EMRE KONGAR Genelkurmay dan Sosyolojik Açılım



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

RAPORU HAZIRLAYANLAR: Azime Acar & Ender Bölükbaşı

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Cumhuriyet Halk Partisi

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

İMF siz Yapamayacak mıyız?...47 Yakın İzleme Programı Üzerine...48 Daha Dikkatli Olma Zamanı...49 Siyasette İstikrarsızlığa Yılında Ekonomi

ISBN :

Türkiye nin Döviz Rezervleri

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2014, No: 83

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

İstanbul 13. Müebbet çıktı

CHP'lilerin telefonlarının izlenme skandalında kritik bilgiler

Şöyle ki ; Etnik köken olsaydı Bir şiir yüzünden yere düşen yiğidi %85 oy ve Üç Millet Vekili ile Parlamentoya gönderilmezdi,

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Perşembe İzmir Gündemi

özlü bir medya kazası işledi. Yıldırı m

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

İstanbul, AK Parti ile güzel

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE DEKİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VE STK LARIN DURUMUNU TARTIŞTI!

Meclis'te sık sık. Babası yoksa

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Cumhuriyet Halk Partisi

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Fransa da ki saldırıya Bodrumdan tepki

Bakan Güler, "Türkiye rüzgar enerjisinde AB ülkeleri arasında 1'inci, olacak" dedi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi nde düzenlenen basın toplantısında konuştu


Onlar konuşur, AK Parti yapar

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

ACR Group. NEDEN? neden?

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

Nedim Şener'den belgelerle Fetullah Gülen kitabı

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

AĞUSTOS 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Başbakan Sayın Binali YILDIRIM KANAAT ÖNDERLERİ VE STK İLE BULUŞMASI KAYSERİ

Beşiktaş Gazetesi. Gençlere anlatacaklar

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Biz yeni anayasa diyoruz

AKP'li Başkan, Peygamberin oğlu Tayyip dedi mi? Sözcü yalan mı söylüyor?

Cumhuriyet Halk Partisi

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ - 4

Cumhuriyet Halk Partisi

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Vergide son gün yarın

Emekli Albay Ümit Yalım : Gizli mutabakat yapıldı AKP döneminde 17 ada, Yunanistan a geçti

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

1-Hâkim ve Savcılar idari görevleri dolayısıyla aşağıdaki kurumlardan hangisine bağlıdır?

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

YENİ AKİT GAZETESİ İNTERNET SAYFASINDAKİ TARİHLİ HABERE İLİŞKİN YORUMUM AŞAĞIDADIR. Erdoğan: Bedeli suç işleyen ödesin

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayram namazı sonrası açıklama yaptı

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Haziran 25. Medya ve Güven. Gündem. Tüm hakları gizlidir.

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN İŞ DÜNYASI BAKIŞ AÇISIYLA TÜRKİYE DE YOLSUZLUK SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI

8. Türkiye Avrupa'nın en önemli ülkesi

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri

1) Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır?

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Genel Başkan Adayı Binali Yıldırım, AK Parti 2. Olağanüstü Kongresi nde konuştu

MÜSİAD İFTARI ANKARA

BALYOZ ZULMÜ KARŞISINDA SUSUP SİNENLER UTANSIN

"medya benim ayağımın altına muz kabuğunu biraz zor koyar" vari açıklamalarda bulunuyordu ki Olanlar oldu

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİM YORUMLARI VE SONRASINDA BİZİ BEKLEYENLER

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

MEDYANIN EYLÜL AYI GÜNDEMİ - DÖRDÜNCÜ KUVVET MEDYA - Özgür Gazeteciler Platformu Salı, 04 Ekim :31

KARİKATÜRİST VE RESSAMLAR, ARTIK AYA NİKOLA KİLİSESİNDE

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

Türkiye Siyasi Gündem Araştırması

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Mayıs 2012, No: 33

Transkript:

Bu bir Eşrefpaşalı derlemesidir. Sayı: 11, 24 Eylül 2009 İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Cumhuriyet 24.09.2009 AYDINLANMA Cumhuriyet 24.09.2009 EMRE KONGAR Genelkurmay dan Sosyolojik Açılım Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bayramda çok önemli bir konuşma ve ardından da birtakım açıklamalar yaptı. Bu konuşma bazı yayın organları tarafından hiç görülmedi. Bazılarınca da okura veya izleyiciye olanaklı olduğu ölçüde küçültülerek aktarıldı. Aslında söyledikleri, benim yıllardır yazdığım, söylediğim çok önemli bir toplumbilimsel gerçeğe işaret ediyordu: Doğu ve Güneydoğu Anadolu daki feodal ağalık yapısına. Kanımca terör başta olmak üzere işsizlik gibi, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamama gibi bütün sorunların altında önce bu feodal yapı yatmaktadır. Tabii kendilerini güya değişimci ilan edip ülkeyi geri götürmek isteyenler, buna karşı çıkanlara statükocu derken asıl statükocuların kendileri olduğunu da gizliyor. 1

Oysa çarpık düzenden yana olanlar kendileri: Yıllardır Doğu daki ve Güneydoğu daki feodal yapıyı görmezden geliyorlar. Çünkü bu yapıdan nemalananlar, siyasal istismar yoluyla egemenliklerini sürdürenler onlar. Ağalık yapısının siyasal rantını yediklerinden asla bunu değiştirmek istemiyorlar. Genelkurmay Başkanı, bayramda gittiği Mardin in Nusaybin ilçesindeki Sınırtepe Karakolu nda yaptığı konuşmada pek çok önemli noktayla birlikte ağalık sorununa da değinmiş: Özellikle bu bölgedeki insanlarımız, vatandaşlarımız, Doğu Anadolu dahil olmak üzere ağalardan çekti. Bugün bu noktalardaysak, altında yatan temel nedenlerin bir tanesi bu. Bu zamanın ağalarından çeken insanlarımız, siyaset ağalarından, terör ağalarından muzdarip. Esas temel sorunlardan bir tanesi de bu, halkımızın siyaset ağalarından, terör ağalarından kurtarılması. Doğu ve Güneydoğu Anadolu daki ağalık sömürüsü çağımızın ve ülkemizin yüz karasıdır. Eskiden milletvekili olmak ve devletle ilişki kurmak için kullanılan ağalık, günümüzde iyice dal budak saldı, terörden uyuşturucuya kadar her türlü kötülüğün temelini oluşturdu. Çünkü Türkiye deki kapitalistleşme ve endüstrileşme ve hatta bilişim devrimi tohumları bu bölgedeki insan ilişkilerini değiştiremedi ama sistemle bütünleşen ağaların gücünü arttırdı. Kürt Açılımı, Demokrasi Açılımı diyenler neden toprak reformundan söz etmezler? Toprak reformu sözcüklerini duyunca neden Meclis teki Türk ya da Kürt kökenli milletvekillerinin tüyleri diken diken olur? PKK ile silahlı çatışmanın bitirilmesinde pek çok ekonomik, toplumsal, kültürel önlem dile getirilir de toprak reformu neden gündeme getirilmez? Genelkurmay Başkanı sorunu dile getirmiştir. Çare bulmak politikacıların işidir. Cumhuriyet çok güzel bir gazetecilik yaptı, bu açılımın sivil politikacılar arasındaki yankılarını dün ayrıntılı olarak Kimse üstüne alınmadı başlığıyla okurlarına yansıttı: İbretle okumuş olduğunuzu sandığım görüşler de ayrı bir yazı konusu. ekongar@cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org ALİ SİRMEN Davos ta One Minute New York ta Yes Sir 2 Cumhuriyet 24.09.2009 Başbakan ın New York u ziyaretinde elli dolayında Yahudi Kuruluşu temsilcisi ile toplantı yapmasının, rutin dışında bir haber değeri yoktur. Ama aynı işi Numan Kurtulmuş yapmış olsaydı, kuşkusuz manşetten duyurulmayı hak ederdi. Başbakan ın kendisini iktidara taşımaktaki iştiyaklarını, onu daha milletvekili bile değilken ayağının altına kırmızı halılar serip bağırlarına basarak aşikâr kılanlara borcunu ifa etmesi ve gelecek için güvencesi olan vefasını ispat etmesi zorunluydu diyenlerin sayısı hiç de az değil. Bu yüzdendir ki, nasıl ki, Mekke ye gidip Kabe yi tavaf etmemek düşünülemez ise, New York a gidip güç odağının liderlerini görmemek de tahayyül edilemez diyorlar. Ziyaretin Davos taki one minute krizini unutturduğu belirtildiğine göre, Başbakan açısından çok yararlı olduğunu da söylüyorlar.

Bu görüşe katılmadığımı söyleyeyim. Davos taki one minute çıkışının, kimi saf gözlerde sanki bir kriz varmış görüntüsü yarattığı doğrudur. Ama olayı iyi irdeleyenler, gerçekte bir kriz falan olmadığını, one minute çıkışının Peres e değil, Türk kamuoyuna yönelik olduğunu, kaldı ki, daha anında Tayyip Bey in de tepkisinin moderatöre yönelikliğini vurguladığını gayet iyi fark etmişlerdir. Ayrıca dünya politikasının kimi ahvalde, kapalı kapılar arkasında muti olanlara, herkesin önünde efelenme lüksünü tanıdığı da bilinmeyen bir olgu değildir. Peki o zaman, Plaza da yapılan toplantıdan sonra Davos taki krizin unutulduğunu belirtmek gereği neden duyuldu? Bunun nedeni herkesin bu sefer görüntüde kalmak üzere bile olsa, öyle one minute falan gibi çıkışların olmadığı, görüşmelerin yes sir çizgisinde geçtiğinin anlatılması gereğinin duyulmuş olmasıdır. Böylelikle bir gerçek bir kez daha vurgulanmıştır: Davos taki one minute, kibarca ifade etmiş olmak için şike demeyelim de, bir ölçüye kadar hoş görülebilir bir şaka ydı ve Davos şaka kaldırırdı, ama New York ta Wall Stret in iki adım ötesindeki Plaza toplantısı şaka kaldırmazdı. Başbakan Tayyip Erdoğan, G-20 ler konferansı, Obama ile görüşme ve BM toplantısı için gittiği ABD de gezisinin yanlış yorumlanmasına da kızmış haklı olarak. Gerçekten kimilerinin iddialarının aksine, Başbakan ın önce Kürt Açılımı olarak başlayıp, sonra Demokratik Açılım a dönüşen açılımının ana çizgilerini anlatmak için ABD ye gitmiş olduğunu söylemek gerçeklerle bağdaşmayan bir yakıştırmadan başka bir şey değildir. Eğer Amerikalıların bilmediği bir açılım söz konusu olmuş alsaydı, Başbakan ın gezisi ana çizgilerin açıklanması için iyi bir vesile oluşturabilirdi. Ama durum öyle değil. Gerçekte söz konusu açılım, Anadolu da marine edilip, Ankara da pişirilmiş bir aş değildir ki, tarifi Amerika da merakla beklenmiş olsun da, Başbakan tarafından açıklansın. O ABD de hazırlanmış, üzerinde Made in USA damgası bulunan hazmı güç bir hazır yemek, başka deyişiyle bir fast food dur. Önümüze konulacak olanın tarifi bunu yedirecek olan ABD tarafından biliniyor, yiyeceği sanılan, ama yeyip, yemeyeceği hâlâ belli olmayan Türk halkı tarafından bilinmiyor. Türk halkının, bu önüne konacak olanı yiyeceğini, açılımı dışarıda öngörülüp, kotarıldığı biçimiyle kabul edeceğini sanmıyorum. Bu planın genel kabule mazhar olacağı konusunda Başbakan ın da ciddi kaygıları var olmalı ki, bir türlü içeriğini tam olarak açıklayamıyor. Öte yandan, planın ilgili taraflardan hiçbirinin onayını sağlayamadığı DTP lilerin tavrından da anlaşılıyor. Her neyse, mahut açılımın encamı TBMM deki oturumdan sonra biraz daha netleşecek. Ama şimdiden söyleyebileceğimiz, bu açılımın içeriği ile Başbakan ın ABD gezisinin bir ilgisi olmadığı ve New York ta yes sir i yapıştırmamanın, Davos ta şikeden ya da şakadan one minute çekmek kadar kolay olmadığıdır. asirmen@cumhuriyet.com.tr 3

http://www.milliyet.com.tr/yazar.aspx?atype=yazardetay&articleid=1142441&autho rid=59&date=24.09.2009&b=akilsiz%20komsu&a=melih%20asik&ver=20 24 Eylül Perşembe 2009 Melih Aşık Akılsız komşu! Gazetelerde haber; Yunanistan, 250 kilometre menzilli Scalp füzelerini teslim aldı... Eşliğinde yorum; Yunanistan bu füzelerle savunma alanında ilk kez Türkiye ye karşı avantajlı konuma geçti! Dün ayrıca bir başka gazetede İran ın füzelerinden ve bu füzelerin İstanbul a kadar ulaşabildiğinden söz ediliyordu... Türkiye ye birilerinin silah sokuşturma girişimine karşı ne zaman muhalefet belirirse, birden komşuların silahı gündeme gelir. O silahların menzili içinde olduğumuz hatırlatılır. Ki bizim saf millet bize sokuşturulacak füzelerin(örneğin patriotların) gereğine inansın... Ege nin öte yakasındaki akılsız komşu ya dönelim... Bir süre önce Atina da öğrenciler gösteri yaparken ne diye bağırdılar: Durmadan silah alıyorsunuz ama eğitime para bulamıyorsunuz... Bu yaz ormanları yandı... Söndürücü uçak bulamadılar. Türkiye den de uçak yardımı aldılar... Akılsız komşu, füzeye, uçağa tonla para verene kadar kendine birkaç yangın uçağı alsan ya... Tabii bu tavsiye aynen bizimkiler için de geçerli... Akıl yönünden komşudan hiçbir farkımız yok çünkü... Hangarlarda çok sayıda savaş uçağımız var ve yenilerinin peşindeyiz ama hâlâ yeterli yangın uçağımız yok. Söz açılmışken... Bir basit tavsiyeyi de buraya iliştirelim... İki ülkenin akıllı yöneticileri bir araya gelse de, bir ortak yangın söndürme filosu kurulması üzerinde çalışsa.. Nasıl olur? Parmaklarını birazda silah tüccarları için değil halkları için oynatsalar... Olmaz mı? Kültür ve Turizm Bakanı Günay, Türkiye nin yurtdışı tanıtımında fesli, dansözlü, pala bıyıklı obje kullanılmasını yasaklamış. O objeleri kullanmazsak modern bir ülke olacağız sanki... Haldun Ertem * Prof. Ergun Özbudun, Türkiye pasif laikliğe geçmeli demiş. Türkiye laikliği terketmeli diyecek de, dili varmıyor. Köprüye tepki İstanbul a üçüncü köprü cinayetini hazırlayanlara karşı en etkili girişim ne olabilir? Örgütlü halk tepkisi... Profesör Haluk Gerçek, Kanal B deki programda Arnavutköy hareketini hatırlattı... Kasım 1998 de 3. Boğaz Köprüsü nün bir konsorsiyuma ihale edileceği haberleri üzerine Arnavutköy Semt Girişimi oluşturulmuş, üçüncü köprü girişimi durdurulmuştu. Bugün aynı örgütlenmeyi Tarabyalı, Sarıyerli, Beykozlular gerçekleştirmek zorunda.. İstanbul a karşı bütün cinayetler halkın tepkisizliğinden cesaret alınarak yürütüldü. Cinayeti durdurmanın yolu ses vermekten geçiyor. Harç mı haraç mı? Merve Hanım bir süre önce İstanbul da kapkaççıların saldırısına uğradı. Çantası götürüldü. Çantasıyla birlikte çalınan ehliyetini yeniden çıkarmak için Emniyet Müdürlüğü ne gitti... 4

Birkaç form doldurdu, parmak izi alındı, evraklarını teslim etti. Ayrıca 60 TL kart bedeli ödemesi istendi... Merve Hanım şaşırdı: - Bu para şu plastik kart için mi? Çok değil mi? Görevli bir şey diyemedi. Ama parayı almazsa ehliyeti vermeyecekti, o kesindi... Memurun 10 TL zam aldığı ülkede bir plastik kart 60 TL... El insaf... Dedi içinden Merve Hanım.. Cemaat çalışıyor! Geçen yıl yapılan Polis Meslek Yüksek Okulu (PMYO) sınavında soruların önceden dışarıya sızdırıldığı ortaya çıkmış... Malum imam ve cemaat inin kulakları bu skandal nedeniyle hayli çınlatılmış... Olay basında günlerce konuşulup tartışılmış... CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek tarafından Meclis gündemine getirilince İçişleri Bakanlığı soruşturma açmak zorunda kalmış... Ama ne gariptir ki, ortalıkta dolaşan onca bilgi ve belgeye karşın soruşturmadan bir sonuç çıkmamıştı. Bu yılki Polis Meslek Yüksek Okulu sınavları 13 Eylül Pazar günü yapıldı ve soruların bu yıl da önceden dışarıya sızdırıldığı - kesine yakın bir gerçeklikle - ortaya çıktı. Geçen cumartesi gazetemizde görmüşsünüzdür, hem de öyle az - buz, üç - beş soru değil... Neredeyse tamamı... Kimi aynen, kimi ufak tefek bazı değişikliklerle... Bu yılki skandalda da kulağı en fazla çınlatılan imam aynı imam... Cemaat de aynı cemaat. Turgut Dibek, olayı yine Meclis gündemine getirdi... İçişleri Bakanı Beşir Atalay a, geçen yılkine benzer soruları bu yıl da sordu. Bakan Atalay, geçen yıl verdiği yanıtları bu yıl da yineleyecek mi yoksa yeni bir şey mi söyleyecek, göreceğiz. Trajik... Bayram klasiği değişmedi, yollar yine mezbahaya döndü... Kimi ardında acılar bırakarak gitti, kimi sakat kalacak, hayat onlar için cehennem azabına dönüşecek. Bu trajedide suçlu kim? Trafiğe verdiği kurbanı iki gün gözyaşı döküp üçüncü gün unutan herkes... Şu sorular her trafik kazasından sonra sorulur, sonra unutulur: Yollar sürüşe uygun mu? Araçlar yeterli muayeneden geçiyor mu? Sürücüler ehliyet kurslarında yeterli eğitimi alıyor mu? Trafik polisleri yeterli denetimi yapıyor mu? Çok kaza olan bölgelerin trafik müdürleri sorgulanıyor mu? Trafikte rüşvetin önüne geçmek için kimse parmağını kımıldatıyor mu? Neden hâlâ sorulur bu sorular? Çünkü trafik bir rant ve rüşvet alanıdır... Kurbanlar, bu kanlı alandan beslenenlerin keyfinin kaçmaması için verilir. Üstüne üstlük araç kullanmakta aşırı beceriksiz, kaderci, bilime inanmayan bir toplumsa söz konusu olan... Kanlı manzaranın her bayramda tekrarlanmaması için sebep kalır mı? BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Türkiye Kurtuldu!? Cumhuriyet 24.09.2009 Aylardır, iktidarın IMF ile anlaşma yapılıp yapılmayacağına ilişkin yazı tura atılıyor ekonomi dünyamızda. Büyük patronlar bastırıp durdu, anlaşma yapılsın diye. Hükümet de epey ayak sürttükten sonra, nihayet belli oldu ki IMF ile anlaşma zorda kalmadıkça yapmayacak. IMF başkanı da ortalığı rahatlatmak için noktayı koydu: Türkiye nin IMF ye ihtiyacı yok. Para istediğinde ise biz buradayız... 5

Bir de ekledi: Türkiye-IMF ilişkilerinden alınan sonuçlar, üniversitelerde okutulacak örnek bir derstir! Breh, breh, breh! Duyan da sanır ki ekonomi düzeldi.. Hem de IMF sayesinde, helal olsun! Ekonominin diplerde seyrettiği, sanayinin çarklarının yavaşladığı ve dolayısıyla dışarıdan hammadde, makine-teçhizat ihtiyacının en aza indiği bir dönemde, tabii ki ülkenin dövize de ihtiyacı olmaz. Hatta ekonominin iç ve dış gelir-gider dengeleri artı bile verir (cari fazla). Dövize ihtiyaç olmayınca işler düzeliyor. IMF Başkanı da üfürüyor: Bak gördünüz mü! Babacan, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı, yine bir açık kapı bırakıyor: Ayrıntılarda anlaşırsak, IMF ile anlaşma yaparız.. İşte püf noktası! Patronlar, IMF anlaşmasıyla iki kuş vurma peşinde: Hem, kriz derinleşirse elde hazır para olsun ve derin sarsıntılarla sallanmayalım, diye... Hem de hükümet olur olmaz para saçmasın, IMF nin denetiminin dışına çıkmasın, diye. Hükümet, şu sırada IMF boyunduruğuna girmek istemiyor. Eli serbest kalsın istiyor. Nedeni ise: Genel seçimlere iki yıl kaldı. Ülke krizde. İşsiz güçsüz insan sayısı artıyor. Seçim ekonomisi uygulayacak. IMF ise ayrıntılara kadar kurallar-şartlar koyacak ve reformlar dayatacak, iktidar da parayı istediği gibi harcama özgürlüğünü bulamayacak. Merkez Bankası nı bile tamamen kendine bağlamak, bütün piyasayı düzenleyici özerk kurumları da doğrudan iktidar organı yapmak isteyen bir başbakan ve hükümet, üstelik seçim sürecinde paranın yönetimini IMF ye bırakmak ister mi! Üstelik, dövize de ihtiyaç olmadığı bir sırada! IMF Başkanı Türkiye ekonomisinin neresinin nasıl düzeldiğini açıklamak zorundadır... Yoksa kendisini tam bir uydurukçu ilan edeceğiz! Türkiye, tam tersine, IMF nin nasıl kurtaramadığı ülkelerin başında geliyor! Örnek ders varsa, tam bu noktada! 60 yıl içinde 26 yılını IMF yönetiminde geçiren ve 19 kez IMF nin programını uygulayan bir ülkeyiz. Programını bitirmişiz, kendi başımıza biraz kalmışız, yine krize girmişiz ve yine IMF ye başvurmuşuz! Sonra gelsin bir IMF programı daha! IMF, Türkiye nin hangi ekonomisini ayakları üzerine duracak bir hale getirdi? Bunu açıklamalı! Ekonominin büyümesini dışa bağımlılıktan (sermaye, hammadde, yarı mamul madde, makine techizat vb) kurtarabildik mi? Büyümü sürecinde cari açığın da büyümesini engelleyebildik mi? Sanayimiz mi Ar-Ge yapmaya başladı? Petro kimya dışında, hangi kimyasal maddeleri üretmeye başladık? Ülkemiz özgün teknolojiler mi geliştirdi de milyar dolarlık katmadeğer yarattık? IMF Başkanı buldu bizim yumuşak basını, püfür püfür konuşuyor. Biliyor ki söylediklerinin gerçekliğini, çok satan-izlenen medyada kimse sorgulamayacak; tam tersine medya başkanı manşetlere çekecek, üstelik yalancı iyi haberle böbür böbür olacak! AKP, IMF ile anlaşmazsa, ucuz kahramanlığa soyunacak. Bakın IMF ile bitirdim, diyecek. Şimdi diyecek ama diyemiyor, çünkü hemen yarın yalancı çıkabilir! İşte Türkiye böyle ucuzlukların yutturulduğu bir ülke... obursali@cumhuriyet.com.tr 6

ÜMİT ZİLELİ Devrimleri Taammüden Savunuyorum 7 Cumhuriyet 24.09.2009 İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ne Suç: Atatürk Devrimlerini savunmak, vatanı ve milleti canından çok sevmek. Suç tarihi: Halen devam etmektedir. İtiraf ediyorum! Ben de Atatürk Devrimlerini taammüden savunuyorum, vatanımı ve milletimi canımdan çok seviyorum. Eğer bu suçsa, beni de alın, beni de yargılayın! Yukarıdaki satırları, bu ülkenin aydınlık, yurtsever insanları tarafından Ergenekon mahkemesine gönderilmek üzere hazırlanan ve imzaya açılan Atatürk Devrimlerini Savunmak ve Yurtseverlik Suçsa, Beni de Alın dilekçesinden aldım. Bu ülkenin aydınlık, yürekli yurtseverlerinin imzaladığı dilekçede aynen şöyle yazıyor: Ülkemizin değerli yurtsever aydınları, siyasi parti genel başkanları, rektörleri, bilim adamları, komutanları, gazetecileri Ergenekon adı verilen soruşturma kapsamında özgürlüklerinden mahrum edilmişlerdir. Tutuklulukları cezaya dönüşmüştür. Bu yurtseverlerin tek suçu, Atatürk Devrimlerini taammüden savunmak, vatanı ve milleti canından çok sevmektir Beni de alın dilekçesine yalnızca bir hafta içinde ve yalnızca birkaç ilde 30 bin yurtsever imza attı. Önümüzdeki günlerde imza kampanyası Türkiye çapında genişletilecek ve eminim imza sayısı yüz binlere ulaşacak. Türkiye nin yüz akı sanatçılarının, yazarlarının, bilim insanlarının öncülüğünde gerçekleşen bu imza kampanyası, tarihe, paramparça edilmek istenen bir ulusun, üzerindeki ölü toprağını atarak görkemli bir şekilde ayağa kalkışının en önemli kilometre taşlarından biri olarak geçecek. Kampanyanın ilk öncüleri olan, çoğunu yakından tanıdığım, dostluklarıyla övündüğüm, tanışmış olmaktan gurur duyduğum yurtsever aydınların isimlerini ben de köşemde ilan etmekten kıvanç duyuyorum: Muazzez İlmiye Çığ, Fikret Otyam, Banu Avar, Müjdat Gezen, Tarık Akan, Levent Kırca, Ataol Behramoğlu, Hayati Asılyazıcı, Alpaslan Işıklı, Nihat Genç, Ferhan Şensoy, Bertan Onaran, Suay Karaman, Nedim Saban, Meriç Velidedeoğlu, Şenal Sarıhan, Yavuz Top, Osman Şahin, Muzaffer Akyol, Yavuz Daloğlu, Hüseyin Haydar, Refik Saydam, Mustafa Özarslan, Neriman Oyman, Ahmet Leventoğlu, Enis Öksüz, Sarper Özsan, Sebahattin Şenoğlu, Tuğrul Göğüş, Hüseyin Avni Güler. Bu dilekçede imzamın bulunmasından şeref duyuyorum Çünkü Atatürk Devrimlerini bilerek, tasarlayarak yani taammüden savunuyorum, savunmaya da devam edeceğim Bir Yurtsevere Mektup (XXVII) Sevgili kardeşim Balbay, bilmiyorum medyanın utanç verici sessizliği Silivri de yankılanıyor mu?!. Geçen hafta ülke yine ne olduğu bilinmez, körlerin fili tarifi misali açılım larla meşgul edilirken, Cumhuriyet in telefonlarının yasalar hiçe sayılarak dinlendiği belgeleriyle kanıtlandı. Bu demokrasi suçu, bu insan hakları ihlali ile ilgili medyada, iki gazete haricinde ne bir ses, ne bir nefes!.. Demokratik açılımların (!) mimarı hükümet kanadında ise tıs yok!.. Pardon, olmaz olur mu; bu hukuksuzluğa imza atan Ergenekon savcıları ile ilgili suç duyurusu ve soruşturma istemlerine Adalet Bakanlığı, dinlenen kişilerle ilgili davanın seyrini etkileyecek bir soruşturma yok diyerek engel oldu, hey gözünü sevdiğimin adaleti!.. Adalet dedim de, babamın Haymana kaymakamlığı sırasında bizim sokaktaki sınıf arkadaşımın adıydı... Sıra arkadaşının adı da İffet ti yanlış hatırlamıyorsam, bakkal amcanın oğlunun adı da Erdem

Hele senin, şu meşhur günlüklerle ilgili olarak, Bana ait değil, tamamen montaj, ben, zaten bana ait notları bilgisayar ortamında 2 küsur dakikada nasıl yazmış olabilirim diye haykırışın karşısında medyanın dilini yutmuşçasına sessiz kalışı var ya, bana hemen Haymana da ki arkadaşlarımı anımsattı, nedense Ama bil ki kardeşim, biraz Yunus Emre, biraz Hacı Bektaş, biraz Mevlana, biraz Hallacı Mansur gözüyle söyleyeyim; Ne bu faşizmin, ne bu yöneticilerin ve ne de egemen kılmak istedikleri düzenin, nezdimde en ufak hükmü yoktur Sevgili kardeşim, seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına bir yurtseverin olanca sıcaklığı, gücü ve direnciyle kucaklıyorum e-posta: umitzileli@gmail.com http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12539460.asp?yazarid=249&gid=61 Yılmaz ÖZDİL Mektup... Sevgili Deniz İlla aç dedin, yüreğimi açmak istiyorum sana... Yoruldum artık çünki... Hamdolsun villalarım var, uçaklarım var, gemilerim var, etrafım yalaka dolu ama, neyleyim, sen yoksun... Yarımım adeta. Hislerimi dökme noktasında kelimeler kifayetsiz... Özlüyorum. * Kaç zamandır yoksun, kaç zamandır yokum kendimde, bu da böyle biline... Sevmiyorum Ankara yı artık, kayboluyorum sensizliğimde, vuruyorum kendimi sokaklara, savruluyorum New York lara... Beraber yürümedik belki bu yollarda ama, bana her şey seni hatırlatıyor, inan... Gücüme gidiyor. Gözüm kapıda, kulağım telefonda. Üşüyorum. * Sağolsun Barak, Zamana bırak diyor ama, olmuyor. Unutamıyorum. Ayamama Deresi gibi taşıyor hasretin... Ve, bilsen öylesine pişmanım ki, o öfkeli anımda cibilliyetsiz diye bağırdığım için sana... Affedemiyorum kendimi... Bilirsin, yumuşak başlıyım, uysal koyun değilim, hırçınlaşıyorum sen öyle yüzünü çevirip, teğet geçince bana... Sonra da kalakalıyorum o kahreden keşkelerimle baş başa. * Patlamış fırtınanın ortasında, bir umut ışığı, Deniz Feneri arar gibi arıyor seni gözlerim... Sensiz nasıl devam edebilirim, bilmiyorum. Seyretmişsindir televizyonda, bi dokunduklarında ağlıyorum. Ve, bedeli ne olursa olsun, sen bana gelmesen de, benim sana gelme ihtimalimi seviyorum. * Velev ki okursun mektubumu, velev ki bir şans daha tanırsın bana... Yakama kırmızı bir lale takıp, bekliyor olacağım Taksim deki simit sarayında... En kalbi duygularımla... Recep 8

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=10178 Müstesna aydınlar! Altemur KILIÇ Bazı iyi aile çocuğu sözde aydınlar, öğretim üyeleri, TV kanallarında ahkâm kesen uzmanlar, her halde ülkenin şu sıradaki müsait, mümbit zemininde, küresel ısınma ikliminde, cemaatlerle, Amerika, Avrupa ile gayrimeşru birlikteliklerinden peydahlandılar ve çoğaldılar... Bazı dedim ama çoğunluktalar! Genetik mutasyon, yozlaşma ürünleri bu adamlar, kadınlar! Türk adını hiç değilse, adeta kerhen, pasaportlarında taşıyan, bu kültürde, Cumhuriyet Türkiyesinde yetişmiş bu insanlar, yozlaşmamış olsalardı, yazdıklarının, çizdiklerinin, yıllar boyu ülkede birliği sağlamak için kurulmuş dengeleri -küçük bir ihtimal olsa dahi- bozmayı, Türk dışındaki etnik ırkçılığı acaba neden tahrik ederler? Hele bu, birliğin-dengenin yerine, ne konacağını hayallerden, nazariyelerden öte, kesin olarak bilmeden! Aydın olmak bu mudur? Sosyologların, psikologların, bu vakıayı analiz etmeleri gerek. Eğer bu adam ve kadınlar yüzünden Türk Devleti, ileride bir gün, maazallah çökerse, gelecek tarihçiler, bunun sebeplerini araştıracaklar, Nerede yanlış yapıldı diye soracaklardır... Nerede yanlış yapıldığının tam ortasındayız şimdi; çünkü bu aydınlar, yazarlar gelecek kuşakların beyinlerini yıkıyor, kafalarını karıştırıyorlar! Bu adamlar, kadınlar, Ermenileri kestik-kürtleri ezdik diye bir yerlerini yırtarlar, ama tarih boyunca Türklerin maruz kaldığı, mezalim ve katliamlardan, hiç söz etmezler. Bazı ülkelerde Türklere yapılanlar karşısında, mesela Ermenilerin tarihte Türklere yaptıkları ve şimdi Azerbaycanlı kardeşlerimize yaptıkları karşısında, popolarını rahat köşelerinde kımıldatmazlar! İstisnalar İstisna kaideyi, bu acı gerçeği değiştirmez ama, maazallah şükürler olsun ki az da olsa, akademyada ve medyada, müstesna profesörler, aydınlar ve yazarlar var... İnternette mücadele eden gençler var! Geçenlerde malum Star gazetesinde, Gazi Üniversitesi nde Profesör İskender Öksüz ün, Bir başka açıdan ne mutlu Türküm diyene başlıklı yazısını görünce, eyvah dedim; hem Gazi Üniversitesi nde hoca, hem de Star gibi bir gazetede, Atatürk Cumhuriyetinin temel felsefesine karşı çıkıyor! Ancak sonra yazıyı dikkatle okuyunca gördüm ki, Profesör Öksüz Ne mutlum Türküm kavramının nefis bir analizini yapmış. İşte Prof. Öksüz ün analizi: Peki, Ne mutlu Türk üm diyene gibi masum ve sosyolojik millet kavramını bu derece açık vurgulayan bir ifadeden rahatsız oluyorsanız, o zaman siz gayritürk sünüz. Velev ki Türkmen etnisitesinden gelin. Peki, ideolojinize sıkı sıkıya saplanır ve millet gerçeğini dikkate almazsanız ve bu yolda devam ederseniz ne olur? Belki, Türkiye halkı size inanır ve Türk ün bir millet ismi değil de bir etnik etiket olduğunu kabullenir. O zaman şimdiye kadar kendisine Türk diyen ve bütün T.C. vatandaşlarının da kendisi gibi Türk olduğunu kabul eden insanlar, artık kendilerinin Türk, diğerlerinin başka bir şey olduğunu düşünür. Bu mudur birleştiricilik? Etnisitesinin farkında olanlar azınlıktadır. Farkında olanlar arasında da ben şuyum, buyum ama Türküm diyenler ise çoğunlukta... Bu azınlık çoğunluğuna, yani 9

Kürt, Laz, Çerkez veya başka bir etnisiteyle hâlâ bağlantılı olup da kendisine Türk diyen insanlara şimdi; Siz Türk değil, Kürt, Laz, Çerkezsiniz; Kürt, Laz, Çerkezliğiniz Türk olmanıza engeldir; siz olsa olsa anayasal vatandaşsınız mı diyeceksiniz? Anayasadaki Türkiye Cumhuriyeti ne vatandaşlık bağı ile bağlı olanlara Türk denir ifadesi yerine, Türkiye Cumhuriyeti ne vatandaşlık bağı ile bağlı olanlara Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı denir konulacakmış. Bu cümleyi kurabilen insanlara sahip olmamız, eğitim sistemimizin ne hale düştüğünün göstergesidir. Yazının tamamını okumak, gençlere okutmak lazım! Bir istisna daha Müstesna profesörlerden biri olan Bingür Sönmez der ki: Düşünüyorum da biz Kürt kardeşlerimize siyasal haklarını vermeliyiz... Verelim ki onlar Cumhurbaşkanı olabilsinler, Milletvekili, Bakan, Meclis Başkanı hatta Başbakan olabilsinler, Belediye Meclis üyesi, Belediye Başkanı olabilsinler, General olabilsinler, Jandarma Genel Komutanı olabilsinler, oy kullanabilsinler. Benim karım oy kullanabiliyor ise bir Kürt dostumuzun karısı da oy kullanabilsin. Pardon, biz onların siyasal haklarını 1923 te vermiş miyiz? Keşke vermeseydik, bugün verip sevindirirdik. Peki, o zaman bu açıklanmayan paketin içinde neler var acaba? Bu ülkenin birliği, beraberliği ve refahı için tek yol haritası vardır: NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! Allah bu gibi müstesna aydınlara zeval vermesin ki, millet ve devlet zeval bulmasın! 10

11

http://www.metupress.com.tr/ YENİ ÇIKANLAR... Nazif Ekzen Türkiye Kısa İktisat Tarihi, 1946'dan 2008'e Seçil Karal Akgün 27 Mayıs, Bir İhtilal Bir Devrim Bir Anayasa Serdar Şahinkaya Gazi Mustafa Kemal ve Cumhuriyet Ekonomisinin İnşası 12

Gerald MACLEAN Doğu'ya Bakış James Ellsworth de Kay 1831-1832 Türkiye'sinden Görünümler 13