Madde ve Mâna nın Referans (Karşılaştırma) Değerleri IŞIK VE HAZRETİ MUHAMMED (SAV ) İnsanlığın Öznel Âlemindeki Birliğine Bilimsel Bir Yaklaşım



Benzer belgeler
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İN VE SÜNNETİ NİN GEREKLİLİĞİNİN MANTIKSAL VE BİLİMSEL AÇIKLAMASI

MADDÎ VE MÂNEVÎ ÂLEMLERDEKİ BAŞVURU DEĞERLERİ İnsanlığın Benliğindeki Birliğe Bilimsel Bir Yaklaşım

Akıl, Mantık Ve Bilimsellikten Başka Hiçbir Şeye İnanmayanlar! İşte Size PEYGAMBERİMİZ (SAV) İN VE SÜNNETİ NİN GEREKLİLİĞİNİN

ÂLEMLERİN VE GÖNÜLLERİN SULTANI HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA SALLÂHÜ ALEYHİ VE SELLEM EFENDİMİZ

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

ALEXANDER RUSSEL WEBB-MUHAMMED

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Ck MTP61 AYRINTILAR. 5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi. Konu Tarama No. 01 Allah İnancı - I. Allah inancı. 03 Allah İnancı - III

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

İLMİN DERİNLİĞİ, İNANÇ VE ADÂLET

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI


Muhammed Salih el-muneccid

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.


6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

KİTABIN TANITIM YAZISI Cuma, 12 Ekim :57

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK SINAVI 26 KASIM 2014 Saat: 11.20


5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir?

Nasıl Bir Deniz Feneriyiz?

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

Organ bağışında bulunan herkesin organları kullanılabilir mi?

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

T.C. BEYKENT ÜNİVERSİTESİ. Kontrol Sistemleri

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

İSLÂM DA CEZA SİSTEMİ HATA İLE ÖLDÜRME

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Arkadaşınız UNITE OGRENCI RAPORLARI VE YANIT KAĞITLARI. ICI P.K. 33 Bakırköy / İstanbul

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

BAĞLAÇ. Eş görevli sözcük ve sözcük gruplarını, anlamca ilgili cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere "bağlaç" denir.

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com


EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

...Bir kitap,bir mesaj!

EY İMAN EDENLER! Hepinizin dönüşü ancak Allah adır.

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

(1) BÜYÜK PEYGAMBER (S.A.A) KONULU, BÜYÜK YARIŞMA

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

PARALEL KUVVETLERİN DENGESİ

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Web adresi. Psikolojiye Giriş. Bu Senin Beynin! Ders 2. Değerlendirme. Diğer şeyler. Bağlantıya geçme. Nasıl iyi yapılır. Arasınav (%30) Final (%35)

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

HLM ye göre İÇ HUZURU

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Transkript:

Madde ve Mâna nın Referans (Karşılaştırma) Değerleri IŞIK VE HAZRETİ MUHAMMED (SAV ) İnsanlığın Öznel Âlemindeki Birliğine Bilimsel Bir Yaklaşım Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İlim ve Kültürümüz Arapça da Allah ın (CC) sıfatlarından olan El-İlmü kelimesinin Türkçe söyleminden (telaffuzundan) gelen ilim kelimesi, Türkler in 9. yüz yılda toplu olarak Müslüman olmaları ile Kültürümüz e girmiş ve ondan sonra Kültürümüz ün en önemli kavramlarından birisi olmuştur. Çünkü İlim, Amel ve İhlâs olarak üç ana bölümde de özetlenebilen ve bir cihanşumul din olan İslâm Dini nde, bir Müslüman için, ilim kavramı, görüldüğü gibi, şeklen dinin ilk üçte birini meydana getirmektedir. İlim, esas olarak Aklî İlimler (Pozitif İlimler ya da Bilim) ve Naklî İlimler (Bâtınî İlimler-Vahyî İlimler) diye iki ana kavramı içermekte, neticede Müslüman olarak kalabilmenin temel esaslarından birisini oluşturmaktadır. Bundan dolayı, İlimsiz Müslümanlık korunamaz demek, her halde yanlış olmasa gerektir. Nitekim, İslâm da ilim öğrenmiş âlim olan insanlar için, Âlimin mürekkebi şehidin kanından üstündür hadisini bilmeyen yok gibidir. İlk inen âyetin OKU olması da bu bakımdan çok anlamlıdır. Daha fazlasını zikretmeden hemen burada, İlmi kendine bir sıfat olarak seçen Allah'ın (CC) İslâm'ı bir ilim dini olarak seçtiğinin iddiâsında bulunmanın haklılığı gösterilmiş bulunuyor. Bu yüzdendir ki, Yüce Yaratıcı, Kur an ında, Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? 1 diyor. Einstein ise, İlimsiz din kör, dinsiz ilim topaldır. şeklindeki sözü ile de, sırf akıl yoluyla, bilgisizliğin körlükle eş anlamlı olduğunu, ateist bilim adamlarının buluşlarının sağlıklı sonuçlar vermekten uzak bulunduğunu îma ederek, âyetten haberi olmasa bile, Aklın SAV kısaltması Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem - Allah O na salât etsin. demektir. İnsanın aklını rahatlatan pozitif bilimleri ve kalbini rahatlatan naklî ilimleri, ilmin içeriğinden sayıp onları hazmederek vücut dengelerini kurmuş, böylece mutluluğu yakalamış münevver insanlara bir diyeceğimiz olamaz. Bu yazı, belki, her şey bilimde!.. deyip gözlerini kendi nefislerinin sorgulanmasına çeviremeyen, kendilerini aşamadıkları için farkında olarak ya da olmayarak-gizliden gizliye-ilâhiyat ilimlerini küçük gören ve bilhassâ bu yüzden sık sık bilimden dem vuran bâzı mürekkep yalamışlar ile pozitif ilmi (bilimi) ilimden saymayan ve küçük gören bilim câhili sofular ya da ilim, bilim ve teknolojiden haberi olmayan fakat arkalarını paraya veyâ bâzı mahfil ve kulüplere dayayarak çoğu kimselere yukarıdan bakan, popülaritelerini böylece sürdürmeye çalışan bâzı kimseler için, Disraeli nin İnsanın câhil olduğunu bilmesi, ilme doğru attığı mühim bir adımdır sözü gereğince, bir fayda sağlayabilir. Bu yazı, 07.01.2013 târihinde yeniden gözden geçirilmiştir. CC kısaltması Celle Celâlühû - O nun şânı çok yücedir. demektir. 1 Zumer Sûresi, âyet 9.

2 yolu birdir. gereğince, farkında olmadan, âyetin anlamına bir fenci ve bilim adamı gözüyle yaklaşmaktadır. İçinde OKU emrine benzer kuvvetli bir ilim teşviğine rastlanılması mümkün olmayan ve bir aşîret dini olarak gelen Hıristiyanlığın, bizce, İslâm'ı müjdelemeye yönelik görevinden başka bir özelliği kalmamıştır: Barnaba İncili'nde Hz. Îsa Aleyhisselâm'ın, bir kadının, Beklenen mesih sen değil misin? şeklindeki sorusuna: Ben yalnız İsrâiloğulları na gönderilmiş kurtarıcı bir peygamberim. Lâkin benden sonra, Allah tarafından bütün Âlem e Muhammed adında bir resul gönderilecektir. Allah bu Kâinat ı O nun için yaratmıştır. biçimindeki cevâbı, Hıristiyanlığın İslâm'ı müjdeleyici özelliğini açıkça sergilemektedir. Dahası da var. Aynı eserde: Size söylüyorum, Allah'ın Resûlü bütün mahlûkata rahmettir. O, anlayışlı ve tesellici, hikmetli, kudretli, Allah aşkı ve korkusuyla dolu, dakik ve yumuşak ruhludur. Rahmet ve yardımseverlik rûhu ile adâlet ve acıma hissi ile nezâket ve sabır rûhu ile hareket eder. Cenâb-ı Hak, bütün yaratıklarına verdiğinin üç katını ona vermiştir. O, bu Dünyâ ya geldiğinde saadet devridir. Buna inanınız!.. Bütün peygamberlerin, Allah'ın onlara verdiği nübüvvet gözü ile gördüğü gibi, ben de O nu gördüm. O'nu görünce rûhum tesellî ile doldu. Ey Muhammed!.. Allah seninle berâber olsun ve beni senin ayaklarının bağı olmak şerefi ile şereflendirsin!.. Eğer ben bu murâdıma erersem, Allah'ın mübârek bir kulu ve büyük bir peygamberi olacağım. Ve Hz. Îsa bunu söyledikten sonra Allah'a şükretti 2. denmektedir. Bu bakımdan Batı'da ilim yoktur, bugün Türkçe mize bilim diye tercüme ettiğimiz fen (sciences) vardır. Hıristiyanlık, İslâm'ın, dolayısı ile ilmin İslâm'la geleceğini müjdeleyen bir aşîret dinidir, insanları mânevî yönden tatmin etmekten çok uzaktır. Bugün ise onun eski sâfiyeti de kalmamıştır. Günümüzde Batılı ların bilim ve fende ileri gitmeleri, kendilerini tatmin etmeyen Hıristiyanlık dinine karşı cephe alıp yaradılışlarındaki mânevî boşluğu sâdece maddî çalışmalarla telâfî etme gayretlerinden ileri gelmektedir. Bu sebepledir ki, günümüzde Batı da kafası çalışan bilim adamlarının çoğu ya ateistliği seçmekte ya da İslâm la bir şekilde karşılaşabilirlerse Müslüman olmaktadırlar. Hıristiyanlık dinindeki, Üç adet tanrının varlığı (Teslis İnancı), (bunların birbirleriyle hiç kavga etmeden kuzu-kuzu geçinmeleri), ya da her yeni doğan çocuğun suçlu olduğu gibi, sonradan uydurulan bozuk öğretiler, elbette bir bilim adamının kafasını karmakarışık edecektir. Dolayısıyla, bugünkü Hıristiyanlık dini, modern insanı tatmin edici değildir. Nitekim, bir düşünürün, Bir Hıristiyan ilimde ilerledikçe Müslümanlığa; bir Müslüman 2 Başaran, M. S., Kaçırılan Kitap, Gerçeğe Doğru 1-2, (Zafer İlmî-Araştırma dergisi ). Dev zekâlı Edison la, bir müddet yanında çalışan diğer dev zekâlı, Tesla fikir ayrılığından birlikteliklerini kısa zamanda bitirmişler, ondan sonra hayatlarının sonuna kadar birbirlerinin en baş tenkitçileri olmuşlardır. Hayatları boyunca birbirlerine karşı birinin beyaz dediğine diğeri kara diyecek kadar ileri gitmişlerdir. Böyle akıllı iki kişiyi bir arada tutmak mümkün olmazken, üç adet tanrı, hiç fikir ayrığına düşmüyorlar mı? Gerçekte böyle üç tanrı olsa, evren bir anda büyük bir savaş meydanına dönmez mi? Ne dersiniz?

3 câhilleştikçe Hıristiyanlığa yaklaşır, şeklindeki sözü güncel bilgiler arasındaki yerini almıştır. Nesnel (Objektif), Öznel (Subjektif) Görüşler ve Dayanak (Başvuru-Referans ξ ) Sistemleri Gerçek eğitim bilgisinden yoksun ya da gerçek ilme yabancı olan kişilere göre iyilik ve kötülükler, kişiden kişiye göre değişen yargılar olarak düşünülmektedir. Değişkenliği insanlara bağlı olarak ortaya çıkan bu tür görüşlere öznel (subjektif) görüşler diyoruz. Bu açıdan bakıldığında bir hareket, bâzen, bir kimseye göre iyi bir hareket, diğer bir kimseye göre ise, kötü ve fenâ bir davranış olabilmektedir. Fen bilimleri ya da pozitif bilim dediğimiz aklî ilimler, bugünkü anlayışa göre, öznel (subjektif) görüşlere îtibar etmiyor. Meselâ, işledikleri günahlar karşısında, "Her ne kadar ben bu günahları işliyorsam da sen benim kalbime bak, ben tertemizim!.. görüşü de öznel bir görüştür. Bu görüşe çoğunlukla sâdece sözün sâhibi îtibar edebilir. Pozitif bilimlerde bilimin konusunu herkes için aynı kalan olaylar oluşturmaktadır. Kişiden kişiye değişmeyen bu tür olay ve görüşlere ise, nesnel görüşler deniyor. Normal şartlar altında su yüz derecede kaynar görüşü böyle nesnel bir görüştür. Zaman kavramında da her iki görüşe rastlanmaktadır. Daha doğrusu, Nesnel Zaman ve Öznel Zaman dan bahsedilebilir. Saatlerin herkes için değişmeyen göstergeleri nesneldir, bunların kişiden kişiye değişmesi imkânsızdır. Eğer saat 5 şi gösteriyorsa, kimse bundan başka bir değer anlamaz. O herkes için yalnızca 5 şi gösteriyor demektir. Ama, dolmuşların dolu olarak geçtiği bir durakta bekleyen fakat hiç bir dolmuşun durarak kendisini almadığı, işe geç kalmış bir insan ya da sınava girip zor sorulara cevap arayan bir öğrenci ile şurada burada aylak aylak dolaşarak zaman öldürmeye çalışan bir başka kişi için zamanın akışı aynı değildir. İşe geç kalmış bir insan ya da sınavdaki öğrenciye göre, zaman çok hızlı bir şekilde geçmekte fakat aylak aylak gezen insana göre ise, zaman bir türlü geçmemektedir. Kişiden kişiye göre değişen bu zaman, öznel karakterli bir zamandır 3. Öznel Zaman, kişinin biyolojik saatidir. Bugünkü anlayışta bilim, biyolojik öznel saate îtibar etmiyor. Bugün için bilimde asıl zaman nesnel olan zamandır. Çünkü, Nesnel Zaman, herkes için değişmeyen bir başvuruyu (referansı), yâni dayanak noktasını meydana getirdiği için, buna göre tanımlanan ya da konumlanan olayların doğruluğu veyâ yanlışlığı herkes için aynı kalan bir mânayı ifâde etmektedir. ξ Referans, İngilizce reference kelimesinden geliyor. Reference kelimesi başvuru, kaynak, danışma demektir. 3 Temiz, M., Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.pamukkale.edu.tr/bilim/bilimsel%20ve%20dinî%20açıdan- ZAMAN%20VE%20TAYYİMEKÂN.doc YA DA http://gayalo.net/dosyalar/bilimsel%20ve%20dinî%20açıdan%20zaman%20ve%20tayyimekân.pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/bilimsel%20ve%20dinî%20açıdan%20zaman%20ve%20tayyimekân.doc, En Son Erişim Târihi: 17.01.2013. Aslında günümüzde asıl tartışılan konulardan bir tânesi, öznel ve nesnel, subjektif ve objektif, kavramların bizzat tanımlarının gerçekliğe ne derece uyup-uymadığı üzerine yapılmaktadır. Bu da günümüz biliminin gerçekliğini tartışmaya açmaktadır. Bu tartışma ayrı bir makale konusudur.

4 Benzer bir durum harekete ilişkin hız konusunda da vardır. Bütün hızlar, biri hâriç, izâfîdir. Meselâ, yüz kilometre hızla yol alan bir otomobilin hızı, yere göre izafîdir. Yâni, İstanbul dan yüz kilometre hızla yola çıkan bir vâsıta, bir saat sonra, harekete geçtiği şehir içindeki bir başlangıç noktasına göre yüz kilometre uzağa varır. Yinelemek gerekirse burada başvuru noktası olarak, başka bir ifâdeyle, başlangıç noktası olarak, şehir içinde vâsıtanın harekete başladığı bir nokta alınmıştır. Hız bu noktaya göredir. Ama aslında, İstanbul vilâyeti sâbit değildir. O da Dünyâ ile birlikte Güneş'in etrâfında hareket etmektedir. Güneşi sâbit zannetmemeli... O da Samanyolu'na göre hareket hâlindedir. Bu örneklere bakılırsa, hareket için, mutlak sâbit olan bir şey (başlangıç noktası) bulmak mümkün gibi gözükmemektedir. Başka bir örnekle meseleye biraz daha açıklık getirelim: Kara üzerindeki bir başlangıç noktasına göre 90 km/h (km/h kilometre/saat) hızla yol alan bir gemide, bisiklete binen bir çocuk, gemi üzerinde geminin gidiş yönünde kara üzerindeki aynı başlangıç noktasına göre 10 km/h hız ile bisikletini sürmüş olsun. Kara üzerindeki başlangıç noktasına göre, geminin gidiş doğrultusunda ilerleyen bisikletli çocuğun hızı, 100 km/h olur. Bunun 90 km/h i, geminin kara üzerindeki bir başlangıç noktasına göre olan hızından, 10 km/h i ise, çocuğun hızından ileri gelir. Bu çocuk, 10 km/h hız ile bisikletini geminin gidiş doğrultusuna ters yönde sürse, o zaman, kara üzerindeki bu başlangıç noktasına göre çocuğun hesaplanan hızının 80 km/h olacağı açıktır. Çocuğun hızı, Güneş ya da Samanyolu Galaksisi üzerindeki sâbit bir noktaya göre hesaplânsa, her bir başvuru noktası için bu sefer daha başka değerlerle karşılaşırız. Acabâ, bütün hız ve hareketler için başlangıç noktası olarak seçilebilecek ve bir başka başvuru noktasına ihtiyaç duymayan mutlak, özgür ve değişmez bir başvuru noktası var mıdır? Vardır: Işık hızı... Işık hızı Işık hızı, mutlak bir referans (başvuru - kıyas noktası) değeridir. Onun hızı, her doğrultuda sâbittir, kendi kaynağının hızına bağlı değildir. Meselâ, hızı 150 000 km/s (kilometre/sâniye) olan bir uzay gemisi düşünelim. Bu uzay gemisi üzerinde bulunan bir ışık kaynağından, geminin hareket doğrultusunda 300 000 km/s ile yayılan (ayrılan) bir ışık düşünelim. Işığın gemi üzerinden ayrıldığı yerdeki kaynağına göre bu ışığın hızının, ilk bakışta 450 000 km/s olacağı akla gelebilir. Bu sonucun, 150 000 km/s sinin geminin hızından ve 300 000 km/s sinin hareket doğrultusunda ilerleyen ışığın hızından ileri geldiği düşüncesine dayanılarak elde edilmiş olduğu açıktır. Yâni, zannedilir ki, bu hızın 150 000 km/s si geminin hızından, geri kalan 300 000 km/s si ışığın bizzat kendi hızından ileri gelir. Ama gerçekte durum böyle değildir. 150 000 km/s lik bir hızla harekette bulunan gemi üzerindeki kaynaktan hareket doğrultusunda ayrılan ışığın hızı, gene 300 000 km/s dir.

5 Hızı 150 000 km/s olan geminin üzerinde bulunan sâbit ışık kaynağından, geminin hareket doğrultusuna ters doğrultuda 300 000 km/h lik hız ile ayrılan ışığın seçilen sâbit kaynağa göre hızının ise, ilk bakışta 150 000 km/s olacağı da akla gelebilir. Bu sonuç, geminin ters doğrultuda 150 000 km/s hız ile gitmesinden dolayı, ışığın 300 000 km/s olan hızından geminin bu 150 000 km/s olan hızının çıkarılmasıyla elde edileceği düşüncesinden ileri gelmektedir. Yâni zannedilir ki, ışığın hızını bulmak için, 300 000 km/s olan ışık hızı ile 150 000 km/s olan geminin hızı ters yönlü oldukları için bunların farkı alınacaktır. Ama bu durum da ışığın gerçek tabiatına uygun değildir. Işığın hızı, gemi ile ışığın aynı doğrultuda fakat ters yöndeki hareketleri durumunda da yine 300 000 km/s dir. Çünkü, ışığın hızı kendi kaynağının hızından bağımsızdır. Bu özellik, maddî âlemde sâdece ışığa mahsustur. Dolayısıyla evrende bulunan her bir maddenin hareketi için mutlak referans (başvuru) noktası olarak sâdece ışık alınabilir. Başka bir ifâdeyle söylemek gerekirse ışık hızı özgürdür. Evrende bunun dışındaki hareketler, hep birbirlerine göre izâfî olan hareketlerdir. Evren deki her bir cisim için, ışık dışında, seçilen başvuru noktası kadar farklı hız sonuçlarıyla karşılaşılır. Yâni, Evren deki her bir cismin hızı, diğer bir cismin hızına bağlı olup özgür değildir. Evrendeki bütün cisimlerin her biri için özel ve özgür hızın elde edilmesi, ancak ışık hızı referans (başvuru) noktası seçilirse elde edilebilir Sibernetik biliminin daha basit bir merhâlesi olan otomatik kontrolden de bir örnek alabiliriz 4. Bunun en basiti, evlerimizin sıcaklığını sâbit bir değerde (sâbit bir referans değerinde-sâbit bir başvuru noktasında) tutan ısıtma sistemidir. Bu gün çoğu evlerin her birinde Isıtma Kontrol Sistemi bulunur. Bürölör, Kontrol Ünitesi, Tahrik Ünitesi, Motor Eleman, Yakıt Vanası, bu sistemin belli kısımlarını meydana getirir. Isıtmada oda sıcaklığını, diyelim ki, sâbit kıyaslama (referans) değeri olarak 20 dereceye ayarladık... Kullanıcı tarafından ayarlanan bu değere Ayar Noktası veyâ İngilizce den Türkçe'leşmiş gibi kullanılan Set Point denmektedir. Sistem, Oda sıcaklığı 20 dereceyi aşar aşmaz, hemen bürölörün Yakıt Vanası nı yeteri kadar kısmak için, Kontrol Ünitesi tarafından Tahrik Ünitesi ne bir işâret gönderilir, Motor Eleman ı ile Yakıt Vanası kısılır, ardından Bürölör e gelen yakıt azalır; dolayısı ile odanın sıcaklığı çok geçmeden 20 dereceye düşer. Odada sıcaklık düşmeye devam ederse sıcaklık, ayar noktası olan 20 derecenin altına geçer. Böyle bir durumda Tahrik Ünitesi ne gönderilen ters yöndeki başka bir işâretle, Motor Eleman ı, Bürölör ün Yakıt Vanası nı biraz daha açacak yönde etki eder ki, bu da tekrar oda sıcaklığının Ayar Noktası na çıkmasına sebep olur. Burada görülmektedir ki otomatik ısıtma sistemi, bu tür çalışmasıyla sıcaklığı dâima Ayar Noktası nda tutmaya çalışmaktadır. Bunun başka türlü bir ifâdesi, kontrol sisteminin, elde ettiği ısı sonuçlarını ayar noktası ile, örneğimizde 20 derece ile, karşılaştırarak istenileni elde etmesidir. Daha açıkçası, örnekte bahsedildiği gibi, sıcaklık kontrolünün yapılması için, Kıyas Noktası- Ayar Noktası (Ayar Değeri)-Set Point adı verilen ve kullanıcı tarafından istenilen sıcaklığa ayarlanan bir sıcaklık başvuru (referans) noktasına ihtiyaç görülmektedir. Odanın az ya da çok sıcak olması, istenilen dereceye ayarlanan Ayar Değeri ne göre değerlendirilebilmektedir 5. 4 Temiz, M., Otomatik Kontrol, Mühendislik Fakültesi Matbaası, Denizli, 1996. 5 Temiz, M., Otomatik Kontrol, Mühendislik Fakültesi Matbaası, Denizli, 1996.

6 Ayar Değeri olmayan bir ısıtma sistemi, ne kadar fayda sağlayabilir? O zaman binâdaki her insan kendi öznel (subjektif) isteğine göre bir sıcaklık isteyebilecek, bu isteklerden birisi söz gelişi (bilfarz) gerçekleştiğinde-ki her bir insanın isteği göz önüne alındığında bu pratik bir çözüm değildir-sonuçta binâdaki bâzı insanlar üşüyebilecek, bâzı insanlar belki de sıcaktan terleyeceklerdir. Hele insanlardan bâzılarının aşırı taleplerinin gerçekleşmesi hallerinde, insanların belki bir kısmı donacak, bir kısmının ise yağları eriyebilecektir(!). Hâlbuki insanların refâh ve mutlulukları için aşırı değerlerden uzak olan orta bir değerin genelleştirilmesi akla en uygun olanı değil midir? Diğer bir örnek daha: Yüce Allah (CC), Ayar Değeri için insanın vücût sıcaklık değerini (referansını) 36,5 o olarak bizzat kendisi tâyin etmiştir. Yâni, vücûdumuzun Ayar Değeri başlangıçta Yaratıcı tarafından sâbit olarak seçilmiştir. Eğer, vücûdumuzun sıcaklığı Ayar Değeri ne göre biraz düşecek olsa, her an ölçüm yapan beyin tarafından hemen ilgili salgı bezine (insülin salgı bezine), tıpkı yukarıda bahsedilen ısıtma sisteminde olduğu gibi, bir işâret gönderilerek kandaki şekeri yakan insülin öz suyu nun artırılması sağlanır, dolayısı ile biraz daha fazla yanan glikoz vücut sıcaklığını 36,5 o ye yükseltir. Vücut sıcaklığının biraz artması hâlinde ise, salgı bezine beyin tarafından gönderilen ters yönlü bir işâret, şekeri yakan öz suyun azalmasını ve bu sebeple, sıcaklığın 36,5 o ye geri düşmesini temin eder. Sonuçta vücut sıcaklığı, 36,5 o den aşağı ya da yukarı ayrılamaz. Top oynayan bir oyuncunun fazla enerjiye ihtiyacı olduğu için, vücûdunda daha fazla yanan glikoz şekeri vücûdun sıcaklığını artırır. Bu vücut sıcaklığının 36,5 o yi geçmesi demektir. Bu durum ise, sağlığı tehdit eder. İşte o zaman, devamlı ölçümlerle durumu izleyen beyin, hemen ter bezlerine emir verir, bu sefer de terlemeyi gerçekleştirir. Ter, buharlaşmak için ortaya çıkan bu fazla sıcaklığı kullanır. Terleme işlemi sıcaklığın 36,5 o ye inmesine kadar sürdürülür. Kontrol sisteminin hassâsiyeti dolayısı ile, vücut sıcaklığı 36,5 o den hiç ayrılmaz. Dikkat edilirse, insan vücûdunda da yine 36,5 o olarak karşılaştırılacak bir Başvuru (Referans) Noktası (Değeri) mevcut bulunuyor. Vücûdun ısınmaması veyâ soğumaması için beyin kontrol sistemi, sık aralıklarla devamlı olarak vücut sıcaklık ölçümleri yapıp bunları 36,5 o deki bavuru değeri ile karşılaştırmak sûretiyle vücûdumuzun sıcaklığını belli bir değerde tutmaktadır. Eğer insan vücûdunda böyle sâbit bir sıcaklık düzeni olmasa, o vücûdun sâhibi, yukarıda bahsedilen ayarsız ve düzensiz ısıtma sisteminde olduğu gibi, her an değişik sıcaklıklar karşısında, nelerle karşılaşır bir düşününüz!.. Sağlığın istikrarı kalır mı o zaman? Bâzen enfeksiyon hastalıkları, sıcaklığın başvuru (referans) noktasından aşağı ya da yukarı çıkmasına sebep olmaktadır. Başka bir ifâdeyle bu, vücutta ateş yükselmesi ya da bâzı hastalıklarda olduğu gibi, ateşin 36,5 o nin altına düşmesi şeklinde kendini gösterir. O zaman beyin yetersiz kalır, gönderdiği düzeltme işâretleriyle bu anormal durumu ortadan kaldıramaz. Bu anormallik, böyle durumlarda dışarıdan vücûda yapılan ilâç müdâhalesi ile kontrol sisteminin düzeltilmesini zorunlu kılar. Buna da tedâvi olmak diyoruz.

7 Demek ki, evrendeki maddî her bir sistemdeki denge ve düzenin korunmasında başvuru değerlerine (noktalarına), olmazsa olmaz derecede, ihtiyaç vardır. İnsanlığın Öznel Âlemindeki Birliğin Başvuru Değeri Yukarıda sözü edilen gerek ısıtma sistemi ve gerekse insan vücûdu örneklerinde görüldüğü gibi, evrende bulunan ve Sibernetik Bilimi nin temelini meydana getiren bütün bu kontrol ve denge sistemlerinin kurulması, Kontrol Teorisi nde, Negative Feadback- Negatif Geribesleme kânunu ile gerçekleşmektedir 6. Kur an daki âyetlerden esinlenerek Mizan (denge, ölçü) adı altında bu teorileri ilk ortaya atan Ön Rönesans Dönemi bilim atalarımızdır 7. Sonuç olarak, fen bilimlerinde olduğu gibi, sosyal olan insan toplulukları arasında birlik ve berâberliğin sağlanmasındaki ahlâkî kavramlar için de bir referans ya da Ayar (Başvuru) Değeri nin seçilmesinin zorunluluğu açık olarak görülmektedir. Bir isim vermek gerekirse buna İnsanlığın Öznel Âlemindeki Birliğin Başvuru Değeri demek uygun olur. Benlik ve İnsanlığın Ayar (Başvuru) Değeri Yukarıdaki açıklamaların ışığında maddenin özgür referansını ışığın meydana getirdiği görülüyor. Şimdi asıl konuya, "Acabâ iyi ve kötünün, yâni kısacası, değer yargılarımıza ilişkin mâna âlemimizin bir referansı ya da Başvuru Değeri yok mudur?" sorusunu sorarak girebiliriz. İnsanlığın her bir ferdinin madde ve mânadan medyana geldiği gerçeği karşısında bu soruyu, bilimdeki gelişmelere ve bulunan sonuçlara bakarak insanın mantığı sormak zorundadır. Ayrıca, Evren in maddî yapısını inceleyen bilim adamlarının, Benzeşim (Simetri) prensibi gereğince, maddî Ayar (Başvuru) Değeri ne karşı mânevî evrenlerde de bunun benzerinin olabileceğini düşünmeleri mümkündür. Daha açıkçası, insanlar için de bir Ayar (Başvuru) Değeri nin gerekliliği vardır ki onların özgür irâdeleri birbirlerine bağımlı olmasın. Ayrıca, herkese göre bir iyilik, herkese göre bir kötülük söz konusu olursa, Ayar (Başvuru) Değeri nin olmaması durumunda her şey curcunaya dönmez mi? Mâna değerlerinin her birinin de birer referans gerekliliği yok mudur? Eğer yoksa, en azından dünyâdaki insan sayısınca var olan her öznel (subjektif) görüşün bir iyilik-kötülük tanımı olmayacak mı? Olacağı açık olduğuna göre, ortak bir Ayar (Başvuru) Değeri ne uyulmazsa, Dünyâ üzerinde birlik, dirlik ve düzen nasıl sağlanacaktır? Bilim târihinde Denge Sistemlerini ilk defâ inceleyen Bilim Adamı El Cezerî (d. 1136, Cizre - ö. 1233, Cizre), tam adıyla Ebû l İz İbni İsmail İbni Rezzaz El Cezerî dir (Abū al-'iz Ibn Ismā'īl ibn al-razāz al- Jazarī). El Cezerî, İslâm ın altın çağında (Ön Rönesans Dönemi nde) Robotik biliminin babası olarak kabul edilen sibernetik üzerine çalışmalar yapan ilk M üslüman Türk Bilim Adamı ve mühendisidir. 6 Temiz, M., Otomatik Kontrol, Mühendislik Fakültesi Matbaası, Denizli, 1996. Er-Rahman Sûresi, âyet 7: Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu. 7 Temiz, M., Ön Rönesans Döneminde Fizik ve Fen Bilimleri, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://gayalo.net/dosyalar/ön%20(erken)%20rönesans%20dönemi nde%20fizik%20ve%20fen%20bilimleri. pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/ön%20(erken)%20rönesans%20dönemi nde%20fizik%20ve%20fen%20bilimleri. doc YA DA http://mtemiz.pamukkale.edu.tr/bilim/ön%20(erken)%20rönesans%20dönemi NDE%20%20FİZİK% 20VE%20FEN%20BİLİMLERİ.doc YA DA http://mtemiz.pamukkale.edu.tr/bilim/ön%20(erken)%20rönesans%20dönemi NDE%20%20FİZİK% 20VE%20FEN%20BİLİMLERİ%20(PDF).pdf, En Son Erişim Târihi: 07.01.2013.

8 Öznel (subjektif) görüşlerle bilimin olamayacağı, şimdilik, nasıl açık bir gerçekse, kişilere göre değişen sayısız iyilik ve kötülük tanımlarının her birinin de gerçek değer yargıları olarak kabul edilemeyeceği açık bir gerçektir. Allâhü Teâlâ Kur an da her şeyi, beden ruh, kadın - erkek, Dünyâ - Âhiret, elektron - pozitron, tek eşeyli, çift - eşeyli, maddî mânevî, günah sevap, nesnel öznel, madde -. anti madde, Evren - Anti Evren gibi, her şeyi çift yarattığını bildiriyor. Bu kapsamda evrendeki her bir nesnel değerin yalnız bir adet olan, Maddî Başvuru ya (Işığa) karşı, âyetlerde Çift Yaratma İlâhî İrâdesi nden esinlenerek bir de her öznel değer için de denge ve düzenin korunmasında gerekli olan bir Mânevî Başvuru nun da zorunlu olması gerektiği de açıktır. Sonuç olarak, madde âlemi için bilimsel bir şekilde Işık olarak ortaya konan mutlak referans gibi, mâna âlemi için de herkesin mutlak Kıyas Değeri ne, bir referansa (değer yargılar referansına), dayanması bir zorunluluk arz etmektedir. Bir cihaz ya da makineyi yapan bir mühendis, bunun için gerekli referans değerlerini yanında verdiği kataloğunda belirtmek zorunda olduğunu hepimiz biliyoruz. Ve yine biliyoruz ki, kataloğuna aykırı davranışlar, makinenin bozulmasına, ârıza yapmasına sebep oluyor. Bu Dünyâ da insanoğlu akıllara durgunluk verecek mükemmelliyette ilâhî kudret eliyle tasarlanmış (dizayn edilmiş) bir makine değil midir? Sırf hücrelerdeki her biri bir enerji santralinden ya da bir petrol rafinerisinden daha karmaşık (kompleks) olan mitokondrileri 8 incelemeye kalksanız aklınız durur. Allah ın (CC), Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim. Size nîmetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm ı seçtim 9. âyetine bakılırsa, insanoğlunun, hattâ, âlemlerin kataloğu, Kur'an Kerim olmaktadır µ. Diğer taraftan, insanların sayısız farklı davranışlara sâhip oldukları da birer gerçektir. Bu davranışların her birinin belli sınırlar arasında olması gerektiği de bilimsel bir gerçek olarak ortadadır. İnsanların her birinin değişmeyen bir başvuru noktasına ihtiyacı olmalıdır ki, insan mânevî varlığı ve vücûdu da bir kararsızlığa uğramasın!.. İşte yeryüzündeki her bir insan için İlâhî Değer Yargıları referansları da, yaşayış ve davranışları ile Kur an ın uygulanışını bize gösteren, Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz ve onun sünnetleridir. Atmaca G., Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.kuark.org/2012/02/anti-madde-gizemleri-antihidrojenin-tuzaklanmasi-ve-anti-maddenin-dogasi/, En Son Erişim Târihi: 18.01.2013. Rahman Sûresi, âyet 17: O, iki doğunun ve iki batının Rab bidir. Rad Sûresi, âyet 3, Zâriyat Sûresi, âyet 49, Yâsin Sûresi, âyet 36. 8 Mayda, A., Anneden Geçen Enerji Santralleri: Mitokondriler, Sızıntı, Haziran 2002 Yıl :24 Sayı :281. Alındığı internet elektronik adresi, http://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/anneden-gecen-enerji-santrallerimitokondriler.html, En son Erişim târihi: 27.10.2011. 9 Mâide Süresi, âyet 3. µ İlim adamının özelliği, körü körüne kabullerle barışık olmamasıdır. İlim adamı, olay ve değer yargılarına belgeler ışığında, sebep-sonuç ve ibret açısından, îtikâdî sınırlar içinde kalarak, açıklamalar getirip kafa ve kalbini rahatlatmaya çalışır, ilme dayalı her türlü açıklamalara her zaman açık olur.

9 Aşırılıklardan uzak anlamında Orta yol mânalarına sâhip olan her bir sünnet, Kur'an'daki tâlimatların uygulama örnekleridir. Bütün bu sünnetler, mâna âlemi için iyilik ve kötülüklerin kıyaslandığı değer yargılarını meydana getirmektedir. Bu sûretle, bütün insanların benliklerindeki (öznelliklerindeki-enfüslerindeki) birlik, sağlanmış olarak, ortaya çıkar. Herkes, davranışlarını bu değer yargılarına, Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz in sünnetlerine, göre ayarlayarak benliklerindeki birliğe kavuşmanın ve Ulu Peygamber'de fenâ-yok olmanın gayreti içinde olur, nitekim olmaktadır da... Sonuç Allah'ın ilk yarattığı, Peygamberimiz (SAV) Efendimiz in nûrudur. Bâzı hadisler, âlemlerin de O nun nûrundan yaratıldığını bildiriyor. Bu bilgi de değerlendirildiğinde Peygamber (SAV) Efendimiz in bütün madde mânanın referansı olduğunu anlıyoruz 10. Peygamberimiz (SAV) Efendimiz de fenâ olmanın ölçüsü oranında, insanlar ve toplumlar, mâddî ve mânevî istikrara kavuşarak, iki cihanda mutluluğu yakalamış olurlar. Peygamberler, ilâhî değer yargılarını yaşantılarıyla insanlara öğreten örnek ve önder insanlardır. Onların davranışları, değer yargılarının ayar noktalarını (set pointlerini) oluşturmaktadır. İnsanlar iki cihan mutluluğuna yaşantılarında bu ayar noktalarına ulaştıkları oranda kavuşurlar. Âdem (AS) dan beri gelmiş olan bütün dinler gelişe gelişe İslâm da son bulmuştur. İslâm, dinlerin son şekli (sürümü - versiyonu), Kur'an ise İslâm Dini nin ilâhî kataloğudur. Eski modeller geçerliliklerini kaybettikleri için, hep son sürüm ve katalogları aramak bir akıllılık işidir. Asrımız bilimi, vahiy yoluyla peygamberlere kazandırılan bu örnek davranışların, insanlığı maddî ve mânevî olarak yokluğa doğru sürükleyen davranışlara karşı koruduğu sonucuna henüz daha yeni yaklaşıyor. 10 Bir rivâyette Hz. Câbir anlatıyor:- Ey Allah'ın Resulü!.. Anam babam sana fedâ olsun, Allah'ın her şeyden önce ilk yarattığı şeyi bana söyler misiniz, diye sordum. Şöyle buyurdu:- Ey Câbir!.. Her şeyden önce Allah'ın ilk yarattığı şey senin peygamberinin nûrudur. O nur, Allah'ın kudretiyle onun dilediği yerlerde dolaşıp duruyordu. O vakit daha hiçbir şey yoktu. Ne Levh, ne kalem, ne cennet, ne ateş / cehennem vardı. Ne melek, ne gök, ne yer, ne güneş, ne ay, ne cin ve ne de insan vardı? Allah mahlûkları yaratmak istediği vakit, bu nûru dört parçaya ayırdı. Birinci parçasından kalemi, ikinci parçasından Levhi (Levh-i Mahfuz), üçüncü parçasından Arş'ı yarattı. Dördüncü parçayı ayrıca dört parçaya böldü: Birinci parçadan Hamele-i Arşı (Arşın taşıyıcılarını), ikinci parçadan Kürsi'yi, üçüncü parçadan diğer melekleri yarattı. Dördüncü kısmı tekrar dört parçaya böldü: Birinci parçadan gökleri, ikinci parçadan yerleri, üçüncü parçadan cennet ve cehennemi yarattı. Sonra dördüncü parçayı yine dörde böldü: Birinci parçadan müminlerin basiret nûrunu / îman şuurunu, ikinci parçadan -mârifetullahtan ibâret olan- kalplerinin nûrunu, üçüncü parçadan tevhitten ibâret olan ünsiyet nûrunu (Lâ ilâhe illallah Muhammedur-Resûlüllah nûrunu) yarattı. (bk. Aclunî, I/265-266).- Halk arasında hadis olarak bilinen rivâyetlerin, hadis olup olmadığını tahlil etmek üzere eserini kaleme alan Aclunî, bu hadis rivâyetini hiç eleştirmemesi -göz önünde bulundurulması gereken- önemli bir noktadır. Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.sorularlarisale.com/makale/12837/allahin_ilk_yarattigi_sey_nurumdur rivayeti_risalelerde _hadis_olarak_ele_alinmaktadir_ancak_bunun_hadis_olmadigi_iddia_edilmektedir_bu_konudaki_goruslerinizi_ rica_ederiz.html, En Son Erişim Târihi: 18.01.2013. AS kısaltması, Aleyhisselâm-Allah ın selâmı üzerine olsun. demektir.