebinden bir mücevher çıkarıp en yakındaki bir Vezirin eline vermiș: Bak bakayım demiș, bu nasıl bir mücevherdir, değeri nedir? Vezir bakmıș:, yüz eşek yükü altın değerinde bir mücevher demiș Bunun üzerine Padişah o Vezire: Bana bu kadar değersiz bir cevher yakıșmaz kır bu mücevheri deyince Vezir:: Aman Sultanım, nasıl kırabilirim? demiș. Senin hazinenin, malının iyiliğini dileyen bir kişiyim ben. Șanınıza yakıșmasa da böyle bir mücevherin zayi olmasını nasıl reva görebilirim? Padişah vezirin sözünü takdir etmiș, ona bir elbise ihsan etmiș o cömert padişah, inciyi ondan almıș. Bir müddet davetlileri söze tutmuș. Yeni şeylere, eski vakalara ait bahislerde bulunmuș. Sonra mücevheri diğer bir Vezirin eline vermiș, bir isteklisi olsa demiș, sence ne eder acaba? Bu Vezir cevherden daha iyi anlarmıș. Bakmıș:, Sultanımız demiș Bu mücevher bir ülkenin yarısı değerinde eder. Böyle cevhere sahip olan bir orduyla devlet kurar. Padişah, Bir ülkenin yarısımı eder, istemem demiș. Șanıma yakıșmaz böyle değersiz bir șeyi yanımda tașıyayım alemi kendime güldüreyim. Derhal kır bu mücevheri
Bu Vezir de büyük bir telașla:, ey șan ve șerefi kıtalar asmıș güneş gibi parlayan padişahım, bunu kırıp ufalamak pek yazıktır, pek yazık! Değeri şöyle dursun, şu parlaklığa bak. Gündüzün nuru bile ona uymada! Bunu kırmaya nasıl elim varır? Velev ki pek az bir değeri olsun, ben nasıl olur da padişahın hazinesine düşman olurum? demiș. Padişah bu sözleri de pek beğenmiș ve ona da hediyeler ihsan edip gelirini arttırmıș. Bir müddet sonra mücevheri bir beyin eline verdi. Onu da bir sınadı. Böyle böyle, Padișah bütün beyleri vezirleri denemiș. Hemen hepsi de birbirine benzer tereddüdler beyan edip cevheri kırmaktan geri durunca her birine ağır hediyeler ihsan etmiș. Sonra yanında nefes almaktan bile haya eder vaziyette emir bekleyen genç kapı kuluna dönmüș ve: Ey benim kapı kulum demiș. Al șu cevhere bir de sen bir değer biç. Bakalım senin nazarında bu cevher kaç para eder? Genç kapıkulu cevheri almıș șöyle bir bakmıș: Sultanım demiș. Bu cevher sizin katınızda kaç para ederse benim nazarımda da o kadar eder. _ Öyleyse demiș Padișah. Ne duruyorsun kır șunu da beni șasnıma yakıșmaz bu zilletten kurtar demiș. Padișah bunu der dermez bütün o salondakiler ne görsünler? O beğenmedikleri genc, o paha biçilmez cevheri atmıș yere üzerinde tepinmekte bin parça etmekte. Hemen ileri atılmıșlar ve: Biz demedikmi Padișahım, bu köyden toplama gençten size hayır gelmez bak nasıl da paha biçilmez hazineye kıydı demișler. Padișah gülmüș: Hayır, ey benim șașkın ve hakiki değerlerden anlamz Vezirlerim demiș. Yanılan da șașıran da, okuması da yazması da basiret ve ufkuda olmayan sizlersiniz bu genç değil. Bu genç öyle bir ufuk ve basiret sahibi bir kimseki hakiki hazinenin kıymetini hemen bildi ve o hazineden bașkasına değer vermedi.
İște sizlerle onun aranızdaki fark budur, ne için ona kıymet veririm. Vezirler șașırmıșlar: Ey Sultanımız demișler. hangi hakiki hazineden söz ediyorsunuz biz bir șey anlayamadik _Anlamadınız ya demis Padıșah. Anlasaydnız hakiki hazinenin Padișah buyruğu olduğunu bilir ve bu buyruğa iaat ederdiniz hem de üzerinde hiç düșünmeden, yorum yapmada. Çünkü mal da mülkde hazine saltanat içindir saltanat yoksa hazinenin ne değeri var, kime yarayacak? En büyük hazine kul için hizmetkar için velinimeti olan kimsedir. Velinimet dedinmi o iște en büyük hazinedir daha kıymetlisi yoktur. Ey insanlar! Allaha itaat edin! Nefsinizin sesini değil Allah Sözünü dinleyin. Çünkü bilin ki Allah: Ben gizli bir hazineydim bilinmeyi ve bulunmayı diledim. Sizleeride ancak bu hikmet için halkettim buyurmakta. Bu, varlıktaki türlü perdeler ardına gizlenmiș tek ve yegane Hazineyi bilenede bulanada ne mutlu! Yetișir bu kadar!