(İnternet)den işitilen sesler ve resmler de, televizyon gibidir. Bunları dünyâ işlerinde kullanarak istifâde etmek câizdir. Fekat, ibâdetlerde

Benzer belgeler
1- İmâm-ı a zam Ebû Hanîfe Nu mân bin Sâbit

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Bid'at münasebetlerde verilen ödüllerin hükmü

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

HAK SÖZÜN VESÎKALARI

Hakîkat Kitâbevi Yayınları No: 5 ESHÂB-I KİRÂM. Eshâb-ı kirâm ile Ehl-i beyt, Birbirlerini severlerdi hep! AHMED FÂRÛK.

48 Son senelerin reformcularından, Seyyid Kutb da, İbni Teymiyye ve Muhammed Abduha hayranlığını, hemen her kitâbında i lân ediyor.

HAK SÖZÜN VESÎKALARI

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

REDD-İ REVÂFID RİSÂLESİ

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

ح م تهني ة غ ملسلم ف مناسبات غ دينية. şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Hakîkat Kitâbevi Yayınları No: 5 ESHÂB-I KİRÂM. Eshâb-ı kirâm ile Ehl-i beyt, Birbirlerini severlerdi hep! AHMED FÂRÛK.

Ha kî kat Kitâbevi Ya y n la r No: 2 HAK SÖZÜN. (Bu kitâb n içinde on adet risâle vard r) Hâzırlayan Hüseyn Hilmi Işık. Altmışdördüncü Bas k

MANİSA'DAN KUDÜS İZLENİMLERİ

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

HakîkatKitâbeviYayınlarıNo:1. BirinciK sm. Ah med Cev det Pa şa. Hâzırlayan HüseynHilmiIşık. Doksanaltıncı Bask

FÂİDELİ BİLGİLER MUHTELİF BİLGİLER

Hakîkat Kitâbevi Yayınları MÜSL MÂNA NASÎHAT. Vehhâbîlik

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Abdest alırken kep ve şapka veya kufiyenin üzerini mesh etmenin hükmü. Muhammed Salih el-muneccid

KEŞKE (ŞAYET/EĞER) KELİMESİNİ KULLANMANIN HÜKMÜ

İSLAM TARİHİ II DR. HALİDE ASLAN

EYYÜHELVELED (Ey Oğul) KİTABI

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

Birden fazla umre yapmanın hükmü ve iki umre arasındaki süre ne kadar olmalıdır? Muhammed Salih el-muneccid

NG L Z CÂSÛSUNUN T RÂFLARI

Ümmü Rumân (r.a) Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :32

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

Kur ân ve iman hakikatlerine ulaşmanın adresi

ALEXANDER RUSSEL WEBB-MUHAMMED

İNGİLİZ CÂSÛSUNUN İ TİRÂFLARI

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

Arefe günü ile ilgili meseleler ve hükümleri مساي ل وأح م تتعلق بيوم عرفة. Bir Grup Âlim

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

HULÂSAT-ÜL KELÂM RİSÂLESİ

KİTAPLARA İMAN. 1 Vahiy nedir? Allah Teâla nın Cebrail (aleyhisselam) vasıtasıyla peygamberlerine bildirdiği ilahî emirlerdir.

Soru: Kimlerin fitre vermesi gerekir? Hangi ürünlerden verilebilir?

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

EHL-İ SÜNNET İ TİKÂDI

Terceme : Muhammed Şahin

HERKESE LÂZIM OLAN ÎMÂN

HERKESE LÂZIM OLAN ÎMÂN

5. Peygamberimizin Medine'ye hicret ettikten sonra yaptırdığı caminin adı nedir? 1. Aşağıdakilerden hangisi dinin faydalarından biri değildir?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

HERKESE LÂZIM OLAN ÎMÂN

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

HERKESE LÂZIM OLAN ÎMÂN. Written by Hüseyn Hilmi Işık. Copyright 2011 by Hakikat Kitabevi. Hakikat Kitabevi. Darüşşefeka Cad. No:53 P.K.

Hakîkat Kitâbevi Yayınları No: 10. Kitâb üs-salât NAMÂZ K TÂBI. Haz rlayan: Hasan Yavaş. Yüzyirmibeşinci Bask

Ümmü Kühhâ. Burak tarafından yazıldı. Çarşamba, 09 Eylül :26

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

Hakîkat Kitâbevi Yayınları No: 7 CEVÂB VEREMEDİ DİYÂ-ÜL KULÛB. Harputlu İSHAK EFENDİ. Otuzikinci Baskı

27 Mayıs 1979 (Sa'îd efendi oğlu) Kimya yüksek mühendisi ve eczacı emekli öğretmen albay HÜSEYN HĐLMĐ IŞIK 4 ĐSLÂMDA ĐLK FĐTNE tmâm-ı Rabbani

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

şhur vahiy kâtibi Sahâbî: ZEYD BİN SÂBİT

SECDE-İ TİLAVET. 1- Tilavet, Kur an okumak demektir. Secde âyeti okununca yapılan secdeye tilavet secdesi denir.

ARAFAT DAĞI. Hazırlayan: Heyet. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik: Ali Rıza Şahin

Muhammed Salih el-muneccid

Umûr-ı mâliyede cüz î bir şüpheyi bile ta yîb eder. Askerî muhârebeye davet eyler.

Hakîkat Kitâbevi Yay nlar No: 5 ESHÂB-I K RÂM. Eshâb- kirâm ile Ehl-i beyt, Birbirlerini severlerdi hep! AHMED FÂRÛK. K rk nc Bask

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

Hakîkat Kitâbevi Yayınları No: 10. Kitâb üs-salât NAMÂZ KĠTÂBI. Hazırlayan: Hasan Yavaş. Altmışikinci Baskı. Hakîkat Kitâbevi

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

HERKESE LÂZIM OLAN ÎMÂN

Hakîkat Kitâbevi Yayınları No: 7 CEVÂB VEREMED D YÂ-ÜL KULÛB. Harputlu SHAK EFEND. Ellinci Bask

Cİ'RÂNE. Heyet. Terceme: Muhammed Şahin Tetkik: Ali Rıza Şahin

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

(EL-CEMÂ AT-ÜL-İSLÂMİYYE)

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE ORUÇ

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Kırmızı ile yazılanlar benim yorumlarım. Muhyiddin-i Arabi

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

KUR AN NEDİR? Kur an Furkan dır. (Hakkı Batıldan Ayırandır.)

Revak Kitabevi, 2018 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 42 Âl-i Beyt Serisi: 7

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç gelir ve şikâyette bulunurlar:

Edeb Yahu! Edebli ve Hayalı Olmak

C i l t CİHAZLA İBADET ETMEK HO-PARLÖR İLE NAMAZ VE EZAN BAHSİ CİHAZLA İBADET BAHSİ

KÂFİRLERİN BAYRAMLARINA KATILMANIN HÜKMÜ

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Dini Yayınlar Fuarında Çıkacak Yeni Kitaplar 2

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğum yıldönümünü türkü-şarkı söylemeden ve haramlar işlemeden kutlamanın hükmü

Transkript:

(İnternet)den işitilen sesler ve resmler de, televizyon gibidir. Bunları dünyâ işlerinde kullanarak istifâde etmek câizdir. Fekat, ibâdetlerde kullanmak aslâ câiz değildir. İnternet vâsıtası ile haberleşme: Bir telden elektrik ceryânı geçince, telin etrâfında miknâtis dalgaları meydâna geliyor ve fezânın her yerine yayılıyor. Bu elektro-manyetik dalgaların boyları muhtelîf olup, elektrik ceryânının şiddetine göre değişmekdedir. Fezâdaki, her yere yayılmış olan elektro-manyetik dalgaların topluluğuna (İnternet) denir. İnternet denilen bir yer, bir âlet yokdur. İnternet dalgaları üzerinde çalışan âletler vardır. Bu âletlerin bulundukları yerlere (İnternet ara-merkezleri) denir. Bu âletlerden biri, (Bilgisayar âletleri) [komputerler]dir. Bilgisayar muhtelîf ebâdda bir kutudur. Bilgisayar âletleri, elektrik ceryânı ile çalışır. Bu ceryân, bilgisayar içine konmuş olan pilden veyâ şehr ceryânından, dıvârdaki prizden alınır ve âlet içindeki transformatör tarafından voltajı düşürülür. Bilgisayarın kapağı bir ekrandır. Burada bilgisayara gelen ve çıkan seslerin yazıları ve resmleri görünür. Bu sesler, (Modem) denilen bir âletden geçerek elektro-manyetik dalgalara çevrilip, sesler ve yazılar gayb oluyor. Fezâdaki, ya nî her yerdeki bilgisayar, kendi uzunluğundaki elektro-manyetik dalgaları alarak, modemden geçirip, ses ve yazı hâsıl eden hava dalgaları hâline çeviriyor. Bunların bir sûreti bilgisayarda bulunan bir hâfızaya [harddiske] verilir. Harddisk, herhangi bilgisayara konunca, içindeki sesler işitilir ve yazılar ekranda okunur. Bilgisayarı internete bağlamak için, bir ara-merkezden adres alınır. İstanbuldaki (İhlâs-net) ara-merkezinin, Hakîkat Kitâbevine verdiği adres, (www.hakikatkitabevi.com)dur. Herhangi bir bilgisayar bu adrese bağlanırsa, Kitâbevinin bütün kitâblarından dilediğini seçerek okur ve dinler. Bilgisayarlar piyasada satılmakdadır. 62 Türkçe bir din mecmû asında, Muhammed Kutb adında bir Mısrlının yazısı vardır. (İnhirâf çizgisi) adındaki yazı arabîden 440

terceme edilmiş. Eğer terceme doğru yapılmış ise, yazarının dinde söz sâhibi olmadığı hemen göze çarpmakdadır. Bakınız, bir yerinde ne hezeyânlar savuruyor: (Türklerin savaş meydânlarında kayd etdikleri zaferler, islâma şeref vermişdir. Ancak, Türklerin elinde, islâmın, ma nâsından çok şey gayb etdiği de bir gerçekdir. Türklerin elinde islâm dondurulmuş, (ma nen) gelişmesi durdurulmuşdur. Osmânlılar, askerlik dışında kalan bütün meydânlarda islâmı dondurdular ve zedelediler. Meselâ ilme gereken önemi vermediler. İctihâdı durdurarak fıkh ilmi dondu. Nihâyet islâm, Osmânlıların bağlayıcı kaydından kurtulup bağımsızlığını kazanarak, ileri atılmağa başladı. Özellikle bu atılış Hicâzda Vehhâbîlik, Sûdanda Mehdînin yönetdiği Mehdîlik hareketlerinde görülmekdedir. Bu iki hareket, islâma asl gücünü ve ilerleme isti dâdını yeniden kazandıracak nitelikdeydi. İslâmdaki bu mutlu gelişmeyi gören haçlı emperyalizmi harekete geçdi) diyor. Cevâb: Osmânlı türklerinin islâmiyyete hizmetleri, bir şâheserdir. Bir âbidedir. Târîh meydânına dikilmiş olan bu dev âbideyi görmemek için kör veyâ bir Türk düşmanı olmak lâzımdır. Bu Mısrlı yazarın da bildirmek zorunda kaldığı gibi, Osmânlı türklerini zaferden zafere götüren dinamizm, ahlâk, sabr ve kahramanlık, hangi kaynakdan geliyordu? İslâm kaynağından değil mi? İslâmiyyete şeref verilemez. İslâmiyyetden şeref alınır. Mü minlerin şerefli emîri hazret-i Ömer radıyallahü anh, (Biz, zelîl, aşağı kimselerdik. Allahü teâlâ, bizleri müslimân yapmakla şereflendirdi) buyuruyor. İslâmiyyetin, her çeşid fazîlet ve şerefler kaynağı olduğunu bilmiyen câhiller, islâmiyyete şeref verilecek sanırlar. İstanbuldan Viyanaya doğru giden islâm ordusu, Belgrad yakınlarında, bir su başında, mola veriyor. Çeşme, abdest alan, kablarına su koyan askerlerle dolu. Yakındaki bir kilisenin papası, güzel kızları süslüyor. Ellerine birer kab verip, çeşmeye gönderiyor. Papas pencereden gizlice seyr ediyor. Kızlar gelince, askerler hemen kenâra çekiliyor. Kızlar râhatça doldurup kiliseye dönüyorlar. Papas, islâm askerlerinin bu güzel ahlâkını, fazîletini, edebini ve merhametini görünce, (Bu ordu hiç yenilmez. Boş yere kanınızı dökmeyin!) diyerek haçlı kumandanlarına haber gönderiyor. Bu Mısrlı yazar, Osmânlı zaferlerini, Attillânın orduları gibi, barbar istilâsı sanıp yanılmakda mıdır? İngiliz lordu Davenportun kitâbını okumuş olsaydı (İslâm orduları her gitdiği yere, adâlet, fazîlet ve medeniyyet götürmüşdür. Boynunu büken mağlûb düşmanı 441

dâimâ afv ile karşılamışdır) bilgisini öğrenir de, yazılarında biraz edebli davranırdı. Abbâsîlerden sonra, islâm halîfelerine Mısrda zından hayâtı yaşatan, hilâfet haklarını onlardan gasb edenler, hutbelerde kendilerine (Sultânül-haremeyn) demekden hayâ etmiyorlardı. Yavuz Sultân Selîm hân rahmetullahi teâlâ aleyh, 923 [m. 1517] senesinde, Mısrı feth edip, hilâfeti esâretden kurtarınca, alışkanlıkla kendisine de sultânül-haremeyn diyen hatîbi susdurup, (Benim için, o mubârek makâmların hizmetçisi olmakdan dahâ büyük şeref olamaz. Bana (Hâdimülharemeyn) deyin!) buyurduğunu târîh kitâbları yazmakdadır. İslâm ahlâkını, Mısrlılar mı dondurmuş; yoksa Osmânlılar mı dondurmuş, buradan çok iyi anlaşılmakdadır. Sultân ikinci Abdülhamîd hân rahmetullahi teâlâ aleyh, siyâsal bilgiler mektebini birincilikle bitireni, her sene serâya kâtib alırdı. Böylece, gençleri çalışmağa teşvîk ederdi. Kâtib seçilen Es ad beğ rahmetullahi teâlâ aleyh (Hâtırât-i Abdülhamîd hân-ı sânî) kitâbında diyor ki, bir gece yarısı şifre yazdım. İmzâ için, sultânın yatak odası kapısını çaldım. Açılmadı. Bir dahâ vurdum. Yine açılmadı. Üçüncüyü vuracağım anda, kapı açıldı. Karşıma çıkan sultân, havlu ile yüzünü siliyordu. (Evlâd! Seni bekletdim. Kusûruma bakma! Dahâ birinci çalışda kalkdım. Gece yarısı, mühim bir imzâ için geldiğini anladım. Abdestsiz idim. Bu milletin hiçbir kâğıdına abdestsiz imzâ etmedim. Abdest almak için gecikdim. Oku dinliyeyim) dedi. Okudum. Besmele çekerek imzâladı ve hayrlı olsun inşâallah, dedi. İşte Osmânlı sultânları islâmiyyete böyle bağlı, böyle saygılı idi. Eyyûb Sabri pâşa rahmetullahi teâlâ aleyh, (Mir ât-ül Haremeyn) kitâbında diyor ki, (Sultân Abdülmecîd hân rahmetullahi teâlâ aleyh, Mustafâ Reşîd Pâşanın mason olduğunu, islâmiyyete uymıyan bir yol tutduğunu anlayınca, kahrından, üzüntüsünden hastalandı. Yatakda oturamıyor, hep yatıyordu. Yalnız, mühim şeyler okunuyor, (irâde-i şâhâne) alınıyordu. Sırada bulunan bir kâğıd için (Medîne ehâlîsinin bir dilekçesi okunacak) bilgisi verildi. (Durun, okumayın! Beni oturtun!) buyurdu. Arkasına yastık koyup, oturtuldu. (Onlar, Resûlullah efendimizin komşularıdır. O mubârek insanların dilekçesini yatarak dinlemekden hayâ ederim. Ne istiyorlarsa, hemen yapınız! Fekat, okuyunuz da, kulaklarım bereketlensin!) buyurdu. Bir gün sonra vefât eyledi.) İşte, Osmânlı Türk sultânlarının ahlâkı, hayâsı ve İslâmiyyete saygıları böyle idi. Türkün islâmiyyete olan bu saygısı ve edebi, Mescid-i se âdetde, pis ayaklarını kabr-i se âdete karşı uzatıp, leş gibi yatan vehhâbîlerin saygısızlığı ve edebsizliği ile hiç bir olur mu? 442

Osmânlılarda, islâmiyyet ilerlememiş sözünde, sinsi bir islâm düşmanlığının habîs kokusu duyulmakdadır. Fenârîler, molla Hüsrevler, Hayâlîler, Gelenbevîler, İbni Kemâller, Ebüssü ûdler, allâme Birgivîler, İbni Âbidînler, Abdülganî Nablüsîler, mevlânâ Hâlid-i Bağdâdîler, Süveydîler ve Abdülhakîm Efendiler ve Abdûhu rezîl eden allâme Mustafâ Sabri efendi ve dahâ nice fıkh ve kelâm âlimleri, hattâtlar, mi mar Sinanlar, Sokullular, Köprülüler rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma în, hangi devletde yetişdi? Osmânlılarda değil mi? Osmânlı âlimlerinin yazdıkları binlerce ilm kitâbları, her vilâyetdeki millî kütübhâneleri doldurmuşdur. Fihristleri meydândadır. Bütün islâm âlemine altıyüz sene fetvâ veren, her müşkili çözen, müslimânların dertlerine devâ olan, hıristiyanlığa ve sapık fırkalara reddiyyeler yazarak, onları rezil eden, Osmânlı şeyhül-islâmları değil mi idi? Hayâlînin ilm-i kelâm hâşiyeleri, molla Hüsrevin Düreri, Halebînin Mültekâsı ve İbni Âbidînin Redd-ül-muhtârı ve Ebüssü ûdün tefsîri ve Şeyhzâdenin Beydâvî hâşiyesi ve seyyid Abdülhakîm-i Arvâsînin mektûbları ve va zları bugün, bütün islâm âlemine ışık tutmakdadır. Bu yüce âlimleri ve Velîleri Osmânlılar yetişdirmedi mi? Bugün de, dînini doğru öğrenmek istiyenler, bu kıymetli kitâbları okumalıdır. Tefsîrlerin en kıymetlisi Şeyhzâde ve Ebüssü ûd tefsîrleridir. Müslimânlara fâideli olmak istiyen, bu tefsîrleri türkçeye terceme etmelidir. Reformcu yazarların tefsîrleri böyle değildir. Çünki onlar, kısa görüşleri, noksan bilgileri ile, hâtırlarına gelenleri, tefsîr diye araya karışdırmışlar, zencire çürük halkalar eklemişlerdir. Çürük halkalı zencire güvenip, sarılıp denize inen, elbette aldanır, boğulur. Bunun için bu uydurma tefsîrlerin tercemelerini okumamalıdır. İslâmın altıyüz senelik bekçisi, islâm ilmlerinin kaynağı, hep Osmânlılar idi. Matba a kurulmalıdır diyen Behcetül fetâvâ gibi yüzlerce fetvâ kitâbları, her asrın îcâblarına göre yol gösterdi, ileriye çığır açdılar. Son asrın şâheseri olan (Mecelle) kitâbı ise, dünyâda benzeri bulunmıyan bir hukûk âbidesi oldu. Dinde reformcularda Osmânlı ahlâkı, Osmânlı ilm ve irfânı olsaydı, bir avuç yehûdî karşısında yenilmezlerdi. Müslimânların harb plânları mes ûl kimseler tarafından Londrada birkaçbin liraya İsrâil câsûslarına satılmaz ve arab birliği bütün dünyâya rezil olmazdı. Kutub denilen Mısrlı yazarların Eshâb-ı kirâma ve sonra, Emevî, Abbâsî ve Osmânlıların hâlis müslimân idârecilerine rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma în pervâsızca ve hayâsızca saldırmaları, boşuna değildir. Bunun sebebini yine kendisi açıklamakdadır. Şecâ at arz ederken, merd-i kıbtî, sirkatini söylemekdedir. (Vehhâbîlik, islâmiyyeti esâretden kurtardı) diyerek, baklayı ağ- 443

zından çıkarmakdadır. Evet, mezhebsizleri övebilmek için, islâm halîfelerini, islâm âlimlerini kötülemekdedirler. Mevdûdînin, Seyyid Kutbun ve Muhammed Kutbun ve Abdûhun plânları, siyâsetleri hep bu temele dayanmakdadır. Hepsi, selef-i sâlihîne saldırıyor. Ehl-i sünnet âlimlerini kötülüyorlar. Buna karşılık, ibni Teymiyyeyi ve Cemâleddîn-i Efgânî gibi sapıkları bir kurtarıcı gibi gösteriyorlar. Mezhebsizlerin nesini övüyorlar? Dînî ve ilmî kıymetleri sıfır olduğu gibi, ahlâksızlıklarının sıfırın altında olduğunu, 1384 [m. 1964] de tahtdan indirilip, 1388 [m. 1968] de ölen Sü ûd, Avrupada sefâhet, nâmûs ve ahlâk dışı hareketleri ile ve keyfine, zevkine milyonlar harc etmesi ile bütün dünyâya gösterdi. Mısrlı yazar, Kâhiredeki ve Riyâd serâyındaki fuhş, zinâ, nâmûssuzlukların radyolarda dünyâya yayıldığını görüp, işitip, acabâ biraz yüzü kızarmıyor mu? Bütün islâm âleminden gelen milyonlarca hâcının herbirinden yüzlerce lira rüşvet almakdan hayâ etmiyorlar. Din kardeşi, yüzlerce lira vermezse, buna hac farîzasını yapdırmıyorlar. Hâlbuki Osmânlıların Redd-ül-muhtâr kitâbında, Kudüsü ziyârete gelen hıristiyanlardan ayakbasdı parası almak harâmdır diyor. Osmânlılar, kâfirden bile ayakbasdı parası almazdı. Vehhâbîler ise, müslimândan istiyor. Vermezse, ibâdete mâni oluyor. Bekara sûresinin yüzondördüncü âyet-i kerîmesinde meâlen, (Allahü teâlânın mescidlerinde, onun ismini zikr etmeği yasak edenden dahâ çok zâlim olamaz!) buyuruldu. Tibyân tefsîrinde, Atâ hazretleri diyor ki, Hudeybiye günü, Mekke kâfirleri, müslimânları, Mescid-i harâma sokmayıp, hac etdirmedikleri için, bu âyet-i kerîme geldi. Kur ân-ı kerîmde kâfire zâlim de denilmekdedir. Para vermiyen müslimânları, Mescid-i harâma sokmıyanların ve bunları övenlerin ne oldukları, bu âyet-i kerîmeden açıkca anlaşılmakdadır. İşte, kötüledikleri Osmânlı müslimânları! İşte övdükleri vehhâbîler ve dinde reformcular! (Osmânlılar ictihâdı durdurdular) demesi de, yalandır. Bu söz islâm düşmanlarının ağızlarında iğrenç bir sakız hâline gelmişdir. Osmânlılar, ictihâd kapısını kapamadı. Seyyid Kutblar, Muhammed Kutblar ve Abdûhlar gibi, Ehl-i sünnet düşmanı câhillerin, islâm dîninin afîf harîmine mülevves kalemlerini sokmalarını önlediler. Osmânlı türkleri islâmiyyeti böyle câhillerin tesallutundan korumasalardı, bugün islâmiyyet de, hıristiyanlık hâlini alır, karma-karışık, bozuk birşey olurdu. Nitekim, Mekkedeki ve Mısrdaki sapıkların elinde müslimânlığın yaralandığı, oyuncak hâline geldiği acı acı görülmekdedir. Bugün hakîkî müslimânlık, Resûlullahın sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem bırakdığı gibi, bütün temizliği ve saflığı ile, türk milletinde kalmış bulunmakdadır. 444

Mezhebsizlerin önderi olan ibni Teymiyyenin ve mezhebsizlikde çok aşırı gidenlerin içyüzlerini dahâ geniş öğrenmek isteyenlere, Hindistân âlimlerinden mevlânâ Muhammed Hamdullah-ı Dacvînin rahmetullahi teâlâ aleyh yazdığı (El-besâir li-münkirittevessül-i bi-ehl-il mekâbir) ve Muhammed Hasen Can Fârûkî Müceddidî Serhendînin rahmetullahi teâlâ aleyh (Üsûl-ül-erbe a fî terdîd-il-vehhâbiyye) kitâblarını tavsiye ederiz. Birincisi arabî, ikincisi fârisîdir. Önce Hindistânda, ikinci olarak,1395 [m. 1975] de, İstanbulda basdırılmışlardır. 445