aydabir. OCAK 15 UÇURUMDA AÇAN ÇİÇEKLER MEKÂN YAȘAM BAȘLARKEN AYDABİR VAPURU KALKIYOR! TACİZCİNİN ELLERİ, ȘAHİTLERİN GÖZLERİ

Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.



Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz.

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;

ALTIN KALPLİ ÖĞRETMENİM

Kahraman Kit Misafirlikte

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Aşşk Kahve ve Laduree

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Motelimiz, 7 iki kişilik oda, 2 üç kişilik oda ve 3 bungalowdan oluşuyor. Bungalowlarda 2 yatak odası ve 4 yatak var.çocuklu Aileler için çok ideal

Herkese Bangkok tan merhabalar,

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Kadınların Çalışma Deneyimleri

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

OKULUMUZDAN HABERLER. -Çakma Külkedisi. Okulumuzda yoğun bir sınav haftası geçti. Bu sayımızda sizden gelenler daha çok yer vereceğiz.

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Bu kitabın sahibi:...

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

7AB 2 nd SEMESTER TURKISH FINAL REVIEW PACKET. 1. A: Adın ne? B:... a) Adım Alex b) Adın Alex c) Adımız Alex d) Adları Alex

Ceviz ile ilgili siz değerli ziyaretçilerimizle,anısının küçük fakat izlerinin çok büyük olduğu ceviz başlangıç öykümü paylaşmak istiyorum!

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, Haberleri, ).

DALKARA'DAN PAZARCIK TA GÖVDE GÖSTERİSİ

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

10SORUDA AİLE SİGORTASI

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi


66 Fotoğrafçı Etkinlik Listesi. 52 Haftalık Fotoğrafçılık Yetenek Sergisi

tellidetay.wordpress.com

Transkript:

aydabir. OCAK 15 Aslı Yazagan Renkli ortamlarda çalıșacak kadar șanslı olmayabilirsin. Asıl olan çalıștığın yeri renklendirebilmekte... -aydabir fotoğraf yarıșması birincisi 01 BAȘLARKEN UÇURUMDA AÇAN ÇİÇEKLER MEKÂN YAȘAM AYDABİR VAPURU KALKIYOR! TACİZCİNİN ELLERİ, ȘAHİTLERİN GÖZLERİ GARİPÇE HİKAYELER GÜRSEL TEKİN SIMPLICITY 1

aydabir. bir Genç İși Kooperatif girișimi Bilirim benden önce duyulmuș bu keder Benden sonra da duyulacak Benden önce söylenmiș bunların hepsi bin kere Benden sonra da söylenecek -Nazım Hikmet, Severmișim Meğer Katkı Sunanlar editor@aydabirdergi.com reklam@aydabirdergi.com Berkin Șafak Șener (İdari ve Mali Editör) Semuhi Sinanoğlu (İçerik Editörü) Burçin Ceren Olçum (Tasarım Editörü) Yusuf Can Gökmen (Dıș İlișkiler Editörü) Baran Bayraktar (Teknik İșler Koordinatörü) Cansu Canbaz (Söyleși ve Medya Koordinatörü) Elif Özgür (Sosyal Medya Koordinatörü) Emre Bostancı (Görsel Danıșmanı) Ezgi Mutluer (Görsel Danıșmanı) Sinemis Temel Elif Yılmaz Ayșe Su Polat Arda Can Tekin Doğa Can Coșar Bilgenur Baloğlu İlke Șahin SIMPLICITY 4

Bașlarken... SEMUHİ SİNANOĞLU @semuhi 5 SIMPLICITY 1bekleyenleri, Onu bunu bırak da bu derginin bekâra ev vermeyenleri, durduğu yeri söyle bize! Kapıcı Cemal Abiyi, kestaneci Murat ı, mahallenin büyüğü Merih amcayı Aydabir i eline ilk defa alan kișinin görelim, onları duyalım istedik. cevabını arayıp duracağı șey bu olsa gerek. Sanırım düșünce dünyamızda Yanlıș anlamayın, n olur, bu bir bir Yeșilçam izdüșümü bu. Aç kalırız, memleket güzellemesi değil. belki ölürüz, ama asla yıkılmayız biz! Allah ım bu senin ateșin! deyip ateș Gerekirse durduğumuz yerde can tutușturanlar da sahici bizim için, veririz. Cüneyt Arkın hayatlarımızda mahallenin namusunu koruyan sandığımızdan daha fazla etkili, civanlar da. Eğer siyaset bugüne, farkında değiliz. adilce ve insanca yașamaya dairse, sahi biz kimiz? diye dönüp bakmak Bir manifesto yazacak halimiz yok istedik aynaya. Bir demet uçurumda burada. Bu derginin emekçileri açan çiçektir, elinizde tuttuğunuz. arasında (aaa emekçi dedi!) her telden insan var. Kutsal kitaplarımız bile Șimdi güzel bir çay demleyin (sallama olmasın sakın!) ve öyle okuyun farklı bizim. Kimimiz Tanrı nın sözlerine inanır, kimimiz Büyük Saat e. Ama bu kısa sahici hikâyeleri. Dergimizin durduğu yer, ince belli çay orta-yolculuk değil bu, varsayın ki bir orta oyunu. Bu sahnede, Nâzım ın bardağınızın yamacı olsun, fazlası dediği gibi, bu memleketin sahici gerekmez bize. insanlarını anlatmak istedik sadece. Sadri Alıșık ın pılısı pırtısı bol Ayrıca indirdiğiniz șu dergi fena kulübe-i ahzanını mesken edinenleri, değildir, üstü kalsın. Kireçburnu nda İsmail abiyle gemi 01

Garipçe Hikâyeler Yol ve köprü, muhafazakâr siyasetin alamet-i farikasıdır. Bizdeki köprü sevdası, biraz Yeșilçam da tüter elbet. SİNEMİS TEMEL @mail Orada garip bir köy vardı uzakta, hani bir tek köprü deyince aklımıza gelen. Fakat kim yașar orada, kim soluk alır, köprü deyince ne düșünür ya da bir tek köprü müdür hayatındaki? Lütfen Tayfun Talipoğlu sesiyle okuyunuz: Evet, bu hafta mıhlama diyarı Garipçe deyiz Recep Abi Recep Abi Bu Köprü Kapanır Müteahhit Bey Bizim aile 4 kușaktır burada. Türkiye nin sayılı balıkçı köylerinden Garipçe. Böyle küçük olduğuna bakmayın, buradaki binalar 150 senelik. Altları hep kayıkhaneydi. 9 seneden beri ișletmecilik yapıyorum ama profesyonel balıkçıyım. 87 de yaptırdığımız 37 metrelik tekne Türkiye deki en büyük balıkçı teknesiydi! Bizim tekneler moderndi de, 87 senesinde teknede kalorifer var, düșünün. Biz bir gittik mi balığa 15 gün sürerdi. Hopa ya balığa gidiyoruz mesela! Neyse, müteahhit geldi buraya köprü için. Köprünün demir aksamıyla uğrașıyor. Konu rüzgâra geldi. Dedim ben balıkçıyım, doğa savașçısıyım. Hayatımız doğayla mücadeleyle geçiyor. Burası belirli zamanlarda kapanabilir, diğer köprüler gibi olmaz. Ben 140 km rüzgâr gördüm, dedim. Bir dakika kalakaldı, o kadar olur mu ya dedi? Sonra biz onun araștırmasını yaptık, tedbirini aldık dedi ama içimden dedim, sen benim külahıma anlat. 02 SIMPLICITY 7

Recep Abi Annem çok sevinmelerin kadınıydı. Bazen sevinince annem gibi, Rengârenk reçeller dizerim kalbimin raflarına. Didem Madak Ben Trabzon Sürmeneliyim, buraya Samsun dan gelin geldim. Görücü usulüyle evlendik, eșim küçük balıkçı benim. Yaklașık 14 senedir buradayım. Bu iși yapmadan önce herkes gibi ben de ev hanımıydım tabii. Sonra ablam burada isteyen restoranlara Samsun dan ürün getirmeye bașladı peynir, tereyağı Kalanları da burada satmak için küçük bir tezgâh açtık. Müșteri artık ürünün devamını istedi. Birken iki, ikiyken üç; müșteri istedikçe mecbur çeșidi arttırıyorduk. Mesela çilek reçelini pișiriyorsam marmeladını da soruyorlar, doğrama portakal varken bazısı Dilimli portakal yaptınız mı? diyor, bu sefer al sana iki çeșit portakal reçeli! Derken ișler bu șekilde büyüdü. Özellikle Cumartesi-Pazar çok yoğun olur bura. Ama șimdi sana bir șey söyleyeyim mi, ben 9. seneme girdim bu iște. Önceden daha yoğundu burası. Önceden bu Garipçe içine arabalar sığmazdı, jandarma gelirdi, bayırdan așağıya iniște yolları keserdiler, Fener e yönlendirirlerdi. Bekleyin bir taraf çıksın, bir taraf girsin derlerdi. Ben köprüden öncesini de biliyorum, o zamanlardaki çok sık gelișler düștü. Köprü, yol çalıșmaları, biraz deniz kirlenmiș; hepsi buna etken. Ayșe Abla (Meydanda ev yapımı ürünler pazarlıyor) 03 SIMPLICITY 8

Garipçe de Mayoyla Gezmeyiniz! Biz 1993 te İstanbul a geldik, 15 senedir de bu restoran var. Bekârken burada ișletmeci olmak eğlenceliydi. Ev üst katta, Koç tan öğrenciler var. Burada gece üçe dörde kadar kâğıt oynuyorduk, muhabbet ediyorduk, tatillere-gezmelere gittik beraber. Hatta ablamın nikâhında dükkânı onlardan birilerine bıraktık, biz nikâha gittik! Ama iște İstanbul da bir dönem bir yer patlıyor, belli bir zaman sonra insanlar bașka mekân bulup oraya gidiyorlar. Kaldı ki insanlar Garipçe ye geldikleri zaman yapabilecekleri bașka bir șey yok. Ağva da mesela köylü öyle bir ortam yapmıș; ben restoran açtım, sen bisikletleri koydun, sen kanoları koydun. Burada kimse ona girmez, zaten 90% balıkçı. Onlar da restoranlardan bile șikâyetçi, insanlar geliyor kalabalık oluyor diye. Ama köprüden değiller, çünkü Tayip Erdoğan köprü olacak dedikten sonra... -Köprüyü sormadan edemeyeceğim. Köprü yararlı olacak mı 10 sene sonra göreceğiz; ben köprüye karșıyım. Ağaçlardan ötürü karșıyım, trafiği düzelteceğini düșünmediğim için karșıyım. Ama Garipçe mahvolacak diye karșı çıkanlar var, orada bir dur! Bu ev yıkılmak üzere, oradaki ev, șuradaki ev yıkılmak üzere ama bir șey yapamıyoruz sit alanı olduğu için. Bunların hiçbiri Garipçe yi mahvetmiyor da köprü mü ediyor! Yani köprüye karșı çıkacaksan Garipçe için karșı çıkma, ormanlar için karșı çık. -Köyün içinde mayoyla gezmeyiniz diye bir yazı var. O niye? Burada Büyük Liman Halk Plajı vardı. İstanbul un en güzel, en temiz plajıydı; șimdi köprüden ötürü kapandı. İnsanlar buradan yürüyerek oraya yüzmeye giderlerdi. Plajın açık olduğu zamanlar köyün gençleri gelir benden güneș gözlüğümü isterlerdi ki baktıkları belli olmasın (gülüyor). Ahmet Abi (Asmaaltı Restoranı nın ișletmecisi ve sahibi) 04 SIMPLICITY 9

İLKE ȘAHİN @mail buyalnızcabirdefterdir Manifesto Bu bir defterdir. Bu defter içi dolu bir defterdir. Bu içi dolu defter içi fotoğraflarla dolu bir defterdir. Bu içi fotoğraflarla dolu defter içi gökyüzü fotoğraflarıyla dolu bir defterdir. Bu içi gökyüzü fotoğraflarıyla dolu defter yalnızca bir defterdir. Bu yalnızca bir defterdir. Buyalnızcabir. Defterin ismi yukarıdaki manifestosundan geliyor. 2 farklı buyalnızcabir defteri mevcut, ilk defterin adı sen hiç gökyüzüne yazdın mı? İkinci defterin adı ise Kars. Tüm defterlere karșı derin duygular beslediğim ve her gün defter kullanan biri olduğum için defter tasarlamak, üretmek istiyordum uzun zamandır. Ve yine uzun zamandır (analog) fotoğraf çekiyordum. Aslında olay bu ikisini birleștirmemden ibaret. Gökyüzü fotoğrafları çekip tabi yalnızca gökyüzü olmaktan çok, içinde çokça gökyüzü barındıran fotoğraflar- bu fotoğraflardan bir seçki yaptım. Ve yaklașık bir buçuk yıl boyunca o seçki bekledi. 2012 nin ilk aylarında kapalı hali 10 cm e 15 cm boyutlarında bir deftere dönüștü. İlk bașta facebook sayfasından șu gün șurada satılıyor diye ilan vererek satıșa çıkarttık*. Daha sonra da İstanbul daki dükkânlarda satılmaya bașlandı. 05 SIMPLICITY 10

İlk alıcılar/kullanıcılar çevremdeki insanlar oldu. Alanların %90 a yakını (tabi ki bu rakam gerçek bir rakam değil) ben bu defteri aldım iyi hoș ama üzerine yazamıyorum çünkü a) bu bir defter değil fotoğraf kitabı b) her yer rengarenk üzerine yazmak zor oluyor c) sayfada boșluk yok ki yazalım diye yorum/eleștiride bulundular. O sıralar arkadașlarım Kars a gidiyorlardı. Ben de dedim ki, Kars ta fotoğraf çeksem bembeyaz olacak çünkü her yer kar! Ve koșa koșa Kars a gittim. Bir hafta içinde 10 makara kadar fotoğraf çekip döndüm. Böylelikle ikinci defteri tasarlamaya bașladım. 16 cm e 23 cm büyüklüğünde, içinde bolca beyaz boșluklar olan ikinci defter Kars da 2012 nin yazına doğru çıkmıș oldu. Yazın böyle üretimlerde bulunan bir kaç kiși birleșip Askı Dükkân adı altında birleștik ve ürünleri pazarda satıșa çıkardık. Ama pazar heyecanımız çok uzun süremedi, okul ve iș hayatlarımız yüzünden (maalesef). Buyalnızcabir adı altında ileriye dönük yapılabilecek tek bir fikrim var, o da buyalnızcabir kullanıcılarına çağrı yapıp defterlerin scan lerini toplamak ve aynı fotoğraf üstüne farklı insanlar neler yapmıș oturup bakmak! Bu kadar. Defterle veya yazıyla ilgili soru sormak veya yorumda bulunmak istiyorsanız: buyalnizcabir@gmail.com. *İlk defterin basım ve tanıtım așamalarında Ezgi Mutluer ile çalıștığımız doğrudur. Șu anda defterlerin satıldığı dükkânlar: Beyoğlu nda -Aponia Design Store -Robinson Crusoe Kitapevi -Gon Kitapevi -Seratonin -Tașkıșla Gülșen Abla Karaköy de -HAM Design Kadıköy de -Torna Sen de farklı olduğunu düșündüğün projelerini @aydabirdergi ye yolla, yayımlayalım! 06 SIMPLICITY 11

Bir Reklamdır 05 SIMPLICITY 12

FEVZİ Ç. @mail Hey Dostum, Senin Sorunun Ne Biliyor Musun? İlginç olduğuna karar verdiğim esnaf sohbetlerini sohbetin ortasına bile gelmiș olsak kaydediyorum arada. Savulun esnaflar! Bu da öyle bir yarısından kaydedilmeye bașlanmıș konușma. İsmim Fevzi Ç., Amerika da Yale Üniversitesi nde okuyorum. İlk dönem, daha pek de Amerika ya alıșamamıștım, kendimi memleketim güzel Ankara ya attım nefes nefese kıș tatilinde. Ocak bașı gibi İncek tarafından taksiye binip Atakule ye gitmem gerekti (acısı hala kalbimde yaradır), arada sırada yaptığım gibi yine taksiciyle muhabbet ilginçleșir gibi olunca çaktırmadan kaydetmeye bașladım. Sadece taksiciyle, esnafla yapıyorum bu iși, insan bir suçlanıyor tabii ama bulunsun iște, isim misim kaydetmiyorum zaten. Neyse, okuyacağınız hikaye de Ankara da, nadiren yapma imkanım olan taksi yolculuklarından birinin transkripsiyonu. İlginç olduğuna karar verdiğim esnaf sohbetlerini sohbetin ortasına bile gelmiș olsak kaydediyorum arada. Savulun esnaflar! Bu da öyle bir yarısından kaydedilmeye bașlanmıș konușma. Kar yağmıștı önceki birkaç gün üst 08 SIMPLICITY 13

üste, Melih in tuzlamacıları nerede tartıșmaları var, ama kar da artık dinmiș, yollarda çamura dönüșler bașlamıș. Ankara ayazı sokakta kim olduğuna bakmadan herkesi kesiyor. Taksici 20 li yașlarının ortalarında ya da sonlarında Sincan delikanlısı tipli bir genç. Eğer karıștırmıyorsam teypin yerinde ekranı mekranı vardı baya film falan izlenen. Para harcamıș aracına yani. Taksicinin sözlerini sansürlemedik, ne dediyse o, haberiniz olsun. Ayrıca klasik taksici muhabettidir, arada monologa dönüyor elbet. Benim de iște o halamın oğlu, zencilerle gavga falan etmiș. Uyușturucu satacan demișler buna. Taksici: Șey, arkadaș ortamı nasıl hep merakımdan soruyorum, Fevzi Ç: iyi ya Taksici: mesela ne bilim sen Türksün seni dıșlıyolar mı öle bi șey yok mu yani? Fevzi Ç: yo o kadar yok da Amerikalılar kendi aralarında takılıyorlar genelde Taksici: e sen nabıyon yalnız mı galyon? Fevzi Ç: Yo, benim de Avrupa dan falan arkadașlarım var, Türkler var. Amerikalı arkadașlarım da var da o kadar çok değil. T: Amerikalılar kendini beğenmiș mi diyosun? F: Yoo çok, ondan değil ya, ne biliyim herkes, kan çekiyo herhalde bilemiycem (4-5 saniye sessizlik) T: Amerika da nasıl hiç bindin mi taksiye? F: Bindim de orda iyice pahalı T: Zenciler yapıyomuș di mi? Komünist pezevenkler, ben, bazılarını sevmiyorum ama neșelilerini seviyorum. T: Hey dostum merhaba, falan. Senin, sorunun ne biliyo musun falan ee yapıyo ya. O lanet kıçının kafandan büyük olması. O lanet kıçına sokayım diycen ıh diycek. Türkçe de bilmiyodur. İște, dil, önemli. Bende hiç dil yok. Fazla yok yani. Derdimi anlatırım heralde de. T: Benim de iște o halamın oğlu, zencilerle gavga falan etmiș. Uyușturucu satacan demișler buna ilk gittiğinde oraya, gel la buraya falan filan. O da demiș ki S.KERİM LA SİZİ. Kikbaksçıydı biliyon mu. Kafayı gözü yarmıș hepsinin. Polis gelmiș. Orda bi șey varmıș ımm (HAH!) kanun! Ya, bura gibi değilmiș yani, kesin ceza alıyomușsun yani. Burda gavga ediyon, komser seni öpüștüryo barıștırıyo geri gönderiyo. Hadi yok bi șey falan, hadi aslan gibisin goçum, olur arkadașlıklar arasında falan. La yarram ne arkadașım amına koyyim, tanımıyom am T: Diyom ya Miami ye gitcem șimdiden planlar yapıyom, davetiye gelcek yazın. Kafama göre gezcem orda ya. Amerikan kızı bulcam kendime șöyle. Güzeller mi? F: Yeaaani, burdan çok farklı değil. T: Holivut nasıl bi yer ki acaba. Orda bi film çevirmeyi düșünüyorum. Taksi 5 i yapacam, taksiyle inicem. Taaxsi 5, seni de, yanıma alıyım böyle, sen dümenden, polis ol iște T: Bizi orda güzel temsil et kardeșim F: Haha tamam T: Atarlı, atarlı konuș onlara F: Eyvallah T: Gerekirse, gelir döveriz yani, dağıtırız orayı. Türk ün böyle bi șeyi var ya hani. 09 SIMPLICITY 14

Tirana People by Charles Roffey / CC BY BERKİN ȘAFAK ȘENER @SafakSener Çay Yok Rakı Verelim Mi? Balkanlar da bir garip ülke Arnavutluk da öğle vakitleri ezan ve çan sesleri birbirine karıșıyor. Bu denli kısa zamanda toplumsal barıșı henüz kırılgan da olsa tesis edebilmiș bir ülke Arnavutluk. Deyim yerindeyse Arnavutluk da Enver Hoca nın külünü bulmak imkansız. Çökmeye yüz tutmuș toplumcu avangard mimarı örnekleri, artık geride yalnız acı tatlı hülyaları kalmıș bir rejime yas tutmakta. Olası emperyalist istilaya karșı ülkenin dört bir yanına serpiștirilmiș binlerce küçük korugan (Arnavutça: bunkeret) kah bașıboșluğuyla kah birer modern sanat objesi olușuyla eskimiș bir paranoyanın bakiyesinden öte ülkedeki yeni hayatın ironik bir temsilini olușturuyor. Kırmızı ıșıklarda durmanın opsiyonel olduğu ülkede günlük yașam fazlasıyla Türkiye yi andırıyor. Ulusal bir gurur vesilesi olan yeșil dağlara ve doğal güzelliklere karșın kent 10 SIMPLICITY 15

sokakları egzoz (on numara yağ?) dumanından muzdarip. Hatta, evet sokaklarda otobüs çığırtkanları bile var. Kent size Aști özleminizi her an giderebilme imkanı sunuyor. Mesela yemeğin üstüne çay içmek gibi bașka șeyleri de özlerseniz çay yok rakı verelim gibi tuhaf cevaplarla karșılașabilirsiniz. Unutmadan, Arnavut rakısı tıpkı Sırplarda olduğu gibi votka tadında. Ama bu lezzet farkı, İșkodralı Arnavutları öğle vakti kent kahvelerinde beyaz peynir ve domates eșliğinde rakılarını yudumlamaktan alıkoymuyor. Güneșin alnı kabağında kerahat vakti demlenen amcaların keyfi anmaya değer. Bu keyfe karșın on küsur yașında çocuklar, omuzlarında pek erkenci bir geçim derdi, ellerinde sigara, yürümektedirler Tiran sokaklarında. Hasılı, kartalların memleketi klișe bir zıtlıklar diyarı olmaktan öte, yeryüzünün hemen her yerine içkin bir gece-gündüz tasviri gibi. Gecesi ayrı mahzun, gündüzü ayrı güzel. Tirana People by Charles Roffey / CC BY 11 SIMPLICITY 16

Fotoğraf: Hamdi Öncel Kendi çektiğin fotoğrafları @aydabirdergi ye yolla yayımlayalım! Bir dalı budanmıș tek bir iğde ağacı. Birçok dalı budanmıș bir küçük șehir: İskilip. 12 SIMPLICITY 17

CANSU CANBAZ @mail Söyleși: Gürsel Tekin Gürsel Tekin in bir kahramanı var mı? Kahramanım yiğit Berfo Ana dır. Oğlunu ararken, otuz yıl boyunca her gün tekrar tekrar öldürülen o cesur kadındır. Yeniden dünyaya gelseniz yine siyasetçi mi olurdunuz? Bunca bürokrasi, resmiyet ve takım elbiseden sıkıldığınız olmuyor mu hiç? Onurumla yașayabileceğim, hakkını verebileceğim her iși yaparım. Siyasetçi doğmadım elbet, Fikirtepe de çaycılığa kadar uzanan birçok mesleğim oldu. Sokakları iyi tanıyor olmam, o beni çok mutlu eden halk adamı yakıștırması bu mesleklerin bana kattığı değerlerdir. Bürokrasinin demir kafesinden sıkılmıyorum diyen yoktur sanırım. En büyük hayaliniz nedir? Kentlerin beton lobilerini yendiği, bozkırların yeșile mahkûm olduğu, Anadolu nun tüm dillerinin özgür olduğu bir Türkiye dir. Yasadıșı dinlemeler Türkiye nin gündeminde epey yer bulmakta, siz de dinlendiğinizi düșünüyor musunuz? Telefonlarım dinleniyor demem așikârı bir kez daha ilan etmek olur. Telefonlarımı dinleyenlere sizin aracılığınızla sesleneyim; beni kulaklarını dört açıp dinlesinler. Gelen telefonlardaki halkın isyanına kulak 13 SIMPLICITY 18

Siyasetçi doğmadım elbet, Fikirtepe de çaycılığa kadar uzanan birçok mesleğim oldu. versinler! İșsizlikten, sömürüden, borç batağından, kentsel dönüșüm adını verdikleri kent sürgünlerinden isyan eden yüzlerce vatandașın sesini belki oradan duyarlar. Arada eșime, yol arkadașıma söylediğim birkaç güzel söze takılırlarsa da ne diyeyim, belki insanlığı, insanlıklarını hatırlatırız onlara CHP çok eleștirildi cumhurbașkanlığı seçimi sürecinde, sağa kayıyor diye. Sizce Ekmeleddin İhsanoğlu doğru bir aday mıydı? CHP kesinlikle sağa kaymadı. Bizim solcularımız AKP ye gitti diye AKP ne kadar sola kaydıysa, bize gelen sağcılar da bizi ancak o kadar sağa kaydırmıștır. Cumhurbașkanlığı seçimlerine gelince, Ekmel Bey, Ortadoğu nun bugün ihtiyaç duyduğu politikaları üretebilecek, bölgeye hâkim önemli bir șahsiyettir. Cumhurbașkanlığı seçimlerinin bu nedenle Ekmel Bey den çok Türkiye nin bir kaybı olduğuna inanıyorum. IȘİD ve benzeri terör örgütlerinin katliam naralarıyla halkları yerinden ettiği Ortadoğu da çözüme katkı sağlayabilecek, bölgede bozulmuș ilișkilerimizi yeniden inșa edebilecek tek isimdi. Sadece Ortadoğu değil küresel siyasete hâkim ve etkili bir isimdi. Ilımlı ve barıșçıl tavrı ile hem Türkiye de, hem de Ortadoğu da ki yangını da söndürebilecek bir iradeye sahipti. Ana dilde eğitim hakkı: Tanınmalı mı? Anadilde eğitim ana sütü gibi helaldir. Türkiye Birleșmiș Milletler Çocuk Hakları Sözleșmesi ne taraf bir ülkedir. Bu sözleșme der ki çocukla ilgili her tasarrufta, her kararda, her yasada, çocuğun yüksek menfaatlerine bakılır. Çocuğun eğitim alması, yoksulluktan kurtulması, özgür bir insan, iyi bir vatandaș olması her șeyden daha önemlidir. Çocuklarımız elbette Türkçe de öğrenecekler. Ancak temel eğitimlerini anadillerinde öğrenebilmelidirler. Aksi halde anadilde eğitim gören çocuğa kıyasla hayata en az beș yıl geriden bașlarlar. Hiç kimsenin bir çocuğun hayatından beș yıl çalmaya hakkı yoktur. 14 SIMPLICITY 19

Bir Reklamdır SIMPLICITY 20

Polis Amca Sarıl Bana DOĞA CAN COȘAR @dogacancosar Ve günün sonunda polis amcalar gelip onlar da bir güzel sarılıyorlar, ama kendi usülleriyle. Yani çevreye vermiș olduğu rahatsızlıktan ötürü kahramanımıza 91 Türk Lirası ceza keserek. Sana güveniyorum. Peki ya sen bana? O zaman sarılsana! İstiklal Caddesi nde bir Eylül ayı. Binlerce insan aynı anda, aynı yolda, bir kol mesafesiyle birlikte yürürken aralarında dağlar olduğuna inanıyor muhtemelen. Ve sonra o isimsiz kahramanımız çıkıveriyor bir anda karșımıza. Elinde kartonu ve göz bandıyla! Belki İstiklal in o temposunda dikkat çekmek isteyen bir çapulcu sanıyor bașta insanlar onu. İstiklal in ortasında bir deli yürek, bir kol uzaklığındaki insanlarla arasında olan mesafelere kızıyor ve gözlerini bağlıyor. Yanında bir karton üzerinde basit bir cümle: Sana güveniyorum, peki ya sen bana? O zaman sarılsana! Kendini sonsuz merhametine bırakıyor karșısındakinin. Açıyor kollarını ve öylece bekliyor ona sevgisini verecek birini. Ne rengini biliyor, ne dilini, ne dinini, cinsel yönelimini. O da nesi! Bir anda insanlar sarıyor bizimkinin etrafını. Sanki ne kadar istiyorlarmıș uzun zamandır tanımadıkları birine güvenlerini ve sevgilerini vermeyi! Sanki bütün renkleriyle bütün memleket oradayız o gün. Birbirinden farklı yüzlerce renk, ses, koku orada. Bıkmıșız artık aramızdaki mesafelerden, sokakta kaygılı yürümekten. Ve günün sonunda polis amcalar gelip onlar da bir güzel sarılıyorlar, ama kendi usülleriyle. Yani çevreye vermiș olduğu rahatsızlıktan ötürü kahramanımıza 91 Türk Lirası ceza keserek. Dünyadan Free Hug örnekleri: Free Hug Kampanyası Free Hug, Fransa Dünyadan Free Hug Örnekleri Free Hug, İtalya 16 SIMPLICITY 21

in ı: 62 b s ı y a s ı y z ola tecavü n e ç e g a ayıtlar k ı 80 s 9 a r n i a ı b r a 9 l l 2 ı 08 y z suçu: ü v a c e 2002-20 t lam ayısı: p s o n t ı ı d s a a k r ğrayan yılları a u 1 a 1 y 0 ı r 2 ı d l 9 200 nsel sa i c a d n ı s ları ara l ı y 0 1 0 2 2005- nde i r e z ü n i 100 bin e zd Ancak yü ı. lmad o i ç t e y a 40 ı șik 17 r e zgi Mutlu on: E İllüstrasy SIMPLICITY 22

Tacizcinin Elleri, Șahitlerin Gözleri AYȘE SU POLAT @AysePo ELİF YILMAZ @dimplelif Editörün Notu: Aslında burada anlattığımızdan daha fazla hikâye dinledik insanlardan. Uğradıkları tacizleri. Ama birçoğu yayımlanmasını istemedi. Dinleyip de yazamamak da bașlı bașına bir hikâyeydi bizim için. Burada derdimiz, kurban bulmuș Reha Muhtar edasıyla mikrofon uzatmak değil. Buna maruz kalan kișilerin bu durumu kabullenmesi, hatta kendinde suç görmesi esas meselelerimizden biri. Çünkü bunu anlatmadıkça, bunu haykırmadıkça devam edemeyiz! Pembe Metrobüs Meselesi Birkaç ay önce Saadet Partisi üyesi kadınlar, Pembe Metrobüs istedikleri için İstanbul Belediyesi nin önünde toplandılar. Konu iki yıldır tartıșılıyor. Bu talep haklı olarak eleștirildi. Kamusal alanı bir tacizciye özgür, hak kılmakla, dolayısıyla art niyetle suçlandı. Fakat bunu bir kadın istediğinde Kimin niyetini sorguluyoruz? sorusu hâlâ havada. Pembe Metrobüs İstemeyen Kadın Bütün bu taciz olayları hakkında objeye indirgemelerle doludur elbet. hararetli tartıșmalar bașlamıșken Ama pembe metrobüs istemeyen kadını çeșitși hareketleri veya merak ettim, ekșisözlük te bir bașlık vardır, pembe metrobüs istemeyen prensipleriyle tanımlamak yerine, kadın diye. Muadili olan türk kızı onunla konușmak daha farklı elbet. bașlıklarına benzer tanımlamalar, Bireye indirgediğimizde, hiç kimse bir kadının içinde kendini güvende hissedeceği bir baloncuk talep etmesini yargılayamaz. Fakat kamusal alan denilen, müșterek olan bu mekanlarda; o korunmuș, ayrı tutulmuș baloncuklara girmeden dolașabilme hakkını, yani o müștereğin bir parçası olma hakkını ne yapacağınız? Hepimiz çeșitli baloncuklar içerisinde, birbirimize dokunmadan, birbirimizi görmeden yașadığımız bir șehir hayatına doğru çekilirken, konunun sadece cinsel tacize karșı alınacak bir durușla çözülememesidir derdimiz. 18 SIMPLICITY 23

Tacizcimi geçtim, ben bu kadınların arasında mı güvendeyim? -Ne bineceğim ya! -E yani, neden erkeklere ayrı otobüs değil Hatta bir kırmızı metrobüs geçsin, tacize meyli olanlar ona binsin. Kitty Genovese -Bana ne tacizciden! -Ha? Zamanında Amerika da öldürülen O zaman kamuda, o müșterek -Ben de mahremiyetin hiç olmadığı Kitty diye bir kadın vardı. Saatler- alanda neden benden gözlerimi ayrı otobüs minibüs metrobüs isti- ce attığı çığlıklara rağmen, kimse kaçırıyorlar? Otobüsün ortasında bir yorum! evinden çıkıp ya da penceresinden kadını taciz eden adamın mahremi -??? ne olduğuna bakmamıș, çekinmiș, mi olur? Kadın o adamın mahre- -Hiç tacize uğradığında bașka insan- korkmuș, onu sokakta ölüme terk mi midir șimdi? O kim ki ben onun larla göz göze gelmeye çalıștın mı? etmiș. mahremiyim? yorum arkadaș! Tek görebildiğim Peki Allah ın beș altı metrekare Herkes kendi evinde, pencerele- yavșak gülüșüyle kendini tatmin minibüsünde bahaneleri ne abi? rinin ardında televizyon izler gibi etmeye çalıșan o adamın gözleri! Bir Pencereleri, kapıları așmaya gerek davranırken orada, kamu dediğin kere çıngar çıkardın mı, çemkirdin yoktu bana ulașmak için. Bir gözünü șeyin ne anlamı var? mi, sesini çıkardın mı, kimse sana kaldırmak yeterdi. Otobüste minibüste? Ben gelemi- Bugüne kadar tacize uğradığımda, bakmıyor orada! Göz göze gelmiyor. Görmek istemiyor. Çıkardığın Evin içinde gerçekleșen tecavüz ve sesimle yardıma çağırdığımda sesi yok saymak için sanki çok taciz olaylarını, Mahremiyet, gözden duymadılar. Gözlerimle yalvardım, uzaktan geliyormuș gibi, bir adım ırak, ne yapalım? diye bahanelerle bakmadılar. O adamın benim üze- ötesinde kimse kendisinden yardım açıklar devlet erkanımız, dedelerimiz, rimdeki tahakkümünü mahremi- beklemiyormuș gibi davranıyor. teyzelerimiz. Mahrem olana doku- yetle özdeșleștirdiler, kabullendiler. nulmaz, öyle değil mi? Bașkasının Tacizcimi geçtim, ben bu kadınların mahremi kutsaldır. Mahremde olana arasında mı güvendeyim? pembe metrobüs istemeyen kadın: Tacizcisinin ellerine değil, șahitlerinin gözlerine güven(e) meyen kadın. șahit olmak utançtır. 19 SIMPLICITY 24

Kötü olan tacizcinin toplumsal cinsiyet dersi veren bir araștırmacı olması değildi, verdiğim mücadeleyi sorgulamama neden olmasıydı. Uzun zaman feminist örgütlerde çalıșıp, kadın hakları üzerine yazılar yazıp, kitaplar okuduktan sonra uğradığım taciz ve sonrasında gelișen olaylar beni en çok eleștirdiğim șeye zorladı; sessiz kalmak ve kurban durumunu kabullenmek. Bu olayın akademik bir toplantıda, çevremizde bir sürü kiși varken yașanmıș olması, karșı tarafın toplumsal cinsiyet dersleri de veren bir araștırmacı olması durumu benim açımdan kötüleștirdi. Bu kișinin yazdığım pek çok makaleyi değerlendiriyor olması ya da derslerime giriyor olması değildi kötü olan, verdiğim mücadeleyi sorgulamama neden olmasıydı. Zira her ne kadar kalabalık bir ortamda olsak da olayın ikimizden bașka șahidi yoktu, kolaylıkla derslerimle ilgili bir talebimi kabul etmediği için ona iftira atmakla suçlayabilirdi ya da Müslüman bir ülkeden geldiğim için muhafazakâr olduğumu ve durumu yanlıș değerlendirdiğimi söyleyebilirdi. Kimse bana inanmayabilirdi. Bu tarz düșünceler bir süre için adım atmamı engellese, beni korkutsa ve ümitsizliğe sürüklese de idealizmimden geriye kalan birkaç kırıntıyı toplayıp, bahsi geçen kiși tarafından rahatsız edilen bașka insanları da ikna edip șikâyette bulunmaya çalıștım. Ne gariptir ki șikâyetimizi inceleyecek kiși cinsel saldırı suçuyla ordudan atılmıș, sonra okulun bașına getirilmiș eski bir albaymıș. Durumun absürtlüğünü kabullenip sessiz kaldık hepimiz, belki göz yumduk bașkalarının da bizim yașadıklarımızı yașamasına. Önceleri çaresiz ve sessiz kalmaktan dolayı suçlu ve hatta ikiyüzlü hissettim. Șimdiyse daha iyi anlıyorum neden daha çok çalıșmamız ve mücadele vermemiz gerektiğini. 20 SIMPLICITY 25

Mohamed Diab ın yönetmenliğini yaptığı 678, Mısırlı üç kadının tacize karșı mücadelesini konu alıyor. Sonuçta bir üniversite kampüsünden bahsediyoruz. Ne kadar olabilir ki? Akıl erdiremeyeceğim kadar desem belki bir ölçüt olur. - Hem bir kadın olarak hem de kampüste yeni yașamaya bașlamıș bir sosyal bilimler yüksek lisans öğrencisi olarak aklıma gelen en çarpıcı konu üniversitede yașanan taciz olaylarıydı. Elbette vardır böyle olaylar, her ne kadar burası Türkiye nin seçkin üniversitelerinden biri olsa da dedim. Bazı arkadașların hikâyelerini dinledim. Dinlerken içim ürperdi. Ama içimi ürperten asıl șey, tacize uğrayan her kadının sahip olduğu o utangaç bakıșlardı. Sanki taciz onun bașına gelmiș gibi değil de onlar tacizi gerçekleștirmiș gibiydiler. Anlatırken dahi utana sıkıla karșımda kıvrandıklarını görmek beni bu olaylardaki kurban statüsü hakkında düșündürmeye bașladı. Kadınlar bașlarından geçen olayları anlatıyorlardı ama bunların paylașılmasını kesinlikle istemiyorlardı. Sadece uğrașlarım sonucu ulașmamıștım bir de bu hikâyelere! Ders arasında diğer arkadașlarla sohbet esnasında dahi dergiye yazabileceğim türden olaylar duydum. Bunu dergiye yazabilir miyim? diye sorduğumdaysa cevap aynıydı: Hayır, lütfen. - Ne tür olaylar söz konusuydu peki? Sonuçta bir üniversite kampüsünden bahsediyoruz, ne kadar olabilir ki? - Ne kadar olabilir ki sorusuna net bir cevap veremem ama akıl erdiremeyeceğim kadar desem belki bir ölçüt olur. 21 SIMPLICITY 26

Erdal İnönü: Biz bu ülkelere yetișeceğiz ama bir dursalar! BİLGENUR BALOĞLU @BilgenurBal Söyleși: Doç. Dr. Serhat Çakır Lisede Alman fizik öğretmenim ve mahalledeki ODTÜ lü abilerimin etkisi oldu [fiziğe ilgimde]. Doktora sonrasında ODTÜ de kaldım ve uzun süre TÜBİTAK ta yöneticilik yaptım. Hasan Tan döneminde (1980) ODTÜ bir seneliğine kapatıldı. Tübitak ta bursiyerdim ve gidip iș istedim. Bilim politikaları biriminde bir kiși çalıșıyordu ve ben de ilk yarı zamanlı öğrencisiydim oranın. Doktora ve sonrası dönemde ya yönetici ya da akademisyen olarak TÜBİTAK la iletișimim hiç kesilmedi. İlk AR-GE ve yenilik göstergelerini toplama șansımız oldu. Kapı kapı gezerek, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ve üniversitelerdeki AR-GE harcamalarını da kaydeden PTT nin laboratuvarlarına tek tek gidip sorarak topladık rakamları. -Siz aslında TÜBİTAK ın evrimine șahit oldunuz? Tabii. Özellikle bilim politikaları alanında. Türkiye de 1000 çalıșan kișiden sadece 4 ü AR-GE ile ilgili konularda çalıșırken, Almanya da bu 40 kiși. Gelișmiș ülkelerle aramızda insan kaynakları açısından da önemli farklar var. İnsan yetișmeden yenilik çalıșması yapmak, bilgi tabanlı bir ekonomi de üretmek mümkün değil. Dolayısıyla rekabet gücümüz olmuyor. İlginç bir anımı paylașayım. Erdal İnönü bir fizikçiydi, aynı zamanda Tübitak bașkanlığını da yaptı, onunla birlikte de çalıștım. Șunu söylüyordu: Biz bu ülkelere yetișeceğiz ama bir dursalar! Durmuyorlar, onlar daha hızlı gelișiyor. Bizde de gelișme var ama onlar %3 ten %4 ü hedefliyorlar, daha fazla yatırım hedefliyorlar. Röportajın uzun versiyonu için> 22 SIMPLICITY 27

ȘUBAT 15 02 İNSANLIK HÂLLERI MEKÂN YAȘAM PODCAST ATOM FİZİĞİNE DE PROFESÖRLÜĞE DE LANET OLSUN MU? BU ȘEHRİ NASIL BİLİRDİNİZ, BAYIM? BORCUNU ÖDEYEN BİR İNSAN-I KAMİL: HAYRETTİN KARACA KIRIM TATARLARI SIMPLICITY 28