Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezleri açılıyor Ekim 10, 2011-1:34:30 Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ''Toplum Temelli Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı''na göre, ağır ruh sağlığı problemi olan hastaların kısa süreli hastanede yatışının ardından tedavileri ve takibinin Ruh Sağlığı Merkezleri'nde yapılacağında söyledi. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ''Toplum Temelli Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı''na göre, ağır ruh sağlığı problemi olan hastaların kısa süreli hastanede yatışının ardından tedavileri ve takibinin Ruh Sağlığı Merkezleri'nde yapılacağında söyledi. Akdağ, Rixos Grand Ankara Oteli'nde gerçekleştirilen ''Toplum Temelli Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı''nın açıklandığı basın toplantısına katıldı. Önemli bir eylem planını daha kamuoyu ile paylaşmak istediklerini belirten Akdağ, daha önce de kalp sağlığı, diyabet, obezite gibi çeşitli alanlarda eylem planı hazırladıklarını ve başarı ile yürüttüklerini söyledi. Akdağ, tüm bu alanların birey ve toplum sağlığının ilerleyen yıllarda yakından ilgilendiren konular olduğunu dile getirerek, en son olarak da Dünya Ruh Sağlığı Günü'nde yeni eylem planını açıklamaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirtti. Akdağ, söz konusu eylem planının oluşması için 2006 yılında strateji oluşturulduğunu, ardından Eylem Planının hazırlanmaya başlandığını ifade etti. Ruh sağlığının çok geniş bir kavram olduğunu belirten Akdağ, ruh sağlığı denildiğinde ilk olarak akıl hastalıklarının geldiğini söyledi. ''Bizim tarihimizde, kültürümüzde bu hastaların
her zaman müstesna bir yeri olmuştur. İnancımızda, yine bu hastaların yaptıklarından mesul olmadıkları için günahsız olarak kabul edildiğini biliyoruz'' diyen Akdağ, bu kişilerin toplum tarafından her zaman şefkat gördüklerini anlattı. Akdağ, bu hasta grubunun batılı toplumlarda Orta Çağ'da çok büyük haksızlara maruz kaldığını belirterek, ''o zamandan bu yana bizim toplumumuzda büyük bir şefkat görmüştür'' dedi. 16. asır Edirne Şifahanesi'nde akıl hastalığı için musikinin teskin edici olarak kullanıldığını aktaran Akdağ, ''Ancak üzülerek ifade etmeliyiz ki, daha sonra şartlar kötüleşti, kabul edilemez hale geldi. Hatta 20. yüzyılda bile bu durumun sürüyor'' diye konuştu. ''Şu anda her ilimize psikiyatri uzmanı atanmış durumdayız'' Akdağ, 2002 yılından sonra sağlık alanında önemli bir dönüşüm yaşandığını anımsatarak, ruh sağlığı alanında da mevcut hastanelerin fiziksel şartlarının olabildiğince düzeltilmesi ile başlandığını söyledi. Türkiye'deki yapılandırma hakkında bilgi veren Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ülkemizde 8 ruh sağlığı hastanesi inşa edilmişti. Bölgesel hizmet veren hastanelerdi bunlar. Bir anlamda Siirt'teki, Bitlis'teki hasta Elazığ ya da Adana'ya, bazen İstanbul'a gitmek zorunda kalıyordu. Şu anda her ilimize psikiyatri uzmanı atanmış durumdayız. Psikiyatri bozukluğu olan kişiler, bazı özel durumlar haricinde bir ilden bile gitmiyorlar. Çocuklarımız için bunu henüz sağlayabilmiş değiliz. Bunun için de üzülüyoruz. Çünkü, çocuk psikiyatrisi uzman sayımız henüz yetersiz. Bu alanda da eğitim kontenjanlarını artırdık. Çok yakın bir zamanda bu uzman arkadaşlarımız da her ilde görev yapmış olacak. '' Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezleri açılıyor Tüm bu yapılanların, aslında hedefe ulaşmak için ilk adımlar olduğunu vurgulayan Akdağ, Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı'nı da bu nedenle hazırladıklarını ifade etti. Söz konusu plana bakıldığında, hizmetlerin odağında hastanın ve ailesinin ihtiyaçlarının olduğuna dikkati çeken Akdağ, ''Bunun altını çizmek isterim. Örneğin, ağır ruhsal sorunu olan bir vatandaşımıza nasıl hizmet vereceğiz? Bu hizmet, modelinde, hedefimiz hastanın evine en yakın yerde hizmet alabilmesidir. Eğer, kısa süreli bir yatış gerekiyorsa, o ildeki bir psikiyatri kliniğinde, yataklı bir kurumda kısa süreli yatışı sağlanacak. Bundan sonra, Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezleri diye isimlendirilen bir merkezde takip edilecek'' diye konuştu. Akdağ, saldırganlık gibi ağır durumlar gösterebilen akıl sağılı problemi yaşayan kişinin hastaneye müracaat edeceğini, hastanede kişinin acil tedavisinin yapılacağını, yatış gerekliliği halinde yatışının yapılacağı anlatarak, hastanın yatış durumunun gerektirecek sorunun ortadan kalkması halinde hastanın Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezleri'nin gözetimine gireceğini vurguladı. Yaklaşık her 200-300 bin nüfus için bir Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezi'nin oluşturulacağını anlatan Akdağ, bu merkezlerin her ilde açılmaya başlandığını anlatarak, şunları kaydetti: ''İlgili merkezlerin şu anda sayısı 29. Bu sayıyı artıracağız. İlk etapta, 236 Toplum Temelli Ruh Sağılı Merkezi düşünüyoruz. Bu merkezlerde, psikiyatri uzmanı, sosyolog, sosyal
çalışmacı, uzman hemşirelerin çalıştığı alanlar olacak. Merkezlerde, hastaların rehabilitasyonlarına katkı sağlamak için uğraş terapistleri olacak. Mevcut merkezlerde bunlar şuanda var. Hatta buna rağmen hastamız, bu merkeze günübirlik olarak gidip evine dönemiyorsa, hastanın gelmeme durumu varsa, hizmete ulaşamıyorsa hizmeti hastanın ayağına götürerek, evinde mobil hizmet ekibiyle de acil tedavisi yapılacak. Yani, bu toplum temelli, hasta odaklı, kapsamlı ve entegre bir hizmet modeli olacak. Bu hizmet modeli, süreç içerisinde aile hekimlerimizle de irtibatlandırılacak.'' Rixos Grand Ankara Oteli'nde gerçekleştirilen ''Toplum Temelli Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı''nın açıklandığı basın toplantısında yaptığı açıklamada, Eylem Planı'nda aktivitelerin kısa, orta ve uzun vadeli olarak planlandığını belirtti. Kısa vadede, Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezlerini açtıklarını dile getiren Akdağ, ayrıca, şiddet gören kadın ve çocukların da hizmet alabilecekleri merkezleri açacaklarını söyledi. Akdağ, ''herhangi bir şekilde gerek fiziksel gerek ruhsal gerekse cinsel şiddete maruz kalmış kadın ve çocukların korunması için açılacak bu merkezlerin çok özel olduğuna'' işaret etti. Bunların ilkinin Ankara'da Çocuk Koruma Merkezi olarak açtıklarını, ikincisinin yine Ankara'da Kadın Koruma Merkezi olarak açacaklarını anlatan Akdağ, ''Bu merkezler gerçekten son derece örnektir. Özellikle çocuklar için açtığımız merkez, şu anda mükemmel hizmet veriyor'' dedi. Akdağ, Ankara'daki bu modelleri tüm ülkeye süreç içinde yaygınlaştıracaklarını ifade etti. Orta vadede entegrasyonu bitirerek, aile hekimleri ile irtibatı sağlayacaklarını belirten Akdağ, aile hekimlerini yaygın görülen ruhsal bozukluklar açısından eğiterek ruh sağlığı hizmetlerinin daha yaygın bir şekilde verilmesini sağlayacaklarını anlattı. ''Adli psikiyatri için özel hastaneler yapıyoruz'' Ayrıca, çocukların da ruh sağlığını geliştirmeye yönelik programları da yine aile hekimleri ile birlikte hayata geçirdiklerini dile getiren Akdağ, bu arada yeni hastaneler inşa edeceklerini, bu hastanelerde ruh sağlığı alanına ayrılan yatak kapasitesini artıracaklarını söyledi. ''Adli psikiyatri için özel hastaneler yapıyoruz'' diyen Akdağ, şöyle devam etti: ''Biliyorsunuz, suç işlemiş bazı kişilerin hapishanede değil, adli psikiyatri kliniklerinde yatırılması gerekiyor. Bunun için, bu hastalara ait özel hastaneler yapıyoruz. Burada bir mesele var. Biraz, Sağlık Bakanlığının alanının azıcık dışına çıkan bir mesele. Bunu da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Şahin'le görüştük. Bu hastaların bir kısmının, evinde konaklayabileceği yakınları yok. Türkiye'de aile yapısı kuvvetli olduğu için, böylesine açıkta kalmış hasta sayısı az ama, yine de bunları da Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezleri'nde takip ederken, mutlaka çocuklara yaptığımız Sevgi Evleri gibi özel evler inşa ederek, buralarda barındırmak durumundayız. Değerli Bakanımız Fatma Şahin'i de bu konunun takipçisi olarak düşünüyoruz. Kendileriyle de bu hususta görüştük, çok da makul çerçevede belli bir aşama kaydedeceğimizi görüyorum'' dedi. ''Türkiye'de doktor sayısı toplamda az"
Akdağ, Türkiye'nin bunların gerçekleştirilebilmesi için önündeki en büyük sorunun ''insan kaynağı'' ve hastane ile yatak sayısının işin olmazsa olmaz bir koşulu olduğunu ifade ederek, ''Ancak halledilmesi bizim hükümetimiz açısından en kolay olanı da budur'' dedi. Sağlık alanında yetişmiş eleman sıkıntısının burada da ön plana çıktığını belirten Akdağ, şunları kaydetti: ''Hükümetlerimizin ilk 7 senesinde bu hususta YÖK yönetimiyle hiç mesafe katedemediğimizi hatırlatmak isterim. Ama son yıllarda YÖK yönetimi de bu meselenin önemini anlamış durumda yaptığımız görüşmeler ve sağlık insan gücü sayısının artırılması için fakültelerimizde kontenjanlar artırılmaya başlandı. Bunun, bir zaman gerektirdiğini hepimiz biliyoruz. Sadece psikiyatri alanında yetişmiş insan eksiğimiz yok. AB ülkeleri ile Türkiye'deki uzman sayısı karşılaştırıldığında, hepsinde son derece alt sıralardayız. Bunun sebebi, Türkiye'de doktor sayısının toplamda az olmasıdır. Maalesef, üzülerek ifade ediyorum, hala Türkiye'deki meslek örgütü doktor sayısının yeterli olduğunu iddia etmektedir. Onlar, 'sayının yeterli, dağılımın yetersiz olduğunu' söylüyorlar. Oysa, şu anda Türkiye'de pratisyen hekim dağılımı son derece dengelidir. Buna rağmen, sıkıntı çekiyoruz. Uzman dağılımında kısmi dengesilikler var, ama bunu da büyük ölçüde önledik. Medya mensuplarına da seslenen Akdağ, haber yapıldığında konun uzmanına danışılması gerektiğinin altını çizdi. Akdağ, Rixos Grand Ankara Oteli'nde gerçekleştirilen ''Toplum Temelli Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı''nın açıklandığı basın toplantısı sonrasında, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, ''Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile bir başka çalışmanın daha olduğu basına yansıdı. Eşine şiddet uygulayan erkeklerin zorunlu olarak psikolojik tedavi göreceklerine ilişkin bilgiler yer aldı. Bu kişiler, Toplum Temelli Ruh Sağılı Merkezleri'nde mi yoksa adli vakalara bakılan hastanelerde mi bu tedaviyi alacak?'' sorusu üzerine Akdağ, ''Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın topluma açıkladığı bu önemli bir konu. Çünkü, şiddet uygulayan eşleri sadece cezalandırmanın yetmeyeceğini biliyoruz. Cezalandırılması gerekenler, elbette cezalandırılacaktır. O zaten adli mekanizmanın işi, bizim işimiz değil. Bizim, işimiz, bu davranışta bulunanların ruh sağlığı problemi varsa bunların da tedavi edilmesidir ve daha sonra rehabilitasyona tabi tutulmasıdır'' dedi. Toplum Temelli Ruh Sağlığı Merkezle'nin bunu da gerçekleştirebilecek durumda olduğunu ifade eden Akdağ, ''Buna göre dizayn ediliyor. Bütün bu işleri yapacak kadar ilgili personel sayısı var mı dersek, sayıları artırmaya çalışıyoruz. Şu anda yapabileceğimiz budur'' dedi. ''Uzmanlık öncesinde hekimlere senet imzalatacağı ve mecburi hizmetini tamamlamayan hekimlerin tazminat ödeyeceğine ilişkin haber var. Bunu değerlendirir misiniz?'' şeklindeki soru üzerine de Akdağ, ''Doktorların zaten devlet hizmeti yükümlülüğü var. Bu hususta bildiğim budur. Bakanlık adına, uzmanlık eğitimi yapmışsa, bu hususta bir takım yükümlülükler oluşuyor, bu çok tabidir. Zannediyorum, onunla ilgili size de haberler gelmiş olabilir'' diye konuştu. ''Akıl hastaneleri tarih oluyor''
Bir gazetecinin ''Akıl hastaneleri kapanıyor mu?'' sorusu üzerine Akdağ, ''Hastaların, evlerinden uzak hastanelerde aylarca yattığı akıl hastaneleri tarih oluyor'' dedi. Akdağ, şöyle devam etti: ''Bunun en önemli sebebi de şu; en mükemmel akıl hastanesinde de yatsanız, oradaki personeli en mükemmel şekilde de geliştirseniz, bu uzun süreli yatışların olduğu hastanelerde bir müddet sonra personelin davranış biçimi değişiyor. Hastaya karşı davranış biçimi farklılaşıyor. Dolayısıyla böyle farklı hastaneler yapmıyoruz, bunları süreç içinde ortadan kaldıracağız.'' Programın hazırlanmasında katkı sağlayan Prof. Dr. Medaim Yanık da aynı soruya ''Dünyada bu konudaki eski model, hastaların büyük hastanelerde kalmasına, ikinci model hastanelerin tamamen kapatıldığı toplum temelli modelin yüzde yüz uyguladığı ve üçüncü olarak da denge modeliydi. Eylem Planı'nda denge modeli benimsenmiştir. Büyük akıl hastanelerin küçültülmesi ve büyük hastanelerin inşa edilmemesi, develet hastanelerinin bünyesinde psikiyatri kliniklerinin oluşturulması ve Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri'nin oluşturulması mantığına dayanıyor'' dedi. ''Bir metin oluşturdular, yakın bir zamanda bize teklifte bulunacaklar'' ''Tam Gün Yasası ve son çıkan Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili olarak YÖK'ün bir önerisi vardı. Bu konuda sizinle görüştü, bu öneriye nasıl yaklaşıyorsunuz?'' sorusu üzerine de Akdağ, ''Evet, YÖK ile bu konuyu görüştük. YÖK'ün doktor ve hukukçu öğretim üyeleriyle birlikte. Bir metin oluşturdular, zannediyorum, yakın bir zamanda bize teklifte bulunacaklar. Ama, bu metni çalışırken de doğrusu bir paylaşım oldu'' dedi. Akdağ, ''Tam Gün Yasası sonrasında hastanelerde sıkıntı yaşandığı, hastaların mağdur olduğu ifade ediliyor. Bunun 'misafir doktor' ile çözümleneceğine ilişkin haberler yer aldı. Bunu konuda nasıl bir değerlendirmede bulunursunuz?'' sorusu üzerine de ''Türkiye'de 40 bin uzman var. Uzmanların, üniversitelerde çalışan öğretim üyelerinden 600 ile ilgilidir. Geri kalanlar zaten tam gün çalışıyorlar'' yanıtını verdi. ''Uzman hekimlerden alanında yetersiz olanların, yeniden eğitime tabi tutulacağına ilişkin bilgiler yer aldı. Bu konuda nasıl bir açıklama yaparsınız?'' sorusuna da Akdağ, ''Bu husus, muhtemelen bizim yeni Teşkilat Kanunu Taslağı'mızla alakalıdır. Bir şekilde, görevi ile ilgili eksikliği tespit edilen ve bunun idari yoldan ya da adli yoldan ortaya konduğu hekimlerimizin belli bir süreyle eğitim alması ile ilgili bir düşüncemiz var. Ama, söylediğim gibi idari bir soruşturma ya da adli bir soruşturmayla görev kusuru tespit edilen kişilerden bahsediyoruz'' diye konuştu. Akdağ, psikiyatrik hastalara farklı bakılmasının, damgalanmasının önlenmesinde medyanın katkısının önemli olduğuna da değinerek, psikiyatrik sorunu olanların da olmayanların da suç işleyebildiğini, aradaki suç işleme oranlarının da birbirinden çok farklı olmadığını söyledi. ''Madde bağımlılığında daha geniş kapsamlı bir eylem planı yayımlanacak'' Eylem Planı Koordinatörü uzman Dr. Gazi Alataş da ''Maddi kullanımına başlama yaşının gittikçe düştüğü ve gençler arasında arttığı belirtiliyor. Eylem Planı'nda bu konuda da uygulama yer alıyor mu?'' sorusu üzerine şunları söyledi:
''Bu, planın iki yerinde yer alıyor. Bakanlık olarak, madde bağımlılığında daha geniş kapsamlı bir eylem planı da ilerleyen dönemde yayımlanacak. Kullanıma başlama yaşı, gittikçe düşüyor. Ülke olarak, Avrupa'ya göre şanslıyız, çünkü onlarda bu sorun daha fazla görülüyor. Ama, biz de tedbirlerimizi şimdiden alalım. Onların şu anda yaşadığını, biz ülke olarak ileride yaşamak istemiyoruz. Hem Çocuk Psikiyatrisi bölümünde eğitim ve tedavi anlamında bir yapılanma öngördük hem de madde bağımlılığı ayrı bir programa bağlayalım istedik. Milli Eğitim ve Adalet Bakanlığı ile de koordineli bir plan doğrultusunda çalışma yürütmeyi hedefledik.'' ''Planın toplum temelli olacağı vurgulandı. Bunun vatandaşa getirisi ne olacak?'' sorusunu da Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Temsilcisi Maria Cristina yanıtladı. Bu hizmet modelinin, insanlara ihtiyaç duydukları alternatif hizmetleri sunabilmek anlamına geldiğini ifade eden Cristina, ruh sağlığı bozuk olan hastaların ''anormal'' kabul edilmemesi gerektiğini, bunun da normal bir hastalık olarak görülmesi gerektiğini vurguladı. Toplum tarafından bunun bu şekilde algılanması gerektiğine işaret eden Cristina, ''Bu kişiler, fiziksel hastalıkları olanlardan daha fazla acı çekiyorlar. Uzun süre tedavi alıyorlar, kurumsal bakım alıyorlar. Bu da acılarını katlıyor'' diye konuştu.