Mehmet Necmeddin BARDAKÇI

Benzer belgeler
Üsküdar ın Kültür Hayatı Çerçevesinde HEZARFEN NECMEDDİN OKYAY I ANLAMAK. Kübra BİLGİN *

HACI ARİF BEY ( )

temlerini işlediği şiirlerinden bazıları: Yol Düşüncesi, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Ufuklar, Mehlika Sultan.

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

PT/Mo SA/Tu ÇA/We PE/Th CU/Fr CT/Sa PA/Su

17 Eylül 2016 Devlet Sanatçısı Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca Özel Konseri. Hazırlayan ve Yöneten Halil İbrahim Yüksel. Sunum Metni Bilge Sumer

İSMEK İN USTALARI VEFATININ 110. YILINDA HEZÂRFEN EDHEM EFENDİ ANISINA RAHMET DAMLALARI EBRU SERGİSİ

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Medresetü l Hattâtîn Yüz Yaşında M.Uğur Derman, İstanbul, Kubbealtı Neşriyat, Mayıs 2015, 224 sayfa, ISBN:

HEZARFEN MEHMED NECMEDDİN OKYAY

2 RAMAZAN SOKAĞI ETKİNLİKLERİ RAMAZAN SOKAĞI ETKİNLİKLERİ

FIRÇADAKİ ÇİÇEKLER İSMEK TEZHİP ÖĞRETMENLERİ KARMA SERGİSİ

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

Hz. Muhammed. (s.a.s.) in Doğumunun 1437 inci senesi vesîlesiyle.. 18 Mart 2008 Lütfi Kırdar Kongre Merkezi

Lütfi ŞAHİN /

RAMAZAN ETKİNLİKLERİ - YENİKAPI SAHNE ETKİNLİKLERİ (28 HAZİRAN - 27 TEMMUZ 2014)


Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

NO ADI SOYADI AİDATLAR GÖZGÖZ SEFER GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00 2 ERCAN GÖZGÖZ 60,00 60,00 60,00 60,00

ġevkġ EFENDĠ ve HASAN RIZA EFENDĠ SÜLÜS-NESĠH MURAKKAʻLARININ MUKAYESESĠ

ZER-EFŞAN. İSMEK ÖĞRETMEN ve ÖĞRENCİLERİ TEZHİP SERGİSİ NİSAN 2016 / EMİNÖNÜ HÜNKAR KASRI SERGİ ALANI

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

EBRÛ SANATINDA NECMEDDİN OKYAY IN MEHMET HATİP EFENDİ DEN ÖYKÜNME İZLERİ

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

18 Haziran - 19 Temmuz Atatürk Bulvarı Üzeri Ramazan Etkinlik Alanı

BiLECiK KIRSALDA TASARIM ETKiNLiĞi KURŞUNLU KÖYÜ

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

2016 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

EBRU YAPIMINDA KULLANILAN MALZEMELER VE EBRU TEKNİKLERİ Asiye Yaman

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

Şerif Kocadon için mevlit

İSMEK İN USTALARI DURUŞ İSMEK USTA ÖĞRETİCİLERİ EBRU, MİNYATÜR VE TEZHİP SERGİSİ

ŞATRANC-I UREFA (Arifler Satrancı) Satranç Hindistan da yaklaşık 1500 yıl önce bulunmuş klasik bir strateji oyunudur. Satranç Sanskritçe de

Kendim yanarım aşk ile gayre zararım yok. Ser tâ be kadem ateşim amma şererim yok. Yâri ararım devrederek hâne be hâne

Azrail in Bir Adama Bakması

SÜHEYL ÜNVER ARAŞTIRMA MERKEZİ RESSAM HOCA ALİ RIZA BEY KOLEKSİYONU KONSERVASYONU

bir güzel insan M. CELÂLEDDİN ÖKTEN

T.C. ÇANKIRI MÜFTÜLÜĞÜ RAMAZAN BULUŞMALARI

MALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ 3 YAŞ

Abdullah Mâhir İZ ( )

Sular Vadisi ve Bahçeşehir HayatPark Ramazan Standları Sokak İftarları Cami Programları Özel Etkinlikler

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

MUHİTTİN SERİN PROFESÖR

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Kitap Değerlendirmeleri. Book Reviews

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN

KAYI KİRAZ HATIRALARI

Ermenek Mevlevihanesi/ Karamanoğlu Halil Bey Tekkesi

HATTAT ABDÜLFETTAH EFENDİ NİN TAŞA MAHKÛK ESERLERİ

AnkaraVilayetiYabanabadKazası ŞeyhlerKaryesi(1.Ş EYLÜL 1840)NüfusSayımı

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

RESTORASYON ÇALIŞMALARI

* Prof. Dr., İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Uluslararası İslam ve Din Bilimleri Fakültesi, İstanbul/Türkiye,

Ben Allah ın (cc) kitabıyla kendini keşfeden ve O nunla bir anlam ifade eden her insan gibi, Eşref-i Mahlukat bir varlığım.

Estetik kurallara bağlı kalınarak ölçülü ve güzel yazı

ÖZGEÇMİŞ Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü SİVAS Doktora Tezi: İslam Tarihi ve Medeniyetinde Salâ ve Salâvatlar

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

HÂMİT AYTAÇ IN ÖDEMİŞ KUBBELİ CÂMİİ NDEKİ YAZILARI *

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

bitirdi yılında Yüksek Lisansını bitirdi. Bir ara ihtisas için yurtdışında bulundu. 1990

SEMPOZYUM DAVETİYESİ ve PROGRAMI

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

4. Habib-i Neccar Hz. Anma Etkinlikleri

İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI BÖLÜMÜ. Doç. Dr. HÜSEYİN AKPINAR Türk Din Mûsikîsi Anabilim Dalı

VAKT-İ BAHAR ŞEYDA ÖZDEM ve ÖĞRENCİLERİ EBRU SERGİSİ

HAKSIZLIKLARA BAŞ KALDIRAN NEYZEN TEVFİK İÇİN SAYGI GECESİ

GİRİŞ. İstanbul Gençlik Festivali olarak,

40. HOCA A Lİ RIZA İmzalı, karakalem kayalar, ağaç, deniz ve yelkenli konulu peyzaj x 9 cm.

Anlamı. Temel Bilgiler 1

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE ARALIK 2013

ve Manisa Muradiye Kütüphanesi nde iki nüshası Bursalı Mehmet Tahir Efendi

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

KÂBE VARAK YALDIZ + LAK ST-D001 KÂBE

ÖZGEÇMİŞ DERECE BÖLÜM/PROGRAM ÜNİVERSİTE YIL LİSANS İLAHİYAT FAKÜLTESİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ 1991

YAHYA SOFÎ NİN İSTANBUL FATİH CAMİİ PENCERE ALINLIKLARINDAKİ FATİHA SÛRESİ

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Osmanlı dan Günümüze Kur an Ve Hüsn-İ Hat Sempozyumu Kasım 2013, Amasya

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN


NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

II. Beyazid Camii - Külliyesi ve Sağlık Müzesi. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Necmi ATİK. Çaybaşı Mah. Ali Çetinkaya Cad. Doğu Apt. No:62/5 Muratpaşa ANTALYA

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

OKUL ÖNCESİ DİN VE AHLÂK EĞİTİMİ

Hezarfen Necmeddin Okyay

1.GÜN 2.GÜN 3.GÜN 3.GÜN. Mehmet AVCI İmam Hatip Müftülük Sitesi Camii Seyit BADIR Eğitim Görevlisi Taşçıoğlu Camii

Resim 114- Hattat Hâmid Aytaç hattýyla sülüs nesih bir kýt a. (Tezhib: Fatma Özçay) 108

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

III. MİLLETLER ARASI TÜRKOLOJİ KONGRESİ Y A Z M A ESERLERDE SERGİSİ. 24 Eylül - 5 Ekim 1979 SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ.

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

ULUSAL SEMPOZYUM TARİHİ SÜREÇTE MEVLÂNA VE ESERLERİ

Transkript:

, ss. 103-111. CEMÂL-İ İLÂHÎYE AYNA BİR YILDIZ: MEHMED NECMEDDİN OKYAY (28 OCAK 1883-5 OCAK 1976) Mehmet Necmeddin BARDAKÇI Abstract A Star Reflecting the Divine Beauty : Mehmed Necmeddin Okyay Mehmed Necmeddin Okyay was interested in fine arts since his childhood. He was one of the students of Özbekler tekkesi şeyhi Edhem Efendi, one of the important marbling experts in his term and calligraphy expert Sami efendi. He was the first who tried marbling with flowers and he made (created) good Works. So marbling with flowers and writings known as Necmeddin marbling. He is reconciled with social and cultural environment, and he has the command on Türk-İslâm arts. By reflecting cemali ilahi (chant) to the paper in marbling and calligraphy arts he gave life (prospered) to the marbling again. With the inspiration he got from the sufizm culture in Üsküdar, under the light of the The GOd is beautiful, and loves beauty saying of the God, he carried the estetical taste to the peak. Key words: fine arts, calligraphy, marbling, culture of sufizm, estetical taste Özet Mehmed Necmeddin Okyay Hoca Efendi çocukluğundan itibaren güzel sanatlara ilgi duymuştur. Döneminin önde gelen ebrû üstâdı Özbekler Tekkesi şeyhi Edhem Efendi ile Hat üstâdı Sâmi Efendi nin öğrencisi olup icazet almıştır. Çiçekli ebruyu ilk defa o denemiş ve güzel eserler meydana getirmiştir. Bu yüzden çiçekli ve yazılı ebru Necemeddin Ebrûsu olarak meşhur olmuştur. O, sosyal ve kültürel hayatla barışık, geleneksel Türk-İslâm Sanatlarına vâkıf geniş ufuklu bir görev adamıdır. Cemâl-i ilahiyi hat ve ebrû sanatlarında kağıda yansıtarak kaybolmaya başlayan ebru sanatına yeniden hayat vermiştir. Üsküdar daki tasavvuf kültüründen aldığı ilhamla, Allah güzeldir, güzelliği sever hadisinin ışığında estetik zevki zirveye taşımıştır. Anahtar Kelimeler: Güzel sanatlar, hat, ebru, tasavvuf kültürü, estetik zevk. Allah ın cemâl ismi âlemde çeşitli şekillerde tecellî etmektedir. Hz. Yusuf un yüzünde, tabiatın çiçeklerinde en güzel mazharını bulan bu güzellikler mimarî, hat, ve ebrû gibi güzel sanatlarda ölümsüzleşmiştir. Hezârfen Mehmed Necmeddin Okyay Hoca Efendi cemâl-i ilahîyi hat ve ebrûda kağıda yansıtan bir yıldızdır. Şafak veya grub vakti ufuktaki bulutlarda meydana gelen rengarenk ilahî güzelliğe lâle, gül, menekşe, gelincik ve sümbül gibi çiçeklerle yer yüzünün güzelliklerini katarak ebrûya aktarmıştır. İlâhî güzellikleri yansıtan çalışmalarıyla kaybolmaya yüz tutan ebrûculuğa yeniden hayat veren Mehmed Necmeddin Hoca Efendi, 28 Ocak 1883 te Üsküdar ın Toygar Tepesi semtindeki Şâir Rûhî sokağındaki 5 numaralı evde doğdu. Doç. Dr., Süleyman Demirel Ü. İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı.

104 M. Necmettin BARDAKÇI Doğumu ve adının verilişi bir ilâhî işarete dayanır. Doğumundan dört ay önce sokağın karşısında bir evde oturan ve Sâid Paşa İmamı lakabıyla bilinen, ilâhî cezbesi ağır basan mevlidhân Hasan Rıza Efendi (ö. 1887) bir gün hiç de âdeti olmadığı halde evlerinin kapısını çalar. Üsküdar Yeni Camii imamı olan babası Abdünnebî Efendi (ö.1907) kapıyı açtığında Hasan Rıza Efendi: Bir oğlun olacak, adını Necmeddin koy deyip yürür gider. Abdünnebî Efendi keşfi açık bu şahsın sözlerini önemsemiştir. Aynı günün akşamı rüyasında yatak odasının penceresine bir kuyruklu yıldızın konduğunu görür. Bu olaydan dört ay sonra nur topu bir erkek çocuğu dünyaya gelince, adını Mehmed Necmeddin koyar. 1 Beşir Ayvazoğlu Defterimde 40 Sûret 2 adlı eserinde Mehmed Necmeddin Okyay Hoca Efendi yi bu rüyadan mülhem Kendi Gök Kubbemizde Bir Kuyruklu Yıldız olarak nitelemektedir. Üsküdar ın Toygar Tepesinde bir efsâne gibi başlayan hayatı, haklı bir şekilde yaşanmış gerçek bir efsâneye dönüşür. Üsküdar ın mânevî ikliminde millî hayatın gelenekleriyle yetişen Mehmed Necmeddin Hoca Efendi, bir kuyumcunun eline geçen ve yontuldukça değerlenen bir elmas gibi, hocalarının elinde şekillenmiştir. Mahalle mektebinde başladığı eğitimini Ravza-i Terakkî Rüşdiye sinde sürdürmüş, hıfzını tamamlayarak icazetini almıştır. Yazı hocası Hasan Talat Bey ondaki kabiliyeti keşfederek rik a, divânî ve celî divânî meşk ettirerek icazet vermiştir. Genç talebesinin sanata olan sevgisini aşka dönüştürmeyi isteyen Talat Bey, kendisinin özenle yontarak şekillendirdiği 18 yaşındaki öğrencisinin bu sanatın inceliklerini öğrenmesi için sülüs ve nesihte üstâd olan Filibe li Bakkal Ârif Efendi ye (1836-1909) götürmüştür. Necmeddin Efendi, Bakkal Ârif Efendi nin vefatına kadar öğrenimini sürdürmüştür. Hüsn-i hat meşkeden Necmeddin Efendi bu sıralarda güzel sanatların kaybolmakta olan bir kolu olan ebrûya heves eder. Grub vaktinde gökyüzündeki bulutların oluşturduğu renk cümbüşünün ve mermerdeki damarların kağıda yansıması olan ebrûdan etkilenir. Bu sanata ilgi duymaya başladığında, o dönemde bu sanatı yegâne bilen kişi Özbekler Tekkesi şeyhi Hezârfen Edhem Efendi (1829-1904) idi. Hiç vakit kaybetmeden tekkeye gidip gelmeye başladı. Şeyh Edhem Efendi nin vefâtına kadar Dergâhta bu sanatın inceliklerini ve âhâr denilen kağıt cilalama usûllerini öğrendi. Komşuları ressam Hoca Ali Rıza 1 M. Uğur Derman, Hezârfen Hattat Üsküdarlı Necmeddin Okyay, Üsküdar Sempozyumu I, 23-25 Mayıs 2003, Bildiriler,c. II, ss.182-194. 2 Beşir Ayvazoğlu, Defterimde 40 Sûret, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1996, ss.15-20.

Cemâl-i İlâhîye Ayna Bir Yıldız: Mehmed Necmeddin Okyay 105 Bey den de renklerin birbiriyle uyumu konusunda dersler aldı. 3 Ebrû sanatçısı zuhûrâta tâbi olur. Her ne kadar Ebrû teknesinde çalışan sanatçı ise de, onu yönlendiren ve ebrûyu şekillendiren ilâhi bir güçtür. Kendisinin bu ilâhi gücün etki alanına girdiğini keşfeden sanatçının eserinde ilâhi bir güzellik yansır. Hepsi de bir sanatçının elinden çıkmış olsa da hiçbir ebrû birbirinin aynı değildir. İlk yapılan ile sonrakiler aynı rûh hâli ile yapılmadığından farklılıklar görülür. Ebrû sanatçısı bunun farkında olduğundan gönlüne doğan mârifetullah ile cemâl-i ilâhinin tecellîsinin mazharı olur. Necmeddin Efendi üstâdı Edhem Efendi den ebrû sanatın inceliklerinin yanı sıra, bu ilâhi ve derûnî boyutunu da meşk etmiştir. Cemâl-i ilâhinin tecellîsi güzel sanatların her çeşidindeki estetik eserlerde yansır. Yeter ki bunu görecek bir göz ve idrâk edecek bir gönül olsun. Bir gün eline geçen bir ta lik yazıdan çok etkilenen Necmeddin Efendi, bu yazının o günkü en büyük üstâdının Hattat Sâmi Efendi (1838-1912) olduğunu öğrenir. Kendisinden ders almanın yollarını araştırır. Sâmi Efendi nin genç yaşta kaybettiği kızının elem ve üzüntüsünden derslere ara verdiğini öğrenir. Bu duruma üzülmekle birlikte ders alma konusundaki ümidini kaybetmez. Sâmi Efendi yi tanıyanlar ona: Sultan Hâmid dahi irâde etse ders göstermez. Ancak kıramayacağı tek kişi Özbek Şeyhi Edhem Efendi dir derler. Hemen Ebrû üstâdı ve aynı zamanda gönlünün sultanı Edhem Efendi ye koşar ve durumu anlatır. Edhem Efendi, Necmeddin ile arkadaşı Abdülkâdir i Sâmi Efendi ye götürür. Sâmi Efendi, Edhem Efendi yi kırmaz ve onlara ders vermeye başlar. Bu dersler Sâmi Efendi nin vefatına kadar 10 yıl devam eder. Kendisinin diğer hat nevilerine ilgisi olmakla birlikte, Sâmi Efendi nin yönlendirmesiyle ta lik ve celî ta lik hatlarına daha fazla eğilerek bunlarla kıta ve levhalar yazmayı tercih eder. 4 Necmeddin Efendi hocalarından ne kadar istifade edilecekse o kadar istifâde etmenin yollarını hep bulmuştur. Hocalarına son demlerinde yetiştiğinin farkında gibidir. Nitekim her biri sanatının üstadı olan Hezârfen Edhem Efendi 1904 te, Bakkal Hacı Ârif Efendi 1909 da, Sâmi Efendi de 1912 de Hakka yürümüştür. Necmeddin Efendi ebrû sanatında seleflerinin denemediği bir tarzı bulmuştur. İlâhi güzelliklerin yeryüzündeki tecellîleri olan karanfil, sümbül, lâle, hercâi menekşe, fulya ve gelincik çiçekleri onun ebrû teknesinde bir başka gü- 3 Derman, c.i, s.183. 4 Derman, c.i, s.184.

106 M. Necmettin BARDAKÇI zellikte açmıştır. Yazılı ebrûyu da ilk defa o denemiştir. Bu yüzden çiçekli ve yazılı ebrû, Necmeddin Ebrûsu olarak şöhret bulmuştur. Kendisi bu olayın başlangıcını şöyle anlatır: 1916 yılında Medresetü l-hattâtîn deki hocalığım sırasında bir şahıs medreseye gelerek; - Çiçekli ebrû yapmanızı istiyorum, dedi. - Efendi beyim, Bu sanatta öyle çiçek filan olmaz, gerçi eskiler tecrübe etmişlerdir ama, o da çiçeğe pek benzemez, dedim. - Hoca değil misiniz? Yapmanız lâzım, dedi. Bunun üzerine eve geldim. Tekneyi kurdum, çiçek şekillerini çıkarmak için uğraşmaya başladım. O esnada bize çok sevdiğim arkadaşım Hattat Macid Ayral (1890-1961) geldi. Ben lâle yapmaya çalışıyordum. Macid im birden: - Birâder, şu uçları yukarı doğru çeksene, dedi. Ben hayatta bu işi bilmeyenlerden o iş hakkında çok şey öğrenmişimdir. Bu da öyle oldu. Elimdeki tek at kuyruğunu teknenin içinde yukarıya doğru çekince, çiçek tıpkı lâleye benzedi. Çok heyecanlandım ve büyük bir zevk duydum. Günlerden Cuma olduğu için camiye namaza indik. Namazdan sonra lâle, sümbül, karanfil, o mevsimde hangi çiçekler varsa hepsinden aldım ve eve dönüşte onlara bakarak teknede aynını resmetmeye başladım. İşte Macid in o ikazı ve Rabbimin lütfu keremiyle bu iş oldu. 5 Necmeddin Hoca Efendi 1948 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldıktan sonra öğrenci yetiştirmeye devam etmiştir. Niyazi Sayın, Ali Alpaslan, M. Uğur Derman, oğlu Sâcid Okyay ve yeğeni Mustafa Düzgünman gibi seçkin sanatkârlar, onun rahle-i tedrisinden feyiz almışlardır. Necmeddin Hoca Efendi yaptığı işleri hasbî yapar, her hangi bir karşılık beklemezdi. Allah rızasını her şeyin üstünde tutar, öğrencilerine ücretsiz ders verirdi. Nitekim Uğur Derman 1955 yılında hat meşki için müracaat ettiğinde kendisini Necmeddin Hoca Efendi ye götüren Yeni Camii Kayyımı Sâim Efendi ders ücretinin ne kadar olacağını sormak gafletinde bulunmuştu. Hoca Efendi bu soru karşısında şaşırmış ve şu cevabı vermiştir: - Biz parayla öğrenmedik ki, parayla öğretelim! Bu mevzûlardan sakın bahsetmeyin. Necmeddin Hoca Efendi 1915 te yapılan Medresetü l-hattâtîn de Tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer den hem celî sülüs meşketmiş, hem de tuğra çekmiştir. Aynı yıllarda hocası ve dostu Tuğrakeş İsmail Hakkı Bey in ve Gülcü Şükrü Baba nın da teşvikiyle Gülcülüğe merak sarmıştır. Toygar Tepesindeki evinin 5 Türk İslâm sanatları Web sitesi- Ebrû sayfası, www.turkislamsanatlari.com/ebru.

Cemâl-i İlâhîye Ayna Bir Yıldız: Mehmed Necmeddin Okyay 107 bahçesinde gül ve lâle yetiştirmeye başlamış ve 400 çeşit gül yetiştirmiştir. 6 Onun güle olan tutkusunu, gül ile sembolize edilen Hz. Muhammed (sav) e olan katıksız sevgisiyle izah etmek mümkündür. Zira gül, âşıklar tarafından Muhammed in teri olarak kabul edilmiştir. 1933 yılında oğlu Sâmi yi genç yaşta kaybetmenin derin elem ve ızdırabını, evinin bahçesinde yetiştirdiği gül ve lâlelerle teskin etmiştir. Gülde Muhammedî aşkı, lâlede Allah aşkını keşfetmiştir. Bu aşk ona diğer elem ve üzüntülerini unutturmuştur. Osmanlı irfanını, zevk ve estetiğini şahsında toplayan Necmeddin Hoca Efendi nin 5 Ocak 1976 daki vefatı, bir kuyruklu yıldızın sönüşü ve bir âlemin göçüşü olarak nitelendirilmektedir. 7 Tasavvuf Kültürü ve Necmeddin Hoca Efendi Necmeddin Hoca Efendi nin yetiştiği Üsküdar ın manevî iklimine ve kültürüne yön veren tekkeler içerisinde dört tanesinin ayrı bir yeri vardır. Aziz Mahmud Hüdâyî Dergâhı bu dört tekkenin en kıdemlisidir. Sultan Tepesindeki Özbekler Tekkesi, İstiklâl Savaşı sırasında İstanbul dan Anadolu ya giden vatanperverlerin uğrak yeri olmuştur. Doğancılardaki Rifâî Nasûhî Dergâhı ile Tabutçular içindeki Sandıkçı Dergâhı ise, diğer birçok tekke gibi tasavvuf kültürünün merkezleridir. Bu iklimde Üsküdar ın mânevî mimarlarından birçok ilim ve irfân sahibi gönül adamı vardı. Necmeddin Hoca Efendi nin bir kısmını gençliğinde, bir kısmını da orta yaşlarında tanıyıp sohbet halkalarına dâhil olduğu bu zâtların bazısını şu şekilde sıralamak mümkündür. Rifâî şeyhlerinden Sarı Hüsnü Efendi. Sandıkçı Rifâî dergâhının son şeyhi Haydar Efendi ile Hayrullah Taceddin Yalım Efendi. Celvetî-Bektâşî şeyhi Yusuf Fâhir Ataer Baba. Özbekler Tekkesi şeyhi ve aynı zamanda Ebrû üstâdı Hezârfen Edhem Efendi ile bu tekkenin son şeyhi Necmeddin Özbekkengay Efendi. Üsküdar Yeni Camii müezzini Hamzavî Melâmî meşrep Eşref Ede Efendi. Nasûhî Dergâhı nın son şeyhi Kerâmeddin Efendi ye intisaplı olan Üsküdar İskele Camii baş imamı Nâfiz Uncu Efendi. Muhammed Nûru l-arabî ye intisaplı Melâmî Abdullah Bey. Halvetiyye nin Sinâniyye kolundan Üveysî meşrep bankacı Turgut Çulpan 6 Derman,c. II, ss.185-187; Turhan Baytop, Türkiye de Eski Bahçe Gülleri, Ankara 2001, ss.10-11. 7 Ayvazoğlu, Defterimde 40 Sûret, s.20.

108 M. Necmettin BARDAKÇI Bey. Aziz Mahmud Hüdâyî Camii imamı ve Necmeddin Hoca nın dostu Sâim Efendi de tasavvuf kültüründen feyiz alanlardandır. Sahibi olduğu Attâr dükkânı gönül adamlarının sohbet ettiği bir mekan olan Sâim Efendi, Nakşî şeyhi Esad Erbilî nin tasavvuf terbiyesinde yetişmiştir. Bunların yanı sıra dönemin mütefekkirlerinden Ahmed Nâim Bey (1870-1934), Müderris Ferid Kâm Bey (1864-1944), Elmalılı Hamdi Yazır Efendi (1879-1942), Üsküdarlı Şâir Talat Bey (1858-1926) ile hattat Mâcid Ayral (1890-1961) da onun yakın dostları arasındaydı. Son devrin en büyük ta lik hat ve ebrû üstâdı Necmeddin Hoca Efendi, Üsküdar ın bu mânevî ikliminden istifade edenlerden biriydi. Mûsikî eğitimi almamış olmasına rağmen makâmlara vâkıf güzel sesli bir hâfızdı. Lâtif, pürüzsüz, ince ve edâlı sesi ile okuduğu Üsküdar Ağzı Kur an Tilâveti dinleyenleri mest ederdi. Babasının vefatından sonra onun yerine tayin edildiği Üsküdar Gülnûş Vâlide Sultan Camii nin (Yeni Camii) baş imamı sıfatıyla kıldırdığı namazın tavrına göre cemaati derinden etkilerdi. Bilhassa teravih namazlarında bu tesir daha kuvvetli olurdu. Onun arkasında namaz kılan bir insan, namazın bittiğine hayıflanırdı. Kıldırdığı namazla cemaate onun kadar neşe, huzur ve letâfet bahşeden imamların sayısı çok sınırlıdır. 8 Necmeddin Hoca Efendi, bir Ramazan akşamı Yenikapı Mevlevîhânesinde terâvih kıldırmak üzere imamete geçer. Mûzipliğiyle meşhur arkadaşı hattat ve mûsikîşinâs Ömer Vasfi Efendi (1880-1928) de müezzinlik yapar. Ömer Vasfi Efendi salat-ü selâmları olmayacak makamlarda icrâ eder. Bir makâmdan diğerine geçerek Necmeddin Hoca Efendi yi zor duruma sokmak ister. O da mihrâbda bu makâmlara istisnâsız uyar. Bu hâle şaşıran Deli lakabıyla maruf Ömer Efendi şunları söylemek zorunda kalır: Ulan, seni açmaza düşürmek için gösterdiğim makâm seyirlerini ve kararlarını mûsikî bilmediğin halde nasıl yakalıyorsun? Hayret ediyorum! 9 Necmeddin Hoca Efendi nin gençlik yıllarında gönlüne tasavvuf neşesini yerleştiren Özbekler Tekkesi şeyhi Nakşî Hezârfen Edhem Efendidir. Ebrû sanatının tek temsilcisi olan Edhem Efendi, şeyhi olduğu tekkede doğmuştur. Babası Sâdık Efendi (ö.1864) de aynı dergâhta şeyhlik yapmıştır. Edhem Efendi dinî bilgilerle tasavvuf kültürünü ve ebrûculuğu babasından öğrenmiştir. Dinî ilimlerin yanı sıra kozmoğrafya ve teknik konularda dönemin akademik seviyesine ulaşmıştır. Çağatayca, Arapça, Farsça ve Ermenice ye ilave olarak teknik 8 Ahmed Yüksel Özemre, Üsküdar da Bir Attâr Dükkanı, Kubbealtı Neşriyatı 3. baskı İstanbul 2002, ss.13-17. 9 Derman, c.ii, s.187.

Cemâl-i İlâhîye Ayna Bir Yıldız: Mehmed Necmeddin Okyay 109 kitaplardan faydalanacak kadar Batı dillerini öğrenmiştir. Zamanımızda özlemi duyulan bir şeyh efendi olan Edhem Efendi, el sanatlarından ince marangozluk, doğramacılık, oymacılık, hakkâklık, hattâtlık ve ebrûculuğu öğrenip kendisine müracaat edenlere öğretmiştir. Kaybolmaya yüz tutan ebrû sanatı öğrencisi Necmeddin Hoca Efendi sayesinde yeniden canlanıp zamanımıza kadar gelmiştir. 10 Necmeddin Hoca Efendi, tasavvufu daha çok şeriata bağlılığıyla tanınan Nakşî usûlüyle tanımıştır. İleriki yıllarda gördüğü bir rüya üzerine Galata (Kulekapısı) Mevlevîhânesi şeyhi Ahmed Celâleddin Dede ye (1853-1946) intisâb ederek gönül bağını teslim etmiştir. İmamlık yaptığı Üsküdar Yeni Camii Müezzini ve ağabey diye hitap ettiği Eşref Ede Efendi kendisine Melâmet neşesini tattırmıştır. Eşref Ede Efendi nin yakın dostları Galata Mevlevîhânesi postnişini Ahmed Celâleddin Dede, Üsküdar Mevlevîhânesi potnişini Ahmed Remzi Dede (1872-1944), Türbedâr Ahmed Âmiş Efendi nin ihvânından Abdülaziz Mecdî Tolun (1865-1941) ve Üsküdar Mihrimah Sultan Camii (İskele Camii) başimamı Nâfiz Uncu (1890-1958) Necmeddin Hoca Efendi nin de dostlarıydı. Onların bulunduğu mahfillerde hoşgörü, sevgi ve muhabbet zirveye çıkardı. Necmeddin Hoca, ağabeyim dediği Eşref Ede Efendi den sık sık kendisini Türbedâr Ahmed Âmiş Efendi ye götürmesini isterdi. Bu arzusunu bir türlü gerçekleştiremezdi. Bir gün Eşref Efendi ye sitem edince, Şeriat tarafı ağır basan Necmeddin Hoca ya şunları söyler: Birâder; sen orada konuşulanlara şâhit olsan bizim küfrümüze kâil olursun. Aynı camide görev yapan bu müstesnâ iki insan, seleflerinden öğrendikleri ilim ve irfânı haleflerine aktarmışlardır. Çevrelerinde bir gönül köprüsü kurmuşlardır. Eşref Efendi bir gün yakın dostu Necmeddin Hoca Efendi ye: Gel beraber seninle Anadolu ya gidelim de Evliyâullâh arayalım, diyerek bir teklifte bulunur. Necmeddin Hoca: Hâfız ağabey; Evliyâullâhı nasıl teşhis edeceksin ki? diye sorunca şu karşılığı vermiştir: Ben evliyâullâhı gözlerinden teşhis ederim. 11 Eşref Efendi nin vefatından sonra cenaze namazını kıldıran Necmeddin Hoca Efendi: Allah Eşref ağabeyimden râzı olsun, ganî ganî rahmet eylesin! Ben Ehl-i Beyti onun sayesinde tanıyıp sevdim demiştir. 12 Necmeddin Hoca Efendi nin Ehdem Efendi den sonra gönül dünyasını 10 M. Uğur Derman, Edhem Efendi, Hezârfen, DİA, c.x, s.416. 11 Ahmed Yüksel Özemre, Üsküdar ın Üç Sırlısı, 2. baskı Kubbealtı Neşriyatı İstanbul 2004, s.43. 12 Özemre, Üsküdar ın Üç Sırlısı, ss.44, 52.

110 M. Necmettin BARDAKÇI zenginleştiren sûfî, Galata Mevlevîhânesi son şeyhi Ahmed Celâleddin Dede (1853-1946) idi. 13 Beş lisana büyük bir vukûfla hâkim, kudretli bir şâir ve mûsikîşinâs olan Ahmed Celâleddin Dede, dünyanın geçiciliğini vurgulayan şu beyitleri söyleyip Hakka yürümüştür. Dâr-ı dünya, ey birâder, köhne mihmânhânedir. Dil veren vîrâneye, uslu değil dîvânedir. Bir mukîm kimse bulunmaz hâne-i eflâkde, Cemle halk ehl-i sefer, âlem misâfirhânedir. 14 Yeğeni Mustafa Düzgünman, Hoca nın ömrünün son yıllarında kendisine bir karanfil ebrûsu armağan etmişti. Bu hediyeye çok memnun kalan Necmeddin Hoca hissiyâtını şu beyitle dile getirmiştir: Hüdâyî türbedârı Mustafa Bey kârı bu ebrû Kopartıp koklamak ister, gören her bir zen-i hûb rû. 15 Muhammed Hamidullah ın (1908-2001) bakıyyetü s-sâlihîn (Sâlih kişiler zümresinin sona kalanlarından) şeklinde vasıflandırdığı Necmeddin Hoca Efendi öğrencilerinin yanında sık sık şöyle derdi: Zamanın en iyi hocalarından ders gördüm ammâ, kendim bir şey olamadım. 16 Bu sözü, onun hocalarına saygısını ve tevâzusunu yansıtmaktadır. Hezarfen Mehmed Necmeddin Hoca Efendi, tasavvufun özü olan takvâ, ihlâs, verâ, sevgi ve hoşgörüyü şahsında toplayan bir güzel ahlâk âbidesidir. Günümüzde ihtiyaç duyulan, kendini bulunduğu çağa göre hazırlayan bir din görevlisi modelidir. Dinin şekil yönüyle birlikte derûnî boyutuna da eğilerek camideki cemaatine sağlam bir benlik kazandırmaya çalışmıştır. İrşâd faaliyetleri camiyle sınırlı kalmamış, sosyal hayatla bütünleşmiştir. Sosyal ve kültürel hayata yaklaşımı, geniş ufku ve geleneksel Türk-İslâm sanatlarına vukûfiyetiyle bir misyon ve vizyon adamıydı. Yetiştiği çevrede teneffüs ettiği tasavvuf iklimi, gönül dünyasını bezeyip çalışmalarındaki üstün başarılarda motor gücü oluşturmuştur. Kendini bilen Rabbini bilir sözünün şuurunda olarak kendisindeki kabiliyetleri geliştirerek akıl, zekâ ve hafızayı varabileceği en üst noktaya taşımaya çalışmıştır. Sonuç olarak; Hezarfen Mehmed Necmeddin Hoca Efendi hat ve ebrû sanatlarında Allah güzeldir, güzelliği sever hadisinin ışığında estetik zevkin şâhikasına erişmiştir. Taklit edilemeyen bir sanat dalı olan ebrûda gizli hazineyi keşfetmiştir. Allah kelimesinin sayı değeri ile aynı sayı değerine sahip olan lâ- 13 Abdullah Uçman, Ahmed Celâleddin Dede, DİA, c. II, s. 53. 14 Özemre, Üsküdar da Bir Attâr Dükkânı, s.71. 15 Zen-i hûb rû: Güzel yüzlü hanım 16 Derman, c. II, s.187.

Cemâl-i İlâhîye Ayna Bir Yıldız: Mehmed Necmeddin Okyay 111 leyi ebrûnun içine yerleştirerek cemâl-i ilâhîyi hat ve ebrularında yansıtmıştır. Yetiştirdiği 400 çeşit gülün yanı sıra, ebrûya yerleştirdiği gonca gül ile Allah Rasûlüne olan sevgisini sembolize etmiştir. Allah ve Muhammed (sav) aşkını çiçek diliyle terennüm etmiştir. Sanatçı kişiliğiyle öğrencilerine ve bulunduğu iklimdekilere en güzel estetik zevki tattırmıştır. Eserlerinde işlediği konularla insanımızın göz ve gönül dünyalarını süslemiş, kaybolmaya yüz tutan değerlerimizin hayat bulmasını sağlamıştır.