KÖLECE ÇALIŞMA STRATEJİSİ GERİ ÇEKİLSİN

Benzer belgeler
İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

Cumhuriyet Halk Partisi

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

Mesleki Deneyim. Eğitim Bilgileri. Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU. Profesör Marmara Üniversitesi Doçent Marmara Üniversitesi

Çalışma hayatında barış egemen olmalı

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. YÜRÜYÜġ ve MĠTĠNGLER

Yükseköğretim Kurumlarımızın Mühendislik Fakültelerinin Kıymetli Dekanları ve Çok Değerli Hocalarım..

İKİ AYDA 500 BİN YENİ İŞSİZ Krizin Tahribatı

KRİZ İŞSİZ BIRAKIYOR

mokrasisi " 14 sosyalist

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- EYLÜL 2018 İŞSİZLİK TIRMANIYOR. Gerçek İşsiz Sayısı 6 Milyon. İşsiz Sayısı Bir Yılda 192 Bin Arttı

İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

İlerici Kadınlar Kimdir?

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi:

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

Trans Terapi ve Dayanışma Grubu Toplantılarının Yedincisi Gerçekleşti. SPoD CHP Beyoğlu Belediyesi Başkan Aday Adayı Gülseren Onanç ile görüştü

EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI

Nasıl Bir ÜNİVERSİTE. Nasıl Bir REKTÖR. İstiyoruz. Eğitim Sen Yükseköğretim Bürosu (YÖB) Mayıs 2012

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

İşyeri Temsilcileri Rehberi

DÜNDEN BUGÜNE ÜNİVERSİTELER

Polis Taksim Meydanı'na girdi

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

SUNUŞ. Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Yönetim Kurulu

tarafından yazıldı. Çarşamba, 08 Haziran :44 - Son Güncelleme Perşembe, 09 Haziran :24

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM

Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*)

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

Destek Personeli Eğitimleri

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016

Kürtaj toplumsal bir haktır, bedenimiz bizimdir!

KRİZ ÜÇ KOLDAN SARSIYOR ENFLASYON-KÜÇÜLME-İŞSİZLİK

Dr. Selçuk Yakıştıran 2. Uluslararası Mesleksel ve Çevresel Hastalıkları Kongresi 04 Mart 08 Mart 2018 ANTALYA

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş.

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

İşyerini işgal eden ERT işçileriyle röportaj

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi:

TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK!

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Aralık 2017 İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- AĞUSTOS 2018 MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ İŞSİZLİK ARTTI, İSTİHDAM DÜŞTÜ

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

KADIN EMEKÇ LER N TALEPLER...

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA GÜÇLÜ NÜN KONUŞMASI

İş Yeri Hakları Politikası

İL UYUŞTURUCU KOORDİNASYON KURULLARI VE İL UYUŞTURUCU EYLEM PLANLARI

6331 SAYILI YASA ÇERÇEVESİNDE ASIL İŞVEREN ALT İŞVEREN İLİŞKİLERİ

YÖK'e 28. Yılında da HAYIR!

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ REHBERLİK VE KARİYER MERKEZİ (ÖRKAM) YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARI KARAR TARİHİ TOPLANTI SAYISI KARAR SAYISI /

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

İSTİHDAM SEFERBERLİĞİ LAFTA KALDI: İSTİHDAM ARTIŞI YAVAŞLADI

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için 8 Mart ta alanlara!

Radyo. Bayram teklifi. MUSTAFA Kemal Atattürk 16 Mayıs ta annesiyle vedalaşıp Bandırma Vapuru

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

Cumhuriyet Halk Partisi

TÜRK İŞGÜCÜ PİYASASI MESLEKİ EĞİTİM İSTİHDAM İLİŞKİSİ VE ORTAKLIK YAKLAŞIMI

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığında Basın Açıklaması Gerçekleştirdik!

SAĞLIKTA DÖNÜġÜMÜN TIP EĞĠTĠMĠNE ETKĠSĠ

Günümüzde Bilgisayar Mühendisliğinin Durumu ve Konumu

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

SES. 20.Yıl. Sağlık ve Sosy ası

Uluslararası Yükseköğretim Hareketliliği ve Türkiye nin Konumu temalı Toplantı İstanbul TOBB Plaza da Gerçekleşti

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

İŞ GÜVENCEMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ!

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

Transkript:

Bölgesel Rejim Krizi ve Sınıf Mücadelesi Panel-Söyleşi si gerçekleştirildi Panele konuşmacı olarak İran Komünist İşçi Partisi Uluslararası İlişkiler Komitesi Sekreteri Siyaveş Azeri, Araştırmacı-Yazar Volkan Yaraşır, Eyüp-Alibeyköy Dersimliler Derneği Başkanı Rıza Yıldırım ve Devrimci Proletarya temsilcisi katıldı. Küresel çok yönlü kriz, bölgede yaşanan kitle ayaklanmaları, burjuva tahakküm ilişkileri, kitle hareketlerinin bölgesel, sıçramalı niteliği ve bölgesel devrim, komünist öncü sorunu gibi başlıkların tartışıldığı etkinlikte bağımsız sınıf politikasına bölgesel, evrensel düzeyde duyulan ihtiyaç öne çıktı. Etkinliğe yaklaşık 50 kişi katıldı. ''8-9 yaşasın sosyalist işçi demokrasisi KÖLECE ÇALIŞMA STRATEJİSİ GERİ ÇEKİLSİN Sayı: 39 Kasım 2013 1 TL Kameralar sökülsün psikolojik tacize son Devrimci kamuoyundan, demokrat ve ilericilerden, işçi sınıfı ve emekçi halklarımızdan beklenti ve talebimiz, Haziran Direnişi nin ruhuyla devrimci tutsakları ve direnişimizi sahiplenmeleri, saldırıları boşa çıkartmamızda.bize güç vermeleridir " 2 Öğrenci evlerine müdahale Kızlı-erkekli öğrenci evleri de, resmen yasaklanmasa bile, yapılmak istenen gerici siyasal-toplumsal baskının yoğunlaştırılmasıdır. Toplumsal-bireysel-cinsel hak ve özgürlük kırıntılarının da fiilen ortadan kaldırılmasıdır. " 4 Kölece Çalıştırma Stratejisi, sermayenin emeğe, yalnızca istihdam biçimlerinin güvencesizleştirilmesi ile sınırlı olmayan, çok kapsamlı bir saldırı stratejisidir. Kölece Çalıştırma Stratejisi, zamanda mekanda köleliği ağırlaştıracaktır. Kölece Çalışma Stratejisine, bu çerçevede gündeme getirilecek herhangi bir tasarıya, kuşkusuz kesinkes hayır! diyor ve derhal geri çekilmesini istiyoruz. Ancak bu mevcut kölece çalıştırılma koşullarına, işsizliğe, Durun çağrılar durun! evet filan dediğimiz anlamına da kesinlikle gelmiyor. Bu yüzden dar savunmacılığın ötesinde, saldırıya dönük bir öz savunma hattından bağımsız sınıf istem, gereksinme ve özlemlerimizle yürümeliyiz. Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni! Herkese iş, 6 saatlik işgünü, sosyal güvenlik! İşten atmalar, güvencesiz çalıştırma yasaklansın! Tüm işçilere kendi bedenleri, zihinleri, emekleri ve yaşamları hakkında söz, karar, örgütlenme hakkı! Çağrıda konuşurken aslında çook uzaklara, çocukluğuna gidiyor, hatırlamaması gereken tatsız, acı verici hatıraları yaşıyordu yeniden. Sadece on yaşındaydı, arkadaşı Cem ile her zamanki gibi yatılı okulun çakıl sahasında tek kale maç yapmaya gitmişlerdi. Ayaklarında yırtık kara lastik ayakkabılarıyla ve ellerinde patlamış plastik toplarıyla, tıpkı bir önceki gün yaptıkları gibi. Fakat bugün bir garipti. Dışarıda ne öğretmenlerin otoriter buyrukları ne de çocukların şen çığlıkları vardı. Sanki biri havaya kurşun ekmiş, o kurşun olgunlaşmış gibiydi. Onlar maça başladılar, aralarında ezeli bir rekabet vardı. Her günün mutlak bir galibi olmalıydı. Mavi, ilk defa kazanmaya yaklaşmıştı. Fakat, hiç beklemedikleri bir şey oldu. Birden, çok iri sonradan da izbandut gibi diye tanımlayacaktı onları Ürkütücü insanlar belirdi etrafında. İçlerinden biri onları yanlarına çağırdı sert ve sevimsiz bir ses tonuyla. " 12 Ulusal İstihdam Strateji Belgesi ve Gençlik Ulusal İstihdam Strateji Belgesi ve Gençlik UİS belgesi yaşamın tüm katmanlarına sermaye birikimini daha da yayılmasını sağlamak adına patronlar tarafından, patron diliyle yazılan bir belgedir. " 7

2 Suriye öldürüyordu, Türkiye ise süründürüyormuş Suriye de yaşanan iç savaş yüzünden milyonlarca Suriyeli yaşadığı yeri terketmek zorunda kaldı. Komşu ülkelere sığınan Suriyeliler bu ülkelerde yaşam mücadelesi veriyor. Yüz binlerce Suriyeli de Türkiye ye sığındı. Kimileri konteynır kentlerde yaşarken kimileri de kendi imkanları ile en kötü koşullar altında çalışarak yaşama tutunmaya çalışıyor. Bu savaşın en ağır bedelini Suriyeli işçiler ve yoksullar ödedi, ödemeye de devam ediyor. Konteynır kentlerde kalanlar buradaki yaşam koşullarının Suriye den de beter olduğunu söylüyor. Bir miktar parası olup ev kiralayan ve iş bulanlar ise koşulların görece Suriye den daha iyi olduğunu düşünüyor. Belki de kendi cephelerinden bu düşündükleri doğru fakat buzdağının görünmeyen bir yüzü daha var. Suriye, sosyal ve ekonomik açıdan ileri-orta gelişmiş kapitalist ülkelere nazaran geri kalmış konumda. İçe dönük kapalı ekonomik yapısı, toplumsal yaşamı sınırlayan bir yapıya sahip. Suriye de durum böyleydi. Türkiye nin ise kapitalizmin geldiği aşama doğrultusunda ekonomisi, sosyal yaşam tarzı Suriyelilere daha çekici gibi görünüyor. Suriyeli işçi ve emekçilerin sınıf bilincinden yoksunluğu kapitalizmin çizdiği özgür ülke tablosuna yedekleniyor. Belki savaştan kaçarak hayatlarını kurtardılar fakat kapitalizmin Suriye deki koşullarından da beter bir sömürü çarkına girdiler. Bu sömürü çarkına giren genç bir Suriyeli ile karşılaştım. İşten yorgun argın çıkmış otobüs bekliyordum. Her zamanki gibi otobüs geç geldi ve hıncahınç doluydu. Tutunacak bir yer aradım ve bulduğum yere çakıldım. Ardından arkadan binenler akbil uzatmaya başladılar. (Sanki uzun saatler ayakta gittiğimiz yetmiyormuş gibi bir de bu şekilde gittiğimiz için ücret ödüyoruz.) Uzatılan akbil arkamda duran 17-18 yaşlarında birinin eline verildi. Ama bu kişi akbil ile ne yapacağını bilmez şekilde etrafa baktı. Sormak istiyordu belki neden bu kart uzatılıyor diye ama sonra farkettim ki arkadaş Suriyeli ve Türkçe bilmiyordu.sohbet etme fırsatını yakalamıştım ; Arapça kartı bana uzat diye seslendim. Dilini bildiğim için mutlu oldu. Çölde su bulan insan mutluluğu misali konuşmaya başladı. Ona Suriye deki savaşı sordum. Önce tereddüt etti sonra kaygılarını bir kenara bırakarak anlatmaya başladı. Bu savaş yüzünden içinde biriktirdiği, söylemekten korktuğu duygularını kendi dilinden paylaşmak istiyordu. Esad ın baskılarına ve uygulamalarına karşı isyanların başladığını, ardından da çok farklı yerlere savrulduğunu söyledi. Savaşın yaşattığı yıkıma daha fazla dayanamamış, ailesi ile birlikte kaçarak Gaziantep e gelmişler. Bir müddet konteynır kentte yaşamış, buradaki kötü yaşam koşullarına dayanamayarak 4 arkadaşı ile birlikte çalışmak için 6 ay önce İstanbul a gelmişler. İstanbul daki ilk bir ayları filmleri aratmayan açlık ve yoksullukla mücadele ile geçmiş. Sonra arkadaşları vasıtası ile Sultangazi de bir ev kiralayarak mahallede bulunan bir tekstil atölyesinde işe girmişler. Aylık 600 TL ye sigortasız çalıştığını, birçok Suriyeli nin de bu tarz yerlerde sıkça çalıştığını söyledi. Ben de bu durumdan memnun musun? diye sorunca biraz utangaç evet yanıtını verdi. Suriye ye göre burada iş olanaklarının daha iyi olduğunu söyledi. Ben de ona neden sigortasız ve az maaşa çalıştığını sorunca; çalışma iznimiz yok ve Türkiye bizi ölmekten kurtardı yanıtını verdi. Ben de Türkiye sizleri göçmen olarak barındırıyor, bu da sizleri daha az ücret karşılığında daha çok çalıştırmasına fırsat veriyor dedim. Gülerek Suriye öldürüyordu, Türkiye ise süründürüyormuş karşılığını verdi. Dünyanın her yeri biz işçiler için aynı galiba; çünkü parası olan Suriyeliler Türkiye ve Avrupa da lüks bir hayat sürerken bizler en kötü koşullar altında yaşamaya çalışıyoruz diyerek yaşananlara tepkisini gösterdi. Sohbetin en güzel yerinde ineceğim durağa varmıştım, vedalaşıp otobüsten indim. Salim savaştan önce çok farklı şeyler düşünüyordu ama yaşananlardan sonra hayata başka gözle bakmayı öğrendi. Bazen bedeller ödeyerek anlıyoruz içinde yaşadığımız sistemi. Salim Suriye deki iç savaştan kaçmıştı ama yeni bir savaşla daha yüz yüze geliyordu, hem de Suriye deki kadar şiddetli bir savaş: Sınıf Savaşımı! Kameralar sökülsün, psikolojik tacize son AKP hükümeti F tipi hapishanelerdeki tecrit işkencesini yeterli görmemiş olacak ki, biz tutsaklar üzerindeki tecriti daha da ağırlaştıracak yeni bir psikolojik işkence uygulaması başlatmıştır. Düne kadar sadece F tipi hapishanelerde yaşam alanlarının, hücrelerin dışındaki bölümlerde bulunan kameralar artık, günlük yaşamımızı geçirdiğimiz hücrelerin havalandırmalarına da takılmaya başladı. Havalandırmayı ve hücreletin yatakhane olarak kullanılan bölümünü görecek şekilde takılan kameralar Kırıklar ve Bolu F tipinde uygulamaya geçti. Sincan 1 No lu F tipinde ise kurulum çalışmaları sürüyor. İnsani, ahlaki, siyasi açıdan kabul edilemeyecek, edemeyeceğimiz bir uygulamadır bu. Sürekli taciz edilmemiz ve psikolojik işkence altında tutulmamız demektir. Tecrit altında zaten çoğu temel hakkımız kısıtlanarak tutuluyoruz. Bu yetmiyormuş gibi bir de 24 saat her hareketimizin izlenmesi, kişisel özel yaşam dokunulmazlığımızın yok sayılması bir çok yeni sorun yaratacaktır. Oturup kalkmamızdan yemek yememize; gülmemizden kederimize, üzüntümüze; voltamızdan sporumuza her anımızın izlenmesi demektir. Yapılmaya çalışılan şey halkımızın lanetlediği röntgencilikten başka bir şey değildir! 24 saatimizi geçirmek zorunda olduğumuz daracık bir mekanda, yaşamın doğallığında çeşitli hallerimiz olabilmektedir. Bu hallerimizi birilerinin ısrarla gözetleme merakı röntgenciliktir. Bu durum izleyenlerin ciddi bir ahlaki erozyonda olduklarını gösterir ancak. Bizler devrimci, siyasi tutsaklarız. Bizlere siyasi tutsak muamelesi yapılmaması başlı başına bir saldırı demekken, bir de kameralarla izlenmeye tabi tutulmamız, bir izlence objesine çevrilmemiz, buna niyetlenilmesi kabul edilemez. Biz insanlık onurumuzu çiğnetmeyecek, her koşulda koruyacağız! Hapishanede olmamız, tutsaklığımız temel demokratik hak ve özgürlüklerden tamamen yoksun olduğumuz anlamına gelmez. Bizlerin özgürlükleri tümden elimizden alınmamış, sadece kısıtlanmıştır. Özel yaşamın dokunulmazlığı, kişisel mahremiyetimizin korunması gibi haklarımız hapishanede de sürmektedir. Tutsak olmamız köle olduğumuz anlamına gelmez! AKP iktidarının saldırganlığının bir yansımasıdır kamera uygulaması. Nasıl ki dışarıda tüm kurumlarını; polisini, yargısını, medyasını yeniden ve daha saldırgan bir konuma taşıyor, kitlelerin üzerinde ileri demokrasiye uygun bir denetim, gözetleme, baskı ve terör ortamı yaratmaya çalışıyorsa, içeride de bunun yansımaları kameralar, keyfi yasaklar, üst üste verilen disiplin cezaları vb. olmaktadır. Devrimci tutsaklar olarak bizler F tiplerinin büyük bir katliamla açıldığı 19 Aralık 2000 den bu yana teslim olmayıp direndik, direniyoruz. Kimliğimizi, kişiliğimizi, örgütlülüğümüzü koruduk. Psikolojik işkence anlamına gelen kameraları taciz saldırısına karşı da her yolla direnecek; insanlık onurumuzun, kimliğimizin çiğnenmesine izin vermeyeceğiz! Devrimci kamuoyundan, demokrat ve ilericilerden, işçi sınıfı ve emekçi halklarımızdan beklenti ve talebimiz, Haziran Direnişi nin ruhuyla devrimci tutsakları ve direnişimizi sahiplenmeleri, saldırıları boşa çıkartmamızda bize güç vermeleridir İşçi Meclisi - Yerel Süreli Siyasi Dergi - Sayı: 39- Fiyat: 1 TL Pina Basım Yayım San. ve Tic. Ltd. Şti. adına sahibi Hüseyin Kezik Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ali Filizler Adres: İstiklal Caddesi Balo Sk. No: 32 Kat. 2 Daire No: 8 Beyoğlu/İstanbul Tel: 0 212 244 56 70 Hesap No: İş Bankası Koca Mustafapaşa Şubesi 1105 0792812 Baskı: Özdemir Matbaası Adres: Davutpaşa Cad. Güven Sanayii Sitesi C Blok No:242 Topkapı/İstanbul Tel: 0212 577 54 92

3 Kölece Çalıştırma Stratejisi Gezi nin işçi ve işçileşme sürecindeki tabanı ile işçi hareketi arasında her iki yönden ileriye doğru bir bağ kurmanın da dinamiğidir. Kölece Çalışma Stratejisine, bu çerçevede gündeme getirilecek her hangi bir tasarıya, kuşkusuz kesinkes hayır! Diyor ve derhal geri çekilmesini istiyoruz. Ancak bu mevcut kölece çalıştırılma koşullarına, işsizliğe, evet filan dediğimiz anlamına da kesinlikle gelmiyor. Hükümet Ulusal İstihdam Stratejisi tasarısını yasalaştırmada kararlı olduğunu açıkladı. Son haftalarda İMF, AB, TÜSİAD, MÜSİAD, Başbakan, Çalışma, Aile, Maliye Bakanları nın ilgili ilgisiz hemen her açıklama ve konuşmaları, tasarıya açık ya da örtük atıfta bulunuyor. Tasarının şu ya da bu yönü basına sızdırılıp nabız yoklanıyor. Kamuoyu oluşturuluyor. Tüm göstergeler tasarının son rötuşlarının tamamlanıp 1-2 ay içinde çıkartmaya hazırlandıkları yönünde. Kölece Çalıştırma Stratejisi, siyasallaşmış ve toplumsallaşmış sınıf karşıtlığının tarihsel-stratejik bir gelişim eksenidir 1- Kölece Çalıştırma Stratejisi, adı üstünde bir Stratejidir. Sermayenin emeğe, yalnızca istihdam biçimlerinin güvencesizleştirilmesi ile sınırlı olmayan, çok kapsamlı bir saldırı stratejisidir. Böylesine Stratejik ve kapsamlı bir saldırıya karşı, kesitsel, olgucu, dar (ve bürokratik düzen sendikalarına hapsedilmiş) bir muhafetle mücadele edilemez. İşçi sınıfının bir karşıt strateji geliştirmeye ihtiyacı vardır. 2- Kölece Çalıştırma Stratejisi, sermayenin artıdeğer sömürüsü kapasitesini bir üst düzeyde genişletmeyi ve derinleştirmeyi hedeflemektedir. Dar anlamıyla istihdam biçimleri nde değişim ile kalmamaktadır. Bir bütün olarak üretim ilişkilerinde yapısal dönüşüm çerçevesindedir. 3- Kölece Çalıştırma Stratejisi, ekonomi-politik temeli ile birlikte, siyasal, toplumsal, ideolojikkültürel bir kapsama sahiptir. Sermaye ile emek arasında sömürü kadar siyasal-toplumsal tahakküm ilişkisini de azamileştirmeyi hedeflemektedir. Zaten sömürü kapasitesi ve organizasyonunu dev çaplı genişletmeye dönük KÇS, Türkiye de en geri düzeydeki neoliberal burjuva demokrasisinin mali oligarşik karakteri ve sınırlarının da en derin bir ifadesidir. Strateji, devlet-kamu çalışanları, kadın-aile, gençlik-eğitim, kürt-müzakere süreci gibi siyasal-toplumsal sorunlarla doğrudan bağlantılıdır. İşsizliğin ve ezilmenin en fazla olduğu kesimler; kadınlar, gençler, engelliler, yoksullar -ve adı anılmayan Kürtler, göçmenler- sermayenin azami birikim kaldıraçları olarak yeniden tanımlanmaktadır. Sosyal güvenlik sistemi, eğitim sistemi, aile sistemi, gibi bir çok konu ve alan Strateji çerçevesinde yeniden tanımlanmakta ve dönüştürülmesi hedeflenmektedir. Strateji çerçevesinde neoliberal işgücü piyasasına çekilecek yeni toplumsal kesimler başta olmak üzere neoliberal muhafazakar ideoloji ve yaşam tarzı mühendisliği de paketin promosyonudur. 4- Kölece Çalıştırma Stratejisi, zamanda mekanda köleliği ağırlaştıracaktır. Strateji, Türkiye de zaten fizik-toplumsal sınırlarına dayanmaya başlayan çalışma sürelerini, her türlü sınırın üstünde artırmayı ve yoğunlaştırmayı öngörmektedir. Aşırı çalışma, iş bekleme, iş arama, iş değiştirme döngüleri hızlanacak, sermaye işçinin tüm zamanı üzerindeki tahakkümünü de azamileştirecektir. Strateji, halen haftada 40-50 saatten fazla çalışmayan tembel azınlık olarak gördüğü, kamu işçileri/memurları, eğitimli işçileri, büyük sanayi işçilerinin geriye kalmış hak ve güvencelerini de kaldırarak, geriye doğru çözmeyi gözetmektedir. Stratejinin mekan-politiğini de özel olarak gözetip alt strateji oluşturduğu sektörlerden çıkarsamak mümkündür: Bunlar büyüme ve gelişme eğilimleri ve esneklik düzeyleri yüksek olan ve/veya yüksek olacağı öngörülen turizm, inşaat, finans, bilişim ve sağlık sektörleridir. Adı geçen sektörlerin tamamı, küresel-bölgesel sermaye birikimi, metropol merkezlerinin finans-bilişim-turizm Kölece Çalıştırma Stratejisi, siyasallaşmış ve toplumsallaşmış sınıf karşıtlığının tarihsel-stratejik bir gelişim eksenidir. merkezi olması, kentsel dönüşüm (mega projeler) ve coğrafi esneklik kapsamındadır. Halen yüksek istihdam tutan tarım ve tekstil-konfeksiyonda ise kontrollü çözülme öngörülmektedir. Bölgesel asgari ücret ve diğer mekan-politik uygulamaları da yeniden gündemleşecektir. Gezi nin işçi tabanı ile işçi hareketi arasında her iki yönden ileriye doğru bir bağ kurmanın zemini Ücretler, sosyal haklar, çalışma ve yaşam koşulları bir dibe doğru gelmektedir. Son yıllarda büyük sanayi işçileri nisbi bir canlanma gösterdiler. Taşeron, güvencesiz işçi kesimlerinde de direnişler artıyor. Ücret, asgari ücret, taşeron ve güvencesiz çalışma, sosyal hak ve güvence yoksunluğu konusunda halen sınırlı da olsa bir birikim ve daha yaygınlaşacak bir tepki zemini oluşmaya başladı. En durgun görünen kamu işçileri ve çalışanları açısından da, (kıdem tazminatında sadece verili haklar korunacak olsa bile) kökten güvencesizleştirici paket, bir hareketlendirme potansiyeli taşımaktadır. Bu birikim ve potansiyelin harekete geçirilmesi ve ileriye taşınması gözetilmelidir. Bir dönemki işçi algısı ile sınırlanmamalıyız. Kölece Çalışma Stratejisi, fiilen de epey yol almış proletaryanın toplumsallaşması ve toplumun proleterleşmesinin de gelişim yönünü gösterir. Ve tam da bu gelişim yönünden gelerek, (beyaz yakalılar, kadınlar, kürtler, gençler, göçmenler, engelliler, yarı-proleter kent yoksulları ile muazzam genişleyen, çeşitlenen ve zenginleşen) toplumsallaşmış bir proleterya hareketinin oluşumu çerçevesinde, buna bir itilim kazandırdığı ölçüde yenilgiye uğratılabilir. Bu yüzden işçi ve yıkıcı işçileşme sürecinde olan beyaz yakalılar, kadınlar, kürtler, gençler-öğrenciler, engelliler, kent yoksulları içinde, her birinin özgül siyasal-toplumsal sorunlarıyla da birleştirerek bu temelde bir çalışma yürütülmesi stratejik bir önem taşır. Kölece Çalışma Stratejisi karşısında burjuva kadın örgütleri, Kürt burjuvazisi, vd tutumu, orta sınıf ve ezilenci örgütlerinin ilgisizliği, kadın, kürt, öğrenci hareketlerinin tabanını oluşturan yeni işçi kitlelerinin sınıfsal ayrışması açısından da önemli bir olanaktır. Haziran Direnişi nin bu kesimler açısından yarattığı birikim de, bu açıdan değerlendirilmelidir: Gezi nin işçi ve işçileşme sürecindeki tabanı ile işçi hareketi arasında her iki yönden ileriye doğru bir bağ kurmanın da dinamiğidir. Kölece Çalışma Stratejisine, bu çerçevede gündeme getirilecek her hangi bir tasarıya, kuşkusuz kesinkes hayır! Diyor ve derhal geri çekilmesini istiyoruz. Ancak bu mevcut kölece çalıştırılma koşullarına, işsizliğe, evet filan dediğimiz anlamına da kesinlikle gelmiyor. Bu yüzden dar savunmacılığın ötesinde, saldırıya dönük bir öz savunma hattından bağımsız sınıf istem, gereksinme ve özlemlerimizle yürümeliyiz. Kahrolsun Ücretli Kölelik Düzeni! Herkese iş, 6 saatlik işgünü, sosyal güvenlik! İşten atmalar, güvencesiz çalıştırma yasaklansın! Tüm işçilere kendi bedenleri, zihinleri, emekleri ve yaşamları hakkında söz, karar, örgütlenme hakkı!

4 #diren öğrenci evi Enerji işçilerinden işgal BEDAŞ işçisi Enerji-Sen üyeleri BEDAŞ binasını işgal etti. Utanarak atılmış utangaç bir başlık aslında bu. Özel hayatın, birey haklarının saklandığı meta olan evlerden direniş çağrısı yapar hale geldik. Mantık çerçevesinde düşünüldüğü takdirde yasayla kanunla yapamayacaklarını bildikleri halde öğrenci evlerini kızlı, erkekli kalınmasını denetlemeye niyet etmenin daha başka nedenlerini aramak gerekmektedir. Neoliberal muhafazakâr burjuva hükümetin başbakanı R.Tayyip Erdoğan ın Öğrenci evlerini denetleyeceğiz. Çıkışı havaya sıkılmış kurşun değildir. Çağrısına kulak beklediği kesimler özellikle kadın öğrencilerin aileleri, YÖK ve emniyet. Disiplin soruşturması açılması, okullardan uzaklaştırılmak, keyfi gözaltılar, insanlık onurunu rencide edici tutumlar vs. öğrencilerin toplumsal yaşamında sıkça karşılarına çıkan olaylardır. Biz öğrenciler zaten sürekli karşımızda YÖK ve emniyeti bulduğumuz için YÖK ün çıkarabileceği genelgeleri, polisin yapacağı baskınları vs. ensemizde hissediyoruz. Meselenin esas önemli ayağı ise aileler başta olmak üzere kızlı, erkekli kalınmasından şikâyetçi olan komşular. Akp sözcülerinin Gezi Parkı nda ki fiili işgalle ilgili gençlerin oraya sadece içki, uyuşturucu ve seks için gittiğini belirtmeleri gençliğe bakış açılarını yansıtmaktadır. Kapitalist toplumun kurumlarından olan aile kavramı devrimciler için salt sevgi temelinde olmadıkça köhnemiş, gerici bir baskı unsuru olarak mahkûm edilmiştir. İtaatkâr, cinsler arasında ki ilişkiyi izole eden, sorgulamayan, tüketim üzerinden gelişen muhafazakâr yaşam tarzının dayatılması gençliğin kabına sığmayan yönlerini aile, devlet, din kurumları arasında sönümlemeyi amaçlamaktadır. Dinen sakıncalı, aile gözünden güvensiz, devlet yönüyle de sakıncalı olan kızlı, erkekli öğrenci evleri denetlenmesi kapitalist muhafazakâr bir ahlak bakışı açısından insanlık onurundan, birey ve toplumsal hak ve özgürlüklerinden çok daha önemli hale gelmektedir. Burjuva ahlaken bile mekânların en girilmez alanı olarak kabul edilen evler dahi AKP hükümetinin hedef alanına girmiş bulunmaktadır. Seçim sürecine girilmesiyle kristalize olan gerek AKP gerek diğer burjuva partilerin söylemlerinin hiç biri biz gençlerin taleplerinin boğulmasından başka bir anlamı ifade etmemektir. Cinsler arası dolayımsız, özgür bir ilişki talebi ne burjuva ahlaka sığar, ne de burjuva partilerin ufkuna sığar. Zamanda, mekanda, yaşamda özgürlük kavramının her geçen gün egemenler tarafından saldırıya uğrayan yaşamlarımızda biz gençler için yakıcı bir taleptir. Burjuva ahlak ve kurumlarını mahkum edecek zamanda, mekanda, yaşamda özgürlük kavramını Gezi Ruhuyla ileri taşımak biz gençlerin görevidir. BEDAŞ ın Cengiz-Kolin-LİMAK ortaklığınca özelleştirilmesi sonucu yaşanan iş kıyımında yine Enerji-Sen üyesi işçiler direniş gerçekleştirmişti. Bu direnişin ardından işçilerin çoğunluğu işe geri dönmüştü. Enerji-Sen üyelerinin özelleştirmenin ardından da süren örgütlenme çalışmları karşısında BEDAŞ yönetiminibn tavrı yine işten atma oldu. İşten atmalar sonrası yapılan görüşmelerde işçilerin işe geri alınacağı belirtilsede bu gerçekelşmedi. Yaşanan BEDAŞ işgali de bu nedenle gerçekleştirildi. İşgali gerçekleştiren işçiler işten atılan 5 işçinin performans düşüklüğü bahane edilerek işten atıldığını ama asıl nedenin süren örgütlenme çalışmaları olduğunu beliritrken işgal sonrası BEDAŞ önündeki bekleyişlerinin 5 işçinin işe geri alınmasına kadar süreceğini belirtiyorlar. İşçiler işgali ise şöyle anlatıyor Boş olan bir odaya girdik. İşimizi geri istiyoruz- Enerji İşçileri yazılı pankartı camdan sarkıttık ve Öğrenci evlerine müdahale Hükümetin 2014 programının başlangıç adımı! Kızlı erkekli öğrenci evlerine müdahaleye karşı tepki ve tartışmalar büyürken, hükümetin bu baskı ve müdahalelerin bir plan çerçevesinde sistematik olarak yürütülmekte olduğu da açıklık kazandı. Hükümetin 2014 programından basına yansımaya başlayan ayrıntılar, hükümetin toplumsal ve bireysel yaşama ve özellikle de kadınlara karşı neomuhafazakar baskı ve saldırıları son derece yoğunlaştıracağını gösteriyor. Hükümet, 2014 programına göre, evliliği ve çok çocuk yapmayı özendiren TV-medya programları ve yayınları yapılmasını sağlayacak. Özel sektör sermayesi ve STK ların evlilik ve çok çocuk yapmayı özendiren faaliyetlerde bulunmasını sağlayacak. Bunun için kamu spotları ve programları hazırlanacak. Program, eğitim müfredatına da evlilik ve çok çocuk yapmayı sokmayı öngörüyor! Ayrıca ilk ve orta öğretimde kadın öğrencilere özel pansiyon yapılması, üniversite öğrencisi kadınların öğrenci evlerinde kalmasının caydırılması da programda yer alıyor. Programda, görsel işitsel medya, sosyal medya ve internetin aile üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya dönük tedbirlerin alınacağı da belirtiliyor. Yani medya ve sosyal medyada, gerici sansür, baskı ve mühendislik bir bütün olarak yoğunlaşacak ve keskinleşecek. Kızlı-erkekli öğrenci evlerine müdahaleyi, kimileri basitçe seçim hesabı, gündem değiştirme olarak değerlendirip ciddiye alınmamasını öğütlüyor. Kürtaj yasağı konusunda da aynısını söyleyenler olmuştu, sonuçta kürtaj tepkiler nedeniyle resmen yasaklanmadıysa da, fiilen son derece zorlaştıran düzenlemelere bağlandı ve adeta fiilen yasaklanmış olma noktasına getirildi. Kızlı-erkekli öğrenci evleri de, resmen yasaklanmasa bile, yapılmak istenen gerici siyasal-toplumsal baskının yoğunlaştırılmasıdır. Toplumsal-bireysel-cinsel hak ve özgürlük kırıntılarının da fiilen ortadan kaldırılmasıdır. Gençlerin, öğrencilerin, kadınların bedenlerine, ilişkilerine, toplumsal-bireysel yaşamlarına ve yaşam tarzlarına dönük saldırıların, baskıların, yasakların, gerici mühendislik projelerinin arızi ve konjonktürel bir durum olmadığını, Son derece sistematik bir kadın ve özgürlük düşmanı burjuva gecilik plan ve programı çerçevesinde yürütüldüğünü, Ulusal İstihdam Paketi ve Kadın İstihdam ve Çok Çocuk Doğurtma Paketi ile de bağlantılı bir gericilik paketi olduğunu, Kürtaj, öğrenci evi, içki kısıtlama ve yasaklarıyla sınırlı kalmayacağını, Öncelikle görüp sınıfsal-toplumsal-cinsel-bireysel özgürlük için mücadeleyi yükseltmek zorunludur. slogan atmadan bir süre pankartımız ve talebimiz görülsün diye bekledik. Daha sonra sloganlarımızla taleplerimizi dillendirdik. (Gülerek)İşgale müdahale sert oldu. Odanın camdan olan kapısı kırılarak içeri girildi. Bizleri yaka paça aşağı indirdiler ama pankartımızıda vermedik. Bir kez daha hem biz gördük hemde göstermiş oldukki istersek yapabiliyoruz İşçiler BEDAŞ önündeki bekleyişlerini masa açarak devam ettireceklerini belirtirken alanlarda da mücadelelerine devam edeceklerini, üretimden gelen güçlerini de kullanacaklarını söylüyorlar.

5 #DİRENİŞÇİ Ege Serbest Bölgesi ne yürüdü Birleşik Metal-İş İzmir Şubesi, kapıda bekleyen kıdem tazminatı gaspı saldırısına karşı bir eylem gerçekleştirdi, DİSK in başlattığı kampanya çerçevesinde Köleliğe karşı DİRENİŞÇİ dedi. Saat 15.00 vardiyasından çıkan işçiler kortej oluşturarak yürüyüşe başladı. Sendika üyesi diğer işyerlerinden de işçiler eyleme katıldı. Serbest bölgenin önünde Güvencesiz, kuralsız çalıştırmaya, taşeronlaştırmaya, işçi simsarlığına hayır, Kıdem tazminatımız iş güvencemizdir, yok edilemez. yazılı pankartlar arkasında biraraya gelindi. Katılımın yoğun, işçilerin coşkulu olduğu eylemde, Direne direne kazanacağız, Zafer direnen emekçinin olacak. sloganları atıldı. Basın açıklaması Birleşik Metal-İş İzmir Şube Başkanı Ali Çeltek tarafından okundu. Maden işçisi: Tazmanita uzanan eller kırılsın Zonguldak Gelik te maden işçileri vardiya çıkışında sendika önüne yürüyerek, kıdem tazminatına saldırı tasarısını protesto etti. Maden işçisi İsmet Hacıbektaşoğlu işçiler adına okuduğu bildiride, Siyasi iktidarın işçileri bölmek için ortaya attığı eski haklara dokunulmayacak türünden söylemlere itibar etmeyeceğimizin ve eski işçi-yeni işçi ayrımı yapmaya çalışarak bizlerin mücadele azmini kırmaya çalışanlara en iyi cevabı vereceğimizin bilinmesini istiyoruz dedi. İşçileri hitaben bir konuşma yapan GMİS Karadon Şube Başkanı Neşat Cebeci ise şöyle konuştu: 45 günlük kıdem tazminatı hakkı 1961 Anayasasıyla onaylanmış ancak 1980 darbesi sonrası 30 güne düşürülmüştür. Bugün ise yüzde ellisini daha geri almak istiyorlar. Bu girişimlere karşı mücadele azmi ve kararlılığınızı göstermek için buradasınız. Kıdem tazminatı, çalışanların emekliliklerinin güvencesi demek, ev sahibi olabilmeleri demek, çoluk-çocuklarını evlendirebilmeleri demek. Çalışırken iş güvencesi demek. 1980 darbesiyle 30 güne düşürülen kıdem tazminatı DİSK in başkanlar kurulu kararı doğrultusunda Kölece Çalıştırma ( Ulusal İstihdam ) Paketine karşı kampanyası devam ediyor. Bugün Birleşik Metal İş in ağırlığını oluşturduğu DİSK Gebze Şubeleri, DİSK Genel Merkez ve Sendika yöneticilerinin katılımıyla Gebze de yürüyüş ve miting yaptı. Bugün DİSK in Sesi nin Ulusal İstihdam Paketine karşı 2. özel sayısı da yine Cumhuriyet Gazetesi ile birlikte dağıtıldı. Gebze deki eylem, DİSK Temsilciler Kurulu nun Birleşik Metal Gebze Şubesi ndeki toplantısı ile başladı. Toplantıda başta kıdem gaspı saldırısı olmak üzere Ulusal İstihdam Paketi tartışıldı, temcilciler bilgilendirmeyle birlikte kampanya ve eylem önerilerini dile getirdiler. Daha sonra DİSK e bağlı sendikalardan toplanan AKP nin fondan herkesin yararlanacağı propagandasının yanlış olduğu söylenen açıklamada asıl istenenin işten çıkarmaların kolaylaştırılması olduğu vurgulandı. Bütün işçilerin gündelikçiye dönüştürülmek istendiği, sendikalaşmanın imkansız hale getirileceği, işçilerin hakkı olan ücret niteliğindeki bir kazanımın yok edilmek istendiği anlatıldı. Buna izin vermeyeceğiz, işçilerin kazanımlarını AKP ye teslim etmeyeceğiz. Çocuklarımızın ve kendimizin geleceğine sahip çıkacağız. denildi. hakkımızı, resmi bir teklif olmasa bile basından öğrendiğimiz kadarıyla bu Hükümet yüzde 50 nin de altına düşürmek istiyor. Yeni kayıplarla karşı karşıya kalacağız. Rafa kaldırıldı denilen düzenlemeler, üç gün sonra raftan indirilip yeniden gündeme getiriliyor. Bu tavır moral bozucudur. Kıdem tazminatı hakkımızdır. Çeşitli gerekçelerle sürekli önümüze getirilmesini kabul etmiyoruz. Kıdem tazminatı ile ilgili düzenlemeler karşısında maden işçileri Türkiye ye örnek olacak duruşu sergileyecek mücadele azmine, bilgisine, tecrübesine, cesaretine ve kararlılığına sahiptir. Türk- İş Genel Kurulları nda kıdem tazminatıyla ilgili hakları geri götürecek her türlü girişimin genel grev kararı sayılacağı karar altına alınmıştır. Siyasi iktidara istihdam yaratıyoruz, kıdem tazminatı yüktür diyerek baskı yapan işverenlere sesleniyorum. Kefenin cebi yok. Biz kazandığımız hakları asla geri vermeyeceğiz. Böyle bir tasarı gündeme geldiğinde dünyayı başlarına yıkarız. Maden işçileri, Tazminata uzanan eller kırılsın, İş ekmek yoksa barış da yok, Susma sustukça sıra bize gelecek sloganlarını attı. 4 bin işçi, pankartlarını açıp, flamalarla kortejler oluşturarak, Köleliğe karşı diren işçi sloganıyla Cumhuriyet Meydanına doğru yürüyüşe geçti. Hak İş üyesi direnişteki Fen-İş Alimünyum işçilerinin de kendi kortej ve pankartlarıyla eyleme katılması, anlamlıydı. Meydanda toplanan 5 bin kişilik kitleye, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu bir konuşma yaptı. Hükümetten ve işverenlerden gelen dayatmaların işçilerin kazanılmış tüm haklarını ortadan kaldırmayı hedefliyor. Konfederasyon bu oyuna rıza göstermeyecektir, kazanılmış hakkı korumakla yetinmeyerek bunun kavgasını vereceğiz. Kıdem tazminatı işverenlerin #DİRENİŞÇİ Kartal da yürüdü DİSK Kartal da Köleliğe karşı #DİRENİŞÇİ kampanyası kapsamında bir yürüyüş gerçekleştirdi. Kıdem tazminatının gaspına karşı sokakları ısıtmayı sürdüreceklerini açıkladı. Kıdem tazminatının gaspı, özel istihdam büroları ve taşeron çalışmanın yaygınlaştırılmasına karşı geçtiğimiz günlerde başlayan kampanyanın Kartal ayağında kitlesel bir eylem düzenlendi. Kartal Köprüsü nde bir araya gelindi. Kıdem tazminatı güvencemizdir. Kıdem tazminatı emeğimizdir. Kıdem tazminatı geleceğimizdir. Güvencemizi yok ettirmeyeceğiz. Emeğimizi gasp ettirmeyeceğiz. Geleceğimizi çaldırtmayacağız sloganları yazılı pankartlar açıldı. DİSK üyeleri yolu trafiğe kapattı ve Bu daha başlangıç mücadeleye devam sloganı attı. Birleşik Metal-İş sendikası üyesi işçiler eyleme fabrikalarının isimleri yazan pankartlarla katıldılar. Yürüyüş AKP Kartal İlçe Örgütü önüne kadar sürdü. Polis, AKP nin önüne yığınak yaptı, barikat kurdu. AKP nin işçi sınıfına yönelik saldırılarının vurgulandığı konuşmaların ve sloganların ardından Kartal Meydanı na geçildi. Burada gerçekleştirilen basın açıklamasında Kani Beko söz aldı. Beko, AKP hükümetinin kıdem tazminatına, iş güvencesine yönelik saldırılarına, işçi sağlığı önlemlerini hiçe sayan taşeron uygulamalarına değindi. Bu saldırı paketine karşı DİSK e düşen sokağın, kavganın yükseltilmesidir dedi. Geliyor geliyor genel grev geliyor sloganları eşliğinde genel grevin sendikaların gündemine girdiğini ifade etti. Eylem coşkulu işçi kitlesinin alkış ve sloganlarıyla sona erdi. Kölece Çalıştırma Paketine karşı Gebze de 4 bin işçi yürüdü patronların ödemesi gereken bir haktır. Eğer alın terimizin pazarlığı yapılıyorsa bize düşen görev sokağa inmektir DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: Biz sözümüzü sokakta söylemeye devam edeceğiz. Türkiye nin her köşesinde haklarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Hükümet çeşitli yasa taslakları hazırlıyor. Ancak kıdem tazminatıyla ilgili bir belgeye bugüne kadar bize iletemedi. Bu bugünkü hükümetin içine düştüğü durumu gösteriyor. Hak gaspı geleceğimiz için kabul edilemez. Bizler sokaklarda iş yerlerimizde, mahallelerimizde olmaya bu süreci anlatmaya devam edeceğiz. Hep birlikte bu mücadeleyi yükselteceğiz. Sonuna kadar direneceğiz. Bu mücadeleyi hep birlikte dirilteceğiz.

6 Zamanda, mekanda, yaşamda özgürlük Biz gençlerin akademik demokratik talepleri ile alanlarda olacağını düşünenler yanılıyorlar. Özgürlük talebini de sokaklarda haykıracağız. Gezi den ODTÜ ye diren üniversite diyorsak sadece dar bir YÖK karşıtlığı üzerinden bu bağı yakalayamayız. Kapitalizm biz gençlerin zamanını çalıyor durmadan. Artan ders yükü, ailelerimize daha bağımlı hale geldiğimiz bir süreç, ihtiyaçlarımızı karşılamak için çalışmak zorunda kalıyoruz. Part-time ve full-time sürekli çalışıyoruz. Zamanımızı kendimiz kontrol edemiyoruz, zamanımızın üzerinde hep birilerinin tahakkümü söz konusu. Sürekli eğitim adı altında boş zamanlarımızda bile CV lerimizi daha dolgun hale getirmek için koşuşturmaktayız. Sınavlara hazırlanıyoruz. Okula girerken, okuldayken, mezun olunca Şimdi de yeterlilik sınavlarıyla yaşam boyu sınavlara koşturuluyoruz. Biz gençler olarak kendi istediğimiz şeyleri kendi istediğimiz gibi yapabileceğimiz zaman istiyoruz; Bizler, zamanda özgürlük istiyoruz. Kendi zamanımızı kendi ihtiyaçlarımıza göre belirlediğimiz bir yaşam istiyoruz. Bu nedenle kapitalizmin zaman köleliğini parçalamak için mücadele etmeliyiz. Sevgilimizle bile görüşürken ajandamıza bakma köleliğiyle karşı karşıyayız. Kollarımızdaki saatleri geçersiz kılacak bir zaman özgürlüğü, üç saat çalıştığımız kolektif bir yaşam için mücadele etmeliyiz. Sokaklar, meydanlar, fakülteler arasında dolaşmak, yurtlarda bir arada kadın/erkek arkadaşlarımızla oturmak, sevgilimizle yürümek yasak. Bizim olan mekânlar, aktiviteler sermayenin işgali altında. Okulumuzdan geçecek yol ya da dikilecek ağaç üstünde bile söz hakkımız yok, mekanlarımızı kapitalizm şekillendiriyor biz sadece izliyoruz. Oysa biz gençler yaratıcı ve düş dünyası gelişkin insanlarız kapitalizmin mekan yasaklarına 6 Kasım Eylemleri İstanbul' 6 kasım İstanbul da YÖK protestosu için işçi-öğrenciler ve üniversite emekçileri iki koldan Beyazıt Meydanı na yürüyerek orada bir miting gerçekleştirdiler. Sınıfsız da kendi döviz ve sloganlarıyla mitingde yerini aldı. Saat 14.00'da Laleli tramvay durağında toplanan kitle ile İ.Ü forumu Edebiyat Fakültesi önünde buluştu. Kortej oluşturularak Gezi den ODTÜ ye direniş sürüyor! pankartıyla Beyazıt Meydanı na doğru yürüyüş gerçekleştirildi. İşçi-öğrenciler Ali İsmail maskeleri ve ortak hazırlanan dövizlerle yürüdüler. Yürüyüşe yaklaşık 3000 işçi-öğrenci ve eğitim emekçisi katıldı. İ.Ü Edebiyat Fakültesi camlarına Ali İsmail Korkmaz ın resminin olduğu Korkacaksın! Yıkılıcaksın! Titreyeceksin! Adi hükümet! yazılı bir pankart asıldı. Eğitim işçileri yürüyüşe Şirketleşmeye, baskılara, kadrolaşmaya hayır! Demokratik, özerk, parasız üniversite! yazan birpankartla katıldılar. HDK Gençlik Meclisi ve DÖDF üyeleri, Aksaray da toplanarak Laleli deki kitleyle buluşup Beyazıt taki eyleme katıldı. Kortejin önündeki ses aracından Antalya da YÖK pretestosuna polisin saldırdığı anonsu yapıldı. Kitle Diren Antalya, İstanbul seninle sloganı ile bu saldırıya karşılık verdi. Beyazıt Meydanı ndaki miting Gezi de ölümsüzleşenler adına saygı duruşu ile başladı,gezi de yaşamını yitirenlerin isimleri söylenerek yaşıyor diye haykırıldı. sıkışıp kalmak yerine mekanlarımızda özgür oluşumlarımızı yaratabiliriz. Sinemalarımız, tiyatrolarımız, parklarımız kapitalizmin alışveriş kültürü saçmalığı yüzünden talan ediliyor. Gezi de bir araya gelmemizin bir nedeni de mekansal olarak kapitalizmin bizi sıkıştırmasına dur demekti. Sermayenin üniversitelerimizi bizim yaşam alanlarımızı işgal etmesine karşı mekanda özgürlük talebini haykırmalı ve kendi kolektif mekanlarımızı yaratmak için adım atmalıyız. Taksim, Kızılay gibi merkezi meydanların gençlik eylemlerine açılması meydanlar bizim demek için sokakta olmalıyız, sokakta olmanın bizi özgürleştireceğini biliyoruz. Ve korkuları bir gün bu bilinçle mekanlarda kendimizi gerçekleştirmemizdir. Biz gençlerin akademik demokratik talepleri ile alanlarda olacağını düşünenler yanılıyorlar. Özgürlük talebini de sokaklarda haykıracağız. Gezi den ODTÜ ye diren üniversite diyorsak sadece dar bir YÖK karşıtlığı üzerinden bu bağı yakalayamayız. Eğitimdeki gericileşme ve polis şiddetinin yanında sermayenin düşünce dünyamızı ve yaşamımızı boyunduruk altına almasına karşı da bir özgürleşme hareketi yaratmalıyız. Gezi sonrasında polis şiddeti giderek tırmanıyor, baskılar özellikle biz gençlik kesimlerini hedef alıyor. Sosyal medyadan tutalım da yeni YÖK genelgesi ile kampüsler de ve bunun dışında birçok alanda yasaklar ve kısıtlamalarla karşı karşıyayız. Tabi ki bu yasaklar ve zorbalık kapitalist düzenin biz gençler üzerinde yeni uyguladığı bir yöntem değil, Burjuva demokrasisinde de bu yasak ve LGBT Bireyler de alanda. Homofobik üniversite istemiyoruz! pankartı açarak eyleme destek verdiler. Saygı duruşunun ardından Üniversite işçileri, Üniversite Forumları adına birer temsilci ortak hazırlanan basın metnini okudular. Forumların okuduğu metin dar bir AKP karşıtlığı dışına çıkamayan bir metindi. Basın açıklaması ardından bir pandomim gösterisi yapıldı. Ardından halaylarla miting sonlandırıldı. Sınıfsızcılar kendi dövizlerinde Yaşasın sosyalist eğitim, YÖK en büyük işçi ofisidir. Sermaye üniversiteden defol ve Birleşik, militan, kitlesel ve kolektif bir gençlik hareket için ileri taleplerini haykırdılar. Ayrıca alandaki genel AKP karşıtı sloganlardan farklı olarak komünist gençler tarafından. Yaşasın sosyalist eğitim, Kahrolsun ücretli kölelik düzeni, Sermaye defol üniversiteler bizimdir ve Diplomalı işsiz olmayacağız sloganları atıldı. (istanbul Sınıfsız) zorbalıkların var olduğunu açığa çıkarmak ve kapitalizmin çürümüş bu demokrasi anlayışını teşhir etmekte gerekmektedir. YÖK, gençliğin TÜSİAD ı olmuştur. Bolonga süreci ile eğitim alanında ki sermaye dönüşümü hızlanmış, sermaye üniversiteleri işgal etmiştir. Ulusal İstihdam Stratejisi ile bolonga süreci bir üst aşamaya ulaşmaya çalışılmaktadır. Biz gençler kapitalizmin ucuz iş gücü deposu haline gelmiş bulunmaktayız. YÖK kölece bir eğitim ve kölece düşünmenin simgesi olduğu kadar köle sahibi pozisyonuyla öğrenci emeği tüccarlığının da simgesi haline gelmiş bulunmaktadır. Üniversiteler birer şirket haline gelmiştir. Üniversiteler ucuz iş gücü üreten birer fabrika halini almıştır. Bu nedenle YÖK en büyük kiralık işçi ofisidir. İşte bu nedenle 6 Kasım ı gençliğin 1 Mayıs ı haline getirmek gerekmektedir. Yaşamlarımızdan çalınan özgürlüğü de istediğimiz, parasız bilimsel bir eğitim talebini haykırdığımız, polis şiddeti başta olmak üzere her türlü baskı ve yasağa karşı mücadeleyi yükselttiğimiz, sermayeyi üniversitelerimizden kovmak için adım attığımız bir düzlemde mücadelemizi var etmeliyiz. Burjuva demokrasisinin göz boyayıcı sermaye demokrasisi olduğunu teşhir etmeli, sosyalist demokrasinin ancak biz gençler için gerçek demokrasi olduğunun bilincinde olmalıyız. Sermayenin eğitimine karşı tek alternatifin sosyalist eğitim olduğunu bilince çıkarmalıyız. Ankara'da 6 Kasım H.Ü Beytepe Forumu olarak Saat 12.00'de Edebiyat Fakültesi önünde buluşulduktan sonra eylem çağrısı yapıldı. Ardından Üniversiteler Bizimdir Bizimle Özgürleşecek!, YÖK, Polis, Medya Bu Abluka Dağıtılacak! sloganlarıyla Rektörlüğe doğru yüründü ve burada bir açıklama yapıldı. Yapılan basın açıklamasında: Sermaye üniversitelerdeki bütün yaşam alanlarımızı işgal etmiştir. Özellikle son dönemde Bologna süreciyle birlikte üniversite-sermaye ilişkisi artık bir üst boyuta taşındı, üniversiteler birer sermaye şirketine dönüştü, bizler birer müşteri olmanın dışında sermayenin ucuz iş gücü haline getirildik. YÖK ün baskı ve zorbalığı yetmiyormuş gibi iktidar kampüslerimize Ali İsmail in katillerini sokmaya çalışıyor. Pilot bölge olarak da bizim üniversitemizi seçiyorlar. Biz kampüsümüzden bu katilleri bedeller ödeyerek kovduk; yine kovmasını da biliriz. H.Ü nün bir kısmı üniversite borçları bahanesiyle elden çıkarılmaya çalışılmakta. Arazide AVM yapılması, TOKİ ye bırakılması ve en çok istedikleri tamamen satışı fikirleri üniversite yönetimince dayatılıyor. Arazinin asıl hak ve karar sahipleri üniversitenin gerçek bileşenleri olan öğrenciler ve üniversite emekçileridir. Söz konusu bu arazi öğrenciler ve üniversite emekçileri yararına kullanılacak şekilde yurtlara ya da Ali İsmail Korkmaz anısına bir ormana dönüştürülebilir. denildi. Ayrıca Bugün üniversite gençliği olarak nasıl Ethem in mahkemesine sahip çıktıysak nereye sürülürse sürülsün 20 Kasım da Ali İsmail in ve İstanbul da 21 Kasım da görülecek Mehmet in mahkemesine de sahip çıkacağız. Buradan Hacettepe-Beytepe Forumu olarak bütün üniversite gençliğini de gezi şehitlerinin davasına sahip çıkmaya çağırıyoruz. ODTÜ de saat 12.30'da hazırlığın önünde başlayan yürüyüş, A.Ü ve H.Ü nün katılımıyla Devrim stadında son buldu. Devrim stadında ki devrim şehitleri adına yapılan saygı duruşuyla başladı. Mehmet Özer şiirlerinin ve Temel Demirer üniversite gençliğinin direniş ruhundan bahsettiği konuşmalarının ardından bir konser verildi. (Ankara Sınıfsız)

7 Ulusal İstihdam Strateji Belgesi ve Gençlik Emeğin daha esnek, güvencesiz, ucuz bir hale getirilebilmesi için geliştirilen Ulusal İstihdam Stratejisi milyonların hayatlarını daha yaşanamaz hale getirmeye devam ediyor. Özel istihdam bürolarıyla, kıdem tazminatının sermayenin kullanabileceği fonlara dönüştürülmesiyle, emeğin daha esnek hale getirilmesiyle anılan ulusal istihdam stratejisi gençlik hakkında da pek hayırlı şeyler düşünmemektedir. 15-24 yaş arası olarak tanımladığı gençliğin istihdamı üzerinde de sermayenin süslü cümlelerinin arkasında ki perdeyi görebilmekteyiz. Belge de süregelmiş kapitalist piyasa kavramlarının derinleştirileceği ifade ediliyor: Genç işsizliğinin azaltılması için gençlere öncelikle daha iyi ve etkin bir staj imkânı, kariyer planlaması, iş arama yardımları, eşleştirme ve danışmanlık hizmeti sunulacaktır. Etkin bir Staj imkanı; stajları öğrenci gençliğin üzerinde ki etkisine baktığımızda patronları tarafından ucuz işgücü, kullanılabilecek bir köle ve çalışma rejiminin tüm risklerinin bedelini bedeniyle ödeyen bir çalışma rejimini pompalamak olarak görmek zor değildir. İş güvenliğinin işçi sağlığından önce geldiği bir ülkede etkin bir stajın da kimin yararına olduğunu biz tabi ki çok iyi biliyoruz: Burjuvazi! Kariyer Planlaması; Kariyer, insanın bilinç öncesi dönemlerinde aşılanmaya başlanarak git gide ulaşabilmek için tüm benliğin savaşımı haline gelen bir kavramdır. Bunun için insani tüm yanlar geri plana atılır ve kahredici bir bireyciliğe kayılır. Ve yığınlar içinde birey yalnızlığıyla kurtuluş yolu olarak seçilir. Bundan sonra kariyer planlamasını sistem sizin adınıza seçiverir. İşçi öğrenci, stajyer öğrenci, vasıflı-vasıfsız işçi vs. olarak ücretli kölelik pozisyonlarından herhangi birini seçer. İş arama yardımları; Belgede TÜİK HİA 2008 verilerine göre genç işsizler toplam işsizlerin yaklaşık yüzde 30 unu oluşturmasına rağmen ilk kez iş arayanlara baktığımızda genç işsizler ilk kez iş arayan işsizlerin toplamının yüzde 63 üdür. İfadeleri geçmektedir. Çıkarılacak sonuç gençlerin yoğun bir şekilde işçileşmesidir. Yığınsal bir işçileşmenin söz konusu olduğu yerde iş arama yardımlarıyla işsizlik sorununun çözülmesini beklemek boş bir hayaldir. Kaldı ki üretim sürecinin daha da esnekleştirme, ucuzlaştırma, güvensiz ve güvencesizlik hedefiyle hareket eden bir belgeden bulunabilecek işlerin yardımdan öte kölelik koşullarının daha da derinleştirilmesidir. Eşleştirme ve danışmanlık hizmeti sunulacaktır; Belge de geçen bu kavram ile uygun işe uygun işçi prensibiyle hareket edeceğini kastetmektedir. Bologna süreçleriyle eğitim kampüsleri AVM leştirilerken, işçi-öğrencilerin emeği her alanda gerek okul yönetimi gerek sermaye tarafından gasp edilirken, Genç işsizlerin %63 ü ilk işini aramak için işsizler ordusuna katılmışken gençlik için uygun iş değil sermayenin siparişine uygun bir hale getirilmek için eşletirme ve danışmanlık hizmetlerine başvurulmaktadır. İşçi-öğrenciler için bir yandan yanılsamayla kendi köleliklerini derinleştirmeleri sağlanıyor bir yandan da hayatın ekonomik anlamda zorlamasıyla işçileşme süreçleri hızlanıyor. Gençliğin bu baskıyı yırtıp atabilmesi için örgütlenme ihtiyacı hayli yakıcılaşmaktadır. Kurulacak işçi-öğrenci platformları vb. alanlar gençliğin işçi sınıfına yaklaşan ve hatta içi içe geçen yönleri üzerinden hareket etmesi işçiöğrenci örgütlenmelerinin temel ayaklarından birisidir. UİS belgesi yaşamın tüm katmanlarına sermaye birikimini daha da yayılmasını sağlamak adına patronlar tarafından, patron diliyle yazılan bir belgedir. İşçileşme süreçleri yaşayan genç kesimlerde bu saldırılardan nasibi oldukça şiddetli yaşamakta ve yaşamaya devam edeceklerdir. Demokratik ve akademik taleplerde dahil olmak üzere taleplerin salt bir gençlik ufkuyla değerlendirildiği taktirde gerçekçi bir yorumlanış olmayacaktır. Gerçek olan gençliğin varolduğu her alanda sermaye birikimi yaşanması, gençliğin yığınsal işçileşmesidir. Taleplerin sınıfsal, sosyalist bir bakış açısıyla yeniden ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. YÖK Çelişkileriyle Birlikte Tarihe Gömülmeli YÖK, sermaye ve devletinin üniversite gençliğinin tahakküm altına alınması için kurulan olağanüstü yetkilere sahip devlet kurumu olarak çalışmaya devam etmektedir. Özgürlükler makyajıyla bezenen AKP hükümeti döneminde YÖK ün kaldırılması tartışmalarına kadar giden burjuva siyasetçiler ve bürokratlar YÖK ün kapatılmasını bırakalım ihtiyaçları dâhilinde dizayn edilmesini bile özgürlükleri genişletiyoruz yalanıyla sunmaya çalışmaktalar. Yüksek öğretim de özgürlükler ile ilgili son taklasını YÖK ün kuruluşu olan 6 Kasım da bir bildiri yayınlayarak hem tarihi bir atıf, hem de karizmasını düzeltme gayretiyle YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya yapmıştır. Ama ne yazık ki birgün sonra paydaşları olarak tabir ettiği rektörlerin, dekanların baskısına direnemeyerek özgürlükleri başka bahara bırakarak disiplin yönetmeliğinin 3. maddesini değiştirmiştir. 9 Maddeden oluşan 6 Kasım özgürlük bildirisinin temel vurgusu fikir özgürlüğü (hiçte baskı olmaksızın) ve akademik özgürlük çerçevesinde sıralanan özgürlük üstüne özgürlük vaad eden bildiri olma özelliği taşıyor. 7 Kasım günü ise afiş ve stand açmanın zaten izne tabi olduğu beğenilmeyen, zararlı bulunan okul idaresince engellenen fikirlerin bildirilerini de dağıtmayı izne tabi kılan bir düzenleme resmi gazete de yayınlanıyor. Üniversite gençliğini kocaman bir hapishaneye çeviren disiplin yönetmeliğini sağlamlaştıracak son çivilerde çakılmış oluyor. 3 kişinin yan yana yürüdüğünde örgüt üyeliğinden yargılandığı bir ülke de üniversite yerleşkesinde 3 genç yan yana bildiri dağıttığında ise soruşturmaya tabi olacaktır. Bir diğer maddesi ise zaruri hallerde soruşturmaya maruz kalan öğrencinin yüksek öğretim binalarına girmelerini yasaklayabilecekleridir. Soruşturmaya maruz kalan öğrenciye bundan sonra yağmurlu hava da bile Yök ten su yok. Mediko, yemekhane, derslikler, kütüphane vs. gibi hiçbir alana giremeyecek olan soruşturmaya maruz kalmış öğrenci cezasını soruşturma evresinde çekmeye başlıyor. Bu da başka bir özgürlük ifadesi olsa gerek. Değişikliğin son maddesi ise 8.maddenin c bendine suç sayılan eylemleri işlemek olarak oldukça muallak ve bilimsel olmayan bir tavırla yazıldığı anlaşılan bir ibare. Suç kavramıyla kastedilen bile belli olmadığı halde bu ibare cevval rektörlerimiz ve dekanlarımızın elini oldukça güçlendirmektedir. Bundan sonra bir anda soruşturma açılıp okula sokulmayan öğrenciler görebiliriz. Soruşturmacıların bu kadar elini güçlendiren bir değişiklikle YÖK tutunduğu dala daha sarılmış bulunmaktadır. Öğrenci gençliğin kendini gerçekleştirmesinin önüne her geçen gün denetim ve güvenlik mekanizmalarını çıkaran bir kurum özgürlük kavramının yakınından dahi geçemez. Polis ile ÖGB ile özgürlük arayışında olan Yök ün üniversitelere verebileceği özgürlük bilim düşmanı dogmatik fikirlere kılıf bulan akademisyenler, öğrenciyi, bilimi, teknolojiyi ve yerleşkeleri sermayeye peşkeş çeken rektörler, muhafazakar demokrat olarak bilinen bireylere asistan kontenjanı olarak sayabiliriz. Özgür bilim ve özgür üniversiteyi de ancak emeğimizi de onurumuzu da savunarak kazanabiliriz. www.sinifsiz.org

8 Bölgesel Rejim Krizi ve Sınıf Mücadelesi Panel-Söyleşi si gerçekleştirildi İşçi Meclisi tarafından düzenlenen Bölgesel Rejim Krizi ve Sınıf Mücadelesi başlıklı panel ve söyleşi Pazar günü saat 14.00 ile 17.30 arası Divriği Kültür Derneği nde gerçekleştirildi. Panele konuşmacı olarak İran Komünist İşçi Partisi Uluslararası İlişkiler Komitesi Sekreteri Siyaveş Azeri, Araştırmacı-Yazar Volkan Yaraşır, Eyüp-Alibeyköy Dersimliler Derneği Başkanı Rıza Yıldırım ve Devrimci Proletarya temsilcisi katıldı. Küresel çok yönlü kriz, bölgede yaşanan kitle ayaklanmaları, burjuva tahakküm ilişkileri, kitle hareketlerinin bölgesel, sıçramalı niteliği ve bölgesel devrim, komünist öncü sorunu gibi başlıkların tartışıldığı etkinlikte bağımsız sınıf politikasına bölgesel, evrensel düzeyde duyulan ihtiyaç öne çıktı. Etkinliğe yaklaşık 50 kişi katıldı. Etkinlik salonunda Bölgesel Rejim Krizi ve Sınıf Mücadelesi konu başlığının yanısıra Ekim devriminin 96. yıldönümünde Yaşasın Sosyalist Devrim yazılı ozalit asılıydı. Panel öncesinde Ekim Devrimi ve tüm devrim ve komünizm şehitleri anısına bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Panelde ilk sözü Volkan Yaraşır aldı. Konuşmanın ağırlığı küresel kriz, bölgede kapitalist yeniden yapılanma gerekliliği, bölgenin jeostratejik önemi ve küresel sermayenin kriz, resesyon dönemleri üzerine kuruluydu. Kriz dönemlerinin antagonizmaların yükselmesi ve devrim, karşı devrim çarpışmasının hızlanması anlamı da taşıdığını vurgulayan Yaraşır, sermayenin bölgeye yaklaşımını kar maksimizasyonu ve düzeltici savaşlar ikilisi üzerinden açıkladı. Kar maksimizasyonunun esnekleşme, güvencesizleşme, işsizleşme anlamı taşıdığını vurguladı. Ucuz emek gücü olarak Arap kadınlarının artan oranda üretime çekildiğini ifade etti. Mali oligarşinin bölgede yoğunlaşması ile savaşları birbirinden ayırmadı. 2008'de başlayan krizle birlikte Avrupa da yükselen kitle eylemlerine değindi ve bölgedeki kitle ayaklanmalarını bu dalganın Ortadoğu yu vurması olarak okudu. Rojava ya özel önem atfedilen konuşmada Rojava Devrimi kavramı kullanıldı, Kürt özgürlük hareketi nin ortaya çıkardığı fırsatlara işaret edildi. Ülkenin batısındaki sınıf mücadelesinin oldukça önemli olduğunu ve Kürdistan dan yayılan dalgayla birleştiği durumda büyük bir potansiyelin açığa çıkacağı söylendi.ardından Rıza Yıldırım konuşmasını gerçekleştirdi. 2008'e kadar kontrolü mümkün, sistematik bir rejim olduğunu söyledi. 2008'den sonra ezilenlerin susturulması, ihtiyaçların ertelenmesi, kitlelerin sindirilmeye çalışılması belli bir birikim ve patlamayı kaçınılmaz kılıyordu, emperyal güçler ise bölgenin yeniden dizaynını istiyorlardı. dedi.suriye denkleminde ABD, Rusya, Çin, İran ve Türkiye nin rollerine değindi. Sorunu sınıfın örgütlenmesi ve insiyatif koyması olarak tanımladı. İlk tur konuşmalarının ardından ara verildi. 10 dakikalık aradan sonra konuşmalar sürdü. Söz alan Siyaveş Azeri, İran da 1979 devriminin arka planını ve devrim sürecini anlatarak konuşmasına başladı. 60larda bölgede islamcıların marjinal olduğunu, Arap nasyonalizminin ise daha ön planda olduğunu söyledi. Pehlevi diktasında ucuz emek yoluyla kapitalist gelişimin tamamlandığını, 78lerde İran ın küresel krizden etkilendiğini ve bu kriz sırasında işçi sınıfının ilk kez ortaya çıkarak, kendi talepleriyle hareketi başlattığını belirtti. Siyasal islamın ilk kez büyük bir aktör olarak ortaya çıkışının 79 devriminin yenilgisiyle gerçekleştiğini ifade etti. 1979 devrimi her ne kadar yenilgiyle sonuçlansa da temel çelişkilerin çözülmediğini söyleyerek ilerleyen Azeri, 1991'de Sovyetler çöktükten sonra yeni dünya düzeninin kurulması ve ABD hegamonyasının netleşmesiyle teröristler savaşı olarak adlandırdığı siyasal islam ve batı militarizmi savaşından söz etti. Ilımlı islamı ise kitlelerin basıncı ile geriye sıçratılmış siyasal islam olarak nitelendirdi. Bölgedeki güncel gelişmelerin kitle hareketlerinin temelinde gerçekleştiğini söyledi ve tüm sürecin emperyalistlerin komplosu olarak okunmaması gerektiğini de vurguladı. Emperyalizmin bölge varlığının temelinin devrimci hareketleri bastırmak olduğunu Suriye de de iki burjuva cephesinin de bu noktada uzlaşabildiğini sözlerine ekledi.azeri, kitle ayaklanmalarının her ne kadar dönemlik geri çekilişler yaşasa da süreklileşen varlığına işaret etti. Burjuvazinin baskı ve kontrol mekanizmalarının şimdilik kitle ayaklanmalarının potansiyellerini yok edemediğini, İran ın içerisinde bulunduğu bölgede devrimci hareketlerin yoğunlaşmaya devam edeceğini söyledi. Kitlelere yönelik politika üretilmesi konusunda zaaflar yaşandığını da vurgulayan Azeri, kendileri dahil bu sorunu henüz aşmış olmadıklarını, siyasetlerin bir çok durumda kitlelerin de gerisinde kaldıklarını öne çıkardı. Türkiye de 90larda yayılan işçi hareketinden de tezini destekleyici örnekler sundu. İşçiler, Çankaya nın şişmanı, işçinin düşmanı sloganını atarken siyasal hareketler Demokrasi istiyoruz pankartıyla geliyordu dedi ve bu tutumun hatalı olduğunu savundu. Son olarak doğru bir politikayı, iktidar hedefini içerisinden çıkartamadığımız durumda kitle hareketleri yenilebilir, tarih boşluğu sevmez, yerini doldurur, sorun bunu kimin dolduracağı vurgularını yaptı. Son sözü Devrimci Proletarya temsilcisi aldı. Panele konuşmacı olarak İran Komünist İşçi Partisi Uluslararası İlişkiler Komitesi Sekreteri Siyaveş Azeri, Araştırmacı-Yazar Volkan Yaraşır, Eyüp-Alibeyköy Dersimliler Derneği Başkanı Rıza Yıldırım ve Devrimci Proletarya temsilcisi katıldı. Küresel çok yönlü kriz, bölgede yaşanan kitle ayaklanmaları, burjuva tahakküm ilişkileri, kitle hareketlerinin bölgesel, sıçramalı niteliği ve bölgesel devrim, komünist öncü sorunu gibi başlıkların tartışıldığı etkinlikte bağımsız sınıf politikasına bölgesel, evrensel düzeyde duyulan ihtiyaç öne çıktı. Etkinliğe yaklaşık 50 kişi katıldı. Rejim krizini yaratan başlıca aktör olarak kitlelerin aniden tarih sahnesine dalması gösterildi. Bunun temelinin uzun yıllardır işleyen neo liberal birikim süreci olduğu, işçilerin reel alım gücünün zayıfladığı bunun yanı sıra grev, eylem, öz örgütlülük deneyimlerinin de yükseldiğini ifade etti. Bir diğer akış unsuru olarak bölgedeki kapitalist ülkelerin sermaye birikimi sürecinin iç sınırlarına dayandığı ve bir kapitalist yeniden yapılanma ihtiyacının küresel mali oligarşi açısından da gözle görünür olduğu konu alındı. Süreç sınıflar mücadelesine içerili iki unsurun geçici denge durumu olarak ele alındı. Bu unsurlar birbiriyle bütünüyle çelişen azami kar temelli kapitalist reorganizasyon ve kitlelerin yeni bir yaşam istemi olarak öne