Hz. Hızır, ilm-i ledün denilen, hâdiselerin hikmet yönünü bilme, hususunda İlâhî lütfa mazhar olmuş bir büyük veli, yahut bir peygamber.

Benzer belgeler
Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

a. Daire-i meşruada kalmayan gençliğin; dünyada, kabirde ve ahirette başlarına gelecek belalar ve elemler neler olabilir?

Kur an'daki selaset, selamet, tesanüd, tenasüb, teavün ve tecavüb mucizevî boyutlarındandır; bunları izah edebilir misiniz?


Nefsini Bilen Rabbini Bilir

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Üstat Hazretlerinin, çok hakikatleri aydınlatan güneş-ayna misalinden bu konuda da faydalanabiliriz.

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Nefsin iki hali vardır. Üçüncüsü yoktur. Biri bela diğeri afiyet...

Cenab-ı Hakk neden insanları yarattı, imtihan olmadan cennete gönderseydi olmaz mıydı, insanın Yaratılış Gayesi Nedir?

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

Onuncu Söz, Yedinci Hakikat hakkında bilgi verir misiniz?

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Eş sahibi olmak da böyle, bekârlık evliliği, evlilik bekârlığı aratır zannedilir. Asla değil!

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

İmanda Mürakebe Bilinci - Akaid - Dr. Mehmet Sürmeli'nin kişisel web sitesine hoşgeldiniz.

Asr-ı Saadette İçtihat

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Başta bu hadis-i kudsinin kaynağını vereceğiz. Ayrıca bu hadis-i kudsinin manası ve hakikatını vereceğiz. "Levlâke" hadîsinin kaynakları şudur:

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

"Vesvese" ile "korku" aynı mıdır? Risalelerde vesveye önem vermemek, modern bilimde ise korkunun üzerine gitmekten bahsediliyor?..

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Dua ve Sûre Kitapçığı

Güzel Ahlâkı Kazanmak

8. S. I. ÜNİTE TEST (40 SORU):

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

İman ve İslam rükünlerinin arasında tenasüb olduğunu ifade ediyor; bu konuyu açıklar mısınız?

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla ESMA-İ HÜSNA 02 ER-RAHMAN

"Şimdi senin hayatının sureti ve tarz-ı vazifesi şudur ki,.." İnsanın hayatının sureti ve tarzı vazifesi ne demektir, izah eder misiniz?

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Şeyh den meded istemek caizmidir?

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

İlk paragrafdaki uzun cümlede insanın farklı ve birbirinden önemli yönlerine dikkat çekilir.

Emr-i kün feyekün e malik bir sultana acz tezkeresi ile istinad etme yi nasıl anlamalıyız?

RÜ'YETULLAH'IN (ALLAH'I GÖRMEK) KEYFİYETİ

KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ

"İşte, Rabbimizi bize târif eden Kur ân-ı Hakîm; şu kitab-ı kebîr-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi..."

HER ŞEYİN HAYIRLISI. Öyle Değil mi, Yoksa? Öyle Öyle!

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.

GENEL YAYIN YÖNETMENÝ VE SORUMLU YAZI ÝÞLERÝ MÜDÜRÜ TALÝP ARSLAN

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Risale-i Nurun kerametini gördüm.inayet altında olduğumuzu anladım.

BÖLÜM: 2. Oruç Tutarken Nelere Dikkat Etmeliyiz? Orucu Bozan Durumlar. Orucun Kişiye ve Topluma Kazandırdıkları. Ramazan Bayramı Sevinci

Edeb Yahu! Edebli ve Hayalı Olmak

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Kur ân ın Ticârî Yol Haritası Cuma, 06 Ekim :47

Birinci İtiraz: Cevap:

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

HADDİNİ BİLMEMEK YA DA İSTİDRAC

*GALIBIYET VE MAGLUBIYET

ÇAĞIN VEBASI: DÜNYEVİLEŞME(FANİYİ BAKİYE TERCİH) - Uzman Cemil Paslı Kişisel Sitesi Çarşamba, 28 Haziran :05

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

Ü N İ T E L E N D İ R İ L M İ Ş Y I L L I K D E R S P L A N I

Bakara Sûresi, 54. âyet: Hz. Mûsâ nın, kavmine Siz o buzağıyı put edinmekle kendinize zulmettiniz buyurması.

Günah Hastalığından Kurtulmanın İlâcı: Tevbe ve İstiğfar

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

"Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" diyen Ziya Paşa nın sözleri ne kadar da manidardır.

23 Eylül 2008 tarihiydi. Ramazan ayının son 10 gününe girmiştik. İddia edilen Ergenekon terör örgütüne dair bir yazı yazmıştım.

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Fikir madde üzerine işlenen bir sanattır. Madenlerdeki kalite ve kıymeti ifade eder.

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Herkes bir arayış içinde

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

NİLÜFER İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2012 YILI RAMAZAN AYI ÖZEL VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

HADİS (İLH2006) KISA ÖZET-2013 KOLAYAOF

ALEXANDER RUSSEL WEBB-MUHAMMED

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

Hocam: İmam Hatip Lisesi ni okuyup da ne olacak? Burada bir İmam Hatipli olarak soruya mı üzüleyim yoksa soru sorana mı?

Transkript:

Sorularlarisale.com MUSİBETLERİN İÇ YÜZÜ Musibet kelimesi, daha çok, insana isabet eden hastalık, bela, sıkıntı gibi elem ve keder verici hâdiseler için kullanılır. Ve bunlarla insanoğlu, sabır imtihanına tabi tutulur. Bir hadis-i şeriften aldığımız müjdeye göre, lambanın sönmesiyle yeniden yanması arasında çekilen cüz i bir sıkıntı bile günahlara kefaret oluyor. Hastalıklar, musibetler, özellikle umumî afetler, bunları sabır ve rıza ile karşılayan bir kulun manevî makamını yükseltiyorlar; kalbini safileştiriyor, ruhunu olgunlaştırıyorlar. Her hastalık, her musibet ayrı bir sabır imtihanıdır. Bu imtihanı kaybeden insanlar, kadere itiraz etme tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Kaderin ince sırlarını bilmenin insan idrakinin çok ötelerinde olduğu, Kur an-ı Kerimde, Hz. Musa nın(a.s.) bir kıssasıyla müminlere ders verilir. Bu kıssada Hz. Musa(a.s.) ile Hz. Hızır ın(a.s.) seyahatlerine yer verilir. Kısaca özetleyelim: Hz. Hızır, ilm-i ledün denilen, hâdiselerin hikmet yönünü bilme, hususunda İlâhî lütfa mazhar olmuş bir büyük veli, yahut bir peygamber. Hazret-i Musa(a.s.) bu zattan hikmet dersi almak ister. Hz. Hızır onun arkadaşlık teklifini, sen benimle beraberliğe sabredemezsin şeklinde ilginç bir gerekçe ile reddeder ve sözünü şöyle tamamlar: (İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin? Hz. Musa nın(a.s.) İnşallah sen beni sabreden bir kul olarak bulacaksın, senin emrine de karşı gelmem demesi üzerine arkadaş olurlar. Hz. Hızır bu arada bir de şart koşar: Ben bir konuda sana bilgi verinceye kadar benden hiçbir şey sorma! Bir gemiye binerler. Hz. Hızır, gemiyi yaralamaya başlar. Hz. Musa(a.s.) dayanamayıp itiraz eder. Hz. Hızır ın ikazı üzerine, unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme... diyerek özür beyan eder. Yolculuğa devam ederler. Hz. Hızır, küçük bir çocuğu öldürür. Hz. Musa, buna da itiraz eder. Hz. Hızır kendisini tekrar ikaz edince, Musa aleyhisselâm: Bundan sonra sana bir şey sorarsam artık benimle arkadaşlık etme der. Daha sonra bir köye uğrarlar, kimse onları misafir etmez. Hz. Hızır, o köyde yıkılmaya yüz tutmuş bir duvarı tamir eder, doğrultur. Hz. Musa, biraz da sitem karışımı bir üslupla, böyle yapmasının hikmetini sorunca, Hz. Hızır, arkadaşlığımız burada sona eriyor; şimdi sana sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim der. Gemiyi yaralamasından başlar: Zâlim bir hükümdarın sağlam gemilere el koyduğunu, gemiyi bu yüzden ayıplı kılmak istediğini söyler. Öldürdüğü çocuğun page 1 / 6

babasının salih bir zat olduğunu, çocuğun onları azgınlığa ve nankörlüğe boğmasından koktuğunu ifade eder. Duvar tamirine gelince, o duvarın altında bir hazine bulunduğunu, evdeki iki yetim çocuk büyüyünceye kadar duvarın yıkılmaması gerektiğini, onun için tamir yoluna gittiğini anlatır. Ve bütün bu işleri, kendi hevesiyle değil, İlâhî ilhamla yaptığını özellikle vurgular. Allah kelâmında yer almış bu kıssadan almamız gereken en büyük ders şu olsa gerek: Hz. Musa gibi büyük bir peygamber bile, hâdiselerin altında yatan İlâhî hikmetleri tam olarak bilemediğine göre, biz boşuna kendimizi yormayalım. Beşerin iradesi dışında cereyan eden olaylara kendilerince yorumlar getirenler, bir bakıma Hz. Hızır ı taklide kalkışmış oluyorlar. Ancak, o, bütün bunları İlâhî ilhamla söylüyordu; bunlar ise ya nefislerinin isteklerini aktarıyorlar, yahut kendi his ve heveslerine tercüman oluyorlar. Nur Külliyatında, Ehl-i hakikat gaybî olan şeyleri bildirilmezse bilmezler buyurulur. Hakikat ehli denilince en başta peygamberler hatıra gelir. Onlar bile gaybî şeylerden, ancak Cenâb-ı Hakk ın kendilerine bildirdiği kadarına vâkıf olabilirler. Peygamberlik görevlerini yürütürken, olayların zahirine bakar, İlâhî emirlere uygun olup olmadıklarına nazar eder, ona göre hükmederler. Hâdiselerin altında yatan bütün hikmetleri bilmeleri, bazen, bu kutsî görevlerinde aksamaya yol açabilir. Bu hikmet içindir ki, kendilerine her şeyin iç yüzü ve hikmet yönü tam olarak bildirilmemiştir. İşte bu kıssa bunun en güzel bir örneğidir. Kıssanın ayrı bir yönü üzerinde de durmak isteriz: Seçilen üç olay âdeta birer semboldür. Birincisi mala gelen zararları ikincisi cana, çoluk çocuğa, akrabalara gelen musibetleri üçüncüsü de, İslâm düşmanlarının dünyada nâil oldukları nimet ve ihsanları temsil ediyor. Muhyiddin Arabî Hazretleri, kıssada geçen üç olayla Hz. Musa nın(a.s.) başından geçen üç olay arasında ilgi kurar. Bunlardan birisini nakledelim: Hz. Musa yı da annesi bir sandığa koyup Nil nehrine atmıştı. Ama bu atışın Zahiri helâk, batını necat idi. Yani görünüşte annesi onu boğulmaya terk ediyordu. Halbuki, o böylece ölümden kurtulmuş, bununla da kalmayıp Firavunun sarayına yerleşmişti. Hz. Hızır ın gemiyi yaralaması da böyle idi. Hz. Hızır, Hz. Musa ya(a.s.) kendisiyle arkadaşlık etmeye güç yetiremeyeceğini söylemekle ona ilk gaybî haberi de vermiş oluyordu. Bu haberini bir teselli cümlesiyle tamamlamıştı: (İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin? Bu teselli cümlesinde aynı zamanda büyük bir müjde de saklı: Kadere itiraz etmemek şartıyla, insanoğlunun musibetler karşısında gösterdiği sabırsızlıktan dolayı ceza görmeyeceği müjdesi... page 2 / 6

Evet musibetin darbesine karşı şekva suretiyle elbette aciz ve zaîf insan ağlar; fakat şekva ona olmalı, ondan olmamalı... Musibeti Allah a şekva etmeli, yoksa Allah ı insanlara şekva eder gibi, Eyvah! Of! deyip, Ben ne ettim ki, bu başıma geldi diyerek, aciz insanların rikkatini tahrik etmek zarardır, mânâsızdır. Mektûbat Başta da belirttiğimiz gibi, bu kıssadan alınacak en büyük hisse, insanın İlâhî hikmetleri ve kaderin derin sırlarını anlamadaki aczini hissetmesidir. Ahmet Avni Konuk şöyle buyurur: Bir abd bir belâya giriftar olunca, onun eleminden Hakk a şikayet ederse sabrına zarar vermez. Ancak Hakk ın gayrına şikayet etmeyip, nefsini zapt etmeli. Şikayet eden kimse,...kazaya değil makzi olan şeye razı olmamış bulunur. Halbuki bize, makzi olan şeye razı olun diye hitab olunmadı. Kader: bir plân, bir program demektir. Kaderde olan bir şeyin icra edilmesine kaza diyoruz. Makzi ise, kaza olunan, icra edilen şey. Meselâ, bir cümleyi yazmayı planlamak kader, yazmak ise kazadır. Makzi de yazılan cümledir. Aynı şekilde, insanın hastalanması kaderinde varsa, hastalandığında bu kader kaza edilmiş demektir. Makzi ise hastalıktır. Bize, makziye razı olun diye bir teklif yapılmış değil. Öyle olsaydı tedavi olmak günah olurdu. Demek ki, hastalık geldiğinde bunun Hakkın bir takdiri ve kazası olduğunu bilip rıza ile karşılamak, itiraz ve isyan yolunu tutmamak, öte yandan tedavi için gerekli tedbirleri de almak durumundayız. Her musibet kahır değil; her musibeti, her hastalığı yahut her felaketi mutlaka bir kahır tecellisi olarak görmemek lâzım. Bir hadis-i şerifte de şöyle buyuruluyor: Belâların en büyüğü peygamberlere, sonra evliyaya, sonra diğer has kullara gelir Belâ, denilince musibetlerle imtihan olmayı anlıyoruz. Ağır imtihanların neticeleri de büyüktür. Memur imtihanıyla, meselâ kaymakamlık imtihanında sorulan sorular elbette bir değil. Birincisi ikinciden ne kadar kolaysa, ikincinin sonucu da birinciden o kadar önemli. Konuyla ilgili harika bir tespit: Kaderin her şeyi güzeldir, hayırdır. Ondan gelen şer de hayırdır. Çirkinlik de güzeldir. Sözler İnsan öncelikle kendi bedenini şöyle bir gözden geçirmeli. Her organını ayrı ayrı düşünmeli. Ve sormalı kendi kendine: Hangisinin yeri, şekli, büyüklüğü, vazifesi en güzel şekilde takdir edilmemiş? Sonra kendi ruh dünyasına intikâl etmeli ve aynı düşünceyi o page 3 / 6

âlem için de sürdürmeli: Hafıza mı gereksiz, hayal mi? Sevgi mi fazlalık, korku mu? Beden bütün organlarıyla bir bütün teşkil ettiği ve ancak o zaman fayda sağladığı gibi, ruh da bütün duyguları, hissiyatı ve lâtifeleriyle bir bütün. O da ancak böylece netice verebiliyor. İnsan ruhundan, akıl ve hafızayı çekip alsanız hiçbir fonksiyon icra edemez olur. Endişe duygusunu alsanız tembelleşir; ne dünyasına çalışır ne âhiretine. Korkuyu çıkarsanız, hayatını koruyamaz hale gelir. Sevgi hissi taşımasa, hiç bir şeyden zevk alamaz. İşte insanın, hem bedeni hem de ruhu en güzel ve en hikmetli bir şekilde tanzim edilmiş. Buna bedihi kader deniliyor. Aynı şekilde, insanın bir ömür boyu başından geçen hâdiseler de nizamlı ve intizamlı. Buna da mânevî kader denilmekte. Bedihi kader, mânevî kaderden haber veriyor. Her ikisinin de her şeyi güzel... Elbette ki, cüz i iradeyle işlenen günahlar, isyanlar hariç. Mânevî kaderin irademiz dışındaki tecellileri karşısında, aciz bir kul olarak, ne yapacağımızı şaşırdığımız, bocaladığımız zaman, hemen bedihî kadere ve ondaki sonsuz hikmetlere nazar etmeliyiz. Meselâ, anne rahmindeki rahimane terbiyemizi hatırlamalıyız: O dönemde İlâhî hikmet ve rahmet bizi en güzel şekilde terbiye ediyordu ve biz olanların hiçbirinin farkında değildik. Şimdi de aynı rahmetin başka cilveleriyle yaşıyoruz. Allah a karşı hüsn-ü zan ibadettir hadisinden dersimizi tam alarak, bizi o gün öylece besleyen, büyüten ve her şeyimizi en güzel şekilde tanzim eden Rabbimizin rahmetine itimat etmeliyiz. Karşılaştığımız her hâdiseyi bir imtihan sorusu olarak değerlendirmeli ve nefsimizin hoşuna gitmeyen olaylarda da bir rahmet tecellisi aramalıyız. İnsan sadece nefsini ölçü aldı mı yanılır. Bir gencin nefsi, okula gitmemek ve oyun oynamaktan yanadır. Ama akıl bunun karşısına çıkar. İstikbâldeki güzel makamları, yahut çekeceği sıkıntıları gösterir, onu oyundan vaz geçirir. Demek ki, nefis için güzel olan, akıl için güzel olmuyor. Kalp ise apayrı bir âlem. O, iman ile nurlanırsa, her şeyi ve her hâdiseyi İlâhî isimlerin birer tecellisi olarak görür. Allah ın bütün isimleri güzel olduğu gibi, onların bütün cilveleri, bütün tecellileri de güzeldir gerçeğine ulaşır. Artık bu bahtiyar kul için, çirkinlik diye bir şey kalmaz ortada. Kahrın da hoş, lütfun da hoş diyenler, bu makama varmış bahtiyar insanlardır. Bu zatlar, Allah onları sever, onlarda Allah ı sırrına ermişlerdir. Nur Külliyatında, güzellik iki kısımda incelenir: Bizzat güzel ve neticeleri itibariyle güzel diye. Bu sınıflandırmaya bazı örnekler verebiliriz: Gündüz bizzat güzeldir, gecenin de kendine göre ayrı bir güzelliği vardır. Biri uyanıklığı, diğeri uyumayı andırır. İkisine de ihtiyacımız olduğu açık değil mi? Öte yandan, meyve bizzat güzeldir, ilâç ise neticesi itibariyle güzel. page 4 / 6

İnsanın muhatap olduğu hâdiseler de ya gece gibidir, yahut gündüz gibi. Sıhhat gündüzü andırır, hastalık ise geceyi. Hastalığın günahlara kefaret olduğu, insana âczini ders verdiği, kulluğunu ikaz ettiği, kalbini dünyadan kesip Rabbine çevirdiği düşünülürse, onun da, en az sıhhat kadar büyük bir nimet olduğu görülür. Sıhhat bedenin bayramıdır, hastalık ise kalbe gıdadır. Gece ve gündüz bu kâinatta aralıksız faaliyet gösteren celal ve cemal tecellilerinin sadece bir halkası. Elektriğin eksi ve artı kutupları, gözün karası ve akı, kanın al ve akyuvarları gibi daha nice halkalar var. İç dünyamızda ve dış âlemde bu ikililerle kuşatılmışız ve her birinden ayrı faydalar ediniyoruz. Konuyla yakından ilgili bir âyet-i kerimenin meâli şöyledir: Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız, halbuki o, hakkınızda bir hayırdır. Ve olur ki, bir şeyi seversiniz, halbuki hakkınızda o bir şerdir. (Bakara Sûresi, 216) Âyet-i kerime cihatla ilgili, ama hükmü umumî. Ve bu âyetle bir başka ikili nazarımıza veriliyor: Harp ve sulh. Sulh yani barış gündüz gibidir, herkesin hoşuna gider; harp ise geceyi andırır. Ama gerektiğinde harp etmeyenlerin istikbâlleri kararır, nesilleri daimi bir zulmete boğulur. Cihatta şehit olanlar ise bir anda velayet makamına çıkarlar ve kaybettikleri dünya hayatı onların bu yeni hayatları yanında gece gibi kalır. Ölümden daha ileri bir musibet düşünülebilir mi? Âyet-i kerime, nefsin hoşlanmadığı bu olayın altında büyük hayırlar bulunduğunu haber vermekle, dünyanın diğer belaları, hastalıkları, felaketleri için bizlere büyük bir teselli vermiş olmuyor mu? Bir hadis-i kutsî: Rahmetim gazabımı geçti. bu hadis-i kutsîye şöyle bir mânâ verilmiştir: Her musibetin altında Allah ın nice rahmet cilveleri vardır ki, o musibetin verdiği elemleri, acıları geçmiştir. Ebediyet yanında ömür bir an gibi de kalmıyor. Bu kısa hayatta başımıza gelen hastalıklar, belâlar, sıkıntılar ebedî hayatımız hakkında hayırlı oluyorsa, ne gam! Sonsuza göre yetmiş-seksen yılın ne hükmü var?!.. Bu dünyanın bütün fânî belâları ve sıkıntıları ebedî saadet yanında hiç hükmünde kalmıyor mu? Ama, insanın nefsi, peşin zevkin tâlibidir; istikbâle nazar etmez. O saha, akıl ve kalbe aittir. Az önce de değindiğimiz gibi, her musibet mutlaka kahır değildir. Nefsimizin hoşuna gitmeyen ve fâni dünyamızı karartan olaylar: Ya İlâhî bir ikazdır, bizi yanlış yoldan geri çevirir. Veya, günahlarımıza kefarettir; acımızı bu dünyada çektirir, ebedî âleme bırakmaz. Yahut, insan kalbini geçici dünya hayatından, Allah a ve âhirete çevirmeye bir vasıtadır. page 5 / 6

Powered by TCPDF (www.tcpdf.org) Öte yandan, musibetler insan için sabır imtihanıdır; bu imtihanı kazanmanın mükâfatı ise çok büyüktür. Son olarak, bunlar İlâhî bir tokat, bir kahırdır. Umumî musibetlerde bunların hepsinin de hissesi olabilir. Bir grup için kahır, bir başkası için ikaz, bir diğeri için günahlara kefaret... Münferit belâlarda ise, bize göre en selâmetli yol, şu olsa gerek: Musibet kendi başımıza gelmişse, nefsimizi suçlayalım; onu tövbeye sevk edelim. Başkalarına gelen belâ ve âfetleri ise onların terakkilerine vesile bilelim. Böylece hem nefis terbiyesinde yol kat etmiş, hem de başkaları hakkında kötü düşünmekten kurtulmuş oluruz. 2005-05-05 page 6 / 6