TÜRK DÜNYASI İNCELEMELERİ DERGİSİ Journal of Turkish World Studies



Benzer belgeler
II. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR KONGRESİ ÖZEL BÖLÜMÜ

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Program. AÇILIŞ 15 EKİM :00-12:00 İstanbul Üniversitesi Cemil Bilsel Konferans Salonu

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

T.C. NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı İLGİLİ MAKAMA

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Konu Anlatımlı Soru Bankası ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ...

Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kültür Merkezi Mavi Salon. Prof. Dr. Mustafa ALİŞARLI Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü

Yrd. Doç. Dr. Bahadır Bumin ÖZARSLAN

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Unvanı (Resmi), Ardahan. Doğum Tarihi ve Yeri

PROF. DR. CENGİZ ALYILMAZ

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

Çeşm-i Cihan Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları E-Dergisi

1 İSMAİL GASPIRALI HER YIL BİR BÜYÜK TÜRK BİLGİ ŞÖLENLERİ. Mehmet Saray

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98

İÇİNDEKİLER. 1. BÖLÜM İSLÂMCILIK VE YENİ İSLÂMCI AKIM Yeni İslamcı Akımın Entelektüel Zemini Olarak İslâmcılık...17 Yeni İslâmcı Akım...

ÖZGEÇMİŞ Yaşar Kemal in Romanlarında Toplumcu Gerçekçilik (devam ediyor)

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ PDF

PROF. DR. HÜLYA SAVRAN. 4. ÖĞRENİM DURUMU Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

ÖTKEN KÜNLER, KECE VE KÜNDÜZ, KUTLUG KAN ROMANLARINDA TEMA

UKBA. e Bülten TACİKİSTAN DAN TÜRKİYE YE UKBA DERNEĞİ AMERİKA DA SOHBET MECLİSLERİ KURDU KARDEŞLERİMİZLE PİKNİKTEYİZ

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

Sahibi: Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği adına Mehmet Veysî DÖRTBUDAK. Editör: Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM

Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Ege Üniversitesi 06/2006. Doktora Türk Halk Bilimi Ege Üniversitesi 12/2012

Romancı Kimliğiyle Suat Derviş

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Afyonkarahisar Kocatepe

II) Hikâye Dışı düzlemi

Iğdır Sevdası AVUKAT SEVDA DOĞAN

ISSN SÛFÎ ARAŞTIRMALARI SUFI STUDIES

ATTİLA İLHAN ın HAYATI MAVİCİLİK AKIMI

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

Her milletin dili kimliğidir eğer dilinizi yozlaştırırsanız kimliğiniz erozyona uğrar.

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Unvanı , Ardahan. Doğum Tarihi ve Yeri

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ORTA DOĞU VE KAFKASYA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

TEMEİ, ESER II II II

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Cesaretin Var Mı Adalete? Çocuklar günümüz haberleriyle, gündemle ne kadar iç içe?

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Unvanı , Ardahan. Doğum Tarihi ve Yeri

K A N A Y A N Y A R A K A R A B A Ğ

Etkinlikler T.C. İstanbul Aydın Üniversitesi. Adına Sahibi Dr. Mustafa AYDIN. (Mütevelli Heyet Başkanı) YAYIN KURULU YAYINA HAZIRLAYANALAR

1991 Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi.

DESTANLAR VE MASALLAR. Muhsine Helimoğlu Yavuz HILE İLE DILE. Masal. KÜRT MASALLARI Resimleyen: Claude Leon

OSMANLI BELGELERİNDE MİLLÎ MÜCADELE VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Azrail in Bir Adama Bakması

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK

İBRAHİM ŞİNASİ

YRD. DOÇ. DR. ABDÜLKERİM GÜLHAN /4508.

Ü N İ T E L E N D İ R İ L M İ Ş Y I L L I K D E R S P L A N I

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ İNSANİ BİLİMLER VE EDEBİYAT FAKÜLTESİ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI BÖLÜMÜ DÖRT YILLIK-SEKİZ YARIYILLIK DERS PROGRAMI

ÖZGEÇMİŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite

İ Ç İ N D E K İ L E R

Yeni Osmanlılar Cemiyeti Kurucularından Mehmed Âyetullah Bey Dönem-İnsan-Eser

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

Turkish Studies Türkoloji Dergisi

ÖZGEÇMİŞ. : Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. : :

Avukat Bekir Berk abinin mahkemedeki müdafaalarından hakimlerin ağzı açık kalmış

ÖZ GEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Oğuzhan KARABURGU 2. Doğum Tarihi: Unvanı: Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu:

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

TANZİMAT I. DÖNEM: ŞAİR VE YAZARLAR. * Şinasi *Ziya Paşa *Namık Kemal. * Ahmet Mithat Efendi *Şemsettin Sami

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

DERS PLANI DEĞİŞİKLİK SEBEBİNİ İLGİLİ SÜTUNDA İŞARETLEYİNİZ "X" 1.YARIYIL 1.YARIYIL 2.YARIYIL 2.YARIYIL. Kodu Adı Z/S T+U AKTS Birleşti

TÜRK DÜNYASINI TANIYALIM

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Doç. Dr. Rıza BAĞCI

Doç. Dr. Mustafa Alkan

...Bir kitap,bir mesaj!

YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ DÜNYANIN HER YERİNDEYİZ!

Genezinli Eliçin Ailesi

AGRT DEN TARİHİMİ ÖĞRENİYOR, TABİATI SEVİYORUM SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

Fen - Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

Transkript:

ISSN: 1301-2045 EGE ÜNİVERSİTESİ TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK DÜNYASI İNCELEMELERİ DERGİSİ Journal of Turkish World Studies Cilt/Volume: V Sayı/Issue: 1 Yaz / Summer - 2005 Bornova - İZMİR

Ege Üniversitesi Yönetim Kurulu nun 02.09.2005 tarih ve 5/5 no lu kararı ile basılmıştır. Baskı : Ege Üniversitesi Basımevi Bornova- İZMİR Tel: 0232 388 10 22 E-posta: bsmmd@rektorluk.ege.edu.tr

TÜRK DÜNYASI İNCELEMELERİ DERGİSİ Journal of Turkish World Studies SAHİBİ-SORUMLU MÜDÜR / Owner Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü adına Enstitü Müdürü Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN EDİTÖR / Editor Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN YAZI İŞLERİ / Editorial Secretary Yard.Doç.Dr. Ali EROL Arş. Gör. Özgür AY YAZIŞMA ADRESİ / Correspondence Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü 35100 Bornova İZMİR Telefon / telephone : 0.232.3880110 / 2958 Belgegeçer / fax : 0.232.3427496 Elmek / e-mail : gurer_gulsevin@yahoo.com Dizgi / Compsition: Arş. Grv. Özgür AY Baskı / Print: Ege Üniversitesi Basımevi Bornova İZMİR YAYIN KURULU Editorial Board Prof. Dr. Metin EKİCİ Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN Prof. Dr. Zeki KAYMAZ Doç. Dr. Turan GÖKÇE Doç. Dr. Alimcan İNAYET Doç. Dr. Yüksel SAYAN Yard. Doç. Dr. Metin ARIKAN Yard. Doç. Dr. Mehmet TEMİZKAN Yard. Doç. Dr. Rabia UÇKUN BU SAYININ BİLİMSEL DANIŞMA KURULU Advisory Board Prof. Dr. Mustafa CEMİLOĞLU (Uludağ) Prof. Dr. Ali DUYMAZ (Balıkesir) Prof. Dr. Metin EKİCİ (Ege) Prof. Dr. İnci KUYULU ERSOY (Ege) Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN (Ege) Prof. Dr. H. Ömer KARPUZ (Pamukkale) Prof. Dr. Zeki KAYMAZ (Ege) Prof. Dr. Bayram KODAMAN (Süleyman Demirel) Prof. Dr. Sadettin ÖZÇELİK (Dicle) Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN (Ege) Prof. Dr. Kemal YÜCE (Çanakkale Onsekiz Mart) Doç. Dr. Erdoğan Boz (Afyon Kocatepe) Doç. Dr. Şerif Ali BOZKAPLAN (Dokuz Eylül) Doç. Dr. İlhan GENÇ (Dokuz Eylül) Doç. Dr. Turan GÖKÇE (Ege) Doç. Dr. Alimcan İNAYET (Ege) Doç. Dr. Mustafa ÖNER (Ege) Doç. Dr. Yüksel SAYAN (Ege) Yard. Doç. Dr. Turgay CİN (Ege) Basım tarihi: 30.09.2005, Baskı adedi: 200 Bornova İZMİR 2005 E.Ü. Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, yılda iki kez yayımlanan ulusal hakemli bir dergidir. DERGİMİZİN YURT DIŞI HABERLEŞME ÜYELERİ ABD - Uli Şamiloğlu; ALMANYA - Mark Kirchner; ALTAY - Napir Bailkan; AZERBAYCAN - Kemal Abdullayev; BULGARİSTAN - Cengiz Hakov; ÇİN-Turup Barat; FİNLANDİYA - Okan Daher; FRANSA - Remy Dor; GÜRCİSTAN - Elisabet Bjalava; HAKASYA - Viktor Yakovleviç Butanayev; HOLLANDA - F. De Jong; IRAK - Çoban Hıdır Uluhan; İNGİLTERE - Arthur Hatto; İRAN - Cevat Heyet; JAPONYA - Tadashi Suzuki; KAZAKİSTAN - Seit Kaskabasov; KIBRIS - Mahmut İslamoğlu; KIRGIZİSTAN - Abdıldacan Akmataliyev; MACARİSTAN - Georgy Hazai; MAKEDONYA - Oktay Ahmed; MOLDOVA - Lüba Çimpoeş; ÖZBEKİSTAN - Töre Mirzayev; ROMANYA - Tahsin Cemil; RUSYA - Dimitry Vasilyev; TATARİSTAN Mirfatih Zekiyev; TÜRKMENİSTAN - Gurbandurdu Geldiyev; UKRAYNA - İsmet Zat; ÜSKÜP - Sevim Piličkova; YUNANİSTAN Mücahit Mümin

İÇİNDEKİLER / CONTENT MAKALELER Fatma AÇIK: "Ötken Künler, Kece ve Kündüz ve Kutlug Kan Romanlarında Tema / The Them in "Ötken Künler", "Keçe ve Kündüz" and "Kutlug Kag" Novels... 1 Metin ARIKAN: Gaspıralı nın Türk Dünyası na Tesirleri / Influences of Gaspirali on the Turkish World... 13 Şahin BARANOĞLU: Türkçede Ad Verme ve Tanımlama / Name Giving and Describing in Turkish........ 21 Mustafa CEMİLOĞLU: İsmail Gaspıralı ve Eğitim-Öğretim Faaliyetleri / İsmail Gaspıralı and His Activities in Education 31 Ali DUYMAZ: Azerbaycan Tekerlemeleri (Sanamaları) Üzerine Mukayeseli Bir Değerlendirme / A Comparative Analysis on Azerbaijan Tekerleme (Sanama) s... 37 Metin EKİCİ: Bergama Yöresi Hıdırellez Geleneklerinde Toplum ve Çevre Bilinci / The Environmental and Social Consciousness of the Hıdırellez Celebrations in Bergama Region of Turkey. 47 Ali EROL: Modern Azerbaycan Edebiyatı'nın Dönemlere Göre Tasnifi Üzerine / On Periodical Classification of Modern Azerbaijani Literature.... 53 Gürer GÜLSEVİN: Ağız Araştırmalarımızda Yaygınlaşmış Yanlışlıklar (2): değişmenin istikameti bakımından yapılan yanlışlıklar / On the wide spread mistakes in publication of dialect researches (2).. 59 Alimcan İNAYET: Moğolca Aracılığıyla Mançucaya Geçen Bazı Türkçe Kelimeler Üzerine / On Some Turkish Words in Manchu Languge Borrowed Via Mongolian 65 Kasım İNCE: Denizli de Yeni Camii Yanındaki Üç Kitabe / Three Inscription Panels Near Yeni Camii in Denizli... 69 Zeki KAYMAZ, İsmail Bey Gaspıralı da Dilde Birlik Fikri / Unity in Language According to İsmail Gaspıralı.. 75 Sadettin ÖZCELİK: Dede Korkut ta Yanlış Yazılmış Birkaç Kelime ve Okunuş Şekilleri Üzerine / On the several words that has been passed in Dede Korkut 79 Yüksel SAYAN, Bakü Şehir Hanlarından Bir Örnek: İki Katlı Kervansaray / An Example to Baku City Hans: The Two Storey-Karavansarai 85 Mehmet TEMİZKAN, Divan Edebiyatı ve Türk Dünyası / The Divan Literature and the Turkic World...... 93 Süleyman Sırrı TERZİOĞLU, 1992 Türkmenistan Anayasasında İnsan Hakları / "Human Rights" in 1992 Turkmenistan Constitution 97 Fikret TÜRKMEN, Gaspıralı İsmail Bey e Göre Fikirde Birlik İdeali / On the Gaspıralı İsmail Bey s Ideal of The Unity in Ideas... 107

ÇEVİRİLER AKTARMALAR Sarıgül BAHADIROVA (Akt. Pınar DÖNMEZ FEDAKAR) Dede Korkut Kitabı ve Alpamıs Destanı nın Karakalpak Varyantı... 113 Bayrammırat BAYMIRADOV (Akt. Maksut BELEN): Hoca Ahmed Yesevî nin Mezarında Bulunan El Yazması... 121 Cabbar İŞANKUL (Akt. Selami FEDAKAR): Destanlarda Olağanüstü Doğum Motifi. 125 Sergey E. MALOV (Çev. Minara ALİYEVA ESEN): Doğu Türkistan da Konuşulan Uygur Ağızları Üzerine Malzemeler 129 Celil NAĞİYEV (Akt. Gönül BEŞİROVA): Kitab-i Dede Korkut ta Psikoloji... 141 Leonid P. POTAPOV (Çev. Muvaffak DURANLI): Altay Halklarında Şaman Tefine Verilen Adların Semantiği.... 147 Nishwaki TAKOVA (Çev. Abdulhakim Mehmet): Tömür Batur Hikâyesi Üzerine Motif İncelemesi... 153 Kamal TALIBZADE (Çev. Ali EROL): Azerbaycan da Edebî Eleştiri Sovyet Eserlerine Yeni Bir Bakış.. 159 DEĞERLENDİRMELER Muvaffak DURANLI: İmperiat HALİPEYEVA, Mifologiçeskaya Proza Kumıkov (İssledovaniya i Tekstı), Mahaçkala, 1994, 210 s... 163 Ali EROL: Kamal Abdulla, Yarımçıq Elyazma, "XXI"-YNE, Bakı-2004, 288 s. 165 Burak GÖKBULUT: Mustafa GÖKÇEOĞLU, Efsanelerimiz, Lefkoşa: Gökçeoğlu Yay., 2004, 255 s... 169 Turan GÖKÇE: Osmanlı İdaresinde Kıbrıs (Nüfusu-Arazi Dağılımı ve Türk Vakıfları), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu: 43, Ankara 2000, XL+428 s.. 171 YAYIN İLKELERİ 175

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, Cilt: V, Sayı 1, Sayfa: 1-12, İZMİR 2005. "ÖTKEN KÜNLER, KECE VE KÜNDÜZ ve KUTLUG KAN ROMANLARINDA TEMA The Theme in "Ötken Künler", "Keçe ve Kündüz" and "Kutlug Kan" Novels Fatma AÇIK* Özet Özbek yazarları XX. yüzyılda bir yandan sosyalist sistemin dünya ölçüsünde tanınmasını sağlayıcı, üstünlüklerini tebliğ etmesi, Sovyet halkları arasında dostluk, kardeşlik hislerini geliştirmey amaçlayan eserler yazma zorunluluğu içindeyken; diğer yandan yeni nesillere millî değerleri, yenilikçi (cedidane) görüşleri aktarmayı görev bilmişlerdir. Bu aktarımı eserlerinde ustalıkla gerçekleştiren Çolpan, Kadiri ve Aybek e ait üç roman makalemize konu edilmiştir. Sanat yönü kuvvetli Ötken Künler, Kece ve Kündüz ile Kutlug Kan romanlarında toplum ve şahıs, insaniyet, ilerleme ve bunlara karşı güçler hakkında bazı millî meziyetler yüceltilmiştir. Anahtar Kelimeler: Özbek romanı, millî değerler, tema, ceditçilik Abstract XX century, Uzbek authors in one aspect they pay attention to transmit the view of national values, modern opinion about values to young generation, despite they had to write novels in order to make socialist system known in worlwide, to show superiority of the system and devolepe brothershood and friendships among Soviet public. Three novels of Çolpan, Kadiri and Aybek who wrote this sort of work are subject of this article. From the standpoint of arts Ötken Günler, Kece ve Kündüz and Kutlug Kan are very powerfull and national values are exaltated towards the pover against to public and individuals, humanity and progress Keywords: Uzbek novel, National values, Them, Jadididsm Ülkemizde Çağdaş Özbek edebiyatı çok az tanınmaktadır. Çeşitli zamanlarda birtakım vesilelerle Türkiye ye gelen araştırmacılar imkan dahilinde Özbek edebiyatının tanıtımına yönelik çalışmalar yapmışlar, bizdeki bazı araştırmacılar da -Timur Kocaoğlu, Hüseyin Özbay, Yusuf Avcı, Aynur Öz, Fikret Türkmen, Ertuğrul Yaman vb.- belirli dönem ya da şahsiyetler üzerine incelemeler yapmışlarsa da, araştırılması gereken daha pek çok konu mevcuttur. XIX. yüzyıl sonu XX. yüzyıl başları yeni Özbek edebiyatının oluşumunda mürekkep bir devirdir. Özbek aydınlarının bazıları Çarlık rejimiyle işbirliği yaparken, bazıları da Bolşeviklerle birlikte hareket ederek halkın menfaatlerini koruyabileceklerini düşünmüşlerdir. Özbekistan da millî matbuat, millî edebiyat, millî eğitim ve millî hakimiyet faaliyetlerinin ömrü çok kısa olmuştur. Komünistlerin başarısı ile millî kuruluş ve fikirlerin yerine sosyalizm ideolojisini yerleştirecek ve yaygınlaştıracak kurum ve ideolojiler ikame edilmiştir. Üç dönem içinde ele alınan Özbek-Sovyet Edebiyatı; II. Dünya Savaşına kadar olan dönem; 1941-1945 yılları arası ve Savaştan sonraki bağımsızlığa kadar olan dönem şablon mevzular üzerine kurulmaya çalışılmıştır. Özbek-Sovyet edebiyatının her türünde parti ideolojisinin ön planda tutulması zarureti bir anlamda sanatçıların yaratıcılığını etkilemiştir. * Dr., Gazi Üniversitesi, TÖMER. 1

Fatma Açık Bu etkinin nispeten daha az olduğu bir dönemde kaleme alınmış olan ve vermek istediği mesaj bakımından birbirleriyle benzerlikler gösteren üç önemli Özbek romanı, Türk okuyucunun muhayyilesinde bir fikir oluşturmak amacıyla ele alınmıştır. Bu romanların değerlendirmesine geçmeden önce Özbek romancılığı hakkında genel bir bilgi verilmesi uygun görülmüştür. Bu bilgiler; Özbek-Sovyet Edebiyatı Ansiklopedisi, Özbek edebiyatı ders kitapları ve roman özetlerinden alınmıştır. Kronolojik olarak yazar isimleri ve bu yazarların romanlarının isimleri yer almaktadır. Romanlar hakkında ileri sürülmüş görüşlerin ve tenkitlerin ışığında birer cümlelik yargılara da yer verilmiştir. Özbek edebiyatında roman türünün doğuşu, XX. yüzyıl başlarına rastlamaktadır. Usul-i Cedit ve beraberindeki modernleşme hareketinin bir parçası olarak başlayan Özbek romancılığının doğuşunu hazırlayan kaynakları Sabır Mirveliyev dört ana başlık etrafında değerlendirmektedir: 1 1. Tarihi süreçolayların gelişimi, 2. Halk edebiyatı geleneği ve eserleri, 3. Klasik edebiyat geleneği ve eserleri, 4. Kardeş topluluklar, Rus ve Dünya edebiyatına ait eserler. Özbek romanında ana konuların odaklanmaları şöyledir: a) Yakın tarih; Tinimsiz Şeher, Songi Kaniz, Vefa... b) Zengin-fakir çatışması Barsa kelmes, Alaböci, Dinazovr... c) Uzak tarih; Köhne Dünya, Yulduzlu Tünler, Serbedarlar... d)kardeş halklar birlikteliğinin vurgulanması; Mengülik, Vefadar... e) Savaş ve onun zararları; Genaral Ravşanov, Çin Muhabbet, Ufk vb. gibi. Özbekistan daki siyasî çekişmeler ve belirli dönemlerde gerçekleştirilen temizlik hareketleri sonrasında aydın boşluğunun yarattığı sosyal ve siyasî çalkantıları konu edinen romanlarda; tarihî olaylara yorum getirmek, hadiseleri kendi açılarından ve resmî ideolojinin eğilimlerine paralel olarak ele alıp, yakın geçmişe objektif bir yaklaşım getirilmeye çalışmıştır. XX. yüzyılın onuncu-yirminci yıllarında Behbudi, Avlani, Münevver Kari, Kadiri, Fıtrat, Çolpan, Elbek ve Gazi Yunus; otuz sonrası-altmışlı yıllara kadar Aybek, Şeyhzade, Abdulla Kahhar, ardından Adil Yakubov, Primkul Kadirov gibi şair ve yazarlar ideolojik bir perspektiften kaynaklansa da, tarihî konularda yazarak millî hisleri uyandırmaya ve millî değerleri yüceltmeye çalışmışlardır. Toplumcu bir yaklaşımla millî konular, yerli yaşama yönelme ilkeleri ve sözlü gelenekten gelen halk edebiyatını yeniden değerlendirme fikirleri bu yazarların başarılı olmalarında ve çok sevilmelerinde başlıca amil olmuştur. Sosyalist hareketin galibiyeti sonrasında, Özbekler de Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti terkibine dahil olarak siyasî bakımdan yeni bir döneme geçmişlerse de edebî alanda, Cedit Edebiyatı temsilcileri faaliyetlerini uzunca bir müddet daha devam ettirmiştir. Özbek-Sovyet Edebiyatı; Ceditçi Kadiri, Çolpan ve Fıtrat gibi sanatçıların eserleri, fikirleri ve tesiri altında gelişmiştir. Özbek edebiyatında önemli bir yere sahip romancılar ve eserlerine tarihi süreç içerisinde bir göz atacak olursak karşımıza zengin bir tablo çıkmaktadır. Sadreddin Ayni (1878-1954); Kullar romanında cema hocalıklarının kuruluşu tasvir edilmektedir. Tarihi, halk ve vatanın sadık evlatları yazar mesajını veren yazarın; Esdellikler (4 ciltlik roman, 1949-1954 yılları arasında yazılmıştır), Sudharnın Ölümü (1937), Dahunda ; Bulgar, Hint, Fransız, Alman, Çin, Çek dillerine tercüme edilmiştir. Abdulla Kadiri (1894-1938); Ötken Künler (1925), Mihrabdan Çayan (1928) romanlarını yazmıştır. Abdulhamid Süleymanoğlu Çolpan (1897-1938); Kece ve Kündüz (1936) romanları ile Özbek edebiyatının en önemli yazarlarından biridir. Musa Taşmuhammedoğlu Aybek (1905-1968); Kutluğ Kan (1940), Nevai (1944), Altın Vadiden Şebedeler (1949), Kuyaş Karaymas (1958), Ulu Yol (1967) romanlarını yazmıştır. 1 Sabir Mirvaliev. Özbek Edibleri, Yazuvçi, Taşkent, 1969, s. 17. 2

"Ötken Künler", "Keçe ve Kündüz" ve "Kutlug Han" Romanlarında Tema Sabir Abdulla (1905-1972), Mevlana Mukimi adlı romanında Ceditçilik akımının önde gelenlerinden biri olan ve Özbek edebiyatında çağdaş manada hiciv (satira) türünün temelini atan Mehmet Emin Mukimi nin hayatını anlatmıştır. Nazır Safarov (1905-1985); Nevruz (1973) adlı romanıyla yetmişli yıllara damgasını vurmuştur. Abdulla Kahhar (1907-1968); Serap (1935), Koşçınar Çıragları (1951) adlı romanlarında, cemalaştırma konusunu işlemeye çalışmıştır. Kamil Yaşin (1909-1997); Hamza adlı romanında Özbek tiyatrosunun oluşumunda önemli bir rol üstlenmiş Hamza Hakimzade Niyazi nin hayatını anlatmıştır. Parda Tursun (1909-1957); Okutuvçi (1950) adlı romanında Özbek aydınının hayatı ve mücadelelerini gözler önüne sermiştir. Hak Yol hikayesinden yola çıkarak bu romanı kaleme almıştır. İbrahim Rahim (1916); Çın Muhabbet (1958), Fedailer (1972), General Ravşanov (1985) gibi romanlarında II. Dünya Savaşı na katılan askerlerin kahramanlıklarını dile getirmiştir. Tinimsiz Seher (1968) romanında 1966 Taşkent depremi ve sonuçları; Akibet (1983) romanında ise Taşkent in yeniden inşa edilişi konu edilmiştir. Şeref Reşidov (1917-1983); Galipler (1972), Borandan Güçlü (1958), Kudretli Tolkun (1964) adlı romanları Rusça ya tercüme edilmiştir. Rahmat Feyzî (1918-1988); Hazreti İnsan (1969) adlı romanında, iki sıradan insan (Mahkem Ata ve Mehrinisa Apa) misalinde, onların zorlu hayat şartlarına nasıl kahramanca göğüs gerdiklerini anlatmıştır. Gulam Alimov-Şuhret (1918-1995); Cennet Kıdırganlar (1968) romanı sebebiyle milliyetçilikle suçlanmıştır. Hamid Gulam (1919); Maş al (1959) adlı romanında Ekim İhtilalinin ilk yıllarında Özbek halkının hayatındaki değişmeler, yeni düzenin beraberinde getirdiği yeni kurum ve kuruluşları hikayeleştirmiştir. Senge İntilemen (1963), Binefşe Etıri (1963) romanlarında yazar, Mirzaçölde ki cema hocalıklarının kuruluşunu tasvir etmiştir. Meşreb adlı romanı tarihî karakter taşımaktadır. Yazar, Taşkentliler (1974) romanında, Özbek kadınının sosyalist düzene uyumundan övgüyle söz etmektedir. Said Ahmet (1920); Ufk (1964) romanında, II. Dünya Savaşı yıllarında Özbek çiftçisinin hayat mücadelesi ve kahramanlığını dile getirmiştir. Yazarın Cimcitlik (1988) romanı ise, durgunluk döneminin toplumsal hastalıkları üzerine kurulmuştur. Mirmuhsin Mirsaidov (1921); Me mar (1974), Temur Melik (1974) ve Turan Melikesi (1977) adlı romanlarında tarihî şahsiyetleri ve konuları işlemiştir. Yazarın yaşadığı dönemin meselelerini anlattığı romanlarının adları Ümid (1969), Degrez oğlu (1972), İldizlar ve Yapraklar (1995) ve İlan Öçi dir (1995). Şukrulla Yusupov (1921); Kefensiz Kömülgenler (1989) adlı romanında insana has ve onu güzelleştiren değerlerin yok oluşunu işlemiştir. Veli Gafurov (1922-1995); Vefadar (1960-1973) adlı romanını iki kitap halinde yayınlamış, Rusça ya da tercüme etmiştir. Maksud Kariev (1926); İbni Sina (1995) adlı tarihî romanında, ünlü tıpçı, filozof, müslüman alim İbni Sina yı okuyucularına tüm yönleriyle tanıtmaya çalışmıştır. Adil Yakubov (1926); Er Başıga İş Tüşse (1969) romanında II. Dünya Savaşı yıllarında yaşanan olayları tasvir etmiştir. Köhne Dünya romanında ise, Türk dünyasının iki büyük siması Birûnî ve İbni Sina nın hayatını ele almaktadır. Yazar, Uluğbek Hazinesi nde (1974) ünlü Türk astrolog Uluğbek ile oğlu Abdullatif arasındaki anlaşmazlıklardan yola çıkarak; iyi ile kötü arasındaki mücadeleyi 3

Fatma Açık tasvir etmektedir. Diyanet adlı romanıyla adaletin daima galip geleceğini göstermeye çalışan yazar, Ak Kuşlar Appak Kuşlar da (1988), durgunluk dönemindeki sosyal ve ahlakî çöküntüyü; Adalet Menzili nde ise millî egemenlik mücadelesini işlemiştir. Pirimkul Kadirov (1928); Almas Kemer (1977), Üç İldiz (1979), Yulduzli Tünler (Babür), Ana Laçin Nidasi (1997) ve Evladlar Devani romanları ile Aybek ten sonra Özbek edebiyatının ikinci tarihî roman üstâdıdır. Janrid Abdullahonov (1929); yol yapımında çalışanların hayatını anlattığı Yol (1964), Aral denizi ve ekolojik meseleleri ele aldığı Barsa Kelmes (İki kitap, 1978-1980), emekçilerin haklarını sömüren ve toplumun çöküşüne sebep olan paragöz, soyguncu ve göz boyamacıları teşhire yönelik Hanedan (1961) ve Suikasd (1961) adlı romanları kaleme almıştır. Alim Koçkarbekov (1932); Songi Kaniz (1980) adlı romanı, Buhara Emiri Alimhan ın sarayında görev yapan son danışmanın ahlakî yapısı hakkındadır. Alimcan Haldar (1932); Arasat ve Mirkamilbay romanlarının sahibidir. Ölmes Umarbekov (1934-1994); Adam Boluş Kıyın (1971) romanı ile Cumhuriyet Gençler Ödülünü (Respublika Yaşlar Mükafatı) kazanmış, Fatima ve Zuhre romanı da ölümünden sonra yayınlanmıştır. Uçkun Nazarov (1934); Çayan Yili romanın sahibidir. Yoldaş Süleyman (1935); Subh-i dem (1973) ve Vefa (1979) adlı romanlarında Ekim İhtilali sonrasındaki Özbek halkının hayat mücadelesi anlatılmaktadır. Erkin Semender (1935); Aral Denizi ve ekolojik denge üzerine yazdığı Deryasını Yokatgan Kırgak (1989) adlı romanında; gerçek sevgi, sevgi ve suç arasındaki ilişki ve manevî kayıplar üzerinde durmuştur. Tengri Kudugi (1996) Ebu l Gazi Bahadır Han ve onun döneminden yola çıkılarak, insan ve kaderi, istekleri, sevgi ve nefreti algılanmaya çalışılmıştır. Yazar, bu romanın devamı olarak Ebu l Gazi Bahadır Han ın Armanı adlı ikinci bir kitap daha yayınlamıştır. Yusuf Şamansur (1936-1978); Kara Mervarid adlı romanında, petrol işinde çalışan işçilerin fedakârlıklarını ve çalışma koşullarını tasvir etmiştir. Öktem Usmanov (1938-1990); Girdab (1979) romanında, hak-haksızlık, sadakat-ihanet kavramları arasındaki mücadeleyi işlemiştir. Sadulla Siyaev (1939); Yesevi nin Songi Seferi (1993) adlı romanının ikinci kitabı Hakikat Yolu (1997) adıyla yayınlanmıştır. Yazar, bu romanda Ahmet Yesevi nin fikirleri ve hayatını anlatmaktadır. Şukur Halmirzaev (1940); Şura hükümeti döneminde hakim güçlere boyun eğmek istemeyen birinin maceralarını anlatan Alaböci romanının yanı sıra; Dinazovr da, güçlüler yener, güçsüzler yenilir fikrinin yanlış olduğu mesajını vermeye çalışmıştır. Yazarın Songi Beket Yolavçı ve Kıl Köprik adlı romanları da mevcuttur. Aman Muhtar (1941); Tepelikdegi Adam (1991), Ming Bir Kıyafe (1992), Közgü Aldıdagi Adam (1996) ve Eğilgen Baş (1989) adlı romanları mevcuttur. Ötkir Haşimov (1941); toplum hayatındaki çöküntüleri anlattığı Nur Barki Saye Bar (1976), son kırk yıl içinde yaşanılanları anlattığı İkki Eşik Arası (1986 yılı Özbekistan Yazarlar Birliği ödülünü kazanmıştır.) romanlarıyla dikkat çekmiştir. Muradcan Mansurov (1941); Mengu Cenk (1985) ve Günahi Azim (1995) romanlarını yazmıştır. 4

"Ötken Künler", "Keçe ve Kündüz" ve "Kutlug Han" Romanlarında Tema Muhammed Ali (1942); Bakî Dünya (1990) adlı manzum romanında, Dükçü Eşan isyanını tasvir etmiş ve Cizzah olaylarına yeni bir bakış açısı getirmiştir. Yazar, Serbedarlar (1990) romanında XVI. yy. tarihini konu olarak ele almıştır. Hacı Ekber İslam Şeyh (1945); Tutaş Alemler romanı Özbek edebiyatındaki ilk mistik romandır. Tahir Malik (1946); Şeytanat (I. Kitap 1992, II. Kitap 1995, III. Kitap 1997) romanı ile halihazırda en çok okunan Özbek romancılarındandır. Murad Muhammed Dost (1948); Lalezar (1988) adlı romanı ile 1990 Hamza ödülünü almıştır. Togay Murad (1948); Atamdan Kalgan Dalalar (1986-1992) adlı romanında Çarlık döneminin sonları, Şuralar dönemi, Sosyalist dönem ve bağımsızlığın ilk yıllarındaki Özbeklerin yaşamını anlatmıştır. Sovyetler Birliğinde partinin hizmetine verilen edebiyat ve partiye bağlılık ilkesine uymak zorunda olan yazarlardan, kendilerine özgü değerleri göz önünde bulundurarak eserler vermelerini beklemek mümkün değildir. Sosyalist sistemin dünya ölçüsünde tanınmasını sağlamak, üstünlüklerini tebliğ etmek, sözde Sovyet halkları arasında dostluk, kardeşlik hislerini geliştirmek sanatçıların ilk görevleri arasındaydı. Özbek yazarlar bir yandan aslî görevlerini yerine getirirken, diğer yandan tarihî olaylar ve şahsiyetleri konu aldıkları romanlarla, yeni nesilleri bir takım değerlerden haberdar etmeye çalışmışlardır. Sovyetler Birliğinin çökmesi, edebiyata 50-60 lı yıllarda giren neslin daha millî ruhta eserler vermesine imkan sağlamıştır. Bağımsızlıktan sonra yazılan eserler kadar değerli olan ve günümüzde de önemini koruyan XX. yy. başlarına ait romanların, Özbekistan da erkinlik özgürlük havası içinde yeniden değerlendirmeleri yapılırken, Türkiye de de bunları okuma, inceleme imkânı doğdu. Özbek edebiyatının 1920-1990 yılları arasındaki romanların isimleri ve yazarları, belli başlı eğilimleri, romanlarda işlenen konuları açıklayan ön bilgi sonrasında, Özbek edebiyatında önemli bir yere sahip tarihî ve millî olayları ele alan Ötken Künler, Kutlug Kan ve Kece ve Kündüz romanlarının tahliliyle Özbek romancılığı hakkında belirli bir tasavvur oluşturmaya çalışacağız. Her roman tez, tipler, zaman-mekan, çatışma, gerilim, dil ve üslûp gibi bakış açılarından değerlendirilebilir. Bu çalışmada tema bakımından inceleme yapmaya gayret ettik. Bu üç eserin ortak birkaç tema etrafında toplandığı düşüncesindeyiz. Bu romanlarda aslî tema aşk hikayeleri midir? Zümre farklılığının sebep olduğu çatışmaların hikayesi midir? Eski-yeni çatışmaları mıdır? Rus şovenizmine bir başkaldırı mıdır? Çolpan öldürüldükten sonra da hakim ideoloji ondan korkmaya devam etti diyen edebiyat alimi Azat Şerafiddinov un yazısı, bir başka gerçeği daha ortaya koymaktadır. Çolpan ın adı edebiyat tarihinden silinmiş, kütüphanelerdeki kitapları toplatılmış, dergilerde yayınlanmış şiirleri ve resimleri karalanmıştı. Böyle bir zamanda bile Çolpan ve Kadiri nin eserleri gizlice okunuyordu. Şahsen, ben de Ötken Künler, Mihrabtan Çayan, Kece ve Kündüz romanlarını II. Dünya Savaşına denk gelen lise yıllarımda okumuştum. Yalnız ben değil, bütün sınıf okumuştu. Kitabı nereden aldığım aklımda değil, hatırladığım bu kitapların yalnız bir günlüğüne bize verildiği idi. Hepimiz sabaha kadar oturup, bu kitapları bitirirdik. 2 Özbek gençliğinin vatan sevgisini, hürriyet fikrini kazanmasında önemli bir yere sahip bu romanların mevzusu ve özelliklerinin tahlili oldukça zordur. Bu konu, romanların yazıldığı dönemin sosyal, siyasî ve idarî yapısı ile tarihî süreci derinlemesine incelemeyi gerektirmektedir. İlk Özbek romanı olan Ötken Künler in yazımı için malzeme toplamaya 1917-1918 yıllarında başlayan Abdulla Kadiri; eserin ilk bölümlerini 1922 yılından itibaren İnkılab adlı dergide yayınlamıştır. Türk edebiyatındaki ilk romanlar göz önüne alındığında; ilk Özbek romanı olan Ötken Künler deki yazarın başarısı dikkate şayandır. 1925-1926 yıllarında üç bölüm halinde basılan romanda 2 Azad Şerafiddinov, Manevî Kemalat Yollarida, Maneviyat, Taşkent, 1991, 185. 5

Fatma Açık tasvir edilen olaylar, Özbek halkının tarihinde mühim bir devri içine almaktadır. Atabek ve Kümüş ün aşkı etrafında Özbek aile yapısı, toplumda kadının yeri ve gelenek-göreneklerini veren Kadiri; ayrıca Çarlık Rusyası nın Özbek hanlıklarını birbirine düşürme siyasetinin sonuçlarını ve çökmeye yüz tutmuş bir devletin profilini çizmiştir. Abdulla Kadiri, XIX. yy. ortalarında Rusya nın Türkistan halkının başına yağdırdığı belâları, sıkıntıları dile getirmeye çalışmış ve erkinlik için mücadele eden kahraman tipler yaratmıştır. Yazar; Atabek, Yusufbek Hacı ve onlarla aynı fikirde olan tiplemelerle halkı gerçek düşmana karşı birleşmeye çağırmıştır. Yusufbek Hacı, Kokan beyliğindeki Türkler arasında birine Kıpçak, diğerine Karaçapan diyerek fitne çıkaran beyleri şiddetle tenkit etmekte ve Türkistan ın geleceği ile ilgili gerçekçi fikirler öne sürmektedir: Yanılıyorsunuz, Kuşbeyi! İki halkı birbirine kötüleyip, aralarını bozanlar var... Bana kalırsa, nifak tohumlarını saçan bu adamlara karşı ne yapılması gerektiğini düşünmeliyiz. Dört alçak, hain yüzünden halkın tamamına hücum etmek, Yazıktır!...Biraderler! Ruslar kendi içimizdeki karışıklıkları körükleyip; kapımızın önünde mezar kazmaktalar. Mahşere benzer böyle bir günde biz gücümüzü gerçek düşmanımıza harcamak yerine, kendi kendimizi yok etmeye harcarsak, sen falancasın filancasın diyerek birbirimize düşersek hâlimiz ne olur. Bu konuları düşünen var mı?. 3 Yaş Türkistan da, Azimzade imzasıyla çıkan bir makalede bu roman ve yazarıyla ilgili;...romanın sonunda Atabek bir rüya görür. Rüyasında bahçelerine bir inek girip, çiçekleri ezmektedir. Atabek eline bir değnek alıp, ineğe doğru yürümekte ama ona yetişemeyip, ter içinde uyanmaktadır. İleriyi görebilen yazarımız Türkistan a doğru yaklaşan tehlikeyi sezmiş; iç ve dış düşmanları göz önünde tutmuştur. 4 Buradan Abdulla Kadiri nin konu seçiminde ve işleyişinde Rus mehfumunu bilhassa göz önünde bulundurduğu sonucunu çıkarabiliriz. Ötken Künler romanındaki milletin içinde bulunduğu tefrika ortamını tenkit etmiş, millî istiklal için mücadele fikrini bedii bir üslûpla işlemiş, roman kahramanlarıyla Özbeklere ve dolayısıyla Türklere has faziletleri diriltmeye çalışmıştır. Hapis ve sürgünlerin yaşandığı en ağır zamanlarda yalnız Kadiri değil, Çolpan, Aybek in çeşitli devirlerde, türlü durumlarda yetişmiş büyük şahsiyetleri konu olarak seçmelerinin sebebi biraz da bu değil midir? Eşitlik söylemi altında daima ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmek, hatta mankurtlaştırılma çabaları bazı Özbek yazarlarını devlet, toplum ve vatan menfaatlerini düşünerek eserler yazmaya yönlendirmiştir. 1917 yılından itibaren Özbek edebiyatında tarihî mevzuları konu alan çeşitli eserler yazılmıştır. Aybek in tarihî mevzudaki ilk romanı 30 lu yıllarda kaleme aldığı Kutluğ Kan dır (1940). Romanda; Özbek halkının sömürgeci zulmü altında yaşadığı facialar, I. Dünya Savaşı ve Türkistan a etkileri, zengin-fakir arasındaki çatışmalar, Merdikarlık Vakaları adıyla tarihe geçen 1916 isyanları anlatılmakta ve 1912-1916 yılları arasında Türkistan daki çiftçi, asker, küçük esnaf, tüccar, toprak sahipleri ve devletin üst kademelerinde görev almış kişilerin hayatı tasvir edilmektedir. Kutluğ Kan romanının konusu kadar yazılış tarihi de dikkat çekicidir. Romanın yönelişi genel olarak o dönem ideolojisine uygun olsa da; Özbek halkının yakın tarihte yaşadıkları, örf-adetleri, istekleri ve hürriyet yolunda mücadeleleri tasvir edilerek belirli mesajlar verilmiştir. Roman, çayhanede sohbet eden birkaç kişinin tasviriyle başlamaktadır. Çayhanenin bir köşesinde oturan iki kişi çiftçilerin geleceği hakkında konuşmakta ve yaşam şartlarının zorluğundan şikayet etmektedir. Çiftçiliğin bereketi kalmadı. Çiftçilerin hiç keyfi yok dedi, bir tanesi. Yalnız çiftçiler değil, hatta çayhaneci de şikayetçi: Eğer sığabilsem, semaver ateşine düşüp, kömür yerine yanardım. Bu da hayat mı?. Öte yanda hiçbir ekonomik sıkıntısı olmayan, ocaktaki şiddetli ateşe aldırmadan, kalın kara yün paltosuna bürünmüş, duvara dayalı şekilde uyuklayan Kazak ı göstererek, Türkistan daki çekişmeleri sınıf ayrımına dayandırmaya çalışmıştır. Aybek, zenginlerle fakirler arasındaki tezatlar, sosyal hayattaki çekişmelerle hakim ideolojinin fikirlerini aksettirme yoluna gitmiştir. 3 Abdulla Kadiri, Ötgen Künler, Gafur Gulam Namıdagi Edebiyat ve Sanat Neşriyatı, Taşkent, 1994, ss. 275-276. 4 Azimzade, Ötken Künlerimiz, Yaş Türkistan, Nu.18, Paris, 1931, s. 21. 6

"Ötken Künler", "Keçe ve Kündüz" ve "Kutlug Han" Romanlarında Tema Savaş, toplumun farklı kesimlerinde çeşitli tezahürler göstermektedir. Bu durumu Aybek, Mirza Kerimbay ve Şakir Ata örneğiyle yansıtmaya çalışmıştır. Şehirde büyük bir dükkan, köyde ise bağlar, bahçeler sahibi Mirza Kerimbay savaşın yarattığı otorite boşluğundan yararlanarak pamuk fabrikası satın alıp, zenginliğine zenginlik katmayı planlarken; Şakir Ata evine ekmek götürmekten acizdir. Aybek; bir yandan hakim ideoloji gereği bu tezatlıktan faydalanarak sınıf ayrımı, zengin-fakir çatışmasını işlerken, diğer yandan Abduşükür tipini yaratarak ceditçi fikirlerini dile getirmiştir. Romanın asıl kahramanı Yolçı daki düzenle ilgili rahatsızlıklar, fikir itilafları onun Mirza Kerimbay ın evindeki yaşamıyla başlamıştır. İkinci çatışma, annesinin hediyesini, Mirza nın karısına vermesiyle gerçekleşmiştir. Tüm bunlara rağmen kalbi ümit ve arzularla dolu olan Yolçı, hayatın zorluklarına dayanmaya yemin etmiştir. Ta ki arabası bozulan bir şoförle tanışana kadar. Onun Şakir Ata ve Karatay gibi emekçilerle tanışması, sohbetleri yeminini bozmasına sebep olmuştur. Roman baştan sona kadar birçok fikir ayrılıklarıyla örülüdür. Sevgi üzerine çıkan çatışma toplumsal gerçeklerin sonucudur. Örf-adetler, şeriat kanunları ve ferdî istekler çatışmaların temelini oluşturmaktadır. Mirza nın Gülnar ile evlenmek istemesi; Yarmat ın kızının rızası olmadan zengin bir damadın sağlayacağı faydaları düşünerek bu olaya sıcak bakması temel çatışmalardan birisidir. Mahallî yetkililerin ve din adamlarının da zenginlerin menfaatleri doğrultusunda kararlar vermeleri; Mirza nın kızı, damadı ve oğullarının Gülnar a karşı birleşmelerine ve evlilik olayını engelleyemeyeceklerini anladıkları zaman da gelini ortadan kaldırmak için planlar yapmalarına neden oluyor. Yolçı ile Gülnar sevgilerinden başka hiçbir şeye sahip değildirler. Yolçı, Gülnar ın sözlendiğini duyduğu an romanda şöyle tasvir edilmektedir:...bu tan garipliğini yine derinden hissetti. Güya bütün bahtsızların, tüm ezilenler ve tahkir edilenlerin güzel hayalleri, arzularına ulaşamayan yüreklerin acısı, göz nuruyla büyüttükleri sevgi güllerini koparamayan bütün garip, fakir yiğitlerin mukaddes gazabı onun göğsünde toplanmış gibiydi. Yolçı nın yüreğini dehşetli bir düşünce sardı: İnsafa, adalete, hakikate yabancı olan bu hayatı, zamanı, her şeyi ayakları altına almak, ezmek, yok etmek!. 5 Oysa, Yolçı toprağını satıp şehre iş aramaya geldiği zaman tüccar dayısı Mirza ya güvenmiştir. Dayısı ve mahalli yetkililer Yolçı nın mevcut düzene isyan duygusuna kapılmasına sebep olmuştur. Gülnar ın üvey evlatları ve damatları tarafından zehirlenmesi bardağı taşıran son damla olmuş ve Yolçı yı 1916 isyanlarının liderlerinden biri yapmıştır. Bizim savaşımız azatlık savaşı, Ata! Biz bütün kurtları, kan emicileri, zalimleri ezip yok edeceğiz! diyen Yolçı, bu isyanlar sırasında ölmüştür. Lambanın ateşinde sakin, mağrur, güzel yatıyordu Yolçı. O, sanki ölmemiş; gözlerini açacak gibi, dudakları konuşmaya hazır... diye Yolçı nın ölümünü tasvir eden Aybek, romanında bu ölümü romanda, bir kahramanlık olarak şöyle değerlendirmektedir:... kendisi için değil, halk için, vatan için, kan döktü. Bu kan; en kutlu, en mübarek, en saf kan. Çünkü Yolçı namusuyla, mertliğiyle öldü. O, zulmün karanlığını yok etti. Roman kahramanlarından Ceditçi yönüyle en az Yolçı kadar değerli bir başka şahsiyet ise Abduşükür dür. Abduşükür, halkı aydınlatmaya, toplumun maneviyatını yükseltmeye çalışan bir karakterdir. Yolçı dan farklı olarak; ne zaman ki güçler eşitlenir, ancak o durumda silahlı bir mücadeleden söz edilebilir fikrini ileri sürmüş, açıktan isyanın önünü almaya çalışmıştır. Aybek, Abduşükür ile Özbek romanındaki ilk yenilikçi tipi yaratmıştır 6. Yazar, romanın bir yerinde Abduşükür ün ağzından Ceditçi düşüncelerini bütün cesaretiyle sergiler:...biz Türkistan Müslümanları gaflet içindeyiz. Eğer cehalete savaş açıp, bu bataklıktan kurtulmazsak, tüm Müslüman memleketleri ile ittifak yapmazsak yakın bir zamanda mukaddes topraklarımıza varıncaya kadar her yer Hıristiyanların eline geçecek... Abduşükür ile aynı mecliste oturan bir grup Taşkentli zengin arasında, yukarıdaki minval üzere geçen münazaralar sonrasında söz yeni okul binaları yapma, gazete çıkarma ve dünyadan haberdar olma zaruretine gelir. Millî kimliğin tespiti, millî varlığın muhafaza edilmesindeki ihmaller, eğitim ve sanat alanındaki eksiklikler ve zenginlerin paralarını lüzumsuz işlerde harcamalarını eleştiren 5 Musa Taşmuhammedoğlu Aybek, Kutlug Kan, Öz.SSR Medeniyet Ministirliğinin Basmahanesi, Taşkent, 1940, s. 210. 6 Romanda Abdulşükür ün ağzından dile getirilen fikirler Özbek edebiyatının önde gelen ceditçilerinden Abdurrauf Fıtrat a aittir. Yazarın, Fıtrat mektebinin bir takipçisi olduğu aşikardır. 7

Fatma Açık Abduşükür e, mecliste oturan zenginlerden biri;...alimlerimizde de kusur çok... Bi dat ve hurafeleri yok etmek yerine onların devamı için çaba gösterdiler. İlimle uğraşmak yerine ulemamız parlak çapanlar içinde, düğün dernek dolaşmaktan zevk alıyorlar. Biz zenginler düğünlere harcayacağımız paraları ticaret, sanat ve tiyatro gibi işlere yatırırken; ulemalarımızın gazete okuyan, sanatla, tiyatroyla uğraşanları kafir ilan etmeleri cehaletin daniskası... Tiyatro meselesinde bir başka Taşkentli eşrafla 7 Abduşükür arasında geçen aşağıdaki diyalogda oldukça manidardır. - Tiyatro dediğiniz nedir? At oyunu mu? - At oyunundan çok farklı bir şey. Bir kez seyretseniz; onun, herkes için bir okul vazifesi gördüğünü anlarsınız. (Araya bir pamuk tüccarı girer) - Ben tiyatroya gittim. Siz ona okul diyorsunuz. Nasıl bir okul bu, anlamadım. Hocası, öğrencisi nerede? Benim gördüğüm oyunda cahil bir çocuğun akıbeti anlatılmaktaydı, o kadar! 8 Aybek otuzlu yıllarda tarihî konularda pek çok şiir, destan ve ilmî eser ortaya koymuştur. Kutluğ Kan daki fikir çatışmalarını bir tarafa bırakırsak, eserlerinin çoğunda 1910 lu yıllardaki Türkistan halkının başına gelen faciaların tümünü görmek mümkündür. İçinde bulunulan döneme karşı bir mesafe kazanmak veya söylemek istediklerini tarihî bir dekor içinde dile getirmek amacını taşıyan tarih romancılığına o dönemlerde belli bir eğilimin olduğundan söz edilebilir. Aybek te de bunu görmek mümkün. O, yakın tarihle yetinmeyip XV. yüzyıla göndermeler yaparak devletin güvenliği ve bekası için birlik olmanın ne derece önemli olduğunu Nevai adlı romanında vurgulamıştır. Ayrıca güçlü şahsiyetlerin milletin kaderini belirlemede önemli roller üstlendiğini belirtmektedir. Romanlarında sosyalist fikirleri ve partinin isteklerini de göz önünde bulunduran Aybek, şark kültürü derken aslında Türk kültürünü kastetmiştir. Onun şartların elverdiği ölçüde millî değerleri savunmaya çalıştığını; 1934 yılında yazılan, 1936 yılında neşredilen ve 1937 yılında yasaklanan Keçe ve Kündüz romanı ve yazarına karşı yürütülen kampanya karşısında takındığı tavırdan anlayabiliriz. 1927 yılında Kızıl Özbekistan gazetesine yazdığı Çolpan. Şairi Nasıl Değerlendirmek Lazım adlı makalesinde; Çolpan bizim günümüzdeki edebî ihtiyaçlarımıza cevap veremez diyerek ondan vazgeçecek miyiz? Bence böyle davranmak hatalı. Bu gün Rus dostlarımıza bakarsak, onların Puşkin i ne kadar çok sevdiklerini görürüz. Puşkin i Rus gençleri, işçisi, particisi, alimi hepsi sevip, okuyor. Puşkin inkılaptan sonra da Puşkin olarak kaldı... Halihazırda Rus gençleri ona çok fazla değer vermekteler. Onu okuyup, eserlerinin güzelliğiyle meftun olmaktalar... Biz de Çolpan dan vazgeçmemeliyiz. Çolpan yeni edebiyatımıza pek çok yenilikler kazandırdı. Bu günkü gençler onun sade dili, güzel üslûbu ve şiir tekniğini çok seviyorlar. Ondan çok şeyler öğreniyorlar. Çolpan ın mefkuresi değil, edebî yönünü incelemek lazım 9 diyerek, Özbek edebiyatının önde gelen milliyetçi şair ve yazarlarından biri olan Çolpan ı savunmaktadır. Çolpan ın, Sovyetler döneminde gizli gizli okunan Kece adlı romanı bağımsızlık sonrasında yeniden neşredilmiş ve kitapseverlerin dikkatine sunulmuştur. Romanın Kündüz adlı ikinci kitabının akıbeti ise halen bilinmemektedir.... Muhabbet asmanıda gözel Çolpan edim dostlar, Kuyaşning nuriga takat kılmay yerge batdim-gu. 7 Buradaki sohbet konusu, ortaya atılan fikirler doğrultusunda romanda sözü edilen Taşkentli tüccarlarla Özbek Ceditçiliğinin kurucularından Münevver Kari ve Abdulla Avlani kastedilmiş olabilir. Onların yeni okullar, yeni eğitim sistemi, tiyatro vb. alanlardaki fikirleri devrin bazı ulemaları tarafından şiddetle tenkit edilmiş, ceditçilerin kafir olduğu, onlara katılanların, yardım edenlerin nikahları düştüğü halka camilerde vaaz edilmiştir. 8 Burada gönderme yapılan eser; Özbek Cedit Edebiyatının kurucularından biri olan Mahmut Hoca Behbudi nin Pederkuş adlı dramasıdır. Musa Taşmuhammedoğlu Aybek. age. s. 78. 9 Bahram Rözimuhammed, Çolpan-Tang Yulduzi Demak, Okituvçi,Taşkent, 1997, s. 23. 8

"Ötken Künler", "Keçe ve Kündüz" ve "Kutlug Han" Romanlarında Tema Mısralarıyla başlayan romanda, Çarlık sömürgesi altındaki Türkistan ın zulüm, cehalet ve adaletsizlik pençesi altında mahvoluşu anlatılmaktadır. Çolpan, Türkistan daki fikir akımlarını ve çatışmaları derinlemesine tasvir etmiştir. Kahramanların karakterlerini çizerken, onların iyi yönleriyle birlikte, zayıflıklarını da ihmal etmemiştir. Zebi, Ekber Binbaşı, Miryakup tipleriyle yazar, sosyal hayat hakkındaki kanaat ve düşüncelerini dile getirmiştir. Zebi, romanın başından sonuna kadar okuyucunun dikkatini çekmeyi başarmıştır. Zebi nin kış boyu paslanan, kararan gönlü, baharın ilk işaretleriyle açılmaya başladı. Şimdi lüks bir arabanın üstünde neresi olursa olsun, tarlalara, dağlara, kırlara çıkıp gezmek istiyordu. 10 satırlarından başlayarak Zebi, bahar sevinci, güzelliği ve tazeliğiyle anlatılmaktadır. Arkadaşlarına, bahara, hayata karşı büyük bir muhabbetle bağlı bu küçük Özbek kızı, bütün hemcinsleri gibi dört duvar içinde büyümüş, hayattan bihaber, saf, iffetli ve inançlı bir kurbandır. Annesi Kurbanbibi ve babası Rezzak Sufi romanda silik tipler olarak yer almaktadır. Kurbanbibi, biricik kızını çok sevmekte ve mutlu olmasını yürekten istemektedir. O, evlilik ve hayat konusunda hiçbir söz hakkına sahip olmadığı gibi, bütün emeklerine karşılık, kocasının nazarında Fitne den başka bir şey değildir. Zebi, hayatta her şeyden çok babasından korkmaktadır: şimşek düşmüş ağaç gibi olduğu yerde kaskatı kesen, 11 küçücük meseleler için ona ve karısına olmadık hakaretler yağdıran, evle ilgili tüm sorumlulukları hanımlara yüklemiş, Eşan babanın peşinden ve sözünden ayrılmayan bir tiptir. O, üç hatunlu Ekberali gibi ahlaksız bir adamın karısı olmanın kızına, cehennem hayatından farksız bir yaşam getireceğini bilmeyecek kadar saf ve Eşan Babasının isteklerinden dışarıya çıkamayacak kadar da güçsüz biridir. Rezzak Sufi nin gözü, kızının binbaşının katili olarak suçlanıp Sibirya ya sürgüne gönderilme kararından sonra açılır. Romanda olayların gidişatını belirleyen tiplerden biri Miryakup tur. XX. yy. başında ortaya çıkmaya başlayan kapitalizmin yarattığı iş adamı taifesinden olan Miryakup, oldukça karmaşık bir karakterdir. Okula gitmemiş, gazetelerden, dolayısıyla dünyadan habersizdir. Ama inanılmaz zekası ve çat pat Rusçasıyla ticarette olağanüstü başarı sağlamıştır. Ona köylüler düzenbaz ünvanını vermişlerdir. 12 Herkes bilir ki Miryakup un el attığı her iş, mutlaka sonuçlanır. Nereden para bulacağını bilir; haram helal demeden parasına para katma uzmanıdır. Romanın bir yerinde Miryakup un düzenbazlığı şu sözlerle dile getirilmektedir. Tarlalardan çıkan ürünün ne kadarı kendi ambarına, ne kadarı Miryakup unkine döküldüğünü binbaşı hiçbir zaman anlayamadı. 13 Miryakup; bir yandan namaz kılan, şeriat kurallarının bir kısmına riayet eden, çoluk çocuğuyla ilgilenen, tek eşli bir adam görüntüsü çizerken diğer yandan, velinimeti Ekberali nin ikinci karısı, Naib Töre nin Rus eşi ve fahişelerle birlikte olmaktan kaçınmayan, içkiye, eğlenceye düşkün kimliğiyle tezat oluşturmaktadır. Romanın önemli bir bölümü Miryakup ile fahişe Mariya arasındaki sevgi üzerinedir. Çolpan, romanda monolog yöntemiyle Miryakup un vicdan muhasebesini tasvir ederken Türkistan ın o dönemde içine düştüğü içler acısı durumu da yansıtmıştır. Çolpan, Şerafüddin in ağzından; ilim ve kültür alanında yapılacak çalışmalarla ve gelişmiş ülkelerin yolundan gidilerek Türkistan ın kurtulabileceğini vurgulamıştır. Türkistan ın gelişim programını vermeye çalışan Çolpan, Keçe ve Kündüz de çocuk terbiyesi ve eğitimi ile ilgili düşüncelerini şu şekilde dile getirmektedir: İlk terbiye Rus okullarında verilmemelidir. Çocuklarımızı önce millî okullara göndermeliyiz. Kendi milletinin dilini, değerlerini öğrendikten sonra Rus okullarına göndererek fen bilimleri alanında yetiştirmemiz gerekir. Sonra Almanya, Fransa, İngiltere hatta dünyanın öbür ucundaki Amerika ya gönderip yüksek tahsil yaptırmalıyız. 14 diyerek, ilerlemek için bilimin şart olduğunu ve bilim öğrenmek için de Türkistan daki okulların yeterli olmadığını, Avrupa memleketlerine gitmenin zaruretini dile getirmektedir. Miryakup Ceditçiliğin gerçek mahiyetini öğrendikten sonra, yıllardır Rusların ve Türkistanlı din adamları ile devlet yetkililerinden bazılarının Ceditçiliği kötülemelerine bir anlam veremez ve:...eğer Ceditçilik buysa, niçin ben de Ceditçi olmayayım, binbaşı ceditçi olmasın, herkes ceditçi olmasın? Yalnız, Naip Töre zenginlerin topraklarını, fabrika sahiplerinin fabrikalarını aldıkları hakkında 10 Abdulhamid Süleyman oğlu Çolpan, Keça ve Kündüz, Şark, Taşkent, 1995, s. 7. 11 Abdulhamid Süleyman oğlu Çolpan, age. s. 11. 12 Abdulhamid Süleyman oğlu Çolpan, age. s. 60. 13 Abdulhamid Süleyman oğlu Çolpan, age. s. 60. 14 Abdulhamid Süleyman oğlu Çolpan, age. s. 189. 9

Fatma Açık konuşmuştu, onlar da Ceditlere benzeyen yeni bir grup imiş... 15 şeklindeki şüphelerini Şerafüddin e açtığı zaman aldığımız cevap bu romanın neden yasaklandığını açıkça ortaya koymaktadır: -Siz sosyalistlerden bahsediyorsunuz dedi. - Bizim içimizde sosyalistler yok. Biz sosyalistlerden çok uzağız. 16 Bundan sonra yazar; Türkçülüğün atası İsmail Gaspıralı, onun gazetesi Tercüman, Dilde, Fikirde, İşde Birlik! ilkesi, Cedit mektepleri, Ayaz İshaki ve gazetesi Söz hakkında bilgiler vermektedir. Siz,biz sağılacak ineğiz, bizim tatlı sütümüz var, Ruslar ve başka ecnebiler bizim sütümüzü emiyorlar. Yalnız bizi değil. Bakınız; Hindistan, Şarkî Türkistan, Tunus, Cezayir, Magribistan, yani Marekeş... Mısır da İngilizlerin eline geçti, mahvoldu. Şimdi yavaş yavaş Türkiye yi bölüyorlar. Bütün İslâm alemi, Müslüman ülkeler tek tek ecnebilerin eline geçmekte. Bakınız İran ı bir taraftan, bizim İvanlar, diğer taraftan, Hileci Almanlar nüfusları altına aldılar. 17 diyerek tüm Türk ve İslâm aleminin geleceği için kaygılandığını görüyoruz. Çolpan, Maksim Gorki den bir alıntı yaparak tarihi, yani geçmişi bilmenin önemini vurgulamak istemiştir. Ma rifet karşılaştırmalar sonucunda ortaya çıkar. Bizim gençlerse gördükleri, öğrendikleri şeyleri hiçbir şeyle mukayese etmiyorlar. Onlar geçmişimizi bilmiyorlar ve bu nedenle şu anda yaşananları tam olarak idrak edemiyorlar. 18 Yalnız menfaatini düşünen tipleri de romanında aksettiren yazar, bu tiplerin akıbetini felaketle sonuçlandırarak okuyucuya; idealsiz ve bilgiden uzak yaşayanların maskara olacağı mesajını vermektedir. Romanda bu tiplerden biri olan Ekberali Binbaşı şöyle tasvir ediliyor....belinde gümüş saplı kılıç, üstünde altın işlemeli çapanı olmasa, hiç kimse onun devlet erbabı olduğunu anlamazdı. Günlük kıyafetleri içinde görenler, ya sıradan bir köylü ağası, ya Yettisuv ile alakası olan bir koyun taciri, ya da yaylacılarla işi olan deveci diye düşünürdü Fizikî portresi bu kadar çirkin çizilen binbaşının ahlakî yapısı da görüntüsünden aşağı kalmaz. Para canlısı, alkolik, kadın düşkünü, dinden imandan uzak, cahil ama Çar hükümeti yetkililerinin gözdesi! Usulsüz işlerine ve yer yer köylülerin baş kaldırmasına rağmen yerini muhafaza etmesinin tek nedeni; Rusların, Sartlar vasıtasıyla sömürgeci siyasetlerini sürdürmek istemeleridir. Ekberali Binbaşının dirisi beş para etmez iken ölüsünden nasıl faydalanıldığı da önemli bir noktadır. Ruslardan oluşan mahkemede Zebi nin suçlu olduğuna dair ellerinde hiçbir delil yokken, hakim, savcı ve avukat olayı farklı açılardan değerlendirmektedir. O dönemlerde Türkistan daki durumun vehameti romanda Rus hakimin ağzından dökülen şu sözlerle ortaya konmaktadır:...öldürülen adam Rusya ya ve Çar a sadakatiyle tanınan biriydi. O, Genç Sartlar taraftarlarına, özellikle, onların düşmanımız olan Türkiye ile fikir birliği yapmalarına karşı idi. Biz bu saf ve günahsız sart kadınının bu gruplarla bağlantısı olmadığından nasıl emin olabiliriz... şeklinde başlayan komplo teorilerinin ardından; Çarın adamlarına kim el kaldırmak istese, sonu işte böyle olur mesajını vermek için Zebi, yedi yıl sürgüne mahkum edilir. 19 Keçe ve Kündüz millîliği, konusunun hayatilîği, kahramanlarının tabiliği ve derinliği ile Özbek millî realist romancılığının mihenk taşlarından biridir. Bu roman bir taraftan XIX. yy. sonlarındaki Türkistan hayatından bahsederken, diğer yandan devrin estetik taleplerine cevap verir niteliktedir. Sonuç Abdulla Kadiri, Aybek ve Çolpan; Çarlık Rusyası sömürgesi, kısa süreli de olsa bağımsız cumhuriyetlerin kuruluşu ve sosyalizm döneminin siyasî, ekonomik, toplumsal ve kültürel boyutlarını, aşk ve evlilik romanı unsurlarıyla bir arada yansıtmışlardır. Ele alınan romanlarda konu, düşünüş, üslûp ve dil açısından benzerliklerle birlikte, bakış açılarındaki farklılıklar da dikkat çekicidir. Ötken Künler ile Kece ve Kündüz arasındaki ortak yönler romanların ismiyle başlamaktadır. Her ikisi de zamanla alakalıdır. Yakın geçmişi konu alan bu eserlerde, geçmişteki bilgisizliğin, geleneklerin ve iç çekişmelerin halkın hayatını ve Türkistan ın geleceğini nasıl olumsuz yönde etkilediği anlatılmaktadır. Romanlardaki kadın motifi, Özbek kadınını tanımak ve anlamakta önemli rol oynamaktadır. Kümüş, Rana, Aftap Ayım, Özbek Ayım, Nigar Hanım; Zebi, Kurbanbibi, Gülnar, Gülsüm gibi. Bunlardan bir kısmı şark terbiyesi 15 Abdulhamid Süleyman oğlu Çolpan, age. s. 184. 16 Abdulhamid Süleyman oğlu Çolpan, age. s. 186. 17 Abdulhamid Süleyman oğlu Çolpan, age. s. 188. 18 Abdulhamid Süleyman oğlu Çolpan, age. s. 198. 19 Abdulhamid Süleyman oğlu Çolpan, age. s. 272. 10

"Ötken Künler", "Keçe ve Kündüz" ve "Kutlug Han" Romanlarında Tema almış, aynı zamanda Özbek millî âdâp-ahlak kaidelerini kendinde birleştirmiş, güzel ve sosyal hayatta aktif kadınlardır. Mesela, zekasıyla kocası Atabek i idamdan kurtaran Kümüş; aklı, terbiyesi, güzelliği ve namusu ile dikkat çekerken; Kümüş ün annesi Aftab Ayım olgunluğuyla göze çarpmaktadır. Rana, eski şark edebiyatı, tarihi ve medeniyetine ait bilgileri öğrenmiş ve çevresinde olup bitenleri kavrayabilecek bir zekaya sahiptir. Sorunlar karşısında bazen Enver ile aynı noktada, bazen de ondan daha faal ve doğru fikirler üretebilen, cesur bir kız; diğer yandan okumamış, sosyal hayatın tamamen dışında kalmış Zebi, Gülnar, Kurban bibi, Gülsüm ise kadere boyun eğmiş kadınlardır ve onları bekleyen ölüm ya da sürgündür! Abdulla Kadiri, Kümüş karakteri ile olayları aydınlatsa; Çolpan bu işi Zebi aracılığıyla yapmaktadır. Kümüş Atabek i sever, evlenir ama kuması tarafından zehirlenmekten kurtulamaz. Zebi, arabacıya aşık olur; ama başkasıyla evlenmek zorunda kalır. Kuması tarafından zehirlenmek istenir; zehirli çorbayı ondan önce kocası içince ölmekten kurtulur; ama kocasının zehirlenmesinden sorumlu tutularak ölümden beter Sibirya sürgününe gönderilir. Gülnar; Yolçi yi sever, başka biriyle evlendirilir, onu da üvey evlatları öldürür. Kutlug Kan ve Kece ve Kündüz romanlarında yer alan Ceditçi Abduşükür ve Şerafüddin Hodjaev ile yazarlar millî duygularını yansıtmaya çalışmışlardır. Ötken Künler de doğrudan Ceditçi bir karakter olmasa da Atabek in fikirleri, en büyük düşman olarak Rusların gösterilmesi ve romanda Atabek in, Ruslarla yapılan bir savaşta öldürüldüğü dile getirilmesi Kadiri deki millî ve yenilikçi duyguların bir yansımasıdır. Şahıs kadrosunda yer alan insanları sembol olarak düşündüğümüzde, XIX. yüzyıl Özbek insanının içine düştüğü psikolojiyi görebiliriz. Ötken Künler de Türkistan ın tarihiyle ilgili realist tablolar tasvir edilmekle birlikte, roman bir aşk ekseni etrafında geliştirilmiş; Kece ve Kündüz ve Kutlug Kan ise daha realist tablolar hakim olmuştur. Kadiri, Çolpan, Aybek ve diğerleri özgürlük yolunda, millî egemenlik yolunda büyük ümitlere kapılmışlar, geleceğin Özbek halkı için parlak olacağını düşünmüşlerdir. Onun içinde tüm güçleri ile mücadele etmiş ve eserler vermişlerdir. Bazıları kısa sürede aldatıldıklarını anlayıp, sosyalizm yerine millî inançlarına sadık kalarak eserler vermeyi tercih etmiş ve öldürülmüş, bazıları ise bunun farkına varamadan ölmüş, kimileri ise varolmanın dayanılmaz çelişkilerini yaşamışlardır. Her kim olurlarsa olsunlar, nihayetinde Özbek romanı, hayatı ve kültürünü dünyaya tanıtmakta az ya da çok rol oynayan ve şu andaki millî edebiyatın oluşumuna zemin hazırlayan sanatçıların her biri Özbek Edebiyatının abidelerindendir. KAYNAKLAR: Aliev, Ahmed. Ma neviyat, Kadriyat ve Bediyat. Taşkent: Akademiya, 2000. Aybek, Musa Taşmuhammedoğlu. Edebiyatta Tarihilik, Zamanevilik. Taşkent: Drujba Naradov, 1966. Aybek, Musa Taşmuhammedoğlu. Kutlug Kan. Taşkent: Öz.SSR. Medeniyet Ministirliğinin Basmahanesi, 1940. Azimzade. Ötken Künlerimiz, Yaş Türkistan, Nu.18, Paris, 1931. Çolpan, Abdulhamid Süleymanoğlu. Kece ve Kündüz. Taşkent: Şark, 1995. Kadiri, Abdulla. Ötgen Künler. Taşkent: Gafur Gulam Namıdagi Edebiyat ve Sanat Neşriyatı, 1994. Kasımov, Begali. İzley-İzley Tapganım... Taşkent: Gafur Gulam Namıdagi Edebiyat ve Sanat Neşriyatı, 1983. Kazımoğlu, Samir. Türk Toplulukları Edebiyatı-I. Ankara: Ecdad, 1994. Maksudi, Yunus. Kadiri, Çolpan ve Başkalar. Şark Yulduzi, No: 8, Taşkent, 1992. Mirvaliev, Sabir. Özbek Edibleri. Taşkent: Yazuvçi, 1969. Rözimuhammed, Bahram. Çolpan-Tang Yulduzi Demak. Taşkent: Okituvçi, 1997. Şerafiddinov, Azad. Manevî Kemalat Yollarida. Taşkent: Maneviyat, 1991. Karimov, G.Özbek Edebiyatı Tarihi. Taşkent: Öz.SSR. Medeniyet Mininstirliğinin Basmahanesi, 1987. 11

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, Cilt: V, Sayı 1, Sayfa: 13-19, İZMİR 2005. GASPIRALI NIN TÜRK DÜNYASINA TESİRLERİ * Influences of Gaspıralı on the Turkish World Metin ARIKAN ** Özet Rusların işgaller sırasında uyguladıkları akıl almaz entrikalar, zulümler ve vahşetler hemen her Türk topluluğundaki sanatçıların, âşıkların, akınların duygularını harekete geçirerek destanlaşmış, mısralara dökülmüş şiir olmuştur. 15. yüzyıl Kazak jıravlarından Asan Kaygı Düşüncenin derinliklerinde yatan özlü fikirler ancak şer, zulüm dalgalandırırsa çıkar demektedir. Bu dizelerden de anlaşılacağı üzere, derin mana yüklü fikirlerin ortaya çıkmasında maruz kalınan şiddetin ve ızdırabın etkisi büyüktür. Bu makalede, İsmail Gaspıralı yı büyük bir harekete sürüklüyen başlıca sebepler üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: İsmail Gaspıralı, Rusya, millî kimlik, Türk dünyası, asimilasyon Abstract The unconceviable intrigues, cruelty, and violonce that the Russians applied during their invasion of the Turkic World have moved the emotions and feelings of the artists, ašïqs and aqïns in almost all Turkish societies and taken place in their lines as legends and poems. The 15th century Kazak Žırav, Asan Kaygı, says " original ideas laying in the deepness of thought can only emerge if bad or cruel forces." As can be understood from these lines, cruelty people face has an essential effect on the emerging of original ideas. In thıs article, we have tried to show the reasons that led İsmail Gaspirali to such a great movement through the works of various representatives of Turkish world oral tradition Key Words: Gaspıralı, Russian, Nationally Identity, Turkish World, Assimilation Bazı tarihî şahsiyetler vardır ki, aynı fikri paylaşanları, aynı hedefe yönelenleri kendiliğinden etrafına toplar. İsmail Gaspıralı da aradan uzun yıllar geçmesine rağmen, yüreği birlik için atan her Türk ün gönlünde fikirleriyle yaşamakta, yol göstermekte ve bizi bir araya getirmektedir. Türk dünyası, tarihinde büyük şerefleri ve zaferleri barındırdığı gibi özellikle son iki yüzyılda büyük acıları ve felaketleri de yaşamıştır. Bir musibet bin nasihattan iyidir derler. Biz bir değil, bin musibet gördük. Anladık ki, en büyük musibet başa gelenlerden ders almayacak kadar duygusuz olmak imiş. İsmail Gaspıralı nın Türk dünyasına etkilerine geçmeden önce Rus işgallerini ve yaptıkları zulümleri gözden geçirmekte fayda var sanırım. Ortaçağ da üç yüzyıl ağır Moğol esareti altında ve bunun sonucu olarak da Altınordu Türk-Tatar devletinin katı yönetimi altında geçiren Ruslar ın artık intikam alma zamanı gelmiş, bir zamanlar boyunduruğu altında yaşadığı Tatarlara-Türklere karşı zafer yürüyüşü Korkunç İvan ın 1552 de Kazan ı almasıyla başlamış ve bu devlet sınırlarının Çin e ve Hindistan a dayandığı 19. yüzyıla kadar sürmüştür. 1 * Uludağ Üniversitesi nin 30 Kasım 2001 tarihinde düzenlediği 150. Doğum Yılında İsmail Gaspıralı adlı panelde bildiri olarak sunulmuştur. ** Yard. Doç. Dr., Ege Üniversitesi, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü. 1 A. Bennigsen, Lemercier C. Quelqueejay, Step te Ezan Sesleri (Çev: Nezih Uzel), İrfan Yayınevi, İstanbul 1994, s.36. 13

Metin Arıkan Ruslar, bu işgaller sırasında bazen hileyle, bazen de cebren; 1554 yılında Astrahan Hanlığını, 1598 yılında Sibirya Türklerini, 1731-1742 yılları arasında Kazakları, 1783 yılında Kırım Türklerini, 1804-1828 tarihleri arasında Azerbaycan ı, 1865-1876 yılları arasında Buhara Emirliği, Hive ve Hokand Hanlığını ve 1873 1881 yıllarında da Türkmenistan ı ele geçirmişlerdi. 2 Doğu da zaman Batı daki zamanın aksine daha yavaş yürür. Ancak insanların hafızaları burada 'Zaman a daha fazla sadakat gösterir. Dünyanın hiç bir yerinde 'Geçmiş zaman Sovyetler Birliği nin Müslüman ülkelerinde olduğu kadar yaşanan zamanı etkileme gücüne sahip değildir Bu ülkelerde geçmişi bilmek zamanı anlamanın ayrılmaz bir parçasıdır. 3 Bu ifadede belirtildiği gibi biz Türklerde geçmiş zaman, yaşanan zamanı oldukça fazla etkilemiştir. Rusların işgaller sırasında uyguladıkları akıl almaz entrikalar, zulümler ve vahşetler hemen her Türk topluluğundaki sanatçıların, âşıkların, akınların duygularını harekete geçirerek destanlaşmış, mısralara dökülmüş şiir olmuştur. 1822 ile 1891 yılları arasında Kazakistan ın idare sistemi yapboz tahtası gibi tam dokuz kez yenilenmiş, verimli topraklar Kazaklardan alınarak Ruslara verilmiş buna karşı koymaya çalışanlar en ağır şekilde cezalandırılmıştı. Mesela, 1830 lu yıllarda Kazaklar, Rusların kuklası haline gelen kendi hanları ve Rus yöneticilerinin baskılarına karşı açık açık mücadeleye başlamışlar ve bu daha sonraları bayrağını İsatay Taymanulı ile akın (ozan) Mahambet Ötemisulı nın çektiği büyük bir başkaldırıya dönüşmüştü. İlk karşılaşmada kazanan isyancılar ikinci karşılaşmada kaybedip iç bölgelere (Arka ya) doğru geri çekilmeye başlamışlardı. 4 Bu başkaldırıyı başından sonuna kadar mısralara döken şairin ağırına giden şey, kendi soyundan, kendi kanından olan ama Rusların uşağı olmuş Baymağambet Sultan ın tuzağına düşüşleridir ki, bunu şiirinde şöyle aktarır: Halkın intikamını alamadan, Arka nın altmış iki bölgesine, Gitmeyi düşünüp yola çıkınca, Ejderha gibi tuzağa düşürdün. Tuzağa düşürüp de kalmadın, Gayret eden erler biz olmamıza rağmen, Zamanımda seçilmiş sultanım Bizi ipsiz bağladın, Çok sinirlenirsem, Bir canım var verecek, Ordanı un ufak eder geçerim. 5 der demesine ama bu savaşta isyanın lideri İsatay ölür ve kısa bir süre sonra kendisi de aldatılıp yakalanarak öldürülür. Türkmenistan ı işgalleri sırasında da ilk yenilgilerinin intikamını çok şiddetli bir şekilde Göktepe de yapılan savaşta alan Ruslar arkalarında şehitlerden yaptıkları kuleler ve 26500 cansız beden bırakmışlardı. Bu acı olayı ünlü Türkmen şairi Katibî 6 şöyle mısralara dökmüştür. 2 Ayrıntılı bilgi için bk. Mehmet Saray, Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1996.; Saadettin Gömeç, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Akçağ, Ankara 1999. 3 A. Bennigsen, Lemercier C. Quelqueejay, age, s. 33 4 Ayrıntılı bilgi için bk. Mehmet Saray, age, s. 96-124 5 Şiirin orijinal metni için bk. Muhtar Magavin, Gasırlar Bederi (Edebiy Zerttevler), Jazuvşı Baspası, Almatı 1991. Ayrıca bk. H. Süyinşaliyev, Kazak Edebiyetinin Tarihi, Almatı 1997. 6 Fikret Türkmen, Gurbandırdı Geldiev, Türkmen Şiiri Antolojisi, Türksoy Yay. No:4, Ankara 1995, s. 751. 14

Gaspıralı'nın Türk Dünyasına Tesirleri Yıkılmış şehrim henüz oturmuş, Böyle horluk gördük senin üstünde, Ölenler şanslıydı, kalan ne gördü, Böyle horluk gördük senin üstünde. Gurbanmurat Serdar, Polat Han ile, Halkı için cefa çekti can ile. Şehrimizin içi doldu kan ile, Çoklar şehit oldu senin üstünde. Kırım Tatarları için de aynı şeyler söz konusu idi. 1736 ile 1738 yıllarında yakılan yarımadadaki Tatarlar için Rusların tam olarak hakimiyeti altına girdikleri 1783 ile 1893 yılları arasında geçen yüzyıl, ardı arkası kesilmeyen göçler ile açlık ve sefalet içinde sürdürülmeye çalışılan bir ölüm kalım savaşına dönüşmüştü. Kırım adlı şiirinde şöyle diyor İsmail Gaspıralı: Buna yeşil ada derler, yüce maali Çatırdag, Bunın bir tarafı çöldir, bir tarafı bağça bag. Kelir suvlar yaylalardan, ne güzeldir boyları, Altın aşlık tarlaları, kozıları koyları. Dop-dolu edi halkımızla yeşil ada bir zaman, Az değildi yurtımızda Menla-batır, karaman Zeval geldi, yurt bozuldu, kaç ve köç aldav ile, Gitti haklar, geldi yadlar başka al ve dil ile. 15. yüzyılda yaşayan Kazak jıravı Asan Kaygı Düşüncenin derinliklerinde yatan özlü fikirler ancak şer, zulüm dalgalandırırsa çıkar demektedir. Bu dizelerden de anlaşılacağı üzere derin fikirler ancak şer, zulüm üzerine söylenmektedir. İsmail Gaspıralı yı böyle büyük bir harekete sürüklüyen başlıca sebep, hem kendi halkına hem de Rusya hakimiyeti altında bulunan bütün Türklere karşı yürütülen asimilasyon ve soykırım politikalarıydı. Görüldüğü gibi somut olarak birşeyler yapmanın zamanı gelmiş, özlü düşünceleri ortaya çıkaracak etkenler çoğalmıştı. Ne yapmalıydı da dökülen kanların, uygulanan zulümlerin, millî şuuru ve kültürleri eritme ve yok etme politikalarının önüne geçmeliydi. Uygulanan şiddet ve haksızlıklar o kadar yoğundu ki, tarih içinde bazı vatan evlatları buna dayanamamış, kaba kuvvete ve silaha dayalı güçle Rus zülmüne karşı koymaya çalışmışlardı. Kısa süreli dahi olsa Rus baskılarını durdurmayı başarmışlar ama bu çırpınışlar nihaî bir çözüm getirmemişti. Öyleyse akılla hareket etmeliydi. Bir şiirinde Bin kılıçka bir kalem daima galiptir dediği gibi kılıcın değil, kalemin gücüne güvenmeliydi ve bunu yaparken de hedefin ne olduğu belli olmamalıydı. Çünkü, Rusya daki Türklerin-Müslümanların reformist hareketlerinden tedirgin olan Rus hükümetinin muhalefetini tamamen üzerine çekmemek gerekiyordu. Reformist hareketler dedik, biraz bunu açıklamak gerekli sanırım. 19. yüzyılın başından itibaren Fransız devriminin etkileriyle bir takım reformist hareketler ve fikirler ortaya çıkmıştı. Örneğin, kendisi de taassubun hüküm sürdüğü Buhara daki medreselerin birinden mezun olmasına rağmen fikir dünyası Buhara (asr-ı saadet), Rusya (metot), Osmanlı (ıslahat) düşünce üçgeninde oluşan Şihabettin Mercani 15

Metin Arıkan Bey in medreselerdeki eğitimi modernleştirme çabaları 7 ve geri kalışın sebebini ana dillerini kullanmamaya bağlayan Abdülkayyum Nasırî nin fikirleri yenileşme hareketinin ilk adımlarındandır. Türk dünyasının işgali sırasında Batıcılık ve Panslavizm arasında kalan Rusların tehdit unsuru olarak gördükleri 1828 Dekabiristleri, Ukraynalı Taras Şevşenko, Dostayevsky, Semenof gibi kişiler ile bazı sosyal demokratlar ve halkçılar Azerbaycan daki aydınları ve daha sonraları da Şokan, Abay gibi Kazak aydınlarını etkileyecek ve ortaya çıkacak olan cedit hareketlerinin kıvılcımlarını tutuşturacaklardı. Ruslar işgallerinin amacını iyi biliyorlardı ama işgal ettikleri memleketlerde uygulayacakları politikaları belirli değildi. Ortaya çıkacak duruma göre siyaset geliştirme onların başarısızlıklarını da beraberinde getiriyordu. Ruslaştırma ve hristiyanlaştırma amacıyla açtıkları Rus okullarından mezun olan Kazak, Kırgız, Tatar ve Azerbaycanlı vb. gençler daha sonraları onların bilinçli ve en tehlikeli düşmanları olarak karşılarına çıkacaktı. 1830 larda Bakü, Gence, Şuşa, Nuha gibi Azerbaycan ın merkezi bölgelerinde açılmaya başlayan Rus okullarına karşılık olarak Abbaskulı Ağa Bakıhanlı, Mirza Şefi Vazıf eski metotlardan farklı olarak okullar açmıştı. Yine aynı yıllarda Hasan Bey Zerdabi ilerlemenin Rus okullarıyla olmayacağını 1875 yılında Ekinci adlı ilk Türkçe gazeteyi çıkararak açıkca ve halkın anlayabileceği sade bir dille açıklamıştı. Görüldüğü gibi bir takım iyileştirme ve yenileşme faaliyetleri yapılıyordu ama bir şeyler eksikti. İşte Gaspıralı nın da büyüklüğü burada anlaşılacaktı. O içinde bulunduğu devrin gerçeklerini çok iyi bir şekilde kavramış ve Ulu önderimiz Atatürk ün 2 Eylül 1930 yılında söylediği Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin inkişafında başlıca müesserdir.. şeklinde ifade ettiği fikre daha o sıralarda sahip olduğundan bu koskoca milletin varlığını sürdürebilmesinin ancak Türk boyları arasında bir birliğin kurulmasıyla sağlanabileceğini ve bunun da ancak boylar arasında dil birliğinin oluşturulması ve yeni usuldeki bir eğitimle mümkün olacağına inanmıştır. Fikirlerini yayabileceği en etkili yol da bir gazete çıkarmaktı ve öyle de yaptı. Gazete çıkarmak için Çar hükümetine yaptığı birçok başvuru rededilen İsmail Gaspıralı yılmayarak 1883 yılında Tercüman gazetesini çıkarıncaya kadar kendi düşüncelerini Tavrida gazetesinde ve Tonguç ile Mirad-ı Cedit dergilerinde yaymaya çalıştı. Nihayet 10 Nisan 1883 yılında kendi fikirleriyle birlikte şöhreti de dalga dalga yayılan Tercüman gazetesini çıkarmaya muvaffak olur ve daha önce Tavrida gazetesinde seri olarak yayımladığı Rusya Müslümanları makalesinde iletmek istediklerini daha etraflı ve sistemli bir şekilde işlemeye başlar. 8 İleri sürdüğü yeni usul mektep fikrini bizzat kendisi uygulamaya girişir ve 1884 yılında Bahçesaray da ilk mektebi açarak eğitime başlar. Burada aldığı başarılı sonuç kısa zamanda diğer bölgelere de yayılmış, pekçok hoca ve öğrenci bu yeni metodu öğrenmek ve eğitim almak için onun yanına gelmişler ve memleketlerine döndüklerinde bu usulü uygulamaya başlamışlardı. İsmail Gaspıralı aynı zamanda bu fikirleri Tercüman gazetesindeki yazılarıyla da yaymaya devam ediyordu. Özellikle eğitim alanındaki yazıları Orenburg ta çıkan Vakit, Kazan da çıkan Yulduz gazetesi ve Şura dergisi ile Azerbaycan da çıkan Molla Nasreddin ve Füyuzat dergileri vasıtasıyla daha geniş alanlara yayılabiliyordu. Azerbaycan toplumunu eğitim yoluyla geleceğe hazırlamayı amaç edinen ve Maarifçiler olarak bilinen yazarların yetişmesini sağlayacak olan Gaspıralı milletin şuuru haline gelmiştir. Azerbaycan da bu şuur çerçevesinde modern ve millî müfredat programları hazırlanmış, Celil Memmedkulizade, Süleyman Sani Ahundov, Sultan Mecid Ganizade, Mirza Elekber Sâbir gibi eğitimci şahsiyetler tarafından modern eğitim sisteminin uygulandığı okullar açılmıştır. Maarifperver-Realistler olarak da bilinen eğitimcilerce hayata geçirilen ve 1905 ten sonra sayısı hızla artmaya başlayan bu okullarda yeni nesle Ahundzade, Vâgıf, Şirvanî, Puşkin, Gorki, Shakespare ve diğer klâsiklerin eserleri okutulmuş, uygulanacak müfredatın muhtevası, Hayat, Molla Nasreddin (1906-1921), Füyuzat (1906-7 Darhan Hıdıraliyev, Türkistan da Cedit Hareketinin Fikrî Kaynakları ve Abay, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, S. 2, İzmir 1997, s.83. 8 Mehmet Saray, Gaspıralı İsmail Bey den Atatürk e Türk Dünyasında Dil ve Kültür Birliği, İstanbul 1993, s.26. 16