İCRA İFLAS HUKUKU FİNAL SINAVI CEVAP ANAHTARI (ÇİFTLER, 08.05.2014)



Benzer belgeler
Resmi senetler için bu şekilde itiraz mümkün değildir. (menfi tespit davası m.72; HMK m. 208/IV).

İstihkak prosedürü sonunda, üçüncü kişinin bu hakkı kabul edilir, lehine sonuçlanırsa, o mal üzerindeki haciz kalkar veya mal o hakla birlikte

İFLAS HUKUKU (HUK206U)

Dr. Cengiz Serhat KONURALP İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi. İcra ve İflas Hukukunda İhtiyati Tedbirler

İCRA VE İFLÂS KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN. Kanun No Kabul Tarihi :

TAKİP HUKUKU EL KİTABI

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII İCRA HUKUKU

İlgili Kanun / Madde 5510 S. SGK. /88

Menfi Tespit Davasında Görevli - Yetkili Mahkeme ve Yargılama Usulü. İcra Takibinden Önce ve Sonra Açılan Menfi Tespit Davası

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. Adalet Programı. Yargı Örgütü Dersleri

ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

İCRA NOTER VE AVUKAT KATİPLİĞİ HİZMETLERİ

İsmail ERCAN THEMIS İCRA VE İFLAS HUKUKU TAKİP HUKUKU

İsmail ERCAN THEMIS İCRA VE İFLAS HUKUKU TAKİP HUKUKU

İsmail ERCAN THEMIS İCRA VE İFLAS HUKUKU TAKİP HUKUKU

İsmail ERCAN THEMIS İCRA VE İFLAS HUKUKU TAKİP HUKUKU

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

6183 SAYILI AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER YÜRÜRLÜĞE GİRMİŞTİR

II 6183 SAYILI KANUNUN 79 UNCU MADDESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİK

TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI

BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ VE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA KARARLARI. DR. ADEM ASLAN Yargıtay 11.HD. Üyesi

Prof. Dr. Süha TANRIVER Doç. Dr. Emel HANAĞASI

BANKA ALACAKLARININ İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİBİ

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

Noktalama İşaretleri ve harf büyütme.

Prof. Dr. ALİ CEM BUDAK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP

Tel: Fax: ey.com Ticaret Sicil No : Mersis No: (1) SAYILI TARİFE

Herkes İçin Hukuk: 15 İHTİYATİ HACİZ

YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ NİN

TÜRKİYE DE ALACAK TAKİBİ

HD T. E: 9010, K: (

Prof. Dr. ALİ CEM BUDAK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP

İlgili Kanun / Madde 506 S.SSK. /80

11. MENFİ TESPİT ve İSTİRDAT DAVALARI

İCRA ve İFLÂS HUKUKU İLÂMLI İCRA

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI İCRA VE İFLAS HUKUKU BÜTÜNLEME SINAVI ( ) CEVAP ANAHTARI (TEK-İÖ)

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

İCRA KEFALETİ VE ŞEKLİ UNSURLARI ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

2015 Yılı Yargı Harçları

ĐŞÇĐ ALACAKLARINDA ZAMANAŞIMI SÜRESĐNĐN BAŞLANGICI

ĐHTĐYATĐ HACĐZDEN SONRA DAVA AÇILDIĞINA ĐLĐŞKĐN BELGENĐN ĐCRA MÜDÜRLÜĞÜNE ĐBRAZININ ĐHTĐYATĐ HACZĐ TAMAMLAYAN MERASĐME ETKĐSĐ. Dr.

Açıklamalı Sirküler Rapor 2013/5

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRETİM YILI İCRA VE İFLAS HUKUKU (ÇİFT NUMARALI ÖĞRENCİLER) BÜTÜNLEME SINAVI CEVAP ANAHTARI 25

"Tüketici Aleyhine Başlatılacak İcra Takibinde Parasal Sınır" "Tüketici Aleynine Ba~latllacak icra Takibinde Parasal ~ınırn

2-Borçlunun ve varsa kanuni temsilcisinin adı,... soyadı ve yerleşim yerindeki adresi, alacaklı... tarafından biliniyorsa vergi kimlik numarası :...

SİLME TUŞUNU KULLANMADAN VE EKRANA BAKARAK YAZMA PDF

itibaren yasal altı aylık süre içerisinde yeniden satış talebinde bulunulduğundan taşınırlar üzerindeki haciz düşmemiştir.

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/32 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ. Esas No. 2008/14944 Karar No. 2010/2311 Tarihi:

CEVAP ANAHTARI 14 HAZİRAN 2017 İCRA VE İFLAS HUKUKU FİNAL SINAVI

Y. Doç. Dr. Vural SEVEN. İzmir Gediz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku ABD Başkanı

T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire Esas No : 2010/5785. Karar No : 2012/3582

T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ

DAVA ARKADAŞLIĞI DAVAYA MÜDAHALE

I. GENEL OLARAK hukuki çaredir dava değildir şikayete konu işlemi yapan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesince

REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP ( İİK m ) Stj. Av. Şeyma ÇELİK

REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA TAKİP

Yapılan bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olaya gelince;

2. Haczin aşağıdaki safhalarından hangisi alacaklının talebine gerek olmadan icra müdürü tarafından re sen yapılır?

ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU MÜRACAAT SÜRECİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR:

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /Geç. 3.

6183 SAYILI YASA VE SGK KANUNU KAPSAMINDA HACİZ İŞLEMLERİ VE BU İŞLEMLERE KARŞI YARGISAL VE İDARİ ÇÖZÜMLER

İCRA İFLAS HUKUKU FİNAL TESTİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR NURAN CEYLAN ÖZBUDAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/2890)

ALACAK OCAK 2011 (TL)

TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/Ek-47

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ İCRA İFLAS HUKUKU FİNAL SINAVI ( ) CEVAP ANAHTARI (İkinci Öğretim Öğrencileri)

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

İŞ MAHKEMELERİ KANUNU

İLAMLI İCRA. A) İLAM VE İLAM NİTELİĞİNDEKİ BELGELER 1) İLAMLAR Mühürlü ve imzalı olarak taraflara verilen mahkeme karar örnekleridir. (HMK m.

HECELEME VE SANAL KLAVYE

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. / S.İİK/

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. / S.BK/86

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ ,00 TL ' den az olmamak üzere dava konusu giderilmesi) Davası

İÇİNDEKİLER. Giriş. İhtiyati Haciz. İhtiyati Haciz Kararı Alınması. İhtiyati Haciz Kararının Uygulanması. İhtiyati Haciz Kararına İtiraz

DÖNEMİ AVUKAT-VEKİLEDEN ARASINDAKİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ 4.700,00 TL

7 Mirasçılık belgesinin iptali

ALACAK ARALIK 2010 (TL)

Borçlunun İcr a Takibinde İstenen İşlemiş Faiz Miktarı ile İşleyecek Faiz Oranına Süresi İçinde İtiraz Etmemesinin Sonuçları

MAYIS 2010 HAZİRAN 2010 ÖDENEN TUTAR

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ İCRA İFLAS HUKUKU FİNAL SINAVI ( ) CEVAP ANAHTARI (Tek Numaralı Öğrenciler)

YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞU

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/ K. 2015/1159 T

TÜM YÖNLERİYLE ÖDEME EMRİ

NİSAN 2010 MAYIS 2010 ÖDENEN TUTAR

2-Borçlunun ve varsa kanuni temsilcisinin adı,... soyadı ve yerleşim yerindeki adresi, alacaklı... tarafından biliniyorsa vergi kimlik numarası :...

4.900,00 TL 5.500,00 TL

ÜÇÜNCÜ KISIM Olağanüstü Kanun Yolları. BİRİNCİ BÖLÜM Karar Düzeltme ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet Meslek Yüksekokulu DAMGA VERGİSİ ve HARÇLAR BİLGİSİ DERSİ Açık Ders Malzemesi

İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/17, S.İşK/14. Esas No. 2008/13160 Karar No. 2009/10566 Tarihi:

SORULARLA KONKORDATO (İFLAS DIŞI VE İFLAS İÇİ ADİ KONKORDATO)

MEVZUAT SİRKÜLERİ. SİRKÜLER NO: 03/2013 İstanbul, KONU: Maktu Harçlar Yeniden Değerleme Oranında Artırıldı

İlgili Kanun / Madde 6100 S.HMK. /176

DÖNEMİ EN AZ ÜCRET ÇİZELGESİ. A- SULH HUKUK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLEN DAVALAR 1 Kat Mülkiyeti

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /26, 53 T.C YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2015/11497 Karar No. 2015/15217 Tarihi:

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İş. K/8

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet Meslek Yüksekokulu DAMGA VERGİSİ ve HARÇLAR BİLGİSİ DERSİ Açık Ders Malzemesi

Transkript:

İCRA İFLAS HUKUKU FİNAL SINAVI CEVAP ANAHTARI (ÇİFTLER, 08.05.2014) OLAY: 1) Bu soruda ilamlı icra, adi haciz yoluyla takip ve kambiyo senedine müstenit takibe ilişkin hükümlerin yetki açısından ayrı ayrı göz önünde bulundurulması gerekir. İlamlı icra İİK da, para ve teminat dışındaki borçlar hakkında ilamların icrası (m. 24 vd.) ve para alacağı ve teminat verilmesi hakkındaki ilamların icrası (m. 32 vd.) olmak üzere ikiye ayrılarak düzenlenmiştir. İlamların icrası için hükmün kesinleşmesine gerek yoktur. Hüküm kesinleşmeden de bu yola müracaat edilebilir. Ancak gayrimenkul ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar (nafaka hükümleri hariç) kesinleşmedikçe icra olunamaz (HUMK m. 443). Somut olayda para alacağı söz konusu olduğu için hüküm kesinleşmeden de ilamlı icra yoluna başvurulabilir. İİK nın 34. maddesine göre ilamların icrası Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki herhangi bir yer icra dairesinden talep edilebilir. İlamlı icra takibinin başlamasından sonra alacaklı yerleşim yerini değiştirirse takibinin yeni yerleşim yerinin bulunduğu icra dairesine havalesini isteyebilir (m. 34/1, c. 2). Alacaklının dava açmayıp alacağını haciz yoluyla takip etmesi de mümkündür (İİK m. 42). Zira takip edilmek istenen alacak para alacağıdır. Alacaklı bu durumda ya adi haciz yoluna ya da kambiyo senedine müstenit takip yoluna başvurabilir. Adi haciz yoluyla takip yapılması durumunda yetkiye ilişkin şunlar söylenebilir: İlamsız icrada yetkili icra dairesi, İİK nın 50. maddesinin HMK ya yaptığı atıf neticesinde HMK nın yetkiye ilişkin hükümlerine göre belirlenir. Genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yeri icra dairesidir. Taraflar arasında bir sözleşmenin mevcut olması durumunda HMK m. 10 gereği sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili olur. İfa edilecek yerin sözleşmede belirtilmemesi durumunda para borcu açısından ifa yeri alacaklının ödeme sırasındaki ikamet yeri olması sebebiyle (TBK m. 89) bu icra dairesi de takip bakımından yetkili olacaktır. İİK m. 50 hükmü gereği sözleşmenin yapıldığı yer icra dairesi de yetkili bulunmaktadır. HMK nın yetki sözleşmesine ilişkin şartlarının mevcut olması durumunda taraflar yetkili icra dairesini de belirleyebilir. Somut olayda her iki taraf da tacir olduğu için, diğer şartların da bulunması durumunda, tarafların yetkili icra dairesini belirlemeleri mümkündür. Yetkiye ilişkin hükümler kural olarak kamu düzeninden bulunmadığı için yetkisiz bir icra dairesinde başlatılan takip neticesinde gönderilen ödeme emrine süresinde ve usulüne uygun bir şekilde yetki itirazı yapılmazsa yetkisiz icra dairesi de yetkili hâle gelir. Somut olayda elinde bir bono bulunan alacaklı kambiyo senetlerine özgü takip yolunu da kullanabilir. Ancak bu noktada kambiyo senedinde yer alan teminattır ibaresinin o senedin geçerliliğine etki edip etmeyeceğinin tartışılması da gerekir. Zira kambiyo senedi geçerli olmazsa bu takip yoluna ilişkin yetki kurallarının da uygulama alanı kalmayacaktır. Yargıtay senette teminat senedidir ya da bu anlama gelecek soyut ifadeler kullanılmışsa bunun senedin kayıtsız şartsız ödeme durumunu etkilemeyeceğini; dolayısıyla senet vasfının

zedelenmeyeceğini belirtmiştir. Aksi durumda kambiyo senedine müstenit takip yapılamaz. Somut olayda kambiyo senedinin geçerli olduğu varsayımında yetkiye ilişkin şu hususlar söylenebilir: Kambiyo senetlerine özgü takip yolunda yetki özel olarak düzenlenmediği için adi haciz yoluyla takipteki hükümlerden burada da yararlanılacaktır (İİK m. 50/1). İİK yetki noktasında HMK hükümlerine atıf yapmaktadır. İlk olarak genel yetkili icra dairesinin borçlunun yerleşim yeri icra dairesi olduğu söylenebilir (İİK m. 50/1, HMK m. 6). (Somut olayda Tekirdağ) Paranın ödeneceği yer icra dairesi de ayrıca yetkilidir (HMK m. 10). Bonoda ödeme yeri gösterilmemişse senedin düzenlendiği yer ödeme yeri sayılır (TTK m. 777/3). Bu bakımdan bononun düzenlendiği yer icra dairesi de yetkili bulunmaktadır (İİK m. 50/1, c. 2). Bonoda bir yetki şartı varsa bu şartın geçerliliği HMK nın ilgili hükümlerine göre belirlenir ve tarafları tacir veya kamu tüzel kişisi olmayanların yetkili icra dairelerini kararlaştırmaları mümkün değildir (HMK m. 17). Somut olayda her iki taraf da tacir olduğu için, diğer şartların da bulunması durumunda, yetkili icra dairesinin belirlenmesi mümkündür. Yetkiye ilişkin hükümler kural olarak kamu düzeninden bulunmadığı için yetkisiz bir icra dairesinde başlatılan takip neticesinde gönderilen ödeme emrine süresinde ve usulüne uygun bir şekilde yetki itirazı yapılmazsa yetkisiz icra dairesi de yetkili hâle gelir. (10 PUAN) 2) Olayda alacaklı üç farklı takip türüne başvurabileceğinden her takip türü için ayrı cevap verilecektir. a) Olayda bir ilam söz konusudur. İlam nedeniyle alacaklı ilamlı icra yoluna başvurabilir. Para alacağına ilişkin ilamlı icrada, borçlu icra emrini tebellüğ ettiği tarihten itibaren 7 gün içinde takip konusu borcu ödemez ve icranın geri bırakılmasına dair bir karar da getirmez ise, icra emri kesinleşip cebri icra belgesi halini alır. İlamlı icrada icra emrine itiraz, ilamlı takibin yapıldığı icra dairesinin tabi bulunduğu icra mahkemesine yapılır. İtiraz, icra emrinin tebliğinden sonraki bir dönemde, borcun itfa edilmiş veya ertelenmiş olduğu iddiası varsa her zaman yapabilir. Tebliğden önceki bir dönem ise tebliğden itibaren 7 gün içinde itiraz yapılabilir. İlamlı icrada itiraz sebepleri, itfa, imhal ve zamanaşımıdır (İİK m.33). Olayda borcun olmadığı itirazı yapılamayacaktır. Fatura ve irsaliyenin söz konusu olduğu ihtimalde, alacaklı adi haciz yoluyla takibe başvurabilir. Adi haciz yoluyla takipte borçlu, borcum yoktur şeklinde itiraz edebilir. Bu itiraz ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde yazılı veya sözlü olarak takibin yapıldığı icra dairesine ya da o icra dairesine gönderilmek üzere gerekli harç ve masrafları da vermek suretiyle herhangi bir icra dairesine yapılabilir. İtiraz, takibi yapan icra dairesinden başka bir daireye yapıldığı takdirde, bu daire gereken masrafı itirazla birlikte alarak derhal yetkili icra dairesine gönderir. Alınmayan masraftan memur şahsen sorumludur. Borçlunun ödeme emrine karşı icra dairesi yerine icra mahkemesine yapacağı itiraz geçerli olmayıp reddedilir. Usulüne uygun şekilde yapılan itiraz, icra müdürünün kararına gerek olmaksızın kanun hükmü gereği takibi kendiliğinden durdurur. Borçluya itiraz ettiğine ilişkin bir belge verilir.

Bononun olduğu ihtimalde ise, alacaklı kambiyo senedine mahsus ilamsız takip yoluna başvurabilir. Borçlu bu takip türünde borcum yoktur şeklinde itiraz edebilir. Bu halde, borçlu itirazın kaldırılması duruşmasında ancak alacaklının dayandığı kambiyo senedi metninden anlaşılan itiraz sebeplerini ileri sürebilir. Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte ödeme emrine itiraz, takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu icra mahkemesine yapılır. Borçlunun icra mahkemesine yaptığı bu itiraz dava değildir. Borçlunun borçlu olup olmadığını tespit edilmesine yarar. Ödeme emrine itiraz süresi usulüne uygun tebliğden itibaren beş gündür. Ödeme emrine itiraz satıştan başka icra takip işlemlerini durdurmaz. Borçlunun mallarının haczedilmesi mümkündür. Ancak icra mahkemesinin itiraz hakkındaki kararı kesinleşinceye kadar borçlunun malları satılamaz. İcra mahkemesi hâkimi, borçlunun itiraz dilekçesine ekli olarak ibraz ettiği belgelerden borcun itfa veya imhal edildiği veya senedin metninden zamanaşımına uğradığı veya borçlunun borçlu olmadığı yahut icra dairesinin yetkili olmadığı kanaatine varırsa, daha evvel itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir.(10 PUAN) b) Alacaklının ilamlı icrada borcum yoktur şeklinde itirazda bulunamayacağını a şıkkında belirttik. Eğer itiraz itfa veya imhal iddiasına dayansaydı borçlu, bu iddiasını yetkili mercilerce re sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya icra mahkemesinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle ispat etmesi gerekirdi. Adi haciz yoluyla takipte borcum yoktur şeklindeki itirazının etkili olması için borçlunun itirazını ispat etmesi gerekmez. Kanun hükmü gereği takip kendiliğinden durur. Borca itiraz takibi kendiliğinden durduracağından alacaklının itirazı hükümden düşürmesi gerekir. Hükümden düşürme iki şekilde olur. Birinci şekle göre, alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren 6 aylık hak düşürücü süre içerisinde, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yazılı veya sözlü olarak başvurup itirazın kaldırılmasına karar verilmesini talep eder. İcra mahkemesinde ilk ispat külfeti alacaklıda olup, alacaklı bu külfetin gereğini yerine getiremez ise itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilir. Alacaklı takip konusu alacağın varlık ve miktarını İİK m.68 normuna uygun belgelerle ispat ederse borçlu da kendi itiraz sebebini aynı şekilde ispat etmelidir. Bir belgenin 68 normuna uygun belge olması için, alacaklının elinde kayıtsız şartsız belirli miktar para borcu ikrarını haiz senet olması ve ayrıca bu senet altındaki imzanın borçlu tarafından ikrar edilmiş veya noterlikçe tasdik edilmiş ya da kanun hükmü gereği o takip bakımından borçludan sadır sayılmış bulunması gerekir. Kambiyo senedine mahsus haciz yoluyla takipte ödeme emrine itiraz satıştan başka hiç bir icra takip işlemini durdurmadığı için borçlu, mallarının haczini veya haczedilen paranın alacaklıya ödenmesini önlemek için, icra mahkemesinden icra takibinin geçici olarak durdurulmasına karar verilmesini isteyebilir. İcra mahkemesin, kendiliğinden de icra takibinin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir. Olayda borca itiraz söz konusudur. İcra hâkimi, borçlunun itiraz dilekçesine ekli olarak verdiği belgelerden (veya kambiyo senedinin üzerindeki ve arkasındaki yazılardan) borcun itfa edildiği veya ertelendiği veya kambiyo senedinin metninden alacağın zamanaşımına uğradığı veya borçlunun borçlu olmadığı kanısına varılırsa, duruşmadan önce itirazın esası hakkındaki kararına kadar, icra takibinin geçici durdurulmasına karar verebilir. Borçlu itirazın esas hakkındaki incelemesinde, itirazını

resmi bir belge veya imzası alacaklı tarafından ikrar edilmiş bir adi belge ile de ispat edebilir. Borçlunun ibraz ettiği adi belge altındaki imza alacaklı tarafından inkâr edilirse, icra hâkimi imza inkârını İİK m.68/a daki usule göre inceler. Borçlu itirazının ispatını kambiyo senedinin üzerindeki veya arkasındaki yazı ile de (bu yazının altında alacaklının imzası bulunmasa bile) ispat edebilir. (10 PUAN) 3) Alacaklı şirket lehine takip kesinleşip haciz isteme hakkının doğduğu aşamada borçlu Betül vefat etmiştir. Medeni yargılamadaki taraf ehliyeti icra takiplerinde de aynen geçerlidir ve maddi hukuktaki hak ehliyetine tekabül eder. Davanın açılmasından sonra veya takibin başlatılmasından sonra vefat eden birisi aleyhine dava açıldığı veya takip yapıldığı anlaşılırsa taraf eksikliği sebebiyle davanın veya takibin devamı mümkün değildir. Takibin başlamasından sonra borçlunun vefatı halinde İİK m.53 gereği takip öncelikle üç gün tehir edilir. İİK m.53/f.2 deki şartlar mevcutsa alacaklı isterse başlamış olan takibi aynen terekeye karşı devam ettirebilir. İcra ve İflas Kanunumuzun 53. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca, İcra takibi sırasında borçlu öldüğünde tereke henüz taksim edilmemiş veya resmi tasfiyeye tabi tutulmamış yahut mirasçılar arasında aile şirketi tesis olunmamışsa borçlu hayatta olsaydı hangi usul tatbik olunacak idi ise terekeye karşı ona göre takip devam eder. Takibin mirasçıya karşı devam edebilmesi ancak rehinin paraya çevrilmesi veya haciz yollarıyla kabildir (İİK m. 53/f.3). Olayımız bakımından değerlendirdiğimizde, borçlunun sağlığında başlayan takip ölümü halinde terekenin bütünlüğünün korunması şartıyla terekeye karşı devam edecektir. Terekenin tüzel kişiliği bulunmadığından mirası reddetmeyen tüm mirasçılar takibin borçlu tarafında yer alacaklardır. Bunların terekeyi temsilen takibe devam etmeleri zorunludur. Tereke takibi sözkonusu olduğundan alacak sadece terekedeki mal ve alacaklardan karşılanacaktır. Mirasçıların şahsi malvarlıklarına ise başvurulamayacaktır. Eğer bu şartlar mevcut değilse veya alacaklı terekeyi takip etmek istemezse, daha sonra mirasçıların mirası kabul edip etmediği belirlenir. Eğer mirasçılar mirası reddetmemişlerse ve alacak bir para ise, murisin para borçlarından mirasçıların müteselsilen mesul olmalarından dolayı, alacaklı isterse mirasçılardan birini, birkaçını veya tamamını takip edebilir. Alacak paradan başka bir şey ise, bu defa mirasçılar arasında bu şey üzerinde iştirak halinde hak sahipliği olduğundan alacaklının, mirasçıların tamamını birlikte takip etmesi gerekir. Olayımızda ise bir para borcu söz konusu olduğundan, mirasçıların bu borçtan müteselsil sorumluluğu söz konusu olur ve alacaklı isterse mirasçılardan birini, birkaçını veya tamamını takip edebilir. (10 PUAN) 4) Olayımızda borçlunun mirasçısı ve eşi Bülent vefat eden eşinin böyle bir borcunun bulunmadığına ilişkin bu aşamada bir dava açmayı düşünmektedir. Davacının, davalının para alacağının hiç doğmadığını veya sonradan sona erdiğinden artık mevcut olmadığını iddia ederek davalıya karşı bir borcunun mevcut bulunmadığının tespitini talep ettiği davalara menfi tespit davaları denir. Menfi tespit davaları; icra takibinden önce açılan menfi tespit davaları ve icra takibinden sonra açılan menfi tespit davaları olarak ikiye ayrılır. Olayımızda ise icra takibinden sonra açılan bir menfi tespit davası söz konusudur.

Kural olarak menfi tespit davası borçlu olduğu iddia edilen kimse tarafından açılır. Borçlu, icra takibinden sonra da borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilir (İİK m.72/1). Olayımızda borçlu Betül vefat etmiştir. Bu nedenle 3. Soruda da açıkladığımız şartlarla takibe mirasçılara veya terekeye karşı devam edilebilmesi mümkündür. Bu nedenle borçlunun mirasçısı ve eşi Bülent, ilgili takipte borçlu tarafında yer alabilecektir. Menfi tespit davasının açılabilmesi için borçlunun hukuki yararın bulunması gerekir. Hukuki yararın bulunduğunun kabul edilebilmesi için, borçlunun, alacaklının cebri icra tehdidi altında bulunması gerekir. Ancak bir hususa dikkat etmek gerekir ki, Takibin mirasçıya karşı devam edebilmesi ancak rehnin paraya çevrilmesi veya haciz yollarıyla kabildir (İİK m. 53/f.3). Bu nedenle, haciz yoluyla takip ya da rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip dışındaki hallerde, takip mirasçıya karşı devam edilemeyeceğinden, artık menfi tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmayacaktır. Zira, bu hallerin dışındaki hallerde, murisin mirasçılarına karşı en baştan takibe girişilmesi gerekeceğinden, ilk takibe onlara karşı devam edilmesi mümkün olmayacaktır. İcra takibinin kesinleşmesi ve borçlunun mallarının haczi yoluna gidilebilecek olması durumunda, borçlunun takip konusu alacaktan dolayı borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit davası açması gerekmektedir. İcra takibinin sırasında menfi tespit davası takip konusu para alacaklıya ödeninceye kadar açılabilir. Takip konusu para alacaklıya ödenmişse, menfi tespit davası değil istirdat davası açılması söz konusu olur. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davası sonucu takip kendiliğinden durmaz. Menfi tespit davasına bakan mahkeme de ihtiyati tedbir yolu ile dahi icra takibinin durdurulmasına karar veremez (İİK m.72/3, c.1). Alacaklı, alacağını tahsil edinceye kadar takibe devam edebilir. Ancak bu durumda borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın % 15 inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir (İİK m.72/3, c.2). Takip sırasında alınan ihtiyati tedbir kararı takibin devamına engel olmayacağından, alacaklının talebi üzerine haciz yapılıp genel talep üzerine mallar paraya çevrilir ve mahcuz mal bedeli icra dairesinin banka hesabına yatırılır. İhtiyati tedbir kararı sadece bu paranın icra dairesinin banka hesabından alacaklının banka hesabına aktarılmasını önler. Kural olarak, icra takibinin açılmasından sonra menfi tespit davası açan borçlu, alacaklının gecikmeden doğan zararlarını karşılamak ve takip konusu alacağın %15 inden aşağı olmamak şartıyla göstereceği teminat karşılığında ihtiyati tedbir yolu ile mahkemeden ancak icra dairesinin banka hesabına giren paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilmekle birlikte, mallarının haczedilmesini ve satılmasını önlemek için, alacağın tamamını karşılayacak parayı icra dairesine ödeyip, bu paranın alacaklıya verilmemesi için menfi tespit davasına bakan mahkemeden ihtiyati tedbir kararı almak da isteyebilir. Borçlunun mallarının haczedilmesinin veya satılmasının ihtiyati tedbir nedeniyle durdurulabilmesi için, alacağının tamamını karşılayacak miktarda parayı nakit olarak icra dairesine yatırılması gerekir. Banka teminat mektubundan veya paradan başka bir teminat gösterilerek, haczin veya satışın durdurulması sağlanamaz; ancak ihtiyati tedbir kararı alabilmek için gerekli olan % 15 lik teminat için para

dışında da teminat gösterilebilir. Uygulamada bu şekilde alacağın tamamının karşılanması ve %15 lik teminatın da yatırılması durumunda (%100 + %15), borçlunun mallarının haczinin ve satılmasının durdurulmasına karar verilmektedir. (10 PUAN) 5) Sorunun ilk kısmında borçlu Betül ün emekli maaşlarının yatırıldığı (A) Bank hesabındaki 50.000 TL nin onun vefatından sonra haczinin mümkün olup olmadığı sorulmaktadır. SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığını tek çatı altında düzenleyen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu nun 93. maddesine göre; bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu düzenlemeye göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir. Söz konusu düzenlemeden anlaşılacağı üzere 5510 sayılı Kanun kapsamına giren emeklilerin aldıkları aylık ve ödenekler borçlunun açıkça muvafakati olmadıkça haczedilemez. Ancak sorumuzda borçlu Betül ün hesabındaki paranın ölümünden sonra haczedilip haczedilemeyeceği sorulmaktadır. Takibin seyri sırasında borçlunun ölümü halinde takibin konusunu teşkil eden borç tereke ile birlikte mirasçılara intikal eder. Takibin seyri sırasında borçlunun ölümü halinde 3 gün (İİK m. 53/I) ve 3 aylık (TMK m. 606) talik sürelerinin geçmesinden sonra alacaklı mirası kabul eden mirasçılara karşı takibe kaldığı yerden devam edebilir ya da isterse mirasçılar yerine sadece terekeye karşı da takibe devam edebilir. Betül ün ölmesi ile banka hesabındaki para artık terekeye dâhil olarak mirasçılarına geçeceğinden haczi mümkün olacaktır. Borçlunun bankada mevduat hesabında bulunan parasının haczinde İİK m. 89 prosedürü takip edilmelidir. Bu durumda icra müdürü, bankaya birinci haciz ihbarnamesi gönderir. Bu ihbarnamede bankanın bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödeyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını bildirir. Üçüncü şahıs borcu olmadığı, malın yedinde bulunmadığı, ihbarnamenin tebliğinden önce borç ödenmiş olduğu gibi iddialarını haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine yazılı veya sözlü olarak bildirmelidir (İİK m. 89/II). Bu şekilde itiraz etmezse mal yedinde veya borç zimmetinde sayılır ve kendisine ikinci haciz ihbarnamesi gönderilir. Bu ihbarnamede itiraz etmediği için malın yedinde veya borcun zimmetinde sayıldığı bildirilir. Ayrıca üçüncü şahsa ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunmazsa zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi veya icra dairesine teslim etmesi istenir. İtiraz etmeyen ve parayı icra dairesine yatırmayan teslim etmeyen üçüncü şahsa on beş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut menfi tespit davası açması aksi takdirde zimmetinde bulunan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirir. Üçüncü şahıs haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse alacaklı üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın İİK m. 338/I e göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkûm edilmesini isteyebilir. Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahsın İİK 338. maddeye göre

cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkûm edilmesini isteyebilir. İcra mahkemesi tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder. Birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerine karşı müracaat haklarını süreyi geçirmek suretiyle kaçırmış üçüncü şahıslara, üçüncü bir bildirimle menfi tespit davası açma hakkı tanınmaktadır. Buna ilaveten İİK nın 89. maddesinin üçüncü fıkrasına göre açılacak olan menfi tespit davalarının maktu harca tabi olması benimsenmiştir. Üçüncü şahıs, kusuru olmaksızın bir mani sebebi ile müddeti içinde haciz ihbarnamesine itiraz etmediği takdirde İİK nın 65. madde hükmü uygulanır. Her halde, üçüncü şahıs borçlu ile kötü niyetli alacaklıya karşı dava açarak ödemek zorunda kaldığı paranın veya teslim ettiği malın iadesini isteyebilir. Haciz ihbarnamesi şubeye tebliğ edilmişse beyanda bulunma mükellefiyeti de yalnız ihbarnameyi tebellüğ eden şubeye aittir. Ancak haciz ihbarnamesi borçlunun hak ve alacaklarının bulunduğu bir tüzel kişinin veya müessesenin tüm şubelerini kapsayacak şekilde merkezine tebliğ edilmişse, söz konusu merkez tüm şubeleri veya birimlerini kapsayacak şekilde beyanda bulunmakla yükümlüdür (İİK m. 89/VII). (10 PUAN) 6) Türk Hukuku nda İİK m.43 e göre, borçluya karşı iflas yoluyla takip yapabilmek için, borçlunun iflasa tabi kişilerden olması gerekir. Hukukumuzda kural olarak tacirler iflasa tabidir ve kimlerin tacir sayılacağı ise TTK da düzenlenmiştir. İflas yolu ile takip, TTK gereğince tacir sayılan veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlara göre tacir olmadıkları halde iflasa tabi bulundukları bildirilen gerçek ya da tüzel kişiler hakkında yapılmaktadır. TTK 18. maddeye göre, tacir her türlü borcu için iflasa tabidir. Söz konusu olayımızda Betül ticari iletmesi dolayısıyla tacir sayılacağından iflas yoluyla takip edilebilecektir. İflas yolu ile takipte yetkili merci borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer icra dairesidir (Tekirdağ) (İİK m. 154/I). Borçlu ile alacaklı yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmişlerse o yerin icra dairesi dahi iflas takibi için yetkili sayılır. İflas davası için yetkili merci ise borçlunun muamele merkezi asliye ticaret mahkemesidir (Tekirdağ). İflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır (İİK m. 154/II). Borçlusunu kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ile takip etmek isteyen alacaklı, bu takip yolunu seçtiğini takip talebinde açıkça belirtmelidir. Elinde kambiyo senedi bulunan alacaklı iflasa tabi olan borçlusunu kambiyo senedine dayanan iflas yoluyla takip etmek zorunda olmayıp, genel iflas yoluyla da takipte yapabilir. Alacaklının takip talebi üzerine icra dairesi borçluya bir ödeme emri gönderir. Borçlu kendisine gönderilen ödeme emrine adi iflas yolu ile takip için yedi, kambiyo senedine dayanan iflas yolu için beş gün içinde itiraz edebilir. Borçlu ödeme emrine müddeti içinde itiraz etmemişse alacaklı bir dilekçe ile borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden borçlunun iflasına karar verilmesini isteyebilir.

Borçlu ödeme emrine müddeti içinde itiraz etmişse takip durur. Bu takdirde alacaklı itirazın kaldırılması ile borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinden isteyebilir. Alacaklının iflas talebi üzerine ticaret mahkemesi icra dosyasını celp eder ve basit yargılama usulüne göre duruşma yaparak iflas talebini ve itirazları tetkik eder ve sonuçlandırır. İflas davasına bakacak olan mahkeme resen veya talep üzerine alacaklıların haklarının ihlal edilmesini önlemek için koruyucu tedbirleri alır. Borçlu ödeme emrine karşı itiraz etmemiş veya itiraz etmiş olup da itirazları mahkemece kaldırılmışsa mahkeme yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcunu ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya emreder. Borçlu depo emrini ifa etmekten imtina ederse ilk oturumda iflasına karar verilir. İflas, mahkemenin verdiği hükümle açılır. Mahkemece bu konuda verilen nihai karar, tebliğinden itibaren on gün içinde temyiz edilebilir. İflas kararı iflas dairesine bildirilir. Daire kararı kendiliğinden ve derhal tapuya, ticaret sicil memurluğuna ve diğer gelen yerlere bildirir. Daire ayrıca kararı yurt içindeki tirajı en yüksek beş gazeteden biri ile birlikte iflas edenin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki bir gazetede ve ticaret sicil gazetesinde ilan eder. İflas kararı ile borçlunun cebri icraya tabi olan bütün mameleki bir özel mamelek teşkil eder. Buna, iflas masası denir. İflasın açılması kararı kendisine tebliğ olunur olunmaz iflas dairesi, müflisin mallarının defterini tutmaya başlar ve bu malların muhafazaları için lazım gelen tedbirleri alır. Defter tutma işleminden sonra iflas dairesi tasfiyenin adi şekilde yapılıp yapılmayacağına karar verir. İİK nın 208. maddesine göre; iflas dairesi iflas kararının kendisine tebliğinden itibaren en geç üç ay içinde tasfiyenin adi veya basit şekilde yapılacağına karar vermek zorundadır (İİK m. 208/III). Tasfiye adi şekilde yapılacaksa, iflas dairesi İİK 208. maddeye göre vereceği karar tarihinden itibaren en geç on gün içerisinde keyfiyeti İİK 166. maddenin ikinci fıkrasındaki usul ile ilan eder (İİK m. 219/I, c.1). İlanda, alacaklılar bu ilandan itibaren on gün içinde toplanmak üzere toplantıya çağrılacaktır. İİK m. 177 vd. maddelerinde doğrudan iflas halleri düzenlenmiştir. Doğrudan iflas hali söz konusu olduğunda alacaklı doğrudan ticaret mahkemesine başvurup borçlunun iflasını isteyebilir. Bu hallerden birisi borçlu hakkında ilama müstenit bir takip yapılmış yani icra emri gönderilmiş ve süresi içinde ödememiş ise bunun için de alacaklı doğrudan mahkemeye müracaat ederek borçlu hakkında iflas kararı verilmesini talep edebilir. Ancak bunun için borçlunun İİK m. 36 gereğince Yargıtay dan icranın durdurulması kararı almamış olmalıdır. (10 PUAN) 7) Bilindiği üzere, borçlu ilamsız icra yoluyla takipte takibe itiraz etmiş işe, bildirmiş olduğu itiraz sebepleri ile bağlıdır. Yani, itirazın kaldırılması davasında yeni sebepleri ileri süremez.

Ancak, iflas yoluyla takipte borçlu ödeme emrine itiraz etmiş ancak bir sebep göstermemişse, daha sonra asliye ticaret mahkemesinde açılan iflas davasında bu sebepler ile bağlı değildir. Burada akla gelebilecek bir diğer soru, eğer borçlu iflas yoluyla takipte hiç itiraz etmemişse, acaba iflas davasına bakan mahkemede ödeme emrinden önceki itiraz sebeplerini ileri sürebilecek midir? Burada soruyu ikiye ayırarak cevaplandırmak gerekir. Eğer bu itiraz sebepleri ödeme emrinin tebliğinden önce var olan itiraz sebepleri ise, bu defa iflas davasında bunları ileri sürememesi gerekir, aksi takdirde borçlunun itiraz etmesi ile etmemesi arasında fark olmayacaktır. Ancak, ödeme emrinin tebliğinden sonra ortaya çıkan itiraz sebepleri varsa borçlu, iflas davasında bunları ileri sürebilmelidir. Bu açıklamalar doğrultusunda olayımıza dönecek olursak borçlu daha önce takip aşamasında ödeme emrine itiraz etmiş fakat borcun ödendiğine ilişkin savunmalar da bulunmamışsa daha sonra asliye ticaret mahkemesinde açılan iflas davasında bu itirazını ileri sürebilir. Ancak borçlu takip aşamasında hiç itiraz etmemişse borcun ödendiğine ilişkin itirazlarını, bu itiraz sebebi ödeme emrinin tebliğinden sonra ortaya çıkmışsa, iflas davasında bunları ileri sürebilmelidir. İflas açılma anı, hükümlerini doğurması açısından önemli olduğu için kanundaki düzenleme ve Yargıtay ın kararlarına göre saatine varıncaya kadar bu husus açıkça ifade edilmelidir. Burada akla gelen bir soru acaba bu hususta ihmal gösterilmiş ise mesela açılma anı saat olarak belirtilmemişse bunun hukuki sonuçları nelerdir?. Alman Hukuk unda, eğer iflas açılma anı saat olarak gösterilmemişse, kararın verilme tarihi belli olduğu için o günün öğle saati (12:00) iflasın açılma anı olarak kabul edilecektir. Bizim kanunumuzda ve mehaz İsviçre İcra ve İflas Kanunu nda böyle bir hüküm yoktur. Türk Hukuku nda, Yargıtay ın kararında bozma sebebi olarak gösterilmiştir ki kanaatimizce, sırf bu sebeple kararın bozulması ağır bir müeyyidedir. Dolayısıyla, Alman Hukuku na benzer bir diğer bir durum olması gereken hukuk açışından veya Yargıtay kararları ile kabul edilebilir. (10 PUAN) 8) İcra İflas Kanunu nun 164. maddesine göre, ticaret mahkemesinin vereceği iflas kararına karşı 10 gün içinde kanun yoluna müracaat edilebilir. Ancak, karara karşı kanun yollarına müracaat iflas kararının ilanı ile iflas masasının teşkiline engel değildir. Sadece iflas kararı kesinleşmedikçe ikinci alacaklılar toplantısı yapılamaz. Her ne kadar kanun koyucu iflas kararı için temyiz kanun yoluna ilişkin süreyi düzenlemiş, tashihi karara ilişkin süreyi düzenlenmemiş olsa da, bu karara karşı karar düzeltme imkânının bulunduğunda tereddüt etmemek gerekir. Burada ki diğer bir soru, tashihi karar süresinin ne kadar olacağıdır. Kanun koyucu bu hususu düzenlememiş olsa da, Yargıtay uygulamasında temyiz süresine paralel olarak, bu halde de sürenin 10 gün olduğu yönünde kararlar mevcuttur. Hükmün icrası açısından soruyu inceleyecek olursak; bu karara karşı İİK m. 36 anlamında tehiri icra kararı istenip istenemeyeceği hususunda her iki yönde de fikir söylenebilir. Çünkü İİK m. 164 yapılabilen ve yapılamayan işlemleri zikrettiği için borçlunun kendi aleyhine olacak bir kısım işlemleri engelleyebilmek bakımından tehiri icra kararı istenebileceği söylenebilir. Kanun un açıkça men etmemesi ise, bu fikre kuvvet verir. Diğer taraftan kanun koyucunun yapılamayacak işlemleri zikretmesi ve iflas kararının inşai özellikleri tehiri icra istenmesinin engel olduğu fikrine kapı açmaktadır. Kanaatimizce, iflas yargılaması, kendine

mahsus özellikleri, kanundaki özel düzenleme, iflas kararının niteliği bu hususta tehiri icra kararının istenmesine engel olduğu şeklinde yorumlanmalıdır. Ayrıca, iflas davası takibin bir devamıdır ve verilen iflas kararı takiben devamına cevaz verir niteliktedir. Bu aşamadan sonra genel hükümlere bir atıf bulunmadığı için genel düzenleme olan 36. Maddeyi burada uygulamamak gerekir. (10 PUAN) METİN SORULARI: 1) İcra iflas hukuku şekli hukukun bir parçasıdır. Günlük hayatta şekli hukuk devamlı karşımıza çıkmaz. Ancak günlük hayatta şekli hukukla karşılaşmamamız, bu hukuk alanıyla hiçbir zaman karşılaşmayacağımız anlamına gelmez. Maddi hukuktan kaynaklanan ihtilafın çözümü için gerekli olan kurumları ve uyulması gereken usulü şekli hukuk düzenler. Borcunu kendi rızası ile ifa etmeyenler veya sözleşmeye dayanan ilişkilerde borcun niteliği ve miktarına ilişkin ihtilaflar her zaman bulunabilir. Herkese karşı ileri sürülebilen ayni bir hakka tecavüz söz konusu olabilir. Bu durumlarda ihtilafların çözümü ve borçlular karşısında alacaklıların haklarını kanun çerçevesinde korumaya ihtiyaç vardır. İhlal edilen hukuk kuralına riayet ve hakkın kanun çerçevesinde himayesi, şekli hukukun devreye girmesini gerektirir. Çünkü bir hakkın yerine getirilmemesi veya ihlali halinde özel hukuk çerçevesinde düşünülen yaptırım, belli kriterlere bağlı kalınarak cebri icranın devreye konulmasıdır. Bugün gelinen noktada, Türk Hukuku nda usul hukukçuları ile maddi hukukçular, çalışma konuları arasında sanki kesin bir ayırım varmış gibi birbirlerinin çalışma alanına yeterli ilgi göstermemektedirler. Şekli hukukçular mecburen, kısmen de olsa maddi hukuku incelemek zorunda kalıyor olsa da, bu şekilde kesin bir ayrım doğru değildir. Nitekim diğer hukuk sistemlerinde, özellikle Alman Hukuku nda, usul hukukçuları usul hukuku kadar, maddi hukukta da ihtisas sahibidirler. Yine bu hususu doğrular şekilde, bazı hukuk sistemlerinde, maddi hukukta, hukuki işlemlerde avukat ile temsil mecburiyeti aranılmaz veya bu kural bazı önemli işlemlerle sınırlı tutulurken, şekli hukukta, usuli işlemlerde birçok konuda avukatla temsil mecburiyeti kabul edilmiştir. İflas hukukundaki düzenlemeler çeşitli şekillerde yapılmaktadır. İsviçre de ve ülkemizde, İcra kanunu ile beraber külli tasfiyenin de aynı kanun içerisinde yer alması söz konusudur. Alman hukukunda külli tasfiyenin cüzi takip usullerinden ayrı olarak düzenlemesi mevcuttur. Amerika da da ABD İflas Kanunu yanında, küçük işletmeler için yeni basit bir usul düzenlenmiştir. İcra İflas Kanunumuzda değişiklikler yapılmıştır. Hüküm sonrası tasfiye işlemlerinde arzu edilen sonuçlar için yeterli düzenlemeler bulunmamaktadır. Cebri İcra Hukukunun Problemleri: *İcra hukukumuzun en önemli problemlerinden biri icra teşkilatı içinde en önemli yere sahip olan icra organlarının yeterince tanımlanmamış olmasıdır. Bunun başında en önemli icra organı olan icra dairleri ve memurlarının hak ve yetkilerinin yeterince tanımlanmadığıdır. Hatta adli teşkilat içinde sayıları ve yaptıkları önemli işlerine rağmen yeterli bir idari düzenlemeye kavuşturulmamıştır. Özellikle mesleğe kabulleri, tayin ve terfileri, yetiştirilmeleri, aranılması gereken nitelikleri bu gün hala yeterli şekilde düzenlenmiş değildir.

*İcra mahkemelerinin görev, yetki, yargılama usulü ve bu mahkemenin verdiği kararların etkileri ve bu kararlara karşı kanun yollarının yeterince açık ve net olarak düzenlenmemiştir. *Yargıtay kararlarında çokça tartışılan ve icra hukukumuzun diğer bir önemli problemi ise haczi kabil mallar ve haczin icrası usulüdür. Bunlardan en önemlisi, devlet mallarının haczi, teferruatın bağımsız olarak haczi ve haline münasip evin haczidir. *Bir diğer problem ise cebri icra imkânlarının nereye kadar genişletebileceği hususudur. Takibi mümkün olduğu kadar çabuk ve emniyetle neticelendirmek gerekir. İcra sözleşmelerinin hangi hallerde ve hangi şartlarla geçerli olacağının belirlenmesi gerekir ki bu duruma göre, icra takip ve tazyikinin kullanılma sınırlarının belirlenmesinde taraf iradelerinin etkisini bilebilmek mümkün olsun. İflas Hukukunun Önemli Problemleri: * Bizde ve İsviçre de borç ödenmezse devam eden duruşmada iflasa karar verilirken (şekli iflas sebebi), Alman hukukunda borçlunun iflasına karar verebilmek için borçlunun gerçekten aciz halinde bulunup bulunmadığına ilişkin yargılama yapılır (maddi iflas sebebi). *Tasfiye prosedürü çok uzun sürmektedir. * İflas kararı verilip dosya iflas dairesine indirilince genellikle hemen İİK m. 120 ye göre müflisin faaliyeti tamamen durdurulmaktadır. Hâlbuki dünya genelinde faaliyetlerin durdurulması değil, işletmelerin çalıştırılması sağlanmaktadır. *Müflisin malvarlığının satışı kül olarak yapılmaktadır. Hâlbuki iktisadi bütünlük bozulmadan kül olarak satış esas olmalıdır. *Tasfiye usullerinin tek bir elde toplanması gerekmektedir. * Birinci ve ikinci alacaklılar toplantısının sıkıntıları vardır. * İflastan sonra işletme ile ilgili mali ve vergisel yükümlülükler ve özellikle vergi beyanlarının durumu açık değildir. * Sıra cetvelinin tanzimi konusunda, rüçhanlı alacaklar ve kamu alacaklarının hem mahiyetleri hem de bunlara ilişkin muhalefet yolları göz önünde bulundurulup yeni bir düzenleme yoluna gidilebilir. *İİK.m.363 vd. temyizi kabil kararlar sayıldığı için temyiz denetiminden geçmeyen işlemler için yer yer farklı uygulama sonuçları ortaya çıkmaktadır. *Uzun süren sıra cetveli, kayıt kabul ve istihkak ve diğer hukuk ve idari davalar sonucu tasfiye işlemleri bekletilmektedir. *Külli tasfiye sürecinde taşınmazların değerlendirilmesi veya bilanço hesabının yapılması hususlarında eksiklikler bulunmaktadır. Bu konularda Sermaye Piyasası Kurulu veya bağımsız denetim kurumları gibi uzman kurum ve kuruluşlara yetki verilmelidir.

*Külli tasfiyede takip yolları ilamsız icrada olduğu gibi iflas yoluyla takipte de ayrı ayrı düzenlenmiştir. Bu takip çeşitleri çok az farklılıklarla çeşitlendirilmiştir. Halbuki hem cüzi hem külli icrada bunlar birleştirilebilir. Yine bunun gibi külli bir yapılanma usulü olan konkordato ve yeniden yapılandırma gibi iflas hukuku kurumları şu anda işlemez haldedir. Bu kurumlar birlikte yeniden ele alınmalı ve işlevsellik kazanacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. *Cüzi icrada olduğu gibi külli icrada da malvarlığının satışı, kıymet takdiri ve satış hazırlıkları işlemleri ve satış sonrası ihalenin feshi prosedürleri yeniden ele alınmalı, satış şekilleri de dahil olmak üzere bütün prosedür yeniden düzenlenmelidir. (5 PUAN) 2) İcra organlarının kararlarına karşı hukuki çareler: Şikâyet, takibin usulüne uygun yürütülüp sonuçlandırılması maksadı ile icra organlarına tanınmış yetki ve mükellefiyetlerin hukuka aykırı olarak kullanılması sonucu, icra hukuku ilkeleri çerçevesinde ilgililerin müracaat ettiği bir hukuki çaredir. Şikâyet, icra müdürünün veya takipte görevli diğer daimi veya geçici icra organlarının -mesela iflas dairesi memurlarının, iflas idaresi yetkililerinin, konkordato komiseri gibi- takibin devamında ve icra ve iflas işlemlerinin inkişafında görev alanların kendiliğinden gözetmeleri gereken bir hususa uymamaları sonucu yaptığı işlemlerin hukuka uygun hale getirilmesi için müracaat edilen bir yoldur. Şikâyette konu icra organlarının işlemidir. Kanunun, hallini mahkemeye bıraktığı istisnalar dışında icra ve iflas dairesinin yaptığı muameleler hakkında; - kanuna muhalif olması halinde, - hadiseye uygun bulunmaması durumunda; işlemin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içinde - bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı; her zaman (süre sınırlaması olmaksızın) şikâyet olunabilir. Taraflardan biri ya da üçüncü şahıs şikâyette bulunabilir. Şikâyet üzerine inceleme yapmaya yetkili merci icra mahkemesidir. Bu icra mahkemesi, icra dairesinin bağlı bulunduğu yer icra mahkemesidir. Şikâyet sebeplerinden icra dairesinin yaptığı işlemin kanuna muhalif olması veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı şikâyet süresi bu işlemin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gündür. Şikâyet, bir hakkın yerine getirilmemesi veya bir hakkın sebepsiz sürüncemede bırakılması durumunda süresizdir. Şikâyet konusu işlemin kamu düzenine aykırı olması halinde de, şikâyet süreye tabi değildir. Bu durumda şikâyetin, süreye bağlı tutulmamasındaki neden, yapılan işlemin hükümsüz olması, yani mutlak butlanla batıl olmasıdır.

Şikâyet üzerine icra mahkemesince ayrıca karar verilmedikçe, şikâyet icra takibini durdurmaz (İİK m.22). İtirazda ise, konu icra organlarının işlemleri değil taraf işlemleridir. Taraf işlemleri ise alacaklı ve borçlu tarafından yapılan işlemlerdir. Hatta genellikle itiraza konu olan işlem alacaklının işlemidir. İtiraza konu olan en önemli işlem ise borçlunun tebliğ edilen ödeme emrine karşı ileri süreceği itirazlarıdır. Borçlu, ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde takibe itirazda bulunabilir. Bu itirazını takibin yapıldığı icra dairesine ya da o yer icra dairesine gönderilmek üzere başka bir yer icra dairesine yazılı ya da sözlü beyanının tutanağa geçirilmesi şeklinde ileri sürebilir (İİK m.62/1). İtiraz dilekçesi icra dairesine verilecek yerde icra mahkemesine verilmişse borçlunun bu itirazı yapılmamış sayılır. İtiraz usulüne uygun olarak yapılmışsa itiraz üzerine başkaca işlem yapılmasına gerek kalmaksızın takip durur. Duran takibi harekete geçirmek için artık aktif olması gereken taraf alacaklıdır. Alacaklı borçlunun itirazının kendisine tebliğinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılması için icra mahkemesine müracaat edebilir (İİK m.68) ya da yine itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali için mahkemede dava açabilir (İİK m.67). Borçlu ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde; a- İcra dairesinin yetkisine, b- Takip konusu alacağa (alacağın varlığına veya miktarına yahut kabili talep olup olmadığına), c- Takip konusu alacağın dayandığı senet altındaki imzaya yönelik itiraz edebilir. Kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu, bu itirazlardan birini veya birkaçını birden yapabilir. Usulüne uyularak yapılan bir itiraz icra müdürünün kararına gerek olmaksızın icra takibini kendiliğinden durduracaktır. İcra müdürü itirazın yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde yapılıp yapılmadığını re sen dikkate alacaktır. İtirazın ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde herhangi bir icra dairesine yapılması yeterlidir Alman Hukuku nda bir ilamsız icra prosedürü yoktur. Yukarıda da izah ettiğimiz şekilde Mahnverfahren olarak adlandırılan ve bizdeki ilamsız icraya benzeyen sistemde ise, İsviçre- Türk Hukuku nda olduğu gibi, itiraz ve şikâyetleri tetkik edecek müstakil bir teşkilat ihdas edilmeyip bunların tetkiki vazifesi mahkemelere bırakılmıştır. Alman Hukuku nda İcra Organlarının Kararlarına Karşı Hukuki Çareler: a. Şikâyet Şikâyet ne bir şekle, ne de bir mühlete bağlı değildir. Karar için yetkili merci icra mahkemesidir.

b. Acele İtiraz (Sofortige Beschwerde) Acele itiraz icra hukuku prosedürü içinde, duruşma yapılmaksızın verilen kararlara karşı başvurulan bir yoldur. İcra mahkemesinin şikâyet üzerine verdiği kararlara karşı bu yola gidilebilir c. İcraya Karşı Dava İsviçre de icra mahkemesine denetim makamı adı verilmektedir. Bu denetim Türk hukukundaki düzenlemeden daha ileridir. İcra mahkemesi denetim yetkisine dayanarak şikayet yoluyla bir uyuşmazlık kendisine gelmemişse de kendisi somut olayda bir usulsüzlük tespit etmişse müdahale ederek işlemi iptal edebilir.türk hukukundan farklı olarak İsviçre hukukunda özellikle iki dereceli icra mahkemesinin bulunduğu kantonlarda icra mahkemesi mahkemeler gibi bağımsız değildir, üst mahkemenin talimatıyla çalışır. Ayrıca, icra mahkemesine itirazları inceleme, karar bağlama ve istihkak davalarına bakma yetkisi verilmemiştir. İcra İflas Hukukundaki icra organlarının kararlarına karşı geçici hukuki himaye çeşitleri: -Şikayet üzerine takibin durdurulması -Gecikmiş itiraz üzerine takibin durdurulması -Menfi tespit davasında alınabilecek ihtiyati tedbir kararları -İstihkak iddiası ve istihkak davasında ihtiyati tedbirler -İhalenin Feshi davasında alınabilecek ihtiyati tedbir kararları -Kambiyo senetlerine dayanan haciz yoluyla takipte ihtiyati tedbir kararları -İflasın ertelenmesi prosedüründe ihtiyati tedbirler -İflas dairesinin görevi uyarınca icra mahkemesine müracaatla itiraz ettiği hallerde ihtiyati tedbirler -İflasta sıra cetveline itiraz üzerine alınabilecek ihtiyati tedbirler -Paraların dağıtılması aşamasında alınabilecek ihtiyati tedbirler -İptal Davalarında ihtiyati tedbirler -Konkordato Prosedüründe alınabilecek ihtiyati tedbirler İhtiyati tedbir kararlarına karşı kanun yolları İBK ile kapatılmıştır. (5 PUAN)