Yahya Kemal in Şiirinde Mekân



Benzer belgeler
temlerini işlediği şiirlerinden bazıları: Yol Düşüncesi, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Ufuklar, Mehlika Sultan.

Şam / Mart. Medine / Ocak. Semerkand / Şubat. Kayrevan / Nisan. İstanbul / Mayıs. Gırnata / Haziran. Kudüs / Ağustos. Bahçesaray / Eylül

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

İstanbul Boğaz Turları

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Cumhuriyet Dönemi nde ;

66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Günümüzde 1. tepede Topkapı Sarayı, 2. tepede Nuruosmaniye Camisi, 3. tepede Süleymaniye Camisi, 4. tepede Fatih Camisi, 5. tepede Yavuz Sultan Selim

TUR 1 - ĠSTANBUL KLASĠKLERĠ

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL

1. Soru. Aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir? olaylara farklı bakış açılarıyla bakalım. insanlarla iyi ilişkiler kuralım.

Aruzla şiire başlayan sanatçılar, Ziya Gökalp in etkisiyle sonradan hece ölçüsüyle yazmaya başlamışlardır.

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

YAHYA KEMAL BEYATLI ( )

DOĞANIN YEŞİLİNDEN ŞEHRİN MAVİSİNE DOKUNUN!

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ben yazabilirim! DÜNYA ÇOCUKLARI HAİKU YARIŞMASI - TÜRKİYE

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

4.SINIF TÜRKÇE 15. HAFTA SONU ÖDEVİ

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

MALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ 3 YAŞ

EĞİTİM TATİLİ TANIŞMA. Eğitim yolculuğu. Haus Kreisau. v a r d ı ğ ı m ğ z d a h e r k e s

ÜNİTE 14 ŞEKİL BİLGİSİ-II YAPIM EKLERİ. TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ İÇİNDEKİLER HEDEFLER. Çekim Ekleri İsim Çekim Ekleri Fiil Çekim Ekleri

Yaşam. Kandilli si. Hayalinizdeki. Yatırımın. Yaşamın ve

İZMİR BALÇOVA ANADOLU LİSESİ İSTANBUL ÜNİVERSİTE TANITIM VE KÜLTÜR GEZİSİ

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

1950 yılında yayımlamaya başladıkları derginin adına atfen Hisarcılar

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

SIRADIŞI FRANSIZ ŞATOLARI

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

a 3 -<» rt3 ft3 Ö o\3 CO o\3 Ö o\3 CO v-< 0x3 Ö V-i -i» 3 Gezi / İlgaz Anadolu'nun Sen Yüce Bir Dağısın 0x3 Ö 0x3 Kitap / Kayıp Gül

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

Roma mimarisinin kendine

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

* Cümle içinde, tırnak içinde verilen cümleler büyük harfle başlar. Tolstoy, Amaç olmayınca hayatın da bitmesi gerekir. demiştir.

Değerli Dostlar, başlık olarak önce Ankara nın Denizi diyecektim, ama yüzlerce farklı cins kuştan bahsetmek isteyince Kuş Cennetlerimizden Biri

SAN Kİ ÖNCELEYİN GÜL AŞIK OLMUŞTU. kadının yeniden yaratılmasına sebebiyet vermiştir, onlara olan eşsiz aşkıyla. Bir yandan bu

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Bu dörtlükte geçen aşağıdaki sözcüklerden hangisinin eş seslisi yoktur?

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!.

MİMARİ RESTORASYON ÖĞRENCİLERİ EĞİTİM GEZİSİ

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

KÂBE VARAK YALDIZ + LAK ST-D001 KÂBE

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

ANLAR. İSMEK RÖLYEF USTA ÖĞRETİCİLERİ ve KURSİYERLERİ KARMA SERGİSİ


OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

ili-?., r f ı Apa Ofset Basımevi, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu yayını

ÖZ GEÇMİŞ. Yüksek Lisans Tezi: Ahmet Vefik Paşa nın Çevirilerinde Osmanlılaşan Molière, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü, Haziran 2004.

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Faydalı Olması Dileklerimizle...

Faydalı Olması Dileklerimizle...

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

BİZE KATILIR MISINIZ?

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER BÖLGEMİZİ TANIYALIM TESTİ. 1- VADİ: Akarsuların yataklarını derinleştirerek oluşturdukları uzun yarıklardır.

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Doğada Keşif Yapıyoruz

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

O.Ö. 100 Temel Eser. Kategori: Türk Şiiri Çarşamba, 28 Nisan :21 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 6397

O.Ö. 100 Temel Eser. Kategori: Türk Şiiri Çarşamba, 28 Nisan :35 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 3981

güzel bahçem MUTLULUĞUN EŞ ANLAMI

Selin A.: Yağmur yağdığında neden gökkuşağı çıkar? Gülsu Naz Ş.: Neden sonbaharda yapraklar çok dökülür? Emre T.: Yapraklar neden sararır?

16 18 EKİM 2014 KAPADOKYA TURU


İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

Azrail in Bir Adama Bakması

ATTİLA İLHAN ın HAYATI MAVİCİLİK AKIMI

olmak istediğin yer Mahall Bomonti İzmir

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Transkript:

Yahya Kemal in Şiirinde Mekân 680 M OKTAY YİVLİ akalemizde Yahya Kemal in Kendi Gök Kubbemiz ve Eski Şiirin Rüzgârıyle kitaplarındaki mekân olgusunu ele alacağız. Bu bağlamda Yahya Kemal deki mekânın tipi, şairin ona bakış açısı, mekân - zaman ilişkisi, mekânın şiirde sunuluşu irdelenecektir. Roman ve öykü kuramı içinde mekânın önemli bir yeri vardır. Olay, olay örgüsü, zaman ve kişilerin yanı sıra mekân; tahkiyeli eserlerde kurucu bir ögedir. Hem anlatı kişilerinin kimliklerinin, kültürel ve ekonomik durumlarının ortaya konulmasında hem de eylemlerin somutlaştırılması noktasında mekân işlevsel bir özelliğe sahiptir. Romanda açık ve kapalı mekân türlerinden hangisinin yeğlendiği, seçilen mekânların simgesel anlamlarının olup olmadığı üzerinde durulan meselelerdir. Ancak mekânın şiirde aranması, önemsenmesi Türk edebiyatı için yenidir. Bu konuyla ilgili olarak Ahmet Oktay ın Metropol ve İmgelem ile Mehmet Narlı nın Şiir ve Mekân adlı kitaplarını anmak yerinde olur. Öncelikle, şiirde mekânı araştırmak edebiyat bilimine ne kazandırır, sorusunu sormak gerekir. Şiir kuramında konu, izlek, imge, biçim, ölçü, ahenk, dil ve üslup öteden beri önemsenen kavramlardır. Bir şiire, bir şaire bu kavramların ışığında bakmak araştırıcıya çözümleyici bilgiler kazandırmaktadır. Bu noktalardan bakıldığında bir şairi dönemi içindeki diğer şairlerden ayırmak; bir şiirin estetiğini ve iletisini ortaya koymak mümkün olmaktadır. Bir şiirde ya da bir şairde mekân ögelerini aramak, bir şairin sıklıkla hangi mekânları kullandığını saptamak, bir şairin mekâna nasıl baktığını sorgulamak da; şiirde ahenk ögelerini aramanın ya da şiirde izlekleri takip etmenin sonucuna benzer kazanımlar ortaya koyacaktır. Şairin mekân karşısındaki tutumu, ele alınan şiirle ilgili açıklayıcı bilgiler sağlayacaktır. Bir şairi, yoğun olarak kullandığı

Oktay Yivli TÜRK DİLİ izlekler bakımından ya da tercih ettiği biçimler bakımından çağdaşı diğer şairlerden ayırmak nasıl mümkünse aynı şairin mekân karşısındaki tavrına bakarak onu diğerlerinden ayırt etmek umulacak bir durumdur. Şiirsel imgenin oluşturduğu mekân, elbette yalnızca soyut, geometrik bir biçim değildir. İmgelemin kavradığı uzam, geometricinin ölçümüne ve düşüncesine açık kayıtsız uzam olarak kalamaz. Yaşanmış bir uzamdır bu. Yalnızca olumluluğuyla değil, imgelemin tüm taraf tutuculuklarıyla yaşanmıştır. (Bachelard 2008: 29) Şiirin mekânı haritadaki herhangi bir yer olmaktan çıkar, bizzat şair tarafından yaşanmış bir yere dönüşür. Nasıl romanda kurgusal bir gerçeklikten söz ediyorsak, şiirdeki mekân da fiziksel bağlamından kopartılarak imgeyle yeniden üretilen bir olguya bırakır yerini. Mekân şiirde imgeleştirilirken şair - mekân ilişkisi, nesnenin şair üzerinde bıraktığı izlenimler, şairin öznel tutumu belirleyici nitelikler olarak değer kazanır. Şiirde mekânın peşine düşmek demek; bir anlamda şair - mekân ilişkisinin gizli boyutlarını ortaya koymak, şairin mekânda geliştirdiği özel tarihi açığa çıkarmak demektir. Yahya Kemal in mekânları Yahya Kemal in şiirinde geniş bir Osmanlı coğrafyası yer bulmuştur. Şiirde geçen mekânlardan kimisi hatırlanan yerler, kimisi ise eylem mekânlarıdır. Hatırlanan yerler, daha çok geçmişteki kimlik ve işlevleriyle vardırlar. Bu yerlerden büyük çoğunluğu, Türk ulusunun hafızasında kalan tarihsel yerlerdir. Bunlar, yeni Türk devletinin sınırları dışında kalmış, bir zamanlar Osmanlı mülkü olan ya da Osmanlının temas ettiği topraklardır. Çaldıran, Mohaç, Kosova, Niğbolu, Varna, Belgrad, Budin, Eğri, Uyvar, Rakofça, Üsküp, Kalkandelen, Vardar, Tuna, Otranto, Ege Adaları, Tunus, Cezayir, Tebriz, İran/Acem, Mısır, Hicaz, Mercidabık, Memluk, Irak, Suriye, Ridaniye, Nil, Kahire, Bağdat, Kerbela bu türden mekânlardır. Bu yerler bir bakıma İmparatorluk haritasının dış çizgileridir. Yahya Kemal in girişimi, Osmanlı toprağının şiirde âdeta yeniden canlandırılmasıdır. Yahya Kemal e göre o şehirlerden çekilmiş olsak bile o şehirler Türk kalacak[tır.] Çünkü mevcudiyetleri bizim ruhumuzdan bir nebzedir. (Beyatlı 1985: 158) Bu tarihsel yerler çeşitli nedenlerle ve türlü nitelikleriyle şiirde anılmaktadır. Malazgirt, Anadolu ya ilk kez Türklerin yerleşmesine vesile olan bir kapı- 681

TÜRK DİLİ Yahya Kemal in Şiirinde Mekân 682 dır. Rakofça, hür kırlarıyla anılır. Üsküp, Yıldırım Beyazıd Han diyarıdır; firuze kubbeleri, çehresi ve ruhuyla tam bir Türk şehridir. O, bir anlamda Bursa nın devamı gibidir. Daha da önemlisi orada anne gömülüdür. Tuna, Türk askerinin daimi güzergâhıdır. Otranto Türkler için Kızılelma dır. Çaldıran Ovası gaza kavramıyla birlikte verilir. Tebriz, fetih kuşlarının uçtuğu bir şehirdir. Mısır ve Hicaz, engin gökleri ve geniş topraklarıyla hatırlanır. Kader, Mercidabık a bir nakış işlemiştir. Suriye, Türk ordularına kale ve hisarlarını açan ülkedir. Vardar karlı dağları ve her an tekbirlerle çağlamasıyla varlık bulur. Osmanlıdan sonra Bağdat artık ışıktan ve ruhtan yoksundur. Türk tarihiyle ilgili olmamakla beraber Yahya Kemal in görüp yaşadığı Endülüs, Madrid, Altor, Paris ve Nis de bu şiirde yer alır. Endülüs; İspanyol neşesinin, dansın ve eğlencenin sahnelendiği bir yerdir. Gürültülü kahveleriyle Madrid in, sakin Emirgân ı ve Çınaraltı ndaki kahveyi hatırlatması ilginçtir. Karlı dağlarıyla Altor, Schiller i ağırladığı için anılır. Paris te Rodin in, Verlaine in, Peguy ve Baudelaire in ruhlarını hissederek yaşamak; başka bir gezegendeki hayat gibidir. Orada yaşamak zevki her an duyulur ve gündüzü gibi gecesi de ışıklıdır. Nis ise ziyafetleri, şirin kıyafetleri ve güzelleriyle karnaval içinde betimlenir. Ama şair, bu cümbüşün içinde bile Çamlıca yı, Adalar ı ve Erenköy ü hayal etmekten geri kalmaz. Türkiye sınırları içinde Bursa, Konya, İzmir, Van, Çanakkale, Maraş, Kayseri, Malazgirt, Amid (Diyarbakır), Tekirdağ adı geçen şehirlerdir. Fakat bu mekânlar İstanbul da olduğu gibi enine boyuna anlatılmazlar, yalnızca adlarıyla vardırlar. Bu şehirlerle ilgili başkaca bir nitelik verilmez. Çünkü Yahya Kemal e göre İstanbul, sadece padişahlar ve İstanbullular tarafından bina edilmiş değildir; vatanın dört bucağından, Konya dan, Bursa dan, Edirne den, Sivas ve Tokat tan, Erzurum dan, Hicaz dan, Bağdat tan; Tunus, Trablus, Cezayir gibi Mağrip topraklarından; buralara gidip gelen, yahud buralardan gelip İstanbul da kalan, burada yerleşen nice Müslüman Türkler, kadınları, ihtiyarlarıyla; el sanatları, musıkileri, halk ve divan şiirleriyle; şehir, sokak, ev ve oda mimarileriyle hasılı vatanın ve tarihin her bucağıyla her asrından getirdikleri hünerler ve hatıralarla bu şehri hep birden bina etmişlerdir. O kadar ki İstanbul, bütün Türk tarihinin, Türk coğrafyasının bir terkibi, hulasası ve tecellisi olmuştur. (1985: VI) Bütün Türkiye nin özeti olarak kabul edildiği için diğer şehirler üzerinde değil, onların da temsilcisi olan İstanbul üzerinde yoğunlukla durulmuştur. Çünkü

Oktay Yivli TÜRK DİLİ Beyatlı İstanbul u, bütün bir medeniyetin eşyaya sinmiş hâli olarak gör[müştür] (Narlı 2007: 162). İstanbul ve semtleri İstanbul öyle bir şehirdir ki yalnızca bir semtini sevmek bile bir ömre değer. Orada yaşayan kadar, orada ölüp onun toprağında yatan da mutludur. Yahya Kemal in şiirinde İstanbul ve semtlerine geniş yer verilir; neredeyse bütün semtler şiirleştirilir (Beyatlı 1974: 21). Fakat bu semtler içinde Şişli, Beyoğlu, Taksim gibi kozmopolit, Batılı semtler yer almaz. Söz konusu edilen semtler; Süleymaniye, Kocamustafapaşa, Cihangir, Üsküdar, Atik-Valide, Çamlıca, Boğaz, Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye, Çubuklu, Emirgân, Hisar, Kavaklar, Göztepe, Erenköy, İç Erenköy, Moda, Bebek, Fenerbahçe, Maltepe, Yakacık ve Adalar dır. Bu semtlerin kimisi üzerinde etraflıca durulmuş, kimisinin birkaç özelliği verilmiş, kimisinin ise yalnızca adına gönderme yapılmıştır. Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri, Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri. Gökte top sesleri var, belli, derinden derine; Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine. Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? Üsküdar dan mı? Hisar dan mı? Kavaklar dan mı? Bursa dan, Konya dan, İzmir den, uzaktan uzağa, Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa; Şimdi her merhaleden, ta Beyazıd dan, Van dan, Aynı top sesleri bir bir geliyor her yandan. Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher! Kadın, erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer, Dinliyor hepsi büyük hâtıralar rüzgârını, Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını. (1974: 12) Yahya Kemal in İstanbul algısının merkezine Süleymaniye Camisi ni almak gerekir. Zira Kendi Gök Kubbemiz kitabının, Süleymâniye de Bayram Sabahı şiiriyle başlaması bir tesadüf değildir. Süleymaniye Camisi, pervaneleri kendisine çeken bir ışık kaynağı gibi bütün Osmanlı - Türk toplumunu kendisinde top- 683

TÜRK DİLİ Yahya Kemal in Şiirinde Mekân 684 lar ve sonra onları yeniden görevlerinin başına dağıtır. Dili bir, gönlü bir, imanı bir insanları toplayan bu kutsal mekân; onları tekrar Üsküdar a, Hisar a, Kavaklar a, Bursa ya, Konya ya, İzmir e, Van a; Belgrad a, Budin e, Tunus a, Cezayir e gönderir. Süleymaniye yalnızca İstanbul un değil, bu anlamda bütün Türkiye nin kalbi gibidir. İnsanları içine çeker, sonra yeniden bırakır. Bu; medcezir gibi, nabız atışı gibi hep tekrarlanır. Süleymaniye Camisi, her yönden sonsuzluğu gören bir yapıdır ve onun inşa edildiği tepe kutsaldır. Buradan gökyüzüne uhrevi bir kapı açılmaktadır. O, yalnızca geometrik bir anıt değil; bu dünyayla öteki dünyanın insanlarının kaynaştığı bir yerdir. Koca Mustâpaşa! Ücrâ ve fakir İstanbul! Ta fetihden beri mümin, mütevekkil, yoksul, Hüznü bir zevk edinenler yaşıyorlar burada. Kaldım onlarla bütün gün bu güzel rüyada. Öyle sinmiş bu vatan semtine milliyetimiz Ki biziz hem görülen, hem duyulan, yalnız biz. Manevi çerçeve beş yüz senedir hep berrak; Yaşıyanlar değil Allah a gidenlerden uzak. (1974: 48) Süleymaniye nin ardından eski İstanbul un sokaklarını takip ederek Kocamustafapaşa ya geçeriz. Yukarıdaki dizelerde betimlenen bu eski mekân, bir vatan semtidir ve milliyetimiz buraya sinmiştir. Burada dünyayla ahret yan yanadır, bir adım atılsa karşı tarafa geçilir. Serviliklerde, yolda, evlerde sükûn vardır. Eğri büğrü sokaklarda ahşap ve kerpiçten yapılmış evlerin içinde temiz bir aile yaşamı sürer. Bu semtte Türk ün asude mizacıyla Bizans ın kederi birbirine karışmıştır. Rum vezirin yaptırdığı camiye dört asırdır nur üstüne nur inmektedir, bu nedenle burada yaşayanlar huzur bulmuşlardır. Burası Allah a yakın bir dünyadır. Bu semtte ataların ruhuyla beraber yaşanır. Buralarda âdeta atalarımızın manevi varlıkları havaya karışır. Üsküdar, bir ulu rüyayı görenler şehri! Seni gıptayla hatırlar vatanın her şehri, Hepsi der: Hangi şehir görmüş onun gördüğünü? Bizim İstanbul u fethettiğimiz mutlu günü! (1974: 28) Üsküdar, mutlu bir düşü görenlerin, yaşayanların şehridir. İstanbul un fethini gördüğü için vatanın her şehri onu imrenerek anar. Gözleri dolu dolu fethin tamamlandığını, İstanbul un alındığını gören Üsküdar; aradan yüzyıllar geçmiş olsa bile hâlâ hafızasında o şen gün saklamaktadır.

Oktay Yivli TÜRK DİLİ Az sürer gerçi fakir Üsküdar ın saltanatı; Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına; Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına, Ezeli mağfiretin böyle bir ikliminde Altının göz boyamaz kalpı kadar halisi de. Halkının hilkati her semtini bir cennet eden Karşı sahilde, karanlıkta kalan her tepeden, Gece, birçok fıkara evlerinin lambaları En sahih aynadan aksettiriyor Üsküdar ı (1974: 31) Hayal Şehir şiirinde Cihangir den gurup vakti Üsküdar ı seyretmek bir rüyayı yaşamak gibidir. Güneş karşı kıyıdaki camlarda saraylar yaratır. O an, hayal Üsküdar ı ışık mimarı yeniden yaratır. Gündüz gözüyle bakıldığında serviler şehri Üsküdar yoksuldur, ama geceyle birlikte yoksul evlerin lambaları gerçek Üsküdar ı yansıtır. Üsküdar köhnedir köhne olmasına ama ışıkları dosttur. Orada oturanlar o yeri Türk edenlerdir. İstanbul un karşısında, ona benzer bir şekilde kurulan Üsküdar ın sakinliği, sessizliği Yahya Kemal i derinden etkiler. Üsküdar Vasfında Gazel de bu şehrin gecesinde ve gündüzünde Firdevs görünür. Her çeşmeden Şerefâbâd suyu akar. Orada gönül, zamanın nasıl aktığını bilmez. Oranın her saati bir müzik parçası gibidir. Her bahçesinde servi boylu bir güzel vardır (1983: 85). Beyatlı, Üsküdar la ilgili olarak Aziz İstanbul da şunları yazar: Günün birinde Galata dan Üsküdar a geçen bir yolcu bu şehrin sükûnuna dalar dalmaz, Bu şehirde hayat bir mürakabeye benziyor. der. Bir havuzun durgun suyuna bakarsanız içinde oraya aksetmiş haricî bir âlemin ağaçlarını, bulutlarını görürsünüz. İşte Üsküdar ın maneviyetinde İstanbul muhasarasının günleri öyle duruyor. Sakin sokakların, ruha şifa veren cami avlularının, bilhassa Karacaahmet in tesiriyle olacak ki Üsküdar, birçok zairlerine, bilhassa manzaradan anlıyan ecnebilere uhrevi bir şehir gibi görünmüştür. (1985: 78) Yine birlikte, bu mevsimde, Atik-Valde deyiz; Yine birlikte, bu mevsimde, gezip sezmedeyiz Bu çınarlarla siyah servilerin gölgesini; Bu şadırvanda suyun sanki ledünni sesini. (1974: 32) İftardan önce gittim Atik-Valde semtine, 685

TÜRK DİLİ Yahya Kemal in Şiirinde Mekân Kaç defa geçtiğim bu sokaklar, bugün yine, Sessizdiler. Fakat Ramazan maneviyyeti 686 Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti (1974: 34) Atik-Valide semti de Beyatlı için önemli bir yerdir. Çınarları, siyah servileri, çinili duvarları ve şadırvanıyla burası öbür dünyadan, cennetten bir parça gibidir. Kerpiçten evleri ile ferah veren, temiz, sessiz bir dünyadır bu semt. Burada Ramazan, pek çok semtten farklı bir coşkuyla yaşanır. Süzgün benizli, yoksul insanlar, Atik-Valide nin göğünü nurlu bir sevinçle doldurur (1974: 32, 35). Kandilli yüzerken uykularda Mehtabı sürükledik sularda. Bir yoldu parıldayan, gümüşten, Gittik Bahs açmadık dönüşten. Hulya tepeler, hayal ağaçlar Durgun suda dinlenen yamaçlar (1974: 53) Gece şiirinde Kandilli bir rüya yer olarak sunulur. Oraya gümüşten bir yolla gidilir. Hülya tepeleri, hayal ağaçları, durgun suda dinlenen yamaçlarıyla orası düşsel bir beldedir. Akşam Musıkisi şiirinde Kandilli, eski bahçeleri ve kendine özgü kederiyle anılır. Burada akşamla birlikte rüya içinde rüya başlar. Bu rüya semt, akşamla birlikte yeni bir rüyayı yaşamaya ve yaşatmaya başlar (1974: 55-56). Her iki şiirde de Kandilli nin rüya kavramıyla ifade edilmesi, Şairin burayı bir düş-semt olarak gördüğünün bir göstergesidir. Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek te; Akşam Lekesiz, saf, iyi bir yüz gibi akşam Ta karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç cam, Sakin koyu, şen cepheli kasrıyle Küçüksu, Ardında vatan semtinin ormanları kuytu; Bir neşeli hengâmede çepçevre yamaçlar Hep aynı tahassüsle meyillenmiş ağaçlar; Dalgın duyuyor rüzgârın ahengini dal dal, (1974: 131-132) Ses şiirinde Bebek, akşamla saf, iyi bir yüz gibi ortaya çıkar. Bu tabloya sakin koyuyla Küçüksu eklenir. Ardından vatan semtinin ormanları yükselir. Öyle bir sessizlikle kristalize olmuş bir andır ki bu, dalgın ağaçlar yalnızca rüzgârın akışını gövdelerinde hissederler. Bebek Gazeli nde Şair, Bebek Koyu nda mehtapta denizin seyrini önemser ve felekten bu sessiz semtte sonsuza yatmayı

Oktay Yivli TÜRK DİLİ ister (1983: 23). Seyfi ye Refâkat musammatında ise özne, ayın altında Bebek te sabaha kadar sevgiliyle söyleşir (1983: 105-106). Günler kısaldı. Kanlıca nın ihtiyarları Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları. Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa İçtik bu nadir içki yi yıllarca kanmadık Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık! (1974: 59) Eylül Sonu şiirinde Kanlıca yı sevmek için bir ömrün kısa olduğu dile getirilir. Burada yaşamak, nadir bir içkiyi içmek gibidir. Bu semtte yaşayan yaşlıları ölmek değil, buraya bir daha dönememek duygusu korkutur. Dün Fenerbahçe de gördüm, İri bir zümrüt içindeydi bahar Bir mücevherde yalan bir cennet Görünür; Çağlayanlar dökülür yüksekten, Çeşmelerden su akar rengârenk (1974: 61) Fenerbahçe şiirinde bahar, Fenerbahçe semtini iri bir zümrüde çevirir. Bu âdeta yalan bir cennettir. Çağlayanlar dökülür, çeşmelerden sular akar. Göğe doğru ağaçlar yükselir. Semti üç taraftan deniz sarar. Aksetti bir dakika uzaktan hayalime Tenha Emirgân ın Çınaraltı nda kahvesi, Poyrazla söyleşir gibi yaprakların sesi. Hem başka hem de hayli yakın karşı mabede, Mermerle kaplı çeşmede, mevzun kitabede, Baktım Yesâri hatlarının bir nefîsine, Daldım coşup giden denizin mûsikîsine. (1974: 116) Hüzün ve Hâtıra şiirinde Emirgân ın tenhalığı, yaprakların rüzgârla söyleşmesi imgesiyle verilmiştir. Emirgân ın üç tarafı denizle çevrilmiştir. Bu hâliyle semt, küçük bir Türkiye gibidir. Zümrüde benzeyen bu yer, düşler için âdeta güvenli bir limandır. Emirgân yalnızca doğal güzelliğiyle verilmez; eski mabediyle, mermer kaplı çeşmesiyle kültürümüzün canlı bir simgesi olarak da sunulur. 687

TÜRK DİLİ Yahya Kemal in Şiirinde Mekân Güneş altın denizden alçalıyor; Nice kayserlerin donanmaları Uçurum ufka durmadan dalıyor. Gökte milyonla gizli tellerden Gene milyonla gizli parmaklar, 688 Son hazin marşı durmadan çalıyor. (1974: 63) Maltepe şiirinde bu semtte gün batarken altın bir deniz belirir. Ufukta görülen âdeta kayserlerin donanmalarıdır. Orada mavi bir sükûn vardır. Maltepe kıyılarını köpüren mavi dalgalar yalar. Şair burada gecenin bitmesini istemez, sabahı hayıflanarak karşılar. Şair, bir gezgin gibi semtleri dolaşmanın yanında kimi zaman da tepelere çekilir. Tepeden, uzaktan bakarken perspektif genişler, zira Yahya Kemal geniş perspektifi sever. Bir Tepeden ve Bir Başka Tepeden şiirleri böyledir; bu şiirlerde İstanbul tepelerden temaşa edilir. Sonra Boğaz ve Boğaz daki semtler anlatılır. Yahya Kemal için Boğaziçi doğrudan doğruya Türk eseridir ve tarihe ilk defa, iki sahilindeki köyleriyle bir Türk âleminin çerçevesi olarak girmiştir. (1985: 8) Bizans zamanında var olmayan Boğaziçi, iki sahil boyunca, köy köy, Kavaklar dan Marmara ya kadar, yalı mimarisiyle süslenmiş, yeryüzünde, yalnız kendine benzer, başka bir şehir olmuştur. (1985: 49) Boğaz şehrayindir; yani bir donanma, bir şenliktir. Boğaz ve Boğaz ın suları firuze bir ırmağa benzetilir; Boğaziçi de som zümrüttür. Yazın Kanlıca da kemençe, bahar gecelerinde Çamlıca da tambur dinlenir. Boğaz, daha güneş doğmadan mavileşir. Uzaklardayken bile İstanbul, Tanburî Cemil Bey in bestesiyle hatırlanır: Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta, Tanburi Cemil Bey çalıyor eski plakta. Birdenbire mesudum işitmek hevesiyle, Gönlüm dolu İstanbul un en özlü sesiyle. (1974: 47) Birkaç şiirde Osmanlı İstanbul u anlatılır. Şerefâbâd şiirinde Şerefabad Kasrı anılır. Köşkün çevresi ağaçlar, gül bahçeleri ve güller tarafından kuşatılmıştır (1983: 29). Bir Sâkî şiirinde Lale Devri ndeki Sadabad, güzelleriyle anılır (1983: 31).

Oktay Yivli TÜRK DİLİ Gurbetten, uzun yolculuk etmiş, dönüyordum. İstanbul ufukta ydı Doğrulduğumuz ufka giderken Sevdalı yüzüşlerle, yunuslar Yol gösteriyordu. (1974: 69) Yahya Kemal için gurbette olmak, İstanbul u özlemek için iyi bir nedendir. Madrid de bir kahvede otururken, Nis te eğlenceli bir festivali izlerken, uzun yolculuklar sırasında zihninde hep İstanbul vardır. İstanbul Ufukta ydı şiirinde Şair, İstanbul un yüzünü görmeden önce onu kalbinde görür: Bin bir kıyı, bin bir tepesiyle, bin bir gecesiyle orada İstanbul u görür. Yıllarca uzakta yaşarken İstanbul u hep hicranla hayal eder. İstanbul un O Yerleri nde sevgiliyle gezdiği Çamlıca, şairin hayalinde resim gibidir. Sevdiğiyle gezdiği kıyıları hatırlar (1974: 73). Gurbette geçirilen günler Ömrün derinliğinde süren kaygı günleri! dir. Orada En sinsi bir ezâ gibidir geçmiyen zaman; / Bin türlü başka cevri de vardır ki bî-aman; / Yalnızlığın azâbı her işkenceden beter[dir]; (1974: 115) Gurbette geçen her gün, sonu gelmez hüzünler yaşatır. Bu günleri hatırlayınca Şair bile kendi durumuna acır. Öteki mekânlar Mezar, öbür dünya, cennet, dağ, ova, deniz gibi yerleri öteki mekânlar olarak değerlendirdik. Yahya Kemal de kabir, genel algılamanın dışında; serin servilerin altında ve gül bahçesi içinde şirin bir yer olarak gösterilmiştir (1974: 93). Ruh ufuksuz yaşamaz. Dağlar ufkunda mehabet, Ova ufkunda huzur, Deniz ufkunda teselli duyulur. (1974: 94) Ufuklar şiirinde dağ, ova, deniz gibi doğal mekânlar varlık bulur. Burada dağ yücelikle, ova huzurla, deniz teselli kavramlarıyla birlikte verilir. Onlarda ezeli bir lezzet vardır. Deniz şiirinde denizin açıkları, insanı şehrin eleminden uzaklaştıran bir yerdir ve orada ölümlüleri gökten ayıran perdeye değmek mümkündür. Bir anlamda eşik olarak kabul edebileceğimiz bu yerde ölülerden gelen ahenk duyulur. Ölülerden gelen ahenge kapılma diye uyarır özne kendisini. Varlığın hendesesinden kurtulmak için denize karışmak gerekir. Engine açılınca insan ruh olur (1974: 133-134). Deniz Türküsü şiirinde gök ve deniz saltanatından söz edilir. Gök ve deniz aynasından bakarken diğer dünyaya geçmiş gibi hissedilir (1974: 96). Uçuş ta gök ve deniz özgür yerler 689

TÜRK DİLİ Yahya Kemal in Şiirinde Mekân 690 olarak ifade edilir ve ruhu besleyen hava yalnızca göktedir. Yine iki ortam da hayale yol açmasıyla verilmiştir. Gökyüzü hülyalı bir maviliktir (1974: 98). Gördüm ölüm diyarını rüyada bir gece Sessizlik ortasında gezindim kederlice. Durmuş saat gibiydi durup geçmiyen zaman. Donmuş sükût içinde güneş görmiyen cihan. Hâkimdi yerde ufka kadar uhrevi vakar; Bir çeşme vardı her tarafında ziya akar; (1974: 110) O Taraf şiirinde öbür dünya, donmuş bir sessizlik içinde verilir. Zaman orada durmuş gibidir. Güneş görülmeyen bu yerde uhrevi bir vakar vardır. Her tarafından ışık akan bir çeşme bulunur. İnsanlar bembeyazdır, hepsinin yüzleri hüzünden sapsarıdır ve gövdesizdirler. Cennet, kızıl güllerle donatılmış bir bahçe olarak düşünülmüştür. O yerde şehit olmuş atalar vardır ve sonsuz bir hayatı yaşamaktadırlar (1974: 23, 25). Mekân-sevgili ilişkisi Yahya Kemal de sevgiliyle birlikte anılan, onunla birlikte var olan yerler vardır. Bu türlü şiirlerde mekân, aşk için hazırlanmış resimsel bir zemin, bir dekordur. Böylesi ortamlarda doğa güzellikleri, romantik aşkı besleyici bir işleve sahiptir. Bunlardan birisi Fenerbahçe dir (1974: 62). Bu semtin gecesine, gündüzüne birçok aşkın anıları serpilmiştir. Tam da bundan dolayı derin zümrüde benzer bu yerde cananla Şair de vardır. Sonra Erenköy ve leylaklı bahçe, sevgiliyle bir zaman konuşulan, içilen yerdir. Nis ten İstanbul a gelirken Şair; Çamlıca nın, sevdiği Adalar ın, denizin ve Erenköyü ndeki leylaklı bahçede sevgilisiyle birlikte olduğu yerin bir an önce görünmesini ister. Uzaklardayken İstanbul, yıldızlara karşı sevgiliyle olunmak üzere düşlenir. Çamlıca, cananla buluşmaya tanıklık eden tepedir. Deniz kıyıları sevgiliyle gezildiği için anlamlıdır. Her ah bir hitab idi Körfez de dün gece / Bin mah içinde bir meh-i tâbân olan sana dizelerinde Boğaz anılmış, mehtap ve sevgili kavramlarıyla birlikte verilmiştir (1983: 25). Dün bezminizin bir ezeli neşesi vardı, Saz sesleri ta fecre kadar Körfez i sardı; Vaktâki sular şarkılar inlerken ağardı, Bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden! (1983: 121) Şarkı da Körfez; sandal gezintisi, saz sesleri ve sevgilinin özlemiyle yer alır. Aşk Hikâyesi şiirinde Yakacık ve Adalar, aşkın mekânları olarak verilir. Alın yazısı, o mekânlarda bir aşkı resimleştirir. O kıyıların, mor dağların güzelliği, Adalar ın şuhluğu aşkın büyüsünden kaynaklanır. Sevgili olmadan o yer-

Oktay Yivli TÜRK DİLİ ler boş bir çerçeveden ibarettir (1974: 143). Adalardan yaza ettik de vedâ Sızlıyor bağrımız üstündeki dağ, Seni hâtırlıyoruz Vîranbağ! (1974: 145) Viranbağ da Adalar, yaz ve sevgili vardır. Sevgiliyle Ada da birlikte oluş, bir sevinç kaynağıdır. Sevgili ve Adalar dan ayrılış öznede hüzün duygusu yaratır. Şairde bir mekân duygusu olarak İstanbul, o kadar önemli bir yer etmiştir ki sevgilisiyle birlikte geçirdiği güzel günleri hep bu mekânla birlikte zikreder. (Çetin 2008: 57) Mekân-zaman ilişkisi Bakhtin mekân-zaman birlikteliği için kronotop terimini kullanır ve ekler: Zaman-uzamlar karşılıklı olarak kapsayıcıdır; bir arada var olur, iç içe geçebilir, birbirlerinin yerini alabilir ya da birbirlerine ters düşebilirler, birbirleriyle çelişir, çatışır veya kendilerini daha da karmaşık etkileşimler içinde bulabilirler (2001: 326). Beyatlı nın şiirinde bu anlamda mekân-zaman birlikteliklerini, mekânların belirli zamanlarla âdeta özdeşleştiğini görmekteyiz. Hatta Yahya Kemal de mekânı yaşamanın, mekânı temaşa etmenin özel zamanları vardır. İlkbahar, güz, akşam ve onun uzantısı olan gece; mekân-zaman ilişkisini oluşturan önemli birimlerdir. Diğerlerine göre az kullanılmakla birlikte yaz mevsimini de bunlara ekleyebiliriz. Yahya Kemal in şiirinde bahar mevsiminde semtleri yaşamak ve onları seyretmek baskındır. Fenerbahçe şiirinde bu semt, baharda anlatılır ve İri bir zümrüt içindeydi bahar dizesiyle betimlenir (Beyatlı 1974: 61). Moda da Mayıs ta sabah vakti Moda semtinde ilkbahar izlenimleri şiirleştirilir (1974: 102). Erenköyü nde Bahar da Erenköy, bahar ve akşamla birlikte anlatılır. Burada sevgili ve hayal kavramları da vardır (1974: 135). Göztepe Gazeli nde Göztepe, baharda bir gül bahçesi içinde sunulur. Orası dünyanın bittiği, hayal sınırlarının ötesinde bir yerdir (1983: 65-66). Mekân-zaman ilişkisinde bir başka öne çıkan zaman kesiti akşam / gecedir. Gece şiirinde geceleyin (1974: 53), Akşam Mûsıkîsi nde akşamla birlikte Kandilli anlatılır (1974: 55). İstinye şiirinde adı geçen semt akşamleyin betimlenir. Bunlardan ilk ikisinin rüya kavramı, sonuncusunun hülya kavramı ile birlikte ifade edilmesi ilginçtir (1974: 57). Maltepe şiirinde bu semt akşamla birlikte verilir (1974: 63). Kar Mûsıkîleri şiirinin son dizesi Uykumda bütün bir gece Körfez deyim artık! söyleyişi de gece-rüya-mekân birlikteliğini dile getirir (1974: 47). Üsküdar ın Dost Işıkları nda Üsküdar geceyle birlikte anlatılır (1974: 36). Hayal Şehir de Üsküdar, akşamüstü anlatılmaya başlanır ve 691

TÜRK DİLİ Yahya Kemal in Şiirinde Mekân 692 sonra giderek buna akşam manzaraları eklenir. Diğer örneklerden farklı olarak bu kez hayal sözcüğü şiire girer (1974: 30). Silkin ve sâkin ol! dedim, âvâre gönlümü Artık kederli hisleri bir bir içinden at! Eylül ferahlığında giderken Çubuklu ya, Geçmiş, geçen veyâ gelecek vakti duymadan, Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın! (1974: 101) Gezinti de Çubuklu, akşamleyin ve sonbaharla birlikte betimlenir. Ses şiirinde Bebek, akşamla birlikte verilir ve mevsim yazdır (1974: 131). Geçmiş Yaz da sevgili, mehtap, rüya, akşam ve Körfez vardır (1974: 138). Eylül Sonu nda Kanlıca semti sonbaharda anlatılır (1974: 59). Mevsimler şiirinde Boğaz, sonbaharda kederli bir duyguyla verilir (1974: 44). Kıta da Göksu dan güz günlerinin hüznü akar, Bebek ten ise hafızada kalan şevkin sesi gelir (1983: 135). Mekânın ruhu Yahya Kemal Beyatlı semtlerin de bir ruhu olduğuna inanır. Bu ruh, orada yatan ataların varlığından ya da o mekânın tarihsel geçmişinden kaynaklanır. Üsküdar ın ruhu, gün gün İstanbul un fethini seyrettiği ve fethi takiben yüz bin meleğin bu şehre doğru uçtuğunu görerek asırlarca, hayalinde bunu sakladığı için vardır (1974: 29). Atik-Valide nin ruhu; çınarlar, siyah serviler ve geçmiş zamandan kalan şadırvandan kaynaklanır. Kocamustafapaşa serviliklerdeki, sokaklardaki, evlerdeki dinginlikle ruhunu besler. Orada kuytu mezarlıklarda ruh eser. Mezarlıklarıyla içli dışlı yaşayan bu semt; Allah a, öbür dünyaya yakın bir mekândır. Burada Bir mücevher gibi Sünbül Sinan ın rûhu yanar. (1974: 51). Yahya Kemal bu konuyla ilgili olarak şunları söyler: Eskiden İstanbul semtlerinde görülen tenevvü, ruhaniyetten, hayat şevklerine kadar, derece dereceydi. Eyüb, Kocamustapaşa, Üsküdar ın bazı köşeleri uhreviydi; buraları, Maurice Barres in Bazı semtlerde ruh eser! diye tasvir ettiği yerlerdi. Lakin Çamlıca da, bunun tamamıyla zıddına olarak, her saat istirahat ve hayatın keyfi duyulurdu. Boğaziçi nde bazı vadilerde ve bazı körfezlerde, hayatın tecelli ettirdiği bazı saatlerde, yalnız hayatın şedid bir şevki belirirdi (1985: 63). Gönlümü avutmak için surlarda, Eyüb de, Edirnekapı ve Topkapı semtlerinde Süleymaniye de, Sarayiçi nde, Anadolu ve Rumeli Hisarları nda, Kâğıthane vadisinde, tek başıma, gezmeye gidiyordum. Bu gezintilerimde öğrendim ki Türk ruhu bizden ziyade bu topraklardadır (1985: 144-145).

Oktay Yivli TÜRK DİLİ Sonuç Yahya Kemal, mekân karşısında bir haritacının tavrını sergiler; ona uzaktan kuş bakışı bakar. Temaşa ederken mekânla arasına bir mesafe koyar. Bu tutum, mekâna bütün olarak nüfuz etmek isteğinden kaynaklanır. Hatta bu çoğu kez Bir Tepeden, Bir Başka Tepeden, Üsküdar ın Dost Işıkları ya da Hayal Şehir şiirlerinde olduğu üzere bir kıtadan ötekini seyretmek biçimindedir. Bu bakımdan Yahya Kemal in şiiri geniş bir perspektif sunar. Az da olsa mekânın içinde olduğu, onunla bütünleştiği örnekler de vardır. Boğaziçi semtlerinden kimisi bu şekilde sunulur. Buna bağlı olarak Beyatlı da mekân karşısında iki eğilim olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz: mekânla bütünleşmek ya da mekânı temaşa etmek. İstanbul u Dinliyorum da (Kanık 2001: 101) Orhan Veli, gözleri kapalı olarak İstanbul u anlatırken zorunlu olarak kendi hafızasını kullanmıştır. Aynı şehri gözleri açık biçimde seyreden Yahya Kemal, daha çok mekânın hafızasını kullanmıştır. Yahya Kemal; Üsküdar gibi, Atik-Valide gibi, Kocamustafapaşa gibi eski İstanbul un semtlerini şiirleştirmiştir. Beyoğlu, Taksim, Şişli gibi yeni İstanbul u simgeleyen semtleri bir anlamda yok saymıştır. Ahmet Oktay, İlhan Berk in İstanbul algılamasını incelediği yazısında popülist-sosyalist Berk in tersine Anti-marksist Y. Kemal[in] Levanten Galata ve Pera da[n] uzak durmasını şaşırtıcı bulur (2002, 218). Burada gözden kaçırılmaması gereken nokta, Yahya Kemal in tavrında ideolojik bir duruştan çok bir tarih anlayışının olduğudur. Yahya Kemal de sessizlik, sakinlik, dinginlik içinde mekânı yaşamak ya da seyretmek önemlidir. Kimi zaman kültürel mekânlar doğayla birleştirilerek pitoresk biçimde verilir. Hüzün ve Hâtıra da Emirgân ın ağaçlar, deniz, mabet ve çeşmeyle birlikte sunulması buna iyi bir örnektir. Beyatlı da gök ve deniz gibi doğal mekânlar, bu dünya ile öbür dünya arasında yer alan bir eşiktir. İstense bu eşikten öteki tarafa geçilebilecek gibidir ya da bu noktada ölülerin sesini duymak mümkün gibidir. Yahya Kemal de oda, ev, otel gibi dar mekânlar yoktur; inadına geniş mekânların şairidir o. Oysa bütün ömrü otel odalarında geçmiştir. Semtlerin, mahallelerin, şehirlerin bir ruhu olduğuna inanır. Bu ruh da o yer için canını veren, orada yatan insanlardan kaynaklanır. Mekânlar onun için ya tarihsel kimlikleriyle, ya doğal güzellikleriyle ya da sevgiliyle içinde hoş geçirilen yerler oldukları için anlam ifade eder. Yahya Kemal in şiirinde mekânı bahar mevsiminde ve akşamleyin temaşa etmek ya da yaşamak baskındır. Ardından güz ve yaz sıralanır. Bahar neşeli, güz hüzünlü, akşam-gece romantik duyguları çağrıştırır. 693

TÜRK DİLİ Yahya Kemal in Şiirinde Mekân Süleymaniye de Bayram Sabahı şiiri dışındaki mekânlar insansızdır. Yahya Kemal de çoğunlukla mekânda tarihselliğin yakalandığı donmuş anlar vardır. İstanbul durgun ve hareketsizdir. Dolayısıyla günlük yaşam görüntüleri yok gibidir. Mekânda saptanan tarihsel anlar, Bergson un durre (Topçu 2006: 31) kavramını akla getirir. Yahya Kemal in şiirinde o kadar geniş bir coğrafya verilmiştir ki ondan önce hiçbir şair, bu denli geniş bir mekânı anlatmamıştır. Neredeyse bütün Osmanlı mekânı, bütün İmparatorluk toprağı onun şiirinde varlık bulur. İstanbul elbette bu geniş mekânın kalbidir. Dolayısıyla İstanbul, bütün kılcal damarlarıyla resmedilir. Bu davranış, bir bakıma İstanbul için bir şiirsel harita denemesidir. Mekân noktasında Beyatlı, İstanbul u estetiğinin merkezine alır. Divan edebiyatının soyut mekân anlayışını göz önüne getirirsek, onda Türk toprağı nın hiç olmadığını Yeni edebiyatta ise [çok] soluk bir hâlde olduğunu (Beyatlı 1985: 146) dikkate alırsak Yahya Kemal in mekân anlayışının Türk şiiri için yeni bir yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz. 694 Kaynaklar Bachelard, Gaston (2008), Uzamın Poetikası, çev. Alp Tümertekin, İstanbul: İthaki yayınları. Bakhtin, Mikhail (2001), Karnavaldan Romana, drl. Sibel Irzık, İstanbul: Ayrıntı yayınları. Beyatlı, Yahya Kemal (1974), Kendi Gök Kubbemiz, 5. basım, İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti. (1983), Eski Şiirin Rüzgârıyle, 3. basım, İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti. (1985), Aziz İstanbul, İstanbul: Millî Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı. Çetin, Nurullah (2008), Milletleşme Sürecimizde Yahya Kemal Aydınlanması, Ankara: Öncü Kitap. Kanık, Orhan Veli (2001), Bütün Şiirleri, 43. basım, İstanbul: Adam yayınları. Narlı, Mehmet (2007), Şiir ve Mekân, Ankara: Hece yayınları. Oktay, Ahmet (2002), Metropol ve İmgelem, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür yayınları. Topçu, Nurettin (2006), Bergson Bütün Eserleri 8, 4. basım, İstanbul: Dergâh yayınları.