Azıcık şundan, azıcık bundan, Azıcık yumurta kabuğundan; Bir çanak yaptım a dostlar Ne bulgur kazanı ne hamsi tavası, Görenler sanır bülbül yuvası. Kulplar taktım sicimden, Boyadım bakır gibi; Doldurdum suyla, sürdüm ocağa. Ateşi görünce delindi dibi. Herkes sofrada bekler aşı, Az uz değil, otuz kişi. Delinmiş çanakta hiç aş pişer mi; Diyelim pişti, bana düşer mi? Ellerde maydanoz dalından bir çatal, Utanmazsan daldır daldır al. Yesem ne, yemesem ne? Sonunda acıkmak var yine. Gider, dost bağından elma yerim; Üstüne bal börek değil, Gün görmedik söz isterim. Sözün ustası Şeker Nine m, O söylesin, biz yazalım satır satır, Bakalım bu sefer neler anlatır? 5
Yüzlerce, belki binlerce yýl önceydi. Ýþte o zamanlarda ülkemizin uzak bir köþesinde sevimli bir kasaba vardý. Bir yanýnda ekinleri dalga dalga dalgalanan o v a, b i r y a n ý n d a y a z k ı ş d u m a n ı e k s i l m e y e n d a ğ l a r... Kasabada ilk göze çarpan, bulut rengine boyanmýþ, yarýsý yanmýþ, görkemli bir konaktý. Konaðýn durumu yürek burkucuydu; ama bahçesi göz alýr, gönül açardý güzelliðiyle. Aðacýyla, çimeniyle, çiçeðiyle. Küçük havuzuyla... Kapýsý herkese, her zaman açýktý. Dileyen girer, yaygýsýný serer, yer içer, serinlerdi. 6
Görürse Aslý da katýlýrdý aralarýna. Onun en sevdiði köþe, mermeri yosun baðlamýþ havuzun baþýydý. Havuzu gölgeleyen söðüdün altý. Kimi zaman tek baþýna orada oturur, içini dökerdi. Bilmem suya; bilmem eski güzel günlerin tanýðý koca söðüde. Bir gün Aslý bahçeye inmiþti yine. Aðaç diplerine kilimler, keçeler atýlmýþ; ortalýk kalabalýk. Baktý, herkesten uzakta bir kýzcaðýz. Havuz baþýna, söðüdün altýna geçmiþ. Gözleriyle, kim bu, diye sordu. Yeni komþularýn kýzý imiþ. Ama bir garip. Yüzüne bak, anlarsýn. dediler. Kýzýn sað yanaðýnda kiraz yapraðýný andýrýr, koyu bir leke vardý. Adýn ne senin? Yaprak. Biz yeni geldik kasabaya. Oldukça uzaklardan... Bahçenizi görünce dayanamadým, girdim. Aðaçlarý severim abla. Hele söðütleri Söğütler dostumdur. Aslý o gün söğütlerin dostu Yaprak Kız la oturdu. Aslı kim mi? Bu konaðýn, bu bahçenin sahibi. Konaðýn ardýndaki küçük evde oturur. Yirmisinde var yok. Dünyalar güzeli deðilse de yüzüne bakýlýr, sohbeti çekilir bir kýz. Biraz zayýfça, ama 8
çalýþkan, eli iþe yatkýn. Yüreði derseniz, altýn gibi. Ne var ki o yürekte daðlardan aðýr bir dert taþýr. Onun derdi Cemil. Yedi sekiz yaþlarýnda, elma þekeri gibi bir çocuk Cemil dediðim. Sessiz, kendi halinde. Duyamaz, konuþamaz. Yaþýtlarý oyun kursa katýlmaz. Katýlamaz. Tekerlemeler gelmez kulaðýna, türküleri bilmez. Baþka çocuklar serçe sürüsü gibi dolaþýrken o uzaktan bakar ancak. Üzülür mü, belli etmez. Etmez ya, ablasý bilir, onun içinde bir kuþun kanatlanmak için çýrpýnýp durduðunu. Cemil, ablasýnýn caný ciðeri; ablasý onun eli ayaðý, dili kulaðý. O zamana deðin danýþmadýk kimse, göstermedik hekim, denemedik ilaç býrakmamýþ. Hiçbiri iþe yaramamýþ. Cemil se durumunu kabullenmiþ, kendisiyle barýþýk. Hatta çoðu zaman yüzü güler, keyfi yerinde. Yine de abla yüreðidir, dayanamaz: Allahým, bir çare! Neyse o çare yoluma çýkar, düşümde göster, içime doðdur. Uzaktaysa yoluna yolcu olayým, derindeyse eþip bulayým, yüksekteyse tırmanıp alayým Aslý, iþte her akþam böyle dualarla uykuya yatardý. 9
Bir gece, sabaha yakın, sebepsiz uyandý. Uyandý ki Cemil kan ter içinde, yatağında dönüp duruyor. Yıllardır aðzýndan tek sözcük çýkmamýþ kardeþi, uykusunda bir şeyler diyor: Se nal dý nal ma Se nal dý nal ma. Sonra susuverdi, sakinleşti çocuk. Aslý nýn gözüne uyku girer mi artýk? Kalktý. Bahçeye çýktý. Dalgýn, Cemil in sözü dilinde, havuz baþýna vardý. Yaprak Kýz da orada değil mi? 10
Aslý Abla, uykum kaçmýþtý; söðüt çaðýrdý sanki, geldim oturdum. Sabah yelinin serinliðiyle dalmýþým. O ara bir düþ gördüm. Düþümde Cemil i gördüm. Elinde sýmsýký bir þey tutuyordu. Ne zamandýr beklemiþ de ona yeni kavuþmuþ gibi sevinçle baðýrýyordu bir yandan Sonra þu kapýdan çýktý, karþý sokakta kayboldu. Derken, sesinle uyandým. Yaprak Kýz, sözün önemlisini sona býrakmýþtý: Cemil in söylediklerine bir anlam veremedin, deðil mi? Ben diyeyim. Son sözcüðü elma dýr ablasý. Düþümde o, Elma elma! diye baðýrýyordu. Aslý, Yaprak ýn ellerine sarýldý: Söyle gizemli, güzel kýz! Nasýl bir elmadýr bu? Baðda mý yetiþir, daðda mý biter? Hem son sözcük elmadýr, dersin; ya öncesi?.. Ben bu kadarýný bilirim. Ötesini Taþ Ana ya sorman gerek. Þimdi hemen hazýrlan. Gidersen, uzun bir yolculuk bekliyor seni. Aslý Taþ Ana da kim? diye sormadý bile. Sevinçten soluðu týkanmýþ halde eve koþtu. Cemil uyuyordu. Uyandýrmadý. Alnýndan öptü. Azýk koydu bir çantaya. Giysilerini deðiþtirip komþuda aldý soluðu. Cemil im sana emanet, dedi. Yaprak Kýz ýn yanýna indi. Hazýrým! 11
Yaprak Kýz, sararýp dalından kopmuþ, havuzun taþýna düþmüþ bir yaprak aldý. Ağzına yaklaþtýrdý. Fısıldayarak bir þeyler söyledi. Öptü, yele saldý. Yel aldý onu, havalandýrdý. Aðýr aðýr uzaklaşmaya başladı söğüt yapraðý. Onu izle. O sana Taþ Ana yý buldurur. 12